Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1248 Esas
KARAR NO : 2023/1685 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/954 Esas – 2021/100 Karar
TARİHİ : 03/02/2021
DAVA: Alacak (Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … A.Ş.’nin, … San.ve Tic. A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, hissedar olması nedeniyle yapılan genel kurul toplantılarına katıldığını ve hukuka aykırı şekilde yönetim kurulu üyelerine tanınan 6102 sayılı TTK’nın 395 ve 396. maddelerine dair genel kurul tarafından verilen yetki ve iznin iptalini talep ettiğini, … A.Ş.’nin 08.08.2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısı gündeminin 5. maddesinde “Yönetim Kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK’nın 395. ve 396. maddelerinde yazılı yetkinin verilmesi”ne dair kararın Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/525 Esas, 2015/114 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, dava dosyası ile genel kurul kararının iptaline dair kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/10329 Esas ve 2018/2641 Karar sayılı, 12.04.2018 tarihli ilamı ile … A.Ş’nin itiraz ve karar düzeltme taleplerinin reddine karar verilmesi neticesinde kesinleştiğini, davalı şirketlerin … ailesinin aile şirketleri olduğunu, davalı … 2014 yılından önce ve sonrasında … Şirketinin yönetim kurulu üyesi olduklarını, davalıların daha düşük fiyata ve sıra gelmediği halde öncelik alarak bu şirketten ürün tedarik ettiklerini, bu şekilde dava dışı şirketin zararına sebep olduklarını iddia etmek suretiyle, … San. Ve Tic. A.Ş. genel kurulunda TTK madde 395 ve 396 uyarınca verilen izinlerin iptal edilmesinden dolayı, bu izinler kapsamında yapılan işlemlerden kaynaklı zararın (şimdilik 110.000 TL) olay tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile … San. Ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davacının dava dilekçesinde taleple bağlantılı olmayan birçok hususa yer verdiğini, somut olarak hangi eylemden şirket zararının oluştuğunu ortaya konmadığını, soyut ifadeler ile hukuki dayanağı olmayan taleplerde bulunulduğunu, iddialarına ilişkin dosyaya delil sunmadığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, dava açma hakkının TTK madde 395 ve 396 uyarınca münhasıran şirkete ait olduğunu, davanın ibra kararının varlığı sebebiyle ve zamanaşımına uğraması sebebiyle reddi gerektiğini, müvekkillerinin … Şirketinin ve diğer davalı şirketlerin hakim ortağı olmadığını, davacının davalıların hangi fiillerinin zarara sebep olduğu hususunda hiçbir açıklama getirmediğini beyanla davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 03/02/2021 tarih ve 2018/954 Esas – 2021/100 Karar sayılı kararında;”Dava; şirket yöneticilerinin eylemlerinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. … A.Ş’nin 08.08.2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri uyarınca yazılı yetki verilmiştir. Olağanüstü genel kurul toplantısının 5. Maddesi ile verilen bu yetkinin Karabük 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2015/525 E. 2015/114 K. Sayılı ilamı ile iptaline karar verilmiş verilen bu karar temyiz denetiminden geçerek 12.04.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı dava dilekçesinin 5. Sayfasında davalı yönetim kurulu üyelerinin kendi hakim pozisyonda oldukları şirketlere … A.Ş’nin mal satımlarında hakim hissedar oldukları aile şirketlerine öncelik tanımak sureti ile haksız işlemler yaparak ihaleleri vermek sureti ile … A.Ş’nin büyük zararlara uğramasına neden olduklarını iddia etmiştir. Dava dilekçesinin 6. Sayfasında yine davalıların aile şirketleri dışındaki başka şirketlerin daha yüksek birim fiyatından … A.Ş’den kütük demiri alma talepleri olmasına rağmen davalıların kendi hakim pozisyonda oldukları şirketlere fiyat listeleri adı altında daha düşük fiyattan liste fiyatı düzenleyerek satış yaptıklarını, davalı şirketlerin davalı şirket yöneticileri ile birlikte söz konusu eylemleri gerçekleştirdiklerini ve bu nedenle zarardan birlikte sorumlu olduklarını iddia etmiştir.Davalılar cevap dilekçesinde ileri sürdükleri nedenlerden ötürü davanın reddini savunmuşlardır.Dava TTK’nun 395 ve 396. Maddelerinin ihlalinden kaynaklı TTK’nın 553 vd. Maddelerinde düzenlenen yöneticinin sorumluluğuna ilişkin bir davadır. İst BAM 13. HD. 2019/880 Esas,2020/1519 Karar sayılı ilamında “…Somut olayda da dava açan şirket ortağı olup davalı yöneticilerin (müdürlerin) eylemleri nedeniyle şirketin zarara uğradığını iddia ederek tazminatın şirkete ödenmesini talep etmiştir. Ortağın şirket yöneticisine karşı açtığı sorumluluk davasında genel kurul kararı bulunması dava şartı olmadığından, mahkemece şirketin açacağı sorumluluk davası için öngörülmüş bulunan bu dava şartının yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.” gerekçesi ile şirket ortağının açtığı bu tür davalarda genel kurul kararı olmasına gerek olmadığını belirtmiştir. İş bu dava da şirket ortağı tarafından açıldığından böyle bir karara gerek olmadığı açıktır. İst Bam 12. HD. 2019/359 E, 2019/358 K. Sayılı ilamında “….Davacı vekili eylemin haksız fiilden kaynaklandığını bu sebeble davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de ;şirket yöneticisinin işlediği haksız fiilinden dolayı hukuki sorumluluğu TTK n da düzenlenmiş olup TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Yöneticinin sorumluluğu TTK.nda düzenlenmiş olduğundan ticari bir dava olan elde ki davaya bakma görevi de asliye ticaret mahkemesine ait olduğundan….” gerekçesi ile bu tür bir davanın ticari dava olduğunu ve ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirtmiştir.Mahkememiz görevlidir.Davalı taraf davanın TTK’nın 396. Maddesi gereği 3 aylık zamanaşımına uğradığını iddia etmiştir. Söz konusu genel kurul kararına ilişkin iptal kararı 12.04.2018 tarihinde kesinleşmiş iş bu dava 28.12.2018 tarihinde açılmıştır. TTK’nın 560. Maddesi gereği zamanaşımı dolmamıştır. Bu savunmaya itibar edilmemiştir. Davalı taraf TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri gereği davacı sıfatının ancak şirkete ait olabileceğini, davacıların dava açma haklarının olmadığını belirterek aktif husumet itirazında bulunmuştur. TTK hükümleri uyarınca anonim şirketlerde yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim ve denetim kurulu üyeleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Bu sorumluluk, kusur ilkesine dayanmaktadır. Başka bir anlatımla, kusur yoksa yönetim ve denetim kurulunun da bir sorumluluğu söz konusu değildir. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Yöneticiler ve denetçiler aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı, ortaklığa aittir. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Bu tür davalarda, hükmolunacak tazminatın da şirkete verilmek üzere istenmesi ve hükmedilmesi gerekmektedir. İkinci durum ise, doğrudan zarar halidir. Bu ihtimalde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Uyuşmazlık konusu olayda yönetim kurulu üyelerinin dava dışı anonim şirketi zararlandırıcı eylemleri nedeni ile şirket adına tazminat talep edilmiş olup açıklanan zararlar,TTK’nın 395 ve 396. Maddelerinin ihlali anlamında TTK’nın 553 vd. Maddeleri muyarınca açılmış bir sorumluluk davası mahiyetinde olduğundan, söz konusu iddia edilen zarar dava dışı anonim şirketin doğrudan, davacı için ise dolaylı zarar kapsamındadır.Davacı şirket dava dışı … san ve Tic. A.Ş’nin hissedarıdır. Bu durum karşısında, davacının TTK’nın 555. Maddesi uyarınca dolaylı zarar talebi nedeniyle hükmolunacak tazminatın şirkete ödenmesi kaydı ile dava açabileceği açıktır. Davalıların davacının aktif husumet ehliyetine dair itirazlarına bu nedenle itibar edilmemiştir. Talimat yolu ile rapor alınan bilirkişi raporunda davalıların TTK nun 395 ve 396. Maddelerine muhalefet edecek İşlemlerine rastlanmadığı, Dava Dışı …San ve Tic A.Ş nin 08/08/2014 -27/03/2015 tarihleri arasındaki sipariş ve mal teslimlerine ilişkin Ticari Defterlerinin yapılan incelemesi sonucunda 3. şahıs Konumundaki şirket ve şahısların siparişlerine göre düşük bedelle davalara (Davalıların hissedarı oldukları Tüzel Kişiliklere) mal satışı yapılmadığı, Öncelikli mal teslimi hususunda Genel Kurul Toplantılarında ve kamuya açık alınan kararlar doğrultusunda işlemlerin yapıldığı, Davalıların Hissedarı olduğu Tüzel Kişilerin Dava Dışı … San ve Tic A.Ş ile yapmış oldukları ticari muamelelerinde Genel Satış esaslarına 3, Şahıslarla birlikte tabi olduğu, bu Ticari muamelelerin neticesinde Davalıların satın almış oldukları tüm kalemlerin incelenmesinde Dava Dışı .. San ve Tic A.Ş nin zarara uğratılmadığı, tespit edilmiştir. Söz konusu genel kurul kararını 08.08.2015-27.03.2015 tarihleri arasında etkisini göstermiştir. Davacı dava dilekçesinde iptal kararlarının geçmişe yürüyeceğini bu nedenle davalıların sorumlu olduklarını iddia etmektedir.
Doktrindeki bir kısım ayrık görüşler haricinde doktrindeki ağırlıklı görüş ve Yargıtay tarafından kabul gören uygulama gereği iptal kararlarının geçmişe yürümesi mümkün değildir. İptal edilebilir kararlar, başlangıçta geçersiz olmadıkları için iptal edilinceye kadar sağlıklı bir kararın hukuki sonuçlarını meydana getirirler. Dava dışı … san ve tic. A.Ş isimli şirketin 08.08.2014 tarihinde yönetim kurulu üyesi olan davalılara TTK’nın 395 ve 396. Maddelerinde ön görülen yetkiler verilmiştir. Buna dair genel kurul kararının iptaline karar verilmiş verilen bu karar 12.04.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Dolayısı ile iptale tabi olan bu karar gereği 12.04.2018 tarihinden evvelki iş ve işlemlere hukuken etki etmesi mümkün değildir. Dava dışı şirket kısa aralıklarla genel kurul yapmış ve şirket yöneticilerine genel kurullarda TTK 395-396. Maddelerinde ön görülen yetkileri tekrar vermiştir. Söz konusu iptal edilen genel kurul kararı etkisini bu nedenle 08.08.2014-27.03.2015 tarihleri arasında göstermiştir. İptal kararının geçmişe yürümezliği ilkesi nedeni ile davanın bu nedenle reddi gerekmektedir. Aksi yorum yapılsa dahi talimatla alınan denetime uygun bilirkişi raporu ile davalıların sorumluluğunu gerektirecek bir işlem yapmadıkları tespit edilmiştir. Davacı şirketin benzer nedenlerle şirket yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu üyesinin yöneticisi olduğu diğer şirketlere karşı açtığı benzer mahiyetteki davanın İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret mahkemesinin 2018/1083 E, 2020/574 K. Sayılı ilamı ile red edildiği anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı, yukarıda yapılan tüm açıklamalar ve denetime el verişli bulunan bilirkişi raporları gereği davanın reddine karar verilmesi gerektiği vicdani kanaatine varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. Madde ve fıkrası maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davacı dava dilekçesinde şirket yönetim kurulu üyesi olan davalıların diğer davalılar ile birlikte eylemleri nedeni ile dava dışı …. A.ş nin uğradığı maddi zararın tazmin edilmesini talep etmiştir. Dava mahiyeti itibarı ile maddi tazminat istemidir. Davanın tamamen reddi durumunda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de AAÜT’nin 13/4 madde ve fırkası gereği maktudur. AAÜT’nin 3/2 madde ve fırkası gereği red sebebi de ortaktır. Bu nedenle davalılar lehine maktu vekalet ücreti takdir olunmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemece verilen red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece verilen karar HMK 297/c maddesinde amir şekilde belirtilen hususları içermediği gibi kararın gerekçesinin maddi hatalara dayandığını, dava dosyasına sunulu bilirkişi raporunun ve kararın gerekçesinin; 3. kişilerle yapılan işlemleri geçerli sayması şeklinde verilen emsal açık maddi hata ile karar verildiğini gösterdiğini, davalılar ve hakim hissedar oldukları davalı şirketlerin 3. kişi olmadığını, red kararı gerekçesinin davadaki taleplerin hatalı ve yanlış değerlendirilmesi sonucunda doğduğunu;İptal hükmünün geçmişe etkili olarak (…) hüküm doğuracağının tartışmasız olduğunu, Yerel mahkemenin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen iptal kararını uygulamadığını, bu durumun usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, yargılama konusu olan dava dışı … A.Ş’nin 08/08/2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısı gündeminin 5. maddesinin; “Yönetim Kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK 395. Ve 396. maddelerinde yazılı yetkinin verilmesi”ne ilişkin Genel Kurul Kararının iptali için ikame edilen Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/525 E. ve 2015/114 K. sayılı davanın kabulü ile Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini;İşbu davanın Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/525 E. ve 2015/114 K. sayılı kararın kesinleşmesi neticesinde ikame edildiğini, ortada davalıların dava dışı … A.Ş. ile işlem yapma yasağı ve rekabet etmeme taahhüdü yetkisi ile ilgili genel kurul kararlarının iptali neticesinde, bu yasaklara uyulması zorunluluğunun bulunduğunu, dava konusu Genel Kurul Kararının iptal kararı kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olduğu noktasında bir tartışma bulunmadığını, Genel Kurul Kararının iptali kararının bozucu yenilik doğuran bir hak olduğunu ve geriye doğru etkili olduğunu, Genel Kurul Kararının iptal hükmünün geçmişe etkili olduğunu, Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/525 E., 2015/114 K. sayılı kararının kesinleşmesi ile iptal edilen genel kurul kararının geçmişe etkili olduğu noktasında tereddüt bulunmadığının yasal düzenleme gereği olduğunu;Öğretide kabul gördüğü üzere; genel kurul kararlarının iptaline ilişkin kararın, bozucu yenilik doğuran bir karar olduğunu, Mahkemece verilen bu karar ile genel kurul kararının geçmişe etkili olarak ortadan kalkacağını, (Arslanlı, Anonim, CII-III, s. 89; Poroy /Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar 2010, s. 395; Moroğlu, Hükümsüzlük, s. 235.) yani genel kurulca sanki hiç karar verilmemiş gibi bir durum ortaya çıkacağını, (Yargıtay Onursal Daire Başkanı – Gönen Eriş Ticari işletme ve Şirketler, sy. 2742) İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/954 E. 2021/100 K. sayılı kararın hukuka aykırı şekilde tesis edildiğini, TTK’nın 445.maddesine göre; “kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde… İptal davası…” açılabileceğini, maddeden anlaşıldığı üzere iptal edilebilir bir kararın şekil veya içeriği yönünden sakat olsa bile, iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilebileceğini, süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davası kararın iptaline dair kesin hükümle sonuçlanırsa, bu hükmün geçmişe etkili olarak (extunc) hüküm doğuracağını, (6102 sayılı TTK’ya göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, syf.24);Davaya konu somut olayda; 2014 tarihinde iptal edilen genel kurul kararının da geçmişe etkili olduğu ve yapılan işlemlerin tümünün “Şirketle İşlem Yapma, Şirkete Borçlanma Yasağı” başlığını taşıyan ve 6102 sayılı TTK’nın 395. ve 396 madde hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinin açık olduğunu, bu sebeple davalıların işlem yasağına aykırı olarak yapmış olduğu işlemler nedeniyle, kendi aile şirketleri menfaatine elde etmi… A.Ş.’nin bir zarar görmesinin gerekmediğini, dava konusu dönemde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK madde 395 ve 396 maddelerindeki yetkilerin iptal edildiği ve genel kurul kararının iptal edilmiş olması dolaysıyla yönetim kurulu üyeleri ve yönetici olarak yer aldıkları aile şirketlerinin yasal düzenleme gereği şirketle işlem yapma ve rekabet etme yasağına uyma taahhütlerinin bulunduğunu;İstinaf konusu yargılama dosyasında delillerin toplanmadığını, ulusal ve uluslararası piyasalardaki verilen celp edilmeden, davalı şirketlerin mali incelemesi yapılmadan ve itiraz edilen bilirkişi raporundaki hukuksuzluklar yok sayılarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava dosyasına sundukları ve toplanmasını talep ettikleri deliller toplanmadan karar verildiğini, bu durumun adil yargılanma hakkının açık ihlali olduğunu, dava dosyasına sunulu hukuki ve bilimsellikten uzak bilirkişi raporuna vaki itirazlar ve sundukları bilimsel veriler değerlendirilmeden hukuk dışı raporun gerekçe yapılarak karar verilmiş olmasının hukuğun yok sayılması olduğunu, dava konusu yargılamada satışların ulusal ve uluslararası piyasadaki ve Türkiye piyasasındaki satışlar ile karşılaştırılması gerektiğini, üretimin büyük bir kesiminin yönetimde bulunan kişilerin aile şirketlerine aktarılmış olduğunun tespiti yapılmadan hüküm kurulmasının açık bir hata olduğunu;İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/954 E. 2021/100 K. sayılı dava dosyasında mali inceleme yapılmak için tevdi edilen bilirkişilerin yapacakları işin dava dışı … A.Ş. ile davalıların işlem hususlarının tespit edilmesi olduğunu, karara gerekçe yapılan bilirkişi raporunda fiyat ve vadelerin kamunun bilgisine açık olan fiyat listesi ile uyumlu olduğu şeklindeki açıklamanın Türkiye ve Uluslararası piyasalardaki alım satım fiyatlarının dikkate alınmamasının, raporun soyut ve bilimsellikten uzak olduğunu gösterdiğini, satışların Türkiye piyasasındaki satışlar ile karşılaştırılması gerekmekte olup üretimin büyük bir kesiminin yönetimde bulunan kişilerin aile şirketlerine aktarıldığını, bilirkişinin fiyat ve vadelerin uygun olduğu yönündeki görüşünün bir anlam ve öneme sahip olmadığını, dava dosyasına sunulu bilirkişi raporunda; üç şirketin yani, … San. ve Tic. A.Ş., .. Tic. A.Ş. ve …San. Ve Tic. A.Ş üzerinden sadece 08/08/2014 ile 27/03/2015 tarihleri arasında, 7 ay gibi kısa bir zaman diliminde milyonlarca lira mal alımı yaptığının, miktarın büyüklüğü dikkate alındığında davalıların özellikle bu şirket üzerinden adeta tekel oluşturduğunun ortaya çıktığını; Dava dışı … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyelerinden davalılardan … 08.08.2008 tarihinden beri yönetim kurulu üyesi olduğu ve halen görevde olduğu, … 13.12.2009- 01.11.2017 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu, …’ın 12.08.2011 tarihinden beri ve halen yönetim kurulu üyesi olduğu hususunun somut bir şekilde bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, davalılardan…’ın iki şirkette yani .. San. ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş.’de; diğer davalılar … ve …’ın ise 3 şirkette de yani; … San. ve Tic. A.Ş., …Tic, A.Ş. ve …San. ve Tic. A.Ş.’de hakim hissedar olduklarını, bu şirketler üzerinden, dava dışı … A.Ş. ile işlem gerçekleştirip, aynı iş kolunda rekabet etmekte olup ve 6102 sayılı TTK’nın 395 ve 396. maddelerinde tanımlanan İşlemi Yapma Yasağına ve Rekabet Yasağına aykırı birçok iş ve işlemlerde bulunduğu hususunun bilirkişi raporu ile somut olarak ortaya konulduğunu;İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/954 E. 2021/100 K. sayılı kararında gerekçe yapılan bilirkişi raporunda; zararın oluşmadığı yönünde sübjektif değerlendirme yapıldığını, oysa ki alış ve satışlardaki zararı açıkça ortaya koyacak olanın, Türkiye’de de geçerli olan uluslararası satış fiyatları yerine, somut hiçbir veriye dayanmayan ilişkili olmayan kişilerle yapılan anlaşmalı satışların baz alınması neticesinde bu değerlendirmelerin yapıldığını;Bilirkişi raporuna vaki itirazlarında da belirttikleri üzere dava konusu yapılan satışların piyasa şartlarına uygun olup olmadığının, dava dışı … A.Ş.’nin zarara uğratılıp uğratılmadığının belirlenmesinin yolunun satış fiyatlarının Dünya ve Türkiye piyasalarındaki fiyatlarla uyumlu olup olmadığı olduğunu, dava dosyasına sundukları “Kütük Demir Piyasalarında Haftalık Ortalama Birim Fiyat Çalışması” başlıklı veriler ve devamında sundukları demir çelik alım satım fiyat tablolarında açıklandığı üzere; SteelOrbis sitesinin, demir ve çelik sektöründe hizmet veren tek e-pazaryeri ve içerik sağlayıcı olduğunu, 2002 yılından bu yana hammadde tedarikçileri, çelik üreticileri, tüccarlar, distribütörler, çelik kullanıcıları ve çelikle bağlantılı farklı birçok sektörde hizmet verdiğini, bu platformda özellikle, Türkiye’deki birçok firmanın piyasa şartlarına göre demir çelik alırken kullandığı ve demir çelik ithalatında Türkiye’deki birçok firma tarafından da çok tercih edilen Çin demir çelik piyasasında yer alan Yangshan, Shanxi ve Jiangsu bölgelerine ait kütük demir verileri ile birlikte dünyaca kabul görmüş uluslararası demir çelik veri ve fiyatlarının bulunduğunu, bunun yanında, dünya piyasaları da dikkate alınarak, Türkiye’de oluşan alım satım fiyatlarının da bu platform üzerinden takip edildiğini, bu platformun Türkiye’de demir çelik ticareti ile uğraşan herkes tarafından bilindiği gibi … San. ve Tic. A.Ş. yönetim kurulu üyeleri ve yetkilileri tarafından da iyi bilindiğini;Bu platformdaki verilerden de anlaşılacağı üzere; dünyada en fazla kullanılan değerli madenlerden biri olan demir ve çeliğin de, altın ve gümüş gibi dünya piyasalarında günlük hatta saatlik olarak fiyatlandığını, bu sebeple, satışı yapılan ve anlık olarak fiyat değişimine uğrayan bu değerli madenlerin, satış politikalarının şirket yetkilileri tarafından hassasiyetle belirlenmesi ve şirketlerin zararına olmayacak şekilde fiyatlamasının yapılmasının zorunlu ve elzem olduğunu, haftalık, günlük, hatta saatlik ve anlık değişimlerin yaşandığı dünya piyasalarında, satışların bu artış ve azalışların kısa bir süre için bile dikkate alınmadan yapılması durumunda dahi, şirketlerin büyük zararlara uğrayacağını;Uluslararası piyasalardaki kütük demir alış ve satış fiyatları dikkate alındığında şirketin Türkiye’de de geçerli bulunan bu fiyat listelerinin çok çok altında davalı bu şirketlere satış yaparak davalıların kendi çıkarları doğrultusunda …San ve Tic. A.Ş.’yi büyük zararlara uğrattığının gayet açık olduğunu, bu fiyatlara nakliye ve gümrük vergileri gibi vs. bazı maliyetler de dahil olmayıp, bu maliyetlerin eklenmesi durumunda dahi şirketin büyük bir zarara uğradığının ortaya çıkacağını, bu hususlarda vaki itirazlarının Yerel Mahkemece değerlendirilmediğini, delillerin toplanmadığını, uluslararası piyasalardaki fiyat endekslerinin dosyaya celp edilmediğini ve hukuki ve bilimsel olmaktan uzak bilirkişi raporunun tek gerçek olarak kabul edilip karar verildiğini, davalı şirketlerin mali incelemesi yapılmalıyken bundan zühul edilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini;
Yargılama konusu döneme ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tanzim edilmiş denetleme raporunun bulunduğunu, Sermaye Piyasası Kurulu raporunda davalıların haksız eylemlerde bulunduğu tespitinin yapıldığını, raporda yapılan tespitler yok sayılmak sureti ile karar verildiğini, dava dışı … A.Ş.’nin tamamının halka açık bir şirket olduğunu, dava dışı … A.Ş.’nin denetimlerinin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapıldığını, bağımsız ve özerk bir kuruluş olan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tanzim edilen 29.08.2012 tanzim tarihli raporun, … A.Ş.’de gerekli mali inceleme yapılmak sureti ile hazırlandığını, SPK tarafından hazırlanan denetim raporunun ve rapordaki tespitlerin yok sayılmasının da maddi gerçeğin inkarı anlamına geldiğini, Sermaye Piyasası Kurulu’nun davalı Kardemir A.Ş.’de denetleme yapabilecek tek kurum olduğunu, bu kurumun yönetim kurulu üyelerinin haksız rekabet eylemlerini yerinde inceleme ile tespit ettiğini ve delilleri ile birlikte raporlarına derç ettiğini;Dava dosyasına sunulu Sermaye Piyasası Kurulu’nun tanzim ettiği 29/08/2012 tarihli SPK Denetim Raporu’nun 40. ve 41. sayfasında haksız rekabet eylemlerinin SPK tarafından tespit edildiğini, … A.Ş. yönetiminin görevlerini yerine getirirken kötü niyetli hareket ettiklerinin denetleme raporuna derç edildiğini, … A.Ş.’nin genel kurulunda alınan yetkilerle yönetim kurulu üyelerinin şirketleri ile ticaret/rekabet yapma yasağının kaldırıldığını, bunun yapılan usulsüz işlemlerin en önemli safhası olduğunu ve diğer tüm kar aktarımları, haksız rekabet eylemleri ve davalı … A.Ş.’nin zarara uğratılması safhalarının bu karardan sonra uygulanmaya konulduğunu, bu durumun diğer hissedarların açıkça hak ve hukukuna yapılmış bir saldırı olduğunu, ayrıca SPK tarafından tanzim edilen denetleme raporlarında davalı şirketlerin hakim hissedarları ve dava dışı … A.Ş.’nin yönetiminde bulunan diğer iki ailenin elde ettikleri ticari sırları kullanmak, piyasa teamüllerine aykırı davranmak sureti ile kendi aile şirketlerine menfaat temin etme yoluna nasıl gittiklerinin tüm tespitleri ile birlikte yer aldığını;Davalıların usulsüz ve haksız işlemlerinin tek tek sayıldığını, dava dosyasına delil olarak sundukları ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tanzim edilen 29.08.2012 ve 28.01.2011 tanzim tarihli denetleme raporları ile davada ileri sürülen hususların Sermaye Piyasası Kurulu tarafından tek yetkili kurum olarak re’sen hazırlanmış raporlarda tespit edildiğini, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 29.08.2012 tarihli raporun dava dışı … A.Ş. ve davalı şirketleri incelemek sureti ile tanzim edildiğini, SPK’nın raporunda üretim sırlarına vakıf olunması ve bunun haksız kullanılması dolaysıyla haksız kazanç elde edildiğinin tespit edildiğini ve delillerin denetim raporunda gösterildiğini, bağımsız ve özerk kurum olan SPK’nın denetleme raporunun bilirkişi raporunda tartışılmamış ve değerlendirilmemiş olmasının delillerini toplanmamış olduğunu ve delillerin değerlendirilmediğini gösterdiğini, bu durumun adil yargılanma hakkının açıkça ihlali olduğunu;
Davalılar … ve .. hem davalı şirketlerin hem de dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduklarını, hakim hissedar olduğu ve aile şirketleri olan diğer davalılar … San. ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş. ve … San. ve Tic. A.Ş. üzerinden dava dışı …San. ve Tic, A.Ş. ile işlemler yaptığını ve yasada tanımlanmış rekabet düzenlemelerine ve işlem yapma yasaklamasına aykırı davranmış olması dolayısıyla sorumluluklarının doğduğunun tartışmasız olduğunu, bu işlemlerin yapılması neticesinde işlem yasağına aykırı davranmasından kaynaklı olarak davalılar …, … sadakat ve özen yükümlülüğünü de ihlal etmiş olduklarının ve sorumlu bulunduklarının açık olduğunu;Dava konusu şirket ile işlem yasağı kapsamındaki işlemlerin, yönetim kurulu üyelerinin ortaklıkla doğrudan doğruya veya dolayısıyla yapacağı işlemler olduğunu, yönetim kurulu üyesinin bu işlemler yapılırken iyi niyetli olup olmamasının da önemli olmadığını, kanunun bu konuda açık olduğunu, ayrıca yasak işlemin yapılması sırasında yönetim kurulu üyesinin işlemin sonucundan yararı olabileceğinin anlaşılması yeterli olup, somut olarak yararlı olmasını aramadığını, ortaklık konusu içindeki işlemlerin yapılmasının kesin olarak yasaklandığını ve yapılan tüm bu işlemlerin batıl addedileceğinin kesin olarak hüküm altına alındığını, yönetim kurulu üyesi yetkisine haiz olsun olmasın işlem yapma yasağına tabi olduğunu, TTK 395. maddesinde sadece yönetim kurulu üyesi sıfatının göz önünde tutulduğunu, aleyhine yasak işlem yaptığı şirkete karşı sadakat borcu bulunan ve batıl olan bu yasak işlemleri bile bile yapan yönetim kurulu üyesinin bu işlemlerinden sadakat yükümlülüğü çerçevesinde şirketin zarara uğrayıp uğramadığına da bakılmaksızın, şirketin karının eksilmesinden sorumlu olacağının açık olduğunu;Yapılan bu yasak işlemlerle şirketin zararına sebebiyet verilmese dahi, şirketin karının azaltılmak suretiyle zarara uğratacağının, bu yasağı çiğnemenin sadakat borcuna aykırılık teşkil edeceğinin, işlem yapma yasağının kapsamına giren bir sözleşmeyi şirketin temsilcisi sıfatıyla yapan yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna gidilebileceğinin ve batıl olarak yapılan bu işlemlerden kaynaklı olarak ödenecek tazminatta herhangi bir zarar veya kusur aranmadan aynı şirketle rekabet yasağında olduğu gibi yönetim kurulu üyesinin tazminatla sorumlu tutulacağının açık olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nda genel kuruldan müsaade alınmadıkça şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren başka bir şirketin kendi veya başkası hesabına ticari işlemlerde bulunamayacağını ve aynı alanda faaliyet gösteren bir şirkete ortak sıfatıyla giremez denilerek rekabetin açıkça yasaklandığını, tüm bu düzenlemeler yok sayılmak sureti ile davanın reddine karar verildiğini;Dava dosyasına sunulu bilirkişi raporunda; dava dışı … A.Ş.nin yönetim kurulu başkanı, aynı zamanda gerçek kişi davalıların yakın akrabası ve tüzel kişi davalıların hissedarı … vefat etmeden 1 yıl öncesine kadar görevde olduğu ve dava dışı … aynı zamanda vefat etmeden önce … San. ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş.’de hissedar ve kilit yöneticisi olduğu hususunun somut bir şekilde tespit edildiğini, yine davalılardan … ve … halen … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olarak görevlerine devam ettiklerinin, diğer davalı …’ın 11/12/2009 tarihinden 01/11/2017 tarihine kadar … A,Ş’nin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, davalılardan … iki şirkette yani … San. ve Tic. A.Ş., …Tic. A.Ş.’de; diğer davalılar … ve … ise 3 şirkette yani, … San ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş. Ve … San ve Tic. A.Ş.’de hissedar ve kilit yönetici konumunda bulundukları hususunun somut bir şekilde tespit edildiğini; Davalıların hakim hissedar oldukları, bu şirketler üzerinden, dava dışı …San. ve Tic. A.Ş. ile işlem gerçekleştirip, aynı işkolunda rekabet ettiğini ve 6102 sayılı TTK’nın 395 ve 396. maddelerinde tanımlanan işlem yapma yasağına ve rekabet yasağına aykırı birçok iş ve işlemlerde bulunduğu hususunun bilirkişi raporu ile somut olarak ortaya konulduğunu, tüm bu somut delillere rağmen, hukuki dayanaktan yoksun ve çelişkili bir şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, hatalı kararın kaldırılması gerektiğini beyanla Yerel mahkemece verilen red kararının kaldırılmasına, dava dosyasındaki tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma yetkisi veren ve şirketle rekabet etme yasağını kaldıran genel kurul kararının iptali kararının geçmişe etkisi nedeniyle bu dönemde yapılmış işlemlerden doğan zararın davalılardan tahsili ile şirkete ödenmesi talebine ilişkindir.Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya kapsamından; davacı ve davalıların dava dışı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş.’nin A, B ve D grubu paylarına sahip ortağı oldukları, davalı … dava dışı şirketin 11.11.2009 ile 01.11.2017 tarihleri arasında, davalı … 12.08.2011 tarihinde itibaren, davalı … ise 08.08.2008 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyesi olduğu, davalı şirketlerin yönetim kurulu üyesi olmadıkları, davalı …; davalı şirketlerden … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin hissedarı ve birinci derecede yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı, davalı …A.Ş.’nin hissedarı ve birinci derecede yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı, davalı … Şirketi’nin hissedarı ve birinci derecede yetkili müdürü, davalı … ; davalı şirketlerden … A.Ş.’nin hissedarı ve ikinci derecede yetkili yönetim kurulu üyesi, davalı …A.Ş.’nin hissedarı ve ikinci derecede yetkili yönetim kurulu üyesi, davalı … ; davalı şirketlerden … A.Ş.’nin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi, davalı … A.Ş.’nin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi, davalı … Şirketi’nin hissedarı ve birinci derecede yetkili müdürü olduğu, dava dışı … A.Ş.’nin 08.08.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 5 nolu karar ile davalılar … TTK’nın 395 ve 396. maddesi uyarınca yetki ve izin verildiği, Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/525 Esas ve 2015/114 Karar sayılı kararı ile anılan genel kurul kararının iptaline karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, davacının dava dışı … A.Ş.’nin ortağı olarak iptal edilen genel kurul kararı nedeniyle davalı gerçek kişilerin TTK’nın 395. ve 396. maddelerine aykırı davrandıklarından, davalı şirketlerin ise diğerleri ile birlikte işlem yaparak haksız fiil işlediklerinden bahisle yaptıkları her bir işlem ve eylemden doğan zararın davalılardan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesini talep ettiği, bu anlamda davanın dayanağının TTK’nın 553. maddesinde düzenlenen anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ve haksız fiile ilişkin olduğu anlaşılmıştır.TTK’nın 395. maddesi uyarınca; yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz. Madde metninden anlaşıldığı üzere, bu şekilde bir işlemin yapılması halinde şirket işlemle bağlı olmadığını ileri sürebilir veya işleme icazet verebilir. Şirket adına karar verecek organ ise genel kuruldur. TTK’nın 396. maddesi uyarınca; yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. Bu maddede rekabet yasağının ihlali halinde yönetim kurulu üyesine karşı dava açma hakkı yalnızca şirkete tanınmış bir haktır. Anonim şirket ortağının TTK’nın 395. ve 396. maddelerine aykırı iş ve işlemleri olduğu iddiası ile aynı maddelere dayanarak yönetim kurulu üyesine karşı dava açma hakkı yoktur. Bununla birlikte yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasağını ihlal etmeleri, aynı zamanda sadakat borcunun ihlali niteliğinde olduğundan TTK’nın 553. maddesi kapsamında şirkete, ortaklarına ve alacaklılara karşı sorumluluklarını doğurmaktadır. Yani şirket ortağı doğrudan TTK’nın 395 ve 396. maddelerine dayanarak yönetim kurulu üyesine karşı dava açamaz ise de, TTK’nın 553 ve 555. maddesi uyarınca sorumluluk davası açabilir. TTK’nın 553. maddesinde düzenlenen sorumluluk bir kusur sorumluluğu olup, dava açan ortağın davalı olan yönetim kurulu üyesinin kusurunu ve şirketin uğradığı zararı ispat etmesi gerekir. Somut dosyada davacı tarafından, her ne kadar genel kurul kararının iptaline ilişkin kararın etkisinin geriye etkili olması sebebiyle iptal edilinceye kadar geçen sürede yapılan işlemlerin, şirketle işlem yapma ve rekabet yasağına aykırı olduğu ve doğrudan bu işlemler nedeniyle şirketin zarara uğradığı iddia edilmiş ise de, yapılan işlemler ve zarar konusunda bir somutlaştırma yapılmamış, genel ifadeler ile davalı şirketlere daha düşük fiyatla mal satışı yapıldığı, siparişlerde sıraya uyulmayıp davalı şirketlere öncelik tanınarak dava dışı şirketin zararına sebep olunduğu iddia edilmiştir. Mahkemece genel kurul kararının iptali kararının geçmişe etkili olmadığı, bu nedenle iptal kararı verilinceye dek yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruduğu, dava konusu genel kurul karının iptali kararının kesinleşme tarihi olan 12.04.2018 tarihinden önceki işlemlere hukuken etki edemeyeceği, aksi yorum yapılsa dahi davalıların sorumluluklarını gerektirir bir işlem yapmadıklarının bilirkişi raporu ile tespit edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. TTK’nın 450. maddesi uyarınca genel kurul kararının iptaline veya butlanına ilişkin mahkeme kararı, kesinleştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. Madde metninden anlaşılmamakla beraber genel kurul kararının iptaline ilişkin kesin hüküm geçmişe etkilidir. İptal hükmünün geçmişe etkili olması bunun yenilik doğuran bir hüküm olmasından değil, hukuki işlemlerin feshine dair bildirimlerin ve kesinleşmiş mahkeme hükümlerinin geçmişe etkililiğini kabul eden hukuk sistemimizden kaynaklanmaktadır. Fakat bu geçmişse etki şirket içi ilişkilerde ve bir de genel kurul kararının şirket ile üçüncü kişiler arasındaki hukuki ilişkinin unsuru veya geçerlilik şartı olduğu hallerde söz konusudur. Örneğin, görev süreleri henüz dolmamış olan yönetim kurulu üyelerini azledip yerlerine yeni üyeler seçen bir genel kurul kararı daha sonra kesin hükümle iptal edilmiş veya geçersizliğinin tespitine karar verilmişse, bu tarihte görev süreleri dolmamış bulunan eski yönetim kurulu üyeleri görevlerine dönüp devam edebilirler.( (Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul, 2020, syf. 336-337 Prof.Dr. Erdoğan Moroğlu) (Bkz. Yargıtay 11. HD. 10.12.2018 T., 2017/2470 Esas ve 2018/7739 Karar sayılı kararı) Somut olayda, yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma izni veren ve rekabet yasağını kaldıran genel kurul kararının iptaline dair kesinleşmiş mahkeme kararı, şirketle işlem yapan üçüncü kişiler yönünden geçmişe etkili olarak yapılan işlemlerin geçersiz olması sonucunu doğurmaz ise de, davalı yönetim kurulu üyeleri ile şirket arası iç ilişkide geçmişe etki ederek işlemleri, TTK’nın 395 ve 396. maddelerine aykırı işlemler haline getirir. Bununla birlikte dava dışı şirketin ticari defterleri ile kayıtları üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen mali bilirkişi raporu ile, dava dışı şirket tarafından genel kurul kararının yürürlükte olduğu süre içerisinde davalı şirketlere, üçüncü kişi konumundaki şahıs ve şirketlere yapılan satışlardan daha düşük bedelle satış yapılmadığı, öncelikli mal satımı teslimi hususunda şirket kararları doğrultusunda işlem yapıldığı, şirketin zarara uğratılmadığı tespit edilmiştir. Alınan rapor iddia ve savunmayı karşılar niteliktedir. Şirketin ilan ettiği fiyatların ulusal ve uluslararası piyasanın altında olup olmaması iddianın dışında kalan ve şirketin mali politikasına ilişkin bir konu olup bu davada irdelenmesi mümkün değildir. Kaldı ki dava dışı şirketin 2015 yılında yapılan genel kurul toplantısında davalı yönetim kurulu üyeleri oy çokluğu ile ibra edilmiş, davalı yönetim kurulu üyelerine yeniden TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca izin ve yetki verilmiş, davacı alınan bu kararlara muhalefet etmemiş ve hatta 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın iptali istemiyle açtığı davada usulüne uygun muhalefetinin bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü SPK raporu uyarınca açılan ve davalıların haksız rekabet iddiası ile sanık olarak yargılandıkları Karabük 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/531 Esas sayılı dosyasında 04.11.2015 tarihli karar ile beraatlerine karar verilmiş ve verilen karar Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Bu minvalde davacı, yönetim kurulu üyesi davalıların yaptıkları işlemler ile dava dışı şirkete zarar verdiklerini ispat edememiş olup Mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.