Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1698 E. 2022/199 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1698 Esas
KARAR NO: 2022/199 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1375 Esas – 2021/265 Karar
TARİH: 09/03/2021
DAVA: Alacak ( Ticari Satımdan Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 10/02/202
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, 05.12.2011 tarihinde müvekkilinin 10 adet … dolabını 3.836,70 Euro ya satın aldığını, ayrıca satışta teslimat şartları olarak … olarak belirlenmiş olup hukuken mecbur olmadığı halde 200 Euro Nakliyat ücreti ve 155 Euro taşımacılık için sigorta bedelinin de müvekkilince ödendiğini, davalı yetkililerinin ise bedel ödendiği halde uluslararası nakliyat için taşıma sırasında malların kayıp ve hasarı için deniz sigortası yaptırmadıklarını, davalının satın alınan emtiayı 21.12.2011 tarihinde …ltd. aracılığıyla gönderdiğini, emtianın 12.01.2012 tarihinde Hamburg Limanına intikal ettiğini, müvekkilinin emtianın gümrüklenmesi ve emtianın şirketine nakliyatı işlemi ile vazifelendirdiği … şirketinin 12.01.2012 tarihli yazılarında deniz nakliyatı esnasında emtianın hasar gördüğünü müvekkiline bildirdiklerini, 13.01.2012 tarihinde müvekkilinin davalıya emtianın hasarlı geldiğini bildirerek emtianın iadesi ve zararın karşılanmasını talep ettiğini, davalıdan herhangi bir olumlu yanıt gelmediğini, 18.01.2012 tarihinde hasar tespiti yapıldığını ve hasar tespiti raporunun davalıya gönderildiğini, emtianın satılamayacak şekilde hasarlandığını, davacının nakliyat sigortası bedelini davalıya havale ettiği halde davalının nakliyat sigortasını yaptırmadığından bütün zararları karşılamakla yükümlü olduğunu ileri sürerek davalının ayıplı malları iade alarak uğranılan zararın tazmin edilmesine, malın bedeli, navlun bedeli, uluslararası transport, gümrükleme, vergi ve nakliyat, bilirkişi ücreti ve depo kirasından oluşan 8.464,17-Euronun faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, her ay ödenen 120,00 Euro depo kirasının dava sonuçlanma aşamasında değerlendirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, Davalının davacıya gönderdiği banyo dolaplarının davacının siparişine uygun olarak 21.12.2011 tarihinde gönderildiğini, yasal sürede gerekli muayene ve ayıp ihbarının yapılmadığını, konişmentoda malın “…” malin yüklenici tarafından istif edilmiş, yüklenmiş sayılacağının kararlaştırıldığı, davanın taşıma şirketi olan … Denizcilik’e ihbar edilmesini talep ettiklerini, ayrıca davacının bu malları mahrece iade etmeyerek malların gümrük işlemlerini gerçekleştirip vergilerini, nakliye ve depo masraflarını ödeyerek malların ithalatını gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hasarın hangi aşamada meydana geldiğinin ispatının gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/03/2021 tarih ve 2016/1375 Esas 2021/265 Karar sayılı Kararı ile; ” …..Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ile toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında mal alım satımına ilişkin ticari ilişkinin bulunduğu, davacının alıcı davalının ise satıcı olduğu ve 10 adet banyo dolabına ilişkin 3836,70 Euro bedel üzerinden anlaşıldığı yine davalı satıcı tarafından 21/12/2011 tarihinde malların gönderildiği ve 12/01/2012 tarihinde Hamburg Limanına ulaştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık gümrükte yapılan kontroller sırasında malların hasarlı olduğunun tespit edilmesi üzerine davacının malların iade edilerek ödenen bedelin ve uğranılan zararın davalıdan talep edilmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı taraf gerek yazılı beyanlarında gerekse duruşmalarda sözlü beyanlarında öncelikle süresinde ve usulüne uygun olarak kendilerine ayıp ihbarında bulunulmadığı yönünde itiraz etmiştir. Mahkememizce taraf iddia ve savunmaları değerlendirilerek, rapor hazırlanması için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ise de alınan bilirkişi kök ve ek raporuna teknik yönden yapılan hesaplamalar ve değerlendirmeler dosya kapsamına uygun olmayıp uyuşmazlığı çözmeye elverişli de değildir. Öncelikli olarak davacının ayıptan kaynaklı seçimlik haklarını kullanması için maddi ve şekli şartların mevcut olması gerekir. …….. Tacirler arasında ayıp ihbarının yasal süre içerisinde ve Türk Ticaret Kanunu’nun belirttiği yönde geçerli olarak yapılması gereklidir. Somut olaya bakıldığında, davacı tarafın beyanları ve dosyada toplanan deliller nazara alındığında ayıbın 12/01/2012 tarihinde öğrenildiği ve 18/01/2012 tarihinde tespit raporu düzenletildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf her ne kadar bu raporun davalı taraf gönderildiğini iddia etmiş ise de bu hususu ispata elverişli bir delil sunamamıştır. Yine davacı tarafça sunulan mail yazışmaları incelendiğinde ise mail trafiğinin 13 Ocak 2012 tarihinde başladığı, mailin …’ya gönderildiği görülmüş olup mailde Hamburg yüklemesi ile ilgili fotoğrafların gönderildiği ve zararın karşılanması gerektiği belirtilmiş olup, … isimli şahsın davalı şirketin çalışanı olmadığı nitekim bu hususun da davacı tarafça iddia ve ispat edilmediği sunulan 02/11/2020 tarihli dilekçede … adlı şirketin çalışanı olduğu davacı tarafça beyan edilmiş, … şirketi ile davalı arasındaki davaya konu etki edebilecek nitelikte bir iddia ileri sürülmemiştir. Diğer maillerin incelenmesinde ise 13 Şubat ,14 Şubat, 17 Şubat ve 21 Şubat tarihlerine ilişkin olup, maillerde mağduriyetin bulunduğu önceden eksper raporunun gönderildiğine ilişkin davacı tarafça ve dava dışı … Denizcilik..şirketi çalışanı … tarafından gönderilen maillerdir. Davalı şirket tarafından gönderilen bir maile rastlanılmamış olup, davalı tarafça delil olarak gösterilen mailler kabul edilmemiş ve kayıtlı elektronik adresinin bulunmadığı belirtilmiştir. Tarafların tacir olduğu ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler göz önüne alındığında maillerin usulüne uygun ihbar şeklini sağlamamakla birlikte aksinin kabulü durumunda dahi ilk gönderilen 13 Ocak 2012 tarihli mailin davalı şirkete yahut çalışanına gönderilmediği sonraki maillerin de yine gerek içerik yönünden gerekse davacının ayıbı 12/01/2012 tarihinde sonradan öğrendiği kabul edilse bile yasal süre içinde ayıp ihbarında bulunmadığı kanaatine mahkememizce varılmıştır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1176 Esas, 2019/1539 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/236 Esas, 2021/157 Karar, 2020/177 Esas, 2020/469 Karar) Davacı tarafça süresinden sonra dosyaya sunulan ve davalı tarafa gönderilen 24/04/2012 tarihli yazı ve davalının 10/05/2012 tarihli cevabı yazısı incelendiğinde ise yine davacı tarafça ayıp ihbarının yasal süre içinde yapılmadığı kanaatine ulaşılmış olup, açıklanan hukuki gerekçeler ve emsal Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları ışığında davanın reddine dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “Davanın reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının kusurlu olduğu hususunun mahkemece irdelenmediğini, müvekkilince mecbur olmadığı halde iyi niyetine binaen navlun bedeli ve deniz sigorta bedeli davalıya ödenmiş olmasına rağmen davalı tarafından uluslararası nakliyat için taşıma sırasında malların kayıp ve hasarı için deniz sigortası yaptırmadıklarını,Dava konusu mallarda oluşan hasarın davalının yetersiz ambalajlaması nedeniyle meydana geldiğinin tespit edildiğini ve oluşan hasara ilişkin süresi içerisinde bildirim yapıldığını, zira müvekkili tarafından satın alınan malların davalı tarafından yetkilendirilen … Ltd. aracılığı ile gönderildiğini, müvekkilinin de hasara ilişkin bildirimi aracı bu firmaya süresinde usulüne uygun olarak yaptığını, ayrıca 24/04/2012 tarihli davalı şirkete gönderilen yazı ile de yasal yollara başvurmadan olayın gelişimi izah edilerek zarar talep edildiğini, Dosyada alınan bilirkişi raporlarının hükmün gerekçesinde hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, ortada zararın tespit edildiği ve bu zarara kimin sebep olduğu yönünde açık bir değerlendirme varken mahkemece dikkate alınmadığını, Davalının ağır kusurlu olması nedeniyle zamanaşımı definin dikkate alınamayacağını belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, … satış sözleşmesine aykırı davranılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, davalıya sigorta ve navlun bedeli de ödenmiş olmasına rağmen davalının deniz taşıması sırasında malların kayıp ve hasarı için sigorta yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, taşıma sırasında malların hasarlandığını, bu nedenle oluşan zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürmüş, davalı ise, kendisine yasal sürede ayıp ihbarı yapılmadığını, hasarın hangi aşamada meydana geldiğinin ispatı gerektiğini savunmuş, mahkemece davalı satıcıya yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Yukarıda da açıklandığı üzere somut olayda davacının iddiası davalı tarafça satılan malların üretimden kaynaklı ayıplı mallar olduğu yönünde olmayıp, taşıma sırasında hasara uğradığı ve buna ilişkin zarardan sigorta sözleşmesi yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı satıcının sorumlu olduğu yönünde olduğuna göre, uyuşmazlığın ayıplı satış halinde ayıp ihbarını düzenleyen TTK 23.m. veya TBK 223.m. hükümleri uyarınca çözümü mümkün görülmediğinden, mahkemece bu husus dikkate alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken, davacı tarafça taraflar arasında kararlaştırıldığı ileri sürülen … satış türünün özellikleri, davacının iddia ettiği gibi davalı tarafından alıcı davacı lehine sigorta sözleşmesi yaptırılıp yaptırılmadığı, malların ne şekilde hasarlandığı, muhtemel bir sigorta sözleşmesi kapsamında teminat altına alınabilecek bir hasar olup olmadığı, bu kapsamda davacının talep edebileceği zarar kalemlerinin neler olduğu, sigorta sözleşmesini yaptırmayan satıcının bu zarardan sorumlu olup olmayacağı hususlarının açıklığa kavuşturulması, bunun için de gerekli görülmesi halinde konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılması, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2021 tarih ve 2016/1375 Esas – 2021/265 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.