Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1380 Esas
KARAR NO : 2023/1990 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/327 Esas – 2021/216 Karar
TARİH: 10/03/2021
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili ile davalı şirket arasında 21.08.2013 tarihinde Yetkili Acente Sözleşmesi imzalandığım, sözleşme imzalanmasına müteakip müvekkilinin davalı şirket adına sigorta aracılık faaliyetine başladığını, ancak Haziran 2014 tarihinde hiçbir gerekçe gösterilmeksizin müvekkilinin acente üretim ekranının faaliyete kapatıldığını, müvekkilinin önce şahsi çabaları ile acente ekranının kapanmasının nedenini ve bu işlemin sona erdirilmesi için girişimde bulunduğunu, ancak bir sonuç alamadığını. Bunun üzerine Altındağ … Noterliği aracılığı ile 27.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile acente üretim ekranının açılması, aksi taktirde doğmuş ve doğacak zararların tahsili için dava açılacağının davalıya bildirildiğini. Davalının ise Üsküdar …. Noterliği 26.08.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnameye cevabında acentelik yetkilerinin bir kısmının kısıtlandığı ve bunun taraflar arasında imzalanan sözleşmeye uygun olduğu iddiasını içerir bir cevap verdiğini; Davalının yine Üsküdar …. Noterliği 27.08.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile yine hiçbir sebep gösterilmeksizin 27.11.2015 tarihi itibariyle sözleşmenin feshedildiğini bildirdiği, yine Üsküdar … Noterliği 27.11.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname vekaletten ve tüm yetkilerden azledildiğini bildirdiğini. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 21.08.2013 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli olduğunu, sözleşmenin 30. Maddesinde şirket tarafından sürenin bitiminden 15 gün öncesine kadar sözleşmenin uzatılamayacağı yönünde yazılı ihtarda bulunulmadığı taktirde ilgili sözleşmenin aynı şartlarla birer yıllık sürelerle yenilenmiş sayılacağının hüküm altına alındığı, bu nedenle de taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak fesih tarihinin 27.11.2015 tarihinin olmayıp, 21.08.2016 tarihinin olduğunu. Müvekkilinin portföyünde ağırlıklı olarak kamyon-kamyonet vs. ticari araçların yer aldığını . Davalı şirketin ise bu branşlarda fiyatlarının uygun olması nedeniyle acentelik müracaatında bulunulduğunu ve davalı tarafça onaylandığını , halen de bu branşta en uygun fiyatların davalı şirkette bulunduğunu . müvekkili tarafından büyük çaba ve beklentilerle acentelik alındığını ancak davalı şirketin . sözleşme üzerinden 1 yıllık süre dahi geçmeden sözleşmeyi feshetmemiş olduğunu ancak acente ekranını kapatmak suretiyle müvekkilini üretim yapamaz hale getirdiğini , gerek ekran kapatma ve gerekse fesih işleminin hiçbir haklı nedene dayanmadığını , müvekkilinin yıllık ortalama 450.000,00-TL lik prim üretimini kaybettiğini, müvekkil şirket ortağı ve yetkilisinin uzun yıllar inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini ve bu sektörde halen faal olan firmanın da sahibi olduğunu , bir grup firması olan davacı müvekkilinin gerek kendisi ve gerekse iş çevresi için bu acenteliği aldığını, İş potansiyelini bu acentelik üzerinden yapmaya başlamadan ve hatta şirket ekranı ve fiyat politikasını tam olarak öğrenemeden haksız olarak ekranı kapatılmak suretiyle iş üretme imkanı ortadan kaldırıldığını, bu nedenle müvekkilinin büyük kar kaybına uğradığı gibi davalı lehine portföy oluşturduğunu ve bu nedenle potrföy tazminatı talebe hakkının bulunduğunun aşikar olduğunu, taraflar arasında akdedilen 21.08.2013 tarihli sözleşmenin 5. maddesinde acente tarafından şirketin öngördüğü şekilde ve miktarda bir teminatın ödeneceğinin hüküm altına alındığını , somut olayda ise sözlü olarak teminatın 5.000,00.-TL olarak ödenmesi ve bunun da acente komisyonlarından karşılanmasının kararlaştırıldığını , davalı tarafça teminat olarak kesilen acente komisyonlarının da bu güne kadar ödenmediğini, bu nedenle de iş bu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu , sonuç olarak sözleşmenin haksız olarak tek taraflı feshi nedeniyle ileride artırılmak üzere 1.000,00.-TL komisyon – teminat alacağı (belirsiz alacak), 1.000,00.-TL portföy tazminatı (belirsiz alacak) ve 1.000.00.-TL yoksun kalman kar alacağı.(Belirsiz Alacak) olmak üzere toplam 3.000,00.-TL alacağın ekran kapatma tarihi olan Haziran 2014 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine . yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili davayı ıslah ettiği; ıslah dilekçesinde 1.00,00-TL olan Denkleştirme (Portföy) tazminatı talebini y-5.658,19.-TL artırarak toplam y-6.658,19 TL alacağın, haksız ekran kapatma tarihi olan Haziran 2014 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 1.000,00-TL olan Komisyon-Teminat alacağından kaynaklı davamızı 4.024,68.-TL artırarak toplam 5.024,68 TL alacağın, haksız ekran kapatma tarihi olan Haziran 2014 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı tarafın , özetle müvekkili … A.Ş/nin aralarındaki acentelik sözleşmesini feshetmesi sebebi ile herhangi bir hukuki mesnede istinat etmeden portföy tazminatı, teminat alacağı ve komisyon mahrum kaldığı kar alacağı taleplerinde bulunduğunu , davaya konu sözleşmenin 35. Maddesinde YETKİ SÖZLEŞMESİ yapıldığını, yetkili yerin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu , bu sebeple yetkisiz Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan davanın yetkisizlik sebebi ile reddinin gerektiği , Müvekkili ile davacı acente arasında 21.08.2013 tarihinde sigorta acenteliği sözleşmesinin akdedildiğini , davacı Acentenin müvekkil şirkete kar sağlayacak poliçeler kesmeyip, yoğunluklu olarak zarar oranı yüksek trafik poliçeleri düzenlemeye devam ettiğini , hasar-pirim oranı yüksek poliçeler kesmiş olduğunu . davacının sözleşmenin 8. Maddesine göre işlerini inkişaf ettirmesi gerekir iken. daha da kötüye götürdüğünü , bu şartlarda müvekkilinin . 6102 sayılı TTK.nun 121. Maddesi birinci fıkrasının ikinci cümlesine göre sözleşmeyi derhal feshetme hakkı var iken, bu hakkını kullanmadığını, davacı acentenin işlerini toparlaması maksadı ile sözleşmenin 15.. 27.. 30/2.. ve 32. Maddeleri muvacehesinde işlem ekranı sınırlandırılarak, poliçelerin müvekkili vasıtası ile kesmesinin sağlandığını. Müvekkili tarafından davacı acentenin işlem ekranının kısıtlanması üzerine acente işlerini toparlayacağına, dava dilekçesinde de ikrara ettiği üzere, sözleşmeye feshetmek ve müvekkil aleyhine yasal yollara müracaat etmek isteklerine havi noter ihtarı çektiğini, acentelik ilişkisinin karşılıklı güven ilişkisine dayana bir ilişki olması hasebi ile davacı acentenin müvekkiline çektiği ihtarnameye istinaden, davacı ile acentelik ilişişinin sürdürülemeyeceğinin anlaşıldığını, sözleşme yine acentenin kendi portföyünü toparlaması ve zararına yol açacak etkenler her türlü tedbiri alması maksadı ile 6102 sayılı TTK.nun 121. Maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi muvacehesinde 27.08.2015 tarihli noter ihbarnamesi ile 3 ay süre verilerek 27.11.2015 tarihinde feshettiğini , davaya konu sözleşmenin 30/2 maddesinde müvekkil şirkete en üst seviyede sözleşmeyi fesih hakkı tanındığını . acentenin ise müvekkil şirketin bu hüsnü niyetine karşılık iş bu davayı açmakta herhangi bir beis görmediğini . her ne kadar, acentenin müvekkiline kar sağlayıcı çalışma yapmaması ve buna karşın şirkete karşı ihtarnameler çekerek güvensiz tutum ve davranışları sebebi ile müvekkilinin sözleşmeyi derhal feshetme hakkı var olduğunu , böyle bir hakkının olmadığı düşünülse bile. Mezkur acentelik sözleşmesinin 30. Maddesi muvacehesinde 6102 sayılı TTK.nun 121. Maddesine uygun olarak acentelik sözleşmesi müvekkili tarafından tek taraflı olarak feshedilebileceğini,bu fesih için ise sözleşmede ve kanunda herhangi bir sebep aranmadığını, bu sebeple davacı tarafın sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı feshedildiği iddiasının hiçbir mesnedi olmadığını, davaya konu talebin dayanağı Acentelik Sözleşmesi’nin “Fesih, İnfisah ve sonuçlan” başlıklı 32. maddesinde “Her ne sebeple olursa olsun bu sözleşme feshedilir veya sona ererse Yetkili Acente, Şirketten herhangi bir nam ve altında hak veya tazminat, portföy tazminatı hakkı, maddi veya manevi zarar, munzam zarar istemeyeceğini ve herhangi bir iddiada bulunmaya hakkı olmayacağını beyan, kabul ve taahhüt eder ” hükmüne yer verildiğini , bu hükmün uygulanabilirliğinin 6102 sayılı TTK. nın 22. maddesi çerçevesinde mümkün görülmese bile sözleşmesi feshedilen acentenin portföy tazminatı talep etme hakkının olmayacağını , sözleşme hükmünden başka, davacının zaten müvekkiline herhangi bir portföy katkısının da olmadığını , zira, davacının müvekkiline yaklaşık 2 yıllık acenteliğini yapmış olup bu iki yıllık sürede müvekkiline portföy kazandırma ihtimalinin olmadığı gibi, olsa bile davacının zaten kendisinin kar_sağlayan bir portföyünün de olmadığını , TTK.nın 132. Maddesine istinaden acentenin portföy ( denkleştirme ) tazminatı talep edebilmesinin şartlarından bir tanesinin de müvekkilinin kar ediyor olmasının olduğunu, acente-müvekkil ilişkisinin bitmesi sebebi ile acentenin tazminat talep edebilmesi için sadece kendisinin zarar etmiş olması yeterli olmayıp, mezkur kanun hükmüne göre müvekkilin de kar ediyor olması gerekmekte olduğunu , ayrıca davacı/acentenin yönetebildiği kar sağlayan bir portföyü var ise eğer, bu portföyü rahatlıkla çalışmış olduğu diğer sigorta şirketleri için kullanabileceğini, davacının zaten dava dilekçesinde de portföyünün, müvekkil şirketin fiyat politikası ile ilgili olduğunu, yoksa iş yapamayacağını açıkça ikrar etmiş olduğunu , yani kendi yetkinlikleri ile müvekkil şirkete kazandırmış olduğu karlı ve kalıcı bir portföyünün olmadığını açıkça ikrar ettiğini, zira; davacının müvekkilinden başka sigorta şirketlerinin de acenteliğini yapmakta olduğunu , bu sebeple davacının portföy zararı olduğunu ya da müvekkiline portföy kazandırdığını söylemesinin hayatın olağan akışına ters olduğunu , böyle bir talebin iyi niyet ile ifade edilmesi mümkün olmadığını . her ne kadar acentelik sözleşmesinin 27. Maddesi ile delil sözleşmesi yapılarak, müvekkilinin defter ve elektronik kayıtları delil olarak kabul edilmiş ise de acentenin de defterlerinin incelenerek, fesih tarihinden sonra gelirinde bir azalmanın olup olmadığının araştırılmasının da gerekeceğini, davacı tarafın portföy zarının ya da müvekkiline artı değer kattığının anlaşılabilmesi için aracılık ettiği işlerin süre bitiminden sonra da müvekkil şirkette devam ediyor olduğunun tespitinin gerektiğini , Ayrıca, 6102 sayılı kanunun 121/4 maddesinde. 3 aylık süreye uyulmaması ya da haklı bir sebep olmadan feshedilmesi halinde tazminat istenebilme imkânı olabileceğini ifade ettiğini , davalının sözleşmesinin ise hem haklı sebeple TTK 121/1 f.2c.sine hem de 3 aylık süre verilerek 121/lf.lc.sine göre feshedildiğini . bu sebeple davacı acentenin herhangi bir tazminat talep etme hakkının olmadığını , davacının . müvekkilinden belirsiz komisyonu alacağı için 1.000,00 TL.sı talep ettiğini. davacının kendi hesabını bilmeden öylesine her türlü talebi ileri sürmek adına taleplerde bulunduğunu . zira, davacının müvekkil şirkette komisyon alacağı olmadığı gibi, bilakis iptallerden kaynaklanan komisyon borçlarının bulunduğunu , bu hususun müvekkilinin kayıtları incelendiğinde vuzuha kavuşacağını , davacı tarafın müvekkiline olan borçlarının dışında, iş bu dava ile talep etmediği müvekkili uhdesinde olan yalnızca 5.000,00 TL. Iık teminatının bulunduğunu , sözleşmenin 5. Maddesinin 2. Paragrafına istinaden bu teminatın iade süresinin dava tarihi itibariyle henüz dolmadığını , davacı tarafın yoksun kalınan kar talebi ve bu talebinin fiili ve hukuki mesnedinin anlaşılmadığını . Portföye(denkleştirme), Komisyona ve diğer taleplerine ilişkin ifade edilen hususlar ile diğer tüm hususlar davaya konu acentelik sözleşmesinin delil sözleşmesi mahiyetindeki 60. maddesine istinaden müvekkil şirketin defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bir uzman bilirkişi incelemesi neticesi vuzuha kavuşacağını , bu sebeplerle davacının. Hukuki ve fiili mesnedi olmayan, davanın dayanağı acentelik sözleşmesine ve hayatın olağan akışına muhalif iddialar ile kötü niyetle açmış olduğu davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline, davacı taraf hakkında HMK 329. Maddesinin uygulanmasına karar verilmesini arz ve talep ettiği tespit edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/03/2021 tarih 2019/327 Esas 2021/216 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava hukuki niteliği itibariyle taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasına ilişkin olup, tarafların delilleri toplanarak ticari defter ve kayıtlar üzerinden yapılan inceleme ile denetime uygun olarak düzenlenen ve mahkememizce de benimsenerek hükme esas alınan rapor da dikkate alınarak, Davacı tarafın inceleme gününü bildirir davetiyenin tebliğ edildiği halde hazır olmadıkları gibi defterlerin de hazır edilmediğinden defter ve defter kayıtları ile ilgili herhangi bir tespit yapılamadığı, Davalı şirkete ait incelenen 2013-2014-2015-2016-2017 yılı ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonunda yaptırılması gereken kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yapıldığı, TTK. Hükümlerine göre usulüne uygun tasdik edildiği ,Davalı şirkete ait defter kayıtlarının muhasebe kayıtlarının Muhasebe Standartlarına uygun olarak yapıldığı, yasal defterlerinin birbirleri ile uyumlu olduğu ,Davacının 2013-2014 yıllarında 6.233,95 TL. Brüt komisyon tahakkuk ettiği, 1.209,27 TL. komisyon iptali olduğu, net komisyon tutarının 5.024,68 TL, olduğu ,Dava dilekçesinde, Davalının Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye nolu 27.08.2015 tarihli ihtarında hiçbir fesih sebebine dayanmadığından feshin haklı olup olmadığı tartışılamadığı, ispat yükünün davalıda olduğu, aksi yönde delil sunulamadığından davacının portföy tazminatının 6.658,19 TL. Olacağı ve yoksun kalınan karının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabul kısmen reddine Denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) talebi olan 6.658,19 TL tazminatın, 5.024,68 TL komisyon alacağının sözleşmenin fesih tarihi olan 27/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; Denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) talebi olan 6.658,19 TL tazminatın, 5.024,68 TL komisyon alacağının sözleşmenin fesih tarihi olan 27/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili ve davacı vekili de katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, kabul anlamında olmamak şartı ile teminat olarak tutulan 5.024,68 TL’sinin komisyon olarak değerlendirilmesi bir şekilde anlaşılabilir ise de “davacının yoksun kalınan karının bulunmaması” ve davalının da kar elde etmemesine rağmen TTK.nun 122. maddesindeki şartlara aykırı olarak hiç bir mesnedi olmayan 6.658,19 TL’si denkleştirme tazminatını anlamanın mümkün olmadığını,Acentelik sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini,Davacının teminatı, hak ettiği komisyonlardan toplanarak oluşturulduğunu, bu hususun raporda da tespit edildiğini, bu hususu davacı da ikrar ederek bu tutarı teminatın iadesi olarak talep ettiğini ancak belge olmadığı gerekçesi ile bu teminat komisyon alacağı olarak değerlendirildiğini ancak bu komisyonların teminat olarak tutulduğunu ve teminatın iadesi için sözleşmede şart koşulan 2 yıllık süre dolmadan teminatın iadesi için dava açıldığını, her dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğinden davacının teminatın iadesi talebinin reddi gerekir iken yerel mahkemenin teminatı komisyon alacağı olarak değerlendirip ödenmesine hükmetmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Katılma yoluyla istinaf eden davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemece, müvekkili lehine hükmedilen tazminata yasal faiz uygulanması yönünde karar verildiğini, tarafların tacir olup tazminat talebinin ticari işletme ile ilgili olduğunu, yasa ve yerleşik içtihatlar gereği hükmedilen tazminata talep edilen reeskont faiz oranı yerine yasal faize hükmedilmesi yasal dayanaktan yoksun olup bozmayı gerektirdiğini,
Yerel mahkeme kararının hüküm kısmım 1. Maddesinde yer alan “yasal faiz” ibaresinin kaldırılarak dava dilekçesindeki talep gibi “reeskont faizi” ibaresinin eklenerek kararının düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasıyla komisyon-teminat alacağı, portföy(Denkleştirme) tazminatı ve yoksun kalınan kar istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili ve davacı vekili de katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece, Davalının Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye nolu 27.08.2015 tarihli ihtarında hiçbir fesih sebebine dayanmadığından feshin haklı olup olmadığı tartışılamadığı, ispat yükünün davalıda olduğu, aksi yönde delil sunulamadığı gerekçesiyle yukarıki şekilde Karar verilmiş ise de, Davacı ile davalı arasında 21.08.2013 tarihinde Yetkili Acente Sözleşmesinin düzenlenerek imza altına alınmış olduğu, Sözleşmenin SÜRESİ, YENİLENMESİ,SINIRLANDIRILMASI VE FESİH başlıklı 30.1Bendinde ; ” Bu Sözleşmenin süresi 1 yıldır. ŞİRKET tarafından sürenin bitiminden 15 gün öncesine kadar sözleşmenin uzatılmayacağı yönünde yazılı ihtarda bulunulmadığı takdirde ilgili sözleşme birer yıllık sürelerle yenilenmiş sayılacağı,” 30.2 Bendinde;” Yetkili acente her türlü yükümlülüğünü yerine getiriyor olsa dahi davalı yanın sözleşmeyi tek taraflı olarak,önceden herhangi bir yazılı uyarıya gerek olmaksızın acenteye karşı herhangi bir tazminat yükümlülüğü altına girmeksizin feshetme yetkisine haiz bulunduğuna,” 32/1 bendinde ise;” “Her ne sebeple olursa olsun bu sözleşme feshedilir veya sona ererse Yetkili Acente, Şirketten herhangi bir nam ve altında hak veya tazminat, portföy tazminatı hakkı, maddi veya manevi zarar, munzam zarar istemeyeceğini ve herhangi bir iddiada bulunmaya hakkı olmayacağını beyan, kabul ve taahhüt eder ” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı TTK 121. maddesinin 1. fıkra hükmüne göre, belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir. TTK. 121 maddesinin 2. fıkra hükmünde, belirli bir süre için yapılan acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi halinde, sözleşme belirsiz süreli hale gelir. TTK. 121 maddesinin 24 fıkra hükmünde ise, haklı bir sebep olmadan veya 3 aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır, düzenlemesinin yer aldığı, 6102 sayılı TTK denkleştirme istemi başlıklı 122. maddesine göre de, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. O halde, mahkemece, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin süresi, koşulları ve içeriği değerlendirilerek sözleşmenin davalı tarafça haklı sebeplerle feshedilip edilmediğinin tespiti ile sonrasında davacının dava dilekçesinde yer alan taleplerinin ayrı ayrı inceleme konusu yapılarak, değerlendirilmesi gerekmektedir. Genel olarak denkleştirme tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişki devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Acentelerin denkleştirme tazminatı istemlerine ilişkin düzenleme 6102 Sayılı TTK’nun 122 ince maddesinde yer almakta olup, sigorta acentelerinin denkleştirme tazminatı istemleri 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 maddesinde ayıca hükme bağlanmıştır. TTK’nun 102/3 fıkrasında sigorta alanlarına ilişkin özel düzenlemeler saklı tutulmuş olup, 5684 sayılı Kanunun 23/16 maddesi uyarınca, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi, sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer. Sigorta şirketinin acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Somut olayda hesaplama yapılırken, davacı acentenin, davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davalının acentenin portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılmamıştır. Bu durum karşısında, taraf delilleri de nazara alınarak portföy tazminatı isteminin açıklanan şekilde değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu bağlamda, bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, alınan bilirkişi raporuna davalı tarafça itiraz etmiş olmasına rağmen eksik incelemeye dayalı rapor esas alınarak hüküm kurulduğu, ayrıca taraflarında kabulünde olduğu üzere sözleşmenin 5 maddesi uyarınca alınması gereken teminatın sözlü olarak 5.000,00.-TL olarak ödenmesi ve bunun da acente komisyonlarından karşılanmasının kararlaştırıldığı, sözleşmenin 5. Maddesinin 2. Paragrafında acentelik teminatının iadesi için fesih tarihinden başlamak üzere 2 yıllık sürenin sonunda iade edileceğinin düzenlendiği, halde bu hükme istinaden teminat olarak alıkonulan acentelik komisyonunun iade süresinin dava tarihi itibariyle gerçekleşip gerçekleşmediğine yönelik değerlendirme yapılmaması yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.Mahkemenin kabulüne göre davacı vekilinin katılma yoluyla faize yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesi ile; Hükmedilen tazminata Haziran 2014 tarihinden itibaren reeskont faizi işletilmesi talep edildiği halde mahkemece yasal faize hükmedilmiş olup davacı talebinin neden yerinde görülmeyip yasal faize hükmedildiğinin gerekçesinin yazılmaması yerinde görülmemiştir. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır.Bu durumda mahkemece, yukarıdaki tesbitler doğrultusunda davacı ve davalı defterlerinde yapılacak inceleme sonucunda davacının bulduğu müşterilerin sözleşme sona erdikten sonra da davalı şirket ile yeniden poliçe imzalayıp imzalamadığının tespiti, buna göre davalının davacının bulduğu müşteri portföyünden elde etmeye devam ettiği menfaatin tespiti ve TTK’nun 122/2 fıkrasındaki üst sınırı aşmayacak şekilde denkleştirme tazminatı tutarının tespiti, somut olayın özelliklerine göre hakkaniyetin denkleştirme tazminatı ödenmesini gerektirip gerektirmediğinin tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi, ayrıca taraflarında kabulünde olduğu üzere sözleşmenin 5 maddesi uyarınca alınması gereken teminatın sözlü olarak 5.000,00.-TL olarak acente komisyonlarından karşılanması kararlaştırılmış olup sözleşmenin 5/2 maddesi uyarınca acentelik teminatının iadesi şartı düzenlenmiş olup davalı yanın bu yöndeki itirazları da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2021 tarih ve 2019/327 Esas – 2021/216 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına,3-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.