Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1192 E. 2023/1742 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1192 Esas
KARAR NO : 2023/1742 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/220 Esas – 2020/768 Karar
TARİHİ : 02/12/2020
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı asil dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 29/07/2015 tarihinde genel kurul toplantısı yaptığını ve bu toplantıda gıyabında hisse devrimin kabulüne ve müdürlük yetkisinin iptali yönünde karar alındığını, bu kararın iptali için İstanbul Anodolu 7. ATM’nin 2015/873 E sayılı dava dosyası ile dava açtığını ve mahkemece alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiğini, mahkemece yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmiş olmasına rağmen şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihlerinde iki adet genel kurul toplantısı daha yaptığını, toplantının mahkemece yok hükmünde olduğuna karar verilen hisse devir işlemine dayalı olarak yapılıp karar alındığını, 15/01/2016 tarihli genel kurulda şirket merkezinin değiştirilmesi kararı alındığını ve ayrıca müdürlük ve müşterek temsil yetkisine son verildiğini ve diğer şirket ortağına 10 yıl süre ile müdürlük yetkisi verildiğini, 14/05/2017 tarihli genel kurulda da yine adres değişikliği kararı alındığını, her iki genel kurulun da hukuksuz ve nisapsız toplandığını ve alınan kararların yok hükmünde bulunduğunu ileri sürerek ihtiyati tedbir ile 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ile tescil ve ilanına, imza sürkülerleri ile verilen vekaletnamelerin iptaline, kiracılara yönelik icra takiplerinin yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı vekilinin, dava konusu genel kurul kararların ana sözleşmeye kanuna ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olmadığını, davacının beyanında geçen İstanbul Anodolu 7. ATM’nin 2015/873 E sayılı dava dosyasında verilen kararın temyiz edildiğini ve kesinleşmediğini savunarak davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 02/12/2020 tarih 2019/220 Esas – 2020/768 Karar sayılı kararında;”Dava, genel kurul kararının iptaline ilişkindir.Taraflara dayanmış oldukları delillerinin dosyaya ibrası etmişlerdir.Davalı şirketin ticaret sicil kaydı ve ekleri dosyaya celbedilmiştir. İncelenmesinde şirket sermayesinin 5.000.000,00 TL olduğu, şirket ortaklarının … ve … olduğu görülmüştür. Bakırköy 5. ATM’nin 2018/84 Esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, yapılan incelemede dosyamız davacısı …’ın, dosyamız davalısı …. Ltd. Şti ile diğer davalı … karşı açtığı alacağın temlikinin iptali davası olduğu, yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bakırköy 7. ATM’nin 2017/595 Esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, yapılan incelemede asil davada davacının dosyamız davacısı …, davalının dosyamız davalısı …. Ltd. Şti olduğu, birleşen davanın davacılarının … oldukları, davalısının dosyamız davalısı …. Ltd. Şti olduğu, her iki davada da dava konusunun 29/05/2014 tarihli genel kurul kararına yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkin olduğu, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davada … yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine, … yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul Anodolu 7. ATM’nin 2015/873 Esas sayılı dava dosyası dosyamız arasına alınmış, yapılan incelemesinde davacının dosyamız davacısı …’ın davalısının dosyamız davalısı …. Ltd. Şti olduğu, dava konusunun 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali talebine ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonunda mahkemece davacının usulüne uygun genel kurul toplantısına davet edilmediği, toplantıda TTK418/1.maddesinde belirlenen nisap bulunsa da şirket adresinin nakli konusunda nitelikli çoğunluk arandığını, davacının %50 paya sahip olması sebebiyle genel kurula katılması halinde oy nisabının sağlanamayacağı, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilldiği, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul BAM 14. HD’nin 2017/418 Esas 2017/596 Karar sayılı ilamı ile usulsüz tebligat nedeniyle mahkeme kararın kaldırılmasına karar verildiği, bu kez mahkemenin 2017/1134 Esasında yapılan yargılamada aynı şekilde davanın kabulüne karar verildiği, bu kararında istinaf edilmesi üzerine bu kez İstanbul BAM 14. HD’nin 2018/908 Esas ve 2019/172 Karar sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dava konusu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiği ve BAM kararının temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.Mahkememiz dava dosyasına konu 15/01/2016 tarhli genel kurul kararları, daha önce İstanbul Anadolu 7 ATM’nin 2017/1134 E sayılı dosyasına konu 29/07/2015 tarihli genel kurul kararları hakkında verilecek karar ile bağlantılı olduğundan yukarıda belirtilen dosyanın sonucu beklenmiştir. İş bu davada davalı şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarında alınan kararların yok hükmünde olduklarının tespiti talep edilmektedir. Bekletici mesele yapılan dosyada 29/07/2015 tarihli genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğuna karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar incelendiğinde birinci gündem maddesinde toplantı başkanlığına kayyum …’ın seçilmesine, gündemin ikince maddesinde; şirket ortakları olan … ve … 2.500.000,00 er TL tutarında pay sahibi iken şirket ortağı … hisselerinin 1.300.000,00 TL tutarındaki hissesinin diğer ortak …’ya devrine ilişkin Büyükçekmece … Noterliğinin 29/09/2014 tarihli … yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesine göre yapılan devir işleminin Ticaret Sicil Müdürlüğüne tesciline karar verildiği, gündemin üçüncü maddesinde söz konusu hisse devrinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne tescil işleminin kayyum … tarafından yürütülmesine, gündemin dördüncü maddesinde şirket ortağı … bir yıl süreyle münferitten şirketi temsil ve imza yetkilisi olarak atanmasına, gündemin beşinci maddesinde nisap yeterli olmadığı için adres naklinin daha sonra yapılmasına oy birliği ile karar verildiği, toplantıya kayyum … ile ortak .. .’nun katıldığı anlaşılmıştır. 15/01/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar incelendiğinde; birinci gündem maddesinde toplantı başkanlığına…’nun seçildiği, gündemin ikinci maddesinde, toplantı tutanaklarının imzalanması hususunda divan heyetine oy birliği ile yetki verildiği, gündemin üçüncü maddesinde adres nakli yapılabilmesi hususunda ortaklar kuruluna oy birliği ile yetki verildiği, gündemin dördüncü maddesinde eski müdürlerden …’ın müdürlük yetkisi ile müşterek imza yetkisinin iptaline karar verildiği, gündemin beşinci maddesinde şirket hisselerinin 3.800.000,00 TL’sinin …, 1.200.000,00 TL’sinin …’a ait olduğuna karar verildiği, gündemin altıncı maddesinde şirket müdürlüğüne 10 yıl müddet ile seçilen …’nun münferit imza ve ilzama yetkili olduğunun karar verildiği, toplantıya … katıldığı anlaşılmıştır. 14/05/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlar incelendiğinde; birinci gündem maddesinde toplantıyı … açtığı, gündemin ikince maddesinde toplantı tutanaklarının imzalanması hususunda divan heyetine oy birliği ile yetki verildiği, gündemin üçüncü maddesinde adres nakli yapılabilmesi hususunda yönetim kuruluna oy birliği ile yetki verilmesi ile şirket merkezinin “… Esenyurt İSTANBUL” adresine, “… Beylikdüzü İSTANBUL” adresine nakledilmesine karar verildiği, toplantıya …nun katıldığı anlaşılmıştır.
Şirket ortakları olan … ve … 2.500.000,00 er TL tutarında pay sahibi iken şirket ortağı … hisselerinin 1.300.000,00 TL tutarındaki hissesinin diğer ortak …’ya devrine ilişkin Büyükçekmece … Noterliğinin 29/09/2014 tarihli … yevmiye numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi mevcuttur. 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesi gereğince, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır ve devir bu onayla geçerli olur. Yine TTK’nın 595/son fıkrasına göre hisse devrinin tescili için yapılan başvuru, şirket genel kurulu tarafından 3 ay içerisinde red edilmediği takdirde onay vermiş sayılır. Bu hüküm doğrultusunda hisse devrinin onay tarihinden itibaren şirkete karşı geçerli hale geleceği ve onay tarihi itibariyle ortaklık devrinin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.TTK’nın 598/1. fıkrasında ” Esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için, şirket müdürleri tarafından ticaret siciline başvurulur.” anılan maddenin 2. fıkrasında da ”Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir. Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre verir.” hükmü düzenlenmiştir. Ayrıca, Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 36 ve 39. maddelerinde de belirtilen hususlara ilişkin hükümler bulunmaktadır.Ancak, limited şirketteki hissesini noterden devreden davacının, hisse devrinin onaylandığına dair ortaklar kurulu kararı bulunmamaktadır. 29/07/2015 tarihli Genel Kurul toplantısı mahkemece atanan kayyım tarafından çağrı yapılarak toplanmıştır. Fakat bu genel kurul yapılırken davacı …’ın pay devri henüz onaylanmadığından, … o sırada hala %50 hisse sahibidir. … toplantıya katılmamış, toplantıda alınan kararlar diğer ortak …’nun %50 hisse oranındaki oyuyla alınmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere 29/07/2015 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabittir. Bu durumda hisse devrinin onaylandığından bahsetmek mümkün değildir. Bu konuda alınan bir ortaklar kurulu kararı bulunmadığından davacının hali hazırda %50 hisse sahibi olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda … 3.800.000,00 hisse sahibi kabul edilerek toplantı ve oylamalar yapılmıştır. 29/07/2015 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğundan, davacı bu toplantılarda %50 hisse ile temsil edilmesi gerekmekteydi. Halbuki davacının hissesi toplantılarda 2.500.000,00 TL değil 1.200.000,00 TL bedelli olarak geçmiştir. Dava konusu 2 adet genel kurul için yapılan 29/12/2015 tarihli çağrıda gündemde esas sermayenin arttırılması ve 24/04/2017 tarihli çağrı da ise gündemde şirket merkezinin değişikliği bulunmaktadır. Ayrıca her ne kadar taraflar %50 şer paya sahip ve TTK 418/1 madde gereğince toplantı nisabının %25 pay sahipleri ile mümkün ise de şirket adresinin nakli konusunda genel kurulda karar alındığı, bunun için esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunmasının gerektiği; genel kurulda alınan diğer kararlar için genel yeter sayı olan salt çoğunluğun oyu gerekirken davacının %50 pay sahibi olduğu nazara alındığında toplantıya katılabilmesi ve olumsuz oy kullanması halinde TTK’nın 589 ve 621 maddelerinde öngörülen nisaplara göre genel kurulda hiçbir kararda yeterli oy nisabının sağlanamayacağı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 29/07/2015 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğundan, bu toplantıda davacının hisse devrinin ortaklar kurulu kararı ile onanmasına ilişkin karar yoklukla malul olup hisse devrinin gerçekleşmediği, sonrasında yapılan 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda davacının hisse değeri ve oy oranı devir gerçekleşmiş gibi hesaplanarak, toplantılara davet, katılım ve oylama yapıldığından ve davacının hisse oranının %50 olduğu da nazara alındığında 5/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulüne karar verilmiş, davacı tarafça bu toplantılarda verilen temsil yetkisine dayanılarak imza sürkülerleri ile verilen vekaletnamelerin iptali talep edilmişse de; Genel Kurulu Kararlarının hükümsüzlüğü veya iptali davalarında yalnızca bu yönde karar verilebileceği, mahkemece şirket iradesinin yerine geçilerek feri işlemler konusunda karar verilemeyeceği, ayrıca üçüncü kişiler yönünden iyi niyetli işlemlere etkisinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla bu taleplerin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesi ile, Davalı şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihinde yapılan Genel Kurullarında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine,
Davacı tarafın diğer taleplerinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda, davacı tarafından ise katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, … İnşaat hisse sahipleri …, … 2014 yılına kadar şirketin yegane sahipleri olduğunu; şirketin bir aile şirketi olduğunu; ancak satın almalarla birlikte … şirketin %76 paya sahip ortağı olduğunu; yani 2014 yılı ile birlikte şirketteki hisse oranları tamamen değiştiğini; şirketin iki ortaklı bir şirket olarak devam ettiğini ancak davacının hisse oranının %24 olarak kalmış olup, şirketin diğer ortağı …’nun şirketteki pay oranının %76 olduğunu, Bakırköy … Noterliği 01.04.2014 tarih ve … yevmiye sayılı devir sözleşmesi ile …, Büyükçekmece …. Noterliği 14.04.2014 tarih ve … yevmiye sayılı devir sözleşmesi ile …, Büyükçekmece …. Noterliği 14.04.2014 tarih ve … yevmiye sayılı devir sözleşmesi ile …’ın paylarını … devrettiklerini, Şirketin bu satın almalar sonrasında 2/3 oranından da fazla bir pay dağılımı ile … ’ya geçtiğini; resmi kayıtlar açısından da bunun tartışmasız olduğunu, böylece davalı şirkette …’ın %24,…nun %76 oranında paya sahip olduğunu, Davacının amacının şirketi çalışamaz halde yönetim kurulundan yoksun bırakmak olduğunu; yine ilk derece mahkemesince İPTAL yerine YOKLUK sonucuna gidilmiş olmasının hatalı olduğunu; dava konusu edilen … Ltd. Şti’nin %76 payının … noterden satıldığı ve satan ortakların aile şirketi karı koca olduğunu, Genel kurulda alınan kararların; kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyete aykırı olmadığının da tartışmasız olduğunu, hisseleri satın alan ortak …’nun aldığı %26 hissesinin tescili için genel kurul kararı almaktan imtina eden ve kötü niyetli davrananın da yine davacı … olduğunu, iki ortaklı Limited şirket genel kurulunun toplanması ve karar alması için toplantı kararı almaktan i ve karar defterini imzalamakta imtina edenin azınlık hisseye sahip kötü niyetli davacı olduğunu, Bütün bu kötü niyet üzerine İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/ 315 E sayılı dosyasından atanan kayyım tarafından bütün prosedür yerine getirildikten sonra yapılan 29/07/2015 tarihli genel kurulda alınan kararların yine İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/ 1134 E sayılı dosyasından iptal edildiğini, İş bu dosyada verilen ve kaldırılması talep edilen ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin tamamen hatalı olup, “Yukarıda açıklanan nedenlerle; 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğu kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğundan, bu toplantıda davacının hisse devrinin ortaklar kurulu kararı ile onanmasına ilişkin karar yoklukla malul olup hisse devrinin gerçekleşmediği, sonrasında yapılan 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda davacının hisse değeri ve oy oranı devir gerçekleşmiş gibi hesaplanarak, toplantılara davet, katılım ve oylama yapıldığından ve davacının hisse oranının %50 olduğu da nazara alındığında 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda alınan kararların yok hükmünde olduğunun kabulüne karar verilmiş” denildiğin, oysa ilk derece mahkemesinin kararını dayandırdığı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/ 1134 ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. HD’nin 2020/768 E sayılı dosyasından verilen mahkeme kararlarında YOKLUK değil İPTAL kararı verildiğini, oysa ilk derece mahkemesinin gerekçesinde kesinleşmiş yokluk kararından bahsettiğini, bu yanılgılı sonuç nedeniyle ilk derece mahkemesinin sonraki genel kurul kararları yani davaya konu 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurul kararlarını da yok hükmünde sayıldığını; karar ve gerekçesinin hatalı olup kaldırılması gerektiğini, İlk derece mahkemesinin hiç bir bilirkişi incelemesi yapmadığını; bunun da kararın kaldırılma sebebi olduğunu, yerel mahkemece yalnızca iptal yönünde tespit içeren bilirkişi raporunun alındığını; kararların yoklukla malul olup almadığı konusunda Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılmadığını, bozma sebebi olduğunu, Ayrıca; dava konusu kararın yürütülmesinin durdurulmasının verilebilmesi için yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınmasının yasanın emredici kuralı olup, ilk derece Mahkemesinin bu emredici kurala aykırı davrandığını; bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini, Yüksek mahkemenin istikrar kazanan ve aşağıda bir örneğini sundukları kararın da bu yönde olduğunu; kanunun amacı ve ruhunun bu şekilde değerlendirilemeyeceğini; böyle bir durumda bu kadar ağır bir hukuki sonuç atfı kabul edilemeyeceğini; bu nedenle de kararın kaldırılması gerektiğini, Konuyla ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin istikrar kazanan bazı kararlarının aşağıda verildiğini, İki ortaklı ve %76 paya sahip ortak İ… ve Kayyım’ın katılımı ile yapılan genel kurulda; kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı hiçbir karar alınmadığını, davacı …’ın, iki ayrı tarihte yapılan iki ayrı noter sözleşmesi ile paylarını, …’ya devrettiğini, davacının 14.04.2014 tarihli ve … yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesi ile 50.000-TL itibarı değerindeki payını …’ya devrettiğini; bundan yaklaşık beş buçuk ay sonra 29.09.2014 tarihinde … yevmiye sayılı sözleşme ile 1.300.000-TL. itibarı değerindeki hissesini …’ya devrettiğini; davacının 2. devir sözleşmesini yaparken ilk devir sonrası kalan paylarından bahsettiğini, davacının aksi yönde bir iddiasının da olmadığını; davacının; şirketin hisselerini devrettik, ancak … vaatlerini yerine getirmedi’ iddiasında bulunduğunu; bu beyanın dahi davacının; devirleri kabul ettiğinin ikrarı olduğunu, Genel kurulun iptali talebi ile açılan işbu davanın; çelişkili davranış yasağına, dürüstlük kuralına TMK. Madde 2 ve hakkın kötüye kullanılması yasağına, hayatın olağan akışına, aykırı olduğunun izahtan vareste olduğunu, bu nedenle yoklukla malul sonucu doğuran ağır bir karar verilmesinin yasanın ruhuna ve amacına aykırı bir karar olduğunu, kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle, süresinde yapılmayan istinaf başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davalı vekiline gerekçeli karar ilamının 15/04/2021 tarihinde elektronik posta adresine gönderildiğini ve aynı gün 15/04/2021 tarihinde posta hesabı kendisi tarafından açıldığını ve gerekçeli karardan 15/04/2021 tarihinde haberi olduğunu, böylece İstinaf başvurusu yapmak için tebliğden itibaren iki haftalık yasal sürenin 29/04/2021 tarihinde mesai saati bitiminde bittiğini, davalı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinin ise 03/05/2021 tarihinde dosyaya sunulmuş olup yasal süreyi geçirdiğini, Süre aşımı ile ilgili Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ve Anayasa Mahkemesinin Bireysel başvurular hakkındaki kararlarının mevcut olduğunu, (T.C. Yargıtay 4.Hukuk Dairesi Esas: 2020/1187 Karar: 2020/4264, Karar Tarihi: 09.12.2020, Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa Mahkemesi, …Başvurusu, Başvuru Numarası: 2019/6266, Karar Tarihi: 15/1/2020, R.G. Tarih ve Sayı: 4/3/2020-31058, Başvuru Numarası : 2019/6266, Karar Tarihi : 15/1/2020)Görülmekte olan bu dava kapsamında gerekçe ve ve delilleri arasında sundukları İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1134 sayılı dava da 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların İptaline hükmettiğini ve kararın kesinleşmiş olup İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescilinin yapıldığını, Danıştay kararlarında, “iptal hükümlerinin, davanın tevcih edildiği idari muamele ve kararın ittihaz edildiği tarihe kadar tesirde bulunması, hukuku idarenin maruf bir kaidesidir.” şeklinde ifadesini bulmakta olduğunu “Çünkü sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum doğar. Bu durumun giderilebilmesi için iptal kararı hukuken sakat idari işlemi geriye yürür biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmasından önceki duruma dönülür.” diyerek bu kabulü temellendirmeye çalışan Danıştay’ın, böylece hem iptal kararlarının mantıksal tutarlığına ve hem de kendilerinden beklenen hukuki himayeyi tam olarak sağlayarak objektif hukuk düzenini etkin bir biçimde koruyabilme işlevine işaret etmekte olduğunu, Genel kurul kararının iptaline ilişkin mahkeme kararları kesinleştikten sonra tüm pay sahipleri bakımından hüküm ifade etmekte olduğunu; iptal kararının kesinleşmesiyle birlikte dava konusu genel kurul kararının, geçmişe etkili olarak alınma tarihinden itibaren ortadan kalkmakta olduğunu, Genel kurul kararlarının iptali davası neticesinde verilen iptale ilişkin mahkeme kararı bozucu yenilik doğuran kararlardan olduğunu(Yargıtay HGK. E 2003/775 K 2003/780 T. 17.12.2003.), mahkeme kararının, kesinleşmesiyle beraber bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade etmekte olduğunu (TTK m. 450), üstelik geçmişe etkili olarak hüküm göstermekte olduğunu(Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2007, s. 341.), yani iptal üzerine genel kurulca ilgili konuda sanki hiç karar verilmemiş bir durum ortaya çıktığını(Yargıtay HGK. E 2003/775 K 2003/780 T 17.12.2003.), ancak geçmişe etki, ortaklık içi ilişkilerle; genel kurul kararlarının ortaklık ve üçüncü kişiler arasındaki hukuki ilişkinin unsuru veya geçerlilik şartı olduğu hallerde söz konusu olmadığını(Moroğlu, s. 342.),İstanbul Bakırköy 4. ATM’nin verdiği 15/01/2016 ve 14/05/2017 Tarihli genel kurullarda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tesbiti kararının doğru olduğunu,İleri sürerek öncelikle istinaf talebinde bulunmak için yasal süre geçirildiğinden dolayı Davalı tarafın istinaf talebinin süre açısından reddine, İstanbul Bakırköy 4.ATM 2019/220 Esas ve 2020/768 Karar sayılı ilamı ile verdiği “15/01/2016 ve 14/05/2017 Tarihli genel kurullarda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tesbiti” kararı doğrultusunda davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantılarında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bekletici mesele yapılan 2017/1134 Esas sayılı dava dosyasında, …’ın … yaptığı pay devrinin onaylanmasına ve …’nun bir yıl süre ile şirketi münferiden temsil ve ilzam etmesine dair da kararların alındığı, davalı Şirket’in 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin n 2018/908 Esas ve 2019/172 Karar sayılı ilamı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dava konusu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiği ve istinaf ilamının temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bu toplantıda alınan ve devrin TTK’nun 595 maddesi uyarınca onaylanmasına ilişkin kararlar yok hükmünde olduğundan, …’ın halen davalı Şirket’e %50 oranında paydaş olduğu, buna rağmen dava konusu 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihli genel kurullarda …’nun 3.800.000,00-TL davacının ise 1.200.000,00-TL hisse sahibi kabul edilerek toplantı ve oylama yapıldığı, oysa davacının hissesinin 2.500.000,00-TL olduğu, 29/12/2015 tarihli çağrıda gündemde esas sermayenin arttırılması ve 24/04/2017 tarihli çağrı da ise gündemde şirket merkezinin değişikliğinin bulunduğu, her ne kadar taraflar %50 şer paya sahip ve TTK 418/1 madde gereğince toplantı nisabı %25 pay sahipleri ile mümkün ise de şirket adresinin nakli konusunda genel kurulda karar alındığı, bunun için esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunmasının gerektiği; genel kurulda alınan diğer kararlar için genel yeter sayı olan salt çoğunluğun oyu gerekirken davacının %50 pay sahibi olduğu nazara alındığında toplantıya katılabilmesi ve olumsuz oy kullanması halinde TTK’nın 589 ve 621 maddelerinde öngörülen nisaplara göre genel kurulda hiçbir kararda yeterli oy nisabının sağlanamayacağı, bu nedenle dava konusu genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların yok hükmünde olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekili tarafından; ilk derece mahkemesinin gerekçesine dayanak teşkil eden İstanbul Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/ 1134 esas, 2018/84 Karar sayılı kararı ile 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğuna değil iptaline karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14 Hukuk Dairesi’nin ilk istinaf incelemesinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak genel kurul kararlarının yokluğuna karar verdiği, ancak istinaf mahkemesi kararının Yargıtay incelemesi neticesinde bozulduğu, bu kez İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14 Hukuk Dairesi’nin 2020/768 Esas, 2020/636 Karar Sayılı Kararı ile, Yargıtay bozma ilamına uyarak 29/07/2015 tarihli genel kurulda alınan kararların iptaline karar verdiği, iptal ile yokluk arasında fark bulunduğu, davacının devre onay verilmesi için yapılması gereken genel kurullara katılmayarak kötü niyetli davrandığı, ilk derece mahkemesinin bilirkişi incelemesi yapmaksızın kabul kararı verdiği, ayrıca yönetim kurulu üyelerini dinlemeden tedbir kararı verdiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. Davalı Şirketin sicil kayıtları incelendiğinde, dava dışı … ve … davalı şirket esas sermayesinin toplam 2.450.000,00-TL tutarındaki hisselerini davalı şirket ortağı … devrederek ortaklıktan ayrıldıkları, yine davacı …’ın şirket esas sermayesinin 2.550.000,00-TL’si tutarındaki hissesinin 50.000,00-TL’lik kısmını …ya devrettiği, her üç devrin 29/05/2014 tarihli 01 numaralı genel kurul toplantısında onaylandığı ve pay defterine işlendiği, kararın sicile tescil ve gazetede ilan edildiği, böylece davacı ile dava dışı ….’nun şirkete %50’şer oranla paydaş oldukları, yine davalı şirketin aynı tarihli 02 numaralı genel kurul kararı ile şirket müdürlüklerine … ve …’nun seçilmesine, müdürlerin şirketi müşterek imzaları ile temsil ve ilzam etmesine oybirliği ile karar verildiği, kararın tescil ve ilan edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından bekletici mesele yapılan davalı şirketin 29/07/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemli dava sonucunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14 Hukuk Dairesi’nin 2020/768 Esas, 2020/636 Karar Sayılı 01/07/2020 tarihli kararı toplantıda alınan tüm kararların, mahkeme gerekçesinde belirtildiğinin aksine yokluğuna değil, iptaline karar verildiği, bu kararın 09/09/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. 29/07/2015 tarihli kurulda alınan ve iptaline karar verilen 4 nolu karar ile … davalı şirketi bir yıl süre ile münferiden temsil ve imza yetkilisi olarak atandığı, öte yandan bu toplantıda 29/04/2015 tarihli genel kurul kararı ile müdür olarak atanan davacı …’ın müdürlük yetkisinin sona erdirilmediği anlaşılmıştır. Dava konusu 15/01/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yapılmasına yönelik kararı 23/12/2015 tarihli 2 nolu karar olduğu, bu kararı hem müdürler kurulu başkanı hem de müdür sıfatıyla …nun tek başına aldığı ve şirketin 15/01/2016 tarihinde, divan kurulunun seçimi, tutanağın imzalanması hususunda divana yetki verilmesi, adres nakil işleminin yapılabilmesi için yetki verilmesi, eski şirket müdürünün yetkisinin iptali, şirket ortaklık hisse paylarının karar altına alınması, yeni şirket müdürünün belirlenmesi gündemleri olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasına karar verdiği anlaşılmıştır. TTK’nun 617/1 maddesi uyarınca; limited şirketlerde genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi müdürlere aittir. TTK’nun 624/1 fıkrası uyarınca şirketin birden fazla müdürü olması halinde, bunlardan biri genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca başkan olan müdürün genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi mevcuttur. Maddenin üçüncü fıkrası uyarınca birden fazla müdürün varlığı halinde, bunlar çoğunlukla karar alırlar, eşitlik halinde başkanın oyu üstün sayılır. Somut olayda, davalı şirket müdürü…’nun 23/12/2015 tarihli kararı verdiği sırada şirketin iki müdürünün bulunduğu, dava dışı … genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanmadığı, dolayısıyla tek başına genel kurulu toplantıya çağrı yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Genel kurulun, yasaya ve esas sözleşmeye göre yetkili olmayanlar tarafından toplantıya çağrılması halinde, o genel kurulda alınan kararlar yok hükmünde kabul edilir. (bkz. Hasan Pulaşlı, Şirket Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, 7. Baskı, Ankara 2021, s. 354) Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin yerleşik uygulaması da; genel kurulun toplanması için çağrı yapan kişi ya da kurulun toplantıya çağrı yapmaya yetkili olmaması halinde yapılan çağrının yok hükmünde olduğu, bu çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların da yok hükmünde olduğu yönündedir(bkz. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2020/1052 esas, 2022/763 Karar sayılı 01/02/2022 tarihli, 2015/3475 esas 2015/10856 karar sayılı, 21/10/2015 tarihli; 2005/14116 esas, 2007/5618 karar sayılı, 10/04/2007 tarihli kararı) Bu nedenle dava konusu 15/01/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararlar yok hükmündedir. Davacının katılmadığı 15/01/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin dört numaralı kararı ile davacı …’ın müdürlük yetkisi ile müşterek imza yetkisinin iptaline, gündemin altı numaralı kararı ile …’nun 10 yıl süreyle şirket müdürlüğüne atanmasına, ayrıca şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğuna karar verildiği, yukarıda izah edildiği üzere bu kararların yok hükmünde oldukları, dolayısıyla dava konusu 14/05/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına çağrının da, tek başına çağrıya yetkili olmayan … tarafından yapıldığı, bu çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların da yok hükmünde olduğu açıktır. Mahkemece, dava konusu genel kurul toplantılarında alınan kararların yok hükmünde olduklarına karar verilmesi sonucu itibariyle doğru ve kararların yok hükmünde olmadığına yönelik davalı istinaf yerinde değil ise de; mahkemece gerekçede yanılgıya düşülmüş olduğu, ancak bu yanıldığının yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşılmıştır. Davacı tarafından, katılma yolu ile istinaf dilekçesi sunularak harç yatırılmış ise de; dilekçede öncelikle davalının istinaf başvurusunun süre yönünden reddine, aksi ihtimalde ilk derece mahkemesi kararı doğru olduğundan başvurunun esastan reddine karar verilmesi talep edilmiş olup, herhangi bir istinaf sebebi ile sürülmemiştir. 7201 Sayılı Tebligat Kanununa dayalı olarak çıkartılan, Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 9/6 fıkrası uyarınca, elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Gerekçeli karar davalı vekilinin elektronik tebligat adresine 15/04/2021 tarihinde ulaşmış olup, beşinci günün sonu olan 20/04/2021 tarihinde karar tebliğ edilmiş sayılacağından, davalı yanın 02/05/2021 tarihli istinaf başvurusu süresindedir. 6100 Sayılı HMK’nun 352/1 fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, istinaf başvurusunun ön incelemesi yapılarak, aynı fıkranın alt bentlerinde sayılan durumların mevcut olması halinde öncelikle gerekli karar verilir. Kanunun 352/1-d bendinde sayılan “başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi” hali de bu durumlardan biridir. 6100 sayılı HMK’nun 342/2-e bendi uyarınca istinaf yoluna başvuran taraf, istinaf dilekçesinde başvuru sebeplerini ve gerekçesini göstermek zorundadır. Aynı Kanunun 342/3 fıkrasına göre, istinaf sebebi içermeyen dilekçeler reddolunmayıp, HMK’nun 355 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi gereken bir kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı incelenir. HMK’nun 352/1-d fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi istinaf dilekçesinde başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde öncelikle gerekli kararın verileceği hükme bağlanmıştır. Davacı, katılma yolu ile istinaf dilekçesi ile kararı istinaf etmiş ise dilekçesinde istinaf sebeplerini ve gerekçesini hiç göstermemiş olduğundan istinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılık mevcut olup olmadığı yönünden yapılmıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının katılma yolu ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352, 355, 353/1-b1 maddeleri gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak, davalı şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihinde yapılan olağan üstü genel kurul toplantılarında alınan kararların yok hükmünde olduklarının tespitine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının katılma yolu ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352, 355, 353/1-b1 maddeleri uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile;
Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2020 tarih ve 2 2019/220 Esas – 2020/768 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak,3-Davalı şirketin 15/01/2016 ve 14/05/2017 tarihinde yapılan olağan üstü genel kurul toplantılarında alınan kararların yok hükmünde olduklarının tespitine,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Harçlar kanuna göre alınması gereken 269,85-TL nispi karar ve ilam harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45‬-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı ve 127,50-TL posta müzekkere giderleri olmak üzere toplam 216,30-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibariyle davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan karar harcının talep halinde kendisine iadesine, 11- Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
13-Artan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesine müteakiben yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 08/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.