Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1221 E. 2023/1957 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1221
KARAR NO : 2023/1957
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 01/07/2020
DOSYA NUMARASI : 2015/871 Esas – 2020/414 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; (1),(2),(3) numaralı davacıların desteği … 9 yaşında olduğu, tatil için geldikleri Muğla Fethiye Çalış plajında 10 kişilik Rafting turu satın aldıklarını, 28.07.2010 tarihinde Dalaman Çayındaki başlangıç noktasına geldikleri, grup lideri … tarafından rafting yapacak kişilerin imzalarının alındığını, 10 yaşından küçük çocukların raftinge kabul edilmeyeceği listede açıkça yazılı olmasına rağmen gruba dahil edildiğini, bota en fazla 8 kişinin alınması gerektiği halde 7 tanesi çocuk olan 12 kişinin maddi kaygılarla alındığını, parkurun 4 zorluk derecesinde olması nedeniyle 12 yaşından küçüklerin kabul edilmemesi gerektiğini, grup lideri tarafından yüzeysel ve yetersiz bilgilendirme yapıldığı ve katılımcıların riskler ve faaliyetin içerdiği riskler dolayısıyla alınması gçreken önlemler ve parkurun yapısı hakkında ayrıntılı bilgi verilmediğini, …’ın rehberliğinde hareket edildiğini, …ay’ın Jandarmaya verdiği ifadesinde belirttiği üzere/ çiftçi olduğu, lisans ve sertifikası bulunmadığı, ihtiyaç halinde ücret karşılığında … Tic. Ltd. Şti. de rafting rehberi olarak çalıştığını \botun kayaya çarparak devrilmesi sonucunda küçük … boğularak vefat ettiğini, Muğla 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2011-109 E. 2013-163 K. sayılı dosyasında davalıların tamamının cezalandırılmasına karar verildiğini, soruşturma ve kovuşturma aşamasında alman bilirkişi raporlarında (1), (2), (3), (4) nolu davalıların kusurlu bulunduklarının tespit edildiğini, Kararın Yarg. 12.Ceza Dairesinin 2013-27055 E.2014-24774 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, 5 nolu davalının BK 55. Md. gereğince 3 ve 4 nolu davalıların verdikleri zarardan kusursuz olarak sorumlu olduğunu, 6 nolu davalının ise Turizm amaçlı Faaliyet izin belgesi olmaksızın faaliyet yürütmesi ve ve faaliyeti güvenli şekilde gerçekleştirmeme sinden dolayı sözleşmesel sorumluluğu bulunduğunu, …Sigorta AŞ’nin mali mesuliyet poliçesi düzenlenmesi nedeniyle maddi zararlardan poliçe limiti ile sınırlı sorumluluğu bulunduğunu, davacılardan ….nin müteveffayı ölüm ve seyahat rizikolarına karşı sigorta ettiğini, vefat üzerine ölüm ve tatilin kısa kesilmesi tazminatı olarak 1.156,96 ingiliz sterlini, müteveffanın naaşının ülkesine gönderilme masrafı olarak 2.727,80 İngiliz Sterlini ve medikal dosya masrafları olarak 35 İngiliz Sterlini olmak üzere toplam 3.919,76 İngiliz Sterlini sigorta tazminatı ödemesi yaptığını, yasal halefîyet kazandığını bu zarardan davalıların müştereken müteselsilen sorumlulukları olacağı, müteveffanın cenaze, defin ve anma masrafları olarak anne Julie tarafından toplam 7.854,79 İngiliz Sterlini masraf yapıldığını, bu miktarın da davalılardan müştereken müteselsilen tahsili gerekeceğini, ayrıca anne-baba ve kardeş olan 3 davacı için 25.000’er İngiliz Sterlini olmak üzere toplam 75.000 İngiliz Sterlini manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın BK 72. Md. gereğince 2 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, … Tic. Ltd. Şti. tarafından … numaralı 25.05.2010-31.10.2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Tatil Aktiviteleri Sigorta Poliçesi düzenletildiğini, poliçe limitinin bedeni zararlarda 100.000TL ile sınırlı olduğunu, sigortalının olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, öncelikle kusurun tespiti gerektiğini, defin ve cenaze masraflarının poliçe kapsamında olmadığını, davacı …. tarafından yapılan ödemelerin poliçe teminatında bulunmadığını, olay tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olduğunu, faiz başlangıcının dava tarihi olacağını belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalılar … Tic. Ltd. Şti. ve … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesi ve Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olacağı konusunda tercih haklarını kullandıklarım, olay tarihinin 28.07.2010 olduğu davanın 13.08.2015 tarihinde açıldığım, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davanın açıldığı tarihte dolduğunu, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, …’nun 2004 yılında … isimli kişi ile … isimli Rafting şirketi kuduğunu, sağlık sorunları sebebiyle şirketin Rafting ile ilgili bölümünü davalılardan …’nun ortağı olduğu davalı … Ltd. Şti. ne Marmaris Noterliğinin … Yev. Numaralı 01.06.2006 tarihli satış sözleşmesi ile rafting malzemelerinin tamamının satıldığını, gerek …’nun gerekse şirketinin kaza ile hiçbir ilgisi kalmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, Muğla 2.Ağır Ceza Mahkemesinin yargılaması sırasında kusur durumunun yeterince irdelenmediğini, …’nun haksız yere ceza aldığını, belirterek davanın yetki zamanaşımı ve esas yönünden reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; olayda kusuru bulunmadığını, olay günü müşterileri rafting merkezine … ortağı … getirdiğini, bilgilendirmeyi onun yapıp imzaları aldığını, savcılık dosyasındaki beyanlarda bu hususun ifade edildiğini, kampta görünen tur yöneticisinin kendisi olmadığını o saatlerce rafting turunda olduğunu, ek 4 olarak sunduğu belgelere ilaveler yapılarak bazı yerlerin silindiğini, tanık sıfatıyla ifade veren kişilerin olay sonrasında rehberlerin elinden geleni yaptıklarının ifade ettiklerini, belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı … 07/09/2018 tarihli beyan dilekçesinde özetle; maddi ve manevi tazminatın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalılar … ve …. Ltd. Şti.’nin davaya karşı beyan göndermedikleri anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2020 tarih ve 2015/871 Esas – 2020/414 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, davacıların miras bırakanının rafting sIrasında vefat etmiş olması nedeniyle ekipman tedarik eden firma, Raftingi düzenleyen şirket,şirketin sigortacısı ve şirketin istihdam ettiği (rehber, grup lideri gibi ) kişilere karşı açılan maddi ve manevi tazminat taleplidir. Davacı gerçek kişiler, dört kişilik bir aile olarak turistik amaçla Türkiye’ye gelmiş, 28/07/2010 tarihinde Dalaman Akköprü Çayı üzerinde rafting faaliyetine katılmışlardır. Rafting sırasında botun devrilmesi, yolcuların tekrar bota çıkarılması, ancak bitiş noktasında 9 yaşındaki … botta olmadığının anlaşılması üzerine yapılan aramalar sonucu adı geçenin bottan aşağı düştüğü ve boğularak vefat ettiği anlaşılmıştır. Davacılardan …. ünvanlı sigorta şirketi davacılara cenazenin İngiltere’ye gönderilmesi için 3.919.76 İngiliz sterlini ödemiş; davacılar ayrıca cenaze ve defin masrafı olarak da 7.854,79 ingiliz sterlini masraf yapmışlardır. Dosyaya sunulan tercüme edilmiş evraklardan Mondial şirketi tarafından yapılan ödemenin davacı … (vefat edenin annesi)’a ödendiği anlaşılmıştır. Davacıların talebi 7.854,79 TL ingiliz sterlini maddi tazminat, 75.000 ingiliz sterlini manevi tazminat ve davacılardan sigorta şirketi tarafından yapılan 3.919,76 ingiliz sterlini ödemenin tahsilidir. Olayla ilgili ceza yargılaması Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/109 E, 2013/163 K sayılı dosyasında yapılmış; 11/10/2010 tarihli ATK raporuna göre ölümün suda boğulma ile gerçekleştiği tespit edilmiş, sanık olarak yargılanan …, …, … hakkında TCK.nun 85/2,22/3 maddeleri uyarınca (5 yıl 6 ay 20 gün) hapis cezası verilmiştir. Bu karar, Yargıtay 12 CD.nin 2013/27055 E, 2014/24774 K sayılı kararıyla onanmış, 05/12/2014 tarihinde kesinleşmiştir. Davalıların savunmaları üzerinde ayrı ayrı durulmuştur. Öncelikle davalıların zamanaşımı iddiaları, TBK.nun 72. maddesi uyarınca uzayan ceza zaman aşımı gereği isabetli görülmemiştir. Ceza dosyasının kesinleşmiş olması, ceza dosyasında davalıların hangi eylemlerle olaya dahil olduklarının net olarak ortaya konmuş olması, davalı şirketler … ve … Ltd.Şti firmalarının rafting faaliyetini birlikte sürdürdükleri, 2010 yılında yetki belgesinin …oğlu tarafından alındığı, … ’un rehber, …’ın bot rehberi olarak haksız fiilleri gereği sorumlu olduğu, davacı … nun ve …’nun adam çalıştıranın sorumluluğu gereği de sorumlu oldukları , davalı sigorta şirketi … AŞ nin davalı … şirketi ile aktedilen 23/04/210-31/10/2010 vade tarihli poliçe kapsamında sorumlu olduğu, anlaşılmakla davacıların maddi talepleri yönünden tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Davalı … sigorta şirketinin savunmalarının aksine 3. şahıslara karşı mali mesuliyet sigortası genel şartlarının 2. maddesine göre sigortacının, kusurlu/ kusursuz sorumluluk hallerinde, sigortalının çalışanlarının ve organlarının verdikleri zararlardan da sorumlu olacağı düzenlenmiş olup sigortanın poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olacağı açıktır. Yine rafting firmasının başka firmaya devredilmiş olması nedeniyle sorumluluğun kalmadığı ileri sürülmüşse de faaliyet iki şirket tarafından birlikte organize edilmiştir. Manevi zarar bakımından ise sigorta şirketinin sorumlu olduğunu gösteren ek kloz, poliçe teminatı bulunmadığı gibi davacıların sigorta şirketinden bir talebi de yoktur. Bu nedenle manevi zararlardan diğer davalıların haksız fiil hükümleri gereği sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Kusur değerlendirmesi bakımından Üniversitede görevli spor bilimleri fakültesinde görevli öğretim görevlileri ile su altı sporları ve su sporları uzmanı bilirkişiden oluşturulan bir heyetten rapor alınmıştır. Bilirkişiler 26/01/2018 tarihli raporda davalılardan …, …, … , …’ın ayrı ayrı 2/8 oranında kusurlu oldukları mütalaa edilmiştir. Davacı sigorta şirketinin talepleri yönünden de poliçe hükümlerinin incelenmesi, yapılan ödeme ve diğer hususlar yönünden bir sigorta uzmanı bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi 13/06/2019 tarihli raporunda davalı … şirketi ile …Ltd Şti arasında aktedilen poliçe gereği sigorta şirketinin şirketin ve çalışanlarının kusurlu ve ya kusursuz davranışlarından sorumlu olduğu, sigorta şirketine 29/07/2010 tarihinde hasarın ihbar edildiğini, kaza tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı kanunun 1292. maddenin yollamasıyla 1299. maddesi uyarınca sigorta şirketi yönünden temerrütün 29/07/2010 olduğunu mütaala etmiştir. Bilirkişi ödemenin tutarına ilişkin bir değerlendirmede bulunmamışsa da cenazenin Türkiye’den İngiltere’ye götürülmesi ve cenaze ve defin giderlerinin miktarı bakımından davacı sigorta şirketinin yaptığı tüm ödemeleri belgelere bağlanmış olmakla ödemenin kadri maruf olduğu kabul edilmiştir. Genel itibariyle teknik tespitler bakımından gerek kusur raporu gerekse sigorta uzmanının raporu usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Sigorta şirketi tarafından davacı … (vefat edenin annesi)’a yapılan ödeme 17/12/2011 tarihlidir. Davacı sigorta şirketi, ödeme yaptığı tarihten itibaren bu tutarı davalılardan isteyebilir. Bu nedenle bilirkişinin 29/07/2010 olarak belirlediği temerrüt tarihine itibar edilmemiştir. Davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları anlaşıldığından, kusur oranları iç ilişkide önem arz edeceğinden zararın tamamının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline tahsiline karar verilmiştir. Manevi tazminat talebi yönünden, tarafların sosyal mali durumları gerek uyap kayıtlarından (Takbis, malvarlığı vs), ceza dosyasından gerekse kolluğa müzekkere yazılarak araştırılmıştır. 6098 sayılı TBK. md. 56. maddesine göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Eldeki davada vefat eden çocuğun olayda kusursuz olduğu çok açıktır. Davacıların ceza dosyasına yansıyan sosyal mali durumları, davalıların sosyal mali durumları, kusur durumu, olayın neticesinin vahameti , meydana gelen zarar bir arada değerlendirilerek tazminat tutarları belirlenmiştir. Manevi tazminat talebinin yabancı para cinsinden istenmesi mümkün değildir. Y 17 HD.nin 2015/9275 E, 3896 K sayılı kararı da bu yöndedir. Mahkememizce bu nedenle TL cinsinden manevi tazminata hükmedilmiştir. Manevi tazminatın talep gibi, davalı sigorta şirketi dışında kalan davalılardan, olay tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” A-Davanın, maddi tazminat talepleri yönünden KABULÜNE;
1-3.919,76 İngiliz Sterlininin ödeme tarihi olan 17/12/2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte, davalılardan … Şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere, tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, davacı …LTD’ye verilmesine; 2-7.854,79 İngiliz Sterlininin parça parça yapılan cenaze ve defin giderlerinden son ödeme tarihi olan 20/02/2012 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte, davalılardan …Sigorta Şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere, tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, davacı …’a verilmesine; B-Manevi tazminat talebi yönünden kısmen kabul ile davacılardan, 1-… (babası) için takdiren 50.000 TL, … (annesi) için takdiren 50.000 TL … (kardeşi) için takdiren 25.000 TL manevi tazminatın davalılardan … AŞ dışında kalan tüm davalılardan olay tarihi olan 28/07/2010 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca avans faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline; fazlaya ilişkin kısmın ve manevi tazminatın İngiliz sterlini cinsinden verilmesi talebinin REDDİNE; … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece, müvekkil sigorta şirketine tatil aktiviteleri poliçesi ile sigortalı şirketin verdiği hizmet neticesinde davacıların murisi … cenaze ve defin giderleri nedeniyle açılan davada; davanın kabulüne karar verildiğini, Yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, Huzurdaki davada davalı … Turizm ve Tic. Ltd. Şti.’ nin müvekkil … A.Ş. nezdinde … numaralı Tatil Aktiviteleri Sigortası ile 25.05.2010- 31.10.2010 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, Müvekkil şirketin Tatil Aktiviteleri Sigorta Poliçesi gereğince dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, Poliçeye müstenit sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olmakla beraber, masraf, vekalet ücreti sorumluluklarının da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, poliçe limitinin maktuen ödenecek rakam olmadığını, poliçe limiti üzerindeki zararlardan müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, Yerel mahkemece her ne kadar davacıların taleplerinin kabulüne karar verilmiş ise de söz konusu taleplerin sigorta poliçe teminatı dışında olup davanın müvekkil şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, Dava konusu olayda davacıların desteği … dokuz yaşında bindiği rafting botunda meydana gelen kaza neticesinde vefat etmiş olduğunu, Davacıların desteğinin olay esnasında 10 yaşında olup aldırılan bilirkişi raporunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Yönetmeliği kapsamında müteveffanın velisinin izni olsa dahi ilgili spor faaliyetine katılamayacağından bahisle sigortalı şirketin kusurlu bulunduğunu, Yerel mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda kusur durumu tespit edilirken sübjektif yorum ile kusur değerlendirmesi yapıldığını, dava konusu olayda rafting faaliyetine ilişkin yönetmeliğin esas alındığından bahsedilmekte ise de hangi yönetmeliğin esas alındığının belirtilmemekte olduğunu, Rafting sporundaki yaş sınırına ilişkin ise herhangi bir genel kural bulunmadığını, zira işbu turizm amaçlı spor faaliyetine katılma koşullarına ilişkin durum ve ortam şartlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, bu çerçevede mahkemece aldırılan kusur raporunun eksik incelemeye dayanmakta olduğunu, eksik incelemeye dayanan kusur raporu esas alınarak karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, Bunun yanında kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte; TTK 1404 maddesi incelendiğinde; 4. Geçerli olmayan sigorta Madde 1404- (1) Sigorta ettirenin veya sigortalının, kanunun emredici hükümlerine ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı bir fiilinden doğabilecek bir zararını teminat altına almak amacıyla sigorta yapılamaz. Yukarıda maddesi yazılı kanun gereği sigortalının kanunun emredici hükümlerine aykırı davranışı halinde yapılan sigorta sözleşmesinin geçersiz olduğu ortada iken mahkemece müvekkil şirket yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Yine davalı sigortalının sigorta sözleşme konusu olan rafting faaliyetini usulüne uygun olmayan şekilde başka birilerine devretmesi neticesinde sigorta sözleşmesi sona ereceğinden dava konusu taleplerden müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını,
Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Genel Şartları’nın 10. maddesinde; ” Sigortalı, hasar vukuunda kendisine terettüp eden vecibelere riayet etmezse, sigortacı, tazmin mükellefiyetinden kurtulur; meğer ki, sigortalı bu vecibelere riayetsizliğin kendi kusuru yüzünden ileri gelmemiş bulunduğunu ispat eder. ” denilmekte olduğunu, Söz konusu olayda sigortalının devir yetkisi olmadığı halde rafting faaliyetini başka firmaya devretmiş olması nedeniyle Genel Şartlar 10. maddesi kapsamında müvekkil şirketin sorumluluğunun sona ermekte olduğunu, 15.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda hukuka hakkaniyete aykırı, afaki bir kusur oranı belirlenmiş olup, kusur oranlarına itirazlarının dikkate alınmadığını, kusur oranları arasında açıkça çelişki bulunmakta olduğunu, Mahkemece kusur oranları dikkate alınmadan müşterek ve müteselsil olarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müvekkil şirketin oluşan zarardan kusur oranında ve zarar nispetinde sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek ile birlikte müvekkil şirket sigortalısı olayın oluşmasında 2/8 oranında kusurlu bulunduğundan tüm tazminattan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece yapılan incelemede cenaze defin gideri ve ulaşım gideri olan toplamda 11.985,40 Sterlinin davacı sigorta tarafından ödenmiş olduğundan bahisle doğrudan herhangi bir inceleme yapılmaksızın belirlenen tutarın davacıya ödenmesine karar verildiğini, işbu ödenen bedellerin kadri marufunda olup olmadığı, ilgili bedellerin hayatın olağan akışı içerisinde makul olduğuna yönelik herhangi bir tespit yapılmadan doğrudan ödenen tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkemece ödenen bedelin kadri marufunda olup olmadığının tespitinin yapılmadığını, bu sebeple verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle itirazlarının kabulü ile yerel mahkemece verilen usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyanla; Yukarıda belirtilen ve re’sen gözetilecek nedenlerle; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/871 Esas – 2020/414 Karar sayılı ve 01/07/2020 tarihli usule ve yasaya aykırı kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; olay tarihi olan 28/07/2010 tarihinde davalı Sigorta Şirketi dışındaki davalıların verdiği raftinge turu hizmeti sırasında davacılar … ve … kızı, davacı …’in kardeşi muris … vefat etmesi sebebiyle murisin sigorta şirketi davacı tarafından yapılan ölüm ve tatilin kısa kesilmesi masrafı, murisin naaşının ülkesine gönderilmesi masrafı, medikal dosya masrafı, annesi tarafından yapılan cenaze, defin ve anma masraflarından oluşan maddi tazminat ve manevi tazminatın kusurlu olduğu iddia edilen davalılar ve davalı … Tic. Ltd. Şti.’ni tatil aktivitileri sigorta poliçesi kapsamında sigortalayan davalı sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkin haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talepli davadır.
Mahkemece maddi tazminat talepli davanın kabulüne, manevi tazminat talepli davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, maddi tazminat talepli davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Somut uyuşmazlıkta; olay tarihi olan 28/07/2010 tarihinde henüz dokuz yaşında olan davacıların murisi …, raftinge sporu yapmak üzere kendisine izin verilen …’nin yetkilisi olan ve davalı … da yetkilisi olduğu davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin faaliyet belgesine dayalı olarak …’nun kurucusu olduğu davalı … Ltd. Şti.nin organize ettiği, davalı …’un grup lideri, davalı …’ın bot rehberi olduğu raftinge turuna katıldığı, raftinge sırasında murisin içerisinde olduğu botun ters dönerek devrilmesi sonucunda murisin suya düşerek boğulduğu ve vefat ettiği anlaşılmıştır. Dava konusu kaza sebebiyle davamızın gerçek kişi davalıları Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/109 esas ve 2013/163 karar sayılı dosyasında yargılanmış ve meydana gelen kazada davalı sanıkların “…. verilen brifingin yetersiz ve sözde kaldığı, risk halinde yapılması gereken kuralların gözardı edildiği, rafting turunda kullanılan botların en fazla 8 kişinin güvenli rafting yapabilecek kapasitede olduğu, buna rağmen bota 12 yolcu bindirildiği, üstelik bunların 7 tanesinin çocuk yaşta bulunup 2 sinin 12 yaşından küçük oldukları, G.S.G.M spor branşlarının alt sınıfı olarak rafting branşında 12 yaş altı çocukların sözkonusu aktiviteye katılamayacağı, rafting sporunu velisinin kabulu ile bile yapmasının sakıncalı olduğu, bu konuda sportif değerlendirmeye yetkili tek kurumun Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olduğu ve ilgili yönetmelikte anılan spordaki alt yaş sınırının 12 olarak belirlendiği ancak tur ve firma yetkilileri ile görevli rehberlerin bu hususu gözardı ederek 12 yaşından küçük 2 çocuğu tura kabul ettikleri, sanıklardan İmdat’ın katılımcılara yeterli düzeyde birifing vermemesi sanık …’in ise herhangi bir sertifikası olmamasına rağmen içinde ölenin de yer aldığı bota rehber olarak binmiş olması nedeniyle meydana gelen kazada asli derecede kusurlu oldukları, sanık … kendisine ait rafting malzemelerini sanık …’nin kurduğu şirkete 2006 yılında devrettiğini ve kendisinin bu faaliyetle ilgisinin kalmadığını iddia etmiş ise de, bu sanık tarafından şirketine ait olan ve rafting yapabilmek için çıkarttığı “Turizm Amaçlı Sportif Faaliyet İzin Belgesi”nin 2006 yılından sonra da her yıl ve 2010 yılında da yenilenmiş olduğu, ayrıca sanıklardan İmdat’ın bu sanığa ait şirkette çalışıyor gözüktüğü, bu yüzden sanığın savunmasının inandırıcılıktan uzak bulunduğu, sanık … ise ortağı olduğu … isimli firmanın sadece raftinge katılacak yolcuları nakletmekle görevli olduğunu raftingin yapılmasıyla bir ilgisinin bulunmadığını iddia etmiş ise de gerek sanık …’ın anlatımı gerekse sanık …’ın “….2006 yılında … ve … ile birlikte … şirketini kurduk, ben 2008 yılında %10 hissemi …’yu devrettim. Benim şirkette herhangi bir hissem kalmamıştı, ancak çalışmaya devam ettim” şeklindeki açıklamalarından sanık … ve Osman’ın gayri resmi ortaklık şeklinde rafting işini birlikte yaptırdıkları, dolayısıyla her iki sanığın da söz konusu faaliyeti güvenli bir biçimde yapılmasının koşullarını sağlamamış olmaları, yetersiz ise deneyimsiz kişileri rehber olarak çalıştırıyor olmaları nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu oldukları….” gerekçesi ile asli kusurlu bulunarak taksirle bir kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ve karar Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 05/12/2014 tarih, 2013/27055 esas ve 2014/24775 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. 6098 Sayılı TBK’nın 74 maddesine göre; Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. TBK’nın 74. maddesi hükmü uyarınca maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ancak ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.1.975 tarihli, 1971/T-406 E. ve 1975/1 K; 23.1.1985 tarihli, 1983/10-372 E. ve 1985/21 K.; 27.04.2011 tarihli, 2011/17-50 E. ve 2011/231 K.; 03.04.2013 tarihli, 2012/19-873 E.,2013/433 K. sayılı kararları). Bu hususlar gözetilmek suretiyle ilk derece Mahkemesince dava konusu kazada tarafların kusur oranlarının tespiti için bilirkişi raporu alınmış ve söz konusu bilirkişi raporunda da ceza mahkemesinde saptanan yukarıda belirtilen gerekçeler ile davalıların ayrı ayrı ve eşit derecede kusurlu olduğu ve oransal olarak belirtilmek gerekirse gerçek kişi davalıların her birinin 2/8 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ceza Mahkemesi kararı ile de kesinleşen olayın oluş şekline göre meydana gelen kazada davalıların kusurlu olduğu aşikardır. Davalıların kusur dereceleri davacılara karşı ileri sürülemeyecek olup, kendi aralarındaki rücu davasında dikkate alınacak husus olduğundan Mahkemece davalıların kusurlu kabul edilerek müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması isabetli olup, davalı sigorta şirketi vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı sigorta şirketi davalı … Tic. Ltd. Şti.’ni 25/05/2010-31/10/2010 tarihli arasında geçerli olmak üzere tatil aktivitileri sigorta poliçesi kapsamında sigortalamıştır ve dava konusu olay 28/07/2010 tarihinde sigorta poliçesinin geçerli olduğu tarihler arasında meydana gelmiştir. Davalı sigorta şirketi sigortalının kanunun emredici hükümlerine aykırı davrandığı gerekçesi ile sigorta poliçesinin TTK’nın 1404 maddesi kapsamında geçersiz olduğunu, yine sigortalının raftinge izin belgesini usulüne aykırı olarak başkasına devretmesi gerekçesi ile Üçüncü Şahıs Mali Mesuliyet Genel Şartlarının 10. maddesine göre sigorta sözleşmesinin sona erdiğini ileri sürmüş ise de; sözleşmenin nispiliği ilkesi gereğince ve olay tarihinde geçerli bir sigorta poliçesinin bulunması sebebiyle söz konusu iddiaların ancak sigortalıya karşı ileri sürülebileceği, üçüncü kişi konumundaki davacılara karşı ileri sürülemeyeceğinin aşikar olduğu, davacının maddi tazminat taleplerinin sigorta teminatı kapsamında olduğu ve poliçe süresi içerisinde rizikonun gerçekleştiği ve davacılar tarafından ödenen bedellerin belgelendirildiği ve Mahkemece maddi tazminat ve yargılama giderlerinden poliçe limiti ile sorumlu tutulduğu anlaşılmakla Mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı sigorta şirketi vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.498,06 TL nispi istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 3.005,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 492,70 TL’nin davalı … A.Ş’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.