Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1163 E. 2023/1439 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1163 Esas
KARAR NO: 2023/1439 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/637 Esas – 2021/11 Karar
TARİHİ: 12/01/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacı şirketin yürüttüğü motorin dağıtımı faaliyeti neticesinde davalı şirkete takibe konu 15.10.2017 tarihli, … no’lu, 46.539.31-TL tutarlı ve 18/10/2017 tarihli, … no’lu, I31.121,13 TL tutarlı faturaların keşide edildiğini, davalı taralından faturalara bir itiraz olmadığını ve ödeme yapılmadığını, davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının haksız bir şekilde icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz ettiğini, takip konusu alacağın para alacağı olduğunu ve TBK’nın 89 ve HMK’nın 10. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkili olduğunu, davalının takip konusu faturalara itiraz etmediğini beyanla kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %20 sinden daha aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin adresinin Van ilinde olması sebebiyle Mahkemenin yetkisiz olduğunu, öncelikle yetki itirazları nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dava dilekçesinde dava değerinin de bildirilmediğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının kesmiş olduğu faturaların sahte faturalar olduğunu beyanla davanın reddi ile asıl alacağın %20 sinden az olmamak kaydı ile kötü niyetli davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 12/01/2021 tarih ve 2018/637 Esas – 2021/11 Karar sayılı kararında;”Dava; ticari ilişki devamında tertip edilen muhtelif tarihli fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine, vaki itirazın iptal istemine ilişkindir.Somut olayda da tarafların tacir bulunması nedeni ile davalı tarafından açık hesap ilişkisinin konusu teşkil eden faturalardan doğduğu bildirilen davacı iddiası davalı tarafından inkar edildiğinden taraf ticari defter ve kayıtların HMK 222 kapsamında şartların oluşması halinde kesin delil teşkil edeceğinden tarafların ticari defter ve kayıtlarının SMM bilirkişi marifeti ile incelenmesi cihetine gidilmiş ancak davalı tarafından ticari defter ve kayıtlar Mahkememize yargılamada devamında bildirilen yerlere yazı yazılmasına rağmen defterlerin incelenmesi yönündeki tahkikattan sonuç alınamadığı anlaşılmış ancak davalı tarafından uyuşmazlığa konu faturalardaki malların alındığı davalının tanzim eylediği Van Vergi dairesine sunduğu BA formları ile anlaşılmıştır.Davalı vekili tarafından dosya kapsamına ibraz edilen 20/11/2017 tarihli fesih namede ise tarafların birbirlerinden hak ve alacağı kalmadığı bu nedenle davacıya borçlarının bulunmadığı beyan edilmiş ise de belge üzerindeki … A.Ş ye ait imzanın o dönemde davacı şirketi temsil eden … ait olduğu 09/08/2019 tarihinde beyan edildiği anlaşılmış ve fesih name üzerindeki … şirketin ticaret sicil kayıtları dava dosyası kapsamına alınmış ve 14/12/2016 tarihli genel kurulda … Şirketinin yerini … şirketine bıraktığı ve şirketi temsile yetkinin l4/12/2016 tarihli genel kurulda şirket tek pay sahibi … ait olduğu anlaşılmış ve davalı savunmalarına bu nedenle de itibar edilemeyeceği anlaşılarak davacı tarafından ikame edilen davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Davanın açıldığı mahkemenin yetkisiz olduğunu, icra dosyasına yaptıkları itirazlarda da belirttikleri üzere hazırlanan icra takibi, dava dilekçesi ve müvekkiline ait UYAP sisteminden yapılacak araştırmada görüleceği üzere müvekkili şirket Van ilinde faaliyet göstermekte olup adresinin Van olduğunu, bu sebeple yapılan icra takibi ve açılan davanın yetkisiz mahkeme ve icra dairelerinde açıldığını, yetki bakımından söz konusu takibe ve davaya itiraz etmelerine rağmen herhangi bir değerlendirme yapılmadığını;Davacı tarafın dava dilekçesinde dava değerini belirtmediğini, bu sebeple eksik harç yatırdığını, dava dosyasının usul bakımından eksik bir hal aldığını, bu sebeple esasa girilmeden davanın reddi gerekmekte iken verilen kararın isabetsiz olduğunu;Dava konusu ticari bir işle ilgili olup her iki tarafın da tacir olduğunu, TTK madde 5-A gereği mutlak ticari davalardan olup arabuluculuk şartı gerektiren davalardan olduğunu, zorunluluğun aynı zamanda dava şartı olduğu için arabuluculuğa başvurulmadan doğrudan açılan davalarda herhangi bir işlem yapılmadan dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, söz konusu davan mutlak ticari dava olup arabuluculuğa başvurma zorunluluğu olduğu halde davacı tarafça dava şartının yerine getirilmeden dava açıldığını bu sebeple davanın usulden reddi gerektiğini;Davacı tarafın iddia ve beyanlarına itiraz ettiklerini, müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafın yetkiye yapmış olduğu itirazlarının haksız ve yersiz olduğundan bahisle dava dilekçesinde beyanlarda bulunmuş olup emsal teşkil etmesi bakımından ise bir Yargıtay HGK kararı sunduğunu, bahse konu karar incelendiğinde bir sözleşmeden bahsedildiğini ve davacı tarafın kendisinde var ise sözleşme sunması halinde bahse konu kararın emsal teşkil edebileceğinin aşikar olduğunu, şayet bir sözleşme taraflar arasında mevcut değilse davacı tarafın bu beyan ve iddialarının tamamen haksız kazanç elde etme çabasından başka bir amaç taşımadığını, bu sebeple yetki bakımından yapmış oldukları itirazları haklı bir itiraz olup kanun gereği borçlunun yerleşim yerinin yetkili olduğunu;Yetki itirazına karşı yapılacak itirazda yine görevsiz mahkemenin seçildiğini, yetkiye yapılan itirazların dava konusu edilebileceği görevli mahkemelerin İcra Hukuk Mahkemeleri olduğunu, bu sebeple verilen karar usulsüzlüklerden ibaret olup bozmayı gerektirdiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde motorin dağıtımı yaptığını ve bu sebeple 2 adet faturadan dolayı müvekkili şirketin borçlu olduğunu iddia ettiğini, bahse konu iddia ve savunmalarının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete kesmiş olduğu faturaların sahte olduğunu, bu sebepten dolayı müvekkilimde meydana gelen zararlar konusunda davacıya karşı dava açma hakkını da saklı tuttuklarını, davacı tarafından müvekkiline kesilen faturaların sahteliğinden dolayı müvekkilinin özel esaslara alındığını, bahse konu özel esaslara alma işlemine karşı Van Vergi Mahkemesi’nde 2018/208 Esas sayılı dosya ile itiraz ettiklerini, yapılan yargılama sonucunda davanın haklı bulunarak kabulüne karar verildiğini;Davacı tarafın sahte olarak düzenlediği faturalarla Türkiye’deki bir çok petrol satıcısını mağdur ettiğini ve bununla yetinmeyerek haksız icra takipleri başlatma yoluna giderek iyi niyet kurallarını hiçe sayarak adeta suç işlediğini, davacı tarafından sahte belge düzenleme konusunda herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı konusunda bahse konu şirketin bağlı olduğu Vergi Dairesi’ne bu durumun sorulmasını istediklerini, Cumhuriyet Savcılıklarınca bir soruşturma sürecinin olup olmadığının da araştırılmasını talep etmelerine rağmen bu hususta Yerel Mahkemece herhangi bir araştırma yapılmadığını, bu durumun adil yargılanma hakkı başta olmak üzere bir çok temel hakkın ihlali niteliğinde olduğunu;Davacı tarafından gönderilen ödeme emrinde dosya numarasının yazılmadığını, bu durumun ödeme emrini geçersiz kıldığını, geçersiz ödeme emrine dayalı bir takip olamayacağından bahisle Yerel mahkemenin öncelikle bu durumu değerlendirmesi gerekmekte iken hiç bir değerlendirme yapmadığını, müvekkili şirketin ticari defterlerinin incelenmediğini, dosya kapsamında ticari defterler üzerinde inceleme yaptırılması yönünde karar verildiğini, müvekkili şirketin ticari defteri davacının sahte faturalarından kaynaklı olarak incelemeye alındığından müvekkilinde mevcut olmadığının ve sürekli olarak vergi müfettişlerinin incelemelerinde olduğu yazılan talimat cevaplarında mevcut olmasına rağmen Yerel mahkemenin müvekkili şirketin defterlerini incelemeden karar vermesinin isabetsiz olduğunu, Yerel mahkeme dosya kapsamında yapmış olduğu bilirkişi araştırması aşamasında davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda davacı tarafın alacağının olmadığı tespit edilmesine rağmen Yerel mahkemenin bu durumu göz ardı ederek karar verdiğini, bu durumun bozmayı gerektirdiğini ve herhangi bir izahının da mümkün olmadığını, gerek şartları oluşmadığından gerekse de alacağın likit olmadığından bahisle Yerel mahkemenin icra inkar tazminatına hükmetmesinin yasalara aykırılık teşkil ettiğini;Yerel mahkeme gerekçeli kararında; “… A.Ş ye ait imzanın o dönemde davacı şirketi temsil eden … ait olduğu 09/08/2019 tarihinde beyan edildiği anlaşılmış ve fesih name üzerindeki … şirketin ticaret sicil kayıtları dava dosyası kapsamına alınmış ve 14/12/2016 tarihli genel kurulda … Şirketinin yerini … şirketine bıraktığı ve şirketi temsile yetkinin 14/12/2016 tarihli genel kurulda şirket tek pay sahibi … ait olduğu anlaşılmış.” denildiğini, sunulan belgenin geçerli ve hükme esas alınması gereken bir belge olduğunu, ilgili belgenin imzalandığı tarihte şirketi temsile vekaleten yetkili kişi tarafından imzalandığını, müvekkili tarafından düzenlenmeyen ve sahte olmayan işbu belgenin kabulü gerektiğini, aksi durumun davacı tarafın sırf haksız alacağa kavuşma çabası gereği dolandırıcılık suçu işlediği anlamına geleceğini, dosya kapsamına sundukları dilekçe ekinde mevcut iki adet faturadan görüleceği üzere … tarafından müvekkiline kesilen faturalar … antetli olup arka fonda … logosu olduğunun açıkça görüldüğünü, bu sebeple sunulan evrakların şirketler arasındaki illiyet bağını açıkça gösterdiğini;Davacı tarafın dayanak olarak olarak göstermiş olduğu faturaların sahteliğinden kaynaklı Van Cumhuriyet Başsavcılığınca müvekkil hakkında Vergi Usul Kanuna Muhalefet suçlaması ile … Soruşturma numaralı soruşturma dosyasının açıldığını, Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/15091 Soruşturma numaralı dosyasının da dosya arasına alınarak incelenmesini talep etmelerine rağmen herhangi bir işlem yapılmadığını, bahse konu savcılık dosyasında müvekkili şirket yetkilisinin şüpheli sıfatı ile ifade verdiğini, bu hususa ilişkin ifade tutanaklarının dosya arasına sunulduğunu, yapılacak inceleme sonucunda itiraz ve beyanlarının haklılığının ortaya çıkacağını, davacı şirketin düzenlemiş olduğu ve itiraz ettikleri sahte faturaların araştırılması açısından ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasını ve ilgili davacı şirket hakkında sahte fatura düzenleme şeklinde veya buna benzer bir durumun olup olmadığının sorulmasını, şirketin varsa cezaları veya devam eden süreçleri hakkında bilgi istenilmesini talep etmelerine rağmen bu durum hakkında herhangi bir araştırma yapılmadığını beyanla dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, Dairemiz aksi kanaatte ise kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve takibin devamı taleplerine ilişkindir.Davacı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine, 19.10.2017 tarihli ve 46.539,31 TL bedelli, 18.10.2017 tarihli ve 131.121,13 TL bedelli fatura dayanak yapılmak suretiyle işlemiş faizi ile birlikte toplam 182.425,89 TL alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı tarafından süresi içerisinde icra dairesinin yetkisine, borca ve ferilerine itiraz edilmiş, somut dava ile davacı, takip dosyası ile para alacağının tahsili talep edildiğinden yetki itirazının haksız olduğunu, davalının takip konusu faturalara süresi içerisinde itiraz etmediğini ve alacağın doğduğunu beyan ederek 182.425,89 TL dava değeri üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf Mahkemenin ve icra dairesinin yetkisiz olduğunu, takibe konu edilen faturaların sahte olduklarını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiş ve anılan kanun hükmü ile 01/01/2019 tarihi itibari ile ticari davalarda “Arabuluculuk” dava şartı olarak kabul edilmiştir. Somut dava ise 24.05.2018 tarihinde açılmış olduğundan arabuluculuk dava şartına tabi olmayıp, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.Mahkemece dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden eksik 581,00 TL harcın tamamlanması için davacı vekiline süre verildiği ve 21.11.2018 tarihinde eksik harcın ikmal edildiği, dava değerinin dava dilekçesinde bildirilen 182.425,98 TL olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin dava dilekçesinde usuli eksiklik olduğuna dair istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin, düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.Somut dosyada; davacı tarafın takibe konu ettiği faturaların teslim alan kısmında isim ve imza olmadığı, davacı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen bilirkişi raporunda, takip konusu faturaların davacının usulüne uygun şekilde tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, defterlerde 2016 yılından devreden 18.903.400,62 TL alacağın bulunduğu, 2017 yılında davacı tarafından davalı adına 287 adet toplam 35.904.372,44 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalının ise toplam 188.500 TL ödeme yaptığı, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 54.619.273,06 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, Mahkemece 25.03.2019 tarihinde davalının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak rapor tanzim edilmek üzere Van Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazıldığı, talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, davalı şirket yetkilisinin davalı şirketin 2016 yılı ticari defterlerinin vergi müfettişlerince yapılan inceleme nedeniyle ellerinde olmadığını ifade ettiğinin, bu nedenle inceleme yapılamadığının tespit edildiği, Mahkemece davalı tarafa ticari defterlerinin bulunduğu yeri bildirmek üzere süre verildiği, davalı vekili tarafından sunulan 10.01.2020 tarihli dilekçede ticari defterlerin Diyarbakır ilinde görev yapan Vergi Müfettişi …’da olduğunun bildirildiği, Mahkemece bu beyan esas alınarak bu kez 09.03.2020 tarihinde Diyarbakır Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılarak, davalının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasının istenildiği, talimat üst yazısında ticari defterlerin davalı vekilinin bildirdiği yerde ve kişide olduğunun belirtilmediği, talimat mahkemesince Diyarbakır Vergi Dairesi Başkanlığı’na, ticari defterlerin incelemede olup olmadığı hususunda yazılan yazıya cevaben Van Vergi Dairesi Başkanlığı’nca verilen cevapta, davalı şirketin 2016 yılına ait ticari defterlerinin dairelerinde bulunduğunun bildirildiği, bu yazı cevabı nedeniyle talimat evrakının işlem yapılmaksızın iade edildiği, davalı vekilinin 18.11.2020 tarihli dilekçesi ile Mahkemeden Van iline talimat yazılarak ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasını talep ettiği, Mahkemece talebin reddine karar verildiği, davalının 2016 ve 2017 yılında ait ticari defterlerinin incelenmediği, İstanbul Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılan yazıya cevaben davacı şirket hakkında vergi müfettişlerince Kaçakçılığa Teşebbüs ve Kaçakçılık Raporu düzenlendiği bildirilerek, ilgili raporun Mahkemeye gönderildiği, 01.11.2017 tarihli vergi suçu raporunda davalı şirketin, 2016 ve 2017 yılında sahte fatura düzenlediğinden bahisle şirket yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğinin mütalaa edildiği, Mahkemece davalının, faturaların sahte olduğu savunması kapsamında, anılan vergi suçu raporu da nazara alınarak sahtelik hususunda bir araştırma yapılmadığı, getirtilen BA-BS kayıtlarına göre davacı şirketin 2017 yılında davalıya 30.427.429,00 TL satış yaptığını, davalı şirketin ise davacıdan 1.366.115,00 TL alış yaptığını beyan ettiği, BA-BS formları arasında uyumsuzluk olduğu, davacının BS formu ile ticari defterleri arasında da farklılık bulunduğu, davacı … davalı tarafından vergi dairelerine bildirilen faturalar içerisinde takip konusu faturaların bulunup bulunmadığının anlaşılamadığı, Mahkemece, davalının icra dairesinin ve Mahkemenin yetkisine itirazı hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmeden, “davalı şirketin ticari defterlerinin incelenemediği ancak davalının takip konusu faturaları BA formu ile bağlı olduğu vergi dairesine bildirdiği, davalı tarafından sunulan fesihname tarihindeki davacı şirket yetkilisinin, fesihnameyi imzalayan kişi olmadığı”ndan bahisle “davanın reddine karar verilmiştir” denilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen kendi içerisinde çelişkili, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. Buna göre; Mahkemece eldeki davanın icra takibine sıkı sıkıya bağlı olan itirazın iptali davası olduğu ve davacı tarafından icra takibinin 2 adet faturaya dayalı olarak başlatıldığı, bu faturaların teslim alan kısmında isim ve imza olmadığı dolayısıyla davacının alacağını ispat etmeyecekleri, davalının takip konusu edilen faturaların sahte fatura olduklarını iddia ettiği ve dosyada mübrez vergi suçu raporunda davacının 2016 ve 2017 yıllarında sahte fatura düzenlendiğine dair tespit nazara alınarak, öncelikle davacı şirket hakkında düzenlenen vergi suçu raporunun akıbetinin, bu rapor doğrultusunda bir ceza soruşturması/davası açılıp açılmadığının, açıldı ise akıbetinin, takip konusu faturaların bu rapor ve varsa soruşturma/ceza dosyası kapsamında olup olmadıklarının araştırılması, faturaların ceza soruşturması/davası kapsamında olduklarının anlaşılması halinde, soruşturma/dava sonucunun bekletici mesele yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi, sahte fatura savunmasının aşılması halinde HMK’nın 222. maddesine uygun şekilde tarafların ticari defterlerinin karşılıklı olarak incelenmesi, bu minvalde davalının 2016-2017 yılı ticari defterlerinin incelenmek ve iade edilmek üzere Van Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan talimat mahkemesine getirtilmesi, getirtilmesi mümkün değil ise Vergi Dairesi nezdinde inceleme yapabilmesi konusunda bilirkişiye yetki verilmesi, yapılacak inceleme neticesinde davalının ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulup tutulmadığı, takip konusu faturaların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadıkları, kayıtlı iseler davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, tarafların ticari kayıtları arasında bir fark var ise bu farkın hangi sebepten kaynaklandığına dair detaylı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınması, alınacak rapordan sonra iddia, savunma ve davalının icra dairesi ile Mahkemenin yetkisine itirazları da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/01/2021 tarih ve 2018/637 Esas 2021/11 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.