Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1580 E. 2023/1855 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1580 Esas
KARAR NO: 2023/1855 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2020
NUMARASI: 2017/1107 Esas 2020/91 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının müvekkil şirket ile akdetmiş olduğu bayilik mukavelesi ile müvekkil şirketin bayiliğini üstlendiğini, davalının akdedilen bayilik mukavelesinin 24/b maddesi uyarınca LPG alımlarında olağanüstü düşüşler olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalının LPG alımlarını yükseltmesi için Beyoğlu … Noterliği’nin 28/11/2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile uyarıldığını, davalının sözleşmeye aykırı iş bu eylemleri yanında … bayisi olan … Ltd. Şti. ünvanlı bayisine devir ettiğinin öğrenildiğini ve bu eylemin sözleşmenin 17.maddesine aykırılık teşkil ettiğini ve müvekkilinin bayilik sözleşmesini derhal fesih hakkı verdiğini, tüm bu eylemlerden sonra Beyoğlu … Noterliği’nin 18/12/2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini ve tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL kâr mahrumiyeti tazminatı ile 49.900,00 TL cezai şart tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin esnaf olduğundan davacının davasının görevli mahkemede açılmadığından görevsizlik kararı verilerek iş bu davanın Asliye Hukuk Mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, davacının mahrum kaldığını iddia ettiği kârı talep etme hakkı bulunmadığını, sözleşmenin sona erdirilmesinde müvekkilinin hiçbir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, davacının bayilik sözleşmesinin 2.maddesinde belirtilen bölge olan Buca ilçesinin bayiliğini müvekkiline tahsis etmiş olmasına rağmen başkaca firmalara da tüplü LPG satışına izin verdiğini, gerekli denetimleri yapmadığını ve iş bu davacı şirket markalı satımlardan dolayı müvekkilinin ticari hayatını zedelendiğini, müvekkilinin davacı şirketin Ege Bölge Müdürlüğüne gerekli önlemlerin alınmasını talep etmiş olmasına rağmen herhangi bir netice alınamadığını, davacı tarafın sözleşmesel hakimiyetini kötüye kullanarak müvekkiline yüklenmiş olan borçların ifasını imkansız hale getirdiğini ve sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, bayilik sözleşmesinde belirtilen cezai şart miktarı fahiş olduğunu, müvekkilinin kabul görmüş miktarda alım yapması ve ifanın davacı tarafça imkansız hale getirilmesi nedeniyle cezai şart talep edemeyeceğini ve tüm bu nedenlerle haksız davasının reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili ıslah dilekçesi ile, kar mahrumiyetine ilişkin kısmını 29.900,00.TL arttırarak 30.000,00.TL’ye çıkarılmasına ve ıslah edilen kısmı için ıslah tarihinden 100,00.TL lik kısmı için ise fesih tarihi olan 18/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, cezai şart tazminatına ilişkin olarak 51.000,00.TL arttırılarak 100.000,00.TL’ye çıkarılmasına ve ıslah edilen kısım için ıslah tarihinden 49.000,00.TL’lik kısmı için ise fesih tarihi olan 18/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, cezai şart ve kar mahrumiyetine dair ıslan edilen tutarlarla birlikte toplam 130.000,00.TL ‘nin davalıdan alınarak faiziyle birlikte müvekkiline verilmesine karar verilmesini fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 04/02/2020 tarih 2017/1107 Esas 2020/91 Karar sayılı kararında;”….Tarafların iddiaları ile toplanan delillere ve usulüne uygun olarak alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında “Tüplü LPG Bayilik Sözleşmesi” akdedildiği, davalı tarafın LPG alımlarını %20’den fazla düşürdüğü ve 30 gün süre ile hiç LPG almadığı bu suretle sözleşmenin 24/b maddesine aykırı davrandığı, yine davalının davacı firma ürünlerini sattığı telefon numarasını rakip firma ürünlerini satan bir şirkete devrettiği bu suretle sözleşmenin 17 nci maddesine aykırı davrandığı iddiasıyla sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği ve kâr mahrumiyeti ile cezai şart istendiği, bilirkişi incelemesi sonucunda 2017 yılında davalının yıllık satışlarında %20’den fazla düşüş olduğu ve 30 gün süreyle hiç satış yapmadığından sözleşmenin 24/b maddesine aykırı davrandığı tespit edildiğinden davacı tarafın sözleşmeyi haklı olarak feshettiğinin kabulü gerektiği, bu kapsamda bilirkişiler tarafından sözleşmenin feshi tarihi ile sona erme tarihleri arasındaki kâr mahrumiyetinin 37.872,00-TL olarak hesaplandığı, davacı tarafın kâr mahrumiyeti tazminatını 30.000,00-TL olarak ıslah ettiği, davacı tarafın sözleşmenin 27 nci maddesi gereği sözleşmenin haklı feshi halinde kâr mahrumiyeti talep edebileceği, yine sözleşmenin 28 nci maddesi gereği davacının sözleşmenin haklı feshi halinde 50.000 Euro cezai şart isteyebileceği, davacı tarafın cezai şart alacağını 100.000,00-TL olarak ıslah ettiği, sözleşmenin 27 ve 28 nci maddelerinde Türk Borçlar Kanunu’nun 180/2 maddesi hükmüne karşı ayrık düzenleme bulunduğundan davacı tarafın hem kâr mahrumiyeti hemde cezai şart talep edebileceği anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davanın KABULÜ ile,100,00 TL kar mahrumiyetinin 18/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 29.900,00 TL kar mahrumiyetinin ıslah tarihi olan 29/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 49.000,00 TL cezai şartın 18/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 51.000,00 TL cezai şartın ıslah tarihi olan 29/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve esas hükümlere aykırı olduğunu,Müvekkili, yerel mahkemeye sunmuş olduğumuz “Mesleki Faaliyet Belgesi” ve “Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Tasdiknamesi”nde de görüleceği üzere esnaf olduğunu, müvekkilinin esnaf işletmesini aşan büyüklükte bir işletmesi olmadığı gibi, sermayesi daha çok bedeni çalışmaya dayandığını, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu doğrultusunda faaliyet gösterdiğini, bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedeflemesi gerektiğini, belirli bir büyüklüğe ulaşmayan işletmeler esnaf işletmesi, bu büyüklüğü aşan işletmeler ise ticari işletme sayıldığını, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmaya dayanan ve geliri Bakanlar Kurulu Kararnamelerinde belirlenen sınırı aşmayan işletmeler esnaf işletmesi sayıldığını, bu nedenlerle, yerel mahkemenin görevsizlik kararı vererek dosyayı görevli Asliye Hukuk Mahkemelerine göndermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olduğunu,Davaya konu bayilik sözleşmesinin sona erdirilmesinde müvekkilinin hiçbir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, aksine davacının sözleşmeye aykırı hareket etmesinden dolayı sözleşmenin sona erdiğini, Davacı, müvekkilinin sözleşmeye aykırı hareket etmesinden dolayı sözleşmeyi feshettiğini bildiren ihtarname göndererek huzurdaki davayı ikame etmiş ise de, sözleşmenin sürdürebilir olması, davacının eylem ve davranışları ile imkansız hale geldiğini, Müvekkili, davacı ile 01.03.2016 tarihinde Tüplü Lpg Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşmeye göre müvekkili, davacı şirketin İZMİR ili BUCA ilçesinde yetkili bayisi olduğunu, bayilik sözleşmesinin 2. maddesinde belirtilen bölge olan Buca ilçesinin bayiliğini müvekkiline tahsis etmiş olmasına rağmen, davacı başkaca firmalara da tüplü LPG satışına izin vermiş, gerekli denetimleri yapmadığını, her ne kadar tek taraflı hazırlanan sözleşme ile kendisine bu hakkı tanımış olsa da, müvekkilinin haklarını koruma altına almadığını, Davacı şirketin, müvekkilinin adresine yakın mahallerde birçok şirkete/şahsa fatura alım bedelinin altında tüplü LPG satmış yahut satılmasına izin verdiğini, tüplü LPG satışının yapıldığı adreslerinden tespit edilen ikisi “… Cad. No:… Buca/İZMİR” ile “… Sok. No:… Buca/İZMİR” şeklinde olduğunu, Sözleşmenin sona erdirilmesinden önce örnek olarak, 12 kg. tüplü LPG’yi müvekkili 85,00 TL-90,00 TL ücretle satmakta iken, yerel mahkemeye sunulan görüntülerinden de açıkça anlaşılacağı üzere farklı firmalar 60,00-65,00 TL fiyat aralığında aynı tüplü LPG’yi sattıklarını, davacı şirketin kontrol ve denetimde olması gereken ve davalı şirket markalı işbu satımlar müvekkilinin ticari hayatını zedelediğini, Davacı tarafından gönderilen 18.12.2017 tarihli ihtarname ekindeki bayilere satış fiyatını içeren çizelgede de görüleceği üzere müvekkili 2017 yılının Ekim ayında 12kg. tüpün satış fiyatının 66,78+16,57 TL olmak üzere toplam 83,35 TL olduğu anlaşıldığını, davacı tarafından bayilik verilmiş olan … ünvanlı şirketten … markalı 12 kg. LPG ŞİŞMA TÜP alınmak istendiğinde fiyatının 85,00 TL olduğu görüldüğünü ancak dosyaya delil olarak bildirilen fotoğraflardaki … unvanlı şirket aynı tüpü 66,90 TL ücretle sattığını, şirketin bu satışta fatura yahut fiş vermemekte talep üzerine yetkililerce imzalanan evrak verdiğini, bu durumların bildirilmesine karşın herhangi bir önlem alınmadığını, Müvekkili, bayilik bölgesindeki iş bu tespiti davacı şirketin … Bornova adresinde bulunan Ege Bölge Müdürleri … ve …’ye defaatle bildirdiği, gerekli önlemlerin alınmasını talep etmiş olmasına karşın, herhangi bir netice alamadığını, şirket yetkilileri, müvekkiline konunun araştırıldığını gerekli önlemlerin alınacağını belirterek her seferinde oyaladığını, Davacı yana bu hususların bildirilmesine rağmen herhangi bir girişimde bulunmaması sözleşmesel hakimiyetini kötüye kullanarak, müvekkiline yüklenmiş oldukları borçların ifasını imkansız hale getirdiğini ve sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, davacı şirket her ne kadar müvekkilinin alımlarında düşüş olduğunu belirtmiş ise de, başkaca şahıs/şirketlerin müvekkilinden fahiş oranla daha düşük fiyata tüplü LPG satması ve denetimin yapılmadığı aşikar olduğunu, müvekkilinden aynı miktarda alım yapmasını talep etmek hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmekte, Medeni Kanunun madde 2’de belirtilen “Dürüstlük Kuralına” da aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili açısından objektif imkansızlık söz konusu hale geldiğini,6098 sayılı TBK’nın 136/1 maddesi “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” şeklinde düzenlendiğini, davacının gerekli tedbir ve denetimleri yapmaması nedeni ile ifanın imkansız hale geldiğini, bu nedenle de belirtilen alımların gerçekleşmemesinde müvekkilinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, Davacı … A.Ş., müvekkili gibi piyasada sadece satış ve komisyon amaçlı kurulmuş küçük işletmeleri kendi lehine anlaşmalar ile bayilik vermekte, ancak çıkarları doğrultusunda hakim olduğu anlaşmaya güvenerek sözleşmenin lafzına ve ruhuna aykırı hareketle müvekkilini zarara uğrattığını, davacı şirket, piyasa değeri altında tüplü LPG satışı yapan şahıs/şirketlere karşı gerekli tedbirleri almayarak göz yumduğunu, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun “Hakim Durumun Kötüye Kullanılması” başlığı altındaki m.6/f.2/b bendi “Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayırımcılık yapılması” şeklinde düzenlendiğini, müvekkili ile davacı arasında imzalanmış olan bayilik sözleşmesi incelendiğinde hakim tarafın davacı yan olduğu kuşkusuz olduğunu, davacı şirketin, müvekkili ile yapmış olduğu sözleşmeye aldırış etmeden müvekkilin alım fiyatı altında tüplü LPG satması yahut satılmasına göz yumması bir nevi eşitler arasındaki rekabete aykırılık teşkil ettiğini, buna rağmen davacının huzurdaki davayı ikame ediyor olması da açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, Davacı şirketin, müvekkilini zor durumu düşürerek piyasa değeri altında tüplü LPG satması/sattırması, değişen koşullar dikkate alındığında doğrudan ya da dolaylı olarak sözleşmeye aykırı hareket edenin davacı şirket olduğunu, bu nedenle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini, Müvekkilinin, aylık ortalama 10 ton LPG alımı yaptığını, bu alım miktarı davacı şirketçe de kabul edildiğini, Davacı şirketin, sözleşmeye aykırı davranışlarına rağmen müvekkilinin ekonomik gücünü zorlayarak aylık ortalama 10 ton LPG alımını gerçekleştirdiğini, davacı şirket mailleri de incelendiğinde müvekkilinin aylık ortalama 10 ton alımının kabul gördüğünün anlaşıldığını, … gönderilmiş olan mailde müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda olduğu belirtilerek onay talep edildiğini, müvekkilinin aylık gaz alım raporu incelendiğinde 10 ay içerisinde 102.605 ton LPG aldığı görüldüğünü, Müvekkilinin, kendisine davacı şirketçe sözleşmeye aykırı olarak uygulanan davranışlara rağmen alımlarını gerçekleştirdiğini, bu nedenle sözleşmenin feshi haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Yerel mahkemece hatalı bilirkişi raporunu gözeterek hüküm tesis kurulduğunu, davacı tarafın, müvekkili ile sözleşmeyi feshettikten hemen sonra başka bir şirket ile anlaşarak lpg satışı yapmaya devam ettiğini, davacı yanın kar mahrumiyeti bulunmadığını,Bilirkişi, raporunun C maddesinin 2. bendinde davacı şirketin kar mahrumiyetini hesapladığını ve buna göre sözleşme 38 ay süre ile devam edeceğinden bahisle 626.886,00 TL kar mahrumiyeti hesabı yaptığını ancak yapılan hesaba katılmanın mümkün olmadığını,Kabul anlamına gelmemek ile birlikte davacı şirketin kusuru sebebi ile bayilik sözleşmesinin son bulduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, davacı şirket müvekkili ile olan 01.03.2016 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesini 18.12.2017 tarihinde haksız olarak feshettiğini, bilirkişi de sözleşme devam etmiş olsaydı bitiş tarihini 01.03.2021 tarihi olacağını belirterek hesaplamasını gerçekleştirdiğini, Kar mahrumiyeti bilindiği üzere, sözleşmenin sona ermesinde kusuru olmayan tarafın menfaatinin gerçekleşmemesi nedeni ile uğradığı zarar olarak nitelendirildiğini, kar mahrumiyetini talep edebilmek için kusurun ve sorumluluğun sözleşmenin diğer tarafında olması gerektiğini, bayilik sözleşmesinin sona ermesinde kusurlu olan tarafın müvekkili olmadığını, bu nedenle davacının kar mahrumiyetini talep etmesi yasa ve usule aykırı olmakla talebin reddi gerekirken bu yönde de hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Bir an için kusurun müvekkiline ait olduğu düşünülse dahi bilirkişi tarafından yapılan kar mahrumiyeti hesabına katılmak mümkün olmadığını, … gibi ülkenin birçok ilinde ve ilçesinde tüplü LPG satışı yapan firmanın salt müvekkili ile bayilik sözleşmesini feshettiği için BUCA ilçesinde satış yapmadığı durumu söz konusu olmadığını, müvekkili ile 18.12.2017 tarihinde bayilik sözleşmesini haksız olarak fesheden davacı şirket, bayilik bölgesinde faaliyetine devam ettiğini, müvekkili ile bayilik sözleşmesini fesheden davacı şirket, bu dönemlerde tüplü LPG satışını farklı firmalara fatura alım bedelinden düşük fiyatlarla tüplü LPG satışı yapmaya devam ettiğini, Yine farklı bölgelerdeki bayiler aracılığı ile belirli noktalarda hizmet vermeye devam ettiğini, farklı bölge bayilerine Buca ilçesinde şubeler açarak ticari hayatına devam ettiğini, Yerel Mahkemeye sunmuş olduğumuz 12 kg. şişman tüplü LPG alımına ilişkin fiş örneğinde de görüleceği üzere davacı şirket … SAN.LTD.ŞTİ. ile Bayilik Sözleşmesi imzalamışladıklarını, ekteki fotoğraflardan da açıkça görüleceği üzere … isimli şirket davacı şirketin … tüplü LPG’lerini sattığını, müvekkili ile bayilik sözleşmesini fesheden davacı şirket, … isimli firma ile kısa zaman sonrasında Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2009/10818 E., 2011/10273 K. Ve 13.09.2011 tarihli kararı)Bayilik sözleşmesinde belirtilen cezai şart miktarı fahiş olup, müvekkilinin kabul görmüş miktarda alım yapması ve ifanın davacı tarafça imkansız hale getirilmesi nedeni ile cezai şart talebinin reddi gerektiğini, Davacı şirketin haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini belirterek; Davacı … A.Ş., müvekkili gibi piyasada sadece satış ve komisyon amaçlı kurulmuş küçük işletmeleri kendi lehine anlaşmalar ile bayilik vermekte, ancak çıkarları doğrultusunda hakim olduğu anlaşmaya güvenerek sözleşmenin lafzına ve ruhuna aykırı hareketle müvekkili zarara uğrattığını, Tüplü LPG Bayilik Sözleşmesi incelendiğinde sözleşmesel hakimiyetin davacı tarafta olduğu ve bu hakimiyeti de kötüye kullandığı açık bir gerçek olduğunu, davacı tarafın müvekkili ile de akdettiği bayilik sözleşmesi dahil olmak üzere, tüm bayilik sözleşmeleri incelendiğinde seri işlemlere ilişkin hükümlerin var olduğu ve bu haliyle de sözleşmelerde standartlaşma yoluna gittiklerinin görüldüğünü, müvekkili ile akdedilmiş olan bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak hazırlandığı ve müvekkilinin sözleşme maddelerinde herhangi bir iradesinin olmadığını, sözleşme ile müvekkili bayiye birçok yükümlülük yükleyen davacı tarafın sözleşme nedeni ile sorumlu tutulduğu herhangi bir maddeden bahsetmek mümkün olmadığını, cezai şartı düzenleyen madde de dikkate alındığında sadece müvekkili aleyhine düzenlendiği görüldüğünü, işbu sözleşme ile davacı tarafın ticari hiçbir riski bulunmadığını, özellikle cezai şartın düzenlendiği maddenin Türk Borçlar Kanununda (TBK) yer alan genel işlem niteliğinde olduğunun görüldüğünü, TBK’nın 20-25. maddeleri arasında düzenlenen genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelerde sözleşmenin zayıf tarafının ve kamu düzeninin korunması amaçlandığını, tek taraflı olarak tartışılmadan hazırlanan sözleşme maddeleri genel işlem niteliğinde olup, yazılmamış sayılmasına karar verildiğini, yine cezai şart maddesini inceleyecek olursak, teminat bedeli, abone sayısı gibi tartışılmadığı görüleceğini, bu nedenle de bayilik sözleşmesinde yer alan cezai şart batıl olduğunu, Aleyhe kabul anlamına gelmemek ve yukarıda arz edilen nedenlerle sözleşmeye aykırı hareket edenin davacı olduğunu belirterek, bilirkişi raporunda müvekkilinin alımlarındaki düşüşün 2017 yılı Haziran ayından itibaren başladığının belirtildiğini, Sözleşmenin “Asgari Alım Taahhüdünü” içeren 24. Maddesinin b bendi incelendiğinde “…LPG alımlarında, bir önceki yılın aynı ayına ait LAP alımlarından %20 düşüş olması…” ibaresinin mevcut olduğunu, bu halde de yine diğer maddelerde olduğu gibi davacı şirkete fesih hakkı tanındığını, müvekkili tarafından LPG alımlarında bir önceki yılın aynı ayına ait %20 düşüş olduğunu fark eden davacı şirket neden sözleşmeyi derhal feshetmediğini, Sözleşme maddesinden de açıkça anlaşıldığı üzere ay bazında alım miktarları dikkate alındığını, (Yargıtay 19. HD.’nin 2013/14654 E. 2013/19950 K. Ve 17.12.2013 tarihli kararı) (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/8223 E. 2017/2587 K. Ve 30.03.2017 tarihli kararı) (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bir başka kararı olan 2014/17010 E. 2015/2988 K. Ve 04.03.2015 tarihli kararı)Sözleşmenin feshedilmesinde müvekkiline yüklenecek bir sorumluluk bulunmadığını, davacı şirketin sözleşmeye gerekli özeni göstermediğini ve davacı nedeni ile ifanın da imkansız olduğunu, cezai şarta hükmedilmesi halinde, cezanın ekonomik yönden müvekkilinin mahvına sebep olmaması gerektiğini, tarafların ekonomik durumları, borçlunun ödeme gücü cezai şart miktarının tayininde etkili olması gerektiğini, bu nedenle cezai şarta hükmedilmesi halinde cezai şart miktarında tenkis yapılması da gerektiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2008/6130 E. 2010/2066 K. Ve 23.02.2010 tarihli kararı) (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/6165 E. 2015/3226 K. Ve 09.03.2015 tarihli kararı) Davacı şirketçe de kabul gördüğü üzere gerekli alımı yaptığını, davacı şirketin eylemleri nedeni ile ifanın davacı tarafça imkânsız hale getirdiğini, müvekkilinin birçok kez başka firmaların fatura alış bedeli altında satış yaptığını davacı şirkete bildirdiğini, bu hususun yazılı olarak bildirildiğinde ise haksız olarak bayilik sözleşmesi feshedildiğini, cezai şartın fahiş ve geçersiz olması, sözleşmenin sonlamasında müvekkiline atfedilecek bir kusurun olmaması nedeni ile davanın reddi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında 01/03/2016 tarihinde imzalanan … LPG Bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshine dayalı olarak kar mahrumiyeti ve cezai şart istemine ilişkin alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Taraflar arasında 01/03/2016 başlangıç tarihli ve 01/03/2021 tarihine kadar 5 yıl süreyle geçerli bir “Tüplü LPG Bayilik Sözleşmesi” imzalandığı, davalının sözleşmenin altına el yazısı ile ”yukarıdaki maddeleri okudum,müzakere ettim ve serbest irademle kabul ettim, ” açıklamasını yazıp imzaladığı gözetildiğinde sözleşmenin taraflarca müzakere edilip imzalandığı anlaşılmakla; Sözleşmenin genel işlem koşuluna aykırı olmadığı anlaşılmıştır. Sözleşmesinin 2. Maddesinde;”…. LPG yetkililerinin Bayi’nin etkin dağıtım ve abone organizasyonu sağlayamadığını tespit etmesi halinde, Bayi’nin alması gereken önlemleri almaması halinde … LPG etkin dağıtımın sürekliliği teminen yukarıda belirtilen bölge sınırlarını değiştirebilir ve bu bölgelerde yeni bayilikler ihdas edebilir…,” denildiğini, Sözleşmesinin 17.maddesinde;” Bayi’, bayiliğinin devamı müddetince aboneler tarafından bilinen telefonları hiçbir şekilde gerçek veya tüzel üçüncü kişilere devir edemez. Bayilik sözleşmesinin feshi veya hangi sebeple olursa olsun sona ermesi halinde bayi, bayilik faaliyeti için kullandığı, … Abonelerince bilinen telefon hatlarını … LPG veya göstereceği kişiye devir etmeyi kabul ve taahhüt eder. Bayilik faaliyeti için kullanılan ve abonelerin tüp siparişi yaptıkları telefonların … LPG’nin bilgisi ve onayı dışında üçünçü kişilere devri, Bayi’nin sözleşmeyi ihlal sebebi sayılır ve bu durum hiçbir ikaz, ihbar ve ihtara lüzum olmadan …’ye sözleşmeyi fesih hakkı verir.” Sözleşmenin 24/b Maddesinde; “Bayinin …’den herhangi bir dönemde 30 gün süre ile hiç LPG almaması, LPG alımlarında bir önceki yılın aynı ayına ait LPG alımlarından %20’den fazla düşüş olması sözleşmenin bayi tarafından ihlali anlamına geldiği, …’ye iş bu sözleşmeyi tek taraflı olarak haklı sebeple bildirimsiz derhal fesih hakkı verdiğini bayi peşinen kabul ve taahhüt eder.” Sözleşmenin 27. maddesinde; “… aktin ihlali sebebiyle sözleşmeyi feshettiği takdirde veya bayilik sözleşmesi ile belirlenen sürenin bitiminden önce bayi tarafından sözleşmenin feshi halinde … bayiden maruz kaldığı zarar, ziyan ve sözleşme süresinin sonuna kadar hesap edilmek üzere mahrum kaldığı kar karşılığı tazminatı talep edebileceğini peşinen kabul ve taahhüt eder. Kar mahrumiyetinın hesaplanmasında fesih tarihine kadar olan döneme ilişkin bayinin aylık ortalama LPG alımı esas alınacaktır. Bir aylık kar mahrumiyeti tutarının ise, taraflar arasındaki son fatura tarihindeki … AŞ’nin dağıtıcı firmalara uyguladığı satış fiyatı ile … LPG’nin bayiye uyguladığı satış fiyatı arasındaki tutarın, tespit edilen ortalama aylık satış miktarı ile çarpımı olarak hesaplanacağını, bakiye kar mahrumiyeti tutarının ise, hesap edilen bir aylık kar mahremiyetinin bakiye sözleşme süresi ile çarpılarak hesap edileceğini, hesaplamaya vergiler dahil tutarın esas alınacağını taraflar peşinen kabul, beyan ve taahhüt etmişlerdir. Her türlü temerrüt halinde temerrüt faizinin, temerrüt veya tahsil tarihindeki kısa vadeli banka kredi faizleri, gider vergileri, komisyon dahil seviyesinde olacağını taraflar kabul eder.” Sözleşmenin 28. maddesinde; ” Yine bayinin akde muhalefeti dolayısıyla akdin feshine sebebiyet vermesi veya bayilik sözleşmesi ile belirlenen sürenin bitiminden önce bayi tarafından sözleşmenin feshi halinde 27. maddeden ayrı olarak 50.000 Euro (Ellibin)’yu … LPG’ ye cezai şart olarak ödemeyi peşinen kabul etmiştir.”Sözleşmenin 32 Maddesinde ise;” … LPG’nin iş bu sözleşmeden doğan haklarından herhangi birisini, hakkın doğduğu tarihte kullanmamış olması, bu hakkından feragat ettiği anlamına gelmeyeceğini bayi peşinen kabul ve taahhüt eder.” Hükmü düzenlenmiştir. Dava dilekçesi ekinde, … A.Ş tarafından 11/12/2017 tarihinde Noter vasıtasıyla yaptırılan tespitin ibraz edildiği, bu tespite göre; Bayi’ye ait olduğu belirtilen … numaralı telefona … abonesi tarafından verilen sipariş karşılığında … Logolu kıyafetli bir eleman tarafından … Marka 12 kg siboplu tüp teslim edildiği ve … Ltd. Şti.’ne ait yazar kasa fişiyle parasının tahsil edildiği görülmektedir. … A.Ş. Tarafından davalı muhataba Beyoğlu … Noterliğinden gönderilen 28/11/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile;” LPG alımlarının Haziran 2017 ile Kasım 2017 tarihleri arasındaki aylara bir önceki yılın aynı aylarına göre %20’nin üzerinde düşüş olduğu belirtilerek, LPG alımlarının sözleşmede belirlenen olağan miktarlara yükseltilmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshedileceği ve sözleşmede belirlenen tazminat ve cezai şartların talep edileceği, ” davalıya ihtaren bildirilmiştir. Davalı Bayi’ de cevap dilekçesine eklediği 11/12/2017 tarihli iadeli taahhütlü gönderdiği bir mektupla ihtara cevap verdiği görülmüştür. Bayi cevabi mektubunda;” Bayilik yaptığı sokağın giriş ve çıkışında bayilik sözleşmesi olmaksızın faturalı alım bedelinin altında satış yapıldığını ve buna göz yumulduğunun şirket yetkililerine defaten ifade edildiğini, mevcut koşullar ve doğalgazında yaygınlaşması dolayısıyla bayilik sözleşmesini asıl ihlal eden tarafın … olduğunu ve ticari hayatının sürdürülemez hali getirildiği bildirilmiştir. … A.Ş. Tarafından davalı muhataba Beyoğlu … Noterliğinden gönderilen 18/12/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile;”… A.Ş’nin 18/12/2017 tarihinde Noter vasıtasıyla bayiye göndermiş olduğu yazıyla bayilik sözleşmesini fesih ettiği görülmüştür. Fesih sebebi olarak Haziran 2017 ve Kasım 2017 tarihleri arasındaki aylarda LPG alımlarında olağan üstü düşüler olduğu ve en son 10/11/2017 tarihinde LPG alımı yapıldığı ve bu tarihten sonra 30 günden fazla süredir LPG alımlarının durduğunu, … abonelerine hizmet verilen … numaralı telefonun sair firma olan …’ın bayisine devir edildiğinin resmi makamlarca tespit edilmiş olup bu eylem sözleşmenin 17. Maddesine aykırılık teşkil ettiği belirtilerek taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, sözleşmenin 17 ve 24-b maddelerine aykırılık nedeniyle feshedildiği,” görülmektedir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı müvekkilinin esnaf olduğunu, mesleki faaliyet belgesini ibraz ettiğini, davaya bakmaya AHM.’nin görevli olduğu belirtilerek görev itirazında bulunduğu, mahkemece 19/06/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile;Davalının görev itirazının bu aşamada reddine, karar verildiği, davalı vekili tarafından ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, AHM. Nin görevli olduğuna ilişkin itirazını istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü görülmüştür.Yeni TTK’ da defter tutmada gerçek kişi ve tüzel kişi ayırımı ortadan kaldırılmış ve tüm tacirler için tutulacak muhasebe defterleri; yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri olarak belirlenmiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden alınan rapor içeriği incelendiğinde; Davalının yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri tuttuğu tesbit edilmiş olup bu tesbite göre davalının gerçek kişi tacir olduğu, eldeki davanın tarafların ticari işletmesi ile ilgili nisbi ticari dava olduğundan TTK. 4 maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olup mahkemece davalının görev itirazının reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden alınan 02/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalı ve davacının ticari kayıt ve defterleri incelenerek davalının 2017 yılı alışlarında bir önceki yılın aynı aylarına göre %20 oranından fazla azalma olduğu belirtilmiştir.Yukarıdaki açıklama ve tesbitler gözetildiğinde davalı tarafın LPG alımlarını %20’den fazla düşürdüğü ve 30 gün süre ile hiç LPG almadığı bu suretle sözleşmenin 24/b maddesine aykırı davrandığı, yine davalının davacı firma ürünlerini sattığı telefon numarasını rakip firma ürünlerini satan bir şirkete devrettiği bu suretle sözleşmenin 17 nci maddesine aykırı davrandığı tesbit edilmiş olmakla; Sözleşmenin 24/b ve 17 maddeleri davalı bayi tarafından ihlal edilmesi sebebiyle sözleşmenin davacı tarafça haklı olarak feshedildiği, davalı vekilinin bayilik sözleşmesinin sona erdirilmesinde müvekkilinin hiçbir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığı, mücbir sebep nedeniyle akdin ifasının yerine getirilemediği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Bayiinin sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde yukarıda yazılı sözleşme maddelerinde belirtildiği üzere sözleşmede yer alan yükümlülükten (mahrum kalınan kar karşılığı tazminat) ayrı olarak cezai şart da talep edilebileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu durumda davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu tesbit edildiğinden haklı fesih sebebiyle davacının kar mahrumiyetinden ayrı olarak cezai şart da istenebileceği anlaşılmıştır. ( Yargıtay HGK’nın 2016/19-496 esas 2016/574 karar sayılı ilamı da benzer mahiyettedir.)Kâr mahrumiyeti süresinin hesabında, öncelikle davacının dava konusu taşınmaz için yeni bir bayilik sözleşmesi yapıp yapmadığı ve yeni bir istasyon kurup kurmadığı tespit edilmeli, yeni bir bayilik ilişkisi kurulmamış ise kâr mahrumiyeti süresinin, fesihten sözleşmenin sonuna kadar olan bölüm için değil, davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre belirlenerek ve brüt kâr değil net kâr dikkate alınarak hesaplanması gerekir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 11.04.2019 tarihli 2018/2661 E., 2019/2508 K. sayılı ve 15.12.2015 tarihli 2015/3689 E., 2015/16904 K. sayılı emsal kararları). Somut olayda, sektörel bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyetince yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda mahrum kalınan kâr alacağına ilişkin olarak, hem sözleşme süresinin sonuna kadar mahrum kalınan kâr, hem de davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre 3 ay olarak tespit edilip 3 ay için 37.872,00 TL. mahrum kalınan kâr hesaplanmıştır. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile de toplam 30.000,00 TL. Mahrum kalınan kar alacağı talep etmiş olup talep edilen bu miktar bilirkişi tarafından hesaplanan miktardan da az olduğu tesbit edilmiş ve ilk derece mahkemesince mahrum kalınan kâr alacağına ilişkin hüküm ve gerekçesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacı dava dilekçesi ile, sözleşmenin feshinden kaynaklı sözleşmenin 28. Maddesi uyarınca kısmi 49.000,00 TL. Cezai şart alacak talebinde bulunmuş ve 29/01/2019 tarihinde harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile talebini 51.000,00 TL. Artırarak 100.000,00 TL. ‘ye çıkarmıştır. Yargıtay 19. HD 2016/6702 Esas 2016/16086 Karar 21/12/2016 tarihli karar içeriğinde de işaret edildiği üzere; dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz borçlu, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de kararlaştırılan cezai şartın, davalının ekonomik yönden yıkımına sebep olacak derecede fahiş olduğunun belirlenmesi halinde makul düzeyde indirim yapılabileceği kabul edilmektedir. Bu itibarla talep edilen cezai şartın ekonomik yönden davalının yıkımına sebep olup olmayacağı yönünden davalının mali durumu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir.Ekonomik mahfın hesaplanması açısından bu miktarın cezai şartın kararlaştırıldığı 2016 yılı şirketin öz varlığı değerine göre hesaplanması gerektiği, İlk derece mahkemesince talep edilen 100.000,00 TL. Cezai şart alacağının davalının mahfına neden olup olmayacağı yönünde davalının ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle alınan bilirkişi raporunda bu yönde bir değerlendirme yapılmamış isede, tarafların ticari defter ve kayıtları incetilmek suretiyle alınan bilirkişi raporura göre taraflar arasındaki sözleşme uyarınca LPG satış hacminin yüksek olduğu, davalının tacir olması ve paranın alım gücü gözönüne alındığında ve bilirkişi raporunda sözleşmenin 28 maddesinde belirlenen 50.000,00 EURO cezai şartın sözleşmenin fesih tarihindeki TL. Karşılığının 226.765,00 TL. olduğu belirtilmiş olmasına rağmen davacının ıslahla daha düşük miktarda 100.000,00 TL. Cezai şart alacak talep ettiği gözetildiğinde, bu miktarının davalının ekonomik mahvına neden olmayacağı değerlendirilmiş olup, mahkemece bu değerlendirmeye göre ceza-i şarta hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davalı vekili tarafından mahkemenin kabulüne yönelik ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda bu iddialar değerlendirilmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 8.880,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 2.220,10.TL harcın mahsubu ile bakiye 6.660,20.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.