Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1536 E. 2023/2081 K. 28.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1536 Esas
KARAR NO: 2023/2081 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/431 Esas – 2021/632 Karar
TARİH: 17/06/2021
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Tic. Ve San. Ltd. Şti. nin ortaklarından olduklarını, davalı …’in bu şirketin müdürü olduğunu, davalı şirket müdürü beyanlarına göre şirketin devamlı olarak zarar ettiğinin bildirildiğini, şirketin ihtiyaçları olduğunu belirterek müvekkillerinden sürekli borç paralar alındığını, borç olarak verilen paraların iadesinin yapılmadığını, borç olarak ödedikleri toplam bedelden, sermaye payları toplamı olan 292.500 TL tutar düşülerek, kalan 1.562.500 TL alacağın tahsili yolundaki sözlü taleplerinin reddi üzerine, B.çekmece … İcra Müd. … esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi yaptıklarını, ancak şirket müdürü olan davalının itirazı üzerine, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açtıklarını, yapıan yargılamada 935.000 TL alacak miktarı üzerinden itirazın iptaline karar verildiğini, 625.000 TL elden ödenen miktara yönelik talebin ise davalı şirkete yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesi ile red edildiğini, alacaklısı bulundukları … Tic. Ve San. Ltd. Şti. Nin, faaliyet göstermediği, fiilen bulunmadığı, hiçbir tahsilatın yapılamayacağının anlaşıldığını, müvekkillerinin, alacaklarının ödenmeyerek zarara uğratıldığını, bu zararlardan davalının TTK. 556. Maddesi yollamasıyla 336/5. Maddesi uyarınca sorumlu bulunduğunu, davalının müdürlük ve yöneticilik görevini gereği gibi yerine getirmediğini, iyi niyetli davranmadığını, kötü niyetli olarak hareket ettiğini, bu nedenlerle TTK. 336/5 maddesi uyarınca 3.500.000 TL zararın kısa vadeli avans faiz oranları üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların, … Tic. San. Ltd. Şti. aleyhine Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 esas Sayılı dosya ile dava açtıklarını, açılan davadaki iddiaların işbu davada da ileri sürdüklerini, bu haliyle davanın mükerrer ve haksız olarak açıldığını, davacıların haksız zenginleşme gayesine içinde olduklarını, ispatlanmamış ve haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/06/2021 tarih 2020/431 Esas 2021/632 Karar sayılı kararında; “……Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, toplanan tüm deliller ile alınan bilirkişi raporuna göre, Şirket yöneticilerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiği, bu çerçevede konusunda uzman bilirkişi tarafından incelenen ticari defterler ve dosya kapsamında yapılan incelemeler sonucunda, dava konusu olayda, davacıların şirkete borç olarak verdikleri tutarı icra takibine rağmen tahsil edememek şeklinde gerçekleşen bir zararının bulunduğu, davalı …’in 2008 yılı içinde dava dışı … Ltd. Şti.’ne sermaye koyma borcu dışında 1.217.306,59-TL ödeme yapmış olduğu bu nedenle şirketten bu tutarda alacaklı olduğu, Davalı …’in ortağı bulunduğu … Tekstil San. Ltd. Şti. tarafından dava dışı … Ltd. Şti.’ne 374.600,69 TL ödeme yaptığı ve bu tutarda dava dışı şirketten alacaklı olduğu İtibar edilen bilirkişi raporunda tespit edilmiş olmakla, bu haliyle davalının ortağı olduğu … Ticaret Ltd. Şti. tarafından da şirkete borç verilmesi nedeniyle zararlarının mevcut olduğu, şirket zararının sadece davalı tarafın eylemlerinin dava dışı şirketin zarar etmesine dolayısıyla borçlarını ödeyemez hale gelmesine ve davacıların zararına sebebiyet vermediği, ortaya çıkan zarardan davacıların da sorumluluğunun bulunduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tarihi ve taraflar arasındaki dava tarihleri dikkate alındığında, eski TTK 338’de bu konuda bir kusur karinesi kabul edilmiş ve sorumluluk davasının davacılarının yönetim kurulu üyelerinin kusurunu ispatla yükümlü olmadıkları, sadece zararın varlığını ispatın yeterli olduğu, sorumluluktan kurtulmak isteyen yönetim kurulu üyesinin kusursuzluğunu ispatlamak zorunda olduğu benimsenmiş olup, dava dışı şirketin zararının asıl kaynağının; şirketin yönetim hataları, yatırımlar, markalaşma süreci, şubeleşme gibi nedenlerin kar etmeyi engellemesi; davacıların da ortak olarak katıldıkları ve toplantılarda oy birliği ile alınan şirket yönetim kararları; davacılardan …’in şirket müdürü olarak görev yaptığı dönemlerde davalı ile birlikte imzasını taşıyan işlemlerden oluşmakta olup bu durumda salt davalı tarafın eylemlerinin dava dışı şirketin zarar etmesine, borçlarını ödeyemez hale gelmesine sebebiyet vermediği, bu haliyle şirket yönünden doğrudan zarar, davacı ortaklar yönünden dolaylı zarar olup zararın şirkete ödenmesinin istenebileceği dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemece “hükme esas alındığı” belirtilen 20.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda; “dava konusu olayda, davacıların şirkete borç olarak verdikleri tutarı icra takibine rağmen tahsil edememek şeklinde gerçekleşen bir zararı bulunduğu” tespiti yapılarak zarar görüldüğünün kabul edildiğini ve kararda da aksine bir açıklama bulunmadığını, davalının da rapora itiraz etmediğini, Raporda; “salt davalı tarafın eylemlerinin, dava dışı şirketin zarar etmesine ve dolayısıyla borçlarını ödeyemez hale gelmesine ve davacıların zararına sebebiyet vermediği tespit edilmektedir” gerekçesiyle “bu kapsamda davacıların zararı hesaplanmamıştır” denerek, zarar miktarımız ortaya konulmamış ise de, “mahkeme kararı ile varlığı ortaya konan alacağımızın ferileriyle (faizleri, icra inkâr tazminatı, icra ve dava vekalet ücretleri, icra ve yargılama giderleriyle) birlikte tutarının işbu davamızın açıldığı 13.06.2012 tarihi itibariyle 3.500.000,00.TL’nı aşması nedeniyle”, zararı bu miktar üzerinden gösterildiğini ve mahkemenin talebi üzerine 22.06.2017 tarihli dilekçe ile zarar kalemlerinin açıklandığını, Yerel mahkemece hükme esas alındığı belirtilen 20.04.2021 tarihli Bilirkişi Raporunun; “sadece … San. Ltd. Şti. ile … Tekstil San. Ltd. Şti.’nin 2007, 2008 ve 2009 yılları ticari defterlerine dayanmakla, bu defterlerdeki muhasebe hareketlerinin kaynaklandığı işlemlere ilişkin dayanak belgelerin ve diğer ticari kayıtların hiç birisi incelenmemekle, dosyamız içerisine celbedilmiş bulunan … Firmasının banka kayıtlarındaki hesap hareketlerinin doğruluğu araştırılmamakla ve karşılaştırılmalı olarak incelenmemekle, harcamalar ve giderlerin gerçekleri yansıtıp yansıtmadıklarına bakılmamakla, dosyaya sunduğumuz mahkeme kararlarıyla ve icra tutanaklarıyla sabit hukuki gerçekler dikkate alınmamakla, hepsinden de önemlisi davalının beyan dilekçesindeki tamamıyla soyut iddiaları aynen gerekçe olarak benimsenip, davalının aklanması amaç edinilmiş bulunulmakla” doğru tespitleri içermediğini, Rapordaki itirazlara rağmen karara esas alındığını, “Davalının ve diğer şirketi … Tic. Ltd. Şti.’nin de dava dışı şirkete borç verdiği, onların da zarar ettiği” iddiasının davaya karşı delil olarak ileri sürülmesi ve kabul edilmesinin de doğru bulunmadığını, banka kayıtları incelenmediğine, borç makbuzları hiç görülmediğine, davalının şirket paralarını nasıl harcadığı bilinmediğine göre, sırf raporda belirtilmiş olmasından dolayı doğru olduğunun kabul edilemeyeceğini, bir zarar görmüşlerse onların da talep hakkı bulunmakta olup, bizim tazmin alacağımıza karşı adeta def’i gibi ileri sürülemeyecek, tazminini isteme hakkımızı ortadan kaldırmayacağını, “Hüküm” bölümünün üstündeki son dört satırda yer alan “…, bu haliyle şirket yönünden doğrudan zarar, davacı ortaklar yönünden dolaylı zarar olup, zararın şirkete ödenmesinin istenebileceği dikkate alınarak …” denilmek suretiyle, şirketin zarara uğradığı, müvekkilinin de bu zarardan dolayı ortak olmaktan kaynaklı zararın bulunduğunu, Mahkemenin kabul ettiği “yöneticinin, görev yaptığı dönem itibariyle şirketin elde etmiş olduğu gelirlerin ve şirkete ödenen paraların usulüne uygun olarak şirket menfaatlerine harcanmış olduğunu ispatla yükümlü olduğu” temel kuralından hareketle yargılamayı değerlendirecek olursak, tüm delillerin sunulduğunu, bilirkişi incelemesinin de istenildiğini, dosyaya celbedilen belgelerin talep üzerine toplandığını da gözeterek, davalının kusursuzluğunu ispat edemediği ve mahkeme kararıyla hükmedilen paraların nereye harcandığını, şirket yararına kullanıldığını ortaya koyamadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama eksik olduğu düşünülüyor ise yargılamanın sürdürülmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İlk Derece Mahkemesi 2012/336 Esas – 2019/890 Karar sayılı 03/10/2019 tarihli kararı ile; “…Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 Esas – 2017/395 Karar sayılı 12/07/2019 tarihinde kesinleşen ilamı 6100 sayılı yasanın 114/1-i maddesi gereğince kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine,..” karar verilmiş, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2019/2766 Esas – 2020/640 Karar sayılı 18/06/2020 Tarihli kararımız ile İDM kararının kaldırıldığı, dairemiz kaldırma kararından sonra yapılan yargılama sonucunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava, dava dışı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Tic. Ve San. Ltd. Şti. nin yetkilisi olan davalıya karşı açılan sorumluluk davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile 24/07/2007 tarihinde kayıtlı bulunan … Tic. Ve San. Ltd. Şti. Nin 5 ortaklı olup şirket ortaklarının %22,5 hisse sahibi …, %22,5 hisse sahibi …, %22,5 hisse sahibi …, %22,5 hisse sahibi …, % 10 hisse sahibi … Olduğu, şirket ortaklarından davacı … ve Davalı …’in 10 yıllığına 15.000,00 TL. Ve altındaki işlemler için münferiden aşan işlemler için müştereken olmak üzere şirket müdürü olarak seçilmişlerdir. Davacı … 21/08/2008 tarihinde şirket müdürlüğünden istifa ettiğine dair dilekçesini Beykoz … Noterliğinden şirkete tebliğ edilmek üzere ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ile Beylikdüzü Vergi Dairesine bilgi olarak gönderilmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü 27/08/2008 tarihli cevabi yazısı ile Ltd Şti. Lerde ortak müdür istifası ortaklar kurulu kararı sonrası tescil ve ilana tabi işlemlerden olduğu belirtilerek TTK. Hükmü gereği geçerli sayılamayacağı belirtilmiştir. Davacılar tarafından dava dışı … Tic. Ve San. Ltd. Şti. Aleyhine Büyükçekmece … İcra müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası ile şirkete karşı borç verildiği belirtilen 1.562.500 TL’nin tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe itiraz edilmesi üzerine Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır. Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/187 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucu 05/04/2011 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2011/10802 Esas, 2012/17392 Karar sayılı ve 05/11/2012 tarihli ilamı ile bozulmuş, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/74 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunmuş, bu dosyadan verilen 02/04/2013 tarihli direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/11-1574 Esas, 2015/1056 Karar sayılı ve 18/03/2015 tarihli ilamı ile;”…Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın bu haliyle, Özel Daire denetiminden geçmeyen tamamen yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca; bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye ait olduğu,” gerekçesiyle dosyanın Yargıtay 11.Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/6359 Esas, 2015/8051 Karar sayılı ve 10/06/2015 tarihli ilamı ile bozularak dosya mahkemeye iade edilmiş, Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 1/2’sine bakan hakimin Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde görevli olması nedeniyle, dosya Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiş, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/85 esas sayılı dosyası üzerinden yargılama devam edilmiş, yapılan yargılama sonucunda 13/04/2017 Tarih ve 2017/85 Esas – 2017/395 Karar sayılı kararı ile;”….Davacıların ortak olduğu şirkete banka havalesi yolu ile 1.235.000,00 TL gönderdiği, bu miktardan 7.500,00 TL’nin davacılara iade edildiği, davacıların ayrıca toplam 292.500,00 TL sermaye borçlarının bulunduğu, iade edilen ve sermaye borcu miktarlar gönderilen paradan düşüldüğünde(1.235.000,00-(7.500,00+292.500,00)=935.000,00 TL) bakiye alacak kaldığı, 10/06/2015 tarihli bozma ilamında da belirtildiği gibi, dosyaya sunulan e-postalarda yukarıda belirtilen ödemeler dışında değişik tarihlerde toplam 625.000,00 TL elden ödeme yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacıların toplam alacağını 935.000,00 TL + 625.000,00 TL=1.560.000,00 TL olduğu gerekçesiyle; Davanın kısmen kabulü ile, Büyükçekmece …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun itirazının iptaline, takibin 1.560.000,00 TL üzerinden devamına, asıl alacağın %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ” karar verilmiş, verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/4703 Esas – 2019/3821 Karar sayılı 16/05/2019 tarihli ilamı ile onanmış ve kararın 12/07/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacılar tarafından iş bu dava dilekçesi ile; Davalıya ve dava dışı şirkete 08/08/2007 – 31/07/2008 tarih aralığında borç olarak gönderilen 1.860.000,00 TL. İle dava tarihi itibariyle uğranıldığı iddia edilen toplam 3.500.000,00 TL.’ nin tarafların ortak olduğu dava dışı şirket müdürü olan davalıdan tahsili talep edilmiştir. Mahkemece 15/06/2017 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca; Bakırköy 6. ATM.’nin 2017/85 E. sayılı dosyasındaki talep kalemleri detayları ile iş bu maddi tazminat davasındaki talebi oluşturan zarar kalemlerinin detaylarının ve parasal tutarlarının mukayeseli olarak ve ayrı bir başlık altında farklı olarak hangi zarar kalemlerinin mahkeme dosyasında talep edildiğinin yazılı beyan dilekçesi ile sunmak üzere davacılar vekiline süre verildiği, davacılar vekili ara karar uyarınca ibraz ettiği 23/06/2017 havale tarihli dilekçesi ile;” Zararın Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine konu ettiği ve İstanbul ATM. Nin 13/04/2017 Tarih ve 2017/85 Esas – 2017/395 Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan asıl alacak tutarı, işlemiş faiz, icra inkar tazminatı, yargılama gideri, vekalet ücreti, icra dosyasındaki takip masrafı ve vekalet ücreti olmak üzere toplam 3.359.214,60 TL. Olarak şekillendiğini beyan etmiştir. Davacılar vekili 27/09/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; Dava ve cevaba cevap dilekçesinde belirttiği üzere iddialarının yöneticinin sorumluluğu esasına dayandığını, eda davası olarak açtığı davayı terditli davaya dönüştürdüğünü, öncelikle TTK. 553/1 maddesi uyarınca 3.359.214,60 TL zararın avans faizi ile birlikte davacılara verilmesini, davacıların değil de şirketin zarara uğratıldığı kanaati hasıl olduğu taktirde TTK. 555/1 Maddesi uyarınca şirket zararının tazminine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir. Dosya arasında sureti bulunan Pendik CBS.nin 2011/21312 Soruşturma sayılı dosyası incelendiğinde, Müştekiler …, … vekilinin 25/11/2011 tarihli şikayet dilekçesi üzerine şüpheliler …, …, … hakkında yalan yere yemin etme, güveni kötüye kullanma suçlarından yapılan soruşturma sonucunda 15/03/2012 tarih ve 2012/2142 karar sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar verildiği, verilen karara itiraz edilmesi üzerine Kadıköy 2 Ağır Ceza Mahkemesince itirazın değerlendirildiği, 01/08/2012 tarih ve 2012/1397 D.İş Karar sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Bakırköy 7 ATM. Nin 2015/139 Esas sayılı dosyası ile davacılar …, … tarafından davalı … Tic. Ve San. Ltd. Şti.ne karşı 16/02/2015 tarihinde ortaklıktan çıkma davası açıldığı, bu dosya ile birleşen Bakırköy 3 ATM. Nin 2016/920 Esas sayılı dosyası ile davacılar …, … tarafından davalı … Tic. Ve San. Ltd. Şti.ne karşı 16/02/2015 tarihinde ortaklıktan çıkma davası açıldığı,Bakırköy 7 ATM. Tarafından yapılan yargılama sonucu 19/06/2018 tarih ve 2015/139 Esas – 2018/599 Karar sayılı kararı ile; Asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı asıl davanın davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İstanbul BAM 43 HD. Nin 05/11/2020 tarih ve 2020/21 Esas- 2020/268 Karar sayılı kararı ile ;”1-Asıl davanın davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, 2- Asıl Davanın Kabulüne, davacılar … ve …’in … San. Ltd. Şti. ortaklığından çıkarılmasına, 8- Birleşen davanın reddine ilişkin Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/139- 2018/599 Karar sayılı ve 19/06/2018 tarihli kararı istinaf edilmemiş olup kesinleştiğinden, birleşen dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine yer olmadığına, ” yönelik temyiz yolu açık olmak üzere karar verildiği, dairemizce uyap sisteminden yapılan sorgulamada bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11 HD. Nin 09/06/2022 tarih ve 2021/558 Esas – 2022/4674 Karar sayılı ilamı ile; Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, dava dışı şirketin defter, kayıt ve belgeleri inceletilmek suretiyle mali müşavir, icra-iflas hesap uzmanı, ticaret hukukçusu bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. Bu hükümle birlikte bilirkişi heyet raporundaki tesbitler ve ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacılar vekilinin eksik inceleme ile karar verildiğine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacılar vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda bu iddialar değerlendirilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬ TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 28/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.