Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1586 E. 2023/1856 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1586 Esas
KARAR NO: 2023/1856 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2021
NUMARASI: 2018/1280 Esas 2021/431 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin tekstil alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirket tarafından davalıya verilen ürünlere karşılık alacağına ilişkin … numaralı 21/02/2015 tarihli 109.791,30-TL bedelli faturayı düzenlendiğini, fatura bedellerini ödemeyen borçlu aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile fatura alacağına dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığını, bu nedenlerle yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, takip tarihinden itibaren reeskont faiz işletilmesine, icra takibine itiraz edilmiş olduğundan %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirket tarafından süreç hakkında davacıya ticari etik güdülerek şeffaf bir şekilde bilgi verildiğini, davacının bu süreçlerden haberi yokmuş ve ayıplardan sorumluluğu bulunmuyormuşcasına hareket ederek davayı ikame etmesinin kabul edilemez olduğunu, davacı şirketin ürünleri ayıplı ve eksik olarak teslim ettiğini, müvekkili şirket, davacı şirketin riski üstlenerek işlemlerine devam etmesi halinde bile iyi niyetli davranarak meydana gelen zararın yarısını ödemeyi kabul ettiğini, açılan davanın kötü niyetli olduğunu ve bu nedenle kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini beyanla, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/04/2021 tarih 2018/1280 Esas 2021/431 Karar sayılı kararında;”….Dava dosyamızda ispat yükü müdde-i iddiasını ispatla mükelleftir kuralı gereği alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerinde olup, malların ayıplı olduğu ve zararın bulunduğuna ilişkin iddiada ise ispat yükü davalı üzerindedir. Tarafların tacir olduğu hususu göz önünde bulundurularak davacının iddiası noktasında ticari defterleri üzerinde ihtaratlı inceleme kararı verilmiştir. Yapılan inceleme neticesinde taraf defterlerine göre davacının davalıdan alacaklı olduğu, aradaki farkın tarafların farklı kurlar üzerinden kayıt yapması nedeniyle oluştuğu anlaşılmıştır. Davalı tarafından ayıp nedeniyle riskin üstlenileceğine ilişkin davacı ile anlaşıldığı bu sebeple zararın paylaşılması gerektiği iddia edilmiş olup, ayıplı malın davalı tarafından kabul edildiği anlaşılmıştır. Bu noktadan itibaren davalının ayıplı ürünlerden kaynaklı bir zararının bulunup bulunmadığının tespiti gerekli olup, incelenen davalı defterlerine göre herhangi bir zarar tespit edilememiş, davalı tarafından da süresinde ne kadar ve ne şekilde zararının bulunduğuna dair denetlenebilir somut delil sunulmamıştır. Bu sebeple davalının ayıptan kaynaklı zararının olduğu iddiasını itibar edilmeyerek taraf defterlerinin incelenmesi neticesinde davacının alacaklı olduğu ve söz konusu alacağın likit olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ..”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜNE;-Davalının aleyhine yapılan Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın İPTALİNE, takibin aynen DEVAMINA,2-Hüküm altına alınan asıl alacağa %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Davacı şirketin, davalı müvekkili şirket tarafından gönderilen kumaşlardan üretim yaparak ürünleri yurt dışına pazarladığını, müvekkili şirket … firmasının mamul üzerindeki incelemeleri sonucu, kumaşın kalite kontrol testinden geçemediğinin davacı tarafa bildildiğini, oluşabilecek olumsuz hallerden davacı tarafça riskin yüklenileceği teyidinin alınması kaydıyla mal gönderiminin yapılacağını beyan ettiğini, kurumsal mail yazışmalarında da görüleceği üzere davacı şirket, riskin üstlenildiğini teyit etmiş bu teyidin verilmesiyle birlikte kumaşların yurt dışına gitmek üzere yüklenilmesine başlandığını ve ürünlerin müşteriye gönderildiğini,Ürünlerin istenilen standartta olmaması nedeniyle müvekkili şirkete yurt dışı müşterisi tarafından herhangi bir ödeme yapılmamış olup bu husus daha önce huzurdaki dosyaya sunulan mail yazışmaları ile de sabit olduğunu, müvekkili şirket ürünün muadillerinin kalitesinde olmadığını bu sebeple kalite kontrol testinde standartların altında kaldığını davacı tarafa bildirmiş olmasına rağmen davacı şirket açıkça söz konusu mamullere onay verdiğini sonrasında da alacağının ödenmediğine binaen dava açtığını ancak ürünlerin hatalı olduğundan müvekkili şirkete yurt dışı müşterisi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu hususlar göz önüne alınarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Müvekkili şirket tarafından davacıya şeffaf bir şekilde süreç hakkında bilgi verildiğini, davacının tüm bu süreçlerden haberi yokmuş ve ayıplardan sorumluluğu bulunmuyormuşçasına hareket ederek huzurdaki davanın ikame edilmiş olması kabul edilemeyeceğini, davacının bu beyanlarının sayın yerel mahkeme tarafından nazara alınmaması gerekmekteyken davanın kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirdiğini, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının daha önce dosyaya sunulmuş olup bu yazışmalarda da görüleceği üzere müvekkili şirket, mahsullerin izlediği her aşamayı ve mahsullerin istenilen standartta olmadığını davacı şirkete bildirdiğini, maillerde de görüldüğü üzere kumaşlarda bulunan ayıbın riski davacı şirketçe üstlenilmiş olup yükleme esnasında ayıptan haberdar değilmiş gibi sonrasında ise zararla karşılaşıldığı izlenimi yaratılarak söz konusu davanın ikame edilmesi iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, Ürünlerin istenilen standartta olmaması nedeniyle müvekkili şirkete yurt dışı müşterisi tarafından reklamasyon uygulanmış olup yapılan görüşmelerin neticesi davacı şirkete iletilmiş ve davacı şirket kesilen reklamasyon faturasının yarı tutarı oranında iki tarafça ödenmesini istediğini belirtildiğini, bu fatura, müvekkili şirketin davacı taraftan teyit alırken öne sürdüğü ”oluşabilecek olumsuz hallerde” riskin üstlenilmesi kaydı kapsamındaki olumsuz haller sonucu kesildiğinden, müvekkili şirketin bu tutardan hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafın bu hususlara hiç yer vermeden ikame edilen davada kendini alacaklı konumda göstermesi iş bu davayı kötü niyetle açtığının açık bir göstergesi olduğunu,Müvekkili şirkete kesilen reklamasyon faturasının davacı şirkete yansıtılacağı mail yazışmalarından da anlaşıldığı üzere davacı şirket tarafından kabul edildiğini, işlemin ayıplı yapılmış olmasına rağmen huzurdaki davanın ikame edilmiş olmasının kabul edilmesi mümkün olmayıp, davacı şirketin de dava konusu kumaşların ayıplı üretildiğini biliyor olmasına rağmen müvekkili şirkette karşı ödeme talebiyle takip başlatmasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından “-Hüküm altına alınan asıl alacağa %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,” şeklinde karar verilmiş olup işbu kararın da kabul edilmesi mümkün olmadığını, (İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi)Doktrinde üzerinde fikir birliği bulunduğu ve Yargıtay’ın içtihatları ile de sabit olduğu üzere, İİK’nın 67. maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için davaya konu alacağın “likit” olması gerektiğini, talep ve takibe konu edilen alacak miktarları belli ve muayyen olmayıp, alacağın varlığının ve miktarlarının belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği durumlarda icra inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, davacı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari mal satım sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Ayıplı satış nedeniyle alıcının TBK’nun 227.maddesinde düzenlenen seçimlik haklarının yanında, aynı zamanda genel hükümler uyarınca tazminat talep etme hakkı da olduğu madde metninde belirtilmiş olup, dosya kapsamına göre davaya konu fatura içeriği ürünlerle ilgili davalının müşterisi tarafından davalıya yansıtılan iade, reklamasyon faturası olmadığı gibi davalı tarafından da davacıya yansıtılan iade, reklamasyon faturasının olmadığı, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ; dava konusu faturanın davacı ve davalı ticari defterlerinde KDV siz olarak kayıtlı olduğu, tarafların ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibari ile kur farkları hariç olmak üzere dava konusu 21.02.2015 tarih … nolu fatura ile ilgili olarak KDV hariç 101.658,61 TL. alacaklı olduğu, davalının davacıya e-maille ayıp ihbarında bulunduğu ve davacının oluşabilecek riskleri kabul etmesi üzerine ürünleri müşterisine sevk ettiği, ancak davalının … order nolu …ve … order nolu … ürünler nedeniyle zarara uğradığı iddiasının ispata muhtaç olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davalının davacıya e-maille ayıp ihbarında bulunduğu ve davacının oluşabilecek riskleri kabul etmesi üzerine ürünleri müşterisine sevk ettiği, buna göre davalının malın ayıplı olduğunu bilerek teslim almış olmakla malları bu haliyle kabul etmiş sayılır. Davalı ticari defter kayıtları incelendiğinde davalının uğramış olduğunu iddia ettiği zararın tespit edilemediği anlaşılmakla; Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, ispat yükü doğru belirlenerek davanın kabulüne yönelik verilen karar ve gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu, somut olayda, davaya konu icra takibine dayanak alacak faturadan kaynaklı olup likit (bilinebilir, belirlenebilir) ve muayyen nitelikte olduğu buna göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne ve icra inkar tazminatına yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.499,84.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (59,30.TL+1.815,66.TL=) 1.874,96.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.624,88.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.