Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1211 E. 2021/1606 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1211
KARAR NO: 2021/1606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2020
NUMARASI: 2019/1189 Esas 2020/343 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/11/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı şirket arasında 08/02/2016 tarihinde akdedilen “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”nin konusunu, müvekkili …’in, sözleşmede belirtilen firmalarla davalı … A.Ş. arasında ticari ilişki kurulmasını ve sürdürülmesini sağlayacağı, davalı … A.Ş.’nin bu firmaların ürünlerinin alım ve satışını sağlayacağı, ayrıca müvekkili …’in yine sözleşmede sayılı ilaç ve sağlık malzemesi üretim ve satışı yapan firmaların üretim ve satışını yaptıkları ürünlerin mevcut ve gelecekteki anlaşmalardan oluşacak distribütörlüklerini davalı … A.Ş.’ ye vermelerini sağlayacağı şeklinde belirlendiğini, müvekkilinin sözleşmede üzerine düşen bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirkete danışmanlık hizmeti verdiğini, sözleşmede anılan firmalardan ürünlerin alım ve satımlarını sağladığını, alım ve satım ilişkilerini kurduğunu, yine sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde söz konusu firmaların … AŞ’ye distribütörlük vermelerini sağladığını, müvekkilinin sözleşmedeki firma ve ürünlerle sınırlı kalmayıp davalı şirketin başkaca firmalarla ticari ilişki kurmasına ve bu firmalara ait ürünlerin alım satımını ve distribütörlük vermelerini sağladığını, ayrıca davalı şirket adına ürünlerin pazarlamasını ve satışını yaptığını, broşürler hazırladığını ve sahadaki elemanlara eğitim dahi verdiğini, müvekkilinin tüm bu özenli çalışmalarına rağmen davalı şirketin kendi edimlerini yerine getirmediğini ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi 09.11.2018 tarihinde haksız, gerekçesiz ve kötü niyetli bir biçimde sona erdirdiğini, müvekkilinin sözleşmenin feshedildiği 09/11/2018 tarihine kadar çalışmasını sürdürdüğünü, ancak Kasım 2018 dönemine ait 9 günlük sabit ücret ödemesinin yapılmadığını, müvekkilin hak kazanmış olduğu prim ödemelerinin ise müvekkilinin hizmet vermiş olduğu süre boyunca hiç yapılmadığını, müvekkilinin danışmanlık hizmeti sonucunda sözleşmede doğrudan adı geçen firma ve ürünler bakımından yapılan tüm satış toplamının 3.443.736,41 TL, sözleşmede adı geçmeyen ancak tarafların sözlü ve fiili kabulü ile sözleşmeye eklenerek hizmet verilen firma ve ürünler bakımından yapılan tüm satış toplamının 868.285,08 TL, sonuç olarak müvekkilinin verdiği danışmanlık hizmeti sonucu yapılan tüm satış toplamının 4.312.021,49 TL olduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği tespit edilecek satışın net karından %10’unu pirim olarak almaya hak kazandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilike 1.000,00 TL sabit ücret ile 50.000,00 TL prim alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesi uyarınca davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesini istediklerini, davacının kusuru sebebi ile müvekkili şirketin zarara uğradığını, Antalya’da gerçekleştirilen Uluslararası XXXVIII. Türk Mikrobiyoloji Kongresi’nde davacının müvekkili şirket ile imzaladığı sözleşmede yer alan gizliliğe ilişkin 5. ve 6. maddeyi ihlal ettiğini, şirket sırlarını rakip firmaya ifşa ettiğini, yine ticari ilişki sürdürülmesi taahhüdünü de çiğnediğini, müvekkili şirketin zor bir duruma düştüğünü, temsilciliğini yaptıkları firmanın ürünlerini satmaya devam edebilmek amacı ile günlerce yazıştıklarını, müvekkili şirket yetkilisinin iknaları neticesinde, temsilciliğini yapmakta oldukları firmanın ürünlerini geri çekmediğini ve ticari ilişkilerinin bu şekilde devam edebildiğini belirterek, yetkisizlik kararı verilmesini, aksi takdirde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/10/2021 tarih ve 2019/1189 Esas – 2020/343 Karar sayılı kararı ile; ” Davacının SGK kayıtları incelendiğinde davalı şirketin 4a sigorta kolunda çalışanı olduğu anlaşılmaktadır…. davacının iş akdinin devamındaki eylemelerinin uyuşmazlık konusu yapıldığı…. davacının, dava dosyasının taraf iddia ve savunmalarının ileri sürülüş biçimi itibari ile yukarıdaki düzenlemeler gereğince görev kurallarının dava tarihi itibari ile belirlenmesi gerektiğinden mahkememizin görevli olmadığı anlaşılarak görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli İş mahkemelerine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ittihaz olunmuştur.” gerekçeleri ile; “1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE, 2-HMK’nin 20/1. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu İş Mahkemesi tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE … ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin dava konusu sözleşme ve ihtilafı yanlış değerlendirdiğini, taraflar arasındaki dava dışı olarak nitelendirilebilecek kısa süreli bir sigorta girişini baz alarak, İş Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiğini, gerek davaya dayanak olan 08.02.2016 tarihli “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”, gerek dava dilekçelerinin konusu ve talep sonucu, gerekse davalı tarafın cevapları incelendiği takdirde, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun m.4/1-c uyarınca ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun m.532 ve devamı hükümlerine göre Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, Davacı müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 08.02.2016 tarihli ve “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi” incelendiği takdirde, “1) …, … ile sözleşmede belirtilen firmalar arasında ticari ilişki kurulmasını ve sürdürülmesini, … A.Ş. ‘nin bu firmaların ürünlerinin alım ve satışını sağlayacaktır. 2) …, sözleşmede belirtilen ve ilaç ve sağlık malzemesi üretim ve satışı yapan firmaların, üretim ve satışını yaptıkları ürünlerin mevcut ve gelecekteki anlaşmalardan oluşacak distribütörlüklerini (tek satıcı olma yetkisi), … A.Ş. ‘ye vermelerini sağlayacaktır. 3) …, … A.Ş.’nin faaliyet gösterdiği ve ilişkide bulunduğu firma, hastane, klinik, piyasa ve bilumum ticari kuruluşlarda, … A.Ş. adına ürünlerinin pazarlamasını yapmaya ve satmaya memur kılınmıştır.” şeklinde düzenlendiğini, Sözleşme içeriğinden görüleceği üzere sözleşmenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun m. 532. maddesinde düzenlenen komisyonculuk ilişkisini kapsadığını ve bu ilişkiyi düzenleyen bir sözleşme olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmanın ve irade beyanlarının alım-satıma ilişkin komisyon olduğu, davacı müvekkilinin hem ürün alım satımı ve pazarlama hem de danışmanlık ve aracılık hizmetleri sunduğunu, bu haliyle taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olmayıp, iş mahkemeleri’nin görev alanına girmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki ve davanın ticari bir dava olduğunu, sözleşmenin komisyonculuk faaliyetleri ile danışmanlık ve aracılık faaliyetlerini kapsadığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, Davalı tarafın, yetki itirazından bulunduğunu, mahkemece dava şartlarının inceleme sırasına göre önce görevsizlik kararı verildiğini, bu haliyle Bölge Adliye Mahkemesinin görevsizliğe ilişkin değerlendirme ve kararından sonra yetki hususunun tartışma konusu yapılmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu sebeple işbu istinaf aşamasından sonra tekrar yapılacak inceleme ve değerlendirmeler sonucu yargılamanın gereksiz uzaması ihtimaline binaen, usul ekonomisi ve hızlı ve adil yargılanma ilkeleri gereği Bölge Adliye Mahkemesi’nden yetkiye ilişkin değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini, para alacaklarında ve alacak davalarında, alacaklının yerleşim yerinin de yetkili olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin görevsizlik kararının bozulmasına veya kaldırılmasına görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu yönündeki başvurularının kabulüne, usul ekonomisi gereği yargılamanın uzamasına sebebiyet vermemek adına yetkiye ilişkin başvuruları kapsamında da değerlendirme yapılarak yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğu yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan sabit ücret alacağı ve sözleşmede kararlaştılan prim alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davaya bakmaya iş mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece de tespit edilip belirtildiği üzere, davacının SGK kayıtlarına göre uyuşmazlık konusu dönemde davalı şirketin 4a sigorta kolunda çalışanı olduğu, davacı tarafça taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca hak kazanıldığı iddia edilen prim alacağı yanında yine sözleşme ile belirlenen sabit ücret alacağının da tahsilinin talep edildiği, davacının ayrı bir ticari işletmesi bulunduğunun da iddia ve ispat edilmediği nazara alındığında, davaya bakmaya iş mahkemeleri görevli olduğundan, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Davacı vekilince, davalının yetkisizlik itirazının mahkemece henüz incelenmediği belirtilerek, usul ekonomisi gereğince davalının yetki itirazının dairemizce değerlendirilmesi talep edilmiş ise de; istinaf dairelerince ancak ilk derece mahkemelerince verilen ve HMK’nın 341. maddesinde düzenlenen kararlara ilişkin istinaf incelemesi yapılmakta olup, henüz ilk derece mahkemesince değerlendirilerek karar verilmeyen bir hususta ilk derece mahkemesi yerine geçerek karar verilmesi mümkün olmadığı gibi, talep bir istinaf sebebi de olmadığından dairemizce bu hususta ayrıca bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/11/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.