Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1199 E. 2021/1073 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1199 Esas
KARAR NO: 2021/1073 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 17/12/2020
TARİH: 2017/625 Esas 2020/795 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesi ile, davalı vekili tarafından İstanbul 3. ATM 2017/693 D.iş sayılı dosyası ile kendisi ile birlikte iki kişi aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu ve bu talep mahkeme tarafından kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verildiğini, mahkeme tarafından verilen işbu ihtiyati haciz kararı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, talep üzerine icra dosyasından adına olan gayrimenkul ve araç üzerine haciz konulduğunu, yapılan tüm bu işlemler bilgi dışında geliştiğini, tarafına bir tebligat yapılmadığını, dosyadan ve yapılan işlemlerden haricen haberdar olduğunu, kendisinin alacaklı olan tarafa hiçbir borcu olmadığını, söz konusu kıymetli evrak rızası dışında tehdit ve zorlama ile elimden alınıp gasp edildiğini, bu konuda tarafından Bakırköy Cumhuriyet Savcılığının 2017/54814 soruşturma sayılı dosyası ile yapılmış başvuru olduğunu, kıymetli evrakın hamili ile diğer adamlarından bu dosya ile şikayetçi olduğunu, evrak elinden zorla gasp edilerek alındığını, daha sonra kıymetli evrakın tarih kısmında oynama yapılarak işleme konulduğunu, senet üzerinde yapılacak incelemede senet tarihinde yapılan oynamanın varlığı sabit olacağını, yaptığı araç alım satım neticesinde icra dosyasında diğer borçlu olarak görülen … teslim aldığı evrak alacaklı ve diğer adamları tarafından zorla elinden alındığı, tarafına zorla imza attırıldığını, bu konudaki şikayetinin devam ettiğini, kendisinin alacaklı görünen şahsa ne bu çekle ilgili ne de başka bir borcu bulunmadığını, tehdit ve cebir ile elinden alınan evraklar icraya konulduğu ve mağduriyet yaşamasına sebep verildiğini, borcu bulunmadığını ileri sürerek, öncelikle tedbir talebinin kabulü ile takibin durması yönünde tedbir kararı verilmesini, haklı davanın kabulü ile borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/12/2020 tarih ve 2017/625 Esas – 2020/795 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizin 11/03/2020 tarihli 5 nolu celsesinde; 7101 Sayılı Kanun 61. Maddesi ile değişik 6102 Sayılı Kanunun 4. Maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 320.maddesi gereğince davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu dikkate alınarak taraflar usule uygun şekilde davet edilmiş ve davacı tarafın mazereti kabul edilmemiş olmakla ve davalı taraf davayı takip etmeyeceğini bildirdiğinden dosyanın 3 ay (ilk 1 ay harç yatırılmaksızın, son iki ay harç yatırılarak) içerisinde yenileninceye kadar işlemden ilk ve son kez olarak basit yargılama usulü gereğince kaldırılmasına, süresi içerisinde yenilenmez ise sürenin dolduğu gün itibariyle davanın açılmamış sayılacağına mahkemece resen karar verilmesine karar verildiği, üç aylık yasal süre içinde dosyanın 30/06/2020 havale tarihli dilekçe yenilendiği, ancak yeniden davacı tarafın 17/12/2020 tarihli celsede hazır bulunmadığı ve davalı tarafından takip edilmeyen davanın dava değeri karşısında 7101 Sayılı Kanun gereğince yargılama basit usule tabi olup ikinci kez davanın işlemden kaldırılamayacağı anlaşıldığından 6100 sayılı H.M.K.’nın 320/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına yasa gereği karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davacının davasının açılmamış sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme dosyasında görülen davada, “Mahkememizin 11/03/2020 tarihli 5 nolu celsesinde; 7101 Sayılı Kanun 61. Maddesi ile değişik 6102 Sayılı Kanunun 4. Maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 320.maddesi gereğince davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu dikkate alınarak taraflar usule uygun şekilde davet edilmiş ve davacı tarafın mazereti kabul edilmemiş olmakla ve davalı taraf davayı takip etmeyeceğini bildirdiğinden dosyanın 3 ay (ilk 1 ay harç yatırılmaksızın, son iki ay harç yatırılarak) içerisinde yenileninceye kadar işlemden ilk ve son kez olarak basit yargılama usulü gereğince kaldırılmasına, süresi içerisinde yenilenmez ise sürenin dolduğu gün itibariyle davanın açılmamış sayılacağına mahkemece resen karar verilmesine karar verildiği, üç aylık yasal süre içinde dosyanın 30/06/2020 havale tarihli dilekçe yenilendiği, ancak yeniden davacı tarafın 17/12/2020 tarihli celsede hazır bulunmadığı ve davalı tarafından takip edilmeyen davanın dava değeri karşısında 7101 Sayılı Kanun gereğince yargılama basit usule tabi olup ikinci kez davanın işlemden kaldırılamayacağı anlaşıldığından 6100 sayılı H.M.K.’nın 320/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına YASA GEREĞİ karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulduğunu,
Yerel mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemede görülmekte olan iş bu dosyada 11.03.2020 tarihli celsede “1-Davacı vekilinin dilekçesinde belirtilen yer Mahkeme gün ve saatte UYAP üzerinden yapılan Avukat duruşma sorgu sistemi gereğince duruşmasının bulunmadığı anlaşılmakla mazeretinin belgesiz ve gerekçesiz olduğu dikkate alınarak mazeretinin reddine karar verilerek tefhimle açık yargılamaya devam olundu.” şeklinde gerekçe ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, Mahkemece bu karar açıkça hatalı olarak verildiğini, taraflarınca duruşma günü Bakırköy 6. Aile Mahkemesi’nin 2020/135 E. Sayılı dosyasının duruşmasında hazır bulunmakla, mahkemeye mazeret bildirildiği, bu duruma ilişkin duruşma tutanağı dosyaya sunulduğunu, mahkemece hatalı olarak mazeretlerinin reddedildiğini ve dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, bu sebeple ara karardan rucü edilerek yeni duruşma günü verilmesini talep edildiği, yerel mahkemece yine hatalı olarak ara karardan rücu edilmeyerek yenileme tensip tutanağı düzenlendiğini, Bakırköy 6. Aile Mahkemesi’nin 2020/135 E. Sayılı dosyasının aynı tarihli duruşması anlaşmalı boşanma olmakla, ilk duruşmadır ve mahkemece duruşma günü sözlü olarak verildiğini, dolayısıyla mazerete ekleyecekleri bir tutanak bulunmadığını, Yargıtay HGK 2013/3-1238 E. 2014/957 K. 26/11/2014 Tarihli kararında; “Uyuşmazlık; belgelendirilmediği gerekçesiyle davacı vekilinin mazeretinin reddine ve davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararların usul ve yasaya uygunluğu ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir. Davacı vekilinin katılacağını beyan ederek mazeret dilekçesinde bildirdiği davaya ait duruşma zaptının incelenmesinde, avukatın mazeret olarak bildirdiği davanın duruşmasına ilk olarak bu celsede katıldığı ve bir kısım davacı vekili olarak duruşmalara kabulünün yapıldığı, dolayısıyla Asliye Hukuk Mahkemesince davacı vekiline önceden yapılmış ve mazeret dilekçesine ekleyebileceği bir tebligat veya duruşma zaptı örneğinin bulunmadığı ve özellikle davanın niteliğinin davacı kadın ve müşterek çocuk için tedbir ve iştirak nafakası istemine ilişkin olduğu hususları gözardı edilerek, mazeretin reddine dair verilen kararın usul kurallarının ruhuna ve özüne uygun düşmediği açıktır.” şeklinde belirtildiğini, Bu durum üzerine verilen yeni duruşma gününde ve saatinde duruşma salonu önünde hazır bulunulduğu, ancak duruşma saatinde başlamadığı ve diğer dosyalarda olan duruşmalarla çakıştığını, tarafının başka bir duruşmada iken sözlü bekletme talebine rağmen duruşmanın bekletilmediği ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, Yerel Mahkemece hatalı uygulamalar sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve müvekkilinin hukuki dinlenilme hakkı elinden alındığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dosyanın yerel mahkemeye iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Menfi Tesbit davasıdır. Mahkemece, Davacının davasının açılmamış sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 15/3/2018 tarih ve 30361 S.R.G. de yayımlanan 28/2/2018 tarih ve 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile değiştirilen 6102 Sayılı TTK.nın 4 maddenin ikinci fıkrası metni ile;”Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır,” hükmü getirilmiştir. Yazılı yargılama usulünde, davanın açılma tarihi HMK 118 maddeye göre dilekçenin kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. Uyuşmazlığın çözümü için davanın açılmamış sayılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı6100 sayılı HMK 150/6 fıkrada;” İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır,” hükmünü içermektedir. Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK’nın 320/4’üncü maddesi; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır,” şeklinde düzenlenmiştir. Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken diğer bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır. Hemen belirtilmelidir ki, dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır. Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez.
6100 sayılı HMK’nun konuya ilişkin, “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi ile; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Anılan madde uyarınca somut olayda olduğu gibi, HMK nın yazılı yargılama usulünün uygulandığı zamanda açılan dava, hiç işlemden kaldırılmamış dolayısıyla bir işlem yapılmamış ve 6100 sayılı HMK.nın basit yargılama usulünün uygulandığı zamanda işlemden kaldırılmışsa bu takdirde, tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiğinden hareketle HMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinde duraksamamak gerekir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 15.05.2013 gün ve 2012/17-1629 E., 2013/700 K. sayılı kararı). Somut davada, dava tarihi 11/07/2017 olup dava değeri 20.000,00 TL.’dir. Davacı vekili 11/03/2020 tarihli duruşmaya uyap sisteminden 11/03/2020 tarihinde saat 10:13’de gönderdiği mazeret dilekçesi ile Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mah. 2020/135E. Sayılı dosyasında duruşmasının olduğunu belirtip mazeret bildirdiği halre mazeret dilekçesi ekine mazeretini belirttiği dosyanın duruşma zaptını ekleyip mazeretini belgelendirmediği ve mahkemece uyup sisteminden yapılan sorgulamada mazeret bildiren davacı vekili Av. …’in mazeretinde bildirdiği mahkeme duruşmasının gözükmediği ve aynı saatte başka bir duruşmasının olmadığı tesbit edilmiştir. Davacı vekiline ait vekaletnamede davacının mazeret bildiren vekil Av. … dışında Av. …’ında davacı vekili olduğu tesbit edilmiştir. Vekaletnamede ismi bulunan davacı vekili Av. …’ında mazereti olduğuna dair mazeret sunulmadığı gibi bu yönde bir iddia da yoktur. Davacı vekili 30/06/2020 tarihinde uyap sisteminden gönderdiği dilekçe ile, öncelikle 11.03.2020 Tarihli celsede işlemden kaldırılma kararının hatalı olduğunu belirtip eski hale getirilmesini, bu talebi kabul görmediği takdirde dosyayı yenilemekle yeni duruşma günü verilmesini talep edip dilekçe ekine Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mah. 2020/135E. Sayılı dosyasının 11/03/2020 tarihli duruşma zaptını eklediği görülmüş isede, bu duruşma zaptı incelendiğinde dosya duruşmasının 01/04/2020 olduğu halde taraf vekillerinin talebi üzerine 11/03/2020 tarihine alındığı görülmüştür. Bu durumda davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin 11/03/2020 tarihli duruşmasına verdiği mazeret dilekçesinde mazeretini belgelendirmediğinden ilk derece mahkemesince belgelendirilmeyen mazeretin reddine ve taraflarca takip edilmeyen davanın işlemden kaldırılmasına yönelik verilen karar usul ve yasaya uygun olup bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği 17/12/2020 tarihli duruşma gününde ve saatinde duruşma salonu önünde hazır bulunulduğu, ancak duruşmanın saatinde başlamadığı ve diğer duruşmalarla çakıştığını, sözlü bekletme talebine rağmen duruşmanın bekletilmeyip davanın açılmamış sayılmasına yönelik verilen kararın yerinde olmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüş isede usulde mazeret talebinin yazılı ve belgeli olarak mahkemeye duruşma günü duruşma saatinden önce bildirilmesi gerektiği, sözlü olarak kalem personeli, mübaşire söylenmek suretiyle duruşmanın bekletilmesi veya ertelenmesi yönünde mazeret bildirileceğine yönelik usulde bir düzenleme olmadığı, kaldi ki davacı vekilinin bu yönde kalem personeline talepte bulunduğunu da belgelendiremediğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.