Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1559 E. 2021/1340 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1559 Esas
KARAR NO: 2021/1340 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2021
NUMARASI: 2018/1201Esas 2021/123 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili ile davalı arasında bayilik sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin davalının haksız feshi sonucu 01/06/2003 tarihinde sona erdiğini, sözleşme hükümleri gereğince müvekkilinin ödenmeyen alacaklarının tahsili için İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas sayılı dosyası ile alacak davası açtıklarını, davayı fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla kısmi olarak açtıklarını, yargılama sırasında müvekkilinin davalıdan 4.060.814,59 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece taleple bağlılık ilkesi gereğince 146.350,89 TL’nin davalıdan tahsiline karar verildiğini, söz konusu bilirkişi raporu ve mahkeme kararıyla sabit olan alacağın davalı tarafından halen ödenmemiş olduğunu, bakiye alacağın ve ayrıca sözleşmenin haksız feshi nedeniyle oluşan tazminat alacağının tahsili için bu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL alacağın ve tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesi ile, sözleşmenin 15/02/1997 tarihli olup üzerinden 19 yıldan fazla süre geçtiği için talebin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından açılan 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde verilen kararın Yargıtay 19.HD’nce bozulduğu, o kararda davacı lehine herhangi bir müktesep hak oluşmadığını, davacının zarar miktarının o davada belirlendiğinin düşünülmesi halinde HMK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu konuda bir daha kısmi dava açılamayacağını, HMK’nun 109.maddesi uyarınca alacağın tam belirlenmesi halinde kısmi dava açılamayacağını, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının aynı konuda daha önce İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/509 esas sayılı dosyasında kısmi dava açtığını, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğini ve kararın da Yargıtay tarafından onandığını, bu nedenle HMK’nun 114.maddesi uyarınca kesinleşmiş bir konuda yeniden dava açılamayacağını, ayrıca davanın esas yönünden de yerinde olmadığını bildirerek reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/02/2021 tarih ve 2018/1201 Esas – 2021/123 Karar sayılı kararında; “…İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından 22/11/2018 tarih ve 2017/4321 E, 2018/2502 K sayılı kararla; “3-Davacının, dava dilekçesinde bahsettiği İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasında bilirkişi raporunda tespit edilen 4.060,814,59 TL alacakdan daha önce hüküm kurulup tahsil edilen 146.350,89 TL alacağın mahsubundan sonra bakiye alacakdan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın tahsili için açtığı davasının kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1-i ve 115.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,” kesin olarak karar verildiğinden davacının alacak talebi bakımından yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir. Davacı yanca, alacak talebinden ayrı olarak sözleşmenin davalı yanca haksız feshedildiğinden bahisle tazminat talebinde bulunulmuşsa da davalı yanca dava konusu taleplere karşı zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Kesinleşen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 Esas sayılı dosyasındaki kabuller ve eldeki davanın alacak istemine yönelik kısımına yönelik kabul itibariyle sabit hale geldiği üzere taraflar arasında kurulan 01/09/1997 tarihli bayilik sözleşmesi, 01/06/2003 tarihinde davalı tarafından haksız şekilde fesih edilmiştir. Sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararların tazminine ilişkin talep bakımından sözleşmenin feshi tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 125. maddesi ve aynı doğrultuda 6098 sayılı TBK’nun 146. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi her halükarda 10 yıldır. Davacı yanca zararın ve zarar miktarlarının İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 Esas sayılı dosyasından düzenlenen raporla öğrenildiği ve zamanaşımı süresinin de kesinleşmeden itibaren başlayacağı öne sürülmüşse de bu yöndeki savunma yerinde görülmemiş, zamanaşımının başlangıç tarihi sözleşmenin feshi tarihi olan 01/06/2003 olarak kabul edilmiştir. Ticari defter ve dayanak kayıtlar üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde zamanaşımının kesilmesi veyahut da durması sonucunu doğuracak bir işleme yönelik tespitte bulunulmaması, davacı yanca da bu yönde açık bir iddiada bulunulmadığı gibi elverişli delil ibrazında da bulunulmaması, Mahkememiz kararını inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 22/11/2018 tarihli ve 2017/4321 Esas, 2018/2502 Karar sayılı kesin kararında da sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararların İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 (bozma sonrası 2011/557) Esas sayılı dosyasında yargılama konusu edilmediğinin ve bunun sonucu olarak kesin hükme sebebiyet vermeyeceğinin kabul edilmiş olması nedeniyle mezkur davanın tazminat talebi bakımından zamanaşımı süresini kesmeyeceği veyahut da durdurmayacağı, sözleşmenin feshi ve dava tarihine nazaran talebin zamanaşımına uğradığı kabul edilmiş, davacının sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararlarının tazmini talebinin davalı yanın zamanaşımı def’i nedeniyle yerinde olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varılmış, tüm talepler bakımından aşağıdaki şekilde hüküm kurularak yargılama sonuçlandırılmıştır. ….”gerekçesi ile, 1-Davacının alacak talebi bakımından; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından 22/11/2018 tarih ve 2017/4321 E, 2018/2502 K sayılı kararla; “3-Davacının, dava dilekçesinde bahsettiği İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasında bilirkişi raporunda tespit edilen 4.060,814,59 TL alacakdan daha önce hüküm kurulup tahsil edilen 146.350,89 TL alacağın mahsubundan sonra bakiye alacakdan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın tahsili için açtığı davasının kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1-i ve 115.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,” kesin olarak karar verildiğinden davacının bu yöndeki talebi bakımından yeniden HÜKÜM TESİSİNE YER OLMADIĞINA, 2-Davacının tazminat talebi bakımından; davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu, Taraflar arasında aktedilmiş olan 01.09.1997 tarihli bayilik sözleşmesinin 01.06.2003 tarihinde feshedildiğini ancak müvekkilinin uğradığı zararın miktarını fesih tarihi itibariyle belirli veya belirlenebilir olmadığını, dolayısıyla zarar miktarının fesih tarihi itibariyle belirli olmadığından 6098 sayılı TBK’nın 146.maddesi uyarınca 10 yıl olan zaman aşımı süresinin fesih tarihinden başladığından bahsedilemeyeceğini, müvekkilin haksız fesih sebebiyle uğradığı zararın miktarı eldeki dosyada hazırlanan bilirkişi raporu ile belirli hale gelmiş olduğundan zaman aşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması ve davanın zaman aşımı nedeniyle reddinin hukuka aykırı olduğunu, alacak talebi yönünden de tesis edilen hükmün hukuka aykırı olduğunu, aynı taraflar arasında aynı konuda açılan ikinci davanın dayandığı olayların, birinci davada ileri sürülen olaylardan farklı ise, birinci dava sonucunda alınan hükmün ikinci davada kesin hüküm oluşturmayacağını ve ikinci davanın görülebileceğini çünkü bu durumda iki dava arasında sebep birliği bulunmadığını, açılan ilk dava icra takibine konu edilen alacak ile ilgili olup mahkemece de önceki davada taleple bağlı kalınarak talep edilen miktarda alacağın tahsiline karar verildiğini, Eldeki davada talep edilen alacağın ise İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 E sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporundaki alacak kalemleri ile ilgili olduğunu, her iki davanın alacak kalemleri ve miktarları aynı olmadığından eldeki dava yönünden kesin hüküm varlığından bahsedilemeyeceğini, 146.350,89.TL meblağlı kabul ile sonuçlanan ve taleple bağlılık ilkesi gereğince bakiye kısmı reddedilen davada alacak talebi ile eldeki davadaki alacak talebi farklı sebeplere ve dönemlere dayandığından her iki davanın müddeabihin aynı olduğundan bahsedilemeyeceğini dolayısıyla da bir kesin hükmün varlığının söz konusu olmayacağını, önceki davada verilmiş olan hüküm taleple bağlılık ilkesinden kaynaklı olarak dava şartı yokluğundan bahisle verilmiş bir hüküm olduğunu, aynı davada taleple bağlılık ilkesi dikkate alınarak davacının talebinden fazlaya hükmedilemeyecek ise de farklı davada talep edilen alacak için artık taleple bağlılıktan bahsedilemeyeceğini, Kısmi dava açılmasına imkân veren yeni usuli düzenlemeden sonra açılmış olan davada önceki mevzuat döneminde açılmış kısmi dava ve taleple bağlılık ilkesinden bahisle dava şartı yokluğundan red kararı da yeni HMK mevzuatına göre yapılan yargılama yönünden bir kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, Yargıtay HGK nun 31.3.2004 tr ve 2004/21-156 E- 2004/194. K sayılı ilamında da aynı hususa vurgu yapıldığını ve dava şartları yönünden daha önce yürürlükte olan kanun hükümlerine göre tesis edilen hükmün yeni kanun hükümleri döneminde yapılacak yargılama yönünden kesin hüküm teşkil edemeyeceği açıkça belirtildiğini, farklı alacak sebebi ve dönemi ile açılmış davada kesin hüküm varlığından bahisle eldeki davanın usulden reddi ve BAM kararınından bahisle de hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasıyla açılan alacak ve sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece,1-Davacının alacak talebi bakımından; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından 22/11/2018 tarih ve 2017/4321 E, 2018/2502 K sayılı kararla; “3-Davacının, dava dilekçesinde bahsettiği İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasında bilirkişi raporunda tespit edilen 4.060,814,59 TL alacakdan daha önce hüküm kurulup tahsil edilen 146.350,89 TL alacağın mahsubundan sonra bakiye alacakdan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın tahsili için açtığı davasının kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1-i ve 115.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,” kesin olarak karar verildiğinden davacının bu yöndeki talebi bakımından yeniden HÜKÜM TESİSİNE YER OLMADIĞINA, 2-Davacının tazminat talebi bakımından; davanın ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda davacı dava dilekçesi ile, taraflar arasında 15.02.1997 tarihli “…” bayilik sözleşmesi aktedildiği, söz konusu sözleşme taraflarca ifa edilmekte iken davalı şirketin haksız feshi neticesi 01.06.2003 tarihinde sona erdiği belirtilerek fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın ve tazminatın davalı şirketten tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yapılan yargılama sonucu 07/09/2016 tarih ve 2015/1132 Esas- 2016/689 Karar sayılı kararı ile; HMK 114-1-ı ve 115 maddeleri uyarınca; açılan davanın USÜLDEN REDDİNE, karar verilmiş, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine dosya İstanbul BAM’a gönderilmiştir. İstanbul BAM 16 HD.’nin 22/11//2018 tarih ve 2017/4321 Esas – 2018/2502 Karar sayılı kararı ile;” 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1132 Esas, 2016/689 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının, dava dilekçesinde bahsettiği İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasında bilirkişi raporunda tespit edilen 4.060,814,59 TL alacakdan daha önce hüküm kurulup tahsil edilen 146.350,89 TL alacağın mahsubundan sonra bakiye alacakdan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL alacağın tahsili için açtığı davasının kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1-i ve 115.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE, 4-Dava dilekçesinde ileri sürülen sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranıldığı iddiası ile talep edilen tazminat yönünden ise yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, ” HMK’nun 353/1-a-4 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildiği görülmüştür. İstanbul BAM 16 HD.’nin 22/11//2018 tarih ve 2017/4321 Esas – 2018/2502 Karar sayılı kararı üzerine dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu istinafa konu yukarıdaki kararın verildiği anlaşılmıştır. Davacı sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararların tazmini talebi konusunda dava dilekçesinde açıklayıcı bir beyan ileri sürülmemiş isede mahkemece alınan bilirkişi ön raporu üzerine davacı vekili uyap sisteminden gönderdiği 21/10/2019 tarihli dilekçe ile; Müvekkil ile davalı şirket arasında aktedilen sözleşmenin haksız feshi nedeni ile müvekkilin uğramış olduğu zararların;” 1) Yoksun kalınan kar, 2) Sözleşme kapsamında faaliyet gösterilen işyerlerinin/mağazaların davalı şirket tarafından istenilen şekilde davalı adına ve renkleriyle tefrişi için yapılan masraflar, 3) Davalı şirket adına stok edilmiş hatların fesih nedeni ile elde kalması ve hatların değerlendirilememiş olması dolayısıyla uğranılan zarar, 4) Sözleşme gereğince davalı tarafından müvekkili şirkete yapılan sabit kira, personel ve genel gider desteklerinin bir anda kesilmesi nedeni ile tasfiye sonuna kadar mağazaların bulunduğu yer itibariyle yüksek olan giderlerin karşılanması dolayısıyla uğranılan zararlar,” olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, davacı vekilinin beyan dilekçesindeki taleplerinin değerlendirilerek rapor tanzimi için dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacının haksız fesih ile uğranılan zararların içeriği ve miktarı ile ilgili detaylı açıklamalarda bulunmadığı, delil sunmadığı, delillerin İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 Esas sayılı dosyasında mevcut olduğunu bildirdiği, bildirilen dosyadaki bilirkişi tespit ve hesaplamalar esas alınarak zarar hesaplaması yapıldığı, dava konusu alacakların bahsi geçen bilirkişi raporunda aktivasyon, canlı abone primi, yatırım, sigorta, reklam, işletme, kira destek alacakları şeklinde hesaplandığı, bu alacak kalemleri içinde aktivasyon ve canlı abone primi dışındaki kalemlerin davalının işletme giderlerine destek amacıyla ödenen giderler olduğu, bu giderlerin hesaplamaya dahil edilmemesi gerektiği, bu sebeple sözleşmenin fesih edilmesi ile iş sona erdiğinden giderlere destek amacı ile ödenen bedellerin tazminat hesaplamasına dahil edilmediği, hesaplamanın 5 yıllık hasılatın ortalaması şekilde yapılacağı, ancak dava konusu sözleşme faaliyeti 3 yıl 5 ay devam ettiğinden ortalama bu dönem dikkate alınarak yapılacağı, 3 yıl + 5 ay = 41 ay olarak hesaplandığı, aktivasyon bedeli ve canlı abone priminin 41 aylık ortalamasının 12 ile çarpılarak tazminat hesabı yapıldığı, bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi ile uğranılan zarar bedelinin 166.407,22 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Davacı, davalı ile olan ilişkisini ve alacağın miktarı tespit edip fesihten sonra çektiği ihtarname ile sözleşmenin feshinden kaynaklı zararını 281.779,40 TL olarak belirlemiş, bunun tahsili için davalıya ihtarname keşide etmiştir. Davalı ihtarnameyi aldıktan sonra uzlaşma talebinde bulunmuş ve 135.448,50 TL’lik sim kart göndermiştir. Davacı bu miktarı mahsup ettikten sonra alacak kalemi olarak 146.350,89 TL üzerinden İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası üzerinden borçlu … A.Ş. Hakkında 146.350,89 asıl alacak, 109.522,56 işlemiş faiz olmak üzere 255.873,45 TL’nin takipten itibaren % 30 faizi ile birlikte davalıdan tahsili için 15.08.2005 tarihinde takip başlatmıştır. Borçlu takibe yasal sürede itiraz etmiştir. Takibin durması üzerine davacının itirazın iptali yönünde dava açmadığı, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyası üzerinden 146.350,89 TL alacaktan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 25.000,00 TL’lik kısmi dava açtığı anlaşılmıştır. İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasına konu alacak talebi, davacı acente ile davalı … A.Ş. arasındaki bayiilik sözleşmesinin davalı yanca haksız olarak feshedilmesi nedeniyle fesihten önceki döneme ilişkin yatırım primi, sigorta primi, işletme ve kira desteği,reklam desteği,hakediş olmak üzere alacak kalemlerinden oluşan alacak davası olup, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasından yapılan yargılama sonucu 20/02/2012 tarih ve 2011/557 Esas-2012 16 Karar sayılı kararı ile; 1) Ana davada davanın Yargıtay bozma ilamı’da dikkate alınarak davanın KISMEN KABULÜNE, ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davanın 146.350,89 TL’nin davalı … A.Ş.’den temerrüt tarihi 27.11.2003 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/1 maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmak suretiyle bu davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, diğer taleplerin reddine, 2) Birleşen davanın dava yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 19 HD.’nin 16/04/2013 tarih ve 2012/13007 Esas-2013/6976 Karar sayılı kararı ile onandığı tesbit edilmiştir. Davacının sözleşmenin feshinden önceki döneme ilişkin alacak talebi hakkında açmış olduğu alacak davası İstanbul BAM 16 HD.’nin 22/11//2018 tarih ve 2017/4321 Esas – 2018/2502 Karar sayılı kararı ile, kesin hüküm nedeniyle HMK’nun 114/1-i ve 115.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE kesin olarak karar verildiği, mahkemece davacının bu yöndeki talebi bakımından yeniden HÜKÜM TESİSİNE YER OLMADIĞINA, yönelik karar verilmiş olup yukarıdaki tesbitler doğrultusunda ilk derece mahkemesince verilen karar dosya kapsamına , usul ve yasaya uygun olduğundan, bu hüküm yönünden yapılan istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında imzalanan 01/09/1997 tarihli bayilik sözleşmesi, 01/06/2003 tarihinde davalı tarafından haksız şekilde fesih edildiği belirtilmiştir. Sözleşmenin haksız feshi nedeniyle fesihten sonraki döneme ilişkin uğranılan zararların tazminine ilişkin tazminat talebi bakımından sözleşmenin feshi tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun 125. maddesi uyarınca ve 6098 sayılı TBK’nın 146.maddesi uyarınca genel zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre sözleşmenin fesih tarihi olan 01/06/2003 tarihinde başlamaktadır. İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasına konu alacak talebi fesihten önceki döneme ilişkin alacak olup eldeki davanın konusu ise fesihten sonraki döneme ilişkin tazminat davası olduğu ve zamanaşımına konu alacak talebi sözleşmenin feshinden sonraki döneme ilişkin olduğundan İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyasının zamanaşımını kesmeyeceği ve durdurmayacağı, eldeki davanın dava tarihinin ise 24/11/2015 tarihi olduğu, davacının İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyası ile dava açmadan öncede davalıya çektiği ihtarname ile sözleşmenin feshinden kaynaklı zararlarını belirleyip davalıdan talep ettiği gözetildiğinde davacının sözleşmenin feshinden kaynaklı oluşan zararlarını İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/528 esas (Bozma sonrası esası 2011/557 esas) sayılı dosyası ile dava açmadan önce sözleşmenin feshi ile öğrendiği gözetildiğinde dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu yönündeki mahkeme tesbiti dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava dosyası içindeki belge ve bilgilere, delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.