Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1273 E. 2023/1908 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1273
KARAR NO : 2023/1908
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/591 Esas – 2020/654 Karar
TARİHİ : 27/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı sigortalı … San. ve Tic. Ltd. Şti’ye ait emtianın Kanada’dan Türkiye’ye taşınması için davalı … Ltd. Şti. ile anlaştığını, emtianın 14.12.2017 tarihinde davalı … Şirketi’nin deposuna getirildiğini, davalının emtiayı sağlam olarak aldığını, yüklemenin davalı … Şirketi’nce yapıldığını, emtianın davalı … Şirketi’nce davalı … tarafından organize edilen uçağa yüklendiğini, bu davalı tarafından hava yolu konşimentosu düzenlendiğini, taşıma gerçekleştikten sonra emtianın 23.12.2017 tarihinde antrepoya tahliye edildiğini, depoda yapılan kontrolde emtianın hasarlandığının tespit edildiğini, bu nedenle davalı THY tarafından kargo hasar raporu düzenlendiğini, emtianın taşındığı sandığın kırık olması ile beraber sandığın yana yatık, devrik olarak durduğunun tespit edildiğini, gümrük işlemlerinden sonra emtianın davalı … tarafından … plakalı araçla sigortalının tesislerine taşındığını, emtianın araca da yana yatık olarak yüklendiğini, müvekkilinin, sigortalının uğradığı zararı tazmin ettiğini, davalıların, sağlam olarak teslim aldıkları sigortalı emtiayı, alıcısına sağlam olarak teslim edememeleri nedeniyle zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, bu nedenle borçlular aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe başlandığını, borçluların takibe haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini beyanla haksız itirazın iptaline, takibin devamına, davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin … üyesi olduğunu, yüklemenin araca müvekkili tarafından yapılmadığını, yüklemenin davalı … çalışanlarınca yapıldığını, bu nedenle davalı müvekkilinin kusursuz olduğunu beyanla müvekkili açısından davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle icra dairesinin yetkisine süresinde itiraz ettiklerini, Bakırköy İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, ihbar yükümlülüğünün süresi içinde yerine getirilip getirilmediğinin tespitinin gerektiğini, müvekkili davalının kusuru olmadığını, alacağın likid olmadığını, bu nedenlerle öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini, aksi halde davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile; müvekkiline usulüne uygun hasar ihbarı yapılmadığını, müvekkilinin, emtianın tam ve eksiksiz olarak taşıtılması için her türlü tedbiri aldığını, üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bu nedenle davalı müvekkilinin kusuru olmadığını, hasarın davalı … sorumluluğunda iken oluştuğunu, bu nedenle davanın davalı müvekkili açısından reddini talep ettiğini, aksi halde hesaplamanın hasarlanan yükün ağırlığı üzerinden yapılması gerektiğini, istenen tazminatın fahiş olduğunu beyanla davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 27/11/2020 tarih ve 2018/591 Esas – 2020/654 Karar sayılı kararında; “1- Davanın tespiti, icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın incelenmesi ve uyuşmazlık konularının tespiti: 1-a)Davanın tespiti: Dava, davalılar tarafından taşınan emtiada oluşan zararı tazmin eden davacı sigorta şirketinin rücuen tazminat istemiyle yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. ….Somut olayda, davacı sigorta şirketi tarafından, rücuen tazminatın tahsili için icra takibi başlatılmış olup takip borçlusu …. vekili tarafından kanuni süresi içerisinde yetkiye ve borca itiraz edilmesi sebebiyle takip durdurulmuştur. ….. 3-c) Hukuki nedenler, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi: Bilindiği üzere sigortacı, somut olayda “nakliyat sigortası teminatı bakımından davacı, sorumluluk sigortası yönünden kendisine dava ihbar edilen … , 6102 sayılı TTK madde 1409 ve Md.1421 hükmü uyarınca “geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra” kural olarak oluşan rizikolardan sorumludur ve en kısa tarifi ile hasar; Sigorta Poliçesi Genel Şartlarında ve/veya özel şartlarda yer alan rizikonun gerçekleşmesi (ve bu sebeple sigortalının/sigorta ettirenin menfaatinin zarara uğraması) halinde, sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün doğması durumudur. Bu yüzden de sigortacı sigortalının/sigorta ettirenin kasti bir eyleminden kaynaklanmadığı sürece, sigorta güvencesi sağladığı rizikoya bağlı olan ancak düzenlediği poliçenin genel ve/veya özel şartları ile çelişmeyen zarar/hasar için (6102 Sayılı TTK Md.1427, Md.1429 Md.1459 hükmü uyarınca)tazminat ödemekle yükümlüdür.
Sigortacının düzenlediği poliçe ile üstlendiği bu yükümlülüğü yerine getirdikten sonra sigortalısının halefi olabilmesinin ve rücu yoluyla talep edebilmesinin birinci şartı, sigorta tazminatının 6102 Sayılı TTK md.1472/1 uyarınca gerçek hak sahibine ya da onun gösterdiği kişiye geçerli bir poliçe kapsamından ve poliçe genel+özel şartları ile çelişmeyen rizikonun gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan zarar için ödenmiş olmasıdır. Bu şart ile bir arada bulunması gereken ikinci şart ise, sigortacının sözleşmeye uygun olarak ödeme yaptığı sigortalının sigorta zararı için üçüncü şahıslara karşı bir tazminat talebi hakkına sahip olmasıdır ve bu talep hakkı sigorta tazminatını ödeyen sigortacıya yaptığı ödeme paralelinde Kanun hükmü gereği geçer. Ancak nakliyat muhataralarına bağlı hasarın tazmini için “sırf ödeme yapılması” “yapılan ödeme somut olayda olduğu gibi riziko anında geçerli ve yürürlükte olan bir sigorta sözleşmesine dayansa ve nakliye sürecinde vuku bulan hasarın nitelik ve niceliği de bağımsız bir ekspere tespit ettirilmek suretiyle fiilen tazmin edilmiş olsa bile” 6102 Sayılı TTK. Md.1472/1 nazarından sigorta şirketine halef sıfatını kazandırmayacağından; sigortacının halefiyet ilkesinden istifade edebilmesi, sigortadan tazminat alan sigortalının da (olayımızda davacının dava dışı sigortalısı konumundaki, …A.Ş.`nin) aynı hasar için “sigortacının selefi olarak” zarar sorumlusuna/sorumlularına rücu edebilmesi şartına bağlıdır. Bu bağlamda; davacının düzenlediği poliçeyle sigortalısına karşı üstlendiği mesuliyet ile davalıların akdi ya da fiili taşıyıcı olarak davacının sigortalısına karşı üstlendiği sorumluluk birbirinden farklı düzenlemelere tabi olduğundan; davalıların somut olayda üzerine düşebilecek mesuliyet de taşımanın tabi olduğu kurallara göre değerlendirilmelidir. Somut olayda olduğu gibi dış hat uçuşları ile yapılan hava taşımacılığı sonucunda ortaya çıkan ve “taşınan mal/bagaj” üzerinde oluşan kayıp/zarar söz konusu olduğunda, taşıyıcının mesuliyeti; 12.10.1929 günü Varşova’da imzalanan, Ülkemizin de taraf olduğu 28.09.1955 tarihli La Haye Protokolü ile değişen ve Türkiye açısından 01.03.1977 tarih ve 2073 sayılı Kanunla onaylanıp, Bakanlar Kurulu’nun 29.08.1977 tarih 7/13874 sayılı kararı ile 25.06.1978 tarihinde yürürlüğe giren, uluslararası taşımaların havayoluyla yapılmasında uygulanacak şartlar ve taşıyıcının sorumluluğunun belirlenmesinde yeknesaklığı sağlamaya yönelik düzenlemelerin ve kuralların karara bağlandığı “Uluslararası Hava Taşımacılığına İlişkin Bazı Kuralların Birleştirilmesi Hakkında Sözleşme” kapsamında yani “Varşova Konvansiyonu” hükümleri çerçevesinde belirlenmekte idi. Varşova Sözleşmesi’nin günümüz koşullarıyla uygun hale getirilmesi amacıyla 10-28 Mayıs 1999 tarihleri arasında Montreal’de yapılan Uluslararası Hava Hukuku Konferansına katılan devletler tarafından Montreal Sözleşmesi imzaya açılmış, sözleşmeyi ülkemiz de imzalamış ve 02.04.2009 tarihli ve 5866 sayılı ‘Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme’nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun, 14.04.2009 tarihli ve 27200 sayılı Resmi Gazete’de; bu Kanun uyarınca Bakanlar Kurulu’nun Montreal Sözleşmesi’nin onaylanmasına dair kararı ise 01.10.2010 tarihli ve 27716 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. “1999 Montreal Konvansiyonunun” onaylanması ile 26 Mart 2011 tarihi itibariyle “1999-Montreal”, Türkiye için de yürürlüğe girmiş olup; bu tarihten sonra Varşova Konvansiyonu, 1999 Montreal Konvansiyonu`nun kapsamı dışında kalan uluslararası havayolu taşımalarına, şartları bulunduğu takdirde uygulanmaya devam edecek; somut olay konusu hasar 2017 Yılı Aralık ayında icra edilen hava yolu taşıma işi sonucunda tutanağa bağlandığından; 1 nolu davalının gerçek ya da fiili taşıyıcı 2 nolu davalının da akdi taşıyıcı olarak davacının dava dışı sigortalısı (dolayısıyla da davacı) karşısında üstlendiği mesuliyetin tayininde; T.C.Anayasası’nın 90/son maddesine göre, usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmünde olduğundan ve 1999 Montreal Konvansiyonu’nun 1. Maddesinde, bu sözleşmenin, hava aracı ile ücret karşılığında yapılan bütün uluslararası insan, bagaj veya kargo taşımalarına ve bir hava taşıma işletmesi tarafından hava aracı ile yapılan ücretsiz taşımalara aynı ölçüde uygulanacağı ifade edildiğinden; bir iç hukuk kuralı haline gelen) 1999-Montreal`in gözetilmesi gerekecektir. 1999 Montreal Konvansiyonun 24.maddesine göre, onay belgelerinin tevdi edileceği ICAO(Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) tarafından her beş yılda bir; 21, 22 ve 23. maddelerde getirilmiş olan sorumluluk sınırları gözden geçirilmekte ve 5 yıllık enflasyon oranının (SDR’yi belirlemede paraları esas alınan devletlerdeki enflasyon oranı toplamı) esas alınacağı bir enflasyon faktörüne göre sorumluluk sınırları yeniden belirlenerek üye devletlere bildirilmektedir. ICAO ilk 5 yıllık değerlendirmesini yapmış ve 01.01.2010’dan itibaren uygulanan sorumluluk sınırlarını da belirleyerek, Konvansiyonu onaylamış olan üye devletlere duyurmuştur. Derdest dava konusu taşıma işinin icra edildiği tarih itibariyle de geçerli olan yeni sorumluluk sınırları; bu tarihten itibaren, bagaj/yük için kilo başına 17 SDR`den, 19 SDR`ye (bagaj için yolcu başına 1.000,-SDR`den 1.131,- SDR`ye, gecikmede yolcu başına 4.694,-SDR`ye, ölüm veya yaralanma halinde yolcu başına 113.100,-SDR`ye) yükseltilmiştir. Havayolu taşımalarında, zarara sebep olan olayın, kargonun taşıyıcının sorumluluğu altında bulunduğu süreçte ve hava taşıması esnasında meydana gelmiş olması şartıyla, taşıyıcı, yükün tahrip, kayıp veya hasara uğraması halinde doğan zarardan sorumlu olup (md.18/1-3); taşıyıcı ancak, zarara yükün tabiatı veya ayıbının ya da taşıyıcı veya onun adamları dışındaki bir şahıs tarafından yükün hatalı paketlenmesinin neden olduğunu kanıtlayabilirse mesuliyetten kurtulur(md.18/2-a,b). Bu bağlamda bagajın veya eşyanın, teslim almaya yetkili kişi tarafından itirazda bulunulmaksızın kabulü, bunların taşıma belgesine havayolu konşimentosuna uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiği hususunda, aksi sabit oluncaya kadar geçerli delil niteliğindedir (md.31/1). Hasar durumunda, eğer ki taşınan yük alıcısı emrine çekincesiz teslim edilmiş ise(ki olayımızda edilememiştir) yükü teslim almaya yetkili şahıs hasarın fark edilmesinden sonra derhal ve en geç kontrol edilmiş bagajlar durumunda alınan tarihten itibaren 7 gün içerisinde ve kargo halinde de alınılan tarihten itibaren 14 gün içerisinde taşıyıcıya şikâyette bulunmalıdır. Eğer ki, bahsedilen bu süreler içerisinde yazılı olarak şikâyette bulunulmaz ise, taşıyıcının kötü niyetli olması dışında, taşıyıcı aleyhine tazminat istemiyle dava açılamaz (md.31/2).Konvansiyonun 22/3. maddesinde “kayıtlı bagaj ve yük taşıması” için öngörülen sınırlı sorumluluk hali ise, “yük taşımasında, paket taşıyıcıya verilirken, gönderici varış yerinde teslimindeki menfaatine ilişkin özel bir bildirimde bulunmadıkça (ki olayımızda delil olarak sunulan AWB`lere göre bulunulmamıştır) ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe taşıyıcının sorumluluğu kilogram başına “somut olay tarihi itibariyle” “19 Özel Çekme Hakkı” (SDR) ile sınırlandırılmış; Montreal Konvansiyonu`nun 22/4. Maddesi de “Kargonun bir parçasının ya da içindeki malzemelerden herhangi birinin tahrip olması, kaybolması ya da gecikmesi durumunda, taşıyıcının sorumluluğunun sınırlı olduğu miktarın belirlenmesinde dikkate alınacak ağırlık, sadece ilgili paket ya da paketlerin ağırlığı olacaktır. Bunun yanı sıra, kargonun bir parçasının ya da içindeki malzemelerden herhangi birinin tahrip olması, kaybolması ya da gecikmesi, aynı sevk fişinin ya da aynı makbuzun ya da, basılı değilse, Madde 4’ün 2. paragrafında anılan farklı bir yöntemin içerdiği aynı kayıtların kapsadığı diğer paketlerin değerini etkiliyorsa, sorumluluk sınırının belirlenmesinde bu tür bir paketin ya da paketlerin de toplam ağırlıkları dikkate alınmalıdır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Olayımızda, alıcısı emrine 25.12.2017 tarihi itibariyle AHL Kargo Gümrüğü`ne, 1 nolu davalı THY`nin Kargo Memuru tarafından; “sebebi hatalı yükleme olarak gösterilmek suretiyle düzenlenen Kargo Hasar Raporu`na” kayden, ambalajı kırık vaziyette hasarlı olarak intikal eden 25.12.2017 tarih IM628574 sayılı gümrük beyannamesine ve beyannameye ekli faturasına göre, kıymeti 200.000,-Euro olan 4 kaba istiflenmiş demonte haldeki bir adet parça yıkama makinesi; bağımsız eksper tarafından yapılan tespit ve değerlendirmelere göre (sadece 1.338,12 kiloluk ana ünitesi değil, yardımcı üniteleri ile birlikte) bir bütün olarak tam hasarlı hale gelip değerini yitirmiş, taşıma belgelerine göre ağırlığı 1.717 kilo olan söz konusu makinenin 60.000.-Euro sovtaj bedelinden öte değeri kalmamıştır.Bu durumda “1.717 kiloluk” bir adet demonte haldeki makinenin istiflendiği “4 koli” içinden “THY Kargo Hasar Raporu`na” kayden alıcısı emrine hasarlı teslim edilebilen ana ünitenin ağırlığı 1.338,12 kg. olsa da, ana ünitenin hasarı md.22/4 nazarından “makinenin tamamının değerini” etkilediğinden, somut olayda tazminat bağlamında taşıyıcının sorumlu tutulabileceği azami miktar; Montreal Konvansiyonu Md.23/1; “Özel Çekme Hakkı bağlamında bu Sözleşmede bahsedilen miktarlar, Uluslararası Para Fonu tarafından tanımlanan Özel Çekme Hakkına atıfta bulunuyor sayılacaktır. Adli yargılama durumunda, bu toplamların ulusal para birimlerine çevirimi, yargılamanın yapıldığı tarih itibariyle bu tür ulusal para birimlerinin Özel Çekme Hakkı bakımından değerine göre yapılacaktır. Uluslararası Para Fonunun üyesi olan bir taraf devletin ulusal para biriminin Özel Çekme Hakkı açısından değeri, Uluslararası Para Fonu tarafından yargılamanın yapıldığı tarihte o devletin işlem ve para hareketi için tatbik ettiği değerleme yöntemine uygun olarak hesaplanacaktır. Uluslararası Para Fonunun üyesi olmayan bir taraf devletin ulusal para biriminin Özel Çekme Hakkı açısından değeri, o devlet tarafından tayin edilen bir usule göre hesaplanacaktır.” şeklinde düzenlendiğinden “davanın kabulü halinde, davacının sigortalısına tazmin ettiği bedelden bağımsız olarak” ve “karşılığı karar tarihindeki SDR kuruyla” belirlenmesi kaydıyla (1.717 kg. x 19,-SDR=) “32.623,- SDR.” ile sınırlı kalacaktır. Montreal Konvansiyonu’nun 30/1, 40 ve 45. Maddelerine göre; akdi sorumluluk hükümlerine tâbi kişiler, aynı sorumluluk şartlarına ve sorumluluk sınırlarına tâbi ise de; Md.30/2 ve Md.44 uyarınca zarar görenin anılan kimselerden alabileceği toplam tazminat miktarı dava konusu yapılan havayolu taşıma işinin tâbi olduğu “toplam sorumluluk miktarını” aşamaz. Bir başka ifadeyle hak sahibinin çifte tazminat talep hakkı bulunmadığından; tazminat borcu, “sorumluluk hükümlerine tâbi kişilerin birisi tarafından yerine getirildiği oranda” sona erer.
Montreal Konvansiyonu`nun “Müteselsil Sorumlulukla” ilgili “1. İstihdamlarının kapsamı dâhilinde hareket eden gerçek taşıyıcının, çalışanlarının ya da acentelerinin fiil ve ihmalleri, gerçek taşımacı tarafından gerçekleştirilen taşıma ile bağlantılı olarak, aynı zamanda anlaşmalı taşıyıcının da fiil ve ihmalleri olarak sayılacaktır. 2. İstihdamlarının kapsamı dâhilinde hareket eden anlaşmalı taşıyıcının, çalışanlarının ya da acentelerinin fiil ve ihmalleri, gerçek taşıyıcı tarafından gerçekleştirilen taşıma ile bağlantılı olarak, aynı zamanda gerçek taşıyıcının da fiil ve ihmalleri olarak sayılacaktır. Bununla birlikte, bu tür fiil ve ihmaller gerçek taşıyıcıyı Madde 21, Madde 22, Madde 23 ve Madde 24’te anılan miktarları aşan sorumluluklara tâbi kılmayacaktır. Anlaşmalı taşıyıcının bu Sözleşme tarafından getirilmeyen yükümlülükleri ya da bu Sözleşme ile getirilen haklardan feragat ve savunmaları ya da Madde 22’de tasarlanan varışta teslimata dair bir isteğin özel bir deklarasyonunu kapsamında üstlendiği herhangi bir özel anlaşma, aksi kararlaştırılmadıkça gerçek taşıyıcıyı etkilemeyecektir.” hükmünü havi 41’inci maddesinde gerçek taşıyıcının “olayımızda 1 nolu davalı THY`nin” fiil ve ihmallerinin aynı zamanda akdi taşıyıcının “somut olayda 2 nolu davalı …`nın” ihmali ya da kusuru sayılacağı hüküm altına alınmıştır.Her ne kadar davalı THY vekili hasar için Montreal Sözleşmesinin 31. Maddesinde öngörülen sürelerde hasar ihbarı yapılmadığından taşıyıcıdan dava yoluyla tazminat istenemeyeceğini öne sürmüş ise de, somut olayda tartışılan mal “THY Kargo Hasar Raporu”na kayden alıcısı emrine hasarlı teslim edildiğinden, davalı THY`nin zaten malumu olan hasarın ayrıca ihbarına gerek bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davaya konu hasarın tazmini bağlamında Montreal Konvansiyonu`nunda yer alan bu düzenlemelere göre 1 nolu davalı THY ile 2 nolu davalı…nın davacının sigortalısına, dolayısıyla da davacıya karşı sorumluğu doğmuş ise de; “alıcısı emrine hava yolu taşıma süreci sonunda hasar tutanağına bağlanmak suretiyle teslim edilebilen” dava konusu makinenin zarar görmesine, 34ZM2609 plakalı araçla Yeşilköy~Hadımköy arası dâhili nakliye işini üstelen 3 nolu davalının herhangi bir eylemi, ihmali ve/veya kusurlu bir davranışının etkisi olduğu kanıtlanamamıştır. Tüm bu nedenlerle, hava yolu nakliye sürecinde zarar gören emtianın hasarı dolayısıyla davacının, davalılar … Ltd. Şti.’nden sigortalısına tazmin ettiği bedelin ABD Doları karşılığının karar tarihine en yakın SDR/ABD Doları kuru ile belirlenmek üzere en fazla 32.623 SDR`yi rücuen talep edebileceği ve davacının bu alacağına miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere davaya konu icra takip tarihinden itibaren 3095 SK. Md.4/a`ya göre Kamu bankalarınca USD üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı üzerinden döviz faizi talep edebileceği, dava konusu makinenin hasarlı olan ünitesinin …plakalı araçla Yeşilköy-Hadımköy arası dâhili nakliye işini üstlenen davalı …’nun tazminat bağlamında davacıya karşı herhangi bir sorumluluğunun doğmadığı kanaatine varılmıştır. 3-d)Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hava yolu nakliye sürecinde zarar gören emtianın hasarı dolayısıyla davacının, davalılar Türk Hava Yolları A.O. Ve Ceza Uluslararası Taşımacılık Ltd. Şti.’nden sigortalısına tazmin ettiği bedelin ABD Doları karşılığının karar tarihine en yakın SDR/ABD Doları kuru ile belirlenmek üzere en fazla 32.623 SDR`yi rücuen talep edebileceği ve davacının bu alacağına miktarı infaz aşamasında belirlenmek üzere davaya konu icra takip tarihinden itibaren 3095 SK. Md.4/a`ya göre Kamu bankalarınca USD üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı üzerinden döviz faizi talep edebileceği kanaatine varılmıştır. Yine sigorta eksperleri, 5684 sayılı Sigortacılık Yasası’nın 2-(m) maddesinde; “Sigorta Eksperi”, sigorta konusu risklerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan kayıp ve hasarların miktarını, nedenlerini ve niteliklerini belirleyen ve mutabakatlı kıymet tespiti, ön ekspertiz ve hasar gözetimi gibi işleri mutat meslek olarak yapan tarafsız ve bağımsız kişi olarak tanımlanmıştır.Aynı Yasanın 22. maddesinde, sigorta eksperliğinin gerçek veya tüzel kişilerce yapılacağı belirlenerek, sigorta eksperliği ile ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer verilerek, sigorta eksperi olabilme koşulları, mesleki faaliyetlerinin kapsamı, denetimi ve faaliyetin gereği gibi yerine getirilmemesi halinde uygulanacak müyyediler de belirlenmiştir.Bu kurallardan anlaşılacağı üzere, sigorta hukukunda tazminat yükümlüğünün belirlenmesi açısından sigorta ekspertiz müessesine yer verilerek sigorta ekspertizlerine hukuki bir statü kazandırılmıştır. Ekspertiz raporlarının delil niteliği taşıdığını belirleyen Yasa kuralı ile sigorta ekspertizlerinin sigortalayan ve sigorta ettirene karşı tarafsız ve bağımsız çalışma ilkeleri gereği tazminat yükümlüğünü doğuran olayların nedenlerini de ortaya koyan raporlarının hukuken geçerli belge niteliği taşıdığının kabulü zorunlu bulunacağı anlaşılmış ve bu nedenlerle ekspertiz raporunun yerinde inceleme yapılarak tertip edilmesine göre davada “kesin delil” niteliği taşıdığı anlaşılarak davalı vekilinin son celse makine akıbetinin araştırılması yönündeki savunmalarının sonuca etkili bulunmadığı anlaşılarak bu yöndeki davalı talebinin reddine karar verilmiştir.Davacının, icra dosyasındaki talebine göre icra takip tarihi olan 26.03.2018 tarihindeki 32.623 SDR’nin ABD Doları karşılığı UYAP’tan çıkarılan T.C. Merkez Bankası verilerine göre 47.594,34 ABD Doları olup, davalılar … Ltd. Şti.’ne karşı açılan davanın kısmen kabulü ile; davalı borçlular … Ltd. Şti.’nin İst. Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına yaptıkları itirazın kısmen iptali ile takibin, 47.594,34 ABD Doları asıl alacak ve bu asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre Devlet Bankalarının ABD Doları olarak açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek temerrüt faizi oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacak fiili ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru TL karşılığı eklenmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin 116.807,66 ABD Doları asıl alacak isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.Davalı … karşı açılan davada ise, dava konusu makinenin hasarlı olan ünitesinin … plakalı araçla Yeşilköy-Hadımköy arası dâhili nakliye işini üstlenen davalı …’nun tazminat bağlamında davacıya karşı herhangi bir sorumluluğunun doğmadığı kanaatine varıldığından, bu davalı yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. 4-İcra inkar tazminatı ile ilgili gerekçe: Davacı taraf, davalılardan icra-inkar tazminatı istemiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, alacak likit olmayıp, davacının davalılardan rücuen tazminatı isteyip isteyemeyeceği ve isteyebileceği alacak miktarı yargılama sonucunda belirlendiğinden davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 5-Kötü niyet tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı … Ltd. Şti., davacıdan, kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davacının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davalının, davacının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir. Müsnet davada, taraflar arasında hukuki ilişki olduğu her iki tarafın kabulünde olup, davacı, davalıdan olan alacağının bir kısmının varlığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalı, davacının icra takibini yaparken veya dava açarken kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından kötüniyet tazminatı takdirine yer olmadığında karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davalı … karşı açılan davanın reddine, davalılar … Ltd. Şti.’ne karşı açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Davalıların zararın tamamından sorumlu olduklarını, Yerel Mahkemenin, taşıma belgelerine göre emtianın ağırlığının 1.717 kg olduğu ve Montreal Konvansiyonu’nun 23. maddesi uyarınca taşımacının sorumluluk sınırının, 1.717 x 19 SDR = 32.623 SDR olacağı kanaatine vardığını, davalılar taşınan emtianın değerini bilmekte olup gönderen tarafından özel fayda beyanında bulunulduğunu, bununla birlikte delil listesinin 6 numaralı ekinde sunulan yazışmalarda, sigortalı tarafından emtianın yan çevrilerek istiflenmemesi gerektiğinin özellikle belirtildiğini, taşımacının gereken özeni göstermeyerek emtiayı devrik ve yana yatık şekilde taşıdığını, Konvansiyon’un 22/3. maddesinde, özel fayda beyanının, özellikle taşıma senetlerinde belirtilmiş olması şartının aranmadığını, dosyada mübrez gümrük beyannamesinde, emtianın değerinin 200.000,00 Euro olarak belirtilmiş olduğunun görüldüğünü, bu belgelerin taşıyanlarda olması gereken belgeler olduğundan bahisle, emtianın değerinin taşıyan tarafından bilinebilir durumda olduğunu, bu sebeple taşıyanların sınırlı sorumluluğundan bahsedilebilmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay 11. HD., E. 2016/1717 K. 2017/4697 T. 25.9.2017 tarihli kararında;”…taşıma yapılan emtia tanımlamasında 11.225,20 EURO olarak mal değeri belirtildiği ve taşımayı gerçekleştiren davalı şirket tarafından bu değer kabul edilerek taşıma gerçekleştirdiği, davalının sorumluluğunun sınırı sorumluluk olmadığı, özel fayda beyanı itibariyle davalının meydana gelen zarardan Montreal konvansiyonunun 22/3 maddesi kapsamında sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir… Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, hükmün ONANMASINA…” şeklinde hüküm kurduğunu; Davalıların sorumluluğunun sınırlı olması halinde dahi sorumluluk sınırının, mahkemece hükmedilen 32.623 SDR değil 45.733 SDR olacağını, bir an için davalıların sınırlı sorumlu olacağı kabul edilse dahi Yerel mahkeme kararında esas alınan sınırlı sorumluluk hesabının hatalı olduğunu, dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporlarında sınırlı sorumluluk hesaplanırken dosyada mecut havayolu taşıma konşimentolarında bulunan brüt 1.717 kg’ın dikkate alındığını, Yerel mahkeme kararına esas alınan bu hesaplama hatalı olup havayolu konşimentosundaki “chargeable weight” olarak yazılı olan “ücrete tabi ağırlığın” dikkate alınması gerektiğini, Montreal Konvansiyonu’nun 22/3 maddesinde, yüke ilişkin özel menfaatin belirtilmemiş olması halinde taşıyıcının sorumluluğunun, brüt kg başına 19 SDR ile sınırlı olduğunun düzenlendiğini, havayolu taşıma konşimentosu üzerinde, chargeable weight yani ücrete tabi ağırlık 2.407 kg olarak belirtilmiş olduğuna göre, yüke ilişkin özel menfaatin belirtildiğini, bu durumda taşımacının sorumlu olduğu sınırın 2.407 kg üzerinden hesaplanması gerektiğini, konvansiyonda belirtilen özel menfaat belirtilmesinin, yalnızca meblağ belirtilerek yapılmayacağını, adet, kg, vb. belirtilerek de özel menfaat belirtmenin mümkün olduğunu, bu durumda taşıyıcının sorumluluğunun, belirtilen özel menfaate göre hesaplanacağını, bu kapsamda, sınırlı sorumluluk kabul edilse bile taşımacının sorumluluğunun üst sınırının 2407 kg x 19 SDR = 45.733 SDR olduğunu;Üç numaralı davalının da diğer davalılar ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, Yerel mahkemenin, dava konusu makinenin zarar görmesinde,… plakalı araçla Yeşilköy- Hadımköy arası nakliye işini üstlenen davalılardan …’nun herhangi bir eylemi, ihmali ve/veya kusurlu bir davranışını sebep olmadığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddedildiğini, üç numaralı davalının yüke gereken özeni göstermesi gerekmekte olup taşıma işini yapmakla görevli olan davalının, öncelikle teslim aldığı yükü kontrol etmesi gerektiğini, var olan hasara ilişkin çekince koyması gerektiğini ve yükün aracına istiflenmesi yüklenmesi konusunda da gereken dikkati göstermesi gerektiğini ancak davalının kendisinden beklenen düzeyde özeni göstermediğini ve nezaret yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hasarlı teslim aldığı yükü kontrol etmeden herhangi bir çekince koymadan ve hatalı yükleme ile taşıdığını, bu durumda Yerel mahkemenin, davalının kusurunun bulunmadığı yönünde karar vermiş olmasının tümüyle hukuka aykırı olduğunu;Bir an için davalıların sorumluluğunun sınırlı olduğu kabul edildiğinde ise bu durumda alacağın likit ve muayyen olduğunun ortada olduğunu, davalıların, taşınan emtianın kilogramını bildiğini ve kolay bir hesaplama ile (yalnızca emtianın ağırlığı ile 19 SDR’yi çarparak) sorumluluklarını tespit edebileceklerini, bununla birlikte davalı THY’nin düzenlediği hasar tutanağı gereğince davalıların hasarı bildiğinin kuşkusuz olduğunu, bu kapsamda sorumlu olduğu tutarı bildiği halde haksız ve kötü niyetle borca itiraz eden davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla Yerel mahkemece verilen kararın, reddedilen kısım bakımından kaldırılarak davanın tüm davalılar yönünden kabulü ile takibin devamına, davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili açısından reddedilen davada, müvekkili lehine hükmedilen vekalet ücretinin nispi değil maktu olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yukarıda esas numarası yazılı olan itirazın iptali konulu dava dosyasında, davalı olan ve yargılama sonucunda etkilenen müvekkili …, kendisini vekille temsil ettirmesine ve davaya konu takip dosyasında diğer davalılarla birlikte müteselsil borçlu olarak kaydedilmesine rağmen 27.11.2020 tarihli Yerel mahkeme kararıyla, AAÜT m.13/4 uyarınca, 4.080 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, aynı mahkemenin aynı kararında diğer davalılar hakkında; “Davalılar … Ltd. Şti.kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2.maddesi uyarınca 22.890,16 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … Ltd. Şti.ne verilmesine, ” şeklinde nispi vekalet ücreti şeklinde hüküm kurduğunu; Davacının itirazın iptali davasını İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına yapılan itirazlar neticesinde açtığını, buna göre diğer davalılarla birlikte müvekkilinin de müteselsil borçlu olarak takip dosyasında kayıtlı olduğunu, bu sebeple dava her ne kadar müvekkili lehine sonuçlanmış ise de, AAÜT m.13/2 vasıtasıyla belirlenen nispi vekalet ücretine diğer davalılar kadar hak kazandığını, müvekkilinin, diğer davalılar kadar davanın tarafı olması neticesinde, hak kazandığı vekalet ücretinin AAÜT m.13/2 gereği belirlenmesi gerektiğini, dava konusu itirazın iptali olup Mahkeme tarafından kurulan hüküm belirli bir tutarın kabulü ya da reddine ilişkin olduğu için hükmedilecek vekalet ücretinin de nispi vekalet ücreti olması gerektiğini, bu hususun, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1367 E. , 2015/1192 K. Sayılı kararında da; “Mahkeme, yapmış olduğu değerlendirme sonucu asıl davanın haksız açıldığı sonucuna vardığına göre yukarda açıklandığı üzere davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesi hükmü gereğince nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmetmesi doğru görülmediğinden hükmün vekalet ücretine hasren bozulması gerekmiştir.” ifadesiyle ortaya konulduğunu;
Yerel mahkeme kararında davanın esastan müvekkili açısından reddine karar verildiğini, dolayısıyla dava konusu para alacağı niteliğinde olduğundan bahisle verilecek karar ile birlikte hüküm altına alınacak vekalet ücretinin de dava değeri üzerinden nispi olarak hesaplanması gerektiğini beyanla İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/591 E.-2020/654 K. sayılı kararının kaldırılarak müvekkili yönünden davanın reddine, müvekkil lehine AAÜT ilgili hükümleri gereği nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile; huzurdaki davada Montrel Konvansiyonu’nda belirtilen hak düşürücü süre içerisinde yazılı ihbar yükümlülüğü yerine getirilmemiş olup, bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, davalı müvekkilinin THY tarafından taşıma sonrasında tutulan hasar raporu üzerindeki kayıtlardan hasarlandığı iddia edilen emtianın muhteviyatında hasarın bulunmadığının “yok” kaydıyla belirtildiğini, raporda emtianın yalnızca ambalaj hasarı bulunduğu ve ambalaj hasarının “kırık/broken” kaydıyla belirtildiğini, hasarlandığı iddia edilen eşyanın sigortalının Esenyurt’ta bulanan fabrikasına teslim edildiği 25.12.2017 tarihinde de sigortalı firma yetkilisi tarafından “Gözlem Raporu” düzenlendiğini, işbu rapor incelendiğinde hasarlandığı iddia edilen makinenin ahşap kabının kırık olduğunun tespit edildiğini ve ambalajlı fotoğraflarının çekildiğini, işbu gözlem raporunda da ambalaj içerisinde bulunan makinedeki hasara ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını, raporun ekinde ibraz edilen fotoğraflarda dava konusu makinedeki hasara ilişkin bir görsel bulunmadığını;İhtilaf konusu taşıma, Kanada-ABD-Türkiye arasında gerçekleşmiş olup Uluslararası bir taşıma olduğunu, bu nedenle, dava konusu olaya uygulanacak 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nun m. 31/2’ye göre; “Hasar durumunda, teslim almaya yetkili şahıs hasarın fark edilmesinden sonra derhal …ve kargo halinde de anılan tarihten itibaren 14 gün içerisinde taşıyıcıya şikayette bulunmalıdır. Gecikme durumunda şikayet, kargonun kendi kullanımına verilmiş olması gereken tarihten itibaren 21 gün içerisinde yapılmalıdır.” M. 31/3’e göre; “Her şikayet, yazılı olmalı ve sözü edilen süreler içerisinde verilmeli ya da gönderilmelidir.” hükümlerinin mevcut olduğunu, hasarlandığı iddia edilen eşya ile ilgili olarak davacı tarafından müvekkili ortaklığa 14 günlük hak düşürücü süresi içinde açıkca ve yazılı olarak bir ihbar yapıldığının ispatının davacıya ait olduğunu, Yerel mahkemece her ne kadar taşıma sonrasında hasar raporu düzenlendiği için ayrıca bir yazılı ihbara gerek olmadığı kabul edilmişse de, işbu değerlendirmenin hatalı olduğunu, Ek 1 de ibraz edilen hasar raporunda ve Ek 2 de ibraz edilen sigortalı firma personeli tarafından tutulan gözlem raporunda taşınan emtianın muhteviyatında hasar olmadığının, hasarın dış pakette olduğunun açıkça belirtildiğini, aynı şekilde taşınan eşyanın sandık içerisinde taşındığı ve hasarın sandığın kenarında olduğunun da tanıklardan Mehmet Soysal’ın duruşmadaki beyanlarıyla sabit olduğunu; Sigortalının eğer taşınan emtianın muhteviyatında bir hasar var idiyse bunu ayrıca belirtmesi gerektiğini ve süresi içerisinde müvekkili ortaklığa yazılı olarak bildirimde bulunması gerektiğini, bu itibarla, 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nun m. 31/4’e göre, “Eğer yukarıda bahsedilen süreler içerisinde bir şikayette bulunulmazsa, taşıyıcının kötü niyeti olması dışında, taşıyıcı aleyhinde bir dava olamaz.” hükmü gereğince davacının süresi içerisinde, Konvansiyonda belirtilen şartlarda taşınan eşyanın muhteviyatındaki hasara ilişkin ayrıca yazılı bir bildirimin bulunmaması nedeniyle davanın reddi gerekirken hasar raporlarında yalnızca ambalaj hasarına ilişkin kayıtların hasar ihbarı olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınan eşyanın müvekkilinin sorumluluğundayken hasarlandığı iddiası mesnetsiz olup müvekkilinin hasardan sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, davalılardan …tanıklarının anlatımlarına göre taşınan eşyanın tahta bir kutu içerisinde olduğu ve kutusunda hasar olduğunun belirtildiğini, davacı tarafından hasarlandığı iddia edilen makinenin kullanılamaz durumda olduğuna dair bir bilgi belge sunulamamış olup, ziyaa uğradığı iddia edilen makinenin imha edildiğine ilişkin bir belge ve tutanak da bulunmadığını, bu hususa ilişkin beyanları önceki duruşmalarda ve karar duruşmasında da dile getirilmişse de Yerel Mahkemece görmezden gelindiğini, Mahkemece bağımsız olarak kabul edilen ve nitelendirilen ancak aksine tamamen taraflı olan ve yükün sigortalıya teslim tarihinden 2 ay sonra düzenlenen ekspertiz raporu ve işbu taraflı ekspertiz raporu esas alınmak suretiyle hazırlanan hatalı ve eksik bilirkişi raporu doğrultusunda yerleşmiş Yargıtay kararlarına aykırı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, huzurdaki davada, iddia edildiği gibi taşınan eşyanın muhteviyatında hasar olup olmadığı, hasarlı kargonun çalışıp çalışmadığı, sigortalı tarafından halihazırda kullanılıp kullanılmadığı, eşyanın muhteviyatında hasar varsa, hasarın miktarı ve gerçek zarar, keşif/yerinde inceleme suretiyle Yerel Mahkemece araştırılmamış olup, eksik incelemeye dayanan işbu kararın bozulması gerektiğini;Yerel mahkemece gerçek zarar araştırması yapılmadan Konvansiyondaki azami sınırlı sorumluluk limiti üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi eksik ve hatalı olup bozmayı gerektirdiğini, Montreal Konvansiyonu’nun 22/3. maddesinin; “Kargo taşımacılığında, kontrol edilmiş kargonun taşıyıcının sorumluğuna verildiği anda gönderen kargonun ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunmadığı ve durumun gerektirmesi halinde ilave bir ödeme yapmadığı müddetçe, taşıyıcının kargonun tahrip olması, kaybolması ya da kargoya hasar gelmesi halinde her kilogram için sorumluluğu 17 Özel Çekme Hakkı ile sınırlıdır.” şeklinde olduğunu;Eksik veya hasarlı teslim olunan kargonun kilogramı ile 19 SDR’nin çarpımı sonucu bulunacak üst limitin herhalukarda ödenmesi gerekli bir meblağ olmayıp, davacı tarafın bu sınırlı sorumluluk limitleri içinde kalmak kaydıyla ancak ispat ettiği ölçüdeki gerçek zararını talep edebileceğini, bu itibarla, Montreal Sözleşmesinde eksik veya hasarlı teslim halinde düzenlenen tazminat şeklinin, ağırlık esasına dayalı sınırlı sorumluluk ile bulunacak azami tazminat miktarını geçmemekle birlikte, Mahkemece hükmedilebilecek tazminatın işbu sınırı aşmamak kaydıyla, ancak ispat edilebilen ölçüdeki gerçek zarar kadar olabileceğini, yani Konvansiyonda belirtilen azami sınırlı sorumluluk miktarının her halükarda ödenmesi gereken bir tazminat olmadığını, huzurdaki davada davacı tarafından hasar nedeniyle uğranılan gerçek zarar ispat edilmediği halde Mahkemece başkaca bir araştırma yapılmadan yalnızca taraflı ekspertiz raporu esas alınmak suretiyle rapor düzenlendiğini, işbu bilirkişi raporlarında haklı itirazlarına rağmen gerçek zarar araştırması yapılmadığı gibi Montreal Konvansiyonu kapsamındaki sınırlı sorumluluk limitinin bile hatalı hesaplandığını, Yerel Mahkemenin işbu hatalı ve eksik rapora istinaden taşınan tüm kapların (4 kap) ağırlığının 19 SDR ile çarpımı sonucu belirlenen azami sınırlı sorumluluk limiti üzerinden kısmen kabul kararı verildiğini, işbu kararın Yargıtay’ın hasarlı kargo davalarında belirlediği “gerçek zararın tespiti” “gerçek zarar sorumluluğu” ilkelerine açıkça aykırı olduğunu, hava yoluyla yapılan hasarlı ve eksik kargo taşımalarında gerçek zararın sorumluluğuna ilişkin emsal Yargıtay kararlarının davaya cevap dilekçesi ekinde ibraz edildiğini;Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunun, huzurdaki hasarlı kargo taşımasından kaynaklı davanın niteliği gereği hiç bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın yalnızca delil niteliği olmayan, taşımadan 2 ay sonra sonra düzenlenen, taraflı ekspertiz raporu doğrultusunda hazırlanmış olup, denetime elverişli olmadığını, bilindiği üzere ekspertiz raporları, sigorta firmalarının talebi doğrultusunda özel kişiler ve firmalar tarafından hazırlanmakta olup, ekspertiz raporunda yapılan tespit ve değerlendirmelerin resmi makamlar önünde yapılmamış olduğundan bahisle ekspertiz raporu esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurulmasını Yargıtay’ın bozma nedeni olarak kabul ettiğini, bilirkişi raporunda taşımanın hemen sonrasında tutulan ve taşınan eşyanın muhteviyatında hasar bulunmadığı yönündeki ve oluşan hasarın yalnızca dış paketinde olduğuna ilişkin kayıt ve tutanakların dikkate alınmadığını, hasarlandığı ispat edilemeyen emtia için tazminat hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, dosyada bulunan ekspertiz raporu dikkate alınmak suretiyle inceleme yapıldığını, gerçek zarar ve miktarına ilişkin araştırma yapılmadığını, hasarlandığı iddia edilen eşya 1 kap olmasına karşın 4 kap hasarlanmış gibi taşınan bütün eşyaların ağırlığının (1717 kg) üzerinden hatalı olarak üst limit belirlendiğini, dolayısıyla çok fahiş bir sınırlı sorumluluk miktarı hesaplandığını, bilirkişi raporunda savunmalarının ve delillerinin görmezden gelindiğini, davacının beyan ve delilleri kapsamında taraflı bir şekilde hazırlandığını, taşınan eşyanın muhteviyatında hasar olmadığına ilişkin kayıt ve tutanakların raporda dikkate alınmadığını, bu nedenle rapordaki azami sorumluluk miktarının hatalı hesaplandığı gibi gerçek zararın da araştırılmadığını, eksik ve hatalı olan bilirkişi raporunun hükme esas alındığını;Huzurdaki davada iddia edilen zararın, muhtevasının yaklaşık 1338 kg ağırlığında olan makine ünitesi olup, emtianın buna uygun mahafazalı bir paket içerisine konulmamasından ve taşıma şeklinin belirtilmemesinden kaynaklandığını, hasar raporunda; emtianın paketlendiği tahta kabın hasarlı olduğu belirtilmiş olup, hasarlandığı iddia edilen emtianın muhtevasına ilişkin herhangi bir hasar kaydının tespit edilmediğini, davacının delilleri arasında bulunan makine fotoğraflar incelendiğinde taşınan makinenin dış kabının tahta olmakla birlikte makineyle tahta arasına darbe emici köpük vs. bir muhafazanın yapılmadığının görüleceğini, yaklaşık 1,5 tonluk makinenin taşıma esnasında hasarlanmaması için makinenin nasıl taşınması gerektiğine dair bir uyarı da bulunmadığını, bu durumun hasar raporunda, taşınan kargoların üzerinde özel olarak belirtilen bir taşıma etiketi ve işareti bulunmadığı şeklinde belirtildiğini, dosyada bulunan makineye ait fotoğraflar incelendiğinde makinenin dünyanın öbür ucundan darbelere karşı iç koruması olmadan yatay olarak taşınması halinde hasarlanma ihtimali bulunduğunu, hasarlandığı iddia edilen makinenin, alt kısmı aşağıda olacak şekilde dikey olarak taşınması gereken bir makine olduğunu, buna ilişkin ne paket üzerinde ne de konşimentoda özel bir işaret/uyarı bulunmadığını;Dava konusu makinenin uçağa yüklenmesi, indirilmesi ve taşınması esnasında maruz kalabileceği muhtemel sallantı ve darbelere karşı muhafazalı bir şekilde paketlenmesi gerektiğini, makinenin ağırlığı, taşıma mesafesi gibi hususlar dikkate alınarak kargonun sevki gerektiğini, davalı müvekkili ortaklığın, bir paketleme uzmanı ve paketlerin muhteviyatına uygun bir paketleme yapılıp yapılmadığını denetlemek zorunda olmadığını, Konvansiyonun taşıyıcıya böyle bir denetleme görevi ya da mükellefiyeti getirmediğini, muhtevası yaklaşık 1,5 tonluk emtianın, olağan darbe ve sallantılara dayanıklı olmayan alelade tahta bir kutuda taşınması durumunda hasarla paketleme hatası arasında nedensenlik bağı olduğunun açık olduğunu, bu durumda taşınan eşyada bir hasar varsa bile hasarın paketleme hatasından kaynaklandığından bahisle Mahkemece müvekkili ortaklığın zarardan sorumlu tutulmasının Montreal Konvansiyonu hükümlerine aykırı olduğunu beyanla Yerel Mahkemenin kısmen kabul kararının kaldırılması ile yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesi ile; taraflarına usulüne uygun hasar ihbarı yapılmadığını, hava yolu taşımacılığına ilişkin uyuşmazlıklarda Türkiye’nin Varşova Konvansiyonu, Lahey Protokolü, 1929 tarihli Varşova Konvansiyonu’nu zaman içinde değiştiren 1975 (4) nolu Montreal Protokolü ve ayrıca 26.03.2011 tarihinden itibaren 1999 Montreal Konvansiyonu’nun tarafı olmasına, buna göre Türkiye yönünden 26.03.2011 tarihinden önce meydana gelmiş olaylara ilişkin ihtilaflarda Varşova/Lahey Konvansiyonu ve 4 nolu Montreal Protokolü’nün, bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ilişkin ihtilaflarda ise 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nun uygulama alanı bulacağını ve 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’na göre ise dava dışı sigortalı şirket tarafından usulüne uygun şekilde müvekkili şirkete karşı yapmış olduğu herhangi bir hasar ihbarı bulunmadığını;Davacının dava dilekçesinde, oluşan hasar sonrasında dava dışı sigortalı şirket tarafından müvekkiline ihbar çekilerek emtialarda hasar meydana geldiğini ve oluşan bu hasarın rücu edileceğini ihbar ettiklerini iddia ettiğini ancak dava dışı sigortalı tarafından süresi içerisinde müvekkili şirkete herhangi yazılı bir ihtarda bulunulmadığını, dava dilekçesi ve delil listesinde belirtilen işbu ihtarnamenin taraflarına tebliğ edilmediğini, bu nedenle taraflarına tebliğ edilmemiş olan ve var olduğu iddia edilen ihtarnameye karşı itiraz haklarını saklı tuttuklarını, Montreal Sözleşmesi gereğince müvekkili şirkete usulüne uygun ve süresinde hasar ihbarı yapılmadığından bahisle davanın reddi gerektiğini;Taşıma işleri komisyoncusu sıfatına sahip davalı müvekkili şirketin eşyanın tam ve eksiksiz olarak taşıtılması için her türlü tedbiri aldığını, üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, dava dışı … Ltd. Şti.’ye ait emtianın Kanada’dan Türkiye’ye havayolu ile taşınması konusunda tarafların anlaştığını ve ürünlerin Kanada’daki üretici firmadan alınarak fiili taşıyıcı diğer davalı ….’ya hasarsız olarak teslim edildiğini, dosyada mübrez mail yazışmalarında diğer davalı … tarafından ürünlerin hasarsız olarak teslim alındığının teyit edildiğini, bu nedenlerle taşıma esnasında diğer davalı … sorumluluğunda ve kontrolünde olan emtianın hasar görmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, emtianın hava yolu taşıması sonlandıktan sonra 23.12.2017 tarihinde depoda yapılan kontroller sırasında hasarlandığının tespit edildiğini, buna ilişkin olarak diğer davalı Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı tarafından Kargo Hasar Raporu isimli tutanağın tutulduğunu ve teyit edildiğini, bunun dışında diğer davalı … hasarın kendi sorumluluğundayken meydana geldiğini zımnen de olsa kabul ettiğini ve hasar kargo bölümünde claim dosyası için işlemler başladığını ancak eksik evrak nedeniyle açılamadığını, hasar dosyası oluşturulmasına ilişkin mail yazışmalarının dilekçe ekinde sunulduğunu;Davalı müvekkili şirketin davacıya ait eşya emtiaları hasara uğrattığına ilişkin dosyada somut bilgi ve belge bulunmadığını, bu nedenlerle müvekkiline yönelik herhangi bir hata ve kusur atfedilemeyeceğinin de açık olduğunu, taşıma işleri komisyoncusu sıfatına sahip davalı müvekkili şirket eşyanın tam ve eksiksiz olarak taşıtılması için her türlü tedbiri aldığını, üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, bu nedenlerle taşıma esnasında müvekkil şirketin sorumluluğunda ve kontrolünde olmayan emtianın hasar görmesinde müvekkile atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını; (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2014/3568 E. , 2014/12460 K, 30.06.2014 T.) Ürünlerde oluştuğu iddia edilen hasarın, diğer davalı Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı tarafından yapılan yükleme, istifleme ve sabitlemenin düzgün yapılmaması nedeni ile meydana geldiği davacı taraf sigortalısı şirketin beyanları ile de sabit olup, hasarın meydana gelmesinde diğer davalı şirketin kusurlu ve sorumlu olduğunu, bu nedenlerle müvekkili şirket aleyhine ikame edilmiş işbu davanın reddini talep ettiklerini, tazminat hesabının hasarlı olan emtianın ağırlığı üzerinden hesaplanması gerektiğini, dava konusu emtianın tamamının hasarlandığına ilişkin değerlendirmenin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, brüt toplamı 1.717,00 kg olan dava konusu emtianın 1 ana makine ünitesi ve 3 yardımcı ünite olmak üzere toplam 4 kap olarak paketlendiğini ve emtianın tamamının hasarlı olarak var sayıldığını, dava dışı şirketin müvekkili şirket ile yapmış olduğu mail yazışmalarında ve davacı tarafça hazırlatılan exper raporunda ana makinenin bulunduğu 1 kap emtianın hasarlandığı tespit ve kabul edilmesine rağmen hesaplamanın tam hasar üzerinden yapıldığını;Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme (Montreal Sözleşmesi) “Gecikme, Bagaj ve Kargoyla Bağlantılı Olarak Sorumluluk Sınırları” Başlıklı Madde 22’nin; “( 4 ) Kargonun bir parçasının ya da içindeki malzemelerden herhangi birinin tahrip olması, kaybolması ya da gecikmesi durumunda, taşıyıcının sorumluluğunun sınırlı olduğu miktarın dikkate alınacak ağırlık, sadece ilgili paket paketlerin ağırlığı olacaktır.” hükmünü içerdiğini, Yargıtay kararlarında tazminatın hasarlı olan emtia üzerinden hesaplanması gerektiği görüşünün benimsendiğini, bu doğrultuda exper raporu ile kabul edilen hesaplamanın aksine tazminat hesabının taşınan bütün yük ağırlığı ( 1.717,00kg) üzerinden değil hasarlanan yükün ağırlığı (1.338,12kg) üzerinden yapılması gerektiğini, taşımaya konu tüm ürünlerin hasarlanmadığının taraflar arasında çekişmesiz olup davacı beyanları ile de sabit olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın müvekkili şirket yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, uluslararası havayolu ile taşınan kargonun, taşıma sırasında hasara uğradığı ve hasar bedelinin dava dışı sigortalıya ödendiğinden bahisle ödenen tazminatın akdi ve fiili taşıyıcılardan rücuen tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı taleplerine ilişkindir.Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın, davalılar …. ile … Ltd. Şti. yönünden kısmen kabulüne, davalı … yönünden ise reddine karar verilmiş, karara karşı tüm taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Türkiye bakımından 26/03/2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 28/05/1999 tarihli Havayolu İle Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Montreal Sözleşmesi’nin 1. maddesine göre, sözleşmeye taraf devletler arasındaki taşımalarda Montreal Sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı ve somut olayda taşıma, sözleşmeye taraf olan Kanada’dan Türkiye’ye hava yolu ile gerçekleştirildiğinden uyuşmazlığa 1999 tarihli Montreal Sözleşmesi’nin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, kök ve ek rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Taraflarca ileri sürülen tüm istinaf sebepleri yargılama aşamasında sunulan dava, cevap, itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiş, gerekçeli kararda her bir savunma sebebi hakkında ne şekilde değerlendirme yapıldığı açıklanmıştır. Dosya kapsamından dava dışı sigortalı tarafından, Kanada’da mukim … isimli şirketten 200.000 Euro bedel ile satın alınan brüt 1.717 kg ağırlığındaki makinenin Kanada’dan Türkiye’ye taşınması için sigortalı şirket ile davalı … Şirketi arasında anlaşma sağlandığı, adı geçen davalının akdi taşıyıcı olduğu, makinenin demonte halde 4 koli şeklinde ve çekincesiz olarak bu davalı tarafından teslim alındığı ve diğer davalı THY’ye teslim edildiği, davalı … tarafından havayolu ile Türkiye’ye taşındığı, davalı THY’nin fiili taşıyıcı olduğu, kargonun Türkiye’ye geldikten sonra Gümrük Müdürlüğü’nden dava dışı sigortalının deposuna karayolu ile taşınması işinin ise davalı …tarafından gerçekleştirildiği, davalı … tarafından 25.12.2017 tarihli kargo hasar raporunun düzenlendiği, raporda, kargoda, hatalı yüklemeden kaynaklı hasar oluştuğunun belirtildiği, aynı tarihte dava dışı sigortalı tarafından düzenlenen gözlem raporunda da kargonun hasarlı şekilde teslim edildiğinin belirtildiği, 26.02.2018 tarihli ekspertiz raporu ile makinenin ana ünitesinde oluşan hasarın tespit edildiği, makinenin sigorta dışı kalması da nazara alınarak hasar bedelinin 164.402 USD olarak tespit edildiği, Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile de, meydana gelen hasarın makinenin tamamının değerini etkilemesi sebebiyle tüm makine ağırlığı (4 koli) nazara alınarak hesaplama yapıldığı, dosyada makinenin satıcısı/ithalatçısı … tarafından düzenlenen, makinenin garanti koşullarından çıkmış olduğunu ve işletilmesinden herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını bildirir yazılı beyan ile ekspertiz tarafından yerinde inceleme sırasına çekilen hasara ilişkin fotoğrafların bulunduğu, buna göre taşıyıcıya hasarsız şekilde teslim edilen kargonun taşıma sırasında hasara uğradığı ve usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ve dosyadaki açıklanan diğer deliller ile desteklenen ekspertiz raporuna göre düzenlenen bilirkişi raporuna göre kullanılamaz halde olduğu, Montreal Sözleşmesi’nin 18/1. maddesi uyarınca hasar hava yolu ile taşıma sırasında meydana geldiğinden, anılan Sözleşmenin 40, 41 ve 45. maddeleri uyarınca davalılar … Ltd. Şti.’nin zarardan müteselsilen sorumlu oldukları, Konvansiyo’nun 18/2. maddesinde sayılan bir durumun gerçekleşmediği, hasarın yükleme hatasından kaynaklandığı ve yüklemenin davalı şirketlerce yapıldığı, Sözleşmenin 31. maddesine göre, hasar durumunda, teslim almaya yetkili şahıs tarafından hasarın fark edilmesinden sonra derhal ve en geç yük için teslim alındığı tarihten itibaren on dört gün içerisinde taşıyıcıya ihbarda bulunulması zorunlu ve aksi halde taşıyıcının aldatıcı harekette bulunduğu haller haricinde taşıyıcıya karşı dava hakkı ortadan kalkmakta ise de, Yargıtay içtihatları ile de kabul edildiği üzere, taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi TMK’nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından, bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartının aranmayacağı, davalı THY tarafından düzenlenen 25.12.2017 tarihli tutanak ve diğer davalı şirket ile arasında geçen 03.01.2018 tarihli mail yazışmalardan hasarın her iki davalı tarafından bilindiğinin açık olduğu, bu nedenle ayrıca bir hasar ihbarının aranmayacağı, davalı…nun kargoyu hasara uğramasından sonra teslim alarak dava dışı sigortalının deposuna götürdüğü ve kargonun bu aşamada başka bir hasara uğradığı ispat olunamadığından, meydana gelen zarardan sorumlu olmadığı, Montreal Sözleşmesi’nin 22. maddesine göre taşıyıcının sorumluluğu sınırlı olup, anılan maddenin 3. fıkrasına göre sınırlı sorumluluğun ortadan kalkması için, kontrol edilmiş kargonun taşıyıcının sorumluluğuna verildiği anda gönderenin, kargonun ulaşacağı yerde teslimi ile ilgili özel bir fayda beyanında bulunması ve durumun gerektirmesi halinde ek ödeme yapmış olmasının gerektiği, bunun dışında taşıyıcının sorumluluğunun kilogram başına 17 SDR (olay tarihinde 19 SDR) ile sınırlı olduğu, Konvansiyo’nun 22/5. maddesindeki düzenlemenin kargo taşımacılığında uygulanmayacağı, davacı vekilince sunulan dava konusu taşımaya ilişkin konişmentolarda kargo içeriğinin niteliği ve değerinin (gümrük değeri de dahil) belirtilmediği, ayrıca bir değer bildiriminde bulunulmadığı, buna göre makinenin ana ünitesindeki hasar nedeniyle kalan diğer parçaları da kullanılamayacağı ve ithalatçı şirket makineyi tamamı ile sigorta kapsamından çıkarmış olduğundan, yalnızca 1 koli değil 4 koli yükün brüt ağırlığı olan 1.717 kg’ın 19 SDR ile çarpımı sonucu bulunan değerin, gerçek zarar miktarının altında olması itibariyle tazmin edilmesi gerektiği, davaya konu tazmini gereken hasar bedelinin belirlenmesi konusunda bilirkişi incelemesi ve yargılama yapılmış olup, takibe konu alacak taraflar için muayyen olmadığından davacı lehine kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, öte yandan Mahkemece verilen karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/4. maddesinde maddi tazminat davalarının tümden reddine karar verilmesi halinde vekalet ücretinin tarifenin ikinci kısım ikinci bölümüne göre belirleneceği, yani maktu vekalet ücretine hükmedileceğinin düzenlendiği, eldeki dava itirazın iptali davası olmakla birlikte takip dayanağının maddi tazminat talebi olması ve davanın tümden reddedilmiş olması sebebiyle maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekili, davalı … A.Ş. vekili, davalı … Ltd. Şti. vekili ve davalı …vekilinin istinaf başvurularının haksız olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre tüm taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı …’dan alınması gereken 14.091,54 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan toplam 3.582,3‬0 TL (59,30 TL+3.523,00 TL) harcın mahsubu ile bakiye 10.509,24‬ TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı … Limited Şirketi’nden alınması gereken 14.091,54 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan toplam 3.582,3‬ TL (59,30 TL+3.523,00 TL) harcın mahsubu ile bakiye 10.509,24‬ TL harcın davalı … Limited Şirketi’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı … alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davalı … tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 8-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 07/12/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.