Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/159 E. 2023/276 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/159 Esas
KARAR NO: 2023/276 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/665 Esas – 2020/508 Karar
TARİH: 22/09/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davacı “satıcı”, karşı taraf “alıcı” sıfatıyla, … plaka sayılı aracın satışına ilişkin 25.02.2009 tarihli Araç Satış Sözleşmesini imzalandığı, 25.02.2009 tarihli Araç Satış Sözleşmesi şartları gereğince davacı aracın zilyetliğini karşı tarafa devir ve teslim ettiği, davalı taraf 25.02.2009 tarihli Sözleşme’de belirtilen ödemeleri yaptığı, nihayetinde taraflar 24.03.2010 tarihli Tutanak ile 25.02.2009 tarihli Sözleşme gereğince aracın bedelinin alıcılar tarafından ödendiğini, mülkiyetin nakledildiğini teyitle bu durumu kayıt altına aldığı, davacı vergi dairesi ile görüştüğünde; … plaka sayılı araç karşı taraf zilyetliğindeyken sahte faturalar kullanıldığını, sahte belgeler nedeniyle doğan vergi ziyaı, cezası ve ferilerinin tahsilinin talep edildiğini öğrendiği, sahte olduğu belirtilen ve davacıya da örneği verilen faturaların olduğu, davacı vergi dairesince, vergi ziyaını tazmin etmek üzere uzlaşmaya davet edilmiş, uzlaşmaya yanaşılmaması halinde cezai ve hukuki takibata geçileceği davacıya bildirildiği, davacı basiretli tacir gibi davranarak, 6111 Sayılı Kanun gereğince vergi dairesinin uzlaşma davetine uymuş ve taraflarca Uzlaşma Tutanağı imzalandığı, davacının iyiniyetle davranmış taraflar arasında akdedilen 25.02.2009 tarihli Sözleşme gereğince edimlerini ifa ettiği, 25.02.2009 tarihi itibarıyla zilyetlik davacı tarafa devredilmiş; araç nedeniyle edinilen semereler karşı tarafça sağlandığı, sözleşme konusu araç nedeniyle semerelerden faydalanan davacının zilyetliğinde olduğu dönemde kendi kusuruyla meydana gelen ve davacı tarafından tazmin edilen zarardan sorumlu olması hukuk ve hakkaniyet gereği olduğu, davacı karşı tarafın kusuru sonucu, ödemek zorunda kaldığı tutarların tahsilini bu aşamada bir kez daha talep etmiş ve fakat karşı taraf ödemeye yanaşmadığı, karşı taraf aleyhine yapılan icra takibine karşı tarafın itirazı neticesinde müracaat ve karşı tarafın kusuru sonucu davacının gördüğü zararların tazminini talep etmek zorunlu hale geldiği, açıklanan nedenlerle karşı tarafın haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline, davanın Kabulüne,10.971,46.-TL. Asıl Alacağın ödeme tarihinden itibaren TCMB avans faiziyle karşı taraftan tahsiline, karşı taraf aleyhine %20 inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddia ettiği talepleri zaman aşımına uğradığı, davalıya husumet tevcih edilemediği, … plakalı araç fiilen davacının iddia ettiği dönemde davacının aracını satış için vekalet verdiği … tarafından kullanıldığı, araç satışları Trafik Tesciline kayıt ile geçerlilik kazanır ve Noterden yapılması gerektiği, bunun dışında yapılan satışlar geçersiz olduğu, davacının geçersiz bir harici satışa dayanarak hak iddia etmesi mümkün olmadığı, davacının muhteviyatı itibariyle sahte olduğunu belirttiği faturaların sevk irsaliyeleri sunulmadığı, bu faturaların hiçbirinde müvekkilimizin imzası olmadığı, davacının kendi isteği ile yapılandırma talep ederek buna ilişkin ödemelerini müvekkilimizden istemesinin yasal dayanağı olmadığı, kendi kullandığı döneme ilişkin değilse bunlar için neden itiraz etmemiştir de yapılandırmaya başvurmuştur anlamak mümkün olmadığı, kimse kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceği, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğunu iddia ettiği faturalar hakkında vergi mahkemesi yahut ceza mahkemesinde sahteliği sabit olduğuna dair bir belge de bulunmadığı, bu faturaların kimlere teslim edildiği ne için alındığına dair veya kimin aldığına dair kayıt da bulunmadığı, bunların tek tek incelenmesi gerektiği, İddia edilen alacak likid olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden direkt icra takibi yapılamayacağı, bu nedenle itirazımızda kötüniyetli olmadığımızdan icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, davanın reddine yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı uhdesinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/09/2020 tarih 2017/665 Esas 2020/508 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında davacı alacaklıya ait … plaka sayılı otobüsün davacı tarafından davalı şirkete satışı amacıyla 25/02/2009 tarihinde sözleşme imzalandığı, davaya konu aracın tescil kayıtlarına göre davacının aracı 21/04/2011 tarihinde dava dışı …’ye sattığı, dolayısıyla davalıya satışın kayıt dışı olduğu, davaya konu icra takibinde davacı alacaklının dava dışı … Oto Yedek Parçaları/… tarafından davacı adına düzenlenen faturaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduklarının Vergi idaresince tespiti sonucunda ödenen vergi ziyai ve cezaları olduğu, davacının söz konusu faturaları kendi tasarrufu ile alıp ticari defterlerine kaydederek KDV beyannamesinde indirim yönünde menfaat de sağladığı, dolayısıyla ödenen vergi ve ilişkili cezaların taraflar arasında yapılan 25/09/2009 tarihli araç satışına dair sözleşme ile ilgisi bulunmadığı ve davalı şirketin sorumlu olamayacağı dosya kapsamında alınan hüküm ve denetime elverişli olduğu değerlendirilen bilirkişi raporundan anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, işbu dosya ile birebir örtüşen taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/401 E., 2013/552 K. Sayılı kararı, Yargıtay incelemesinden geçerek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/18124 E., 2015/6318 K. Sayılı kararı ile müvekkili lehine bozulduğunu, bozmaya uyularak Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/607 E., 2016/711 K. Sayılı kararı taraflarca temyiz edilmeden kesinleştiğini, belirtilen dosyadaki kararlar, ortadan kaldırılması istenen işbu karar ile taban tabana zıt olup yargı kararları arasındaki istikrarı ortadan kaldırdığını, yargısal düzeyde veya mahkeme düzeyinde bu istikrarın sağlanamaması, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin pek çok bireysel başvuru kararında da ifade ettiği üzere, hakkın yerine getirilmesini engellemekte, hukuki güvenlik ilkesine ve adil yargılanma hakkının ihlaline neden olduğunu, Somut olayda tarafların; 25.02.2009 tarihli Araç Satış Sözleşmesi’ni akdettiğini ve sözleşme şartları gereğince edimlerini ifa ettiklerini, karşı tarafça ikrar edildiği üzere müvekkili aracın zilyetliğini karşı tarafa devir ve teslim ettiğini, karşı tarafın 25.02.2009 tarihli Sözleşme’de belirtilen ödemeleri yaptığını, tarafların 24.03.2010 tarihli Tutanak ile 25.02.2009 tarihli Sözleşme gereğince aracın bedelinin alıcılar tarafından ödendiğini, mülkiyetin nakledildiğini teyitle kayıt altına alındığını, Aracın karşı taraf zilyetliğinde olduğu esnada kullanılan sahte faturalar nedeniyle müvekkilinin 10.971,46.-TL. tutarında ödeme yapılmak zorunda kaldığını, 25.02.2009 Tarihli Araç Satış Sözleşmesi’nin 2. maddesi: “Bugüne kadar (25.02.2009) aracın her ne nam altında olursa olsun borçları satıcıya, bugünden sonra oluşabilecek her ne nam altında olursa olsun borç ve cezalar alıcıya ait olup tüm borçların kapatılmasını müteakip devir verilecektir.” hükmünün haiz olduğunu, Müvekkilinin yapılandırmaya giderek karşı tarafın kusuru sonucu meydana gelen zararı asgariye indirdiğini, karşı tarafın sahte fatura kullanması sözkonusu olmasaydı müvekkilinin yapılandırmaya gitmeyeceğini, müvekkilinin yapılandırmaya giderek maddi zararı asgariye indirdiği gibi; gerek müvekkili gerek karşı taraf aleyhine yürütülecek ceza kovuşturmasını da ortadan kaldırdığını, Talep edilen zararın, müvekkilin kendi tasarrufu ile ortaya çıkmadığını, araç karşı taraf zilyetliğindeyken karşı tarafça kullanılan sahte faturalardan kaynaklandığını, karşı tarafın sahte fatura kullanmış; aracın işletilmesini / kullanımını sağlamak için faturaların kayıt altına alınmasını müvekkili üzerinden sağlamış, müvekkilinin hiçbir menfaat elde etmeden karşı tarafın hukuka aykırı eylemleri sonucunda, araç karşı taraf kullanımında araçla ilgili menfaatleri karşı taraf elde ederken, işbu davadaki talep edilen vergi cezaları ve ferilerini ödemek suretiyle zarara uğradığını, Yerel Mahkemece hükme esas alınan Bilirkişi Raporu’nda belirtilen “Davacının Sözleşme kapsamında talep edebileceği tutarlar: kayıt dışı satışı yapılan ve zilyetliği de devredilmiş olan … plakalı aracın 29.02.2009 tarihinden sonra oluşabilecek trafik cezaları, MTV’ler, aracın kullanımından ve/veya oluşabilecek kazalardan kaynaklanan hasar ve tazminatlar ile cezalar sigorta bedelleri vb. gibi bedeller olup…” değerlendirmesi açıkça işbu davadaki talebi karşılamakta olup; Yerel Mahkeme tarafından hükme esas alınan Bilirkişi Raporu bu yönüyle kendi içinde çelişkili olduğunu İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan 25/02/2009 tarihli harici araç satış sözleşmesi ile resmi satış sözleşmesi tarihleri arasında dava konusu araca ilişkin olarak tahakkuk eden ve davacı tarafından ödenen vergi cezalarının davalıdan tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemece işbu dosyası ile birebir örtüşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/607 E., 2016/711 K. Sayılı kararına taban tabana zıt karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Dosyaya ibraz edilen taraflar arasında imzalanan 25/02/2009 tarihli harici araç satış sözleşmesi ile; davacı “satıcı”, davalı “alıcı” sıfatıyla, … plaka sayılı aracın satışına ilişkin 25.02.2009 tarihli Araç Satış Sözleşmesini imzalamıştır. Sözleşmenin 2. maddesi: “Bugüne kadar (25.02.2009) aracın her ne nam altında olursa olsun borçları satıcıya bugünden sonra oluşabilecek her ne nam altında olursa olsun borç ve cezalar alıcıya ait olup tüm borçların kapatılmasına müteakip devir edilecektir,” hükmünün düzenlendiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya hitaben düzenlenen 24/03/2010 tarihli tutanak başlıklı adi belgeye istinaden davacının … Plakalı aracı resmi olarak dava dışı …’ye noter satışı ile devrettiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, sahte ve yanıltıcı belge kullanılması sebebiyle davacı adına taakkuk ettirilen ve davacı tarafından yapılan ödemelerin taraflar arasında imzalanan 25.02.2009 tarihli harici Araç Satış Sözleşmesinin 2. Maddesi kapsamında davalıdan tahsil edilip edilmeyeceği noktasında olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili delil listesindeAnkara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/607 E., 2016/711 K. sayılı 14.12.2016 tarihli kararını delil olarak bildirdiği, davalı tarafta aynı dosyayı delil olarak bildirip derdestlik itirazında bulunduğu, mahkemece Ankara 9 ATM ye müzekkere yazılarak, 2015/607 esas 2016/711 karar sayılı kararın kesinleşme şerhli karar örneğinin getirtilerek dosya arasına konulduğu halde gerek mahkemece alınan bilirkişi raporunda gerekse mahkemece verilen karar gerekçesinde bu dosyanın eldeki dava dosyası ile ile ilgili olup olmadığı, davalı tarafın derdestlik itirazının yerinde olup olmadığının değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, dava dosyası içerisine kesinleşme şerhli karar örneği getirtilen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/607 E., 2016/711 K. Sayılı dosyasının incelenerek eldeki dava ile ilgili olup olmadığı, davalı tarafın dava şartı olan derdestlik (kesin hüküm ) itirazının yerinde olup olmadığı, somut dava yönünden delil niteliğinde olup olmadığının değerlendirilerek gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken her iki tarafında delili olan ilgili kararın incelenip değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2020 tarih ve 2017/665 Esas – 2020/508 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.