Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/152 E. 2023/303 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/152 Esas
KARAR NO: 2023/303 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1021Esas – 2019/468 Karar
TARİHİ: 17/04/2019
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 06/10/2016 tarihli sözleşme akdedildiği, sözleşmeye konu cihazın arızalanması ve kullanılmaması halinde her iş günü için müvekkil şirketin uğrayacağı zarara karşılık ceza şart ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmede belirlenen cezai şartın ödenmesi amacıyla davalı şirkete ihtarda bulunulduğu, ona rağman davalı şirket tarafından haksız ve mesnetsiz iddialarla müvekkil şirketin zararının karşılanmadığı, sözleşmeye konu cihazın müvekkil şirkete 06/10/2016 tarih … numaralı poforma fatura ile teslim edildiği, müvekkil şirkete teslim edilen cihazın 04/04/2017 tarihinde arızalandığı, arızanın davalı şirkete bildirildiği, 48 saat içerisinde cihazın arızasına müdahale edildiği ancak arızanın giderilemediği beyanla yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu 06/10/2016 tarihli satış sözleşmesinin 11. Maddesinde işbu sözleşmenin uygulanmasından doğan ihtilafların çözümünde İstanbul Anadolu Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduğunu, davacı şirketin dava konusu arızayı, müvekkil şirket teknik servisine bildirmeden kendi personelleri aracılığı ile onarmaya çalıştığını, 04/04/2017 tarihinde davacı şirketin “…” model cihaz için arıza bildiriminde bulunulduğu, bildirim üzerine müvekkil şirketin teknik servis yetkililerinin 05/04/2017 tarihinde arızanın sözlü bildiriminden 24 saat içinde ilk müdahalenin yapıldığını, müvekkil şirketin teknik servisinin yaptığı incelemede davacı şirketin biyomedikal personelinin arıza üzerine cihazın “firewire” kablosunun bir ucu cihaza bağlı iken diğer ucunun toplu iğne veya benzer sivri bir nesne yardımı ile voltaj ölçmeye çalışıldığı, yapılan bu işleminde cihazın “firewall” kartının zarar görmesine sebep olduğu, bu durumun garanti kapsamı dışında olduğunu, bu nedenlerle açılan davada öncelikle yetkisizlik nedeni ile dosyanın İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesini usulden talep etmiş, yine davanın esastan reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 17/04/2019 tarih 2018/1021Esas – 2019/468 Karar sayılı kararında;”Dava, 06/10/2016 tarihli sözleşmeden kaynaklı maddi tazminat ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talebinden ibarettir.Taraflar arasında düzenlenen 06/10/2016 tarihli sözleşme ihtafsız olup, ihtilafın davacı elinde iken arızalandığı iddia edilen makinenin teslim tarihinden, yeni makinenin kendilerine teslim edilen tarihe kadar geçen sürede makinedeki arızanın sözleşme kapsamında ve garanti kapsamında ise günlük cezai şart talep edilebilecek ise miktarı noktasından toplandığı anlaşıldı. 11/12/2018 tarihli duruşma tutanağının 4 numaralı ara kararından dosyanın bilirkişiye verilerek rapor aldırılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi 11/03/2019 tarihli raporunda özetle; İnceleme ve tespitler başlığı altında davalı şirket tarafından düzenlenen teknik servis formları ve davacı şirkette ki doktor ile yapmış olduğu görüşme ile cihaz üzerinde yapmış olduğu inceleme sonucunda proforma faturaya konu olan cihazın ayıplı olduğu ve bu arızanın giderilmesi için ,davalı şirketin tamir ve parça değişimi yaptığı ancak tüm bunlara rağmen cihazı çalışır duruma getirememesi nedeniyle 06.07.2017 tarihinde yenisi ile değiştirmiş olması da cihazın ayıplı mal olup davalı şirket tarafından kabul edildiğini gösterdiğini, Davalı şirketin cevap dilekçesinde yer alan “davacı şirketin biomedikal personelinin arıza üzerine cihazın firewire kablosunun bir ucu cihaza bağlı iken diğer ucunun toplu iğne veya benzer sivri bir nesne yardımıyla voltaj ölçmeye çalıştığı, bu işleminde firewall kartının zarar gördüğünü ” ifade edilmiş. Ancak davalı şirket tarafından düzenlenen teknik servis formlarında bu ifadelere ilişkin herhangi kayıt, belge ve tutanağa rastlanılmamıştır. Dosya muhteviyatında davacı şirket tarafından 20.04.2017 tarihinde düzenlenen teknik raporda ” 04.04.2017 tarihinde tarafına bildirilmiş olup 07.04.2017 tarihinde firmanız çalışanı tarafından ara kablo değişimi ile sorunun çözülebileceğini raporladığını, Biri şirketinizden diğeri Almanyadan olmak üzere iki farklı kablo denenmiş fakat cihaz çalışır duruma getirilememiştir. ” şeklinde raporlandığı tespit edildiğini, raporda tespit edilen hususların yukarıda belirtilen teknik formlarla uyumlu olduğu kanaatinde olduğunu, Taraflarca imzalanan 06.10.2016 tarih satış sözleşmesi davalı şirket tarafından düzenlenmiş tip sözleşme olduğunu, Tip sözleşmelerde satıcı satmış olduğu ürüne ve teknik hizmetlerine güvendiği için garanti ve servis şartlarını tek taraflı olarak düzenler. İş bu sözleşmede de satıcı garanti ve cezai şartları belirttiğini, Cihaz hakkında düzenlenen teknik formları incelemesi sonucunda cihazda meydana gelen arıza/ayıp tüm uğraşlara rağmen tespit edilemediğini ve giderilememiş olması nedeniyle garanti şartları nedeniyle davalı şirket tarafından cihazın yenisi ile değiştirildiğini, Cihazın ilk arıza kaydından sonra cihazı çalışır duruma getirmek için yapılan işlemler sonucunda cihazın ancak 06.07.2017 tarihinde çalışır duruma getirildiği dosya muhteviyatından anlaşıldığını, Taraflarca imzalanan satış sözleşmesinin 7.3. maddesinde taraflara karşılıklı sorumluluklar yüklendiğini, Söz konusu maddeye göre davacı şirket ortaya çıkan arıza nedeniyle sözleşmeye uygun olarak davalı şirkete arıza bildiriminde bulunmuş ve yine davalı şirketin sözleşmeye uygun olarak arızanın giderilmesi için 48 saat içerisinde arızaya müdahale ettiğini, Sözleşmeye göre davalı şirket arızayı 10 iş günü içerisinde çalışır duruma getirmeyi taahhüt ettiğini, Çalışır duruma getiremediği takdirde 10 gün sonrası her iş günü için 500 Euro ödemeyi taahhüt ettiğini, Müdahale sonrası oluşabilecek özel durumlar ( yurtdışından müdahale, bir parçanın sökülerek servis veya yurtdışına gitmesi ..v.b. ) durumlarda cezai yaptırımın 48 saat +10 iş günü sonunda başlar denildiğini, Üretici firma kendisinden talep edilecek parçaları 10 işgünü içerisinde temin edemeyeceği durumlarda üretici firmanın bu durumu yazılı olarak bildirmesi şartıyla bu süre 30 işgünü uzatılacak olup , geciken her gün için uygulanacak cezai şart 30 günü aşması durumunda uygulanacağını, Bu düzenlemeye göre davalı şirket arızayı 10 işgünü içinde gideremeyeceğini dair yazılı bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiğine dair dosya muhteviyatında herhangi bir belge , kayıt, bildirime rastlanılmadığını, Buna göre 04.04.2017 tarihinde meydana gelen arızaya 48 saat içerisinde müdahale edildiğini ve 10 işgünü içinde arızanın giderilmesi gerekmekte olduğundan 20.04.2017 tarihinde cihazı çalışır duruma getirmesi sözleşme gereği gerektiği kanaatinde olduğunu, Çalıştıramıyorsa tedbir alması gerekmekte olduğu, Hesaplama kısmı uzmanlık alanım dışında olduğundan dosyanın hesap bilirkişisine verilmesi gerektiği kanaatinden olduğunu rapor etmiştir. Davanın sözleşmeden kaynaklanan cezai şarta ilişkin olduğu, taraflar arasında 06.10.2016 tarihli satış sözleşmesi imzalandığı ve … Marka … model … nolu cihazın davacıya teslim edildiği, 05.04.2017 tarihinde 53 servis nosu ile kablo değişimi yapılması gerektiği, 21.04.2017 tarihinde 636 servis formunda cihazın yurtdışına gitmesi gerektiğinin bildirildiği,12.05.2017 tarihinde 1 nolu teknik servis formunda cihazın değiştirildiğiancak çözüme ulaşılamadığı, 26.05.2017 tarihinde cihazın tamirinin devam edeceğinin formda belirtildiği,06.07.2017 tarihinde 626 nolu servis formunda davacıya teslim edilen ürünün satıcı firmaya gönderileceğinin yazıldığı tutulan tüm servis formlarında cihazın arızalı ve ayıplı olduğu ve davacı şirket tarafından süresinde ayıp ihbarı ile teknhik müdahalenin yapılmasını davalı şirketten talep ettiği, davacı tarafından cihazın davacıya teslim etmesi gereken tarih taraflar arasındaki sözleşmenin 7.3 maddesinde düzenlendiği , sözleşmenin taraflara karşılıklı bborç yükleyen sözleşme olduğu, sözleşme gereğince davalı şirketin cihazı 10 iş günü içinde çalışır hale getirmesi gerekirken 04.04.2017 tarihinde ilk arızanın meydana gelmesi ile sözleşme gereğince 48 saatlik müdahale süresi ve yine svzleşme gereğince 10 iş günü tamir süresinin eklenmesi ile 20.04.2017 tarihinde davalının temerrüdünün oluştuğu, sözleşmenin 7.3 maddesinde gecikme cezası için her iş günü 500 Euro ödemenin kararlaştırıldığı ,davacının cihazın arızasının giderilmesi gereken dönem ile yeni cihazın teslim edildiği dönem arasında 20.0/4.2017-06.07.2017 tarihleri arasında cezai şart talep edebileceği, ancak davacı tarafından açılan dava kısmi dava olarak açılmış olup,10.000,00 TL talep edildiği, talebin talep edebileceği miktar içinde kaldığı anlaşılmakla davanın kabulü ile taraflar tacir olmakla 3095 S.Y 2/2 maddesi gereğince bu miktara dava tarihinden itibaren avans faizi uygulanması gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, “DAVANIN KABULÜ İLE 10.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme tarafından verilen kararın yeterince gerekçelendirilmediğini, eksik inceleme neticesinde hüküm tesis edildiğini, İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında yalnızca; salt davacı tarafın beyanlarıyla tanzim edilen ve hükme esas alınabilir nitelikte olmayan bilirkişi raporuna yer verildiğini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarına ilişkin dahi herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın hüküm tesis edildiğini; Bir mahkeme kararının gerekçesinin, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyduğunu; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterdiğini; mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının Anayasa hükmü olduğunu, (m. 141/3), gerekçeli hükmün kapsamının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde düzenlendiğini, istinaf başvurularına konu kararın gerekçesinde, bilirkişi raporuna karşı itirazlarına ilişkin hiçbir tartışma ve değerlendirmenin yapılmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.12.2003 tarih, 2003/4-776 E. ve 2003/720 K. Sayılı ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 28.06.2016 tarih, 2016/958 E., 2016/12413 K. sayılı ilamlarında hükümlerin gerekçeli olması zorunluluğunun, aksinin bozma sebebi olduğunun belirtildiğini, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında; davaya ilişkin talepleri hakkında hiçbir değerlendirilme yapılmadan, salt davacı tarafın iddiaları dikkate alınarak eksik inceleme neticesinde tanzim edilmiş hatalı ve hükme esas alınamayacak nitelikteki bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edildiğini, kararın gerekçesinde taleplerinin tartışılmadığını, bilirkişi raporuna itirazlarının dahi değerlendirilmediğini; bilirkişinin salt davacı tarafın beyanlarını dikkate almak suretiyle, bir hukukçu gibi sözleşmeyi incelediğini ve bu husustaki hukuki kanaatini bildirdiğini; bu haliyle bilirkişi raporunun, hükme esas alınabilir nitelikte olmadığını, kendi taleplerinin hiç değerlendirilmemesinin adil yargılanma hakkının açık bir ihlali olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2005 tarihli, 2004/14288 E., 2005/11988 K. sayılı ilamında tarafların tüm delillerinin ele alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, Bilirkişi raporunda dosyanın, derinlemesine incelenmediği gibi, bilirkişinin konuyu kendi uzmanlık alanının gerektirdiği ölçüde de irdelemediğini, raporda cihazın yenisi ile değiştirilmesinin cihazın ayıplı olduğunun kabulü olduğu yönünde kanaat bildirilmişse de; söz konusu cihaza ilişkin müvekkili şirket tarafından bir ayıp kabulünün kesinlikle söz konusu olmadığını; cihazın yenisi ile değiştirilmesinin sebebinin ayıptan dolayı değil, satıştan sonra meydana gelen arıza sebebiyle ve sözleşme gereğince olduğunu; yapılan işlemin cihazdaki ayıbın varlığının kabulü olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, Mahkemenin itirazları doğrultusunda ek rapor aldırmadan tesis ettiği hükmün taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını Onarım için gerekli araçların hepsinin yurt dışından gelecek olmaları ve bu hususların da teknik servis formlarının davacı şirket yetkililerince imzalanmış olmaları sebebiyle davacının, müvekkili şirketin gerekli parçaları 10 günlük süre içerisinde temin edemeyeceğini kabul ettiğini; bu nedenle haksız, usulsüz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu düşündükleri kararın dairemizce yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava ticari satış sözleşmesine dayalı cezai şart alacağının tahsili amacıyla açılmış kısmi dava olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı tarafından, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin garanti ve cezai şarta ilişkin hükümleri uyarınca, satış konusu cihazdaki arızanın, sözleşmede öngörülen süre içerisinde giderilmemesi nedeniyle, yeni cihazın teslim edildiği döneme dek işleyecek günlük cezai şartın tahsilinin talep edildiği; davalı tarafından, cihazda meydana gelen arızaya davacı çalışanları tarafından müdahale edilmesi nedeniyle arızanın garanti kapsamı dışında bulunduğu, buna rağmen arızanın giderilmesine uğraşıldığı ve nihayet yeni cihaz teslim edildiği, garanti kapsamında olmayan arıza için cezai şart talep edilemeyeceği savunmasında bulunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki 06/10/2016 tarihli satış sözleşmesinin; Garanti şartlarını düzenleyen yedinci maddesinin 7.2 bendinde; “garanti, teslimatın yapıldığı günü takip eden ilk 24(yirmi dört) ay boyunca geçerlidir ve İmalattan doğan bütün hataları kapsar. Garanti süresi sona erdikten sonra cihazların bakımı yılda dört bakım olmak üzere 36 ay boyunca … tarafından ücretsiz yapılacaktır. Bakım onarım için gereken tüm sarf malzemelerinin, yedek parçaların ücretleri Alıcı tarafından ödenecektir. Cihaz kullanıldığı süre boyunca ana işletim sistemi versiyon güncellemeteri ücretsiz olarak yapılacaktır.” düzenlemesinin; 7.3 bendinde “Alıcı tarafından garanti kapsamında yapılacak tamir ve bakımların bildirimi; ilgili kişiler tarafından … Bölümü’ ne faks veya e-posta yolu İle yapılır. Yukarıda belirtilen şekilde yapılacak bildirim üzerine ; cihaz , mesal saatleri içinde 48 saat içerisinde … personeli tarafından müdahele etmeyi taahhuüt eder. VSY 10 işgünü içerisinde cihazı çalışır duruma getirmeyi taahhüt eder. Çalışır duruma getiremediği takdirde 10 gün sonrası her iş günü için 500 Euro ödemeyi taahhüt eder. Müdahele sonrasında oluşabilecek özel durumlar ( yurtdışından müdahele, bir parçanın sökülerek Servis veya yurtdışına gitmesi vb.) cezai yaptırım 48 saati müteakip 10 İş günü sonunda başlar. Ancak Üretici firmanın kendisinden talep edilen parçaları 10 iş günü içerisinde temin edemeyeceği durumlarda Üretici firmanın bu durumu yazılı olarak bildirmesi şartıyla bu süre 30 iş günü olarak uzatılacak olup, geciken her gün için uygulanacak cezal şart 30 günü aşması durumunda uygulanacaktır.” düzenlemesinin yer aldığı, yine sözleşmenin 7.6.3 bendinde, “Arıza durumunda cihaz üzerinde … Servis personeli dışında bir kişi tarafından yapılan her çeşit çalışmada” garantinin geçersiz olacağının kararlaştırıldığı tespit edilmiştir. Sözleşme konusu cihazın 04/04/2017 tarihinde arızlandığı, davalı şirketin 05/04/2017 tarihinde 48 saat içerisinde arızaya müdahale ettiği ve kablo değişimi gerektiğinin teknik servis formunda yazılı olduğu, arızanın kablo değişimi ile de giderilemediği, 21/04/2017 tarihli servis formunda cihazın yurtdışına gitmesi gerektiğinin yazılı olduğu, 12/05/2017 tarih teknik servis formunda cihazdaki bir parçanın değiştirildiği ancak arızanın devam ettiği, Almanya’dan gelen cevaba istinaden panel pc değişimine gidileceği hususunun yazılı olduğu, 26/05/2017 tarihli teknik servis formunda, cihazın tamirinin devam edeceğinin yazılı olduğu, süreç içerisinde cihazdaki arızanın giderilemediği ve davalının 06/07/2017 tarihinde davalıya yeni cihaz vererek, eski cihazı teslim aldığı anlaşılmaktadır. Teknik servis formlarında davacı adına kurum yetkilisi sıfatıyla imza atıldığı görülmüştür. Davalı vekilince; arızanın davacı personelinin firewire kablosuna toplu iğne ile müdahalesi sonucu meydana geldiği, bu nedenle garanti kapsamında olmadığı ileri sürülmüş ise de, dosyada bu savunmayı ispatlar delil bulunmadığı gibi, teknik servis formlarında da bu yönde bir kayıt mevcut değildir. Davalı vekilinin arızanın garanti kapsamı dışında olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı yanın, onarım için gerekli araçların hepsinin yurt dışından gelecek olmaları ve bu hususların yazılı olduğu teknik servis formlarının davacı şirket yetkililerince imzalanmış olmaları sebebiyle davacının, müvekkili şirketin gerekli parçaları 10 günlük süre içerisinde temin edemeyeceğini kabul ettiği yönündeki istinaf sebebi bakımından yapılan değerlendirmede; sözleşmenin 7.3 maddesinde, yurt dışından temin edilecek parçalar nedeniyle cezai şartın başlangıcının 48 saat artı 10 gün sonunda işlemeye başlayacağının, talep edilen parçaların on gün içerisinde temin edilemeyeceği hususunun dava dışı üretici firmanın yazılı bildirimi ile anlaşılması halinde, 10 günlük sürenin 30 gün olacağının kararlaştırıldığı, dosyada dava dışı üretici firmanın kendisinden talep edilen parçaların 10 gün içerisinde temin edilemeyeceğine dair bir yazılı bildiriminin bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin cezai şartın işlemeye başlayacağı tarihi 48 saat artı 10 gün üzerinden tespit etmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece, cihazın bulunduğu mahal mahkemesine talimat yazdırılarak alınan teknik bilirkişi raporunun, teknik tespitler bakımından denetime açık ve bilimsel verilere uygun olduğu, hukuki değerlendirmenin ise mahkemeye ait bulunduğu, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü itirazların hukuki mahiyette bulundukları ve mahkemece değerlendirilmelerini gerektiği anlaşılmış olup, davalı itirazlarını karşılar ek rapor alınmaksızın hüküm kurulduğuna yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı şirkete Malatya … Noterliği vasıtasıyla 01/06/2017 tarihli ihtarname gönderilerek cezai şartın tahsilinin talep edildiğini, davalının ise Bakırköy … Noterliği vasıtasıyla 14/08/2017 tarihinde cevap vererek arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını bildirdiğini beyan etmiş, bu ihtarnamelere delil olarak dayanılmasına rağmen, dosyada ihtarnamelerin mevcut olmadığı, ancak davalı yanın bu hususta herhangi bir itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu cezai şart alacağı, TBK’nun 179/2 fıkrasında düzenlenen ifaya ekli cezai şart mahiyetindedir. Bu nedenle davacı hakkından açıkça feragat etmediği veya cihazın yenisi ile değiştirilmesine yönelik ifayı çekincesiz kabul etmediği sürece hem ifayı hem de cezai şartı talep edebilecektir. Cihazın 06/07/2017 tarihinde yenisi ile değiştirildiği, garanti yükümlülüğünden doğan borcun bu tarihte ifa edildiği, davacının 01/06/2017 tarihli ihtarnamesi ise ifa tarihinden önce cezai şartın tahsilini talep ettiği, şu halde ifanın çekincesiz kabul edildiğinden bahsedilemeyeceği, mahkeme gerekçesinde isabetli olarak belirtildiği üzere; 04/04/2017 ilk arıza tarihine 48 saatlik sürenin eklenmesi, bir kısım parçaların yurt dışından temin edildiği sabit olduğundan, 48 saat üzerine 10 iş günü sürenin de eklenmesi sonucu, davacının 20/04/2017 ila 06/07/2017 tarihleri arasında her iş günü için günlük 500,00-Euro cezai şart talep edebileceği anlaşılmış olup, bu tarihler arasında 54 iş günü bulunduğu, davacının talep edebileceği toplam ceza tutarının 54×500,00-Euro= 27.000,00-Euro olduğu, davacının kısmi dava ile talep ettiği 10.000,00-TL’nin bu tutardan düşük olduğu, bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle, mahkeme karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10‬ TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.