Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1531 E. 2022/377 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1531
KARAR NO: 2022/377
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
DOSYA NUMARASI: 2020/498 Esas – 2020/886 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun İşsizlik Sigortası Fonu portföyünde bulunan DİBS’lerin hukuki statüsünde ve davalı kuruluş nezdinde yapılan işlemler ile ikincil piyasalarda gerçekleştirilen alım satım işlemlerinde, 4447 sayılı Kanunun 53.maddesi gereği, İşsizlik Sigortası Fon gelirlerinden vergi kesintileri hariç hiçbir kesintinin yapılamayacağının açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen, davalı kuruluş tarafından kanuna aykırı kesintiler yapıldığını, yapılan ihtara rağmen gelirlerden doğrudan masraf ve komisyon kesintisi yapılmaya devam edildiğini belirterek, İşsizlik Sigortası Fonunun Türkiye … Bankası hesaplarından komisyon ve masraf tahakkuk ettirilerek yapılan toplam 6.301.717,85.TL kesinti bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazları bulunduğunu, davacının MKK tarafından gelirlerden kesinti yapıldığı iddiasının gerçeklerle uyuşmadığını, MKK tarafından fon gelirlerinden kesinti yapılmasının söz konusu olmadığını, kesinti yapıldığı iddiasında ise buna ilişkin talebi bankaya yöneltmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın reddinine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/12/2020 tarih ve 2020/498 Esas – 2020/886 Karar sayılı kararı ile; “…. davanın, davacı kurum banka hesaplarından yapılan komisyon ve masraf kesintilerinin davalıdan tahsili istemli ticari nitelikte dava olduğu ve dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması gerektiği, dava dilekçesinin ekinde anlaşmaya varılamadığına ilişkin arabuluculuk son tutanağı aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin bulunmadığı; davacı tarafça arabulucuya başvurmadan eldeki davanın açıldığı, dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurulmuş olmasının dahi sonucu değiştirmeyeceği anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.l8/A-f.2 maddesi ile HMK’nın 114/2 ve 115/2.maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın Arabuluculuk Dava Şartı Yokluğu Nedeni İle Usulden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, dava şartı noksanlığının tamamlanması için kendilerine imkan tanınmadan davanın usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ nin 18.03.2013 tarihli, 2013/1571 E. ve 2013/4841 K.- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.04.2017 tarihli, 2016/497 E. ve 2017/660 K.), arabulucuya başvurma şartının davanın her aşamasında giderilebilecek bir noksanlık olup, mahkemece davanın usulden reddedildiği duruşma ile kendilerine dava şartı yoksunluğunun giderilmesi için süre verilmesi gerekirken, davanın doğrudan usulden reddedilmesi yoluna gidildiğini, yine tensip tutanağında da arabuluculuğa başvuru yapılmasına ilişkin kendilerine süre verilmediğini, ayrıca işbu davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış bir dava olup, Asliye Hukuk Mahkemesinde kendileri tarafından dava açılmadan önce ticari arabulucuya başvurulmamış olması nedeniyle davanın usulden reddedilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, istinaf mahkemesince işbu davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun kesin olarak hükme bağlanması ile kendileri tarafından iki haftalık süre içerisinde davanın görülmek üzere Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmiş olduğunu, iki haftalık kesin süre içerisinde dava şartı olan arabuluculuk müessesesinin işletilmesi ve sürecin tamamlanması mümkün olmadığından, kendileri tarafından ticari arabuluculuğa başvurulmadığını, Ancak davada verilen “Davanın zorunlu arabuluculuğa başvuru dava şartı noksanlığı nedeni ile usulden reddine” dair karar üzerine kendileri tarafından ticari arabuluculuğa başvurulmuş olup, sürecin uzlaşmama üzerine tamamlanmış olduğunu ve ilgili belgelerin ekte sunulduğunu, arabuluculuk sürecinin bu davada sadece usulen tamamlanması gereken bir süreçten ibaret olduğunu, işbu davanın taraflarının, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava görülmekte iken haricen de anlaşma ve uzlaşma yollarını tükettiklerini, bu aşamada dava şartı noksanlığının da giderildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın esas hakkında inceleme yapılmak üzere mahkemeye iade edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı kurumun dava dışı banka hesaplarından hukuka aykırı olarak yapıldığı ileri sürülen komisyon ve masraf kesintilerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, 04/01/2019 tarihinde İstanbul 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/41 Esas 2019/353 Karar sayılı dosyası ile açılmış, mahkemece 03/12/2019 tarihinde görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya istinafa konu kararı veren Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği gereği davanın TTK 4-f maddesi uyarınca mutlak ticari dava olduğu ve bir miktar paranın ödenmesi talep edildiğinden TTK 5/A maddesine göre zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, davanın açıldığı 04/01/2019 tarihinden önce arabulucuya başvurulmamıştır. Her ne kadar davacı tarafça istinafa konu kararın verildiği tarihten sonra başvuru yapılarak arabuluculuk son tutanağı ibraz edilmiş ise de, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenleme dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/2 hükmünün uygulama yeri bulunmadığından mahkemece davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.