Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1468 E. 2023/2050 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1468 Esas
KARAR NO: 2023/2050 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/909 Esas – 2021/351 Karar
TARİHİ: 22/04/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket tarafından, davalı ile olan ticari ilişkisi gereği USD bazında satış yapıldığını ve döviz kuru baz alınarak fatura düzenlendiğini, ödenen paranın fiili ödeme günündeki kur üzerinden USD’ye çevrilerek davalının borcundan mahsup edildiğini, bu ticari ilişki kapsamında müvekkilinin davalıdan 66.278,81 USD alacaklı olduğunu, bu alacağın ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde takibe itiraz ettiğini, itirazların haksız olduğunu beyanla davalı itirazın iptaline, takibin devamına ve davalıdan %20 icra inkar tazminatı tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; İcra Dairesi ve Mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki ilişkide USD üzerinden alım satım yapılacağına ilişkin ne yazılı, ne de sözlü bir sözleşme bulunmadığını, davacının TL üzerinden satış yaptığını, faturaların da TL’ye çevrilerek düzenlendiğini, faturalarda yabancı paranın TL karşılığı olduğuna dair bir kayıt olmadığını, ayrıca müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemelerin TL olarak yapıldığını, davacı tarafından da bu durumun kabul edildiğini, davacı tarafından düzenlenen bir kur farkı faturasının da olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 22/04/2021 tarih ve 2018/909 Esas – 2021/351 Karar sayılı kararında;”Dava; İİK’nun 67. Madde gereğince açılan itirazın iptali davasıdır. Tarafların karşılıklı dilekçeleri ve beyanlarından aralarındaki akdi ilişki ihtilafsız olup; taraflar arasındaki ihtilaf, takip esnasında davacının davalıdan bir alacağının bulunup bulunmadığı; bir alacağı varsa bunun dolar olarak istenip istenemeyeceği hususunda toplanmaktadır. Mahkememizce ilk celsede öncelikle icra takibine yapılan yetki itirazın bilahare mahkemenin yetkisine yapılan itirazı ele alınmış; taraflar arasındaki ihtilaf belirlenmeden önce yapılan incelemede, BK 89 madde gereğince, taraflar arasındaki akdi ilişkinin ihtilafsız olduğu ve davanın bir miktar mal bedeline ilişkin olması nedeniyle davacının ikametgahındaki icra dairesi ve mahkememizinde yetkili olduğu nazara alınarak icra dairesinin ve mahkememizin yetkisine yapılan itirazlar reddedilmiş; davanın esasına girilmiştir. Davacı, davalı aleyhine yaptığı icra takibinde cari hesap alacağına dayanarak 66.278,81 USD’nin ödeme günündeki döviz kuru üzerindeki karşılığı ayrıca bu tutara takip tarihinden itibaren merkez bankasınca döviz hesaplarına uygulanacak en yüksek mevduat faiziyle tahsili için takip başlatmıştır. Davacının icra takibi dayanağı cari hesap alacağına ilişkin olup, bu nedenle hem İstanbul’da davacı kayıtları hem de talimat yoluyla Denizli’deki davalı kayıtları inceletilmiştir. Davacı taraf, teslim edipte bedelini almadığı / eksik aldığı emtia bedellerine yönelik icra takibi başlatmıştır. Bu nedenle, öncelikle mal teslim ettiğini davacı ispatlamalıdır. Bu çerçevede yapılan incelemede, davacı kayıtlarına göre, davacının kayıtları iddiasını doğrulamakta olup, takip tarihi itibariyle davacının 2017 yılından bakiye 78.784,54 USD alacağının bulunduğu, bunun 2018 yılına devrettiği; davacının 2018 yılında da davalı tarafa 108.359,04 USD tutarlı 24 adet fatura kestiği; toplam alacağın bu şekilde 187.143,63 USD’ye yükseldiği; takip tarihine kadar davalıdan 121.101,26 USD tahsil etmesinden ötürü de 66.042,37 USD alacaklı olduğu belirlenmiştir. İncelenen davalı kayıtları sonunda, Denizli’de hazırlatılan rapor ve ek 1 – ek 2 raporlarında da davalı kayıtlarına göre, davacının alacağının 176.613,88 TL olduğu belirlenmiştir. Davalı kayıtları üzerinde yapılan bu incelemeye davacı vekili itiraz ederek Denizli’den alınan kök raporda ” ters kayıt ” olarak yapılan düşmenin geçerli bir sebebinin bulunmadığını, bu miktarın düşülmesinin hata olduğunu bildirmesi üzerine bu husus davalı vekilinden sorulmuş, davalı vekili de, ” ters kayıtı ” mevcut değilken yapılan deftere kayıt sebebiyle oluşan rakamın ortadan kaldırılması için yapılan bir kayıt olduğunu, bu nedenle kendi kayıtlarında görülen bedele ilave edilecek bir bedel olmadığını bildirdiği görülmüş; bu sebeple ters kayıt yönünden bilirkişiden ek rapor alınmış olup; bilirkişi ek raporundan da anlaşılacağı üzere, davalının yevmiye kayıtlarında 320.01.002 davacı şirketin hesabın alacağına 41.195,93 TL olarak ” bir tahsilat kaydının ” girildiği; bilahare yevmiye defterinde aynı numara ile gösterilen davacının kaydından 48.569,65 TL’nin ” kredi kartı ödenen ” şeklinde kayıt altına alınıp, ters kayıt işleminin gerçekleştirildiği, böylece ters kayıt işleminde bile tahsilatta ters kayıt işlemi arasında 7.373,73 TL fark yaratıldığı belirlenmiş olup; rapor ve bu kayıtların birlikte değerlendirilmesinde, davalı vekilininde kabulünde olduğu gibi davacımıza ait olmayan bir kredi kartının ödemesinin yanlışlıkla ” davacı lehine yapılan bir ödemeymiş ” gibi ve 48.569,65 TL olarak girilip, davacı alacağından düşüldüğü belirlenmiş, bu nedenle bu kayıt nazara alınmak suretiyle davalı defterine göre davacı alacağının takip tarihinde 176.613,88 TL olarak davalı kayıtlarında yer aldığı nedeniyle; bu 176.613,88 TL’ye 48.569,65 TL eklenmek suretiyle davalı kayıtlarına göre davacının takip tarihindeki alacağı 225.183,53 TL olarak belirlenmiştir. Her ne kadar davacı kayıtları üzerinde rapor hazırlayan bilirkişi takip tarihindeki USD değerini 3.3523 olarak göstermiş ise de, gerek Denizli’deki bilirkişinin tespiti gerekse internet üzerinden mahkememizce yapılan inceleme sonunda takip tarihindeki USD kurunun 3.3523 değil 4.5600 TL olduğu belirlendiğinden 225.183,53 TL’nin USD karşılığının 49.382,35 USD olduğu tespit edilmiş; icra takibinin davalı kayıtları nazara alınarak ve davacının cari hesap alacağının ancak davacı kayıtlarına göre teslim edildiği sabit olan mallar üzerinden doğabileceği nazara alınarak bu miktar üzerinden takibin devamına karar verilmiş; Mahkememizce, davacının bu alacağını USD üzerinden isteyip isteyemeyeceği de taraf kayıtları üzerinde inceletilmiş; Denizli’de yapılan incelemede görevlendirilen bilirkişi taraflar arasındaki ödemelerin %15 kadarlık kısmının USD üzerinden gerçekleştiği, bunun USD üzerinden ödemenin teamül haline geldiğini gösterecek bir rakam olmadığını bildirmişse de; İstanbul’da kayıt inceleyen bilirkişi raporunda da irdelendiği üzere, sırf bu olayda davalının kestiği iade faturalarının da USD üzerinden kesildiği; bu nedenle taraflar arasındaki bu takip konusu alacağa ilişkin miktarın USD üzerinden istenebileceği kabul edilerek hüküm oluşturulmuş; Mal teslimine ilişkin alacak likit olduğundan hüküm altına alınıp, haksız bulunan itiraz miktarı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmek gerekmiş; Tüm bu gerekçeler nazara alınarak aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkeme tarafından tesis edilmiş hükme, yalnızca davalıya ait ticari defter ve kayıtlarının incelendiği Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinden 2019/216 T. no ile aldırılan ek bilirkişi raporunun esas alındığını, fakat davalı tarafın, yargılama sürecindeki iddialarıyla paralel olarak, müvekkili tarafından kendisine kesilmiş tüm faturalar ile tahsilatları, TL üzerinden ticari defterine işlediğini, Yerel mahkeme tarafından yapılmış bu tercihin, kendi içerisinde çelişki barındıran bir hüküm tesisine sebebiyet verdiğini, müvekkili ticari defter ve kayıtlarına göre davalıdan 66.042,37 USD alacaklı iken, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre, müvekkilinin davalıdan 225.183,53 TL (49.382,35-USD) alacaklı olduğunun görüldüğünü, taraflar arasındaki ticaretin USD endeksli olduğunu, bu durumun yargılama sürecinde peyderpey yaptıkları delillendirmeler ile Yerel Mahkeme tarafından isabetli bir şekilde ortaya konulduğunu, bu anlamda; davalı tarafın kestiği iade faturalarının USD faturası olması, tarafların faaliyetlerini sürdürdüğü bilişim sektöründeki ürünlerin çoğunun ithal ediliyor olması, dolayısıyla USD kurunun sektörün her kademe ve bileşenlerinde hakim olması, piyasada bu alanda faaliyet gösteren aktörlerin tamamının USD üzerinden işlemlerini yapması, kur bilgilerinin de yer aldığı fatura ve ödeme belgelerinin varlığını ifade etmenin gerekli olduğunu;Defterlerini 7 yıla dayanmış bu USD ödemesi teamülü üzerine tutan müvekkili şirketin şu yöntemi uyguladığını; USD kuru üzerinden kesilen USD alacağı faturaların, ticari defterlere TL olarak işlendiğini, bu itibarla davalı taraftan da, USD yahut TL fakat mutlaka güncel USD kuru temelli bir ödeme beklendiğini ve tahsilatların da ticari defterlere bu şekilde kaydedildiğini, müvekkilinin ticari defter ve kayıtları usulüne uygun olarak tutulmuş olup lehine kuvvetli bir delil teşkil ettiğini, Yerel Mahkemenin, niçin müvekkilinin değil de davalı tarafın defterlerini muteber kabul edip hükme esas aldığına dair herhangi doyurucu bir izahatinin bulunmadığını;Huzurdaki davada müvekkilinin USD ticareti temelli tuttuğu defteri ile davalının kur değişiminden etkilenmeyecek şekilde TL esas alınarak tuttuğu defteri arasında 16.660,02 USD’lik bir fark oluştuğunu, istinafın bu tutara dair olduğunu, esas ve talimat dosyasından alınan bilirkişi raporlarında aynı fatura ve ödeme belgelerinin incelendiğini fakat buna rağmen 16.660,02 USD tutarında bir bakiye alacak farkı oluştuğunu, bu farkın sebebinin müvekkili tarafından kesilen faturaların davalı tarafından belirli bir süre içinde peyderpey ödenmesi ve bu esnada kur değerlerinin sürekli artış göstermesi olduğunu, söz gelimi 1000 USD fatura kesen müvekkilin ödemesini ödemenin peyderpey yapıldığı tüm tarihlerdeki güncel kur değeri üzerinden ve yine 1000 USD olarak geri alma beklentisinde olduğunu, USD teamüllü ticaretin gereği de bu olup, bakiye 16.660,02 USD’nin sürekli artış gösteren kura rağmen davalı tarafın kur farkını dikkate almayan TL bazlı ödemelerinden kaynaklandığını, bir başka deyişle davalı tarafın kendisine USD üzerinden fatura edilen tutarları peşin değil taksitli olarak ve TL bazında ödediği için, ticari defterler arasında böyle bir fark oluştuğunu beyanla İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/909 E. ve 2021/351 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılıp yeniden yargılama yapılarak davanın işbu talepleri doğrultusunda tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD üzerinden alım satım yapılacağına ilişkin olarak dosya kapsamı içinde ne yazılı, ne de sözlü bir sözleşme bulunmadığını, davacının Türk Lirası üzerinden müvekkiline satış yapmakta ve satım konusu mallara ilişkin olarak faturaların da davacı tarafından Türk Lirası cinsinden düzenlemekte olduğunu, faturalarda yabancı paranın Türk Lirası karşılığı olduğuna dair bir kayıt da bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemelerin Türk Lirası olarak yapıldığını, davacı tarafından bu durumun kabul edildiğini, davacı tarafından müvekkiline düzenlenen bir kur farkı faturasının da bulunmadığını;Tüm dosya kapsamı, Yargıtay kararları ve alınan bilirkişi raporları göz önüne alındığında taraflar arasındaki ödemelerin dövizli işlem olarak teammül oluşturmadığının sabit olduğunu, Mahkemece kısmen kabul kısmen red kararı verilirken “Takibin 49.382,35 USD üzerinden ve bu miktara takip tarihinden itibaren ve takip talebinde belirtilen faiz oran ve cinsi ile faiz uygulanmak suretiyle devamına,” şeklinde yabancı para üzerinden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca Yerel Mahkemenin; “225.183,53 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine..” karar verdiğini, gerekçe olarak da “Mal teslimine ilişkin alacağın likit olmasını” gösterdiğini, kabul etmemekle birlikte davanın kısmen kabul kısmen red olarak sonuçlandığını, bu durumun dahi alacağın likit olmadığını gösterdiğini, inkar tazminatına hükmedilmesinin koşullarının oluşmadığını, verilen kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu;Mahkemece verilen kararı kabul etmemekle birlikte hüküm verilirken davacı lehine %20 inkar tazminatına karar verilirken, reddedilen kısım için taraflarına %20 kötü niyet tazminatı yönünde karar verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye hesap alacağına dayalı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 66.278,81 USD alacağın, ödeme günündeki döviz kuru üzerinden karşılığının ödenmesi talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takibin durduğu, davacının eldeki davada, davalı ile aralarında USD döviz kuru üzerinden gerçekleştirilen ticari alım satım ilişkisi olduğunu, davalı adına düzenlenen faturalarda döviz kurunun gösterildiğini, davalının da ödeme yaparken dekontta döviz kuruna yer verdiğini, ayrıca iade faturalarını da USD üzerinden düzenlediğini beyan ederek itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiği, davalının, taraflar arasındaki ticari ilişkinin TL üzerinden yürütüldüğünü, davacının herhangi bir kur farkı faturası düzenlemediğini, alım satımın USD üzerinden olacağına dair yazılı bir sözleşme olmadığı gibi teamül de olmadığını savunduğu, Mahkemece yukarıda açıklandığı üzere davacının, davalının ticari defterlerindeki TL tutar kadar alacaklı olduğunun kabulü ile bu alacağın takip tarihindeki kur üzerinden USD karşılığı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı taraf vekillerinin istinaf başvurusunda bulundukları anlaşılmıştır.Mahkemece davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak alınan bilirkişi raporunda; davacının davalı ile olan ticari ilişkisini defterlerine hem TL, hem de USD cinsinden kaydettiği, davacının düzenlediği faturalarda kur karşılığı USD tutarının gösterildiği, davalının da yaptığı ödemelerde ödeme tarihindeki USD kuruna yer verdiği, buna göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD üzerinden gerçekleştirildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacının defterlerinde takip tarihi itibariyle Türk Lirası hesapta 143.514,42 TL, USD hesapta ise 66.042,37 USD tutarında alacaklı olduğu ve bu alacağın tahsilini talep edebileceğinin tespit edildiği görülmüştür. Davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen raporda ise; taraflar arasındaki ticari ilişkinin defterlere TL olarak kaydedildiği, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 176.613,88 TL alacaklı olduğu, davalının yaptığı toplam ödeme miktarının dövizli ödeme oranının %15,15 olduğu, tarafların birbirleri adına düzenlediği faturalarda döviz kur bilgisi ile fatura döviz tutarının yer aldığı, faturalara karşı süresi içerisinde herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, bu nedenle faturalı işlemlerin dövizli fatura olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespit edildiği, bundan sonra Mahkemece davalının ticari defter ve kayıtlarına göre rapor düzenleyen bilirkişiden, davacının düzenlediği hangi faturaların ve davalının hangi ödemelerin defterlerinde kayıtlı olduğunun tespiti hususunda ek rapor ve ek rapora göre davalının defterlerinde kayıtlı olup davacının itiraz ettiği 9 adet ödeme ile ilgili ters kayıt ve düzeltme işlemi yapılıp yapılmadığı konusunda ikinci kez ek rapor alındığı görülmüştür. Mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda da taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD cinsinden yürütüldüğü yönünde görüş bildirildiği, öte yandan davacının kendi ticari defterlerindeki TL kayıtlara göre de davalıdan alacaklı olduğu, tarafların ticari defterleri arasında takip tarihi itibariyle mevcut TL alacak yönünden farkılık bulunduğu, bu farklılığın neden kaynaklandığının alınan bilirkişi raporlarından anlaşılamadığı, davacı tarafın takipteki talebinin, taraflar arasındaki ticari ilişkinin USD cinsinden yürütüldüğü ve ödemelerin USD cinsinden yapılacağına dair bir uygulama olduğundan bahisle takip tarihindeki bakiye USD hesap alacağının tahsili olduğu, defterlerindeki bakiye TL alacağın takip tarihindeki kura göre USD karşılığının talep edilmediği, Mahkemenin taleple bağlı olduğu, buna göre TBK’nın 99. maddesi de nazara alınarak öncelikle taraflar arasındaki ticari ilişkinin hangi para birimi üzerinden yürütüldüğü, buna göre davacının ticari defterlerinde USD üzerinden kayıt tutmakta haklı olup olmadığı, USD cinsinden tutulan hesapta, düzenlenen faturalar ile yapılan ödemelerin tarihleri itibariyle TCBM kurları nazara alınarak, yapılmış alacak ve borç kayıtlarının doğru olup olmadığı, davacının USD cinsinden tuttuğu hesaba göre ne miktarda alacaklı olduğu, aksi halde tarafların defterlerindeki TL kayıtlardaki farklılığın neden kaynaklandığı, davacının TL cinsinden alacak talep edebileceğinin kabul edilmesi halinde ne miktarda alacaklı olduğunun tespiti konusunda mali müşavir bilirkişiden ek rapor alınması ve bundan sonra taleple bağlı kalınarak bir karar verilmesi gerekirken, taraflar arasındaki ticari ilişkinin TL cinsinden yürütüldüğü ve takip tarihinde davalının defterlerine göre davacının TL alacaklı olduğu kabul edilerek, bu alacağın takip tarihindeki kur üzerinden USD’ye çevrilmesi ve bu miktar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Mahkemece açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınması ve alınacak raporun tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu ile davalı vekilinin bu kısma yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/04/2021 tarih ve 2018/909 Esas – 2021/351 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davalının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.