Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1425 E. 2023/1976 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1425 Esas
KARAR NO: 2023/1976 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/130 Esas – 2021/295 Karar
TARİHİ: 06/04/2021
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkili şirketin … İli, … İlçesi, … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki akaryakıt istasyonunun davalının bayisi sıfatı ile işletilmesi bakımından 11/07/2014 tarihinde akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin … Bankası A.Ş. Dünya Ticaret Merkez Şubesinin 07/07/2014 tarihli … numaralı 200.000,00-TL meblağlı, 05/01/2015 tarihli … numaralı 150.000,00-TL meblağlı ve 05/01/2015 tarihli … numaralı 250.000,00-TL meblağlı teminat mektuplarını davalıya tevdii ettiğini, imzalanan bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkili şirketin EPDK’ ya bayilik lisans başvuru yaparak lisansını aldığını ve bayilik kurduğunu, bu haliyle müvekkili şirketin başkaca firmalardan akaryakıt almasının yasak olduğunu ve mümkün olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme devam ederken davalı şirketin hiçbir akdi veya kanuni sebebe dayanmaksızın sebepsiz olarak 21/04/2016 tarihli ve 201.121,70-TL meblağlı fatura düzenleyerek müvekkili şirkete göndermesi üzerine müvekkili şirketin de 26/04/2016 tarihinde davalı şirketin faturasını mevzuata uygun şekilde iade ettiğini, bunun üzerine davalı şirketin Bakırköy … Noterliğinin 17/05/2016 tarihli ihtarnamesi ile haksız ve mesnetsiz iddialarla 11/04/2016 ve 11/05/2016 vadeli 3.700,00-TL ve 8.800,00-TL miktarlı senetlerin vadelerinde ödenmediği gerekçesiyle müvekkili şirketin bütün borçlarının muaccel hale geldiğini açıklamak suretiyle 11/07/2014 tarihli bayilik sözleşmesini feshettiğini bildirdiğini, müvekkilinin vadeli olarak almış olduğu akaryakıt bedelinin bir kısmının ödenmesine ve bakiye 140.300,00-TL kalmasına karşın davacı şirketin … Bankası AŞ Dünya Ticaret Merkez Şubesinin 07/07/2014 tarihli … numaralı 200.000,00-TL meblağlı, 05/01/2015 tarihli … numaralı 150.000,00 TL meblağlı teminat mektuplarını nakde çevirdiğini, bankanın başlattığı yasal takipler neticesinde müvekkili şirketin mahvının söz konusu olduğunu, bu nedenle davalı tarafla yapılan yeni görüşmelerle 11/07/2014 tarihli bayilik sözleşmesinden kaynaklı tüm cezai şartların silineceğine ilişkin yazılı belge vermek suretiyle taahhüt ettiklerini, davalı şirket yetkililerince 11/07/2014 tarihli bayilik sözleşmesine aslı gibidir kaşesi basılarak üzeri davalı firma yetkililerince imzalanmış ve yine bu sözleşmeye istinaden 28/07/2016 tarihinden itibaren mal alımları başlatılmak suretiyle bayilik ilişkisinin yenilendiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki devam ederken müvekkilinin davalıdan … Bankası AŞ Dünya Ticaret Merkez Şubesinin 05/01/2015 tarihli … numaralı 250.000,00-TL meblağlı teminat mektubunun iade istendiğini, davalının ise teminat mektubunu nakde çevirdiğini, müvekkili şirkete iade edilmediğini belirterek; nakde çevrilen … Bankası AŞ Dünya Ticaret Merkez Şubesinin 07/07/2014 tarihli … numaralı 200.000,00-TL meblağlı, 05/01/2015 tarihli … numaralı 150.000,00-TL meblağlı ve 05/01/2015 tarihli … numaralı 250.000,00-TL meblağlı teminat mektupları tutarlarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00-TL’sinin davalıya ödeme tarihinden itibaren iskonto faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ile dava ettiği görüldü. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Taraflar arasında 16.10.2012 tarihinde 5 yıl süreli akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve protokol imzalandığını, davacıya protokol gereğince 125.000-TL + KDV’yi nakit hibe, ve 8 ay ödemesiz dönemden sonra 20 eşit taksitte geri ödemek koşuluyla 250.000-TL lik akaryakıtı ise kredi şekilde geri ödenmek üzere verildiğini, Ariyet Sözleşmesi kapsamında malzemeler verildiğini ve istasyona ilişkin kurumsal kimlik uygulaması yapıldığını ve bunun maliyetinin de 99.476,49-TL olduğunu, davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini eksik taahhüdünden kaynaklanan cezai şart bedelini ödemesini aksi takdirde sözleşmenin fesih edileceğine ilişkin olarak Bakırköy …. Noterliği’nin 03.09.2015 tarih, … yev. No.lu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davacı firmanın ihtarnameye cevap olarak 23.10.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verdiğini ve bu ihtarnamede ilk yıl için satış taahhüdünü gerçekleştiremediğini, rekabetten etkilendiğini, satış taahhüdünü kısa sürede tamamlayacağını belirttiğini, davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini bunun üzerine Bakırköy …. Noterliğinin 17/05/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, davacı ile davalı arasında feshedilen sözleşme sonrasında, 03.06.2016 tarihli yeni bir Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve Protokolün imzalandığı ek protokol ile 250.000-TL’lik teminat mektubunun Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve ek protokolden doğmuş ve doğacak olan borçların teminatını teşkil etmek üzere şirkette kalacak ve bayilik sözleşmesi boyunca davacı teminat mektubunun süresini uzatacağını, EPDK tarafından bayilik lisansının uzun süre akaryakıt alımında bulunmaması nedeniyle 29.05.2017 tarihinde düşürüldüğünü, lisansı olmayan bir bayinin faaliyette bulunma imkanı olmadığını bu nedenle davalı şirket ile olan bayilik sözleşmesinin süresinden önce haksız bir şekilde sona erdiren tarafın davacının kendisi olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep ile cevap verdiği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/04/2021 tarih 2018/130 Esas – 2021/295 Karar sayılı kararında; “Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.Taraflar arasında Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığı konusunda ihtilaf bulunmamakta olup, ihtilaf, akdedilen sözleşme neticesinde, davalı şirkete verilen üç adet teminat mektubunun, davalı yanca haksız şekilde tazmin edildiği iddiası ile davacının zarara uğrayıp uğramadığı, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı alacaklı ise miktarının tespiti noktalarında toplanmakta olup, varsa alacak miktarının tespiti için dayanak belgelerin incelenmesi hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususların bilirkişiye tespit ettirilmesi mümkündür.Tüm deliller toplandıktan sonra, Yerköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak keşif yapılmak suretiyle bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler Akaryakıt Uzmanı … , Mali Müşavir … ve Sözleşme Uzmanı … tarafından hazırlanan 13/09/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; “…İhtarname ve yazışmaların tebliğ şerhine havi olmadığı, Davacının; 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılı Yevmiye Defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapılmış olduğu, HMK 222/2 ‘deki belirtilen şartları taşıdığı, Davalı şirketin bazı kayıtları belgeye dayandırmadan yaptığı ve bu kayıtların düzeltilmesi sonucu cari hesap ekstresi yukarıda belirtilen şekle dönüştürülmüş olup, Davacının 2017 yılı sonu itibarıyla davalı tarafından teminat mektuplarının tamamının nakde dönülerek tahsil edilmiş olmasına rağmen hesap ve kayıtlar incelendiğinde davacının alacağının bulunmadığı, aksine davalıya 22.474,11 TL. borçlu olduğu…” sonuç ve kanaatine ulaşıldığını mütalaa ettikleri anlaşıldı. Mahkememizin 12/11/2019 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı gereğince bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişiler Ekonomi ve Finans Uzmanı Ticaret ve Borçlar Hukuk Öğretim Üyesi Dr. … , SMMM … ve Akaryakıt ve LPG Sektör Uzmanı … tarafından hazırlanan 13/05/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; “…Davacının talebinin, taraflar arasında imzalanan 11.07.2014 tarihli bayilik sözleşmesi uyarınca davalıya vermiş olduğu 07.07.2014 tarihli ve 200.000,00 TL bedelli, 05.01.2015 tarihli ve 150.00 TL bedelli, 05.01.2015 tarihli ve 250.000,00 TL bedelli olmak üzere üç adet teminat mektubunun haksız olarak nakde çevrilmesi sonucu oluşan zararlarının tespit ve tahsiline ilişkin olduğu, Taraflar arasında 03.06.2016 tarihli yeni bir bayilik sözleşmesi yapıldığından, bu sözleşmeyle sadece daha önce verilen 05.01.2015 tarihli ve 250.000,00 TL bedelli teminat mektubundan kaynaklanan hak saklı tutulduğundan, 11.07.2014 tarihli sözleşmeye dayanılarak tarafların birbirlerinden herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacaklarının kabulü gerektiği, dolayısıyla davacının 03.06.2016 tarihli sözleşmeden önce nakde çevrilmiş olan 07.07.2014 tarihli ve 200.000,00 TL bedelli, 05.01.2015 tarihli ve 150.00 TL bedelli teminat mektuplarından kaynaklanan alacak talebinin yerinde olmadığı, Teminat mektubunun süresinin uzatılmamasının başlı başına sözleşmenin ihlali olduğu, davacının lisansının da iptal edilmiş olduğu hususu dikkate alındığında yapılan fesih bildiriminin haklı olduğunun kabulü gerektiği, bununla birlikte, teminat mektubunun tahsil edilmesi nedeniyle davalının 03.06.2016 tarihli sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını aşan bir miktarın bulunması halinde bu miktarın davacıya iade edilmesi gerektiği, Tarafların ticari defterleri üzerinden yapılan inceleme neticesinde; davalının tahsil etmiş olduğu son teminat mektubunun miktarını aşan haksız bir tahsilatının bulunmadığı, bu bakımdan da davacının 05.01.2015 tarihli ve 250.000,00 TL bedelli teminat mektubunun nakde çevrilmesi sonucu bir alacağının da doğmadığı, Davacı şirketin faaliyet konusu, dava konusu tazminatın tahsil edilmesi halinde davacı şirketin sermayesinin üçte ikisinin kaybına yol açacağı ve şirketin mahvına sebebiyet vereceği yönünde herhangi bir somut delil ileri sürülmemiş olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu cezai şart tazminatının fahiş olmadığı…” sonuç ve kanaatine ulaşıldığını mütalaa ettikleri anlaşıldı.Davacı vekilinin itirazları doğrultusunda, aynı bilirkişi heyetinden alınan 11/11/2020 tarihli ek raporda; “…bilirkişi kurulumuzun kök rapordaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik oluşmamıştır…” sonuç ve kanaatine ulaşıldığını mütalaa ettikleri anlaşıldı.Taraflar arasında imzalanan, 11/07/2014 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi kapsamında, davacının davalıya toplam 600.000-TL. bedelli, davaya konu üç adet teminat mektubunu verdiği, davacının iş bu sözleşmeden kaynaklanan taahhüdünü yerine getirmediği ve davalı yanca, 17/05/2016 tarihli ihtarname ile sözleşmenin fesih edildiği ve 07/07/2014 tarihli, 200.000-TL. ve 05/01/2015 tarihli, 150.000-TL. bedeli teminat mektuplarının cari hesap ve cezai şart alacaklarına karşılık olarak nakde çevrildiği, taraflar arasında 03/06/2016 tarihli yeni bir Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, önceki sözleşme kapsamında verilen, 05/01/2015 tarihli, 250.000-TL. bedelli teminat mektubunun, teminat olarak davalıda kalmasının kararlaştırıldığı, iş bu teminat mektubunun süresinin uzatılmaması nedeniyle, davalı yanca, nakde çevrildiği, davacının bayilik lisansının EPDK tarafından uzun süre akaryakıt alımında bulunulmaması nedeniyle, 29/05/2017 tarihinde iptal edildiği ve davalının 14/06/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesih ettiğini ve nakit teminat olarak tutulan bedelden cari hesap ve cezai şart borcunun mahsup edildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmeleri, ariyet sözleşmesi, protokol ve ekleri, faturalar, ihtarnameler, ticari defter ve belgeler, tüm dosya kapsamına göre alınan bilirkişi raporları hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olduğundan, mahkememizde de, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin, davalı yanca haklı olarak fesih edildiği, davacının incelenen ticari defter ve kayıtlarında, davalıya cari hesap borcunun olduğunun tespit edildiği, davalı yanca tahsil edilen cezai şartın, davacı şirketin sermayesinin üçte ikisinin kaybına yol açacağı ve davacı şirketin mahvına sebebiyet vereceği yönünde herhangi bir somut delil de ileri sürülmediğinden, dava konusu cezai şart tazminatının fahiş olmadığı kanaati oluştuğundan, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davacının davasının REDDİNE; karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka açıkça aykırılık teşkil etmesinden dolayı bozulması gerektiğini; davalı şirket tarafından müvekkili bünyesine Bakırköy noterliği kanalıya gönderilen 17/05/2016 tarili ihtarnamede müvekkilinin 11/04/2016-11/05/2016 tarihli senetleri ödemediğinden bahisle taraflar arasında bulunan akaryakıt sözleşmesinde davalı şirket bünyesinde doğacak olan bütün alacakların muaccel olduğundan bahisle bayilik sözleşmesinin feshedildiğini bildirdiğini; müvekkili tarafından sözleşme teminatı olarak sözleşmeye bağlanan teminat mektuplarının nakde çevrildiğini; oysaki müvekkili şirket bünyesinde 11/07/2014 tarihli sözleşmenin feshinin kendisine bildirildiği tarih olarak davalı şirkete 140.300TL aktif borcu bulunmaktayken toplamda nakde çevrilen teminat miktarının 350.000 TL olduğunu; edimler arasında orantısızlık olduğunun açıkça ortada olduğunu, Ayrıca davalı vekili tarafından dosya kapsamına sunulan cevap dilekçesinde davacı şirket tarafından akaryakıt alımı gerçekleştirmemesinden kaynaklı olarak 2017 yılı içerisinde EPDK bünyesinde lisansının düştüğünü bu sebeple lisansı olmayan bir şirkette faaliyet gösteremeyeceklerini bu sebeple sözleşmeyi fesheden tarafın davacı müvekkilinin olduğunu beyan ettiğini ancak davalı şirket tarafından müvekkili tarafından şirket bünyesine akaryakıt temini gerçekleştirilmemesinden önce feshin gerçekleştirildiğine ilişkin noter kanalıyla ihtarname çekildiğini; davalı şirket beyanlarında çelişki olduğunu; davalı tarafından teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden sonra müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zarara uğradığını, Daha sonrasında taraflar arasında yapılan sözleşme ile önceki sözleşmeye dayalı olarak talep edilen cezai şartlardan vazgeçileceğine ilişkin sözleşmeye imzalamaları ve bu hususun davalı şirket tarafından imzalanmak suretiyle teminat altına alındığının bildirildiğini; bu hususa ilişkin kısımların dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında dikkate dahi alınmadığını; bu sebeple dahi dosyanın bozulması gerektiğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle ve resen dikkate alınacak nedenlerle taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah ettikleri ve resen dikkate alınacak sebeplerle, istinaf dilekçesi ile belirttikleri gerekçelerle, istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesini, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/04/2021 tarihli 2018/130 Esas 2021/295 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılmasını’ ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda ‘davalarının kabulüne’ karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; haksız olarak nakde çevrildiği iddia olunan teminat bedellerinin iadesi istemiyle açılmış olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı yan; davalı ile imzaladığı 11/07/2014 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesine istinaden davalıya, … Bankası A.Ş. Dünya Ticaret Merkez Şubesinin 07/07/2014 tarihli … numaralı 200.000,00-TL bedelli, 05/01/2015 tarihli … numaralı 150.000,00-TL bedelli ve 05/01/2015 tarihli … numaralı 250.000,00-TL bedelli teminat mektuplarını verdiğini, sözleşme sırasında 201.121,70-TL tutarlı haksız cezai şart faturası kesildiğini, bu faturanın davalıya iade edildiğini, davalının sözleşmeyi 17/05/2016 tarihli ihtarname ile feshederek, yalnızca 140.300,00-TL bakiye kredi alacağı bulunmasına rağmen, 150.000,00-TL ve 250.000,00-TL bedelli teminat mektuplarını nakde çevirdiğini, akabinde davalı ile yapılan görüşmeler sonucunda 03/06/2016 tarihli yeni bir bayilik sözleşmesi bağıtlandığını ve önceki sözleşmeden doğan cezai şartın silineceği hususunda anlaşıldığını, davalıdan ilk sözleşme kapsamında verilen 250.000,00-TL meblağlı teminat mektubunun iadesinin istendiğini, ancak davalının mektubu iade etmeyerek haksız şekilde nakde çevirdiğini, bedelini de iade etmediğini ile sürerek, haksız nakde çevrilen teminat mektupları nedeniyle şimdilik 20.000,00-TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davalı yan; davacı ile imzalanan 11/07/2014 tarihli bayilik sözleşmesi, protokol ve ariyet sözleşmesi uyarınca, dava konusu teminat mektuplarının alındığını, davacıya 125.000-TL + KDV nakit hibe, 8 ay ödemesiz dönemden sonra 20 eşit taksitte geri ödemek koşuluyla 250.000-TL lik akaryakıtın kredi olarak verildiğini, davalının ayrıca protokol ile alım taahhüdünde bulunduğunu ve taahhüde aykırılığın cezai şarta bağlandığını, sözleşme devam ederken davacının alım taahhütlerine uymaması nedeniyle 03/09/2015 tarihli ihtarname ile uyarıldığını, davacının 23/10/2015 tarihli cevabi ihtarname ile alım taahhüdünün beş yıllık dönem bitmeden gerçekleştirileceğini belirttiğini, ancak davacının alım taahhüdüne uymadığı gibi, 250.000,00-TL’lik kredili akaryakıt karşılığında alınan sıralı senetlerin ödenmediğini, bu nedenle vadesi gelmeyen senetlerin de muaccel olduğunu, böylece ilk sözleşmenin 17/05/2016 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, 150.000,00-TL ve 250.000,00-TL tutarlı teminat mektuplarının da, 17/05/2016 tarihinde nakde çevrilerek cari hesap ve cezai şart borcuna mahsup edildiğini, bu kez davacı ile yapılan görüşmeler neticesinde 03/06/2016 tarihli ikinci bayilik sözleşmesi, protokol ve ariyet sözleşmesinin yapıldığını, protokolün 3.1.4 maddesi ile önceki sözleşme kapsamında verilen 250.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun, bu sözleşme, protokol ve ek sözleşmelerden doğmuş doğacak borçlara teminat olarak davalı uhdesinde kalacağı ve vadesinin uzatılacağı, uzatılmaması halinde mektubun nakde çevrilerek, sözleşme kapsamında doğacak cezai şart dahil tüm borçların bu teminattan mahsup edileceği hususunda anlaşıldığını, süresi uzatılmayan teminat mektubunun nakde çevrilerek nakit teminat olarak saklandığını, davacının ikinci sözleşmenin devamı sırasında alım taahhüdünü yerine getirmediği gibi, bayilik lisansının uzun süre alım yapılmaması nedeniyle EPDK tarafından 29/05/2017 tarihinde sonlandırıldığını, lisansı olmadığından bayilik faaliyetinde bulunamayan davacının ikinci sözleşmeyi kendi kusuru ile sona erdirmiş olduğunu, davalının da ikinci sözleşmeden doğan cari hesap ve cezai şart alacaklarını bu nakit teminattan mahsup ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece taraf delilleri eksiksiz toplanmış, davalının defterleri üzerinde istinabe suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmış, talimat yolu ile alınan rapor ve dosyadaki deliller ve davacı defterleri üzerinde bilirkişi heyeti marifetiyle inceleme yaptırılarak kök ve davacı itirazları üzerine ek rapor alınarak, raporlar doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri, ilk sözleşme kapsamında, davacının yalnıza 140.300,00-TL borcu bulunmasına rağmen, 350.000,00-TL tutarında teminat mektubunun nakde çevrildiği, edimler arası açık orantısızlık olduğu, davalının, alım yapılmaması ve EPDK lisansının düşmesi sebebiyle sözleşmeyi sonlandıran tarafın davacı olduğunu beyan etmesine rağmen, aslında sözleşmenin daha önce davalı tarafından noter kanalı ile feshedildiği, beyanların çelişkili olduğu, taraflar arasında yapılan ikinci sözleşme ile önceki sözleşmeye dayalı olarak talep edilen cezai şartlardan vazgeçileceğinin kararlaştırıldığı; ancak mahkeme ve bilirkişilerin bu husus üzerinde durmadıkları yönündedir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, taraflar arasında imzalanan 11/07/2014 tarihli birinci bayilik sözleşmesi ve protokol kapsamında, yıllık alım taahhüdünün gerçekleştirilmediğinin tarafların kabulünde olduğu, talimat yolu ile alınan bilirkişi raporu kapsamından, davalının ilk sözleşmeye istinaden tanzim ettiği 201.121,70-TL tutarlı ceza faturasının davacı defterlerinde kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, bu faturanın itiraz ile iade edildiğine yönelik davacı iddiasının yerinde olmadığı, mahkemece alınan ve davacı defterlerinin de incelendiği birleştirici raporda, davalının teminat mektuplarının nakde çevrildiği tarih itibariyle ilk sözleşmeden ayrıca 140.300,00-TL kredili akaryakıt hesap borcu ve 14.135,91-TL cari hesap borcu bulunduğunun, 350.000,00-TL tutarında teminat mektuplarının nakde çevrilerek 355.557,60-TL toplam borca mahsup edildiğinin, davacının ilk sözleşme ve protokol kapsamında eksik alım nedeniyle ödemesi gereken ceza tutarı 325.584,00-USD iken, davalının kısmi ceza faturası kestiğinin tespit edildiği, kaldı ki davacının bu ilk sözleşmeyi tasfiye ederek ve daha önce tahsil edilen teminat mektuplarına itiraz etmeyerek davalı ile 03/06/2016 tarihli ikinci sözleşmeyi yaptığının da açık olduğu, buna göre davacının ilk sözleşme kapsamında teminat mektuplarının haksız nakde çevrildiği ve fazla tahsilat yapıldığı yönündeki iddiası ve istinaf sebebinin yerinde olmadığı; davacının dava dilekçesi ekinde dosyaya sunmuş olduğu, davacı ile davalı arasındaki 11/07/2014 tarihli sözleşme ve protokolden kaynaklı cezai şartın tarafların mutabakatıyla yeni sözleşmenin yürürlüğe girmesi ile silineceği ibaresini içeren davalı şirket kaşe ve imzasını taşıyan tarihsiz anlaşmanın, ilk sözleşme kapsamındaki cezanın kısmi faturalandırılmış olması ve yeni sözleşme döneminde, önceki sözleşme döneminden kalan bakiye cezanın davacıya yansıtılmamış olması karşısında zaten uygulanmış olduğu, davacının bu belgeye yönelik istinaf sebebinin de yerinde olmadığı; taraflar arasındaki 03/06/2016 tarihli bayilik sözleşmesi ve buna ek protokolün 3.1.4 maddesi ile tarafların, önceki sözleşmeden kalan 250.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun, yeni sözleşme, protokol ve ek sözleşmelerden doğmuş doğacak borçlara teminat olarak davalı uhdesinde kalacağı, mektubun vadesinin uzatılmaması halinde nakde çevrileceği ve yeni sözleşme ve protokolden doğacak cezai şart dahil tüm borçların bu teminattan mahsup edileceği hususlarında anlaştıkları, davacının teminat mektubunun süresini uzatmadığının sabit olduğu, sözleşmeye göre mektubun nakde çevrilerek nakit teminat olarak tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan yine hem davacı hem de davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu 03/06/2016 tarihli sözleşme protokolden doğan alım taahhüdünün davacı tarafından yerine getirilmediğinin, ayrıca davacının bayilik lisansının 29/05/2017 tarihinde uzun süre alım yapılmaması nedeniyle EPDK tarafından sonlandırıldığının, davacının ikinci sözleşme nedeniyle ödemesi gereken ceza tutarının 137.395,00-USD olduğunun, davalının 14/06/2017 tarihli 240.475,00-TL tutarlı kısmi ceza faturası kestiğinin, yine davacının davalıya ikinci sözleşme nedeniyle 36.762,25-TL cari hesap borcu bulunduğunun, 05/01/2017 tarihinde nakde çevrilen ve nakit teminat olarak tutulan 250.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun, 277.237,30-TL toplam borca mahsup edildiğinin anlaşıldığı, nitekim davalı defterlerinde yapılan incelemede, her üç teminat mektubunun mahsubu sonucu dahi davacının davlıya halen 22.474,11-TL borçlu göründüğünün tespit edildiği, davacının alım yapmaması nedeniyle EPDK lisansının sona ermiş olmasının kendi kusuru ile sözleşme konusunu imkansız hale getirdiği, bu hususun bayilik sözleşmesinin 16/a-a3 maddesinde davalıya sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı veren hallerden biri olduğu, 14/06/2017 tarihli ihtarname ile davacının 03/06/2016 tarihli sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğinin, bu nedenle cari hesap borcu ve ceza tutarının nakit teminat olarak tutulan 250.000,00-TL’den mahsup edildiğinin ihtar edildiği, böylece davalının sözleşmeyi tek taraflı ve haklı nedenle feshettiğinin anlaşıldığı, davalının bu ihtarnamede aslında, davacıya davacıdan kaynaklanan nedenlerle sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği, bu nedenle davacının, davalının çelişkili beyanda bulunduğu yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 14/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.