Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1258 E. 2023/1687 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1258 Esas
KARAR NO : 2023/1687 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/1227 Esas – 2021/38 Karar
TARİHİ: 19/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacı şirketin 2003 yılından beri fiili olarak faaliyet gösterdiği İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesinde yemek üretimi yapmakta yine aynı bölgede bulunan diğer şirketlere ve personellere yemek hizmeti sağlamakta olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki 2008 yılından bu yana sürmekte olup, davalı/borçlunun müvekkili şirketten yemek satın aldığı, borçlunun mevcut ticari ilişki kapsamında müvekkili şirket nezdinde tabldot yemek satın alması ile ilgili 36.068,71 USD ve 18.772,50 TL bakiyeli iki ayrı cari hesap borcu bulunduğunu, davalı şirket hakkında sözkonusu alacakların tahsili için İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E. ve … E. sayılı dosyalarından icra takibi başlatılmış ise de borçlunun yasal süresi içerisinde haksız ve kötüniyetli itiraz etmesi sonucu takiplerin durdurulduğunu, davalı anılan icra takiplerine hiçbir gerekçe göstermeksizin kötüniyetli şekilde müvekkilinin alacağına kavuşmasını geciktirmek maksadıyla itiraz ederek durdurduğunu, davalının itirazlarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı şirket ile yapılan yazılı hesap mutabakatları ve tarafların Serbest Bölgede faaliyet göstermesi nedeniyle bölge içinde yapılan ticari alım-satımlarda düzenlenen serbest bölge işlem formları dikkate alındığında davalının müvekkili şirkete borcu bulunduğunun sabit olduğunu, bu formlarda hizmet satın alan durumundaki davalı şirketin onayı bulunmakla birlikte bu belgelerin resmi kurum mahiyetindeki İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölge Müdürlüğünce de kayıt altına alındığını, davalı şirketin, satın aldığı yemek hizmetlerinin bedellerini ödemekle yükümlü olduğunu beyanla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. ve … E. sayılı dosyalarında borca ve fer’ilerine yaptığı haksız ve kötüniyetli itirazın iptaline, takibin takip talebindeki koşullar ve faiz oranıyla devamına, takiplere haksız itiraz ederek alacağın tahsilini geciktiren davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatı ile yükümlü kılınmasına, yargılama gideri, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını, davacı şirketin bu kapsamda sunmuş olduğu bir sözleşmenin de bulunmamakta olduğunu, davacı şirketin davalı şirkete yemek hizmeti vermediğini, verilmeyen bir hizmet için alacak talebinde bulunulmasının hukuka açıkça aykırı olacağını, davacı tarafından başlatılan icra takiplerine ait ödeme emirlerinin tebliği tarihi itibarıyla, davalının takip dayanağı olarak gösterilen C/H alacağından kaynaklanan herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı şirket ile herhangi bir sözleşme akdedilmediği gibi davacı tarafında davalı şirkete sözleşme dışı verilmiş bir hizmetin de bulunmadığını, davacı şirketin iddialarının aksine davalı şirket tarafından onaylanan bir yazışma olmadığı gibi imzalanan bir mutabakat mektubu da bulunmadığını, davacı şirketin icra takibini döviz yolu ile talep etmesinin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 Sayılı Tebliğe açıkça aykırı olduğunu, bu yönü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, talep konusu yapılan alacağın likit olmadığından davacı şirketin icra tazminatı taleplerinin de yerinde olmadığını ve davacı şirketin kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddine, kötü niyetli davacı aleyhine en az %40 icra tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 19/01/2021 tarih ve 2018/1227 Esas – 2021/38 Karar sayılı kararında; “Dava; hukuki niteliği itibariyle, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ve … icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, yargılama sırasında 19/01/2021 tarihli duruşmada 7251 Sayılı Yasanın 58. maddesi ile TTK’nın 4/2 maddesinde yapılan değişiklik neticesinde yargılamaya basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde;04/10/2018 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının … Ticaret Limited Şirketi borçlusunun … Sanayi ve Tic. Ltd. Şti olduğu; takibin 18.772,50 TL asıl alacağın tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; ödeme emrinin borçlu …Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’e 08/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu … Tic. Ltd. Şti vekili tarafından 12/10/2018 tarihli borca ve fer’ilerine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu, dilekçenin davacı tarafa tebliğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, davanın 24/10/2018 tarihinde 236.266,82-TL asıl alacak üzerinden açıldığı anlaşılmıştır. İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde;04/10/2018 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının … Ticaret Limited Şirketi borçlusunun … Tic. Ltd. Şti olduğu; takibin 36.068,71 USD asıl alacağın tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; ödeme emrinin borçlu …Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’e 08/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu … Tic. Ltd. Şti vekili tarafından 12/10/2018 tarihli borca ve fer’ilerine yönelik itiraz dilekçesi sunulduğu, dilekçenin davacı tarafa tebliğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, davanın 24/10/2018 tarihinde 236.266,82-TL asıl alacak üzerinden açıldığı anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı, denetime elverişli bilirkişi raporu, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında 2017 yılı öncesinden süre gelen yemek alım/satımına ilişkin ticari ilişkinin bulunduğu, davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtlarda davalı şirket adına TL ve USD cinsinden olmak üzere cari hesap kaydının olduğu, davalı şirket tarafından da davacı şirket tarafından düzenlenen faturaların ticari defterlerine kayıt edildiği, yine T.C. İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölge Müdürlüğü’nden dosyaya celp edilen tarafların bölge içerisinde 2016-2017-2018 yılında gerçekleşen mal ve hizmet satışlarına ilişkin düzenlenen işlem formları ve fatura örneklerinin de tarafların ticari defter ve kayıtlarında yer alan alım/satım faturaları ile çelişmediği, ayrıca davalı tarafça yapılan kısmi ödemelerin de her iki tarafın ticari defter kayıtlarında aynen bulunduğu, böylece hükme ve denetime elverişli bilirkişi raporunda da belirtildiği miktarlar kadar takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacaklı olduğu değerlendirilerek Davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 18.772,50-TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizi üzerinden devamına ve davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 36.068,71-USD asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca uygulanacak faizi üzerinden devamına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile, davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece verilen kabul karar usul ve yasaya aykırı olup istinafa başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun usul ve hukuka aykırı şekilde hazırlandığını, bilirkişi raporunun “DEĞERLENDİRME” başlıklı kısmına; “Tuzla İstanbul Endüstri ye Ticaret Serbest Bölgesi’nde Faaliyet göstermekte olan Davacı Şirket ve Davalı Şirket arasında yazılı sözleşmeye dayalı olmaksızın 2017 Yılı öncesinden süre gelen Tabldot Yemek Alım/satımına yönelik Ticari İlişki Kapsamında…” ifadeleriyle başladığını;Bilirkişinin raporuna yansıyan belgeler incelendiğinde, yalnızca tarafların 2017-2018 dönemine ticari defterlerinin incelendiğinin görüleceğini ancak taraflar arasındaki ilişkinin 2017 yılı öncesine dayandığı yönünde beyanda bulunulduğunu, bu beyanla, bilirkişinin taraflar arasında herhangi bir sözleşme örneğine yada bir faturaya dayanmadan, üstelik üzerinde hiç inceleme yapılmamış defter ve kayıtlar üzerinden tamamen tahmine dayalı ve mahkemeyi yanlış yönlendirmeye yönelik bir sonuca vardığını, tüm bunların ötesinde, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı veya yokluğu üzerinde karar merciinin ancak yargılama makamı olabilmesine rağmen bilirkişinin hukuki kanaat bildirdiğini, bu da ancak mevzuata ve yargı kararlarına dayanarak Mahkemenin yapacağı hukuki bir değerlendirmeyle elde edilebilecek bir sonuç olup, bilirkişinin yargılamanın esasına ilişkin Mahkemenin yerine geçip takdir ve kanaat bildirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu;Eksik incelemeyle tanzim edilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hukuki incelemelere müvekkilinin itirazı bulunmasına rağmen Yerel mahkeme tarafından raporun esas alındığını, bilirkişi raporunda 2017 öncesi ticari ilişkinin olduğunu var olarak kabul eden bilirkişinin, kayıtlarda yer almayan, incelenmemiş, herhangi bir dayanak belgeye, bir sözleşmeye, teslim irsaliyesi ya da faturaya dayandırılmayan bu beyanının, mahkemece dikkate alınmaması, yalnızca bu beyanın dahi tüm raporu sakatlamaya yetecek nitelikte kabul edilmesi gerektiğini, taraflar arasında ticari ilişkinin varlığına karar verecek olanın yargılama makamı olduğunu, bu sebeple müvekkili tarafından bilirkişi raporunda yer alan tespitlere itiraz edildiğini, Yargıtay kararlarında da yer verildiği üzere, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tespiti yönündeki bilirkişi raporunun bozmayı gerektirdiğinden bahisle İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini;Hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine müvekkili şirket tarafından onaylanan bir yazışma olmadığı gibi imzalanan bir mutabakat mektubunun da bulunmadığını, davacı şirketin dava dilekçesinde müvekkili şirketin kendilerinden tabldot yemek satın alınması ile ilgili icra takip miktarlarında iki ayrı cari hesap borcu olduğunu, bu borçlar ile ilgili de delil listesinde mutabakat yazışmaları ve 10.07.2018, 22.06.2018 ve 03.10.2018 tarihli mutabakat mektuplarının olduğundan bahsedilmişse de iddia edildiği gibi müvekkili şirket tarafından onaylanan bir yazışma olmadığı gibi müvekkili şirketçe imzalanmış bir mutabakat mektubunun da bulunmadığını, bilirkişi raporunda da yer verildiği üzere davacının iddia ettiği ve takibe konu yapılan 36.068,71-USD ve 18.772,50-TL’lik borcun kaynağının yalnızca cari hesap hareketleri olduğunu, bu kayıtların envanter defterlerine yansımış muhasebel kayıtlar olduğunu ve teslim irsaliyesi ya da faturalarla desteklenmedikçe herhangi bir hukuki geçerliliği veya borç alacak ilişkisini ispatlayan bir yönünün olmadığını;Davalı müvekkili şirketin c/h hesap kaydı, her ne kadar defterlerde yer almış olsa da söz konusu hizmetin müvekkiline verilmediğini, bu kayıtları destekleyen faturaların mevcut olmadığını, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin olmadığını ve bu kayıtların bilirkişi tarafından incelenmediğini, davalı tarafça ne dosyaya ne de bilirkişiye verilmediğini, nitekim bir an için taraflar arasında süregelen bir faturalaşmanın kabul edildiği varsayılsa bile, işbu durumun hizmetin alındığının ispatı sayılamayacağını, cari hesap sözleşmelerinin yazılı şekle tabi olduğunu, TTK. M.89/2’e göre cari hesap sözleşmeleri yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağını, yazılı yapılmayan sözleşme geçerli olmayacağı için taraflar açısından teknik olarak sonuç da doğurmayacağını, bu halde hükme esas alınan raporda yer alan bilirkişinin, tarafların cari hesapları üzerinde, yani sadece muhasebesel kayıtlar şeklinde oluşturulan hesap hareketlerinde yapmış olduğu incelemenin, geçerli bir sözleşmeye dayanıp dayanmadığı veya bu hareketlerin tarafların ticari defterlerinde hizmetin veya malın teslim edildiğine dair bir teslim irsaliyesine bağlanıp bağlanmadığı veya doğrudan bir faturaya konu olup olmadığına hiç değinilmediğini, ticari defterler üzerinde yapılan incelemede destekleyici nitelikte olan bu kayıtların var olup olmadığının dikkate alınmadığını, bilirkişinin yalnızca alelade oluşturulabilecek bir muhasebe kaydı üzerinde yapmış olduğu inceleme eksik olup işbu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu;Davacı şirketin icra takibini döviz yolu ile talep etmesinin, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğine açıkça aykırı olup bu kapsamda ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibi ile 36.068,71 USD asıl alacak talebiyle müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, davacının iddialarının kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davacının müvekkiline yemek hizmeti verdiğini ve bu kapsamda cari hesaptan kaynaklı alacağı olduğunu iddia ettiğini, hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacakların döviz olarak talep edilmesinin mümkün olmadığını, tarafların bu konuda bir araya gelerek döviz olarak belirlenen alacağı TL’ye çevirmeleri gerektiğini, anlaşamaması halinde ise, söz konusu düzenlemeye göre; USD olarak kararlaştırılan miktarın, 2 Ocak 2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru olan 4.5525 üzerinden hesaplanan TL karşılığının esas alınması gerektiğinin belirtildiğini, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’De Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/51)’da; “…4) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar. a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri, c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri….” hükmünün yer aldığını; Davacının iddiası dikkate alındığında hizmet alacağı olarak talep hizmet bedelinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağının açıkça belirtildiğini, bu yönü ile de davacının icra takibinin hukuka açıkça aykırı olup kaldırılması gerektiğini;Davacı şirket tarafından icra takiplerine konu edilen alacakları likit olmamasına ve davacı şirket lehine icra-inkar tazminatına hükmedilmesi hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu olmadığı halde haksız ve kötü niyetli bir şekilde müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davacı şirkete hiçbir borcu olmaması nedeniyle taraflarınca bu takibe itiraz edildiğini, davacı tarafından haklı itirazın iptali için huzurdaki davanın ikame edilmiş olup işbu davanın reddi gerektiğini beyanla Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye açık hesap alacağının tahsili talebiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 36.068,71 USD alacağın ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 18.772,50 TL alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatılmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazları üzerine takip durmuş, davacı somut dava ile davalı taraf ile aralarında yemek satışına dair ticari ilişki olduğunu, davalının bir kısım fatura bedellerini ödemediğini beyanla itirazların iptalini talep etmiş, davalı taraf davacıdan herhangi bir yemek satın almadığını, borcunun bulunmadığını, ayrıca hizmet sözleşmesinden doğan alacağın USD cinsinden talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin, düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. HMK’nın 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre; tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda, her iki tarafın ticari defterlerinde biri USD, diğeri TL cinsinden olmak üzere ticari ilişkinin iki ayrı hesap üzerinden yürütüldüğü, davacı tarafından düzenlenen faturalar ile davalı tarafından yapılan ödemelerin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve her iki tarafın ticari defterlerine göre davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 36.068,71 USD ve 18.772,50 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporundaki taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2017 yılından önce başladığına yönelik tespitin, davalının 2017 yılı ticari defterlerindeki 83.031,21 TL açılış kaydından anlaşıldığı, raporun muhasebe kurallarına uygun, denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, davalı tarafından ticari defterlerine kaydedilen faturaların tebliğ alınmış olduğu, süresi içinde faturalara itiraz edilmediği, dolayısıyla davacının takip dosyalarında talep ettiği alacağını HMK madde 222’de sayılan şartları sağlayan ticari defter ve kayıtları ile ispat ettiği ve davalı tarafından ticari defterlerde yer alan kayıtların aksini ispata yarar herhangi bir kesin delilin sunulmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin hizmet sözleşmesi değil, tabldot yemek alım satım sözleşmesine dayandığı, bu minvalde davacının TBK’nın 99/3. maddesi de nazara alınarak USD cinsinden olan alacağının ödeme günündeki TL karşılığının tahsilini talep etmesinde yasal bir engelin bulunmadığı, Mahkemece davanın kabulü ile, takip konusu edilen alacaklar her iki taraf için de muayyen ve takiplere yapılan itirazlar haksız olduğundan, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafın istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 16.139,38 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.035,30 TL (59,30 TL+3.976,00 TL) harcın mahsubu ile bakiye 12.104,08 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.