Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1167 E. 2021/1257 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1167
KARAR NO: 2021/1257
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2021
DOSYA NUMARASI: 2020/316 Esas – 2021/194 Karar
DAVA: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …, kardeşi … ile davalı … ve oğlu …’ın … Ltd. Şti.’ni kurduklarını, tüm hissedarların eşit hisseye sahip olduğunu, davalı … ve oğlu …’ın ayrıca … Ltd. Şti.’nin ortakları olduklarını ve …’ın aynı zamanda bu şirketin müdürü olduğunu, müvekkilinin ise … Makine isminde farklı bir şirketi bulunduğunu, ortakların sadakat yükümlülüğünün bulunmasına rağmen davalı … tarafından bu yükümlülüğün ihlal edildiğini, davalı ve davalının ortak olduğu … şirketi lehine, davacı …, kardeşi … ve … şirketi aleyhine davalı tarafça icra takibi başlatıldığını, usulsüz tebligat nedeniyle itiraz süresinin kaçırıldığını, müvekkilince yapılan itirazın icra müdürlüğünce red edildiğini, akabinde taraflarınca açılan menfi tespit davasının müvekkili lehine sonuçlandığını, ancak menfi tespit davasında geçen sürede söz konusu icra takibine bağlı olarak icra takibi alacaklısı davalı … ve …nin müvekkilinin şahsına ve şirketlerine haciz işlemlerinde bulunulduğunu, müvekkilinin şahıs şirketi olan …’de fiili haciz yapılarak tüm makineler ve menkullerin haczedildiğini, haczedilen bu makinelerin piyasa fiyatlarının çok altında satıldığını, müvekkilinin işbu haciz işlemlerinden dolayı ticari hayata devam edemez olduğunu, aleyhine bir çok icra takibi başlatıldığını, davalının hissedarı olduğu limited şirketten kaynaklı sözleşmesel yükümlülüklerine ve özellikle sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak olmayan bir borç için başlattığı haksız icra takibi ve sonucunda gerçekleşen olayların sadakat yükümlülüğü ve bunun temeli olan ortakların birbirinin bütünlük ve ifa menfaatlerine zarar vermemesi ilkesine aykırı olduğunu, davalının sadakat yükümlülüğünü ihlalinin hem ortaklık hem de ortaklardan olan müvekkilini etkilediğini, olmayan bir borçtan dolayı davacının ticari hayatı ve itibarının yerle bir olduğunu, ihalelere giremediğini, manevi olarak da zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile kar kaybı ve 5.000-TL maddi tazminat ile 30.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesine bakıldığında yapılan ortaklık sebebiyle sadakat yükümlüğüne bağlı bir tazminat davası gibi değerlendirme yapıldığını ve nihayetinde zararın haksız yapılan icra takibine dayandırıldığının anlaşıldığının, davacının talepleri yönünde zamanaşımının söz konusu olduğunu, açılan davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiğini, davacı dava dilekçesinde başkaca alacaklılarının yapmış olduğu icra dosyalarının müsebbibi olarak da müvekkilini gösterdiğini, bunun kabul edilebilir olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, kesinleşen 32. asliye Ticaret Mahkemesinin kararı uyarınca %20 inkar tazminatını istanbul … icra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla faiziyle ve ücreti vekaletle icraya koyarak müvekkilinin tüm banka hesaplarına ve birçok taşınmazına haciz koyduğunu ve yaklaşık 315.000 TL’ye yakın parayı müvekkilinin dosyaya haricen harcını yatırmak suretiyle ödeyerek hacizlerin kaldırıldığını belirterek, davanın zamanaşımı ve husumet yokluğu sebebiyle reddine, aksi halde esastan reddine ve davacının kötüniyeti sebebiyle %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/02/2021 tarih ve 2020/316 Esas – 2021/194 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, davalının kastı ile usulsüz tebligata istinaden davacı şirkette ihtiyati haciz uygulanması neticesinde uğranıldığı iddia eden maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisine vurgu yaparak davalının şirket ortağı olmasından kaynaklı sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtse de dosya kapsamında davacı vekili davalının davacıya gönderilen tebligatı kasten gizleyerek davacı aleyhine başlatılan takibin kesinleşmesine sebebiyet verdiği ve bu sebeple uygulanan haciz işlemleri dolayısıyla davacının maddi ve manevi olarak zarara uğradığını iddia etmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığı nitelendirme görevi hakimde olduğundan davacı vekili davalının sorumluluğunu her ne kadar şirket ortağı olmasından kaynaklı sadakat yükümlülüğüne dayandırsa da uyuşmazlığın temelini haksız fiil oluşturmakta olup meydana geldiği iddia edilen zararın şirket ortaklığı ve davalının sadakat yükümlülüğü ile ilgisi olmadığından taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Yapılan tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Görev yönünden dava şartı noksanlığı nedeniyle, HMK’nun 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE (mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE). 2-HMK’nun 20/1.maddesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakiben 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine; aksi takdirde mahkememizce iş bu davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına. 3-HMK’nun 331/2.maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına. … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Borcun kaynakları çeşitli olsa da bazı borçların birden fazla sebebe dayanabileceğini, borcun kaynağını aynı anda sözleşmesel ilişki ve haksız fiilin oluşturabileceğini, alacaklının istediği sebebe dayanma özgürlüğü bulunduğunu, dava konusu olay bakımından sorumluluğun sebebinin haksız fiil olmadığını, kendileri tarafından dayanılan sorumluluk sebebinin limited şirket ortaklığından kaynaklanan sözleşmesel yan yükümlülüklere ve özellikle bunlardan biri olan sadakat yükümlülüğüne aykırılık olduğunu, Bahse konu sorumluluğu dayanılmasının sebebinin ise, taraflar arasındaki limited şirket ortaklık sözleşmesi olduğunu, taraflar arasında meydana gelen sözleşmesel yan yükümlülüklerin (ifaya yardımcı yan yükümlülükler ve koruma yükümlülükleri) ihlal edildiğini ve bu ihlalin sözleşmesel sorumluluğa ilişkin hükümler çerçevesinde çözüme ulaştırılması gerektiğini, yan yükümlülüklerin ihlali halinde de sözleşmesel yükümlülüklerin ihlalinin gündeme geleceğini ve bu uyuşmazlıkların da sözleşmesel yükümlülük ihlali çerçevesinde çözülmesi gerektiğinin yerel mahkeme tarafından atlandığını, Olay bakımından yan yükümlülükler ve özellikle sadakat yükümlülüğüne aykırılığın meydana gelmesini sağlayan hukuka aykırı fiilin ise dava dilekçelerinde belirttikleri davalının fiilleri olduğunu, böylece sözleşmeye aykırılığın gündeme geldiğini, yerel mahkemenin hukuka aykırı fiilin varlığını direkt olarak haksız fiil kabul ettiğini, Yerel mahkemenin taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini, bu ilişkinin gereklerini ve sonuçlarını açıklayan beyanlarını dikkate almadan ve yanlış bir niteleme ile yanlış bir sonuca gittiğini, ortaya çıkan zararın şirket ortaklığı ve davalının sadakat yükümlülüğü ile ilgisi olmadığı hususunun yerinde olmadığını, davalının hem sadakat yükümlülüğünde görünümünü bulan ifaya yardımcı yan yükümlülüğünü hem de koruma yükümlülüklerini ihlal ederek, limited şirket ana sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal ettiğini, bu sebeple müvekkilinin zarara uğradığını, olay bakımından da ihlalin ticari bir ilişki çerçevesinde meydana geldiğini, tarafların bir araya gelme nedeninin limited şirket ana sözleşmesi olduğunu ve bundan kaynaklanan yan yükümlülük ihlallerinin de ticari nitelikte olup, görevli mahkemenin de asliye ticaret mahkemesi olduğunu belirterek, İlk derece mahkemesi kararının bozulmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız icra takibi ve haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 23/10/2019 tarihli karar ile; davacı tarafça açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 25/06/2020 tarih 2020/84 Esas 2020/699 karar sayılı kararı ile; davacının, dava dilekçesinde talebinin açık ve somut olmadığı, uğranıldığı ileri sürülen ve davanın konusunu oluşturan zararın haksız hacizden mi yoksa şirket ortağının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmasından mı kaynaklandığı, zararın uygulanan haciz nedeniyle kişisel zararı mı (doğrudan zarar) olduğu, yoksa tarafların ortağı olduğu şirketin zararı mı (dolaylı zararı) olduğu konusunun açık olmadığı, dava dilekçesinde davacının talebi, uyuşmazlık konusu ve uyuşmazlığın sebepleri tam olarak tespit edilmeden ve bu konuda taraflara açıklama yapma imkanı tanınmadan, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden, davanın ortağın şirket sözleşmesine ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle tazminat davası olduğundan ve bu durumda tazminat talep hakkı şirkete ait olduğundan bahisle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğu belirtilerek, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Dosya mahkemesine iade edildikten sonra davacı vekilince ibraz edilen 05/08/2020 tarihli tarihli dilekçe ile; ortaya çıkan zarar, esasen şirket aleyhine de icra takibi yapılması nedeniyle şirket nezdinde de doğmuş olsa da, işbu dilekçe ve önceki dilekçeler nezdinde taleplerinin şirket ortağı olan ve ortak olması hasebiyle zarara uğrayan müvekkili nezdinde doğmuş zararların tazmini olduğunu, sadakatin ortakların şirkete karşı olduğu kadar diğer ortaklara karşı da borçlu oldukları bir yükümlülük olduğunu, tarafların, ortaklığa ve ortağa dürüst davranmak; ortalık ve ortağı zarara uğratmaktan kaçınmak, diğer ortakların menfaatlerini dikkate almak ve böylece sadakat yükümlülüğüne aykırı olacak faaliyetlerden uzak durmak zorunda olduklarını ve ortaklık kadar ortaklardan birinin de bu hususlara aykırılık sebebiyle tazminat istemesinin mümkün olduğunu, davalı …’ın, hissedarı olduğu limited şirketten kaynaklı sözleşmesel yükümlülüklerine ve özellikle sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak olmayan bir borç için müvekkili aleyhine başlattığı haksız icra takibi ve sonucunda gerçekleşen olayların (haksız hacizler vb), ortakların birbirine karşı olan sadakat yükümlülüğü ve bunun temeli olan ortakların birbirinin bütünlük ve ifa menfaatine zarar vermemesi ilkesine aykırı davrandığını, ortaklık ve şirket ortağı olan müvekkilinin işbu durumdan olumsuz etkilenmekle birlikte huzurdaki davada şirket ortağı olan müvekkilinin zararının tazmini talep ettiklerini beyan etmiştir. Taraflar, dava dışı … Ltd. Şti. ortaklarıdır. Davacı tarafça, şirket ortağı olmalarına rağmen davalının, ortak oldukları şirkete ve davacı aleyhine haksız icra takibi başlattığı, davacıya ait şahıs şirketinde fiili haciz uyguladığı, davalı ortağın sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ileri sürülerek ve bu nedenlere binaen maddi ve manevi tazminat talep edildiği nazara alındığında, iddianın ileri sürülüş şekline ve beyanlara göre; uyuşmazlığın limited şirket ortaklığından kaynaklandığı, ortağın ortağa karşı açtığı tazminat davasında uyuşmazlığın TTK’nın 573 vd maddeleri uyarınca çözümlenmesi gerektiği, bu hali ile davaya bakmaya ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gözetilerek, taraf delilleri toplanılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yukarıda yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2021 tarih ve 2020/316 Esas – 2021/194 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/09/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.