Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1289 Esas
KARAR NO: 2023/1365 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/1 Esas – 2021/272 Karar
TARİH: 08/04/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/09/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirket hazır beton üretim ve satış işi ile iştigal ettiğini, davalı şirketin davacı şirketten hazır beton satın aldığını, 30/11/2017 tarihli … sıra nolu ve 22.058,75 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.215,00 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.491,00 TL tutarlı, 05/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 2.590,01 TL tutarlı, 20/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 18.216,00 TL tutarlı, 25/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 8.118,00 TL tutarlı, 31/12/2017 tarihli … sıra nolu ve 1.188,00 TL tutarlı, faturaları düzenlediğini, takip tarihi itibariyle davalıdan toplam 30.837,58 TL tutarlı hazır beton borcunu ödemediğini, davacı şirketin alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, açılan takibe borçlunun itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, davalının borca itirazında soyut olarak davacı şirketin betonu döktüğünü, istediği nitelikte dökmediğini, ayıplı döktüğünü, bu durumu davacı şirkete bildirmesine karşı ayıplı ürün ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını, tekrardan 20.000,00 TL’lik beton almak zorunda kaldıklarını, bu nedenle borca itiraz ettiklerini, davacı şirketin betonu dökmediğine dair bir itirazı olmadığını, davacının dökülen beton nedeni ile davacıya düzenlendiği faturalara itirazı olmadığını, davacı şirket tarafından ayıplı döküm yapıldığı ve ayıplı döküm nedeni ile 20.000,00 TL ‘lik beton satın almak zorunda kaldıkları şekildeki itirazlarının soyut ve mesnetsiz olduğunu ve bununla ilgili bir belge sunmadığını, davacı şirketin betonu döktüğünü kabul etmesine karşı bedelini ödediğine dair dosyaya belge sunmadığını, takip tarihi itibariyle davacı şirkete 30.837,58 TL borcu olduğunu, davacı şirketin takip konusu alacağının likit bir alacak olduğunu, davalı borçlunun itirazının alacağın tahsilinin geciktirilmesine ve hatta imkansız hale getirilmesine yönelik olduğunu, kötü niyetli olduğunu, bu nedenle asıl alacağın %20 ‘den az olmamak kaydıyla davalı-borçlu aleyhine icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, itirazın iptali davalarında yetkili mahkeme takibin yapıldığı, icra dairesinin bulunduğu yere mahkemesi olsa da bu davaların görülebilmesinin temel şartı mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesinde usulüne uygun icra takibi yapılmış olmasına bağlı olduğunu, icra takibinin İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünde açıldığını, yapılan takibin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, davacı firmadan hazır beton satın alındığını, alınan hazır betonun davalı şirketin bulunduğu Sakarya ilinde döküldüğünü, sözleşmenin yapıldığı ve yerine getirildiği yerin Sakarya ili olduğunu, davacı şirketin üstüne düşen edimi Sakarya’da gerçekleştirdiği ve davalı şirketin ifa yükümlülüğünün doğduğunu, ifa yerinin satış sözleşmesinin yapıldığı yer ve genel yetki kuralınca da borçlunun bulunduğu yer Sakarya olduğunu, davacı şirketin şubesininde Sakarya olduğunu, yetkili icra dairesinin Sakarya İcra Müdürlükleri olması gerekirken söz konusu satışa ait fatura bedellerine dayanan takip İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünde olduğunu, davaların görülebilmesi için öncelikle yetkili icra dairesinine bakılması gerektiğini, yetkili mahkemenin de İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi olmadığını ve yetkili mahkemenin Sakarya Asliye Hukuk Mahkemelerinin olması gerektiğini, davacı tarafın borca itiraz dilekçesinde davalı tarafın beton döküm işlemine dair bir itirazı olmadığını, davalı şirketin bu işlemin yapılmadığını değil yapılan işlem sonucunda betonun istenilen saatte gelmediğinden dolayı üstüne yapılacak işlemin yapılamadığını belirttiklerini beyan ettiği, müvekkili şirketin zararının doğmuş olup durumun hemen davacı şirkete bildirildiğini, davacı tarafından zararlarının karşılanacağı söylenilmesine rağmen zararlarının karşılanmadığını, davacının faiz isteminin yerinde olmadığını, davacı tarafından davalı müvekkiline bir ihbarda bulunulmadığını, davalı müvekkili şirketin ayıplı ürünle ilgili ihbarda bulunmuş olduklarını, davacı şirket ile davalı arasında farkına ilişkin bir sözleşmede olmadığını, davacının faiz istemi yerinde olmadığını, faize ilişkin taleplerinin de olmadığını, davacı şirketin ihtiyati haciz taleplerinin takibe konu 30.837,58 TL’lik alacak nedeniyle istenmekte olduğunu, reddine karar verilmesini, icra dairesinin yetkisine yapmış oldukları itirazın kabulünü, davacı şirket tarafından açılan davanın reddini, dava masraf ve giderleriyle vekalet ücretinin davacı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/04/2021 tarih 2020/1 Esas 2021/272 Karar sayılı kararında;”…Yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; davanın, davacı şirketin davalı şirket aleyhine başlatmış olduğu icra takibine yapılan vaki itirazın iptaline ve takibin devamına ilişkin olduğu, davaya konu ihtilafın; davacı şirketin davalı şirketten takip konusu yaparak talep ettiği faturalara dayalı alacağının varlığı ve varsa miktarı hususlarında toplandığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşmeye dayalı olmayan ve 2017 yılı içinde gerçekleştiği görülen Hazır Beton Alım/Satımına dayalı bir ticari ilişki bulunduğu, bu ticari ilişki kapsamında davacı şirketçe davalı şirket adına 2017 yılı içinde muhtelif tarih ve tutarlarda olmak üzere toplam tutarı KDV dahil 398.337,58 TL olan 31 adet faturanın düzenlenerek davacı şirketin usul ve yasaya uygun tutulduğu tespit olunan ticari defterlerinde davalı şirket adına borç kaydedilmiş oldukları, davacının mükellefi olduğu Vergi Dairesinden dosyaya celp edilen 2017 yılı BS Formu incelendiğinde, davacı şirketin davalı şirkete 31 adet fatura karşılığı KDV hariç tutar üzerinden 337.571,00 TL Mal Satış Beyanında bulunduğu ve bu tutarın KDV dahil 398.337,58 TL’ye tekabül ettiği, davacı şirketçe davalı şirkete düzenlenen hazır beton faturalarına mukabil olarak davalı şirketin davacı şirkete 29.05.2017 tarihinde 157.500,00 TL Banka Havalesi ve 31.05.2017 tarihinde 100.000,00 TL çek keşide/cirosu vasıtasıyla toplamda 257.500,00 TL ödeme gerçekleştirdiği ve davalı şirketçe yapılan bu ödemelerin davacı şirket kayıtlarında davalı şirketin fatura borçlarından mahsup edilmek üzere kayıt altına alındıkları ve sonucunda davacı şirketin davalı şirketten 30.837,58 TL asıl alacağı kaldığı, davacı şirketçe davalı şirket adına düzenlenen hazır beton satış faturalarının ve davacı şirkete yapılan banka havalesi ile çek keşide/cirolarının herhangi bir mutabakatsızlığa sebebiyet vermeyecek şekilde davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı oldukları ve bu kayıtların sonucu olarak davalı şirketin davacı şirkete 1,52 TL küsurat farkıyla mutabık olacak şekilde 30.839,10 TL borçlu durumda bulunduğu, her ne kadar davalı şirket vekili, davacı şirketten almış olduğu hazır betonun istenilen saate gelmemesi nedeniyle üstüne yapılacak işlemin yapılamadığını, betonun istenilen nitelikte olmadığını, bu durumun hemen davacı şirkete bildirilmesine karşı ayıplı ürün ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını, tekrardan … Beton isimli firmadan beton almak zorunda kaldıklarını ileri sürmüşse de mahkememizce … Ltd Şti’ye yazılan müzekkereye yönelik cevapta; dava dışı bu şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen sevk irsaliyelerinin gönderildiği, sevk irsaliyelerinden davalı şirketin bu firmadan beton satın aldığının anlaşıldığı, ancak bu hususun tek başına davalının savunmasını ispata yeterli olmadığı, davalı şirketin davacı tarafça dökülen betonun ayıplı olduğunu ileri sürdüğü ancak buna yönelik bir delil, laboratuvar testi, analiz sonucu vs sunmadığı, davalı vekilinin 4 nolu celsede; halihazırda davacı şirket tarafından dökülen beton üzerine dava dışı … adlı firmadan alınan beton döküldüğünden inceleme yapılmasının kolay olmayacağını, bu nedenle inşaat mühendisi bilirkişi ücretini yatırmadıklarını beyan ettiği, dolayısıyla davalı tarafın ayıp savunmasını ispat edemediği, dava dışı … Beton adlı firmadan alınan betonun davacı tarafından dökülen betonun ayıplı olmasından kaynaklı mı alındığı hususu belirsiz olduğundan davalı tarafın … Beton firması tarafından davalı adına düzenlenen beton faturasının davaya konu alacaktan mahsup edilmesi talebinin de yerinde görülmediği, sonuç olarak davacının davalıdan 30.837,58 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile, davalının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 30.837,58 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9,75 oranında ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, her ne kadar davacı taraf takipte takip öncesi işlemiş faiz talep etmişse de davacı tarafın davada işlemiş faiz talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine gerek görülmemiş, alacak fatura alacağı olup likit olduğundan hükmedilen alacağın % 20 si oranında inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, 1-Davalının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 30.837,58 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9,75 oranında ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, davacı tarafın davada işlemiş faiz talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 2-Alacak likit olmakla, hüküm altına alınan 30.837,58 TL’nin % 20’si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davacı tarafça mahkememiz ihtiyati haciz kararına istinaden yatırılan 4.650,00 TL teminatın talep halinde davacı tarafa iadesine, karar verilmiş ve karara karşıdavalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu,Davalı müvekkili şirket tarafından davacı şirketten beton satın alındığını fakat davacı şirket tarafından istenil zamanda ve nitelikte beton teslim edilmediğini, davacı tarafından beton istenilen nitelikte olmadığından söz konusu ifa ayıplı olmakla davalı müvekkili şirket tarafından hemen davacı şirkete haber verildiğini fakat mevcut ayıp davacı şirket tarafından giderilmediğinden davalı müvekkili şirket tarafından mahkeme dosyasına ibraz edilen faturalardan da anlaşılacağı üzere başka bir firmadan beton almak zorunda alındığını, davalı müvekkili şirket tarafından tanık deliline dayanılmış olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından müvekkili şirketin tanık dinletme talebi kabul edilmediğini, yerel mahkeme tarafından davalı müvekkili şirketin tanık dineltme talebinin reddi hukuka uygun olmayıp maddi vakıanın ispatı açısından tanık dinlenilmesi gerekirken tanıkları dinlemeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalı müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki ilişki eser sözleşmesi olup uygulanacak olan hükümler TBK hükümleri olup eserin ayıplı olduğuna dair ispatın tanık dair her türlü delille ispatı mümkün olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından tanıklar dinlenilmeden karar verilmesi hukuka uygun olmadığını, Müvekkili şirket davacı şirketten almış olduğu betonun ayıplı olması neticesinde başka bir firmadan beton almak zorunda kaldığını, Yerel mahkeme tarafından davacı şirket lehine icra inkar tazminatına hükmedilmişse de her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde bir taraf edimini ifa etmeden diğer taraftan edimini istemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirket betonun istenilen nitelikte olmadığını zamanında dökülmediğini davacı şirkete bildirmiş olmasına rağmen davacı şirket tarafından ayıp giderilmediğini ve müvekkili şirket başka bir firmadan beton almak ve ödeme yapmak zorunda kaldığını halde davacı şirket tarafından başlatılan icra takibine yapılan itiraz kötü niyetle yapılan ve takibi uzatmaya yönelik bir itiraz olmayıp karşı tarafın edimini ifa etmemesinden, kötü ifadan, eserin ayıplı olmasından kaynaklı itiraz olup icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hukuka uygun olmadığını, alacağın likid olmayıp alacak bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bu halde de icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekirken icra inkar tazminatına hükmedilmesi hukuka uygun olmadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk dairesi tarafından 29.04.2019 tarih ve 2018/1410 Esas – 2019/613 sayılı ilamında ” Davalının itirazından taraflar arasında beton alım satımı konusunda ticari bir ilişki olduğu anlaşılmakta ise de yetkiye itirazla birlikte davalının ayıp ve başka yerden beton tedarik edildiği savunması karşısında davacının edimini anlaşmaya uygun yerine getirip getirmediği, bu bağlamda alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı yani alacağın muaccel olup olmadığı ihtilaflı olup, bunun belirlenmesi yargılamayı gerektirmektedir. ” şeklinde hüküm kurduğunu, anılan hükümden de anlaşılacağı üzere alacağın varlığı yargılamayı gerektirir mahiyette olup alacak likid olmadığından davacı lehine hükmedilen icra inkar tazminatı hukuka uygun olmadığını, Kabul anlamına gelmemek şartıyla yerel mahkeme tarafından davalı müvekkili şirketin yargılama dosyası içerisinde de faturalardan da anlaşıldığı üzere başka bir firmadan beton aldığı tartışma konusu olmadığını, bu halde davalı müvekkili şirketin diğer firmadan almış olduğu betonun fiyatının düşülmeden davanın tümden kabulü de hukuka uygun olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 11/12/2019 tarih ve 2019/1359 Esas – 2019/1760 Karar Sayılı kaldırma kararımız doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, Taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoktur.Yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte yanlar arasında davalının inşaatında kullanılmak üzere hazır beton satımı konusunda satış sözleşmesi ilişkisi kurulduğu,davalı taraf davacı tarafından satılan betonun istenilen nitelikte olmadığı ve ayıplı olduğunu ileri sürmüş isede taraflar arasındaki ilişki hukuksal niteliğince Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesi hükmünde tanımı yapılan eser sözleşmesi olmayıp, Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi hükmü gereğince, tacirler arasında yapılan ve “ticari taşınır mal satımına” ilişkin bir sözleşmedir. Davacı satıcı; davalı ise alıcıdır. Mahkemece, taraf ticari defter ve kayıtları inceletilmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alındığı ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’ nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.)Somut olaya döndüğümüzde; davalının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetildiğinde, davaya konu alacağın dayanağı olan faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı tarafça takibe konu faturalara süresi içerisinde itiraz edildiğine ve davacı tarafa iade edildiğine ilişkin delil ibraz edilmediği, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı, sahibi ve halefleri aleyhine delil sayıldığı, bu durumda fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Davalı tarafça satın alınan ürünlerin ayıplı olduğu ileri sürülmüş ise de davacının hangi faturalarındaki ürünlerin ayıplı çıktığı, iddia edilen ürünlerin süresi içerisinde davacıya iade edildiğine ve iade faturası düzenlendiğine yönelik bir delil ibraz edilmediği, bu iddiasının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı ve davalının kendi ticari defterlerine göre de davacıya 30.839,10 TL borçlu olduğu tesbit edilmiştir. Bu durumda ispat külfeti davalı tarafta olup tüm bu değerlendirmeler ışığında, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan borcun ödendiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediği, İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit ve belli olması gerekir. Somut olayda, davaya konu icra dosyasındaki icra takibine dayanak alacak faturadan kaynaklı olup likit (bilinebilir, belirlenebilir) ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi yerinde olduğundan, İlk Derece Mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.106,52.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan (119,00.TL + 407,63 TL=) 526,63.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.579,89. TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.