Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1232 E. 2021/1279 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1232 Esas
KARAR NO: 2021/1279 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/558 Esas – 2021/347 Karar
TARİH: 02/04/2021
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının, müvekkili şirkette 01/02/2014 tarihinden 16/02/2020 tarihine kadar satış ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını, istifa dilekçesi sunup işten ayrıldığını, davanlının iş akdinin sona ermesinden sonra rakip bir firmada satış ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını ve müvekkili şirket ile rekabet içine girdiğini, davalı ile imzalanan “Personel Alım Gizlilik Münhasırlık ve Rekabet Etme Yasağı” protokolün 8. maddesinde 2 yıl süre ile rekabet etme yasağı düzenlendiğini, bir diğer maddesinde ise yasağa aykırı davranması halinde işçinin son brüt ücretinin 12 katı tutarında tazminatı her türlü zarar ve ziyandan bağımsız olarak ödemesi gerektiğinin düzenlendiğini belirterek davanın kabulüne, cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir, Davalı vekili cevap dilekçesi ile, görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, müvekkilinin, davacı şirkette mobbing ve hakarete uğraması ve iş akdinin çekilmez hale gelmesi sebebiyle iş akdini haklı nedenle feshettiğini, müvekkilin imzaladığı rekabet etme yasağı sözleşmesinin hukuki herhangi bir geçerliliği bulunmadığını, davacı şirketin işbu sözleşmenin tarafı olmadığını ve davayı ikame etme hakkı olmadığından davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacı şirket ile müvekkilin çalıştığı şirketin ana faaliyet alanlarının birbirlerinden farklı olduğunu, sözleşme ile belirlenen cezai şart miktarının fahiş olduğunu savunarak, davanın görev, husumet, esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/04/2021 tarih 2020/558 Esas – 2021/347 Karar sayılı kararında; “Somut olayda, davacı vekili taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi kapsamında davalının 22/09/2015 tarihinden 25/10/2017 tarihine kadar müvekkili şirket nezdinde Satış Danışmanı/Müşteri Temsilcisi olarak çalıştığını, davalının müvekkili şirket ile olan hizmet ilişkisi nedeniyle müşteri çevresi ve yaptığı işler hakkında bilgi edindiğini, bu bilgilerin kullanılmasının müvekkilinin zararına sebep olacak nitelikte olduğunu, bu nedenle taraflar arasında 22/09/2015 tarihli Rekabet Etmeme Sözleşmesi imzalandığını, yine bu sözleşme ile 1 yıl süre ile rekabet etmemeyi kabul ve taahhüt ettiğini aykırılık halinde 20.000,00 TL cezai şart ödemeyi kayıtsız ve şartsız kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra rekabet yasağı süresi sona ermeden aynı iş kolunda faaliyet gösteren … A.Ş.de çalışmaya başladığını, rekabet yasağını ihlal ettiğini belirterek rekabet yasağına aykırı eylemleri nedeniyle Rekabet Etmeme Sözleşmesi ve Rekabet Etmeme Taahhüdü ile belirlenen 20.000,00 TL cezai şart bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dosya kapsamına göre uyuşmazlığın temelinin taraflar arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklanmasına göre davanın iş mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.( T.C.İSTANBULBÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 37. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/892 KARAR NO: 2020/1795 KARAR TARİHİ: 07/10/2020) Davacı tarafın iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) İş Mahkemelerinin görevli olduğu taraflar arasındaki uyuşmazlığın iş akdinden kaynaklandığı anlaşılmakla davaya bakmaya iş mahkemesi bakmaya görevli olduğundan ve görev hususu resen ele alınacağından görevsizlik kararı verilmiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davanın HMK 114. Ve 115. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE, 2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 3-HMK nun 20. Maddesine göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde müracaat halinde dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,aksi halde aynı madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme huzurundaki davanın; haksız rekabetten kaynaklanan tazminat davası olduğunu ve bu davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, zira, davalının, müvekkili şirketten istifa ettikten sonra yani şirket ile fiili bir bağı kalmamasının akabinde rekabet etme yasağına aykırı davrandığını,
Somut olay ile birebir örtüşen HGK’nın 2012/9-854 E., 2013/292 K. sayılı kararına konu uyuşmazlıkta görevli mahkemelerin İş Mahkemeleri olamayacağı, neden Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunun ayrıntıları ile izah edildiğini, Somut olaydaki uyuşmazlığın; davalının müvekkili şirketten ayrıldıktan (istifa ettikten) sonra Personel Alım Gizlilik Münhasırlık ve Rekabet Etme Yasağı Protokolü’nün 8. maddesinde yer alan 2 yıl süre ile rekabet yasağına aykırı davranmasından kaynaklandığını, yukarıda aktarılan HGK kararında da ifade edildiği üzere; iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde buna dayalı olarak açılacak davanın niteliği itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve 447. maddeleri kapsamına girdiğini ve bu kapsamdaki davaların TTK.nun 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari dava olduğunu, ayrıca yine kararda belirtildiği üzere; davaya dayanak alınan; iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin olarak verilen rekabet etmeme taahhüdünün işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olmasının, bu taahhüt nedeniyle çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli olmadığını, zira, bu taahhüt iş akdinin sona ermesi halinde yapılmaması gereken bir hususa ilişkin olmakla, iş hukukunun düzenleme alanı dışında kaldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, görevli mahkemenin Ticaret mahkemesi olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, rekabet etmeme taahhüdünün ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı ile imzalanan “Personel Alım Gizlilik Münhasırlık ve Rekabet Etme Yasağı” protokolün 8. maddesinde 2 yıl süre ile rekabet etme yasağı düzenlendiğini, davalının bu taahhüdüne rağmen işten ayrıldıktan sonra rakip bir firmada satış ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını ve müvekkili şirket ile rekabet içine girdiğini, protokolde cezai şart düzenlendiğini belirterek cezai şartın tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde İş mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde;”(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.”, Aynı kanunun 5. Maddesinde ise; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K./2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir,” hükmü yer almaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise, 25.10.2017 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 5. maddesinde; “İş mahkemeleri; a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar, ” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. 7036 sayılı kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla, davacı vekilinin istinafına dayanak teşkil ettirdiği iş akdi kapsamında işçinin rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı davalarda, Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki önceki tarihli Yargıtay kararlarının da 7036 sayılı kanundaki belirtilen düzenlemeye göre (rekabet yasağına aykırılığın iş akdinin devamı veya feshinden sonra olup olmadığına bakılmaksızın) somut olaya uygulanma imkanı bulunmadığından, uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli olup davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 9 HD.’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/3076 Esas – 20219789 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.) Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.