Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1219 E. 2023/1621 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1219 Esas
KARAR NO: 2023/1621 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/507 Esas – 2021/160 Karar
TARİH: 25/02/2021
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili … Turizm AŞ. ile dava dışı borçlu … Tic. ve San. Ltd. Şti. arasında Genel Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, anılan sözleşmeye müvekkilinin sahip olduğu veya ileride sahip olacağı markalar altında üretilen seramik ürünlerinin pazarlanması için bayilik ve satış şartlarının düzenlemesinin konu edildiğini, Dava dışı şirket ile akdedilen sözleşmeye davalı …’m kefil olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 01.01.2012 tarihinde akdedildiğini, anılan tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunun yürürlükte olduğunu, müvekkili şirkete olan 325.617,64-TL borcun ödenmesi için sözleşmenin tarafları ile yapılan yazılı ve sözlü görüşmelerin neticesiz kaldığını, Müvekkili şirket tarafından davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü nezdinde takip başlatıldığını, davalının soyut ve haksız itirazları neticesinde takibin durduğunu, takip konusu alacağın müvekkili şirketin her türlü ticari kayıt, belge, itiraz edilmeyen fatura ve irsaliyeler ile sabit olduğunu, davalının vadesinde yapması gereken ödemeyi yapmadığını, davalının likit alacağın tahsilini geciktirmek için takibe haksız mesnetsiz ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takip konusu alacağa ticari avans faizi uygulanmasına, takip konusu alacağın likit ve muayyen olması nedeniyle davalının takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmayan bir icra inkar tazminatını ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında akdedilen kefalet sözleşmesinin Borçlar Kanunun 583. maddesine aykırı şekilde oluşturulduğunu, müteselsil kefilin bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesinin şart olduğunu, anılan sözleşmedeki kefaletin kanuni şartları taşımadığından kesin hükümsüz olarak kabul edilmesi gerektiğini, takibe dayanak sözleşmedeki alacak için müvekkili dışındaki başkaca kişilerden tahsilatlar yapıldığını, müvekkiline bakiye alacağın 94.500-TL tutarında olduğunun bildirildiğini, davacı şirketin müvekkili aleyhine 325.617,64-TL tutarı üzerinden icra takibine giriştiğini, diğer dosyalardan yapılan tahsilatlar ve devredilen taşınmazdan elde edilen tutarlar mahsup edildiğinde müvekkilinin dava değerinin tamamından sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/02/2021 tarih 2018/507 Esas 20241/160 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce sonuç olarak; sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesine uygun olarak davalı hakkında kefaletin tesis edildiği, davacı … Turizm AŞ.’nin dava dışı … Tic. San. Ltd. Şti.’nin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davalı …’dan 114.783,64-TL tutarında alacağını isteyebileceği, sözleşmenin 5. maddesine göre her iki tarafda tacir olduğundan ticari temerrüt faizi talebinin yerinde olduğu sabit bulunmuştur. İstanbul … İcranın … esas sayılı takip dosyasında ; tahsilde tekerrür olmamak üzere; 114.783,64 TL üzerinden itirazın iptaline takibin devamına fazla istemin reddine, 114.783,64 TL alacağa takip tarihinden itibaren takip koşullarında ticari temerrüt faizi yürütülmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-İstanbul … İcranın … esas sayılı takip dosyasında ; tahsilde tekerrür olmamak üzere; 114.783,64 TL üzerinden itirazın iptaline takibin devamına fazla istemin reddine, 114.783,64 TL alacağa takip tarihinden itibaren takip koşullarında ticari temerrüt faizi yürütülmesine Alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin müvekkili şirket tarafından dava ikame edilirken talep edilen alacak tutarı ile yargılama neticesinde kabulüne karar verilen tutar arasında mevcut olan farklılık sebebiyle vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin eksik ve hatalı hükümler kurduğunu, usule ve yasaya aykırı şekilde davalı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmetmediğini, Müvekkili şirketçe başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takibine konu alacağın tutarının 325.617,64 TL olup; davalı borçlu işbu tutarın tamamına itiraz ettiğini, davalı borçlunun haksız ve mesnetsiz itirazının akabinde ikame edilen itirazın iptali davasında da bu doğrultuda takibin 325.617,64 TL üzerinden devamının talep edildiğini, mezkur tutar üzerinden itirazın iptaline ilişkin yargılama devam ederken borçlu şirket … Tic. San. Ltd. Şti tarafından müvekkili şirkete haricen bir kısım ödemeler yapıldığını ve müvekkili şirketçe başlatılan başkaca takiplerden cebri icra yolu ile tahsilatlar sağlandığını, müvekkili şirket tarafından dava ikame edilirken talep edilen tutar ile yerel mahkemece kabulüne karar verilen tutar arasındaki farklılığın tek nedeni yargılama esnasında elde edilen tahsilatlar olduğunu, erel mahkemece yürütülen yargılama neticesinde dosyanın bilirkişiye tevdi edilmiş olup; tanzim edilen bilirkişi raporunda da işbu hususun tespit edildiğini, Bilirkişi yapmış olduğu inceleme neticesinde davalı borçlunun müvekkili şirkete vermiş olduğu kefaletin geçerli olduğunu, müvekkili şirketçe talep edilen avans faizinde bir fahişlik bulunmadığını, ticari defter ve kayıtlara göre müvekkili şirketin dava dışı … Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nden 556.680,64 TL alacağının olduğunu, görülmekte olan dava esnasında cebri icra yoluyla elde edilen tahsilatlar mahsup edilince davalı tarafın müvekkili şirkete 114.783,64 TL borçlu olduğu kanaatlerine ulaşıldığını, Müvekkili şirket, itirazın iptali ve takibin devamı istemleri ile yerel mahkemeye 30.05.2018 tarihinde müracaat ettiğini; dava dışı borçlu şirketten ve başkaca icra takiplerinden elde edilen tahsilatların tarihleri ve tutarlarının; 17.10.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından 35.440,00 TL tahsilat 01.08.2018 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takibinden 168.084,00 TL tahsilat 22.09.2018 tarihinde 40.000,00 TL dava dışı borçlu şirket … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’nden haricen tahsilat 17.10.2018 tarihinde 220.000,00 TL dava dışı borçlu şirket … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’nden haricen tahsilat şeklinde olduğunu, Bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere müvekkili şirketçe elde edilen tahsilatların, itirazın iptali davası ikame edildikten sonra gerçekleştiğini, müvekkili şirket tarafından ikame edilen dava ile haksız ve mükerrer şekilde hiçbir talepte bulunulmamış olup; davanın açıldığı tarih itibariyle müvekkili şirketin 325.617,64 TL haklı alacağının mevcut olduğunu, bunun yanında bilirkişi raporuna beyan dilekçesi incelendiğinde müvekkili şirketçe elde edilen tahsilatların kabul edildiği ve davanın işbu tahsilatlar mahsup edilerek 114.783,64 TL üzerinden kabulüne karar verilmesinin talep edildiğinin açıkça görüleceğini, yerel mahkeme de bu doğrultuda davanın 114.783,64 TL üzerinden kabulüne karar verdiğini ancak müvekkili şirketin alacağından mahsup edilen tahsilatların yargılama esnasında elde edildiğini gözetmeksizin müvekkili şirket lehine takdir edilen vekalet ücretini 114.783,64 TL üzerinden hesapladığını, davalı borçlu lehine 210,834,00TL’lik tutar üzerinden vekalet ücretine hükmetmiş ve yargılama giderlerini kısmi kabul nisaplarına göre bölüştürdüğünü, müvekkili şirket lehine takdir edilen nispi vekalet ücretinin 325.617,64 TL üzerinden hesaplanması, yargılama giderlerinin tamamen davalı borçluya yükletimesi ve müvekkili şirketçe elde edilen tahsilatların yargılama esnasında gerçekleştiği gözetilerek davalı borçlu lehine hiçbir vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, (T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ ESAS: 2013/10582 KARAR: 2013/20059) Müvekkili şirketin 325.617,67 TL tutar yününden itirazın iptali davasını ikame etmesinde haklı olduğu ortada olup; işbu sebeple yukarıda yer alan Yargıtay içtihatı da göz önüne alınarak müvekkili şirket lehine hükmedilecek vekalet ücretinin mezkur tutar üzerinden hesaplanması ve yargılama giderlerinin davalı borçluya yükletilmesi gerektiğini, davalı borçlu lehine hiçbir vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, davalı borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar vermiş olup; işbu hususun da usule ve aykırı nitelikte olduğunu, Yerel mahkeme müvekkili şirketin alacağının hesaplanmasının yargılanmaya muhtaç olduğunu ifade etmiş ise de dava konusu alacak fatura alacağına dayandığını ve ticari defter ve kayıtlarda yer aldığını, dava konusu alacak borçlu tarafından hesaplanabilir ve öğrenilebilir nitelikte olduğunu, müvekkili şirket tarafından ikame edilen itirazın iptali davasının değeri ile yerel mahkeme tarafından kabulüne karar verilen tutar arasındaki farklılık yukarıda izah edildiği üzere yargılama esnasında elde edilen tahsilatlara dayanmakta olup; talep ve sonuç arasındaki farklılık tek başına dava konusu alacağın likit ve hesaplanabilir olmadığını göstermediğini, Yargıtay içtihatı da göz önüne alınarak -takdir sayın mahkemede olmak üzere- icra inkar tazminatına ilişkin yerel mahkeme kararının kaldırılması ve davalı borçlu aleyhine 325.617,64 TL’lik alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, (T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2020/3960 K. 2020/8333 T. 24.12.2020) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkili şirket lehine hükmedilecek nispi vekalet ücretinin 325.617,64.TL üzerinden takdirine, davalı aleyhine dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkeme kararının hukuka uygun olmadığını, Taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinin kesin hükümsüz olduğunu, akdedilen sözleşmenin “Bayilik sözleşmesi” olduğunu ve müvekkilinin sözleşmeye taraf olan dava dışı şirketin yetkilisi olduğundan ilgili sözleşmeyi imzalamaya yönelik bir irade ortaya koyduğunu ancak kefil olduğu iradesini açıkça ortaya koyan başka bir sözleşme akdetmediğini bu nedenle, şekil şartlarına da uymayan bu sözleşmenin, geçersizliğine hükmedilmesi gerektiğini, Kabul anlamına gelmemekle birlikte kefalet ilişkisi kabul edilse dahi bunun iki yıllık sözleşme süresiyle sınırlı olduğunu, kefaletin dayanağının ilgili sözleşme olduğunu, sözleşmesinin süresi sona erdiğinde kefalet ilişkisine ve buna bağlı olarak müvekkilinin müteselsil kefil sıfatının sona erdiğini, kefilin sorumluluğunun sözleşmesinin geçerlilik ve yürürlük süresi ile sınırlı olacağını, (T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2014/9015 K. 2014/11796 T. 26.6.2014), (T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2004/431 K. 2004/537 T. 25.2.2004). (T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2014/10636 K. 2014/13006 T. 25.11.2014) Davacı şirketin mükerrer tahsilat yapmaya çalışarak sebepsiz zenginleşmeyi hedeflediğini, İşleyen faizin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin tacir sıfatının haiz olmadığını, (T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2004/7816 K. 2004/11614 T. 25.11.2004) Kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı şirketin istinaf başvuru dilekçelerinde şartlarının oluştuğunu belirttiği icra inkar tazminatı şartlarını oluşmadığını, (T.C. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2012/17104 K. 2013/1622 T. 29.1.2013) İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, dosyanın yetkili mahkemesine geri gönderilmesini, dosyada eksiklik bulunduğu takdirde bu eksiklerin tamamlanmasına ve davanın reddine, yargılamada eksiklik bulunmadığı takdirde HMK 353/1-b2 kapsamında karar verilerek kararın kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası incelendiğinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında bayilik sözleşmesi dayanak gösterilerek tahsilde tekerrür olmamak üzere 325.617,64 TL. Alacağın tahsili talebiyle 04/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe davalı borçlunun itirazı üzerine davacı alacaklı tarafından 325.617,64 TL. Üzerinden 30/05/2018 tarihinde istinafa konu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Davacı … Turizm AŞ ile dava dışı … Tic. San. Ltd. Şti arasında 01.01.2012 Tarihli Genel Bayilik Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeyi davalı …’ın müşterek borçlu/ müteselsil kefil olarak imzaladığı, davalının sözleşmedeki imzasını reddetmediği, Genel Bayilik Sözleşmesinin KEFALET başlıklı 5.1 maddesinde; ” İşbu Bayilik Sözleşmesinden doğan asıl borçlunun yükümlülüklerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan bizler her ne sebeple olursa olsun asıl borçlunun borçlandığı veya borçlanacağı çek/senetli veya senetsiz doğmuş ve doğacak tüm borçlarının 1.000.000- TL’sine kadar müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatı ile kefil ve zaim olduğumu/olduğumuzu, borç miktarının tespitinde Şirketiniz defter ve kayıtlarının tek ve kafi delil addolunup muteber olacağını, bu kayıtlara hiçbir sebep ve suretle itiraza hakkım/hakkımız olmayacağını, borçlunun borç miktarı bu kefaletimin /kefaletimizin hudut ve miktarı fevkinde olduğu takdirde herhangi bir surette yapacağınız tahsilattan sonra bakiye borç için, keza oluşan bir borcun veya borçlanılan meblağın ödenip tekrar borçlanılması halinde dahi işbu kefaletimin/kefaletimizin aşm şartlarla mevcut ve muteber olacağını ve devam edeceğini, borçlu firmanın borcunun kısmen veya tamamen ödenmediğini bildiren ilk yazılı talebinizde müteselsil kefalet konusu meblağı herhangi bir kanuni işleme, protesto keşidesine, hüküm istihsaline, borçlunun rızasını almaya hacet kalmaksızın talep tarihinden ödeme anma kadar geçecek zaman için aylık %5 oranında faizi ve TCMB kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranı bu miktardan fazla olması durumunda talebiniz üzerine bu oranda faizi ve masrafları ile birlikte nakden ve defaten şirketinize derhal ödeyeceğimi/ödeyeceğimizi kabul ve taahhüt ederiz,” hükmü düzenlenmiştir. 01.01.2012 Tarihli Genel Bayilik Sözleşmesinin altının davalı …’ın müşterek borçlu/ müteselsil kefil olarak imzaladığı, taraflar arasında imzalanan 01.01.2012 tarihli sözleşmenin 5.1. maddesinde kefalet limitinin belirtildiği ve sözleşmenin yazılı şekilde yapıldığı görülmüştür.Davacının ticari defterleri inceletilmek suretiyle talimat mahkemesince mali müşavir bilirkişiden alınan raporda; davacı tarafından dava dışı asıl borçlu şirketten davaya konu icra takip tarihinden sonra; 17.10.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından 35.440,00 TL tahsilat, 01.08.2018 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı takibinden 168.084,00 TL tahsilat , 22.09.2018 tarihinde 40.000,00 TL dava dışı borçlu şirket … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’nden haricen tahsilat, 17.10.2018 tarihinde 220.000,00 TL dava dışı borçlu şirket … Tic. Ve San. Ltd. Şti.’nden haricen tahsilat şeklinde tahsilatlar olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafça icra takibine konu edilen 325.617,64 TL. alacak miktarı dava değeri olarak gösterilerek ve bu miktar üzerinden harç yatırılarak 30/05/2018 tarihinde istinafa konu itirazın iptali davası açılmıştır. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacı tarafça 17.10.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından dava dışı asıl borçlu şirketten 35.440,00 TL tahsilat yapıldığı anlaşılmakla, bu tahsilatın 04/10/2017 tarihinde başlatılan icra takibinden sonra ve 30/05/2018 tarihinde açılan itirazın iptali davasından önce yapıldığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda TBK 100 madde hükmü dikkate alınmadan rapor düzenlenmiştir. Davacı şirketin davaya dayanak takip ile yapılacak olan ödemelerin TBK.md.100 hükmü uyarınca mahsup edilmesini istediğini açıkça beyan ettiği, bu doğrultuda mahkemece TBK. 100 hükmü gözetilerek dava tarihi itibariyle davacı şirketin alacağının tesbit edilip buna göre karar verilmesi ve dava tarihinden sonra yapılan ödemelerinde belirtilmek suretiyle infaz aşamasında nazara alınması şeklinde karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. TBK’nın 100. maddesinde; “Borçlu faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz,” hükmü düzenlenmiştir. Davaya konu takip talebinde de kısmi ödemelerin TBK’nın 100. maddesine göre öncelikle varsa işlemiş faiz ve masraf ve fer’ilere mahsup edileceği belirtilmiştir. Bir başka anlatımla TBK’nun 100. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 09/10/2002 tarih ve 2002/12-709 Esas – 2002/781 Karar sayılı kararı). Şu halde, TBK’nun 100. maddesi uyarınca, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmiş olması durumunda ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekir.(Yargıtay 12 HD.nin 2018/7452 Esas,2019/9523 Karar sayılı içtihadı) Buna göre mahkemece önceki bilirkişi heyetinden, boçluların İcra takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yaptıkları ödemelerin de ödeme tarihleri de gözetilerek TBK 100. Maddesine göre öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl alacaktan indirilmesi ve bakiye alacağın bu suretle saptanarak buna göre dava tarihi itibariyle kapak hesabının çıkartılarak denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi ve dava tarihinden sonra yapılan ödemelerinde belirtilmek suretiyle infaz aşamasında nazara alınması şeklinde hüküm kurulması gerekmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davalı vekilinin istinaf sebepleri bu aşamada değerlendirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2021 tarih ve 2018/507 Esas – 2021/160 Karar sayılı kararının 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davalının istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatın talep halinde yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.