Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1247 E. 2022/158 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1247
KARAR NO: 2022/158
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/04/2021
NUMARASI: 2021/77 Esas 2021/552 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesinden kaynaklı ücret alacaklarının tahsili amacıyla açtığı dava sonucunda ihyası talep edilen şirketten 140.843,97 TL tutarında alacağının bulunduğunun tespit edildiğini, ancak mahkemeye sunulan talep artırım dilekçesi esas alınarak müvekkilinin 45.074,78 TL alacağının kabulüne karar verildiğini ve kararın kesihleştiğini, hüküm altına alınmayan 95.769,19 TL alacağın yasal faizi ile birlikte tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, dava dışı şirketin takibe itiraz etmesi nedeniyle müvekkilinin söz konusu alacağına kavuşamadığını, alacak ödenmemiş olmasına rağmen şirketin sicilden terkin edildiğini, dava dışı şirketin tasfiye işlemleri hukuka ve kanuna uygun olarak tamamlanmadan yapılan terkin işleminin usulsüz olduğunu belirterek, Tasfiye Halinde … A.Ş’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 16.09.2017 – 02.09.2020 tarihleri arasında münfesih Tasfiye Halinde … A.Ş’nin tasfiye memurluğu görevini yürüttüğünü, dava konusu şirketin 24.08.2020 tarihli Genel Kurul Kararı uyarınca 02.09.2020 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdindeki kayıtlardan terkin olduğunu, müvekkilinin görev süresi boyunca tasfiye işlemlerini özveri ile tamamladığını, şirketin davacıya nede herhangi bir üçüncü kişiye karşı ödenmemiş baki ve muteber bir borcu bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/04/2021 tarih 2021/77 Esas 2021/552Karar sayılı kararında; “….Davacı tarafından Tasfiye Halinde … A.Ş aleyhine İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1299 esas ve 2021/552 karar sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporu ile belirlenen alacağın tahsili için başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasına devam edebilmek, bu dosyaya yapılan itirazın iptalini sağlayabilmek için tasfiye halinde şirketin ihyasını talep ettiği, davacının ihya davası açmakta hukuki yararının bulunduğu belirlenmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bağlı … sicil numaralı tasfiye halinde Tasfiye Halinde … A.Ş’ye İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının sonuçlandırılması ve bu dosyaya davayı itirazın iptali davası açması ile sınırlı olmak üzere ihyasına son tasfiye memuru …’in görevine devamına, ihya hususunun Ticaret Siciline tescil ve ilanına, davacıya bu işlemleri yapmak üzere yetki ve mehil verilmesine karar verilmesi gerektiği, ancak kısa kararda sehven İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1299 esas sayılı dosyasının sonuçlandırılması ile yazıldığı görülmekle kısa karar düzeltilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, DAVANIN KABULÜ ile; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının sonuçlandırılması ve infazı ile sınırlı olarak ihyasına, Tasfiye memuru …’in görevine devam etmesine, Kararın Tescil ve ilanı için davacıya yetki verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tasfiye memuru vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin 29/04/2021 tarihli gerekçeli kararının, 28/04/2021 tarihinde tefhim edilen kısa karardan farklı olduğunu, taraflara tebliğ edilen yazılı hükmün HMK 298. maddesine aykırı olduğunu, (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2017/4453 Esas 2017/17550 Karar 25/12/2017 Tarihli ilamı) Mahkemece ön inceleme duruşmasında acele ile, dosya mündereceratını yeterli şekilde incelemeden, tahkikat aşamasına geçmeden, davanın esastan kabulüne karar verildiğini, HMK 134 ve 147. maddelerinde öngörülen tüm aşamalar tamamlanmadan, deliller tam olarak toplanmadan, dosya içeriği yeterli şekilde incelenmeden gerektiği takdirde bir bilirkişi incelemesi dahi yapılmadan, sözlü yargılamaya geçilmeden, ön inceleme duruşması sırasında hüküm kurulmasının kanuna ve usule aykırı olduğunu, Münfesih şirketin tasfiye işlemlerinin usulüne uygun şekilde tamamlandığı, şirketin davacı dahil herhangi bir 3. kişiye ödenmemiş borcu kalmadığını, şirketin tasfiyeye girdiğine dair 1. ilan 04/10/2017 tarih ve 9422 sayılı, 2. ilan 11/10/2017 tarih ve 9427 sayılı, 3. ilan ise 18/10/2017 tarih ve 9432 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetelerinde yayınlandığını, 3. ilan tarihinden itibaren asgari kanuni sürenin geçtiğinin anlaşılması üzerine şirketin 24.08.2020 tarihli Genel Kurul Kararı ile kapanış işlemlerinin tamamlandığını, 02.09.2020 tarihinde şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdindeki kayıtlardan terkin olduğunu, buna rağmen, davacı kapanış işlemleri devam ederken münfesih şirketin tasfiye işlemlerini yürüten müvekkiline herhangi bir yazılı borç bildiriminde bulunmadığını, Müvekkilinin görev süresi boyunca münfesih şirketin yurtdışında mukim tek şirket ortağı dışında herhangi bir 3. kişiye karşı ödenmemiş baki ve muteber bir borcu kalmadığını, davacı tarafından ileri sürülen münfesih şirketin davacıya karşı ödenmemiş bir borcu bulunduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, Davacının İstanbul 7 Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.10.2019 tarihli kararını kesinleştirmeden, bu ilama dayanarak açmış olduğu İstanbul Anadolu … İcra Dairesi nezdindeki … E. sayılı icra takibi dosyasına ait kapak hesabı uyarınca, bu dosyaya ait talep edilen ve aslen kesinleşmemiş olan alacaklarının tamamını davaya ait vekalet ücretleri ve yargılama masrafları dahil tüm fer’ileri ile beraber tahsil ettiğini, Davacı tarafından başlatılan İstanbul Anadolu .. İcra Dairesi’ne ait … Esas sayılı dosyasının, bahsi geçen yargılamada sunulan bir bilirkişi raporundaki mahkemenin takdir yetkisine bırakılan ifadelere dayandığını, davacının aynı konuda derdest bir dava için yeniden bir talep hakkı da bulunmadığını, bu anlamda taraflar arasında tartışmalı olan hususun aslen İstanbul 7 Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açtığı 2017/1299 E. ve 2019/1228 K. sayılı dava dosyası olduğunu, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’ne ait … Esas sayılı takip dosyasının da aynı davadaki taleplere ilişkin olduğunu, müvekkili tarafından münfesih şirket ortağı ile iletişime geçilerek, ilgili dava dosyası kesinleşmeden yapılan ödemeler, münfesih şirketin tasfiye işlemlerinin usulüne uygun şekilde tamamlanabilmesi adına yerine getirildiğini, Davacının kesinleşmemiş münazaalı alacakları kendisine yurt dışında mukim münfesih şirket ortağı vasıtasıyla ödendiği gibi, bu münazaalı alacaklar dışında davacının iddia ettiği şekilde dava edilebilir bir alacak da bulunmadığını, bu anlamda münazaalı alacaklarını dahi kesinleşmeden tahsil eden davacının ikame etmiş olduğu ihya davasının kötüniyetli olduğunu, hukuki bir yararı bulunmadığını, Davacının, münfesih şirket nezdinde böyle bir alacağı olmadığını bildiği gibi, herhangi bir ihtilafın sonuçlandırılması halinde dahi münfesih şirket’in malvarlığından kendisine herhangi bir ödeme yapılamayacağını, zira şirketin bir aktif bir malvarlığı bulunmadığını da bildiğini, davacının, uzun yıllar münfesih şirketin tek başına yönetim kurulu üyeliği ve genel müdürlük görevini yürüttüğünü, şirket nezdinde oluşan zararlar neticesinde vekalet sözleşmesinin feshedildiğini, davacının amacının şirketin tasfiye işlemlerini ve hukuki süreçleri uzatarak, münfesih şirket ortağı ile iletişime geçmek olabileceğini, davacının kesinleşmeden tahsil ettiği meblağın istinaf incelemesinde bozularak yeniden incelenebileceğini, gerekirse bu ödemelerin dahi geri talep edilebileceğini bilmesi gerektiğini, Şirketin tasfiye işlemleri sırasında herhangi bir aktif mal varlığının olmadığı, şirketin son olarak kapanış beyannamesini 579.539,40 TL ticari zarar ile kapatmış olduğunun tespit edileceğini, tasfiye memuru olarak müvekkilinin TTK’nın 541. maddesi’nin 3. Fıkrası uyarınca usulüne uygun olarak gerekli işlemleri yaptığını, müvekkilinin bu anlamda yürüttüğü tasfiye kapanış işlemleri sırasında en fazla münazaalı kabul edilebilecek bir alacak için, davacının talep ettiği şekilde notere ya da sermaye şirketleri için öngörülen bir banka hesabına bir para tevdii işlemi gerçekleştiremeyeceğini, bu anlamda münfesih şirketin kapanış genel kurul tutanağında da şirket ortağına herhangi bir tasfiye payı ödemesi yapılamayacağının hükme bağlandığını, şirket (0) sıfır tasfiye payı ile kapatıldığını, Bir an için davacının ihya talebi yerinde görülse dahi, münfesih şirketin ihya işlemlerinin birbiriyle bağlantılı olan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1299 Esas sayılı dava dosyası, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi nezdindeki … Esas sayılı icra dosyası ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının her birinin sonuçlandırılması ile sınırlı olarak ihya edilmesi gerektiğini, ihya kararının esastan uygun görülmesi halinde dahi, kararın düzeltilerek, tamamlanmamış ve sonuçlanmamış her 3 derdest dosyayı kapsayacak şekilde düzeltilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini belirterek, İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticaret sicilinden tasfiye nedeniyle terkin edilmiş şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 643.maddesi yollamasıyla aynı kanunun 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tasfiye memuru tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 547. Maddesinde “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. ” düzenlemesi yer almaktadır. İhyası talep olunun şirket aleyhine davacı tarafça İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyası ile 26/11/2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin şirkete 04/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, şirket vekili tarafından ibraz edilen 26/11/2019 tarihli dilekçe ile ödeme emrine itiraz edildiği, Tasfiye Halinde … A.Ş’nin tasfiyenin sona erdiğinin tescili ile 02.09.2020 tarihinde tarihinde ticaret sicilinden kaydının silindiği görülmektedir. Davacı tarafından Tasfiye Halinde … A.Ş aleyhine İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1299 esas ve 2021/552 karar sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporu ile belirlenen alacağın tahsili için başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına devam edebilmek, bu dosyaya yapılan itirazın iptalini sağlayabilmek için tasfiye halinde şirketin ihyasını talep ettiği, davacının ihya davası açmakta hukuki yararının bulunduğu belirlenmiştir. Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, ihyasına karar verilen şirket hakkında başlatılmış icra takibi var iken şirketin sicil kaydının tasfiye ile terkin edildiği, dolayısıyla davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, kısa kararın tefhimi sırasında icra takip dosyası yerine mahkeme dosyasının belirtilmesi maddi hata kapsamında olup, HMK’nın 304 maddesi uyarınca mahkemece gerekçeli kararın yazımı sırasında söz konusu hatanın düzeltilmesinde usule aykırılık bulunmadığı gibi görülmekte olan dava basit yargılama usulüne tabi olup, taraf vekillerinin talebi üzerine mahkemece ön inceleme duruşmasında tahkikata geçildiği, mahkemece taraf vekillerine son sözlerini sorarak karar verildiği, yapılan işlemlerde usule aykırılık bulunmadığı, mahkemece taleple bağlı olarak karar verildiği görülmekle, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı tasfiye memuru …’in istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,4 TL harcın davalı tasfiye memuru …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı … üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 02/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.