Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1294 E. 2021/1072 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1294 Esas
KARAR NO: 2021/1072 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/05/2021 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2021/257 Esas
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili 29.04.2021 tarihli dilekçesi ile; ‘Davalı tarafın müvekkiline verilen 01.05.2014 düzenleme ve 01.02.2015 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli bonoyu vadesinde ödemediğini, müvekkilinin alacağı 01.02.2015 vade tarihli bonoya dayandığından ortada muaccel hale gelmiş bir para alacağı olduğunu, müvekkilinin alacağı rehinle de temin edilmediğinden kanunda sayılan ihtiyati haciz uygulaması için gerekli şartlar oluştuğunu, davalı taraf her ne kadar kötüniyetli olarak bono üzerindeki imzayı imza inkar etse de bu iddialarının haksız olduğunun, kesinleşen İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/378 Esas sayılı dosyasıyla ortaya çıktığını, davalının, müvekkiline olan alacağını ödemekten kaçınmak için üzerindeki malları devretmeye başladığını, davalının İstanbul ili, Şişli ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payına daha önce haciz koydurmalarına rağmen hissesini, 17/01/2018 tarihinde muvazaalı olarak eşi …(…)’a devrettiğini, yine aynı taşınmaza kendisi ve akrabaları üzerinden başlattığı hayali icra takipleriyle haciz şerhleri koyduğunu, anılan devrin gerçek bir devir olmadığını beyanla, dava değeri miktarında davalının taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile muvazaalı olarak eşine devrettiği İstanbul ili, Şişli ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 hissesi üzerine teminatsız olarak ihtiyaten haciz konulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/05/2021 tarih ve 2021/257 Esas sayılı ihtiyati tedbir talebine ilişkin ara kararında; ” Talep, ihtiyati tedbire ilişkindir. İhtiyati tedbiri düzenleyen HMK.m.390; “(1)İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2)Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. (3)Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükümlerini içermektedir. Bu bağlamda dosya kapsamında yapılan değerlendirmede, dava kambiyo senedinden kaynaklı alacak davası olduğundan uyuşmazlık konusu olmayan taşınmaza ilişkin tedbir talebinin REDDİNE karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. ” gerekçeleri ile; ” 1-)İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafça müvekkiline verilen 01.05.2014 düzenleme ve 01.02.2015 vade tarihli 450.000,00 TL bedelli bononun vadesinde ödenmediğini, bu durum üzerine davalı aleyhine alacak davası ikame edildiğini, Davalının, dava tarihinden önce, hileli işlemlerle malvarlığını azaltması sebebiyle dava açılırken ihtiyati tedbir talebinde de bulunduklarını, yerel mahkemenin bu taleplerini dava konusunun kambiyo senedinden kaynaklı alacak olduğu, tedbir istenen mal varlığı ile ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle 21/04/2021 tarihli ara kararıyla reddettiğini, Daha sonra 29/04/2021 tarihli dilekçeleri ile bu defa ihtiyati haciz talebinde bulunduklarını, ancak yerel mahkemenin 21/04/2021 tarihli ihtiyati tedbirin reddi kararının gerekçesini aynen kopyalayarak taleplerini reddettiğini, taleplerinin ihtiyati hacze ilişkin olmasına rağmen 05/05/2021 tarihli ara kararda hüküm kısmındaki “ihtiyati tedbir talebinin reddine” kısmının dahi değiştirilmediğini, Mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli şekilde gerekçelendirilmesinin zorunlu olduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin 05/05/2021 tarihli ara kararının bu nitelikleri taşımadığını, Taleplerinin ihtiyati hacze ilişkin olduğunu, İİK madde 257’de “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” denilmekte olduğunu, Müvekkilinin alacağının 01.02.2015 vade tarihli bonoya dayanmakta olduğunu, muaccel hale gelmiş bir para alacağı olduğunun açık olduğunu, müvekkilinin alacağı rehinle de temin edilmediğinden kanunda sayılan ihtiyati haciz uygulaması için gerekli şartların oluştuğunu, Yüksek Mahkeme içtihatlarında belirtildiği üzere ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, müvekkilinin alacağının bonoya dayanması, bono üzerindeki imzanın davalının eli ürünü olduğunu ortaya koyan İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/378 Esas, 2020/256 Karar sayılı ilamı ve bu ilamın dayanağı bilirkişi raporları dikkate alındığında ihtiyatı haciz kararı için öngörülen yaklaşık ispat koşulunun da gerçekleşmiş olduğunu, Müvekkilinin alacağının vadesi geldiğinden, İİK madde 257/2 hükmünde belirtilen malvarlığı kaçırma girişiminde bulunup bulunmamasının önemsiz olduğunu, davalının müvekkiline olan alacağını ödemekten kaçınmak için üzerindeki malları kötü niyetli olarak eksiltmeye başladığını, dava dilekçelerinde belirttikleri hususları tekrar ettiklerini, Yukarıda belirtildiği üzere muaccel olan ve rehinle de teminat altına alınmamış olan alacakları için İİK’nın 257. maddesinin aradığı şartların gerçekleşmiş olduğunu, ancak yerel mahkemenin taleplerini incelemeden, yetersiz ve ilgisi gerekçelerle reddettiğini, bu hatalı ara kararın kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle; – İstinaf taleplerinin kabulü ile, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/05/2021 tarihli ihtiyati haczin reddi ara kararının kaldırılarak, ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 01/05/2014 düzenleme ve 01/02/2015 vade tarihli bonodan kaynaklanan alacak davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir.Mahkemece, İhtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili 29.04.2021 tarihli dilekçesi ile; dava değeri miktarında davalının taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile muvazaalı olarak eşine devrettiği İstanbul ili, Şişli ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 hissesi üzerine teminatsız olarak ihtiyaten haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile; ” Davacı alacaklı olduğunu iddia ederek başlattığı İstanbul …İcra Müdürlüğü … esas sayılı İcra takibi İstanbul 10.İcra Hukuk Mahkemesi 12.04.2016 tarih ve 2015/458 esas sayılı dosyası imzanın müvekkilin eli mahsulü olmamasından dolayı iptal etmiştir. Davacı taraf iptalden itibaren yasal sure içinde dava açmamıştır. Davacının açmış olduğu alacak davası süresinde değildir. Bu nedenle ilgili yasa hükümleri ve uygulamadaki kararlar doğrultusunda zamanaşımı defini ileri sürüyor ve davanın zaman aşımından reddini talep ediyoruz.Zira alacaklı olduğunu iddia eden davacı takibin iptalinden sonra yasadaki süreler içinde davayı ikame etmeliydi. Aradan 5 yıla yakın süre geçtikten sonra açılan dava zamanaşımı nedeniyle dinlenemeyeceğini belirtip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık konusu, ihtiyati haciz kararı verme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. İİK’nın 257. maddesinde ihtiyati haczin şartları düzenlenmiştir. Buna göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’ nın 258/I. maddesinin ikinci cümlesinde; “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur,” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Somut olayda, davacı 01/05/2014 düzenleme ve 01/02/2015 vade tarihli bonodan kaynaklanan alacak davasında ihtiyati haciz talep etmiş olup, mahkemece talebi ihtiyati tedbir talebi olarak değerlendirmesi yerinde görülmemiş ise de, yargılamanın bulunduğu aşama, ileri sürülen savunmanın mahiyeti gereği yargılamayı gerektirmesi, talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, dava dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemişdir. İhtiyati haciz talep eden davacı İİK 257/2. Maddede öngörülen ihtiyati haciz şartlarının mevcut olduğuna (borçlunun mallarını kaçırmaya, gizlemeye veya kendisinin kaçmaya çalıştığına) dair dosya içine herhangi bir belge sunmamıştır. İİK 257. Maddede öngörülen ihtiyati haciz şartlarının oluştuğuna ilişkin talep ve karar tarihi itibariyle yaklaşık ispata yeterli delil dosya içine sunulmadığından ve davalı imza inkarında bulunmuş olup savunmaya göre HMK. 209/1 madde hükmündeki;” Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz,” düzenlemesi de gözetildiğinde yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin talebi ihtiyati tedbir olarak değerlendirmesi yerinde görülmemiş isede, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz şartları oluşmadığından ve mahkemenin takdirine göre, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik verilen ara kararda da isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenl taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.