Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1202 Esas
KARAR NO : 2023/1876 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/278 – 2021/506 Karar
TARİHİ : 26/04/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı müvekkili şirket 3/4 oranında davalı şirket ise 1/4 oranında olmak üzere … ili, … … Mevkii ‘nde kain tapuda … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın maliki olduğu, davacı müvekkili keşideci şirket ortağı …, davalı şirket ile birlikte malik oldukları taşınmazla ilgili olarak 3194 sayılı İmar Kan. Doğrultusunda TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Yapı Kayıt Belgesi temin ettiğini ve imar barışı tahsilatı olarak … Bankası Davutpaşa Şubesinden Hazine ve Maliye Bakanlığı adına 28/06/2019 tarihinde 1.151.750,00-TL ödeme yaptığını, ancak müteaddit kereler yapılan şifahi ikazlara rağmen davalı şirketin bahsi geçen taşınmazdaki 1/4 hissesine tekabül eden 287.973,50-TL borcunu 3/4 hisse sahibi taşınmaz ortağı olan davacı müvekkili şirkete ödememesi sebebiyle bu kere davalı şirkete Üsküdar … Noterliğinden 08/01/2020 tarihinde … yevmiye nolu keşide edilen ihtarname ve ekinde gönderilen Yapı Kayıt Belgesi ile banka dekontu fotokopisinin davalı şirketin çalışanı… imzasına 12/01/2020 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen alacağın ödenmemesi sebebiyle Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı şirketin itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, bu nedenle icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile toplam 288.262,45-TL alacağın ihtarnamenin tebliğ edildiği 12/01/2020 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yıllık %9 oranında yasal faizi ile birlikte tahsiline, %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, … adlı şahsın dava konusu yapı ile ilgili hiçbir hakkı mevcut olmadığını, dolayısıyla davacının rücu hakkı olmadığı gibi dava hakkında söz konusu olmadığını, davacı şirketçe de bugüne kadar bu bedel namına hiçbir ödemenin yapılmadığını, bu durumun davalı defterleri ile sabit olduğunu, davacı tarafa noter ihtarnamesi çekilerek bahsi geçen bina ile ilgili İmar Affından yararlanmak gibi bir düşünce olmadığını, böyle bir imar affının ne şimdi ne de ileri ki bir tarihte herhangi bir ödemeyi kabul etmediğini, bu bedelin neye göre belirlendiğinin belli olmadığı, başvurunun kanuni zorunluluk içermeyen ihtiyari bir başvuru olduğu, başvurusu konusu ile hukuki ve fenni konuda herhangi bir kazanılmış hakkın doğmayacağı, bununla birlikte taşınmazın bulunduğu alanda imar planında değişiklik yapılmasının söz konusu olup ana gayrimenkulun yeniden inşasının düşünüldüğünde yapılan başvurunun bir öneminin kalmayacağının , bu nedenle belirtilen sebepler nedeniyle söz konusu bedel gibi fahiş bir bedelin ödenmesinin firma açısından ek bir külfet olacağından kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle bu hususların davacı tarafa ihtarname gönderilerek bildirildiği, taraflarına gönderilen makbuzlarla ödemeye yapan kişi ve davacı firmanında farklılıklar arz ettiğinin bildirildiği, bu nedenle davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere tazminat hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 26/04/2021 tarih 2020/278 – 2021/506 Karar sayılı kararında;”Davada uyuşmazlık, taraflar adına hisseli ile kayıtlı bulunan taşınmaza dair yapı kayıt belgesine dair imar barışı için ödenen bedelin davalı hissesine denk gelen kısmın davalıdan tahsili şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle ispat müessesesini açıklamakta fayda var. Bilindiği üzere, hakim, davada hangi vakıaların ispat edilmesini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusuyla karşılaşır; buna ispat yükü denir. Kendisine ispat yükü düşen taraf için, bu bir yükümlülük(mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür(külfettir). Taraf kendisinin ispat etmesi gerektiği vakıayı ispat edemezse karşı taraf ve mahkeme onu mutlaka ispat etmesini isteyemez, bilakis kendisine ispat yükü düşen taraf , o vakıayı ispat edememiş sayılır.(Kuru, Medeni Usul Hukuku, 2016, sy 319)Dava dosyamızda ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerinde olup, tarafla delilleri yargılama sırasında toplanmış ve uyuşmazlığı sadece hukuki yorumu gerektirdiği dikkate alınarak bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan taraf delilleri değerlendirilip yargılama sonlandırılmıştır.Davalı her ne kadar mahkememizin görevine itiraz etmişse de tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın işletmelerine ait bir taşınmazdan kaynaklandığı davanın nispi ticari dava türünden olduğu dikkate alınarak bu itiraza itibar edilmemiştir.Davalı ayrıca ön sorun olarak husumet itirazında bulunmuştur.Mahkememizce bu konuda havalenin yapıldığı banka kayıtları ile davacı şirket yetkilisini gösterir kayıtlar getirtilmiş, ödemeyi yapan … davacı şirket yetkilisi olduğu, söz konusu işlemleri davacı şirket adına gerçekleştirdiği, husumetin doğru kişi tarafından tevcih edildiği anlaşılmakla bu itiraza da itibar edilmemiştir.Bu ön sorunlara ilişkin açıklamalardan sonra konuya ilişkin yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 30443 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yapı kayıt belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslar tebliğinin uyuşmazlığa ilişkin 5/2-a Maddesinde;” Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir.” düzenlemesi mevcuttur.İlgili maddeye göre yapı kayıt belgesine dair bedeli ödeyen yapı maliki diğer maliklere fazladan ödediği bedel için rücu edebilecektir. Kaldı ki böyle bir düzenleme olmazsa bile somut durum değerlendirildiğinde TBKya göre vekaletsiz iş görme neticesinde yine davacının davalıya başvuru hakkı da mevcuttur. Zira yapı kayıt belgesi alınması halinde taraflar adına kayıtlı taşınmaz ekonomik bir değer kazanmış olup, davalı taraf sebepsiz bir şekilde zenginleşmiş olacaktır. Ayrıca davacının kendi hissesine denk gelen bedeli ödemesi yapı kayıt belgesi alması için yeterli olmayıp, tüm bedelin ödenmesi şartı göz önüne alındığında yapı kayıt belgesi alınmaması halinde davacının daha çok zararının olacağı, taraflar arası hak ve menfaat dengesi gözetildiğinde bu zarara katlanmasının kendisinden beklenemeyeceği, bedelin ödenmiş olması halinde davalının bir zararının bulunmadığı aksine adına kayıtlı taşınmazın kaçak yapıdan kurtulması nedeniyle kendisinin de menfaatinin bulunduğu, ödememe itirazının TMK madde 2 kapsamı da değerlendirildiğinde dürüstlük kuralı ile de uyuşmadığı anlaşılmakla davalının ödenen bedelden sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.Bu noktadan sonra tarafların hissesine denk gelen bedelin tespiti gerekli olup, yapılan inceleme neticesinde … ili, … ilçesi … Ada, 3 nolu parselde kayıtlı taşınmazda davacının 3/4, davalının ise 1/4 hissesinin bulunduğu, yapılan yazışmalar neticesinde bu taşınmaza ilişkin imar barışı bedelinin 1.151.750,00 TL olduğu, davacı adına şirket yetkilisinin tüm bedeli ödediği ve yapı kayıt belgesi aldığı, davalı hissesine düşen bedelin 287.937,50 TL olduğu ve ihtarname masrafının 288,95 TL olduğu, alacağın ayrıca likit olduğu dikkate alınarak dava hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.Her ne kadar 26/04/2021 tarihli duruşmada verilen kısa kararda icra dosyasının 2020/505 şeklinde yazıldığı anlaşılmakla, bu hususun yazım hatasından kaynaklı sehven duruşma zaptına geçtiği, dosya kapsamı incelendiğinde uyuşmazlık konusu icra dosyasının 2020/1253 esas olduğu, gerekçeli kararın henüz tebliğe çıkmaması nedeniyle dosya üzerinden de tashih yapılabileceği anlaşılmakla ayrıca hüküm kısmının tashihine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile, “-DAVANIN KABULÜ İLE;-Davalının aleyhine yapılan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE,-Takibin aynen DEVAMINA, -Asıl alacağa davacının takip talebindeki miktarı aşılmamak üzere taleple bağlılık kuralı gereği takip tarihinden itibaren yasal faiz İŞLETİLMESİNE,-Asıl alacağın %20’sine tekabül eden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE, ” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, mahkemece yargılama sonucunda verilmiş olan kararın deliller toplanmadan ve dava konusu ihtilaf tam anlamıyla incelenmeden eksik incelemeye dayalı ve hatalı olarak verilmiş bir karar olduğunu; mahkemenin olayın sadece hukuki yoruma dayalı olduğunu belirterek bilirkişi raporu almadığını belirttiğini; oysaki olayda bilirkişi raporu alınmasını zorunlu kılan bir çok hususun bulunmakta olduğunu; aynı zamanda mahkemenin dava konusu açısından görevli de olmadığını; tüm bu nedenlerle karar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun doğduğunu, İmar barışı başvurusuna ve yapılacak olan ödemeye muvafakatlerinin olmadığının noter vasıtası ile davacı tarafa birden fazla kez bildirildiğini, Tapu kayıtları ile de sabit olduğu üzere, tarafların .. İli … İlçesi … Mevkiinde bulunan … ada … parselde kayıtlı taşınmazda paylı olarak mülkiyet sahibi olduklarını, İmar başvurusu ile ilgili süreç başlamadan önce davacı tarafından bu hususların şifahi olarak dile getirildiğini ve kendilerine muvafakatlerinin olmadığının belirtildiğini; basireti bir tacir gibi hareket eden müvekkili firmanın bu hususu ayrıca ve açıkça Zeytinburnu …. Noterliğinin 14 Haziran 2019 Tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de davacı tarafa bildirdiğini; sözkonusu ihtarnamenin dilekçeleri ekinde mahkemeye sunulduğunu, (EK-1). Bu ihtarnameden de davacı yana “… A.Ş. olarak bahsi geçen bina ile ilgili İmar Affı’ndan yararlanmak gibi bir düşüncemiz olmadığını sizlere bildiririz. Böyle bir İmar Affı kapsamında da ne şimdi, ne de ileri ki bir tarihte herhangi bir ödemeyi kabul etmediğimizi de peşinen tarafınıza ihtar ederiz.”denilmek sureti ile onaylarının olmadığının belirtildiğinin görüleceğini, Bunun üzerine aradan yaklaşık 8 ay geçtikten sonra davacı tarafça taraflarına çekilen Üsküdar … Noterliği’nin 08.01.2020 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile sözkonusu bedeli ödedikleri hesaplarına düşen 287.973,50 TL lik kısmının taraflarınca ödenmesinin taraflarına bildirildiğini; aradan geçen sekiz ay boyunca davacının taraflarına hiç bir şekilde haber vermeden başvuruyu yapıp ödemede bulunduğunu ve taraflarından ilk defa duydukları ve kendi hisselerine düştüğünün belirttiği bir bedeli ödemelerini istediklerini, Bunun üzerine taraflarınca Kadıköy … Noterliği’nin 22.01.2020 tarih ve … yevmiyeli numaralı ihtarnamesi çekilerek (EK-2) … A.Ş. olarak bahsi geçen bina ile ilgili İmar Affı’ndan yararlanmak gibi bir düşüncelerinin olmadığı, böyle bir İmar Affı kapsamında da ne şimdi, ne de ileri ki bir tarihte herhangi bir ödemeyi kabul etmediklerini, bu bedelin neye göre belirlendiğinin belli olmadığını, sözkonusu başvurunun kanuni zorunluluk içermeyen ihtiyari bir başvuru olduğunu,başvuru konusu ile hukuki ve fenni konuda herhangi bir kazanılmış hakkın doğmayacağı, bununla birlikte taşınmazın bulunduğu alanda imar planında değişiklik yapılmasının sözkonusu olup ana gayrimenkulün yeniden inşaası düşünüldüğünde yapılan başvurunun bir öneminin de kalmayacağını,bu nedenle belirtilen sebeplerin nedeni ile sözkonusu bedel gibi fahiş bir bedelin ödenmesinin firmaları açısından ek bir külfet olacağından taraflarınca kabul edilmeside mümkün olmadığı, bu nedenle bu hususların daha öncede bir ihtarname gönderilerek kendilerine bildirildiği, taraflarına gönderilen makbuzlarla ,ödeme yapan kişi ve davacı firmanında farklılıklar arzettiğinin belirtildiğini; bununla birlikte idareye yapılan başvuru esnasında binadaki kaçak kısımların nasıl belirlendiği ve yapılan ödemelerin neye göre hesaplandığının taraflarınca bilinmediği gibi, bugüne kadarda firmalarının bilgilendirilmediğini; ilgili mevzuat gereği yapılacak başvuruda kaçak kısım ile ilgili beyan ve belirlemenin başvurucu tarafa bırakılmış olup davacı tarafça yapılmış genel başvurunun yetki aşımı kapsamında olduğunun belirtildiğini; bununla birlikte söz konusu başvurunun yapıya tam anlamıyla resmiyet kazandırmadığı gibi teknik olarak yalnızca yıkım kararlarını ve kesilen para cezalarını durdurmakta olduğunu; taşınmazın hali hazırda bir iskanınında olduğunu; firmalarına bir fayda sağlamayan ek bir mali külfet niteliğinde olan bu bedelin ödenmesi ve taraflarınca kabulünün mümkün olmadığının davacıya ayrıca ve açıkça bildirildiğini, Tüm bunlara rağmen davacı tarafça Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile aleyhlerine haksız ve hukuka aykırı bir icra takibi başlatıldığını ve bu takibe itiraz edildiğini; bu itirazlarında alacaklı görünen tarafa herhangi bir borçlarının olmadığını , davacı tarafla aralarında hukuken borç doğuracak hiçbir münasebetin bulunmadığı, bunu ispatlayacak takip talebine eklendiğini ve taraflarına ödeme emri ile birlikte tebliğ edildiğini ve borcun sebebinin ispatlayan bir belgede bulunmadığının ayrıca ve açıkça belirtildiğini, Takip talebine eklenen ve taraflarına tebliğ edilen bir evrakın da söz konusu olmadığını; alacaklı tarafın ihtarname ekinde göndermiş olduğu makbuzlarla, ödemeyi yapan kişi ve alacaklı firmanın da farklılıklar arzettiğinin davacı tarafça belirtildiğini; bunun dışında da taleplerine rağmen bugüne kadar alacaklı tarafça ödenmiş olan ve bu ödemeyi ispat eden resmi bir makbuz/ ödeme belgesininde sunulmadığını, Bununla birlikte alacaklı tarafın idareye yapmış olduğunu iddia ettiği başvuru esnasında binadaki kaçak kısımların nasıl belirlendiği ve yapılan ödemelerin neye göre hesaplandığı taraflarınca bilinmediği gibi, alacaklı tarafça da bugüne kadar taraflarının bilgilendirilmediğini; bahse konu sebeplede alacaklı olduğunu iddia eden tarafa herhangi bir borçlarının bulunmadığını, bizden talep edilen bedelin ne şekilde belirlendiği belli olmadığı gibi bu bedel ödenmeden önce ki dönemde bile taraflarınca noter marifeti ile çekilen ihtarname ile bu duruma ve sözkonusu başvuruya muvafakatlerinin olmadığının belirtildiğini; çünkü sözkonusu ödemenin ve başvurunun binanın konumu, çevre şartları ve kentsel dönüşüm nedeni ile hiç bir hukuki yararının olmadığını; sözkonusu taşınmazın halihazırda zaten mevcut bir iskanı olduğunu; (ek-3) imara aykırı olan kısmın sadece çatı katında bulunmakta olduğunu; delillerin toplansa ve de imara ilişkin evraklar Zeytinburnu Belediyesinden istenmiş olsa ve bilirkişi raporu alınmış olsa bu durumların tespit edilebileceğini; imara aykırı olan çatı katının yıkılması durumunda dahi ödenen 1.151.750,00-TL den daha hesaplı bir maliyetin ortaya çıkacağını,Bu nedenlede Türk Borçlar Kanun 527. Maddesinin 2. Fıkrasına göre vekaletsiz iş görene bu hususları yapmamasının açıkça belirtildiğini ve yasaklanmış olmasına rağmen bilerek ve kötüniyetle söz konusu ödemenin yapıldığını; bu nedenle müvekkili firmadan herhangi bir talepte bulunulabilmesinin mümkün olmadığını; aksi yönde verilmiş kararın usul ve yasaya aykırı olup bu durumda bozmayı gerektirdiğini, Yargılama aşamasında bilirkişi raporu alınmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece gerekçeli karar da “Dava dosyamızda ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerinde olup, tarafla delilleri yargılama sırasında toplanmış ve uyuşmazlığı sadece hukuki yorumu gerektirdiği dikkate alınarak bilirkişi incelemesine gerek duyulmadan taraf delilleri değerlendirilip yargılama sonlandırılmıştır.”denilerek yapılan hatanın vurgulandığını; tüm bu arz ve izah edilen nedenlerle birden fazla husus açısından yargılamada bilirkişi raporu alınması hukuki bir zorunlulukken bunun gözardı edilmesi ve eksik incelemeye dayalı olarak hukuka aykırı bir karar verilmiş olması nedeni ile yerel mahkeme kararının bozulmasının gerektiğini, Likit olmayan alacak nedeni ile ve en başından beri böyle bir başvuruyu kabul etmediklerini, davacı tarafa bildirildiği halde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece yargılama sonunda davanın kabulü ile birlikte taraflarının icra inkar tazminatı ödemesinede karar verildiğini; bu kararında hatalı ve hukuka aykırı olduğunu; inkar tazminatı için aranılan temel şartların hiç birinin gerçekleşmediğini; müvekkili firmanın ne kötü niyetli nede alacağın likit bir alacak olmadığını; çünkü sözkonusu bedellerin beyan üzerine belirlendiği için bu bedeli kimin belirlediği ve beyanın neye göre yapıldığının belli olmadığını; gerçek bedel ve imara aykırı kısmın belirlenmesinin teknik ve uzmanlık gerektiren bir husus olup buna göre yapılacak bir hesaplamayla bilirkişiler tarafından ortaya çıkarılacağını; bu yöndeki taleplerinin de red edilmişken bu bedelin neye göre ve nasıl doğru bedel olarak kabul edildiğinin izaha muhtaç olduğunu; bununla birlikte gerek dava konusu bedel ödenmeden gerekse de sözkonusu başvuru yapılmadan muvafakatlerinin olmadığının defaatle davacı tarafa bildirilmişken haksız takibe yapmış oldukları itiraz nedeni ile hangi gerekçe ile inkar tazminatına mahkum edildiklerinin merak konusu olduğunu; bu açıdan da yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemeye arz ve izah ettikleri esasa etki eden bu hukuka aykırılıkların dışında yerel mahkemece verilen kararında usulü açıdan da bir çok hukuka aykırılıkların mevcut olduğunu, Davanın husumet açısından reddinin gerektiğini, davacının davalarına dayanak olarak 06.06.2018 tarihli ve 30443 sayılı Resmi Gazete de yayınlanmış olan yapı kayıt belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslara dair tebliğin yapı kayıt belgesi bedeli ve ödenmesi hususlarının düzenlendiği 5. Maddenin 2. şıkkı ile düzenlenmiş olan “Yapı kayıt bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir” hükmünü göstermekte olduğunu, Dava dilekçesi ve ekinde sunulan ödeme evraklarında taraflarından rücuen talep edilen bedelin davacı tarafından değil dava dışı … adlı şahıs tarafından ödendiğinin iddia edildiğini; yargılama sırasında … yazılmış olunan yazıya verilen cevapta da ödemenin yapıldığı hesabın … ait olduğunun açık bir şekilde belirtildiğini; Yasa hükmünde açıkça ödemeyi yapan yapı malikine rücu hakkının tanındığını; buna karşılık ödeme yaptığını iddia eden … adli şahsın dava konusu yapı ile ilgili hiçbir hakkının mevcut olmadığını; dolayısı ile davacının rücu hakkı olmadığı gibi dava hakkının da söz konusu olmadığını; davacı şirketçe de bugüne kadar bu bedel namına hiçbir ödemenin yapılmadığını; bu durumun resmi kayıtlarla olduğu gibi bizzat davalı defterleri ile de sabit olduğunu; yine yargılama boyunca mevzuat gereği alınması gerekli olan hiç bir yönetim kurulu kararının alınmamış olduğununda görüldüğünü, Davacının basiretli bir tacir olarak hareket ederek bu davayı açma hakkını olmadığını bile bile kötüniyetli bir şekilde görülen davayı ve dayanak icra takibini başlattığını; bu nedenle davanın öncelikle esasa girilmeden usuli açıdan değerlendirilerek dava hakkı olmadığı gerekçesi ile reddinin gerektiğini; aksi yönde tüm itiraz ve uyarılarına rağmen verilmiş olan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu; bu nedenle mahkemeden kararın bu açıdanda bozulmasını arz ve talep ettiklerini, Davacı … Ltd.şti.’nin sermayesinin dava konusu işlemi yapmaya ve ödemeye yetmemekte olduğunu; dolayısı ile şirketin böyle bir dava açma ehliyetinin bulunmadığını, Dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları ticaret odası kaydından da görüldüğü üzere (EK-3) davacı şirketin sermayesinin 10.000 TL olup davacı tarafın belirtmiş olduğu toplamda 1.151.750,00-TL yi ödemesinin hukuken ve muhasebesel ve vergisel açıdan mümkün olmadığını; bu nedenle sözkonusu ödemeyi yapmaya ve bu konuda işlem yapmaya esas sözleşmesi gereği ehliyeti bulunmadığını; bu yüzden de sözkonusu ödemenin dava dışı Burak Işık tarafından gerçekleştirildiğini; Burak Işık’ın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre hareket ederek hem davacı şirket hemde müvekkili şirket adına vekaletsiz iş gören olarak hareket ederek (tüm itirazlarımıza rağmen) bir ödeme yaptığını; dolayısı ile müvekkili firmadan istenebilecek bir bedel varsa dahi bu bedelin davacı tarafından değil … tarafından ödendiği için davacı sıfatının bu kişiye ait olduğunu; bu nedenle davacı şirketin dava hakkı ve yetkisinin bulunmadığını; bu nedenle davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini; tüm bu hususları gözardı eden hiçbir defter incelemesi ve bilirkişi incelemesi yapmadan karar veren yerel mahkemenin hatalı ve hukuka aykırı davrandığını; buna rağmen bu hususların gözardı edilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bu nedenle de yerel mahkemenin kararının bozulması gerekmektiğini, Paylı mülkiyete tabi yapılarda hissedarlardan birisinin tek başına sözkonusu başvuruyu yapmaya yetkili olmadığını, böyle bir başvurunun yapılmış olmasının mahkemenin gerekçesinde belirtildiğinin aksine müvekkili firma açısından sağlamış olduğu bir faydanın bulunmadığını; başından beri itiraz etmiş oldukları hususlar bir tarafa bırakıldığında hukuki açıdan davacı tarafın böyle bir yetkisinin bulunmadığını; bunun için öncelikle alınmış bir karar olması ve de Türk Medeni Kanunu’nun 691. Maddesine göre alınmış bir karar ve Türk Borçlar Kanunu’nun 113. Maddesine göre hareket edilerek mahkemeden “nama ifa” kapsamında izin alınması gerektiğini; bunun aksine davacının yapmış olduğu gibi hiç bir hukuk kuralına uymadan taşınmazın maliki bile olmayan şirket yöneticisi tarafından kendi inisiyatifi ve aldığı kararlarla adeta ben yaptım oldu dercesine işlemler yapmanın ve akabinde müvekkili firmaya bana şu kadar ödeyeceksiniz demenin hukuka aykırı olduğunu; müvekkili firmadan da bunu beklemenin usul ve yasaya aykırı olduğunu; buna rağmen bu mihvalde yerel mahkemece karar verilmesininde hukuka aykırı olup yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, Kısa kararla gerekçeli karar arasında fark olduğunu; karar ile dosyadan el çekmiş olan mahkemenin bunu kendiliğinden düzeltmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, karar duruşmasında karar verildiğini ve zapta açıkça “-Davalının aleyhine yapılan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE” yazıldığını; mahkemenin bu kararı ile dosyadan elini çekmiş olup buna rağmen gerekçeli kararda bu kararında değişikliğe gittiğini, kısa kararla gerekçeli karar arasında farklılık oluştuğunu; bu durumun yasa ve yerleşik yüksek mahkeme kararlarında da belirtildiğini usul ve yasaya aykırı olup bu nedenlede yerel mahkeme kararının BOZULMASI gerektiğini, Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup mahkemenin görevli mahkeme olmadığını, mahkemece dava konusu bakıldığında elbirliği ile mülkiyetten kaynaklı taşınmazın aynını ile ilişki ve imar mevzuatı kapsamında ödenmiş bir bedelle ilgili olduğunun görüleceğini; kısacası dava konusu ihtilafın ne bir ticari iş olduğunu, nede ticari işletmeler ile ilgisinin bulunduğunu; sırf tarafların ticaret şirketi olmasının davanın ticari dava olması olarak kabul edilmesini gerekli kılmamakta olduğunu; bununla birlikte taraflar arasındaki ilişkinin hukuki açıdan vekaletsiz iş görme olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup bu açıdan bakıldığında da olaylarında ticari bir ilişki olmadığını; olaylarında her iki tarafının ticari işletmesi ile ilgili değil işletme dışında mülkiyet hakkı ile alakalı bir ihtilafın söz konusu olduğunu; uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılmasının davanın ticari dava olması için yeterli olmadığını; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyeceğini; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğini; hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olmasının davayı ticari dava haline getirmeyeceğini, (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/5904 E.,2016/9858 K. Sayılı ve 29.11.2016 K. Tarihli)Bu nedenle mahkemenin görevli olmayıp görevli mahkemenin Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu; bu yöndeki itirazlarının mahkemece kabul görmemiş olup red edildiğini; bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olup öncelikle bu açıdan bozulması gerektiğini; arz edilen nedenlerle mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bozulmasını talep ettiklerini, İleri sürerek, yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile mahkemece resen nazarı itibar alınacak sebeplerle; tehiri icra taleplerinin kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibinin geri bırakılmasına; duruşma taleplerinin kabulü ile Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2020/278 Esas ve 2021/506 K. Sayılı kararın kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddi yönünde hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacının, tarafların paylı malik oldukları taşınmaz üzerinde bulunan yapıya ilişkin, imar barışı başvurusuna istinaden yaptığı yapı kayıt belgesi bedeli ödemesinin, paylı mülkiyet oranında davalıdan tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece; her iki tarafın tacir olduğu ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunduğu gerekçesi ile görev itirazının reddine, yapı kayıt belgesi için ödeme yapan dava dışı Burak Işık’ın davacı şirket yetkilisi olduğu ve ödemeyi şirket adına yaptığı anlaşılmakla, aktif husumet itirazının reddine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 30443 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yapı kayıt belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslar tebliğinin uyuşmazlığa ilişkin 5/2-a maddesi uyarınca davacının davalıya kendi payına düşen tutarda rücu edebileceği, öte yandan bu ödemenin vekaletsiz iş görme teşkil ettiği, yapı kayıt belgesi alınması nedeniyle paylı malik olunan taşınmazın ekonomik değer kazanacağı ve davalının sebepsiz zenginleşmiş olacağı, Tebliğ’e göre davacının kendi hissesine denk gelen bedeli ödeyerek yapı kayıt belgesi almasının mümkün olmadığı, tüm bedelin ödenmesi şartı göz önüne alındığında yapı kayıt belgesi alınmaması halinde davacının daha çok zararının olacağı, taraflar arası hak ve menfaat dengesi gözetildiğinde bu zarara katlanmasının kendisinden beklenemeyeceği, bedelin ödenmiş olması nedeniyle davalının bir zararının bulunmadığı aksine adına kayıtlı taşınmazın kaçak yapıdan kurtulması nedeniyle kendisinin de menfaatinin bulunduğu, ödememe itirazının dürüstlük kuralı ile de uyuşmadığı, davalının ödenen bedelin payına düşen 287.937,50-TL’lik kısmı ile olduğu ve 288,95-TL ihtarname masrafından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, alacağın likit olduğu gerekçesi ile davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmiştir. Davalı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu, ödeme yapan davacı şirket olmadığından davacının aktif husumetinin bulunmadığı, paylı mülkiyet söz konusu olduğundan davacının tek başına başvuruda bulunamayacağı, yapı kayıt belgesi başvurusu yapılmadan önce, böyle bir belgenin alınması ekonomik yönden menfaatlerine uygun olmadığından işleme muvafakat etmediklerinin davacıya ihtarname ile açıkça bildirildiği, zira taşınmaz üzerindeki yapının iskanlı olduğu, imara aykırılığın yalnızca çatı katında olduğu, yapının bulunduğu alanın da kentsel dönüşüm sürecinde olduğu, rızaları hilafına yapılan başvuru sonucu ödenen bedelden TBK’nun 527 maddesi uyarınca sorumlu olmadıkları, öte yandan davacının idareye yapmış olduğunu iddia ettiği başvuru esnasında binadaki kaçak kısımların nasıl belirlendiğinın ve yapılan ödemelerin neye göre hesaplandığının taraflarınca bilinmediği, mahkemeden taşınmaz üzerindeki yapıya ilişkin imar ve iskan bilgileri getirtilerek bilirkişi incelemesi yapılması istenmesine rağmen, bu talebin kabul görmediği, alacak likit olmadığından inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönündedir. Mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, davanın taraflarının tacir olduğu ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili olduğu, yine dosyaya mübrez ticaret sicil kayıtları ile ödeme dekontları kapsamına göre, ödemenin davacı şirket yetkili… tarafından davacı adına ve hesabına yapıldığı anlaşılmakla, davalı yanın göreve ve husumete yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 3194 sayılı İmar Kanununun geçici 16 ncı maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından çıkartılan, 06/06/2018 tarihli 30443 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliğinin 4.maddesi uyarınca, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesi verilebileceği, belge için yapı maliklerinden herhangi birisi veya vekili tarafından, e-Devlet üzerinden yapı kayıt sistemindeki yapı kayıt belgesi formunun doldurulması suretiyle müracaatta bulunulabileceği gibi kurum ve kuruluşlara başvurulmak suretiyle de müracaatta bulunulabileceği düzenlenmiş olup, davalının paylı mülkiyete tabi taşınmaz üzerindeki yapı için davacının tek başına başvuruda bulunmayacağına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Tebliğin 5/1 maddesi ve alt bentlerinde yapı kayıt belgesi belgesinin hangi yöntemle hesaplanacağı düzenlenmiştir. Tebliğin 5/2 fıkrası ise; ” Yapı malikleri; a) Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir. b) Yapı kullanma izni bulunan yapılardaki aykırılıklarda, aykırılıktan dolayı meydana gelen alan da dahil olmak üzere, kendi bağımsız bölümünün alanının, bağımsız bölümü ile aynı kullanıma sahip bölümlerin alanının toplamına oranının birinci fıkranın (c) bendi uyarınca hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeli ile çarpılması suretiyle hesap edilen bedeli ödemek zorundadır. Yapı kullanma izni bulunan yapılardaki aykırılıklarda, aykırılık hangi bağımsız bölüm/bölümler ile ilgili ise o bölüm/bağımsız bölümlerin yapı maliklerinin, kendi bağımsız bölümleri için ödenmesi gereken bedeli ödemeleri durumunda aykırılığı olan bağımsız bölüm belirtilerek Yapı Kayıt Belgesi düzenlenir. Bağımsız bölümünde aykırılık olmasına rağmen kendi bağımsız bölümüne düşen bedeli ödemeyen ve aykırılığı olan bağımsız bölümünü gösteren Yapı Kayıt Belgesi almayanlar aynı binada başka bir bağımsız bölüm için düzenlenen Yapı Kayıt Belgesinden faydalanmaz.” düzenlemesini içermektedir. Yukarıda anılan düzenleme ile yapı ruhsatı veya yapı kullanım izni olmayan yapılardaki aykırılıklar için ödenecek bedeli ödeyen yapı malikinin genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep edebileceği, ancak yapı kullanım izni olan yapılardaki aykırılıklarda ödenecek bedelin, yapı ruhsatı veya yapı kullanım izni bulunmayan yapılardan farklı olduğu öngörülmüştür.Tebliğ, ödeme yapan yapı malikine genel hükümlere göre diğer yapı maliklerine rücu edilebileceğine dair açıklayıcı düzenleme içermektedir. Yoksa diğer maliklere rücu hakkı doğrudan Tebliğden doğmamaktadır. Somut olayda, davacının davalı adına vekaletsiz iş gördüğü açık ise de; bu iş görmenin gerçek vekaletsiz iş görme mi gerçek olmayan vekaletsiz iş görme mi olduğu hususu, davacının davalıdan talepte bulunup bulunamayacağının ve bulunacak ise kapsamının ne olacağının tespiti bakımından zorunludur. 6098 Sayılı TBK’nun 526 maddesi uyarınca, vekaleti olmaksızın başkası hesabına iş yapan, o işi iş sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun yapmakla yükümlüdür. TBK’nun 527/1 fıkrasına göre, vekaletsiz iş gören her türlü ihmalinden sorumludur. Ancak bu iş, iş sahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek amacıyla yapılmışsa, sorumluluğu daha hafif takdir edilir. Hükmün ikinci fıkrasında ise; vekaletsiz iş görenin, iş sahibinin açıkça veya örtülü olarak yasakladığı bir işi, yasaklamanın ahlaka ve hukuka aykırı olmaması kaydıyla, görmesi halinde, beklenmedik halden dahi sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Buna göre gerçek vekaletsiz iş görme, bir kimsenin, başkası hesabına ve onun yasaklamadığı bir işi yine onun menfaati ile varsayılan iradesine uygun olarak görmesi halinde ortaya çıkar (bkz. Yavuz, Nihat; Borçlar Hukuk El Kitabı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018 s.1417 vd; Tandoğan, Haluk; Mukayeseli Hukuk, Hususiyle Türk-İsviçre Hukuku Bakımından Vekâletsiz İş Görme, Fakülteler Matbaası İstanbul, 1957, s. 40 vd. ). Somut olayda ise; davalının davacıya gönderdiği 14/06/2019 tarihli ihtarname ile, paylı malik olunan taşınmaz üzerindeki binada davacı tarafından gerçekleştirilen imara aykırılıklar ile ilgili imar barışından faydalanmak gibi bir düşüncelerinin olmadığı, davacı tarafından yapılacak başvuru ve bu başvuru sonucu ödenecek bedele de katılmayacakları bildirilmiş olup, yapı kayıt belgesi başvurusu ve başvuru bedeli ödenmesi sonucu belgenin temini işinin yalnızca davalı menfaatine yapılmadığı, davacının bu işi aynı zamanda kendi menfaatine de gerçekleştirdiği, bu nedenle ortada gerçek olmayan vekaletsiz iş görme bulunduğu tespit edilmiştir. TBK’nun 530/1 fıkrası uyarınca gerçek olmayan vekaletsiz iş görme halinde, işsahibi kendi menfaatine yapılmamış olsa bile, işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir; ancak zenginleştiği ölçüde işgörenin masraflarını ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür(bkz. Yavuz, Nihat; a.g.e, s.1425 vd. ) Dosyaya celbedilen yapı kayıt beldesi incelendiğinde, başvurunun taşınmaz üzerindeki binanın tamamı için yapıldığı ve yapı kayıt belgesi bedelinin de yapının tamamı esas alınarak belirlendiği anlaşılmıştır. Davalının cevap dilekçesinde, başvurunun yalnızca davacı beyanına göre yapılmış olduğunu, yapıdaki kaçak/imara aykırı kısımların ne şekilde tespit edildiğinin dahi belli olmadığını savunduğu, delil listesinde, taşınmazın tapu kayıtlarının, yapıya ilişkin imar işlem dosyasının celbini talep ettiği, 26/04/2021 tarihli celsede yapının imara aykırı olan kısımlarının ve buna denk gelen bedelin tespiti için keşif yapılmasını talep ettiği, şüphesiz mahkemenin HMK’nun 266 ve 288 maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözülmesi teknik bilgi gerektiriyorsa re’sen bilirkişi görüşüne başvurabileceği ve keşif yoluna gidebileceği, buna rağmen mahkemece taşınmazın tapu kaydının ve imar işlem dosyasının celbedilmediği, uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu belirtilerek mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif icra edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece, taşınmazın tüm tedavülleri ile birlikte tapu kaydı, ile taşınmaza ve üzerindeki yapıya ilişkin tüm imar işlem belgelerinin celbi akabinde, mahallinde re’sen seçilecek fen ve inşaat mühendisi bilirkişiler eliyle keşif yapılarak, taşınmaz üzerinde bulunan yapının yapı ruhsatı veya yapı kullanım izni bulunan ve bulunmayan kısımlarının neler olduğunun, Tebliğin 6 maddesi uyarınca, yapı kayıt belgesi, imar ve mülkiyet durumu bakımından bir avantaj sağlamayıp, yalnızca abonelik işlemlerinin yapılması ve idari para cezalarının iptali gibi sonuçları bulunduğu, yoksa bu belge ile imara aykırı yapı kısmının imara uygun hale gelmediği de nazara alınarak, imara aykırılığın kim tarafından gerçekleştirildiği ve imara aykırı kısımların kimin kullanımında bulunduğu, yapının imara aykırı kısımları için Tebliğ’e göre ödenmesi gereken yapı kayıt belgesi bedelinin ne olduğu tespit edilerek, elde edilecek verilere göre, davalının bu bedelden sorumlu olup olmayacağı, olacak ise ne oranda olacağı hususunda bir sonuca gidilmesi gerekirken, deliller tam anlamıyla toplanmadan ve eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olmuş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2021 tarih ve 2020/278 – 2021/506 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatın talep halinde yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.