Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1336 E. 2021/1310 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1336
KARAR NO: 2021/1310
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/258 Esas – 2018/560 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/11/2012 – 15/11/2013 tarihleri arasında davalının, müvekkili şirkette yazılım geliştirme uzmanı pozisyonunda çalıştığını, şirket içi ve dışı gizliliğin devamı için taraflar arasında kapsamlı bir iş sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının söz konusu sözleşmeye aykırı davrandığını ve müvekkili şirketten ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığını, işbu haksız rekabete son vermesi için davalıya ihtarname gönderildiğini ve sözleşme hükümleri gereği 5 aylık ücret tutarında tazminatı ödemesinin ihtar edildiğini, ancak davalının söz konusu haksız fiilini kabul etmediğini ve cevaben müvekkiline ihtarname gönderdiğini, davalının müvekkiline ait bilgiler kapsamında olan ve ticari sır niteliğindeki pek çok bilgiye ulaşma yetkisine sahip bir çalışan olduğunu ve müvekkiline ait pek çok ticari sırrı bildiğini, bu nedenle müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren başkaca bir şirkette çalışmasının, müvekkili için büyük bir risk ve tehlike oluşturduğunu, daha sonra ise ticari sır niteliğindeki bilgilerin davalı tarafından şirket dışına çıkarıldığı hususunun anlaşıldığını, bu nedenle de müvekkilinin zarara uğradığını beyanıyla neticeten ek beyanda bulunma hakları ile fazlaya, diğer hususlara ve cezai yollara başvuru haklarının saklı kalması kaydıyla, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri gereği davalının üç aylık ücret tutarı olan 21.840-TL’lik tazminatın, davalının iş akdinin sonlandığı tarihten itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına ve ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 01/11/2012 tarihli iş akdinin 13. Maddesinde rekabet yasağı süresinin sözleşmenin feshinden itibaren 6 ay olarak belirlendiğini, müvekkilinin, davacı şirketten ayrılma tarihinin 15/11/2013 olduğunu, yeni iş yerinde ise 11/08/2014 tarihinde işe başladığını, müvekkilinin öğrenmiş olduğu herhangi bir sırrın bulunmadığını, rekabet yasağına ilişkin maddelerin yer aldığı iş sözleşmesinin, iş ilişkisinin başladığı tarihinden daha sonra baskı ile imzalatıldığını, davacı şirket ile müvekkilinin işe başladığı şirket arasında faaliyet alanları farklılıkları olduğunu, davacının faaliyet alanlarına ilişkin olarak yapılan sınıflandırma neticesinde 66.19.03 numaralı NACE kodunu aldığını, müvekkilinin yeni işyerinin ise 64.99.09 numaralı NACE kodunu aldığını, yani davacı ile müvekkilinin yeni işyeri olan … A.Ş.’nin faaliyet konularının rekabet yasağı kapsamında olmadığını, müvekkilinin davacı şirketten ayrılması neticesinde davacıya ait sistemlere ulaşma yetkisinin de sona erdiğini, müvekkilinin görev esnasında öğrendiği bilgilerin de ticari sır niteliğinde olamayacağını, davacının iddialarının tümünün hukuki dayanaktan yoksun olduğunun beyanıyla davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmseine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2018 tarih ve 2015/258 Esas – 2018/560 Karar sayılı kararı ile; “…. Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; taraflar arasındaki dava konusu 01/12/2012 tarihli iş sözleşmesi’nin ve yine aynı tarihli bir Gizlilik Sözleşmesi’nin akdedildiği, söz konusu iş sözleşmesinin, işe ikinci giriş bakımından geçerli olmadığını ve 02/05/2014 tarihinde ikinci kez başlayan iş ilişkisi bakımından dosyada yeni bir iş sözleşmesi ve rekabet yasağı hükümlerinin bulunmadığını, dolayısıyla 26/06/2014 tarihinde biten iş ilişkisi bakımından rekabet yasağına ilişkin hükümlerin uygulanmayacağını, … A.Ş. İle davacı ….’nin iştigal konularının aynı olduğunu, davalı işçinin işyerindeki konumu nedeniyle müşteri bilgilerine ulaşabilecek durumda olduğunu, buna karşılık davacının müşteri bilgilerinin davalı tarafça … A.Ş.’ye aktarıldığı iddiasının dosyaya sunulan belgelerle ispatlanamadığını, bu veriler ışığında, davacının rekabet yasağına aykırılık içeren bir fiilinin bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; -Davacının davasının reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, Yerel Mahkemenin, huzurdaki davadaki haklılıkları dosyada mübrez delilleri, dosyada mübrez dilekçeleri dahilinde hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sübut bulmuş olmasına rağmen, davayı haksız ve hukuka aykırı şekilde reddettiğini, işbu sebeple anılan yerel mahkeme hükmünü istinaf incelemesine sunarak, söz konusu yerel mahkeme hükmünün kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etme mecburiyeti hasıl olduğunu, Davalının rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini, Yerel Mahkemenin, ” 02/05/2014 tarihinde ikinci kez başlayan iş ilişkisi bakımından dosyada yeni bir iş sözleşmesi ve rekabet yasağı hükümlerinin bulunmadığını, dolayısıyla 26/06/2014 tarihinde biten iş ilişkisi bakımından rekabet yasağına ilişkin hükümlerin uygulanmayacağını.” şeklindeki hatalı ve eksik inceleme sonucu oluşturduğu gerekçesinin hukuken kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, Davalı tarafın imzasını taşıyan 25.07.2014 tarihli ibraname de yer alan, ” Hizmet süresi boyunca edinmiş olduğum … A.Ş. Ve ilişkili şirketleri, çalışanları ve müşterilerine ait özel, gizli veya kamuya mal olmamış bilgileri bir yargı kararı uyarınca böyle bir açıklama yapmam istenmedikçe hiçbir şekilde herhangi bir şahsa ifşa etmeyeceğimi, belge ve dokümanlarının asıl veya kopyalarını hiçbir şekilde şirket dışına çıkarmayacağımı kabul ve taahhüt ederim.” Ve keza; 01.11.2012 tarihli Gizlilik Sözleşmesinde yer alan; “Şirket ve şirketin müşterileri ile ilgili ticari, mali ve diğer tüm bilgileri, ayrıca Şirketin çalışma ve işleyiş prosedürleri, yazışmaları,her türlü kararlarını ve içeriklerini hiçbir şekilde, hiçbir yerde açıklamayacağımı, üçüncü kişilere hiçbir şekilde nakletmeyeceğimi onlarla paylaşmayacağımı, hiçbir belgenin aslını veya fotokopisini şirket dışına çıkararak şahsileştirmeyeceğimi, bunları hiçbir şekilde başkalarının bilgilsine sunmayacağımı, bilimsel manada dahi olsa şirkete ve müşterilerine ait sırları şirket dışına taşımayacağımı, örnek veya emsal olarak yazılı yada gözlü bir biçimde herhangi bir yerde çalışmada kullanmayacağımı, sadece görev alanım dahilinde bilgi ve belgeleri müşterilere vermeye yetkili olduğumu, tam ve açık biçimde yetki almadan başka konu ve alandaki hiçbir belgeyi ve bilgiyi ilgili olsa bile müşteriye vermeyeceğimi, müşterilerden bu hususta bir talep geldiğinde pozisyonumu ve yetki durumumu açıkça kendisine bildireceğimi, bütün bu hususları şirketteki işimin sona ermesinden sonra dahi aynen geçerli olduğunu açıkça ve peşinen kabul beyan ve taahhüt ederim. Şirketin yukarıda belirtilen veya benzer nedenlerden veya benim kusurumdan kaynaklanan bir sebeple zarara uğraması durumunda şirketin kanuni haklarını kullanacağını peşinen kabul ediyorum.” şeklinde yer alan ibarelerin, müvekkil şirket ile davalı … arasında akdedilen İş sözleşmesinin rekabet yasağı hükmünü haiz olduğunu tek başına yeterli derecede ispatlamış olmasına rağmen yerel mahkemece, davalının Rekabet Yasağına ilişkin hükme aykırı davranmak suretiyle, müvekkil şirketin yaptığı iş ile aynı sektörde hem de rakibi olan bir şirkette yani … A.Ş. bünyesinde çalıştığına dair kesin bir sonuca ulaşılamamış olmasının, yerel mahkemece kurulan söz konusu hükmün eksik ve yersiz olduğunu ortaya koymakta olduğunu, Davalı tarafın, işten ayrıldıktan çok kısa bir süre sonra müvekkil şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başladığı hususunu bizzat ikrar etmekte olduğunu, Yerel mahkemece dikkate alınmayan bir diğer hususun ise; davalının müvekkil şirketten ayrıldıktan sonra rakip bir şirkette çalışmaya başladığının, dosyaya sunmuş oldukları deliller ve tanıklarının beyanları ile ortaya konulduğu gibi ayrıca bizzat davalı tarafın da ikrarında olduğu hususu olduğunu, Davalının bir sosyal medya ağı olan LinkedIn hesabında; … A.Ş. Bünyesinde Yazılım Yönetmeni pozisyonunda çalıştığı bilgisi yer almakta olduğunu, söz konusu sosyal medya ağı LinkedIn’in, iş dünyasındaki kişilerin diğer kişilerle iletişim kurmasını ve bilgi alışverişi yapmasını amaçlamakta olduğunu, diğer sosyal ağlara göre tek farkının iş amaçlı kullanılması olduğunu, Bizzat davalı tarafından düzenlenmiş olan sosyal medya hesabında, müvekkil şirket bünyesinden ayrıldıktan 2 ay sonra, … A.Ş. bünyesinde Ağustos 2014 – Kasım 2016 dönemleri arasında yazılım yönetmeni pozisyonunda çalışmış olduğu hususunun, hiç şüpheye yer bırakmayacak netlikte bizzat davalı tarafından ortaya koyulmuş olduğunu, eş söyleyişle davalının dava kapsamındaki iddialarını bizzat kendisi teyit etmiş olmasına rağmen ve bu husus kendileri tarafından yerel mahkemenin bilgi ve dikkatine sunulmuş olmasına rağmen yerel mahkemece davalının bahse konu ikrarı dikkate alınmaksızın, haksız ve hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar vermiş olmasının gerek kendileri tarafından gerekse de hukuken kabul edilemeyeceğini, Diğer yandan, dava konusu birebir aynı başka bir dava dosyasında 19.12.2017 tarihinde verilen kararın da davadaki haklılıklarını ortaya koymuş olup, bu kararın emsal niteliğini taşımakta olduğunu, Davalı ile aynı dönemde istifa edip, davalıyla aynı işyerinde yani …TE çalışan diğer eski çalışan … ilgili olarak İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/257 E. sayılı dosyası nezdinde görülen davada, 19.12.2017 tarihinde mahkeme söz konusu çalışan aleyhine, iş sözleşmesi gereği 5 aylık ücret tutarında tazminata hükmedilmesine karar verdiğini, ancak bu emsal kararın da yerel mahkeme tarafından hukuka aykırı olarak dikkate alınmadığını, eEmsal Yargıtay içtihatlarının da bu hususu açıkça ortaya koymakta olduğunu, “Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 348. maddesi maddede sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlediği, sözleşmenin hizmet akdinin sona ermesinden sonraki döneme düzenleme getirdiği, davalının çalıştığı her iki şirketin de çelik alım satımı ile uğraştığı, buna dair sayılı firma bulunduğu, davalının sonraki çalıştığı firmanın da Marmara Bölgesinde faaliyet gösterdiği, aynı müşteri kitlesine hitap ettikleri, tanık beyanlarında da rakip firmalar olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalının rekabet yasağını ihlal ettiği, sözleşme gereğince en son aldığı net ücret olan 7.565 TL’nin 3 katı olan 22.695 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.” Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, her ne kadar rekabet yasağının ihlal tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK 444 vd. maddelerinin uygulanması gerekirken, 818 Sayılı BK’nu uygulanarak karar verilmesi doğru değil ise de kararın sonucu itibariyle doğru bulunmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1.162,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 13/12/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.” Sonuç olarak; gerek dosyada mübrez delilleri, gerekse de tanıkların ortaya koyduğu hususlardan da anlaşılacağı üzere; davalının müvekkil şirketten ayrıldıktan hemen sonra yani sözleşmede belirtilen 6 aylık süreci beklemeden rakip firmada çalışması ve pozisyonunun gereği kendisine verilen yetkiye dayanarak ulaşabildiği gizli dataları da paylaşmasından dolayı, davalının müvekkil şirketle imzalamış olduğu rekabet yasağına ilişkin 13. maddeye bağlı olarak, aynı sözleşmenin 15. maddesi; “Çalışan bu sözleşmenin madde 12 veya madde 13 hükümlerine aykırı davranması halinde, Şirket’in talebi üzerine derhal, ihlal ettiği, her hüküm için Türk Borçlar Kanunu’nun 158. maddesi 2.nci fıkra hükmü uyarınca Şirket’e vereceği zarar ziyan hariç olmak üzere kendisinin üç aylık ücret tutarında ceza ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder. ” gereği tazminat ödemesi gerekmekte iken, yerel mahkemece aksi kanaate varılmış olmasının hukuken kabulü mümkün olmadığından, söz konusu hükmü istinaf incelemesine sunma zarureti hasıl olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenler neticesinde; Fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; – İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.06.2018 tarih ve 2015/258 E. – 2018/560 K. sayılı kararına karşı yaptıkları istinaf başvurularının kabulüne, – İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.06.2018 tarih ve 2015/258 E. – 2018/560 K. sayılı kararının “kaldırılması” ile yeniden yargılama yapılarak, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne, – Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı cezai-şart alacağının tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece, davacının davasının reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosyada davacı ve davalının taraf olduğu 01/11/2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalının SGK. Kayıtlarına göre davacı şirkette 01/11/2012 tarihinde 3512.06 meslek kodu ile Yazılım Destek Uzmanı olarak işe başladığı, sözleşmeye göre ise 01/10/2012 tarihinde Yazılım Geliştirme Uzmanı olarak işe başladığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin 11. maddesinde; “Çalışan, Şirket’ten ayrılırken Şirket’teki işini icra ederken kendisi tarafından geliştirilen her türlü cihaz, veri, not, rapor, teklif, liste, yazışma, spesifikasyon, çizim, fotoğrafik baskı, eskiz, materyal, ekipman ve diğer doküman ve eşya ile kendisi tarafından geliştirilen bütün nesneleri ve yukarıda bahsedilen tüm nesnelerin reprodüksüyonlarını Şirket’e iade edeceğini, uhdesinde bulundurmayacağını, çoğaltmayacağını, başka birine vermeyeceğini kabul eder,” denilerek edinilen ve geliştirilen bilgi ve belgelerin korunması düzenlenmiştir. Sözleşmenin 12. Maddesinde ise; “Bu hüküm, bu liste ile sınırlı kalmamak üzere ve bunların kopyaları ile destekleyici malzemeleri de dahil olmak üzere tüm kredi kartları, müşteri listeleri, formları ve katalogları, dokümanları, taslakları ve veri tabanlarını da kapsar,” denilerek madde kapsamı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 13. maddesinde; “Çalışan, işbu sözleşme süresince ve işbu Sözleşme’nin feshinden itibaren altı ay boyunca İstanbul İl sınırları içinde, doğrudan veya dolaylı olarak kendi hesabına veya herhangi bir kişi veya şirketle bağlantılı olarak bunların hesabına veya bunların yöneticisi, müdürü, acentesi, çalışanı, danışmanı veya müşaviri olarak Şirket’in işiyle rekabet halinde olan herhangi bir iş veya faaliyetle uğraşmayacak, iştigal etmeyecek veya ilgilenmeyecektir, ” şeklinde rekabet yasağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin 15. maddesinde çalışanın, madde 12 veya 13 hükümlerine aykırı davranması halinde, şirketin talebi üzerine derhal, ihlal ettiği her hüküm için Şirket’e vereceği zarar ziyan hariç olmak üzere kendisinin beş aylık brüt ücreti tutarında ceza ödeyeceği öngörülmüştür. Davalı 15/12/2013 tarihli ibraname düzenleyerek 15/11/2013 tarihi itibariyle davacı şirketteki görevinden ayrıldığı anlaşılmıştır. Davalı , 15/11/2013 tarihinde davacı şirketteki görevinden ayrıldıktan sonra yeni bir hizmet sözleşmesi düzenlenmeden SGK. Kaydına göre 02/05/2014 tarihinde 2522.02 meslek kodu ile Bilgisayar Sistemleri Yöneticisi olarak tekrardan davacı şirkette çalışmaya başladığı, 26/06/2014 tarihinde işten ayrıldığında ise 3513.04 meslek kodu ile Bilgi İşlem Destek Sorumlusu olarak çalıştığı tesbit edilmiştir. Davalı, 26/06/2014 tarihli dilekçe ile görevinden istifa ettiğini belirtip 25/07/2014 tarihli ibraname ile,26/06/2014 tarihi itibariyle işten ayrıldığını belirtmiştir. Davacı şirketin sicil kaydına göre 66.19.03 Nace kodu ile finansal danışmanlık faaliyetlerinde bulunduğu, davalının davacı şirketten istifa suretiyle görevinden ayrıldıktan sonra dava dışı şirketin sicil kaydına göre 64.99.09 Nace Kodu ile varlık yönetim şirketlerinin faaliyetlerinde bulunan … A.Ş.de 11/08/2014 tarihinde 2514.01 meslek kodu ile Bilgisayar Programcısı olarak göreve başladığı anlaşılmıştır. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. Somut olayda, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasındaki dava konusu 01/12/2012 tarihli iş sözleşmesi’nin ve yine aynı tarihli bir Gizlilik Sözleşmesi’nin akdedildiği, söz konusu iş sözleşmesinin 15/11/2013 tarihinde davalının davacı şirketteki görevinden ayrılması sebebiyle sona erdiği, sona eren bu sözleşmenin davalının davacı şirkette işe ikinci giriş bakımından geçerli olmadığı ve 02/05/2014 tarihinde ikinci kez başlayan iş ilişkisi bakımından dosyada yeni bir iş sözleşmesi ve rekabet yasağı hükümlerinin bulunmadığını, dolayısıyla 26/06/2014 tarihinde biten iş ilişkisi bakımından rekabet yasağına ilişkin hükümler uygulanamayacaktır. Davalı 25/07/2014 tarihli ibraname ile, 26/06/2014 tarihi itibariyle işten ayrıldığını belirtip ibranamede ayrıca; hizmet süresi boyunca edinmiş olduğu … Hizmetleri A.Ş. Ve ilişkili şirketleri, çalışanları ve müşterilerine ait özel, gizli veya kamuya mal olmamış bilgileri bir yargı kararı uyarınca böyle bir açıklama yapması istenmedikçe hiçbir şekilde herhangi bir şahsa ifşa etmeyeceğini, belge ve dökümanların asıl veya kopyalarını hiçbir şekilde şirket dışına çıkarmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini belirtmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davacının müşteri bilgilerinin davalı tarafça … A.Ş.’ye aktarıldığı iddiasının dosyaya sunulan belgelerle ispatlanamadığını, bu veriler ışığında, davacının rekabet yasağına aykırılık içeren bir fiilinin bulunmadığı belirtilmiş olup ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden dosya içeriğine ve hukuka uygun olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/09/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.