Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1542 E. 2021/1550 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1542 Esas
KARAR NO: 2021/1550 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/332 Esas – 2021/231 Karar
TARİH: 24/03/2021
DAVA: Tazminat (Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin ve eşinin davalı şirket çalışanı olduklarını, işçilik hak ve alacaklarını alamamaları nedeniyle iş mahkemesinde dava açtıklarını, dava kesinleştikten sonra icra takibi başlattıklarını, davalıların yöneticisi oldukları şirket aleyhine de icra takibi başlattıklarını ve kesinleştiğini, davalı şirketin gayrımenkul değerleme işi ile uğraştığını ve müvekkilinin bünyesinde çalıştığı dönemde bankaların tamamına değerleme hizmeti sunduğunu, davalının işlerinin iyi giderken birden düşüşler yaşandığını, önce çalışanların maaşlarının ödenmediğini, ardından işten çıkarmaların başladığını, şirketin hisselerinin tamamının kötü niyetli olarak şirketin iştigal konusundan tamamen farklı birisine devredildiğini, basiretsiz davranıldığını, şirkete yapılan tebligatların muhatabın adreste bulunmadığından iade olduğunu, mal kaçırma maksadı ile iş yerini boşalttıklarını, sanal ofis kiraladıklarını, işyerini gayrımenkul değerlemesi ile hiç ilgisi olmayan davalılardan …’a devrettiklerini, müvekkilinin eşi …’in işçilik alacaklarından dolayı davalı aleyhine İstanbul Anadolu …İcra Müd. … talimat sayılı dosyası ile hacze gidildiğini, … adlı şahsın gidilen adresin sanal ofis olduğunu beyan ettiğini, müvekkili ve eşinin davalı şirkette gayrımenkul değerleme uzmanı olarak çalıştıklarını, şahıs davalıların davalı şirketin yönetici ve ortakları olduklarını, davalıların basiretsiz davranmalarından dolayı şirket mal varlığında azalma olduğunu, şirketin pasif hale geldiğini iddia ederek davalı şirket yöneticilerinin basiretsiz davranmaları ve şirket malvarlığını azaltmaları sonucunda doğmuş olan 20.000 TL.maddi zararın şirket tüzel kişilik perdesinin aralanması yolu ile şirket ortaklarının ve yöneticilerinin sorumluluğuna gidilerek belirsiz alacağın/zararın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/03/2021 tarih 2020/332 Esas – 2021/231 Karar sayılı kararında; ” Somut olayda davacı, şirket alacaklısı 3.kişi olup ileri sürdüğü iddiaların tamamı davalı yöneticilerin davalı şirketin zararına neden olan eylemleridir. … A.Ş. yönünden doğrudan, şirket alacaklısı durumundaki davacı yönünden ise dolaylı zarar kapsamındadır. 6102 sayılı Yasa ile getirilen değişiklik sonucu şirket alacaklısının dolaylı zararı nedeniyle (şirketin doğrudan zararı) dava açma hakkı ancak şirketin iflas etmiş olması halinde mümkün olup, dolaylı zarar nedeniyle açılan bu davada yine zararın şirkete ödenmesinin istenmesi gereklidir. Davacı vekili tespit olunacak zararın müvekkiline ödenmesini istediklerini beyan etmiştir. Bu nedenle davacının şahıs davalılara yönelik açtığı davanın yasanın aradığı dava şartlarını taşımadığının kabulü ile şahıslarına yönelik davanın HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, öte yandan yöneticinin sorumluluğuna ilişkin davanın yöneticilere karşı açılması gerekli ve yeterli olup şirkete husumet yöneltilemeyeceğinden davalı şirket aleyhine açılan davanın da pasif husumet yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur ….”gerekçesi ile, 1-Davacının davalı şirkete yönelik açtığı davanın pasif husumet yokluğundan reddine, 2- Davacının diğer davalılara yönelik davasının HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, TTK m. 553’te “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” denilerek pay sahibi ve alacaklılara, yönetim kurulu üyelerinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri sebebi ile uğradıkları zararlardan dolayı dava açma hakkı tanındığını, açılan davada asıl dayanağın bu kanun maddesi olduğunu, davacı müvekkili,nin davalı şirket bünyesinde işçi olarak çalıştığını, müvekkilinin işçilik hak ve alacaklarının tahsili amacıyla borçlu şirkete karşı İstanbul Anadolu 24. İş Mahkemesi 2018/219 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, işbu dava sonucunda verilen mahkeme kararının kesinleştiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, İşçi lehine yorum ilkesi gereğince müvekkilinin, davalı şirkette çalışırken hak etmiş olduğu ve tahsil edemediği alacakları bakımından işin esasına girilerek herhangi bir araştırma yapılmadan verilen ret kararının hatalı olduğunu, davalıların işlerinde hayatın olağan akışına aykırı biçimde kasten düşüler yaşandığını, çalışanların maaşlarının ödenmediğini, işten çıkarılmaların olduğunu, Davalıların, üzere mal kaçırma maksadı ile iş yerini boşalttığını ve faaliyetleri ile alakasız biçimde sanal ofis kiraladığını, bu davranışın şirketin pasif duruma düşürülmesi, tüm faaliyetlerinin fiilen durdurulması ve şirketin tasfiye edilmesi anlamına geldiğini, bu durumda olan bir şirket hakkında iflasını beklemek işçi alacağına zarar veren bir yorum olduğunu, davalı şirket yetkililerinin alacaklılarından mal kaçırmak maksadı ile iş yerini …’a devrettiğini, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği sitesinden yapılan araştırmaya göre bu kişinin gayrimenkul değerleme işi ile alakası bulunmamakta olup bu kişinin gayrimenkul değerleme uzmanı da olmadığını, üye sayfasında yapılan sorgulamada … isminde bir üye bulunmadığının görüldüğünü, Müvekkilinin eşi …’in işçilik alacaklarından kaynaklı davalı aleyhine açılan takibe dayalı olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Talimat sayılı dosyası ile borçlunun adresine hacze gidildiğini, belirtilen adreste bulunan … isimli şahsın söz konusu adresin sanal ofis olduğunu ve borçlu şirket … Anonim Şirketi’nin bu ofisin müşterisi olduğunu ve adres kiralaması yaptığını beyan ettiğini, bu vesile ile adreste haczi kabil mal bulunamadığını, borçlu şirketin 02.08.2019 tarihinde adres değişikliği yaptığını, adresini bu sanal ofise yönlendirdiğini, davalıların sanal ofis kiralayarak işlerine devam etmesinin borçlu şirketin mal kaçırdığının ispatı olduğunu, Davalıların uzun yıllardır faaliyet yürüten ve piyasada tanınan … Anonim Şirketi’nin yöneticileri ve ortakları olduğunu, davalıların yöneticisi olduğu şirketin, gayrimenkullerin bedellerinin tespitinde tanınan ve uzun yıllardır bu sektörde çalışan ve birçok bankaya hizmet veren bir şirket olduğunu, davalıların ortağı ve yetkilisi oldukları şirket böylesine büyük bir ticaret hacmine sahip iken şirketin bütün hisselerini şirket konusu ile alakasız birine devretmesi, şirketin adresinin değiştirilmesi, şirketin atıl hale getirilmesi, değerleme uzmanları listesinde çıkarılmalarını istemeleri bir arada değerlendirildiğinde çalışanların yasal haklarını ödemekten kaçındıklarını ve davalıların ne kadar kötü niyetli olduklarını açıkça gösterdiğini, bu eylemler neticesinde yıllarca emek vermiş ve işçilik alacaklarını alamamış müvekkilinin doğrudan zarar gördüğünü, davalıların kötü niyetli olduğunu, şirketi pasif hale getirdiğini, şirketi zarara uğrattığını ve basiretsiz davrandığını, Şirket ortaklarının, şirketin içini boşaltmaya başladıklarını, şöyle ki; borçlu şirketin eski ortakları olan ve aralarında aynı zamanda yöneticilik de yapmış olan tüm davalıların ticaret sicil gazetesinde de ilan edildiği üzere şirket sahibi olduğu paylarını şirketin ortağı olan davalı …’ a devrettiğini, şirketin tek pay sahipli Anonim Şirket olarak faaliyetine devam ettiğni, tüm bu devir işleminin açılan alacak davasından sonra yapıldığını, davalıların, müvekkiline ve eşine olan borcundan kurtulmak için böyle bir yola başvurduklarını, ( Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/9375 Esas, 2015/13938 Karar No’ lu ilamı) Yerel mahkemece verilen davalı şirkete yönelik açılan davanın pasif husumet yokluğundan, diğer davalılara yönelik davanın HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine yönelik kararın hatalı olduğunu, verilen kararın bozulması gerektiğini,
İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket tüzel kişiliği perdesi altında haksız işlemlerle verilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten işçilik hakları alacağı olduğunu, bunun için iş mahkemesinde açtıkları davayı kazandıklarını ve kararın kesinleştiğini, kararı takibe koyduklarını, ancak davalı şirketin mal varlığına rastlanmadığını, diğer davalıların davalı şirket yöneticisi olduklarını, alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile davalı şirketi işlevsiz hale getirdiklerini, şirket sermayesini kendi şahsi işlerinde kullandıklarını, tüzel kişilik perdesi altında faaliyet gösterdiklerini, şirketteki hisselerini iştigal konusu ile ilgili olmayan diğer davalıya devrettiklerini, basiretli bir tacir gibi davranmayarak şirketin sürekli zarar etmesine sebep olduklarını, şirketi atıl hale getirdiklerini, tüzel kişilik perdesi altında şirket aktiflerini kendi mal varlıklarına katıp pasiflerden şirketin sorumlu olmasını sağadıklarını, böylece müvekkilinin haklarını şirketten almasına engel olduklarını belirterek müvekkilinin zararının tazminini talep etmiş, mahkemece şirket yönetici sorumluluk davasının şirket yöneticilerine karşı açılmasının gerekli ve yeterli olduğu ayrıca şirkete karşı dava açılması gerekmediği, şirket hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, şirket yönetici sorumluluk davasında dolaylı zararın şirkete ödenmesinin talep edilebileceği, davacının dolaylı zararının kendisine ödenmesini talep ettiği bu nedenle yönetici olan diğer davalılara karşı açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Anonim şirket yönetici, kurucu ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu TTK’nın 553 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, 555/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirketin ve pay sahiplerinin talep edebileceği düzenlenmiştir. 556. maddede ise alacaklıların ancak şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkı bulunduğu belirtilmiştir.Somut olayda davalı şirketin iflas ettiğine ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davacının talebi, davalı gerçek kişilerin şirket tüzel kişiliği perdesi altında davacıya zarar verdikleri iddiasına dayanmaktadır. Davalı şirketin eski ve yeni yöneticisi olan davalı gerçek kişilerin şirket tüzel kişiliği altında şirket alacaklarını tahsil ettikleri, şirket mal varlığını kendilerine geçirdikleri ve şirketi borçlandırarak alacaklılardan mal kaçırdıkları iddiasına dayalı olduğundan iddianın ileri sürülüş biçimine göre dava TTK 553 vd maddelerinde öngörülen şirket yönetici sorumluluk davası olarak nitelendirilemez. İddianın ileri sürülüş biçimine göre dava, davalı gerçek kişilerin haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle davacıya zarar verip vermedikleri, davalı gerçek kişilerin şirket tüzel kişiliği perdesi altında alacaklıların haklarının sonuçsuz kalması amacı ile hileli işlemler yapıp yapmadıkları, şirket tüzel kişiliği perdesinin kaldırılması gerekip gerekmediği, ilgili şirket ile davalı gerçek kişilerin mal varlıklarının birbirine karışıp karışmadığına ve bu bağlamda davalıların haksız fiilleri nedeni ile asıl borçlu şirket borcundan sorumlu olup olmadıklarına ilişkindir. Açıklanan nedenlerle dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davalı gerçek kişiler aleyhine dava açılması ve sonuçta tazminatın davacıya ödenmesinin talep edilmesi mümkündür. HMK.nun(Değişik:22/07/2020-7251/35md.) 353/1-a/6 maddesinde;”Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Mahkemece davacının, şirket tüzel kişiliği perdesinin aralanması yönünde sunduğu delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken davacının talebinin alacaklının anonim şirket yöneticilerine karşı açtığı sorumluluk davası olarak nitelendirilerek dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-a 4-6 maddeleri ile kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2021 tarih ve 2020/332 Esas – 2021/231 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a4-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin Dairemiz kararının mahiyeti gereği ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar hacının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/04/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a4-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.