Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1168 E. 2021/1404 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1168 Esas
KARAR NO : 2021/1404 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2021/232 Esas – 2016/581 Karar
TARİH: 18/10/2016
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/10/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketle davalı arasında 18/03/2003 tarihinden beri karşılıklı ticari ilişki bulunduğunu, davalı tarafından son olarak vekili şirketten 09/07/2007 tarihinde … kodlu ithal ahşap çerçevenin getirtilmesi için mail ile teklif verildiğini, bu teklif üzerine müvekkilinin gerekli çalışmayı yaparak fiyat teklifini verdiğini, bu teklifin kabul edilmesi üzerine müvekkilinin banka hesabına bu işle ilgili olarak 33.000,00TL iş avansının havale edildiğini, ürünün tedarikinin Endonezya’dan gerçekleştiğini ithal edilerek gümrük işlemi tamamlanan ürünlerin 10/04/2008 tarihinde …LTD. ŞTİ. Ve … A.Ş. Tarafından müvekkili şirketin Ankara’da bulunan deposuna 106 koli olarak teslim edildiğini, bu teslimatta davalı şirketin yetkilisinin hazır bulunduğunu, hatta ürünlerin bir kısmının dışarıdan bir nakliye aracı ile Antalya’da bulunan … firmasına sevk edildiğini, müvekkili şirketin üzerine düşen edimlerini yerine getirdiğini ancak davalının müvekkiline ödemesi gereken fatura bedellerini ödemediğini alacaklarının 97.943,27TL olduğunu beyan ederek bu miktarın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin İstanbul’da faal olarak resim ve çerçeve üzerine çalışan bir dükkan olduğunu, haftanın 6 günü sabah 8:00 ‘dan akşam 20:00 arası açık olduğunu, ancak müvekkilinin tebligattan 04/07/2013 tarihinde haberdar olduğunu, tebligatın usulsüz yapıldığını, bu güne kadar müvekkilinin davacıdan aldığı her malın bedelini kuruşuna kadar ödediğini, hatta hala davacı şirketten alacaklı olduğunu, tarafların uzun yıllardır ticari ilişki içinde olduklarını, ancak daha sonra davacının müvekkili gibi perakende çalışan firmaların alanından pay çıkarmak istediğini, bu nedenle müvekkilinin ticari ilişkiyi tamamen bitirdiğini, bundan kaynaklanan husumet nedeniyle davacının müvekkili hakkında aslı olmayan belge ve faturalar düzenleyerek haksız kazanç yoluna gittiğini söyleyerek haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 18/10/2016 tarih 2021/232 Esas – 2016/581 Karar sayılı kararında;” davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 01/05/2008 vade Tarihli 91.966,98 TL , 10/04/2008 vade tarihli faturadan bakiye alacak 5.976,29 TL olmak üzere toplam 97.943,27 TL için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 12/07/2008 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun yasal 7 günlük süre içerisinde 15/07/2008 tarihinde borcun tamamına itiraz ettiği, itirazın davacı alacaklıya tebliğ edilmediği, davacınında süresi içerisinde 28/09/2012 tarihinde iş bu itirazın iptali davasını açtığı, zira yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre, itiraz dilekçesinin tebliğ edilmesiyle itirazın iptali için bir yıllık dava süresinin başlayacağı, somut olayda da itiraz dilekçesi tebliğ edilmediğinden davanın süresinde açıldığının kabul edildiği, takibin dayanağını 01/05/2008 vadeli 91.996,98 TL’lik ve 10/04/2008 vadeli 49.730,32 TL miktarlı 2 adet faturanın oluşturduğu, 10/04/2008 vadeli faturanın bakiye 5.976,29 TL’lik kısmının takip konusu yapıldığı, Yargıtay 23. Hukuk dairesinin 11/01/2016 Tarih ve 2015/4473 Es 2016/19 Karar sayılı ilamı ve bu ilamla paralel Yargıtay 19. Hukuk dairesinin ve diğer dairelerinin yerleşik içtihatları gereği öncelikle faturayı düzenleyen somut olayımızdaki alacaklının, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ispat etmesi ondan sonra da, düzenlediği faturayı davalı borçluya tebliğ ettiğini ispatlaması gerektiği, davacı alacaklının taraf defterleri ve davalının da kabulu ile taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ispatladığı, ancak davaya konu iki adet faturayı tebliğ ettiğini ispatlayamadığı, davalın dava konusu faturalardan 10/04/2008 vadeli faturayı defterlerine kayıt ettiği, ancak takip konusu 01/05/2008 Tarihli 91.996,98 TL’lik faturayı defterlerine kayıt etmediği, davalı taraf defterine kayıt ettiği faturadan dolayı sorumlu olduğu ve bunu ödediğini ispatlaması gerektiği, her ne kadar taraf defterleri tarafların lehlerine delil niteliğine sahip olmasa da, aleyhlerine delil sayılacağı ve taraf defterlerine göre davalının defterlerine kayıt ettiği 49.730,92 TL lik faturanın davalı tarafça ödendiğinin anlaşıldığı zira takip tarihi olan 07/07/2008 Tarihi itibariyle, davalının defterlerine göre, davalının 4.721,16 TL borçlu olduğu dava tarihi olan 28/09/2012 Tarihi itibariyle ise 255,13 TL alacaklı olduğu, davacı defterlerine göre ise, takip tarihine göre davalıdan 97.943,47 TL alacaklı olduğu , dava tarihi itibariyle davalıdan 92.966,98 TL alacaklı olduğu, dolayısıyla takip tarihi ile dava tarihi arasında her iki taraf karşılaştırıldığında, davalı tarafından, davalının defterlerinde takip tarihi itibariyle gözüken 4.721,16 TL lik borcunda ödendiğinin davacı defterleriyle de teyit edildiği, sonuç olarak taraf defterleri arasındaki dava tarihi itibariyle oluşan toplam 93.222,11 TL lik farkın 91.966,98 TL lik kısmının ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafından davalıya tebliğ edildiği ispatlanamayan, davalınında defterlerinde kayıtlı olmayan 10/05/2008 tarihli 507151 nolu davaya konu satış faturasından kaynaklandığı, davalı bu faturayı defterlerine kayıt etmediğine ve bu faturaya konu hizmetin verildiğini de inkar ettiğine göre, davacının bu faturayı davalıya tebliğ ettiğini ispat etmesi gerektiği ancak ispatlayamadığı anlaşıldığından, bu faturadan kaynaklanan alacağını talep edemeyeceği zira usulune göre tutulmayan bu nedenle lehine delil niteliği bulunmayan davacı defterlerinin ispat için yeterli olmadığı, davacının ispatlayamadığı 10/05/2008 tarihli faturadan kaynaklanan alacak çıkarıldıktan sonra, davalının defterlerinde kayıtlı olan ve tamamını ödediğini iddia ettiği, davacının da takipte sadece 5.976,29 TL sini talep ettiği 10/04/2008 Tarihli faturayla ilgili olarak ise davalının ödemeleri yaptığının taraf defterleri ve davacının açıklamaları ile sabit olduğu, zira taraf defterleri arasındaki 1.253,13 TL lik farkın 1.000 TL lik kısmının davalıya devacı tarafından verildiği anlaşılan ve banka havalesi ile gönderilen faturayla ilgili olmayan borçtan kaynaklandığı, kalan 97,27 TL lik ve 157,86 TL lik kısımların ise dava konusu faturayla ilgili olmayan ve davalı defterlerinde bulunmayıp davalıya tebliğ edildiği de ispatlanmayan … ve … nolu faturalardan kaynaklandığı, bu durumda, takip tarihi itibariyle davalı defterlerine göre davalının 4.721,16 TL borçlu olsa da dava tarihi itibariyle 2 adet faturadan kaynaklı herhangi bir borcunun bulunmadığı, Takip tarihinden sonra dava tarihinden önce ödenen bu kısım içinde davacının itirazın iptalini istemesinde hukuki yararın bulunmadığı anlaşıldığından davacını davasının tamamen reddine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. …”gerekçesi ile, Davacının davasının REDDİNE, Şartları oluşmadığından davalı yararına kötü niyet tazminatına yer olmadığına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının haksız ve eksik incelemeye dayandığını, Müvekkili şirket ile davalı şirketin 18.03.2003 tarihinden beri karşılıklı ticari ilişkileri bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından yargılama neticesinde açıkça ispat edilmiş olup bu konuda ihtilaf bulunmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin, davalının müvekkili şirketten tedarik edilmesini talep ettiği ticari ürünlerin müvekkili tarafından kendisine tedarik edilmesi ve davalının da bu ürünleri iç piyasada kendi müşterilerine satması şeklinde olduğunu, Davalı tarafın, müvekkile son olarak, 09.07.2007 tarihinde “80075 kodlu İthal Ahşap Çerçeve”nin kendilerine tedarik edilmesi için mail olarak teklifte bulunulduğunu, müvekkili tarafından gerekli çalışma yapılarak fiyat teklifi verildiğini, müvekkilinin fiyat teklifinin davalı tarafça kabul edilmesi üzerine, müvekkili şirket yetkililerinin, ürünün tedarikini yurtdışı seyahati sonucunda Endonezya’dan ithal etmek suretiyle gerçekleştirildiğini, Müvekkili şirket tarafından ithal edilen ve gümrük işlemleri tamamlanan ürünlerin 10.04.2008 tarihinde … Ltd. Şti. ve … A.Ş. firmaları tarafından müvekkili şirketin Ankara’daki deposuna 106 koli olarak teslim edildiğini, bu teslimatta davalı şirket yetkilisinin de hazır bulunulduğunu, ürünlerin bir kısmının dışarıdan bir nakliye aracı ile Antalya’da bulunan … firmasına sevk edildiğini, Müvekkili şirket tarafından deposundaki ürünlerin, hiç beklemeksizin, davalı şirket yetkilisiyle birlikte davalı şirketin ürünleri sattığı … A.Ş.ye getirilerek teslim edildiğini ve … A.Ş. tarafından ürünlerin eksiksiz olarak teslim alındığını, Davaya konu ürünlerin sipariş üzerine Corneia Antalya Belek otelde kullanılmak üzere müvekkili şirket tarafından ithal edildiğini davalı şirkete satılmış ve davalı şirketin müşterisi tarafından ithal edildiğini, davalı şirkete satılan ve davalı şirketin müşterisi … A.Ş’ye teslim edildiğini, Davaya konu ürünlerin metre ölçüleri olarak özel üretim olarak Türkiye ye getirildiğini, genelde çerçeve ölçüleri 2.50-2.60-2.90 ve 3.0 metre olduğunu, müvekkili şirket tarafından özel olarak getirilen ürünlerin ise otelin isteği doğrultusunda 5701.50 metresi 2.10 cm 2302 metresi ile 3 metre olarak üretildiğini, bu ölçülerin Otel Odasının ölçülerine göre firenin en aza indirilmesi için hesaplandığını, ayrıca davaya konu ürünlerin arkasında kırmızı renkli kalite kontrol mührünün de bulunduğunu, Müvekkili şirkete davalının istediği kod, vasıf, cins ve miktardaki ürünü ithal ettiğini, her türlü gümrük işlemini ve nakliye işlemini gerçekleştirerek davalının davaya konu ürünlerin sattığı müşterilerine ve istenilen yere teslim etmiş olup müvekkili tarafından üzerine düşen edimleri eksiksiz olarak yerine getirildiğini, Müvekkili davacı şirketin, davalıya toplam 8002 mt çerçeve sattığını ve ürünleri davalının talimatıyla teslim ettiğini, davalı tarafın müvekkile satmış olduğu ürünlere ilişkin ayrı ayrı fatura düzenlenmesinin talep edildiğini, bir sonraki faturayı Mayıs ayında düzenlenmesini rica ettiğini, müvekkilinin de tamamen iyi niyetli olarak ve aralarında ticari ilişkiye güvenerek toplamda teslim ettiği 8002 mt olan ürünün 2725 mt olan ürünlere ilişkin faturayı teslim ettiği 10/04/2008 tarihinde düzenlemiş kalan 5277,50 mt lik kısmın faturasını 01/05/2008 tarihinde düzenlediğini,Mahkemenin talimat dosyası kapsamında müvekkilinin ticari defterleri hazır edilmiş ve bilirkişi tarafından gerekli ve yeterli inceleme yapıldığını, bilirkişi tarafından dava konusu alacağa ilişkin müvekkilinin ticari defter kayıtlarının tam ve eksiksiz bir şekilde inceleme altına alındığını,“Davacı şirketin 2008-2012 yılları arası ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde; Takibe konu:-18.04.2008 tarihli, … seri sıra nolu, KDV dahil 49.730,32 TL tutarlı,- 01.05.2008 tarihli, C/507151 seri sıra nolu, KDV dahil 91.966,98 TL tutarlı davacının faturalarının, davalı 120-Alıcı-…’nin borçlu olarak kayıtlara girildiği, iki taraf arasındaki ticari ilişki neticesinde, 92.966,98 TL tutarında davalının borç bakiyesinin kalmış olduğunu, daha sonra borç bakiyesinin, 128-Şüpheli Ticari Alacaklar Hesabına atılarak bu hesapta izlenmeye devam ettiğini, 2012 yılında da bu durumun devam ettiği” sonucuna varıldığını,Yerel mahkeme tarafından her ne kadar fatura kapsamında alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile hüküm kurulmuş ise de, davalı tarafının davaya konu malları yurt içinden alması yahut kendi imal etmesinin mümkün olmadığını, davaya konu ürünlerin Türkiye’de imal edilmesinin mümkün olmadığını, Davalı tarafın …@gmail.com adresi üzerinden gönderdiği mailde “ belki bu profil kalıp bıçak vaidir“ ifadesi ile bu üretimi kendilerinin yapmadıklarının açık olduğunu, 01/11/2007 tarihli mailde çerçevenin 7000-10000 mt civarında olduğunun belirtildiğini, müvekkili tarafından davalı şirkete satılan ürünün 8002 mt olup davacının mailleri ile de söz konusu durumun sabit olduğunu, davalı taraf şirket yetkilisinin bu şekilde mail attığını hatırlamadığı gibi iddiaların kabulü mümkün olmadığını, öyle bir mail gönderdiğini hatırlamadığı gibi iddiaların asılsız olup basiretli bir tacire yakışmadığını, Müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini ancak davalı şirketin itirazın iptali davasına konu fatura bedellerini müvekkiline ödemediğini, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep ederiz.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı vekili, davalının siparişi üzerine, yurt dışından faturaya konu malların ithal edilerek, davalının isteği üzerine davalının müşterilerine teslim edildiğini, düzenlenen iki adet faturanın bir kısmının ödendiğini, davalı tarafa düzenlenen 10/04/2008 tarihli 49.730,92 TL bedelli faturadan kısmi ödeme düşüldükten sonra 5.976,29 TL alacak kaldığını, 01/05/2008 tarihli 91.966,98 TL bedelli faturanın ise ödenmediğini belirterek, toplam 97.943,27 TL alacağın tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinafa başvurmuştur.Davacı vekilinin verdiği 29/04/2021 tarihli dilekçe ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden yapılan kontrolde davalı şirketin karardan sonra gerekçeli kararın tebliğinden önce münfesih olduğu, gerekçeli kararın tebliğ edildiği davalı vekilinin vekaletinin sona erdiği anlaşılmıştır.Davalı şirket fesih sonucu tasfiye olduğundan ve davalı şirket vekilinin de görevi sona erdiğinden yapılan tebligatlar usulsüz olmuştur.Buna göre, davalı şirketin ihyası ile usulüne uygun gerekçeli karar ve istinaf dilekçelerinin tebliği gerekmektedir.Buna göre, davalı şirketin ihyasının sağlanarak usulüne uygun tebligatlar yapıldıktan ve yasal süre beklendikten sonra dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere mahkemesine geri çevrilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesi dosyasının yukarıda belirtilen eksikliklerin tamamlanması için HMK’ nın 352. maddesi uyarınca MAHKEMESİNE GERİ ÇEVRİLMESİNE, 2-İstinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3-Verilen kararın niteliğine göre harç ve yargılama giderleri yönünden bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 14/10/2021 tarihinde oy birliği ile HMK’ nın 352. Maddesi uyarınca karar verildi.