Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1368 E. 2023/1911 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1368
KARAR NO : 2023/1911
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/97 Esas – 2021/360 Karar
TARİHİ : 08/04/2021
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalının … Limited Şirketi’nin ortağı olduklarını, davalının şirketin yetkili müdürü olduğunu, müvekkilinin devam eden boşanma davasında davalının eşinin tanığı olarak ifade vereceğini, bu sebeple kendisine şirket ile ilgili bilgi vermekten kaçındığını, müvekkilinin uzun süredir şirketin kar/zarar durumu ile ilgili bilgi alamadığını, davalının şirketin aktif malvarlığını azalttığını beyanla şirketin TTK madde 636/3 gereğince feshine, aksi halde davalının payının ödenmesi ile ortaklıktan çıkarılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; TTK’nın 636/3. maddesi doğrultusunda, müvekkili aleyhine ikame edilmiş olan işbu davanın müvekkiline yöneltilmeyeceğini, davanın şirket tüzel kişiliğine karşı ikame edilmesi gerektiğini, bu sebeple işbu haksız davanın öncelikle husumet dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacının haklı sebep olarak gösterdiği hususların bizzatihi davacının kendi kusurundan kaynaklanmakta olduğunu, hal böyle iken, davacının şirketten kendi kararı ile uzaklaşması sonucunda yalnız başına mücadele veren müvekkilinin tedbir taleplerinin kabulü halinde zarara uğrayacağını beyanla davanın reddine, davacı tarafın ortaklığın gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmemesi sebebiyle şirketin fesih ve tasfiyesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 08/04/2021 tarih ve 2019/97 Esas – 2021/360 Karar sayılı kararında;”Dava; taraflar arasında şirketin mal varlığının azaltılması sebebiyle davalı şirketin TTK 636/3 md. gereğince feshine, şirket müdürü …’ın müdürlük görevinin TTK 630 ve 636/3m gereğince sona erdirilmesi, idare ve temsil yetkisinin geri alınması talebine ilişkindir.Somut olayda davacı taraf, davalının şirketin tek yetkilisi olarak şirketi zarara uğrattığını, gayrı faal hale getirdiğinden bahisle şirketin fesih ve tasfiyesini talep ettiği; davalı taraf ise davacının şirkete karşı dava yöneltmesi gerektiğinden bahisle davanın husumetten reddi gerektiğini, esas yönünden ise şirket ile tek başına mücadele ettiğini, şirketin gayrı faal hale gelmesinde davalının sorumlu olduğunu ve şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.Dosyada mübrez dava dışı şirketin İTSM kayıtlarına göre; Davacı … ile Davalı …’ın İstanbul Ticaret Odasının … Sicil numarasında kayıtlı 30.000 TL (Otuzbin) sermayeli … Limited Şirketi’ne ortak oldukları, Şirketin % 50’sine tekabül eden 15.000 TL (onbeşbin) sermayesinin …’na, % 50’sine tekabül eden 15.000 TL (onbeşbin) sermayesinin ise …’a ait olduğu, şirketi temsile davalı …’ın süresiz olarak yetkili olduğu, faaliyet adresinin … Mah. … Sok. … Apartmanı No:… İç Avcılar/İstanbul olduğu tespit edilmiştir.Davalı taraf her ne kadar dava dışı … Ticaret Limited Şirketi’ne karşı fesih ve tasfiye davasının açılması gerektiğinden bahisle husumet itirazında bulunmuş ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamaları gereğince iki ortaklı şirketlerde şirketi diğer ortak temsil edeceğinden diğer ortağa husumet yöneltildiğinde husumet yönünden bir usulsüzlük olmayacağından, davalının bu yöndeki itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.Mahkememizce haklı nedenle fesih koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında tarafların bildirdiği tanıkların beyanlarına başvurulmuş ve teknik bilirkişiler eliyle tarafların ticari kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmıştır. Buna göre şirketin gayrı faal olduğu, şirketin 2018-2019-2020 faaliyet dönemleri itibariyle zarar etmiş olduğu ve şirketin mevcut kaydi bilançolar üzerinden yapılan hesaplamalarda borca batık olduğu ve şirketin sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının karşılıksız kaldığı tespit edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında, dava dışı … Limited Şirketi’nin gayrı faal olması, şirketin 2018-2019-2020 faaliyet dönemleri itibariyle zarar etmiş olması, şirketin mevcut kaydi bilançolar üzerinden yapılan hesaplamalarda borca batık olması ve davalı tarafın fesih ve tasfiye talebi de göz önünde bulundurularak davacı tarafın fesih ve tasfiye talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile;Yerel Mahkeme tarafından dava konusu şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine karar verilmiş olup, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkiline tahmiline hükmedildiğini, Mahkemenin söz konusu şirketin feshine ilişkin verdiği karar yerinde olup, feshe ilişkin haklı neden müvekkilinden kaynaklanmışcasına müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin haksız olduğunu, bu nedenle kararın bozulması gerektiğini; Müvekkili ile davacının restoran ve yiyecek içecek hizmetleri sektöründe faaliyet göstermekte olan … Limited Şirketi’nde ½ pay ile ortak olduklarını, müvekkili ile davacının anılan şirket bünyesinde, “… Mah. … Sk…. Avcılar” adresinde mukim … işletmekte iken davacının, dava dışı eşi … boşanma aşamasına geldiğini müvekkilinin de haricen öğrendiğini ve davacının da dava dilekçesinde beyan etmiş olduğu üzere boşanma davalarının halihazırda devam ettiğini; İşbu boşanma davasından önce tarafların ortaklık ilişkisinde hiçbir problem yaşanmadığı halde davacı ortağın boşanma davası ikame etmesinden sonra, işletmeye gelmemeye, emek ve işgücü sarfetmemeye, ortaklığın gereklerini yerine getirmemeye başladığını ve herhangi bir açıklama dahi yapmaksızın müvekkilini yalnız bıraktığını, müvekkilinin, kendisi ve ortak işletme ile herhangi bir ilişkisi olmayan bu şahsi boşanma davasının ne sebeple ortaklık ilişkisini ve kendisini zarara uğrattığına anlam veremediklerini; Davacı tarafından müvekkilinden herhangi bir bilgi talebinde bulunulmamış olup, bu hususta asıl mağdur olanın müvekkili olduğunu, şirketin haklı sebeple feshi talepli olarak ikame olunan işbu davada davacı sıfatına sahip olma hakkının, kanun tarafından feshi talep olunan şirket ortaklarına tanındığını, bununla birlikte, haklı sebebe dayanarak dava açma hakkının haklı sebebin oluşmasında kusuru bulunmayan ortaklara ait olduğu hususunun da hukuken sabit olduğunu; Davacı taraf söz konusu şirketin ortağı olsa da haklı sebeple fesih talep etme hakkına sahip olmadığını, davacı taraf, somut olmayan ve ticari hayatla ilgisi olmayan sebeplerden dolayı feshi talep olunan şirketten uzaklaşmış olup, müvekkilini herhangi bir kusuru olmaksızın şirketin yönetimi ve işletmenin devamı hususunda yalnız bıraktığını, bu doğrultuda asıl mağdur olan taraf müvekkil olup, davacının huzurdaki davayı ikame etmiş olmasının hukuken kabulünün mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından ihdas olunan söz konusu kararın, müvekkilinin mağduriyetinin artmasına sebep olduğunu; Davacı tarafın dava dilekçesinde müvekkilinin kendisini bilgilendirmediğini iddia ettiğini, davacının bilgi almak amacıyla girişimlerde bulunduğu ve müvekkili tarafından söz konusu taleplerin cevapsız bırakıldığının beyan edildiğini, davacının söz konusu beyanlarının kabulü mümkün olmayıp, davacının bugüne kadar müvekkiline yönelttiği ihtilaf konusu olan konu ile ilgili ne bir bilgi alma talebi, ne de gündem belirleyerek ortaklar kurulu toplantısı yapılması talebinin olmadığını, hal böyle iken davacının huzurdaki davayı ikame ediyor olması açıkça kötü niyetli olup, Yerel Mahkemenin söz konusu kusurlar müvekkilinden kaynaklıymış gibi müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti ihdas etmesinin kabulünün mümkün olmadığını; Davacı taraf, dava dilekçesinde her ne kadar “müvekkilinin şirkete ait malvarlığı ve nakit paranın şirketin muhasebesine aktarılıp aktarılmadığı hususunda ciddi soru işaretlerinin bulunduğunu” beyan etmiş ise de, işbu husus davacının şahsi değerlendirmesi olup, müvekkilinin şirketin yönetiminde ortak olarak tüm özveriyi gösterdiğini, yapılan tüm işlemlerin şirket defter ve belgeleri ile sabit olduğunu, üstün özveri ile şirketin devamını sağlama çabasında olan müvekkilinin davacının bu soru işaretlerinin oluşmasında hiçbir kusurunun olmadığını, davacı tarafın kendi kararı ve kusuru ile şirketten uzaklaştığını, bu doğrultuda hiç kimsenin kendi kusurundan lehine bir hak çıkaramayacağı kuralı gereğince, haklı sebep olarak konu edilen durumu kendi kusuru ile yaratmış olan davacının, bu sebebe dayanarak haklı sebeple fesih davası açmasının mümkün olmadığını; Müvekkilinin, davacıya şirket ile ilgili bilgi vermiyor olması gibi bir durum doğru olmayıp, şirket kayıtları, bilgi ve belgeleri her daim davacının ulaşabileceği ve inceleyebileceği konumda olduğunu, davacının kendi kusuru ve sebepleriyle şirket ile ilgili bilgi edinmediğini, davacı sırf boşanma davasında mevcut maddi taleplerinin kabulünü sağlamak adına müvekkili aleyhine huzurdaki davayı ikame etmiş olup, davacının ticari hayatla ilgisi olmayan söz konusu sebeplerinin müvekkilini zarara uğratmasının kabulünün mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından ihdas olunan kararda da müvekkilinin kusuru olduğuna dair herhangi bir emare bulunmamakta olup, hal böyle iken müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin kabulünün mümkün olmadığını beyanla Yerel Mahkeme kararının incelenerek bu sebeplerle kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, limited şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesi, aksi halde ortaklık payının ödenmesi ile ortaklıktan çıkarma taleplerine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketin sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçlarını düzenleyen 636. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, haklı sebeplerin varlığında her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Kanunda haklı sebeplerin ne olduğu düzenlenmemiş, bu konuda takdir hakkı somut olayın özelliği nazara alınarak Mahkemeye bırakılmıştır. Buna göre Mahkeme dayanılan vakıaların gerçekliğini, haklı sebep teşkil edip etmeyeceğini, ileri sürülen fesih sebeplerinin tarafın kendisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını, şirketin feshinin son çare olup olmadığını, dava açan pay sahibinin gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle paydaşlıktan çıkarılmasının daha adil bir sonuç yaratıp yaratmayacağını ve somut olaya göre şirketin ayakta tutulması daha hakkaniyetli ve adil bir sonuç doğuracak ise alternatif bir çözüm yolunun bulunup bulunmadığını değerlendirerek karar verecektir. Bir sebebin hukuki ilişkinin sonlandırılmasında haklı sebep olarak kabul edilebilmesi için, o hukuki ilişkiyi tarafları açısından çekilmez hale getirmesi, hukuki ilişkinin devamında bir faydanın kalmaması gerekir. Somut olayda; … Limited Şirketi’nin iki ortaklı olduğu, dosya içinde bulunan belge, bilgi ve bilirkişi raporundan, şirketin uzun zamandır faaliyetine devam etmediği, tek iştigal konusu olan cafe/restoranın işletilmediği, demirbaşları ile birlikte kira borcuna karşılık mülk sahibine devredildiği, şirkete ait aracın satıldığı, şirketin 2018 yılından bu yana zarar ettiği ve borca batık olduğu, sermayesini kaybettiği, şirket ortakların bir araya gelmedikleri, şirketin faaliyetinin devamında hukuki bir yarar bulunmadığının anlaşılmış olmasına göre Mahkemece, şirketin feshi için haklı nedenlerin oluştuğunun kabulünde bir isabetsizlik olmadığı, HMK’nın 326/1. maddesi uyarınca yasal istisnalar hariç olmak üzere, bir davada yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen tarafa yükletileceği, iş bu davanın limited şirketin feshi davası olması sebebiyle esasen şirket aleyhine açılması gerektiği, bununla birlikte şirket iki ortaklı olduğundan yerleşik içtihatlar uyarınca davalıya karşı dava açılması ile de taraf teşkilinin sağlandığının kabul edildiği, verilen hükmün şirkete ilişkin olduğu, her ne kadar dava kabul edildiğinden, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yasa gereği davalıya yüklenmiş ise de, davalının şahsi olarak bu davada yer almaması ve şirketi temsil etmesi nedeniyle, yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden davacıya bir ödeme yapması halinde şirkete başvurup başvurmamakta muhtariyetinin bulunduğu, Mahkemece verilen hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 07/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.