Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1299 E. 2021/1215 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1299 Esas
KARAR NO: 2021/1215 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI: 2017/1157 Esas 2017/1180 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Dairemizden verilen 03/10/2018 tarih ve 2018/88 Esas 2018/901 sayılı kararı Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2021 tarih ve 2020/5724 Esas 2021/5514 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosyanın Dairemizin yukarıdaki esasına kaydı ile duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 19/11/2014 tarihinde “Gayrimenkul Görme ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin Kocaeli’nde bulunan taşınmazı davalıya gösterdiğini, pazarlık yapıldığını, söz konusu taşınmazın sözleşme gereğince davalının yönetim kurulu üyesi olduğu ve 19/11/2014 tarihli sözleşme de adı bulunan … A.Ş. tarafından kiralandığını, kira sözleşmesinin 08/12/2014 başgıç tarihli olup, davalının işbu sözleşme gereğince müvekkiline hizmet bedelini ödemediğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe ise haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın haksız ve yersiz olduğunu kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, kiralamanın yapıldığı tarihte müvekkilinin … şirketinin ortağı olduğunu, o dönemde şirket adına kiralama yaptığının doğru olduğunu, ancak davacı tarafından gösterilen yerin müvekkilinin kiraladığı yer olmadığını, davacının müvekkiline kiralık bir yer gösterdiğini ancak mal sahibi ile kiranın bedeli hususunda anlaşamadıklarını, bu nedenle davacının göstermiş olduğu fabrika binasının müvekkili tarafından kiralanmadığını, müvekkilinden boş olarak “kiralık yer gösterme formu” adı altında bir forma imza attıran davacı şirket yetkililerinin daha sonradan müvekkilinin bir başkasından kiralamış olduğu fabrika binasından haksız olarak komisyon talep ettiğini, müvekkilinin firması adına kiralamış olduğu yerle ilgili herhangi bir emlakçıyla muhatap olmadığını, bunun sebebinin de kiralanan yerin o an itibariyle kiralamaya uygun olmaması, yani natamam şekilde bir bina olması, müvekkilinin mal sahibi ile anlaşması gereği binayı kullanılabilir hale getireceği ve kiralardan düşecek şekilde anlaşma sağlandığını savunarak, haksız davanın reddi ile icra takibinin ve ödeme emrinin iptaline, kötü niyetli davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2017 tarih 2017/1157 Esas 2017/1180 sayılı kararında; “Dava, simsarlık sözleşmesine dayalı alacağın takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında 19.11.2014 tarihli gayrimenkul görme ve hizmet bedeli sözleşmesinin düzenlenerek imzalandığı, adresi belirtilen taşınmazın kiralanması halinde yıllık kira bedelinin % 12 + KDV’ sine isabet eden bedelin davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, gayrimenkulün 08.12.2014 başlangıç tarihli ve 480.000 yıllık kira bedeli karşılığında davalının ortağı olduğu şirkete kiralandığının ihtilafsız olduğu, Bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada, 480.000 TL’ nin yıllık kira bedelinin % 12 + KDV’ sine isabet eden bedelin 67.968,00 TL olduğunun tespit edildiği, TBK’ nın 520 maddesine uygun olarak düzenlenen sözleşme neticesinde bilirkişi tarafından tespit edilen simsarlık bedeli yönünen takibinin yerinde olduğu…”gerekçesi ile, Açılan davanın kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden aynen devamına, alacağın belirlenebilir nitelikte likit olduğu değerlendirilmekle itirazın da haksız olduğu anlaşıldığından hükmedilen bedelin %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının hatalı, eksik inceleme neticesinde verildiğini, Davaya konu iddia edilen kiralamanın şirket adına olup, dava da müvekkilinin şahsına husumet yönetilmesinin hukuki dayanaktan yoksun ve usulsüz olduğunu, dolayısı ile davanın öncelikle usulden reddedilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesinin yapılan kiralamanın kim tarafından ve neresi için yapıldığı hususlarını araştırmadan davayı hükme bağlamış olmasının eksiklik olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olarak davacının göstermiş olduğu yeri kesinlikle kiralamadığını, davacının müvekkiline kiralık bir yer gösterdiği ancak mal sahibi ile kiranın bedeli hususunda anlaşamadıklarını, bu nedenle davacının göstermiş olduğu fabrika binasının müvekkili tarafından kiralanmadığını, müvekkilinden boş olarak “kiralık yer gösterme formu” adı altında bir forma imza attıran davacı şirket yetkililerinin daha sonradan müvekkilinin bir başkasından kiralamış olduğu fabrika binasından haksız olarak komisyon talep ettiklerini, davacının söz konusu kiralanan yer ile ilgili olarak kiralama yetkisinin olup olmadığı dahi araştırılmadan verilen bu kararın hatalı, mesnetsiz ve eksik inceleme neticesinde verilmiş olması nedenleri ile ortadan kaldırılarak haksız davanın reddi gerektiğini, davayı aydınlığa kavuşturacak olan kiralayan asil …’nin dinlenmesi yönünde ki taleplerinin reddedildiğini, dolayısı ile davacının kiralanan üzerindeki yetki konusu araştırılmadan davanın hükme bağlanmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılmasına, davanın reddine, müvekkili aleyhine başlatılan davaya konu icra takip ve ödeme emrinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 03/10/2018 tarih ve 2018/88 Esas 2018/901 Karar sayılı kararı ile; Somut olayda, uyuşmazlığa konu simsarlık sözleşmesinde davalının adı ve imzası bulunmakta ise de, firma bilgisi olarak davalının yönetim kurulu üyesi oluğu şirket adı yazılıdır. Söz konusu taşınmaza ait kira sözleşmesinde de kiralayan olarak şirket adı belirtilmiştir. Davacı da simsarlık sözleşmesini davalının, yetkilisi olduğu şirket adına imzaladığını belirtmektedir. TBK. 40 maddesine göre sözleşmenin hukuki sonuçlarından temsilci değil temsil olanan sorumludur. Davaya ve takibe konu simsarlık sözleşmesinin davalı tarafından yetkilisi olduğu dava dışı şirket adına imzalandığı, davacı şirketin alacağının doğrudan davalıdan değil, davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı şirketten olduğu, davalının dava dışı şirketin ortağı ve yetkilisi olmasının, onu borç ilişkisinin tarafı haline getirmeyeceği sabit olduğundan davaya konu takip borçlusu davalı değildir. Bu nedenle davalının hakkında yapılan takibe itirazı yerindedir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Davalı istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması, davanın, takip konusu borçtan dolayı davalının sorumluluğu bulunmadığından ve takibe itirazı yerinde olduğundan reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesi ile, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2017 tarih ve 2017/1157 Esas – 2017/1180 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurularak; Davanın REDDİNE dair oy çokluğu ile karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 26/05/2021 tarih ve 20220/5724 Esas 2021/5514 Karar sayılı ilamı ile; “Dava, simsarlık sözleşmesine dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davaya konu edilen 19/11/2014 tarihli “Gayrimenkul Görme Ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi” başlıklı sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin satın alacak/kiralayacak kişi/firma kısmı altında davalının adı soyadının, bir alt kısımda ise “… Anonim Şirketi” yazılı olduğu, adres bilgisi yer almayıp, telefon numarasına yer verildiği, sözleşme metninde “… ortağı veya çalışanı olduğu şirket tarafından…. kiralanması halinde ise taşınmazın yukarıda yazılı yıllık kira bedelinin %12 + KDV’ne isabet eden bedeli …’a hizmet bedeli olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ederim….” ibaresinin yazılı olduğu, sözleşmenin en alt “Gayrimenkulü Gören Kişi” kısmı altında yalnızca davalının kendi ad ve soyadını yazarak imzaladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, Ticaret Sicil kayıtlarına göre; davalının dava dışı şirketi müştereken temsile yetkili kişisi olduğu, bu bağlamda dava dışı şirketin davaya konu olan ve dava dilekçesi ekinde ibraz edilen 08/12/2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesini de şirket kaşesi üzerine her iki yetkili temsilcinin de imzalaması suretiyle düzenlendiği görülmektedir. Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; davalının ticaret sicil kayıtlarına göre dava dışı şirketi müştereken temsile yetkili olduğu, davalının sözleşme altında imzasının olmasının dava dışı şirketi bağlamayacağı, davalının dava dışı şirketi tek başına temsil yetkisi olmadığını bilerek sözleşme altına kendi ad soyadını yazıp imzalayarak hizmet bedelini şahsen ödemeyi taahhüt ettiği ve sözleşme nedeniyle doğan borçtan sorumlu olduğu, bu nedenle icra dosyasına yapılan itirazın haksız olduğu gözetilerek davalının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde ilk derece mahkemesi kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile, 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Dairemizce duruşma açılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, simsarlık sözleşmesi gereği komisyon alacağının tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Somut olayda davalının ortağı olduğu şirketin kiralaması için yer baktığı, bu kapsamda davacı tarafından davalı ortağa yer gösterilip 19/11/2014 tarihli “Gayrimenkul Görme Ve Hizmet Bedeli Sözleşmesi’nin” düzenlendiği, sözleşmenin kiralayacak kişi / firma kısmına davalı ortağın kendi adı ve soy adını yazdığı, firma kısmına da ortağı olduğu şirketin ünvanını yazdığı, sözleşmenin en alt kısmında gayrimenkulü gören kişi olarak da sadece kendi adını ve soy adını yazarak imzaladığı, imzaladığı sözleşmenin metninde “ortağı veya çalışanı olduğu şirket tarafından kiralanması halinde … hizmet bedelinin davacıya ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum.” ibaresinin yazılı olduğu, davalının dava dışı … A.Ş.’nin İst. Tic. Sic. kayıtlarına göre … isimli kişi ile birlikte müştereken temsil yetkilisi olduğu, bu bağlamda dava dışı şirketin davaya konu olan ve dava dilekçesi ekinde ibraz edilen mecurun kiralama sözleşmesini de tescil ve ilan olunduğu üzere şirket kaşesi üzerine her iki yetkili temsilcinin de imzalamak suretiyle düzenledikleri sabit ve ihtilafsızdır. Hal böyle iken, dava dışı şirketin yapılan sözleşmelerde borç ve sorumluluğunun TTK’nun 370,371. maddeleri gereğince, çift imza ile ve özellikle 372.maddesi hükmü uyarınca şirketi temsile yetkili kişilerin şirket ünvanı altına imza atmak suretiyle doğacağı açık yasa hükümleri gereğidir. Sonuç olarak ; açıklanan nedenlerle ve uyma kararı verilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 26/05/2021 tarih ve 20220/5724 Esas 2021/5514 Karar sayılı bozma ilamında yazılı gerekçelerle; davalı tarafın sözleşmeden kaynaklanan borçtan şahsi sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenler somut olayda tespit edilemediğinden ve davalının sair istinaf nedenleri de yerinde görülmediğinden, davalının istinaf başvurusun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.642,89.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.165,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.477,89.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. kısım 2. bölüm 17/b maddesine göre davacı lehine takdir olunan 2.040,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021