Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1487
KARAR NO: 2022/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2021
DOSYA NUMARASI: 2020/5 Esas – 2021/211 Karar
DAVA: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıyla birlikte dava konusu … Ltd. Şti’nin %50’şer hisseli ortakları olduğunu, şirket temsilcisi olan davalının görev süresinin Mayıs 2019 tarihinde sona erdiğini, şirketin halen temsilcisiz kaldığını, 2011 yılına kadar müvekkilinin şirketle ilgilendiğini, gerekli işlemleri takip edebildiğini, ancak 2011 yılı sonrasında şirket hesaplarından tam anlamıyla haberdar olamadığını, davalı ortaktan şirket kayıt ve defterlerini incelemek için evrakları istediğini, ancak davalının vermediğini, müvekkilinin diğer ortağa güveninin sarsıldığını, ortaklığın devam etmesinin kendisi için anlamsız hale geldiğini, şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve şirketin gayrimenkulüne haciz konulduğunu, davalı ortağın şirketi haksız olarak borçlandırdığını ve müvekkilinin bilgisi dışında işlemler yaptığını belirterek, şirket ortaklarının birbirlerine karşı güvenleri kalmadığından ve bu şartlar altında şirketin devamı mümkün olmadığından haklı nedenlerin varlığının tespitine, davalı şirket ortağının şirket aleyhine borçlandırıcı işlemler yaptığının belli olması, şirketin organsız kalması ve açılan davalar ile aleyhe icra takipleri nedeniyle temsilci sıfatının bulunması gerekmesi nedeniyle şirkete tensip ile birlikte kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacının da münferiden temsil yetkisi bulunduğunu, dolayısıyla kendisinin de özen ve hesap verme sorumluluğu olduğunu, şirkete yönetici atanması için genel kurul toplantısı yapıldığını, ancak davacının yönetici seçimi yönündeki karara katılmaması nedeniyle yönetici seçilemediğini belirterek, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/03/2021 tarih ve 2020/5 Esas – 2021/211 Karar sayılı kararı ile; ” Dava konusu şirkete ait sicil kaydının celp ve tetkikinde; şirketin merkezinin mahkememiz yargı sınırları içinde bulunduğu, bu nedenlerle davaya bakma görev ve yetkisinin mahkememize ait olduğu, şirketi münferiden temsil eden davacı ve davalının görev sürelerinin sona erdiği, dolayısıyla dava tarihi itibariyle şirketin yöneticisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar şirkete kayyım atanması davasında husumetin şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekir ise de; şirketin iki ortaklı olduğu, %50 hisseye sahip davacı ortağın yine %50 hisseye sahip diğer ortağı davalı olarak göstermiş olması nedeniyle şirket yönünden taraf teşkili sağlandığı ve husumet eksikliğinin bu şekilde giderilmiş olduğu mahkememizce değerlendirilmiştir. Şirkete ait ticari kayıt ve belgeler üzerinde inceleme yapılması için dosya bilirkişi …’a tevdi edilmiş, bilirkişi düzenlemiş olduğu 04/11/2020 havale tarihli raporunda özetle; şirket muhasebe hesaplarında birçok kez hesapların birbirine virmanlandığı ve karmaşık hale getirildiği, birçok hesabın 2015 yılı öncesine ait işlemlerle ilgili olduğu, şirketin 2020/06 bilanço ve gelir tablosu hesapları incelendiğinde hesapların neredeyse hiç hareket görmediği, şirketin 2020 yılında stabil halde olduğunu teknik kanaati olarak belirtmiştir.Yargılama aşamasında şirkete tedbiren kayyım olarak atanan … tarafından düzenlenen raporlarda, bilirkişi tarafından yapılan tespitlere paralel görüş beyan edildiği, gayri faal olan şirketin aktif hale getirilmesinin gerektiğini, mizanda yer alan verilerin fiktif olup olmadığı hususunun ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini beyan etmiş; mahkememizce de şirketin işleyişinin sağlıklı olmadığı değerlendirilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; iki ortaklı dava konusu şirketin daha önce yönetici olarak tayin edilen ortakların görev süresinin dolduğu, şirket ortakları arasında güven ilişkisinin zedelendiği, şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile yüklü miktarda (7.710.035,08-TL) alacak yönünden icra takibi yapıldığı, şirketin hak ve menfaatlerinin korunması, şirketin halen yöneticisiz kaldığı hususu dikkate alınarak şirkete TMK 427/4 maddesi gereğince yeni bir yönetim organı seçilinceye kadar mali müşavir …’nin yönetim kayyımı olarak atanmasına (Yargıtay 11.HD 2014/15320 esas 2015/2749 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere), davanın şirket tüzel kişiliği aleyhine açılması gerekirken iki ortaklı şirket yönünden davalı hasım gösterilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlandığı ve davalının davanın açılmasına sebebiyet vermediği hususu dikkate alınarak davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığı kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Sabit görülen davacının davasının KABULÜNE, dava konusu İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasında kayıtlı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin organsız kalması nedeniyle şirkete yeni bir yönetim organı seçilinceye kadar şirketi yönetmek üzere TMK 427/4 md gereğince mali müşavir …’nin yönetim kayyımı olarak atanmasına, 2-Kayyımın emek ve mesaisine karşılık kendisine aylık 2.000-TL ücret taktirine, kayyım ücretinin şirket hesabından karşılanmasına, 3-Daha önce kayyım olarak atanan …’nin görevinin sonlandırılmasına, ” karar verilmiş, karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti.’nin eşit paya sahip ortaklarının şirketin idaresi konusunda anlaşamadıklarını, davacı tarafın zorunlu organ seçimlerine konu alan genel kurullarda temsilci seçimi de dahil tüm gündem maddelerine muhalefet ederek karar alınmasını engellediğini, davacının, genel kurul toplanması yönündeki girişimlere engel olduğunu, fakat şirket genel kurulunun toplanması için kendisine yetki verilmesi talebiyle Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/483 E. sy. dosyasıyla dava açtığını, talep dikkate alınarak şirketin zorunlu organlarının oluşturulması ve temsilci seçimi amacıyla 03.08.2019 tarihinde şirket genel kurulu toplantısı gerçekleştirildiğini, davacı tarafın avukatı aracılığıyla işbu toplantıya katıldığını, zorunlu organ seçimine ilişkin gündem maddesine davacının muhalefet ederek şirketin organsız kalmasına yol açtığını, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/483 E. sy. dosyasıyla açılan davanın, 03.08.2019 günlü genel kurul toplantısı yapıldığı ve davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle sonuçlandığını, İlk Derece Mahkemesi tarafından yönetim kayyımı talebinin HMK md. 105 düzenlemesi kapsamında eda davası olarak değerlendirildiğini ve buna göre sonuçlandırıldığını, oysa kayyım tayininin geçici hukuki koruma amacı taşıdığını ve geçici hukuki korumaya yönelik talep ve davaların da HMK md 389 vd düzenlemelerine göre sonuçlandırıldığını, HMK md 397 gereğince de tedbir kararı ardından iki hafta içerisinde esas hakkında dava açılma zorunluluğu bulunduğunu, tedbir dışında bir talep olmaksızın ve işbu taleple sınırlı eda dava açılması ve davanın da yalnızca tedbir niteliğindeki bir kararla sonuçlandırılmasının bu nedenle usulsüz olduğunu, çünkü kayyım tayininin geçici bir hukuki koruma amacı taşıdığını ve geçici hukuki korumaya yönelik bir talebin de eda niteliğinde değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Eda talebi (şirketin tasfiyesi, genel kurul toplanması, ortaklıktan çıkma – çıkarılma vb.) olmaksızın, kayyım atanarak şirketin kayyım tarafından idaresinin talep edilmesinin bir bakıma kamulaştırma yapılması talebi olduğunu, tarafların özel hukuka tabi kurdukları ticari işletmelerini idarede düştükleri anlaşmazlıklarda çözümün TBK ve TTK’da gösterildiğini, mevzuatta belirlenen çözümlerden herhangi birisi talep edilmeksizin, yalnızca şirket idaresinin kayyım aracılığıyla yürütülmesi yönündeki tedbir niteliğinde taleple bağlı karar verilmesinin usulsüz olduğunu, Şirketin yalnızca kira geliri elde ettiğini, başkaca bir ticari faaliyeti de bulunmadığını, kira bedellerinin de … Ltd. Şti.’ne olan borca karşılık temlik edildiğini, dolayısıyla kayyımın yerine getireceği herhangi bir temsil görevi ve hak edeceği bir ücret de bulunmadığını, … Ltd. Şti.’ nin temsilcisiz kalması sorumluluğunun davacı tarafa ait olduğunu, çünkü davacının “hem davacının hem de davalının müşterek yetkili olduğu temsilci seçimi yönündeki tek gündemli şirket genel kuruluna katıldığını ve fakat acil ve gerekli olan bu maddenin görüşülerek karara bağlanmasını, başkaca maddelerin de görüşülerek karara bağlanması şartına bağlayarak engellediğini, Davacı tarafın, haklı bir sebep olmaksızın şirketin müşterek temsille idaresini dahi kabul etmediğini ve yine şirketin temsilcisiz kalmasına bilerek sebebiyet verdiğini, bu nedenle mahkemenin davacı tarafın kusurlu ve haksız davranışını bir kenara bırakarak, ticari bir faaliyeti olmayan şirketin kayyım tarafından idaresine karar vermesinin hatalı olduğunu, Mahkemece İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sy. dosyasına yönelik olarak davacı ortağın bizzat İst. And. … İcra Mhk.’nin … E. sy. dosyasıyla usulsüz tebliğin iptali ve Bakırköy 5. Asl. Tic. Mhk.’nin 2020/372 E. sy. dosyasıyla da menfi tespit davası açarak şirket menfaatlerini korumaya yönelik hukuki girişimlerde bulunduğunu ve işbu davalarda işin esasının görülerek yargılamaların yapıldığını, dolayısıyla mahkemenin aksi yöndeki gerekçesine rağmen, şirket ortaklarının bizzat dava açarak şirketin hak ve menfaatlerini koruyabildiklerini, bu nedenle mahkemenin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sy. dosyası nedeniyle şirket menfaatlerinin korunmasına yönelik gerekçesinin somut olarak dayanaksız olduğunu, Mahkemenin kararına dayanak yaptı Yargıtay ilamının dava konusuyla benzerliği ve emsal olma niteliği bulunmadığını, ilama konu şirketin yoğun ticari faaliyeti bulunduğunu ve ticari faaliyeti bulunan şirketin temsilci seçimi yönündeki genel kurul kararının mahkeme kararıyla iptali nedeniyle tedbir niteliğinde kayyım atanmasına karar verildiğini, oysa dava konusu … Ltd. Şti.’nin herhangi bir ticari faaliyeti bulunmadığını ve şirket ortaklarının bizzat dahi şirket menfaatlerini korumaya yönelik hukuki girişimlerde bulunabildiklerini, davacı tarafın müşterek temsil yönündeki genel kurul toplantısını dahi haksız bir şekilde sonuçsuz bıraktığını, açılan işbu davayla da herhangi bir eda talebi ileri sürülmediğini, bu nedenle yalnız başına tedbir niteliğindeki kayyım atanması talebiyle sınırlı işbu davayla Yargıtay 11 HD 2014/15320 E. sy. ilamının benzerliği bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı … Ltd. Şti’nin organsız kalması nedeniyle yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, davalı limited şirketin yasal ve zorunlu organlarının yokluğu nedeni ile yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı TMK’nın 427/4. maddesi olup, bir tüzel kişinin gerekli organlarından yoksun kalması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması durumunda yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. Tarafların … Ltd. Şti’nin %50’şer paylı ortakları oldukları ve şirketi münferiden temsile yetkili iken davacının temsil yetkisinin 21/05/2017 tarihinde, davalının temsil yetkisinin ise 24/04/2019 tarihinde sona erdiği; davacı tarafça Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/483 E. Sayılı dosyasıyla açılan davada, TTK 410/2 maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağırma izni verilmesinin talep edildiği, mahkemece 03.08.2019 günlü genel kurul toplantısı yapıldığı ve davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği; 03/08/2019 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantı tutanağına göre, herhangi bir karar alınmadan toplantının sonlandırıldığı; yargılama sırasında ibraz edilen 20/02/2020 tarihli toplantı tutanağına göre ise, işbu dosyada davacı vekilince, toplantı çağrısının usulüne uygun olmadığı, gündem maddelerinin kabul edilmediği belirtilerek muhalefet şerhi konulduğunun tutanak altına alındığı, toplantıda herhangi bir karar alınmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de belirtildiği üzere, her ne kadar davanın, şirket tüzel kişiliği aleyhine yöneltilmesi gerekmekte ise de, iki ortaklı şirketin diğer ortağına husumet yöneltilerek dava açıldığından taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilmiştir. (Emsal: Yargıtay 11 HD 2016/459 Esas 2016/384 Karar) Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, davacı ve davalının … Ltd. Şti.’ndeki münferiden temsil yetkilerinin dava tarihinden önce sona erdiği, TTK.617/3 maddesi yollamasıyla limited şirketler yönünden de uygulama alanı bulan TTK.410 maddesi gereği, davacının görev süresi dolsa bile, genel kurulu toplantıya çağırabileceği ve temsilci seçilmesine ilişkin hususların karara bağlanmasını sağlayabileceği düşünülebilir ise de, genel kurulu toplantıya çağırma izni verilmesi talebiyle açılan dava sırasında ve işbu dosyada yapılan yargılama sırasında şirket ortaklarının, şirkete müdür tayini (temsilci) için iki kez ortaklar kurulu toplantısı yaptıkları, ancak herhangi bir karar alınamadığı görülmekle, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, karar alınamamasına kimin sebebiyet verdiği onuca etkili olmadığı gibi iddianın ileri sürülüş şeklinde usule aykırılık bulunmadığı, şirket aleyhine başlatılıp devam eden icra takibinin varlığı da dikkate alındığında, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.