Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1235 E. 2021/1330 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1235 Esas
KARAR NO: 2021/1330 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/657 Esas – 2021/404 Karar
TARİH: 29/04/2021
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 06/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde … sicil numarası ile kayıtlı …nden alacaklı olduğunu, müvekkilinin, borçlu Kooperatif hakkından ihtiyati haciz kararı aldığını ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takip sırasında borçlu Kooperatifin 31/07/2013 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden TTK geçici 7. maddesi uyarınca kaydının terkin edildiğinin ortaya çıktığını, işbu nedenlerle kaydı terkin edilen …nin tüzel kişiliğinin İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E sayılı, İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1534 Değişik İş sayılı dosyaları ile sınırlı olarak ihyasını ve İstanbul Ticaret Siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalıya usulüne uygun tebligat çıkarıldığı, davaya cevap verilmediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/04/2021 tarih 2019/657 Esas – 2021/404 Karar sayılı kararında; “TTK:’nın Geçici 7/15. madde uyarınca Ticaret Sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayanılarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak ihya talep edebilirler. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa 6335 sayılı kanunun 38. madde ile eklenen ek geçici 7. madde uyarınca şirketin sicil kaydının ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmakta ise de şirketin taraf olduğu derdest bir davanın/takibin bulunduğu, davacının açmış olduğu davasının/takibin devam edebilmesi için sicilden terkin edilen şirketin yeniden sicile tescilini talep etmekte haklı ve hukuki yararının ve bu nedenle de ihya talebi için haklı gerekçenin bulunduğu, terkin işleminin usule uygun yapılmadığı, ihtarat tebliğleri ve ilanlarının yapılmadığı anlaşılmış bu nedenle şirketin ihyasına karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … sicil numarasına kayıtlı iken terkin edilen … Şti.’nin TTK 547.maddesi gereğince göre tüzel kişiliğinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası ve İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1534 Hukuk D. İş. Dosyasının takibi ve sonuçlandırılması ile sınırlı olmak üzere şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu halde açılan davanın kabul edilerek müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dava konusu edilen şirketi sicilden terkin eden müvekkilin kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmak dışında davanın açılmasına sebep olmadığını, mevzuat gereği işlem yapan müvekkilinin yaptığı işlemin de hukuken uygun olduğunu ve tüm prosedürü yerine getirdiğini, Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan …’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi kapsamında; “Aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılmaması“ gerekçeleriyle resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 31.07.2013 tarihinde yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden sicil kaydının resen terkin edildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7 uyarınca, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin/kooperatiflerin, bu durumun kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren iki ay içerisinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkiline ibraz etmesi ya da bu kapsama alınan şirketin/kooperatifin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi ve ayrıca, mezkur hüküm kapsamına giren şirketin/kooperatifin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde buna ilişkin yazılı beyanın, müvekkili Müdürlüğe verilmesi gerektiğini, Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından, dava konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğini ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde, (dava konusu)ilgili şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu ancak, bu ihtara rağmen, dava konusu şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Geçici 7’nci Maddenin 15’nci fıkrası, “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünün haiz olduğunu, ticaret sicilinden 31.07.2013 tarihinde re’sen terkin edilen şirketin ihyası talebinin kabulü mümkün olmadığını, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.10.2020 tarih, 2020/2361 E. ve 2020/4082 K. – Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.02.2020 tarih, 2020/288 E. ve 2020/1181 K. ) Re’sen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete ve şirket yetkilisine mevzuat gereğince ve buna uygun bildirimler gönderildiğini fakat şirketin sicil kayıtlarındaki adreslerine gönderilen ihtar yazılarının, adreste tanınmamaları gerekçesi ile iade edildiğini, gerekli tebligatın eksik yapılmasının söz konusu olmadığını, dava kabul edilse dahi müvekkil aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, gönderilen ihtarda da, davaya konu şirket gibi re’sen terkin kapsamındaki şirketlere gönderilen “re’sen terkin kapsamına alınan şirket(ler)in, kendilerine yapılan tebligattan itibaren iki ay içinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkil Müdürlüğe ibraz etmeleri ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı, müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğüne vermesi gerektiğinin ifade edilidğini, tüm bu tebligatlara ek olarak, ayrıca, dava konusu şirketin terkin edileceği hususu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7/f.4-a kapsamında bu kapsama giren tüm şirketlerle birlikte 29.04.2013 tarih-8309 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, İşbu ilanın da, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici madde 7/f.4-a’da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiğinin hükme bağlandığından; müvekkili tarafından davaya konu şirkete yapılan ihtarın ( bildirimin), dava konusu şirketin eline ulaşmadığı bir an için kabul edilse dahi, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin prosedürde bir eksik işlem yaptığından bahsedilemeyeceğini, Müvekkili Müdürlüğün, re’sen işlem yapma yetkisinin çok sınırlı hallerde mevzuatta öngörüldüğü ve bu hususun düzenlenmediği hiçbir halde, müvekkilinin, re’sen tescil işlemi yapamayacağı gibi, sicil kayıtlarını re’sen düzeltemeyeceğini, sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilinin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını yani müvekkilinin sulh olma yetkisi bulunmadığını, müvekkili müdürlüğün eksik işlemi olsun veyahut da olmasın, huzurdaki davanın açılacağını, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin şirket tarafından yapılmış herhangi bir bildirim ya da 3. Kişiler (dava konusu olay bakımından huzurdaki davanın ve yine, şirketle Ticaret Mahkemesinde devam eden davanın davacısı) tarafından herhangi bir ihbarda bulunulmadığını, taraf teşkilinin sağlanması istenen, yani davanın sebebi olan davanın da, şirket re’sen terk edildikten sonra açıldığını; bu bakımdan da re’sen terk işlemi, sırasında derdest bir dava olmadığından; müvekkili müdürlük tarafından, derdest davası bulunan şirketlerin silinemeyeceğine ilişkin düzenlemeye aykırı bir işlem yapılmadığını, Re’sen terk sonrası kaydı tamamen açılan bir şirketin söz konusu olmadığını; yalnızca bir mahkeme kararında taraf ehliyetinin sağlanması bakımından ve bununla sınırlı olarak kaydı açılmış bir şirketin söz konusu olduğunu, bu bakımdan da, dava konusu şirketin, adetâ 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.547 hükmü gereğince kaydı açılmış (ek tasfiye olmuş) bir şirket olup, anılan hüküm gereğince de tasfiye memuru atanmasının zorunlu olduğunu, Mevzuat gereği sorumluluğu bulunan ve bu yanıyla, davanın açılmasına neden olan şirket yetkililerinin davaya dahil edilmemesi ve şirket yetkilileri aleyhine hüküm kurulamamasının da hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, (Davanın açılmasına sebebiyet vermeyip de davanın niteliği gereği “Yasal hasım” konumunda bulunan müvekkili aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2016 tarih, 2016/2926 ve 2016/3585 K., 09.02.2015 tarih, 2014/16398 E. ve 2015/1464 K. , 29.01.2007 tarih, 2005/14259 E. ve 2007/927 K. gibi çok sayıda ilâmı ve yerleşik uygulama da bu yönde olduğunu, ayrıca bu yönde bkz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 24.09.2020 tarih, 2019/59 E. ve 2020/970 K. ilâmı. ) İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEPEBLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK geçici 7. Maddesi gereğince ticaret sicilden resen terkin edilen kooperatifin ihyası istemine ilişkindir. Davacı, ihyası talep edilen kooperatiften alacaklı olduğunu, kooperatif hakkında ihtiyati haciz kararı alındığını ve İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takipte borçlu kooperatifin 31/07/2013 tarihinde ticaret sicilden kaydının TTK geçici 7 maddesi ile terkin edildiğinin ortaya çıktığını, icra takibinde taraf teşkilinin sağlanabilmesi için kooperatifin ihyasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulü ile ilgili kooperatifin ihyasına, ticaret sicile tesciline (davaya konu takip ile sınırlı olmak kaydıyla), yargılama giderlerinin davalı ticaret sicil müdürlüğünden tahsiline karar verilmiş, karara karşı yargılama giderleri yönünden davalı ticaret sicil müdürlüğü istinafa başvurmuştur. TTK geçici 7. Maddenin 15. Fıkrasında Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Maddede öngörülen 5 yıllık süre hak düşürücü süre olup mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Somut olayda, ihyası talep edilen kooperatif aralıksız son 5 yıla ilişkin olağan genel kurul toplantılarını yapmadığından tebliğin 5/1-ç bendi gereğince davalı ticaret sicil müdürlüğünce 31/07/2013 tarihinde TTK geçici 7. Maddeye göre resen ticaret sicilden terkin edilmiştir. Davacının ihyası istenen kooperatife karşı yaptığı takip dayanağı ihtiyati haciz kararı ise 25/11/2019 tarihinde talep edilmiş, mahkemece 27/11/2019 tarihinde ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Davacı ilgili kooperatifin ticaret sicil kayıtlarının resen terkininden önce kooperatif hakkında açılmış bulunan bir dava veya icra takibinin bulunduğunu iddia ve ispat etmemiştir. İhya davası ise 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 16/12/2019 tarihinde açılmıştır. Buna göre ihya davası TTK geçici 7/15 maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, istinafa konu kararın verilmesi hatalı olmuştur. (Yargıtay 11 HD’nin 2020/288 E., 2020/1181 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.) Bu nedenle davalı ticaret sicil müdürlüğünün istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereğince resen gözetilen sebeple kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi ile kaldırılmasına, davanın hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle reddine dair yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. (İstinaf talebinden feragat HMK’nın 349. maddesi uyarınca ancak henüz karara bağlanmamış davalarda mümkündür. Somut olayda davalı istinafı üzerine dairemizde 06/10/2021 tarihinde davaya ilişkin karar verildikten sonra davalının 11/10/2021 tarihli dilekçesi ile istinaftan feragat edildiği bildirmiş ise de, yasal süreden sonra yapılan feragat beyanı doğrultusunda karar verilmesi mümkün görülmediğinden davalının istinaftan feragat dilekçesi işleme alınmamıştır.)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/04/2021 tarih ve 2019/657 Esas – 2021/404 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın TBK nın 598/3 fıkrası uyarınca hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığını, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından sarf edilen 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 11-Bakiye gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.