Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1238 E. 2023/1684 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1238 Esas
KARAR NO : 2023/1684 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/245 Esas – 2021/288 Karar
TARİHİ: 08/04/2021
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket tarafından … Şirketi için imalatı yapılarak gönderilen kostik geri dönüşüm makinesinde kullanılan vanaların davalıdan satın alındığını, sistemin kurulup çalıştırılmasından sonra … Şirketi tarafından vanalarda kaçırma problemi olduğu, sistemin bu sorunlar nedeniyle randımanlı çalışmadığı, bu şekilde başka problemlerin oluştuğu bilgisinin verildiğini, davalıdan sorunun giderilmesini talep ettiklerini, sonuç alınamayınca Tekirdağ … Noterliği aracılığıyla ihtarname gönderildiğini, … Şirketi tarafından bir kısım vanaların müvekkiline geri gönderildiğini ve 18.000 TL bedelli fiyat farkı faturasının düzenlendiğini, başka bir şirketten yeni vanalar alınarak sorunun çözüldüğünü, müvekkilinin bu durum karşısında zor durumda kaldığını, prestij kaybı yaşadığını beyanla ayıplı ürün sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararların tazminine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 19/09/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesinde talep edilen alacaklarını bilirkişi raporları doğrultusunda ıslahı yolu ile arttırdıklarını beyan ederek toplam 23.060,00-TL’nin davalıdan alınarak müvekkiline faizi ile ödenmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin adresinin Başakşehir/İstanbul olduğunu, tacirler arasında görülen davalarda Başakşehir ilçesinin yetki olarak bağlı olduğu Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, kesilen faturalarda da taraflar arasında doğacak ihtilaflarda İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olacağının yazıldığını, bu nedenle İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, dava dışı … firması ile davacı arasında gelişen olaylardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 08/04/2021 tarih ve 2017/245 Esas – 2021/288 Karar sayılı kararında;”Tüm dosya kapsamı ile mahallinde keşfen inceleme yapılarak rapor tanzimi yönünde İzmir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, talimat mahkemesince keşfen yapılan inceleme sonucu makine mühendisi ve hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen kök rapor ve bu rapora itirazlar kapsamında düzenlenen ek raporda özetle:Davacı firma tarafından 22/09/2014 tarihinde … firmasından, … nolu fatura ile çeşitli ebat ve miktarlarda küresel vana alındığı, satın alınan ve kostik geri dönüşüm makinesi imalatında kullanılan vanalardan 10 tanesinin problemli ve hatalı çıktığı için ayrıldığı, ayrılan vanaların çalışıp çalışmadığı, varsa zararın tespiti için Muratlı Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak bilirkişi raporu alınmış; makine yüksek mühendisi bilirkişi … ve hesap bilirkişi … 27/07/2019 tarihli raporda; yapılan tespitler çerçevesinde davacının davalıdan aldığı ancak çalışmadığı için dava dışı … firmasına ödemek zorunda kaldığı 18.765,00 TL ve hatalı vana maliyeti olan 4.295,00 TL toplam 23.060 TL zararı olduğu tespit edilmiş, 18/06/2019 tarihli bilirkişiler … ve hesap bilirkişi … ek raporda özetle; vanaların makineden sökülmüş halde olduğu, vana makineye bağlı olmadığı için çalışma sırasında kaçırma veya sızdırma olup olmadığının gözlemleme imkanı bulunmadığı, heyet olarak makineden problemli olarak söküldüğü beyan edilen dava konusu vanaların mevcut halleri incelenmiş ve yapılan değerlendirmenin hakkaniyete uygun olduğu ve ek rapordaki görüşlerin kök rapor ile aynı doğrultuda olduğu bildirilmiştir.Davalı tarafın yeniden bilirkişi incelemesi talebi üzerine dosya İTÜ Makine Mühendisliği bölümünden bilirkişiye tevdi edilmiş; 12/11/2019 tarihli raporda özetle; davalı firmanın kendisinden cins/isim malzeme kalitesi belirtilen ancak hangi ortamda kullanılacağı belirtilmeyen malzemeleri gönderdiği, davalı firmanın gönderdiği dava içeriği ve dava konusu ekipmanlarda tespit edilen toz kalıntı beyaz birikintiler bu ekipmanların gizli ayıplı veya herhangi bir şekilde ayıplı olduğunu göstermediğini davacı … dava dışı … kostik geri dönüşüm makinesi imal ederken ayıplı hizmet yaptığı ve bu tür malzeme ile çalışacak makinalarda kullanılması gereken belirli paslanmaz çelik malzemeden ekipman kullanmadığı anlaşılmış, böylece davalı firma davacının talep ettiği yeni ekipman ücretinden ve dava dışı … firmasıda oluşan zararları gidermek zorunda olmadığı kanısına varıldığı bildirilmiştir.Çelişkilerin giderilmesi için üç kişilik makine mühendislerinden oluşan heyetten rapor alınmış, 19/01/2021 tarihli raporda özetle; dava konusu vanaların kostik geri dönüşüm sistemine uygunluğu ile ilgili dosya kapsamında herhangi bir şartname ve yazışmaya rastlanmadığı, genel anlamda 304 kalite paslanmaz çelik daha sık tercih edilse de daha korozif ve aşındırıcı ortamlarda direnci daha yüksek olduğundan 316 kalite paslanmaz çelik tercih edilmesi gerektiği ancak davacının bu kapsamda bir talebi olmadığı, bu sebeple davalının ayıplı ürün kullandığı kanaatine varılmadığı, dosyadaki tanık beyanlarından satın alınan vanaların ilk pazarlıklar yapılırken kostik ile çalışacağının söylendiği, sızdırmazlığının kuvvetli olması gerektiği ve kostik ile aşınmaması gerektiğinin beyan edildiği , zararın davalı tarafından kaynaklandığı düşünülürse hatalı vana maliyeti ve 3. Firmaya ödenen tutar ile birlikte toplam maliyetin 23.060 TL’lik tutarın yerinde olduğu bildirilmiştir.Davacı tarafından 22/09/2014 tarihide satın alınan 17 adet vananın 7 adeti hakkında davadışı şirket tarafından sızdırma olduğu ve bu sızdırmanın aktüatörleri bozduğu gerekçesi davacı şirkete dönüş yapıldığı, bunun üzerine davacının davalıya 31/03/2015 tarihli ihtarnameyi çektiği, davalının verdiği cevapta ayıp bildiriminin süresinde yapılmadığı, ayıp ihbarınının 7 ay sonra yapıldığı bildirilerek zarardan sorumlu olmadığını bildirmiştir.Dava dışı … tarafından davacı şirkete 03.06.2015 tarihli fiyat farkı faturası düzenlediği anlaşılmıştır.Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda ayıp konusu ile ilgili yeterli inceleme ve açıklama yapılmadığı, ayrıca makine konusunda yeterli gözlem yapılamadığı bildirildiğinden bu rapordaki tespitler hükme esas alınmamış, mahkememizce 19/01/2021 ve 12/11/2019 tarihli raporlar esas alınmıştır.Tanık beyanlarından, davadışı firma tarafından makine kurulumu yapıldıktan iki ay kadar sonra vanaların kaçırmaya başladığını bildirdiği anlaşılmış vanalarda ayıp olmadığı, davacının en başından uygun olmayan vana siparişinde bulunduğu olayda davalının kusuru bulunmadığı değerlendirilmiştir.Her ne kadar tanık beyanında vanaların kostikle kullanılacağı , sızdırmaz olması gerektiğinin satın alma sırasında bildirildiği beyan edilmiş ise de, süresinde yapılan bir bildirim olmadığı anlaşılmıştır. TTK nın 23. Maddesi gereğince satılanda ayıp bulunması halinde alıncının, satılanı gözden geçirerek 2 gün içerisinde satıcıya ihbarı, aybın olağan bir gözden geçirme ile fark edilmeyecek ayıplardan olması halinde ise 8 gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucu malın ayıplı oludğunu ortaya çıkarsa haklarını korumak için bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu, diğer durumlarda ise TBK nın 223. Maddesinin 2. Fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir. TBK’nın 223.maddesinin son fıkrasında alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimi ihmal etmesi halinde satılanın mevcut şekilde kabul etmiş sayılacağı, ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkaramayacak bir ayıp bulunmaması halinde bu hükmün uygulanamayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılması halinde satıcıya bildirileceği düzenlenmiştir. Somut olayda bilirkişi raporlarında belirlendiği üzere vanalarda ayıp bulunmadığı anlaşılmıştır. Somut olayda davacı, satımdaki ayıp nedeniyle zarar tazmini talep etmiştir.Mahkememizce yapılan incelemede yapılan teslim davacının onay ve bilgisi dahilinde bulunduğu gibi, satılanda ayıp olmayıp süresi içerisinde de ayıp ihbarında bulunulduğu iddia edilip kanıtlanmadığından davacının sabit görülmeyen davasının reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflarınca davalının sözleşmeye aykırı imalatları sebebiyle açılan davada Yerel mahkemece “yapılan teslim davacının onay ve bilgisi dahilinde bulunduğu gibi, satılanda ayıp olmayıp süresi içerisinde de ayıp ihbarında bulunulduğu iddia edilip kanıtlanmadığından davacının sabit görülmeyen davasının reddine” şeklindeki gerekçe ile açılan davanın reddine karar verildiğini, Mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kanıtlanamadığından bahsedildiğini, dava konusu ürünlerdeki ayıp ancak kullanılmakla tespit edilecek ayıp olup ürünlerdeki ayıbın tespit edilir edilmez derhal öncelikle sözlü ve mail ile akabinde de yazılı ihtarname ile ayıp ihbarında bulunulduğunu, ayıp ihbarının her türlü delil ile kanıtlanabileceğini;Tanıkların beyanlarına göre ayıbın ortaya çıkması ile derhal bildirildiğinin sabit olduğunu, söz konusu ürünlerin kullanılacağı makinadaki kurulumu ve montajı sonrası kullanımı ile ayıbın ortaya çıktığını, müvekkilinin gerek sözlü olarak, gerek dosya içerisinde mevcut mail yazışmaları ile gerekse de Tekirdağ … Noterliği’nin 31.03.2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yasal bildirim yükümlülüğünü gerçekleştirdiğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2009/13-160 K. 2009/185 T. 13.5.2009 tarihli kararı);Hükme esas alınan 19.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ” davalıdan alınan ürünlerin korozif malzemeye dayanıklı olmadığı ( iddia ettiğimiz gibi ) ,304 kalite paslanmaz çelik daha sık tercih edilse de daha korozif ortamlarda direnci daha yüksek olduğundan 316 paslanmaz çelik tercih edilmesi , tanık beyanlarına göre vanaların ilk pazarlıkları yapılırken kostik ile çalışacağının söylendiği bu hususta takdir mahkemeye ait olmak üzere 23.060,00-TL talep tutarının yerinde olduğunun ” belirtildiğini, dosya içerisinde mevcut tüm raporlara göre davalıdan alınan ürünlerin korozif malzemeye dayanıklı olmadığının sabit olduğunu, burada bu malzemenin doğası gereği kostikle sorunsuz bir şekilde çalışması gerekip gerekmediği ve yine davalının alınan ürünlerin ne şekilde kullanılacağını bilip bilmediğinin çözümlenmesinin önemli olduğunu;Sipariş sürecinin başından itibaren dava konusu ürünlerin ne şekilde kullanılacağı konusunda davalının bilgi sahibi olduğunu, tüm süreçte müvekkili davalı ile muhatap olduğunu, tanık … beyanlarından ve taraflar arasında dosyada mevcut yazışmalardan da davalının alınan ürünün nerede kullanılacağını bildiğinin açıkça anlaşıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin mutlaka yazılı olmasının da zaten gerekmediğini, dosya içerisindeki mevcut evraklar ve tanık beyanlarından sözleşmenin esaslı noktalarının anlaşıldığını; Davalının, cevap dilekçesinde hiçbir şekilde dava konusu ürünlerin ne şekilde kullanılacağını bilmediği yönünde bir iddiada bulunmamışken bilirkişi raporu sonrası bu iddialarda bulunmasının açıkça kötüniyetli olduğunu, her şeyden ziyade ticari alışverişlerin emniyet ve itimat üzerine kurulduğunu, karşılıklı güven, karşılıklı olarak dürüstlük esaslarına uymayı, kendisinin olduğu kadar karşı tarafın menfaatlerini de gözönünde tutmayı icab ettirdiğini, Medenî Kanunun 2. maddesinin ortaya koyduğu “Herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsn-ü niyet kaidelerine riayetle mükelleftir.” prensibinin yalnız dar mânada medenî hukuk sahasına değil, bütün hukuki hayata hâkim olan bir kaide olduğunu, özellikle ticaret hukukunda uygulama alanı bulduğunu, bir diğer hususun ise aynı nitelikte ikame edilen ürünlerde sorun olmaması olduğunu, esasında bilirkişi raporunda söz konusu vanaların kesinlikle kostik ile çalışmaması ve uygun olmadığı gibi bir tespitte de bulunulmadığını, 304 kalite vanalar daha çok tercih edilse de, 316 kalite vanaların tercihinin daha uygun olacağının belirtildiğini, böylesine büyük bir proje için malzeme temini sırasında satıcı ile bireysel olarak da ilişki kurulabilen bir ticaret türünde davalının söz konusu malzemelerin nerede kullanılacağını bilmediğini iddia etmesinin hayatın olağan akışında mümkün olmadığını, mail yazışmaları ve telefon ile bizzat … ile görüşülmüş olup taraflar arasında muhasebe satın alma birimi gibi bir bürokrasinin bulunmadığını, en basit tabiri ile sıradan bir vatandaşın dahi bir yapı marketten ürün alırken dahi nerede ne şekilde kullanacağını belirterek ürün aldığını, davalının başından itibaren böyle bir iddiada bulunmamışken rapora göre konum alarak bilirkişi raporu sonrası böyle bir iddiada bulunduğunu, aksine davalı, tanıkların taraflı iddiada bulunduğunu söylemekte ise de tanıklar bilirkişi raporu öncesi beyanda bulunmuş olup bilirkişi raporuna göre konum almadıklarını;Her ne kadar sözleşme öncesi kullanım amacı belirtilmiş ve söz konusu vanaların da kostikle çalışmasında sorun olmaması gerektiğini düşünseler de, bilirkişi raporunda da kesinlikle tercih edilmemesi gerektiğinin belirtilmediğini, böyle olsaydı dahi sözleşme kurulması ve sözleşme öncesi sorumluluk ilkeleri gereği milyonluk bir projede kullanılacak malzemenin davalıya önceden belirtilen ürün ile çalışmasında sorun olmayacak şekilde tasarlanması yahut müvekkilinin bu konuda dikkatinin çekilmesi gerektiğinin sabit olduğunu, aksine davalının müvekkiline öncesinde vaatlerde bulunduğunu ancak sorun çıktığında ürünün arkasında durmadığını (Yargıtay 19.HD.’nin 30.11.2004 tarihli, 2004/4912 sayılı kararı, Yargıtay HGK., 12.03.1997, 1996/13-850 sayılı kararı) beyanla Yerel mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, ticari alım satıma konu malların ayıplı olduğundan bahisle uğranılan zararların tazmini talebine ilişkindir.Davacı taraf, davalıdan 22.09.2014 tarihli fatura ile kostik geri dönüşüm makinesinde kullanılmak üzere vana satın aldığını ancak kısa süre sonra alınan vanaların kullanıldığı makinelerde kaçırma problemi yaşandığını, vanaların kullanıldığı makinelerin dava dışı…Tekstil Şirketi için üretildiğini ve bu şirket tarafından ayıplı çıkan vanalar nedeniyle taraflarına fiyat farkı faturası düzenlendiğini, başka bir şirketten vana alınarak sorunun çözüldüğünü beyan ederek ayıp nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etmiş, davalı taraf süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, vanaların ayıplı olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp, satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmasıdır. Satıcı, bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi sorumludur. Mezkur kanunun 227. maddesinde, satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Somut dosyada; Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, dört ayrı rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama sırasında sunulan dava, beyan ve bilirkişi raporlarına itiraz dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, hükme esas alınan teknik bilirkişi raporlarında bu sebepler değerlendirilmiş olup, taraflar arasındaki ticari ilişkinin, davacı tarafından belirli bir amaçla kullanılan ve özellikleri belirtilen makineler için vana satın almak üzere davalıya başvurulması ve davalının önerisi üzerine dava konusu vanaların satın alınması şeklinde gerçekleşmediği, aksine davacı tarafından markası ve özellikleri belirtilerek sipariş edilen vanaların davalı tarafından satışı şeklinde bir satım ilişkisi olduğu, davacı tarafından davalıya sunulan teklif formunda vanaların hangi makinelerde ve ne amaçla kullanılacağının belirtilmediği, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere vanaların davacının ürettiği makineler için uygun olmadıkları, davacının ticari faaliyeti kapsamında ürettiği makinelerde hangi türde, hangi dayanıklılıkta vana kullanılacağını bilmesi gerektiği, davalı tarafından davacıya satılan vanaların niteliği ile ilgili bir vaadde bulunulmadığı, tanıkların davalıya vanaların hangi makinelerde kullanılacağını bildirdiklerine dair beyanının da sonuca bir etkisinin olmadığı, dolayısıyla satış konusu vanalarda TBK’nın 219. maddesi anlamında bir ayıbın bulunmadığı ve Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.