Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1458 E. 2023/2047 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1458 Esas
KARAR NO: 2023/2047 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/121 Esas – 2021/346 Karar
TARİHİ: 15/04/2021
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı borçlu şirket ile müvekkili arasındaki ticari ilişkilerinden dolayı cari hesap işlemlerinden doğan ödemelerin yapılmadığını, müvekkili davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini ancak bedellerini tahsil edemediğini, davalıya mutabakat metni gönderildiğini ancak davalının cevap vermediğini, söz konusu alacağın tahsili amacıyla görüşmeler yapıldığını, davalı tarafın ödemeden imtina etmesi sonucu aleyhine 14.03.2019 tarihinde İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının 25.03.2019 tarihinde takibe itiraz ettiğini ve İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının itirazı alacağı geciktirmeye yönelik, haksız ve kötü niyetli olduğundan, itirazın iptalini talep etme zorunluluğu olduğunu, takip talebinde alacağın nedeni olarak cari hesaptan doğan 103.795,19 TL tutarlı muhtelif faturadan kalan alacak bakiyesinin gösterildiğini, 01.01.2019 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurma şartı olması nedeniyle 09.04.2019 tarihinde arabuluculuğa başvurularak görüşmelerin yapıldığını ve 03.05.2019 tarihli son tutanakla anlaşmanın sağlanamadığını beyanla davalı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalı yanın %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirket sektöründe kademeli bir şekilde yükselmekte olup, uluslararası çapta ticari faaliyetini sürdürdüğünü, davacı ile müvekkili arasındaki uyuşmazlığın, şirketlerin ortakları arasındaki eskiden kalan anlaşmazlıklardan kaynaklandığını, müvekkili şirketin ortaklarından … davacı şirketteki ortaklığından ayrılmak istediğini, bundan sonra davacı şirket ortağı … hisseleri dava konusu faturalarda bahsi geçen makinelerin … tarafından kurulacak yeni şirkete devredilmesi ve bir miktar para karşılığında devraldığını, makinelerin … teslim edilmediğini, buna rağmen bir de fatura bedellerinin tahsili için icra takibi yapıldığını, takibin ve davanın haksız olduğunu beyanla reddine, davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2019/121 Esas – 2021/346 Karar sayılı kararında;”Dava; hukuki niteliği itibariyle, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. Somut olayda; taraflar arasındaki uyuşmazlık, ticari mal alım satımından kaynaklanan fatura alacağının bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır. Davacı taraf davaya konu mal teslimini, Davalı taraf fatura içeriğindeki mal ve hizmetin karşılığını teslim edilmediğini ileri sürmektedir. Faturanın içeriğindeki mal ve hizmet tesliminin ispat yükü davacı üzerinde olduğu görülmektedir.Ödeme olgusunun ispat yükü davalı üzerindedir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve belirlenen inceleme gününde defterlerin incelenmek üzere hazır edilmesi istenmiş ve taraflara ihtaratlı kesin süre verilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davacı şirket defterlerini süresi içinde sunmuştur. Taraf şirketlere ait vergi dairesi kayıtları FORM BA-FORM BS celp edilerek bilirkişi heyetince inceleme yapılmıştır.SMM Bilirkişi raporunda ;Davact tarafın dosya ekinde bulunan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içinde yaptırıldığı, defter kayıtlarının dayanağı belgelerle uyumlu olduğundan 6102 sayılı T.T.K 64-65-66 maddelerine göre sahibi lehine kesin delil olma özelliğine haiz olduğu,Dava konusu faturaların,davalı firmanın (BA)formlarında yer alması ile malın satın alındığı ve ticari defter kayıtlarında yer aldığı,Davacı şirket ile davalı şirket arasında herhangi bir hizmet sözleşmesi olmadığından, ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak değerlendirildiği, takibe konu olan faturaların ve bu faturaların defter kayıtlarında yer almış olması, iki taraf arasında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu,Takibe konu olan 103.795,21 TL.nın, fatura muhteviyatı hizmetin davalıya teslim edildiği ve fatura muhteviyatına ve bedeline davalı tarafından herhangi bir itiraz yapılmadığından dolayı, 6102 sayılı T.T.K. 21/2 maddesine göre 8 gün içinde itiraz edilmeyen fatura muhteviyatının kabul edilmiş olduğu,Davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 103.795,21 TL. tutarında ana para alacağının olduğu bu tarihten sonra da davalı tarafından davacıya yapılmış bir ödeme kaydının bulunmadığı,Davalı taraf defterlerini, bilirkişi incelemesine ibraz edilmediğinden, açılış ve kapanış tasdikleri yasal süresinde yapılmış,dayanağı belgelerle uyumlu olan davacı tarafın defter kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği,Davalı şirketin takip konusu faturalar muhteviyatı hizmeti alamadıkları veya bahsi geçen faturaların kendilerine tebliğ edilmediği şeklinde bir itirazın bulunmadığı,bu sebeple bahse geçen fatura bedellerinin davacı tarafa ne şekilde ödendiğinin ispat külfetinin davalı tarafa ait olduğu,Davacı şirketin davalı şirketten toplam 103.795,21 TL. tutarlı ana para alacağı için,taraflar tacir olduğundan ticari işlerde temerrüt faiz için öngörülen Avans faiz oranı yıllık üzerinden ve icra takip tarihi olan 14.03.2019 tarihinden dava tarihi olan 13.09.2019 tarihine kadar hesap edilecek faiz hesabıyla,(dava tarihinden sonraki faiz hakları saklı kalmak üzere) 103.795,21 TL. asıl alacak, 10.148,00 TL. ise faiz olmak üzere toplamda 113.943,21 TL. Olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirdiği görülmüştür. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır(229.md).Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami ”yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.(231/5.md)6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır.Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.(6102 sayılı TTK21/1)Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde ,faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.(6102 sayılı TTK21/1) Somut olayda taraf şirketlere ait vergi kayıtları FORM BA -BS incelemesinde ; davacının davalı adına düzenlemiş olduğu aylık bildirim limiti üstünde kalan tüm faturaları, davacının Form BS ile ilgili vergi dairesine bildirdiği, davalı firmanın (BA) formlarında yer alması ile faturaya konu malın satın alındığı ve ticari defterlere kayıtlı olduğunu, ayrıca davalının ilgili faturalara yasal süre içerisinde itiraz etmediği, iade faturası düzenlemediği anlaşılmaktadır. Davalı taraf içeriğine itiraz etmediği faturaları kabul etmiş sayılmakta olup , davacıya yapılan ödeme olup olmadığına ilişkin davalının dosya arasında savunma ve belgesi de bulunmamaktadır.İşlemiş faize yönelik talep yönünden yapılan incelemede davacının takip tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair herhangi bilgi ve belge dosyaya sunmadığı anlaşıldığından takip öncesi faize yönelik talebin reddine karar vermek gerekmiştir.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemece verilen kararın, kısmen usul ve yasaya aykırı şekilde verilmiş olması nedeniyle bazı hususlar bakımından istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, 20.04.2021 tarihinde yazılan gerekçeli kararda İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında takibin 103.795,21 TL asıl alacak ve işleyecek faiz yönünden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek yasal faiz üzerinden devamına karar verildiğini, davaya konu icra takibinin tarafları tacir olduğu gibi icra takibinin dayanağı olan faturaların da ticari nitelikte olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğunun da bilirkişi raporunda sabit olduğunu, takip tarihinden itibaren yasal faiz yerine her bir fatura için vade tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerektiğini;Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. maddesinde; “ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer. anılan maddenin devam fıkrasındaki düzenlemeye göre; borçlu, faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır.” düzenlemesinin yer aldığını; Somut olayda müvekkilinin farklı tarihlerde malları ve mallara ilişkin faturaları tanzim ederek davalıya teslim ettiğini, devamında davalının bu faturaları BA-BS formlarına kaydettiğini, malların ve mallara ilişkin faturaların teslim tarihini izleyen otuz günlük sürenin sonunda ihtara gerek kalmaksızın davalı tarafın temerrüde düştüğünü ve müvekkilinin bu tarihten itibaren temerrüt faizine hak kazandığını, bununla birlikte, Türk Ticaret Kanunu m.1530/7 uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hallerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın her yıl Ocak ayında ilan edeceğini, faiz oranının, 04/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’da öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olması gerektiğini;Somut olayda, taraflar arasında bir sözleşme ya da geç ödemelere ilişkin temerrüt faizi oranı hususunda bir anlaşma bulunmadığını, dolayısıyla uygulanacak temerrüt faizine bu maddeye atıf ile her yıl başında yayımlanan Mal ve Hizmet Tedarikinde Alacaklıya Yapılan Geç Ödemelere İlişkin Temerrüt Faiz Oranının Tespiti Hakkında Tebliğ doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin alacaklı olduğuna karar verilen faturaların 2018 yılı içerisinde temerrüte düştüğünü ve işbu dilekçe tarihine kadar tahsil edilemediğini, anılan kanun maddeleri ve tebliğ doğrultusunda müvekkilinin alacaklı olduğu faturalara davalının temerrüte düştüğü günden itibaren 2018 yılında uygulanacak %10,75 faiz oranı, 2019 yılında uygulanacak %21,25 faiz oranı, 2020 yılında uygulanacak %15,00 faiz oranı, 2021 yılında %18,25 faiz oranı uygulanması gerektiğini, huzurdaki dosyada müvekkilinin, tacir olduğu, ticari iş gereği mal ve hizmeti sunduğu ancak alacağını tahsil edemediği tespit edilmiş olmasına karşılık müvekkilinin alacağına takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin Türk Ticaret Kanunu’na açıkça aykırılık teşkil ettiğini, Yerel mahkemenin faize ve faizin işletileceği tarihe ilişkin kararının bozulması gerektiğini;İşbu dava açılmadan önce taraflarınca ticari işlerde dava şartı olan zorunlu arabuluculuk faaliyetlerine katılım sağlanmış olup arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlandığını, AAÜT madde 16/2-c uyarınca arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde avukatın maktu ücrete hak kazandığını, ancak bu ücretin asıl alacağı geçemeyeceğini, davalı taraf ile anlaşmaya varılamadığına dair taraflarca imzalanan son tutanağın dosya kapsamında mevcut olduğunu, arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle AAÜT madde 16/2-c gereği arabuluculuk taraf ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken Yerel mahkemece söz konusu talebin dikkate alınmadığını ve nihayetinde bu hususta bir karar verilmediğini, BAM İstanbul 28. H.D. 2019/422 E., 2019/3214 K., 26.12.2019 K.T.kararda da bölge adliye mahkemesi merciinin arabuluculuk vekalet ücretine hükmettiğinin görüleceğini, bahsi geçen sebepler yönünden inceleme yapılarak söz konusu hususlar yönünden kararın bozulması gerektiğini beyanla Yerel mahkemece verilen kararın kaldırılması ile talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketin ortaklarından … davacı şirket … Limited Şirketi’nin de eski ortağı olduğunu, müvekkili şirketin ortaklarından … … Limited Şirketi’nin halihazırda tek ortağı ve yetkilisi olan … ile ticari olarak anlaşamamasından ötürü şirketten ayrılmak istediğini ve bu isteğinin … tarafından da kabul gördüğünü, … bunca zaman emek verdiği ve mesai harcadığı şirketten ayrılırken tüm bu emek ve mesaisinin karşılığında dava konusu faturalarda bahsi geçen makinelerin kendisi tarafından kurulacak olan yeni bir firmaya devredilmesi ve buna ilaveten bir miktar daha para ödemesi yapılması karşılığında, kendisine ait hisselerin … devri konusunda … ile anlaştığını; Devam eden süreçte davacı …’ın yetkilisi ve sahibi olan … eski ortak ve davalı müvekkili şirketin şimdiki ortağı olan …, sözleştikleri doğrultuda ödeme yaptığını, dava konusu faturaları tanzim ettiğini ancak söz konusu makine ve malzemeleri teslim etmediğini, bununla da kalmayarak, sözleşme doğrultusunda makineleri teslim etmemiş olmasına rağmen tek taraflı olarak tanzim ettiği faturaları dayanak göstererek müvekkili şirkete karşı icra takibi başlattığını, tüm yargılama süreci boyunca; faturalarda bahsi geçen makinelerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, dosyada mübrez ne bir sevk irsaliyesi kağıdı ne de bir mal kabul tutanağı olmadığını, davacının dayanak gösterdiği faturaların bağlayıcı olduğunun kabul edilmesi için fatura konusu işle alakalı taraflar arasında bir sözleşme olduğunun ve uyuşmazlık konusu işin kabul edilebilir yeterlikte teslim edildiğinin yüklenici tarafından kanıtlanmış olması gerektiğini, davacının tek taraflı fatura tanzim etmiş olmasının ve müvekkili şirketin bu faturaya itiraz etmemiş olmasının söz konusu makinelerin teslim edildiğinin kabulü anlamı taşımadığını, davacı taraf ile müvekkili arasında herhangi bir cari hesap ilişkisi olmadığını, çünkü taraflar arasında ticari bir alacak-verecek ilişkisi olmadığını defalarca ısrarla belirtmiş olmalarına rağmen hem Yerel mahkeme tarafından hem de bilirkişi tarafından bu meramların dikkate alınmadığını, bu sebeple HMK madde 27’de düzenlenmiş olan hukuki dinlenilme hakkına yönelik çabalarının sonuçsuz kaldığını ve nihayetinde Yerel mahkemenin somut hukuki bir dayanağı olmayan, hukuka aykırı bir karar verdiğini; Davacı şirketin, müvekkiline teslim etmesi gereken makineleri teslim etmediğini, teslim ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2007/2029 Esas – 2008/1483 Karar sayılı kararının bu husus üzerine olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğu hususunun mahkeme ve bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını, bilirkişinin raporunda dosyada mübrez herhangi bir sevk irsaliyesi veya teslim evrakı olmamasına rağmen makinelerin teslim edildiğinin kabul edilmesi yönünde hukuken izahı mümkün olmayan bir görüş bildirdiğini, yine aynı bilirkişi raporunda TTK m.21/2’ye atıfla 8 gün içerisinde itiraz edilmeyen faturanın muhteviyatının kabul edilmiş sayıldığını belirterek müvekkili şirketin itiraz etmediği dava konusu faturaların muhteviyatını kabul ettiğine yönelik görüş bildirdiğini; Türk Ticaret Yasasının 21/2 maddesindeki “aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde” ifadesinden kastın, faturaya itiraz edilebilmesi için geçecek sürenin başlangıç tarihini tespit etmek olduğunu, bu tespitin yapılabilmesi için faturanın karşı taraf tarafından alındığının ispatı gerektiğini, karşı tarafa faturanın çeşitli şekillerle verilebileceğini, bunun için verilebilme çeşitleri ile içinde bulunulan yörenin şartlarına göre hareket edebilme olanağı bulunduğunu, burada önemli olanın faturanın karşı tarafın eline geçtiği, diğer bir tanımla karşı taraf tarafından teslim alındığı tarihin tespiti olduğunu; Ayrıca irsaliyeli faturaların, malın tesliminde karşı tarafa verildiği ve malı alan tarafından irsaliyeli faturanın altındaki malı teslim alan yerinin, faturayı teslim alan tarafından imzalandığını da göz önüne alarak, irsaliyeli faturanın karşı taraf tarafından imzalanarak alındığı tarihin, yasada gösterilen 8 günlük sürenin başladığı tarih olduğunu, Yargıtay’ın bu konu hakkında müstekar içtihadlarının da bu yönde olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2004/7832 Karar Numarası: 2005/4738 Karar Tarihi: 05.05.2005) (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2009/4384 Karar Numarası: 2009/5499); Sırf bu hususun bile söz konusu bilirkişi raporunun dikkate alınamayacak mahiyette düzenlendiğini izaha yettiğini, hal böyleyken bilirkişi raporuna bu sebeple olan itirazlarının dahi ilk derece mahkemesi tarafından ısrarla dikkate alınmadığını, tüm bu açıklamalar ışığında, davacı tarafın taraflar arasındaki sözleşme gereği müvekkiline teslim etmeyi taahhüt ettiği makineleri teslim etmeyerek müvekkili şirketi ciddi zarara uğrattığını, bununla da kalmayıp müvekkili şirketi daha da zarara uğratmak gayesiyle tek taraflı olarak tanzim ettiği faturaları dayanak göstermek suretiyle müvekkili şirketten haksız kazanç elde etmeye çalıştığının açık olduğunu beyanla İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/121 E., 2021/236 K. sayılı hükmünün icrasının geriye bırakılmasına, istinaf talebinin kabulüne, Yerel mahkemece verilen hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili talebiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı taleplerine ilişkindir. Davacı tarafından, davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile, asıl alacak 103.795,19 TL, işlemiş faiz 7.024,80 TL olmak üzere toplam 110.819,99 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, davacı eldeki dava ile takip konusu faturalarda yer alan makineleri davalıya teslim ettiğini ve fakat davalının fatura bedellerini ödemediğini beyan ederek itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraf, faturalara konu makinelerin davacı ve davalı şirket ortakları arasındaki hisse devri karşılığında teslim edilmesi gerekirken edilmediğini, fatura konusu alacağın mevcut olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre; davacının ticari defterleri ile taraflarca ilgili dönemde bağlı oldukları vergi dairesine sunulan BA-BS formları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda; davacının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerinde davalı adına düzenlenen faturaların kayıtlı ve davacının kendi defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 103.795,21 TL alacaklı olduğunun, davalının ticari defterlerini incelemeye sunmadığının, bununla birlikte davacının 2018 yılı BS formu ile davalıya kdv hariç 165.022,00 TL’lik mal satışı yaptığını, davalının da aynı şekilde 2018 yılı BA formu ile davacıdan 165.022,00 TL tutarında mal aldığını beyan ettiğinin tespit edildiği, takip ve dava konusu faturaların 2018 yılına ait ve takipte talep edilen alacağın taraflarca BA-BS formları ile bildirilen tutarların altında olduğu, buna göre faturaların davalı tarafından tebliğ alındığı ve süresi içerisinde herhangi bir itiraza uğramayan fatura içeriklerinin kesinleştiği, davacının fatura miktarı olan 103.795,19 TL yönünden alacağını ispat ettiği, davalı tarafın malların hisse karşılığı alındığı, teslim edilmediği ve alacağın bulunmadığına yönelik savunmasını ispata yarar bir delil sunmadığı, öte yandan dava ve takip konusu faturalar üzerinde vade tarihi olmadığı gibi, faturalar davalıya tebliğ edilmiş olmakla birlikte hangi tarihte tebliğ edildiğini ispata yarar bir delil de bulunmadığı, TTK’nın 1530. maddesinin yalnızca tedarik sözleşmelerinde uygulanabileceği, somut olayda ise tacirler arası tedarik sözleşmesinden doğan bir uyuşmazlık bulunmadığından uygulanamayacağı, takipten önce davalı temerrüde de düşürülmediğinden Mahkemece, takipte talep edilen asıl alacak yönünden davanın kabulüne, işlemiş faiz yönünden ise reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı, davalı vekilinin istinaf başvurusu ile davacı vekilinin, işlemiş faize yönelik istinaf sebebinin haksız olduğu, bununla birlikte taraflar tacir ve alacak ticari bir işten doğmuş olup davacı da takip talebinde ticari faiz talep etmiş olduğundan Mahkemece, takip tarihinden itibaren asıl alacağa değişen oranlarda avans faizi işletilmesine karar verilmesi gerekirken, yasal faiz işletilmesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu, davacı vekilinin bu hususa yönelik istinaf sebebinin haklı olduğu anlaşılmıştır.HMK’nın 332/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerine Mahkemece re’sen hükmedileceği, 323/1-ğ maddesinde vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderlerinden sayıldığı, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanunu’nun dava şartı olarak arabuluculuğun düzenlendiği 18/A maddesinde yalnızca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücretinin yargılama giderlerinden olduğunun kabul edildiği, (18/A-13) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 16. maddesinin ise vekil ile müvekkili arasındaki akdi vekalet ücretine ilişkin bir düzenleme olduğu, düzenlemede yargılama faaliyeti nedeniyle hükmedilecek bir vekalet ücretinden bahsedilmediği, dolayısıyla davacı vekilinin AAÜT’nin 16/2-c maddesi uyarınca Mahkemece, arabuluculuk faaliyetine katılmış olması ve arabuluculuğun anlaşamama ile sonuçlanması nedeniyle davacı lehine yargılama gideri olan vekalet ücreti dışında ayrıca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair istinaf sebebinin mesnetsiz olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2019/121 Esas – 2021/346 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 3-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 103.795,21-TL asıl alacak ve işleyecek faiz yönünden asıl alacağa takip tarihinden işletilecek avans faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 4-İtiraz haksız ve alacak likit olduğundan kabul edilen alacağın %20’si oranında 20.760 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 5-Harçlar kanuna göre alınması gereken 7.090,25 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 2.855,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.234,47 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 2.301,69 TL peşin harç ve 44,40 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 206,50 TL posta/tebligat gideri ve 700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 906,50 TL yargılama giderinin davanın kabul/red oranına göre belirlenen 698,00 TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına,8-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320 TL arabuluculuk ücretinden davanın kabul edilen kısmına göre 1.016,40 TL’sinin davalıdan, reddolunan kısmına göre 303,60 TL’sinin davacıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,9-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 10-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan 2023/2024 AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan 2023/2024 AAÜT uyarınca reddolunan miktar üzerinden hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,12-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 13-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 14-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 15-Harçlar Kanunu gereğince ve Dairemiz karar tarihi itibariyle davalıdan alınması gereken 7.090,25 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 1.772,56‬ TL (59,30 TL+1.713,26 TL) harcın mahsubu ile bakiye 5.317,69‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 16-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,50 TL dosyanın istinafa gidiş/dönüş masrafı olmak üzere toplam 210,6‬0 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 17-Bakiye gider bulunduğu takdirde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.