Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1157
KARAR NO : 2023/1930
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2021
DOSYA NUMARASI : 2017/473 Esas – 2021/46 Karar
İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ NİN 2017/697 ESAS – 2017/738 KARAR SAYILI BİRLEŞEN DOSYASI
DAVA: Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 07/12/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda asıl dosyada ve birleşen dosyada verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: ASIL DAVADA; Davacı … Ltd. Şti. vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … ile cep telefonu alım satım sözleşmesi yapıldığını, bu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı … gönderilmek üzere 14 adet cep telefonunun davalı … A.Ş. ile gönderildiğini, gönderilen cep telefonlarından beş tanesinin koliye bıçak atılarak çalındığını, kolinin kesildiğinin anlaşılmaması için de üstünün koli bandı ile kapatıldığını, olayla ilgili olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017 / 42720 Soruşturma sayılı dosyasında soruşturma başlatıldığını, çalınan beş adet cep telefonunun değerinin 19.680,00 TL olduğunu, 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya göre ve 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a göre zararlarının avans faizi ile birlikte kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kargonun eksiksiz ve sağlam olarak davacı tarafa teslim edildiğini, teslim edilen kargoda bir zarar varsa bunu en geç teslim anına kadar davacının bildirmesi gerektiğini, zararın açıkça görülmemesi durumunda da teslimden itibaren en geç yedi gün içinde bildirmesi gerektiğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, taşınan eşyanın kayıtsız şartsız kabulünün kendileri aleyhine açılacak dava hakkını düşürdüğünü, taşınan eşyanın içeriğinin kendilerine bildirilmediğini, bu nedenle de eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluğun davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA; Davacı … Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde özetle; dava dışı … AVM ile cep telefonu alım satım sözleşmesi yapıldığını, bu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı … AVM’ye gönderilmek üzere 14 adet cep telefonunun davalı …A.Ş. ile gönderildiğini, gönderilen cep telefonlarından beş tanesinin koliye bıçak atılarak çalındığını, kolinin kesildiğinin anlaşılmaması için de üstünün koli bandı ile kapatıldığını, olayla ilgili olarak Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017 / 77192 Soruşturma sayılı dosyasında soruşturma başlatıldığını, çalınan beş adet cep telefonunun değerinin 19.680,00 TL olduğunu, 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya göre ve 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a göre zararlarının avans faizi ile birlikte kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; kargonun eksiksiz ve sağlam olarak davacı tarafa teslim edildiğini, teslim edilen kargoda bir zarar varsa bunu en geç teslim anına kadar davacının bildirmesi gerektiğini, zararın açıkça görülmemesi durumunda da teslimden itibaren en geç yedi gün içinde bildirmesi gerektiğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, taşınan eşyanın kayıtsız şartsız kabulünün kendileri aleyhine açılacak dava hakkını düşürdüğünü, taşınan eşyanın içeriğinin kendilerine bildirilmediğini, bu nedenle de eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluğun davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/01/2021 tarih ve 2017/473 Esas – 2021/46 Karar sayılı kararı ile; ASIL DAVADA; ” DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ: Dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 850 ve devamı maddelerine göre taşıma işlerinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Davacı taraf, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017 / 42720 Soruşturma sayılı dosyası, … ve Giyimkent şubesi kamera kayıtlarını, … AVM kamera kayıtlarını, … AVM ile yapılan alım satım sözleşmesi faturasını, koli fotoğrafları, tanık beyanları, ticari defterler, yemin delili keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur. Davalı taraf, taşınan kargonun taşıma belgelerin ve teslim belgesini, kargo sözleşmesini, sevk irsaliyesini, faturayı, ticari defter ve kayıtları, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur. Davacı taraf, cep telefonu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı firmaya teslim edilmek üzere gönderilen ve taşıma esnasında çalındığını belirttiği cep telefonlarının bedelini talep etmektedir. Uyuşmazlık davalı tarafın kargonun kaybolmasında hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve bulunuyorsa tazminat sorumluluğunun ne miktarda olacağı noktasındadır.
Davalı kargo şirketi tarafından dosyaya sunulan kargo belgeleri incelendiğinde taşınan kargonun içeriğinin elektronik eşya olarak yazılı olduğu görülmektedir. Davacı şirket davalının sorumluluğunun tespiti için hem 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya hem de 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a dayanmaktadır. 6100 sayılı HMK m. 33’e göre; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” Bu maddenin uygulaması ise; “Yargıç yalnız dilekçelerde belirtilmiş istem ve savunma dayanaklarını değil, fakat iddia edilmiş vakıalara göre varlığı anlaşılan hukuki istem ve savunma dayanaklarını da nazara almak zorundadır. Yargıç Türk hukukunun hangi kuralının olayda uygulanacağını ve o kuralın anlamını, gereğini resen belirler.” (Bilge Umar; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi; s. 150) tespitine göre yapılacaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 60’a göre de “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Dava konusu olayda davalı şirketin sorumluluğu yoluna gidilmesi için davacı taraf 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümleri arasında bir tercihte bulunmamış her iki sorumluluk sebebine de dayanmıştır. 6098 sayılı TBK m. 116’ya göre; “Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Bu madde zarara sebep olan olayda zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunmaması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanması hukuken mümkün değildir. 6098 sayılı TBK m. 66’ya göre; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” Bu madde zarara sebep olan olayın zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanabilmesi ancak TBK m. 49’a göre haksız fiil sorumluluğunun kanıtlanması durumunda ve bu maddede yazılı olan kurtuluş kanıtını davalı şirketin getirememesi durumunda mümkün olacaktır. Bu madde kapsamında davalı şirketin çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat etmesi ya da işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmesi durumunda meydana gelen zarardan hukuki sorumluluğu doğmayacaktır. 6102 sayılı TTK m. 875/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” Bu madde kapsamında taşıyıcıya getirilen sorumluluktan kurtuluş yolu ise aynı yasanın 876’ncı maddesinde “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede ki sorumluluktan kurtuluş sebebi ile 6098 sayılı TBK m. 66’daki sorumluluktan kurtuluş sebepleri karşılaştırıldığında 6098 sayılı TBK m. 66’da hem davalı şirketin çalışanlarına yönelik hem de davalı şirketin özen yükümlülüğüne yönelik iki tür sorumluluk durumunu kapsadığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK m. 876 ise sadece taşıyıcı olan davalı şirketin özen sorumluluğunu düzenlemekte olup davalı şirket yanında çalışanların hukuki sorumluluğu konusunda hüküm içermemektedir. Ancak 6102 sayılı TTK m. 879’a göre; “Taşıyıcı; a) Kendi adamlarının, b) Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.” Bu madde kapsamında düzenlenmiş olan sorumluluk hali 6098 sayılı TBK m. 66’da düzenlenmiş olan sorumluluk halinden daha geniştir. Çünkü 6098 sayılı TBK m. 66 sadece hizmet sözleşmesi ile çalıştırılan kişilerin verdikleri zararlardan doğan hukuki sorumluluğu kapsamaktadır. 6102 sayılı TTK m. 879 ise taşıyıcının taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin yani hizmet sözleşmesi ilişkisi içindeki değil başka taşıma sözleşmeleri ya da vekâlet ve iş görme sözleşmeleri kapsamında hukuki ilişki kurduğu kişilerin fiillerinden doğan hukuki sorumluluğu da kapsamaktadır. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK hükümlerinin dava konusu olayda zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle dava konusu uyuşmazlığın çözümünde 6102 sayılı TTK hükümlerine göre davalı kargo şirketinin hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının araştırılması yapılacaktır. Dava konusu olayda davacı şirket alım satım sözleşmesi yaptığı dava dışı şirkete gönderdiği cep telefonlarının davalı tarafından taşınırken koliye bıçak atılarak içinden alındığını ve kolinin kesilen kısmının hırsızlığın anlaşılmaması için bantla kapatıldığını ileri sürmektedir. Davaya konu cep telefonlarının koli içinde çalınması kargonun taşınması esnasında güvenlik sorunu olduğunu göstermektedir. Bu durumda davalı kargo şirketi 6102 sayılı TTK m. 876’ya göre zararın kendisinin en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana geldiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirme yükümlülüğü davalı kargo şirketinde olup davalı kargo şirketi sorumluluktan kurtuluş kanıtı sayılabilecek bir delili dosyaya sunamamıştır. Davacı şirketin taşınan eşyanın niteliği konusunda taşımadan önce davalı şirkete bilgi vermemiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü 6102 sayılı TTK m. 858/II’ye göre; “İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip olmadığı sebebine de dayandırılabilir.” Bu maddeye göre taşıyıcı olan davalının eşyayı kayıtsız kabul etmiş olsa bile taşınan eşyanın dışından anlaşılması mümkün olmayan eksikliklerin varlığını iddia ve ispat edebileceği açıktır. Bu durumda davalının bu iddiasını ispatlayamadığı, taşıyıcının meydana gelen zarara ilişkin olarak hiçbir açıklama getiremediği, taşınan eşyanın alıcıya eksik ulaşmasının uygun ve kabul edilebilir bir açıklamasını yapamayan davalı taşıyıcının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacının zararının tam ve doğru şekilde tespitinin yapılabilmesi için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve dosya cep telefonu rayiç değer uzmanı bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 02.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda sadece mahkememiz asıl dosyasına konu cep telefonlarının değerinin tespit edilmiş olması nedeniyle bu rapor hükme esas alınmamış ve ek rapor alınmıştır. Hazırlanan 20.03.2020 tarihli ek raporda davaya konu beş adet cep telefonunun değerinin 23.245,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir. Davacı taraf mahkememize verdiği 23.09.2020 tarihli dilekçesiyle 6100 sayıl HMK m. 176’ya göre ıslah talebinde bulunmuş ve bedel arttırımına gitmiş, eksik harcı da tamamlamıştır. Bu gerekçelerle 23.245,00 TL tazminatın 19.680,00 TL’sinin olay tarihi olan 12.04.2017 tarihinden itibaren, 3.565,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 23.09.2020’den itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik hüküm kurulmuştur. Taşıyıcının sorumluluğunun tespit için dosya taşımacılık uzman bilirkişiye verilmişse de taşımacılık uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 01.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda koliler içinde elektronik eşya olduğunun yazılı olduğu tespit edildiği halde koli içinde telefon olup olmadığının davalı bilgisinde olmadığı gibi çelişkili tespitlere yer verilmiş olması ve kusur konusunda inceleme yapılması gerekirken münhasıran hakimin yetkisinde bulunan ispat külfeti üzerinden rapor hazırlanmış olması nedeniyle hükme esas alınmamıştır. ” gerekçeleri ile;
BİRLEŞEN DAVADA; ” DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ: Dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 850 ve devamı maddelerine göre taşıma işlerinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Davacı taraf, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017 / 77192 Soruşturma sayılı dosyası, … ve Giyimkent şubesi kamera kayıtlarını, … AVM kamera kayıtlarını, … AVM ile yapılan alım satım sözleşmesi faturasını, koli fotoğrafları, tanık beyanları, ticari defterler, yemin delili keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur. Davalı taraf, taşınan kargonun taşıma belgelerin ve teslim belgesini, kargo sözleşmesini, sevk irsaliyesini, faturayı, ticari defter ve kayıtları, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur. Davacı taraf, cep telefonu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı firmaya teslim edilmek üzere gönderilen ve taşıma esnasında çalındığını belirttiği cep telefonlarının bedelini talep etmektedir. Uyuşmazlık davalı tarafın kargonun kaybolmasında hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve bulunuyorsa tazminat sorumluluğunun ne miktarda olacağı noktasındadır. Davalı kargo şirketi tarafından dosyaya sunulan kargo belgeleri incelendiğinde taşınan kargonun içeriğinin belgelerde elektronik eşya olarak yazılı olduğu görülmektedir. Davacı şirket davalının sorumluluğunun tespiti için hem 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya hem de 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a dayanmaktadır. 6100 sayılı HMK m. 33’e göre; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” Bu maddenin uygulaması ise; “Yargıç yalnız dilekçelerde belirtilmiş istem ve savunma dayanaklarını değil, fakat iddia edilmiş vakıalara göre varlığı anlaşılan hukuki istem ve savunma dayanaklarını da nazara almak zorundadır. Yargıç Türk hukukunun hangi kuralının olayda uygulanacağını ve o kuralın anlamını, gereğini resen belirler.” (Bilge Umar; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi; s. 150) tespitine göre yapılacaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 60’a göre de “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Dava konusu olayda davalı şirketin sorumluluğu yoluna gidilmesi için davacı taraf 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümleri arasında bir tercihte bulunmamış her iki sorumluluk sebebine de dayanmıştır. 6098 sayılı TBK m. 116’ya göre; “Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Bu madde zarara sebep olan olayda zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunmaması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanması hukuken mümkün değildir. 6098 sayılı TBK m. 66’ya göre; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” Bu madde zarara sebep olan olayın zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanabilmesi ancak TBK m. 49’a göre haksız fiil sorumluluğunun kanıtlanması durumunda ve bu maddede yazılı olan kurtuluş kanıtını davalı şirketin getirememesi durumunda mümkün olacaktır. Bu madde kapsamında davalı şirketin çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat etmesi ya da işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmesi durumunda meydana gelen zarardan hukuki sorumluluğu doğmayacaktır. 6102 sayılı TTK m. 875/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” Bu madde kapsamında taşıyıcıya getirilen sorumluluktan kurtuluş yolu ise aynı yasanın 876’ncı maddesinde “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede ki sorumluluktan kurtuluş sebebi ile 6098 sayılı TBK m. 66’daki sorumluluktan kurtuluş sebepleri karşılaştırıldığında 6098 sayılı TBK m. 66’da hem davalı şirketin çalışanlarına yönelik hem de davalı şirketin özen yükümlülüğüne yönelik iki tür sorumluluk durumunu kapsadığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK m. 876 ise sadece taşıyıcı olan davalı şirketin özen sorumluluğunu düzenlemekte olup davalı şirket yanında çalışanların hukuki sorumluluğu konusunda hüküm içermemektedir. Ancak 6102 sayılı TTK m. 879’a göre; “Taşıyıcı; a) Kendi adamlarının, b) Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.” Bu madde kapsamında düzenlenmiş olan sorumluluk hali 6098 sayılı TBK m. 66’da düzenlenmiş olan sorumluluk halinden daha geniştir. Çünkü 6098 sayılı TBK m. 66 sadece hizmet sözleşmesi ile çalıştırılan kişilerin verdikleri zararlardan doğan hukuki sorumluluğu kapsamaktadır. 6102 sayılı TTK m. 879 ise taşıyıcının taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin yani hizmet sözleşmesi ilişkisi içindeki değil başka taşıma sözleşmeleri ya da vekâlet ve iş görme sözleşmeleri kapsamında hukuki ilişki kurduğu kişilerin fiillerinden doğan hukuki sorumluluğu da kapsamaktadır. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK hükümlerinin dava konusu olayda zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle dava konusu uyuşmazlığın çözümünde 6102 sayılı TTK hükümlerine göre davalı kargo şirketinin hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının araştırılması yapılacaktır. Dava konusu olayda davacı şirket alım satım sözleşmesi yaptığı dava dışı şirkete gönderdiği cep telefonlarının davalı tarafından taşınırken koliye bıçak atılarak içinden alındığını ve kolinin kesilen kısmının hırsızlığın anlaşılmaması için bantla kapatıldığını ileri sürmektedir. Davaya konu cep telefonlarının koli içinde çalınması kargonun taşınması esnasında güvenlik sorunu olduğunu göstermektedir. Bu durumda davalı kargo şirketi 6102 sayılı TTK m. 876’ya göre zararın kendisinin en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana geldiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirme yükümlülüğü davalı kargo şirketinde olup davalı kargo şirketi sorumluluktan kurtuluş kanıtı sayılabilecek bir delili dosyaya sunamamıştır. Davacı şirketin taşınan eşyanın niteliği konusunda taşımadan önce davalı şirkete bilgi vermemiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü 6102 sayılı TTK m. 858/II’ye göre; “İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip olmadığı sebebine de dayandırılabilir.” Bu maddeye göre taşıyıcı olan davalının eşyayı kayıtsız kabul etmiş olsa bile taşınan eşyanın dışından anlaşılması mümkün olmayan eksikliklerin varlığını iddia ve ispat edebileceği açıktır. Bu durumda davalının bu iddiasını ispatlayamadığı, taşıyıcının meydana gelen zarara ilişkin olarak hiçbir açıklama getiremediği, taşınan eşyanın alıcıya eksik ulaşmasının uygun ve kabul edilebilir bir açıklamasını yapamayan davalı taşıyıcının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacının zararının tam ve doğru şekilde tespitinin yapılabilmesi için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve dosya cep telefonu rayiç değer uzmanı bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 02.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda sadece mahkememiz asıl dosyasına konu cep telefonlarının değerinin tespit edilmiş olması nedeniyle bu rapor hükme esas alınmamış ve ek rapor alınmıştır. Hazırlanan 20.03.2020 tarihli ek raporda davaya konu beş adet cep telefonunun değerinin 23.845,00 TL olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir. Davacı taraf mahkememize verdiği 23.09.2020 tarihli dilekçesiyle 6100 sayıl HMK m. 176’ya göre ıslah talebinde bulunmuş ve bedel arttırımına gitmiş, eksik harcı da tamamlamıştır. Bu gerekçelerle 23.845,00 TL tazminatın 20.500,00 TL’sinin olay tarihi olan 17.05.2017 tarihinden itibaren, 3.345,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 23.09.2020 den itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik hüküm kurulmuştur. Taşıyıcının sorumluluğunun tespit için dosya taşımacılık uzman bilirkişiye verilmişse de taşımacılık uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 01.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda koliler içinde elektronik eşya olduğunun yazılı olduğu tespit edildiği halde koli içinde telefon olup olmadığının davalı bilgisinde olmadığı gibi çelişkili tespitlere yer verilmiş olması ve kusur konusunda inceleme yapılması gerekirken münhasıran hakimin yetkisinde bulunan ispat külfeti üzerinden rapor hazırlanmış olması nedeniyle hükme esas alınmamıştır. ” gerekçeleri ile; ” 1-Mahkememizin 2017/473 Esas sayılı asıl davası yönünden davanın KABULÜNE;A-23.245,00-TL tazminatın 19.680,00-TL’sinin olay tarihi olan 12/04/2017 tarihinden itibaren 3.565,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 23/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,2-Mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/697 Esas, 2017/738 Karar sayılı dosyası yönünden davanın KABULÜNE,A-23.845,00-TL tazminatın 20.500,00-TL’sinin olay tarihi olan 17/05/2017 tarihinden itibaren 3.345,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 23/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki asıl ve birleşen davaların konusunun, göndericisinin …, alıcısının … Avm ve taşıyıcısının … olduğu taşıma esnasında eşyaların eksildiği iddiasıyla tazminat talebi olduğunu, Dosyanın taşımacılık uzmanı bilirkişilere tevdi edildiğini ve bu raporda eşyaların taşıma esnasında hasarlandığının, zayi olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, taşıyıcının sorumluluğuna gidilebilmesi için gerekli belgelerin dosyada mevcut olmadığı hususlarının çok net bir şekilde ortaya konulmuş olduğunu, bu tespite rağmen yerel mahkemenin uzman bilirkişi raporuna itibar etmediğini ve davaların kabulüne karar verdiğini,
Yerel Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin gerekçelerinin haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olup, asıl dava ve birleşen dava yönünden verilen kararların kaldırılması gerektiğini, Uzman bilirkişi raporunda taşıyıcının kusuru ve sorumluluğunun taşıma hukuku çerçevesinde incelenmiş olduğunu, Yerel Mahkeme gerekçeli kararında, uzman bilirkişi raporunun kusur incelemesi sınırını aşarak ispat yüküne ilişkin inceleme yaptığından hükme esas alınmadığının belirtilmiş olduğunu, ancak taşımacılık hukukunda kusur incelemesi yapılabilmesi için öncelikle hasarın taşıma esnasında gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirileceğini, uzman bilirkişinin de öncelikle eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alınıp, alıcıya teslim edilene kadar geçen süreyi irdelediğini ve taşıyıcının sorumluluğunun bulunup bulunmadığını incelediğini, bu hususta TTK’ da düzenlenen karinelerin çok açık ve net olduğunu, Eşyanın göndericiden alınıp alıcıya teslim edilene kadar geçen sürede oluşan zararlardan taşıyıcının sorumlu olduğunu, taşıyıcı için de alıcı için de aynı kuralların geçerli olduğunu, bir eşya teslim alınırken hasara veya eksikliğe dair tutanak tutulmadan teslim alınacağını ve teslim alındığı anda hasar tutanağı tutulmayacağını ve teslimden sonra inceleme yapılıp kanunda belirtilen sürede bildirim yapılmaz ise tam ve sağlam teslim alındığı kabul edileceğini, Uzman bilirkişi raporunda bu hususun çok açık ve sade bir şekilde tespit edilmiş olduğunu, raporun “Kusur ve Sorumluluk İncelemesi” başlığı altında; “Yük ambalajlı bir şekilde tam ve sağlam teslim alınmış, ambalajlı bir şekilde TTK 889 manasında bir hasar tutanağı veya bildirimi olmaksızın alıcısına teslim edilmiştir” denilmiş olduğunu, taşımacılık konusunda uzman bilirkişinin yapması gerekenin tam da bu olduğunu, taşıma hukuku kuralları çerçevesinde taşıyıcının sorumluluğu var mı yok mu bunu tespit etmeye çalışacağını, bu tespit bilirkişi tarafından yapılmasa dahi açık kanun maddesinin yerel mahkeme tarafından uygulanması gerektiğini, buna rağmen açık kanun hükmüne aykırı bir karar tesis edilmiş olduğunu, TTK 889’a göre; “(1) Eşyanın zıyaı veya hasara uğramış olduğu açıkça görülüyorsa, gönderen veya gönderilen en geç teslim anına kadar zıyaı veya hasarı bildirmezlerse, eşyanın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği varsayılır. Bildirimde, zararın gerekli açıklıkla belirtilmesi ve nitelendirilmesi şarttır. (2) Birinci fıkradaki karine, zıya veya hasarın açıkça görünmemesi ve eşyanın tesliminden sonra yedi gün içinde bildirilmemesi hâlinde de geçerlidir. Bilirkişinin, asıl ve birleşen davada TTK 889’a göre tutulmuş bir tutanağın veya bildirimin olmadığını belirtmiş olduğunu, davacının asıl davaya konu taşımada eksiklik görmesine rağmen birleşen davaya konu taşımada teslim alınma anında inceleme yapmamasının veya teslimden sonra bildirim yapmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Taşımanın içeriğinin taşıyıcıya bildirilmemiş olduğunu, uzman bilirkişinin bu hususu yasal hükümler çerçevesinde incelemiş olup tespitlerinde çelişki olmadığını, Yine uzman bilirkişinin inceleme kapsamına girmesine rağmen Yerel Mahkeme tarafından kabul edilmeyen bir hususun da; taşıma sırasında kargo içindeki eşyaların eksildiği iddiasına dayanarak tazminat istenebilmesi için teslim anında taşıyıcıya taşımanın içeriğinin açıkça bildirilmesi gerektiği olduğunu, yani sevk irsaliyesi verilmesi gerektiğini, olayda gönderen tarafından sevk iraliyesi verilmediğini, taşımanın içeriğinin açıkça belirtilmemiş olduğunu, şu andan geriye dönüp bakıldığında kimsenin kargo şirketine verilen kolinin içinde kaç tane telefon olduğunu bilme imkanı olmadığını, bu nedenle kanun koyucunun taşıma anında içerik bildirilmesi halinde veya alıcının kargoyu alırken hasar tutanağı tutması ya da yasal süre içerisinde bildirim yapması halinde tazminat istenebileceğini düzenlemiş olduğunu, Yerel Mahkemenin uzman bilirkişi raporunda, kolilerin içinde “elektronik” eşya bulunduğunu kabul etmesine rağmen koli içinde telefon olup olmadığının taşıyıcı tarafından bilinemeyeceğinin belirtilmesini çelişki olarak yorumladığını, halbuki uzman bilirkişinin değinmek istediği hususun tam da bu olduğunu, teslim ederken sadece “elektronik” şeklinde beyan verip, teslimattan sonra bunun içinde 10 tane bilgisayar/telefon/akıllı saat vardı ve kayboldu diyerek tazminat istenemeyeceğini, kolinin içeriğinin açıkça bildirilmesi gerektiğini, sadece “elektronik” yazılarak 10 tane telefon eksildiği iddia edilip bunların tazmininin talep edilemeyeceğini, böyle bir içerik beyanı olmadığına ve teslim alırken tutanak tutulmayıp yasal süre içerisinde bildirim de yapılmadığına göre bu eksikliğin taşıma esnasında gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceğini, davacının kargonun eksik teslim iddiasını ve bu eksikliğin taşıma esnasında gerçekleştiğini ispatlaması gerektiğini, Uzman bilirkişi raporunda bu hususun çok açık ve yasal çerçevede irdelenmiş olduğunu; “Taşıyıcı TTK 858/2 gereği taşımaya aldığı ambalajların dış görünüşü itibariyle taşımaya uygun olduğunu gözeterek taşımayı yapmaktadır. Taşıyıcı özel bir talimat olmadıkça ve durum gerektirmedikçe kolileri açmak ve içerik denetimi yapmak durumunda da değildir. Davalının taşımaya aldığı koliler içinde ‘elektronik’ malzeme olduğu yazılıdır. Bir koli şeklinde iki ayrı tarihte taşımalar yapılmıştır. İçerikte kaç telefon olduğu, içerikte telefon olup olmadığı dahi davalının bilgisi dahilinde değildir.” şeklinde tespit yapılmış olduğunu, Yerel Mahkemenin ise içerik olarak “elektronik” yazılmış olmasının, 10 adet telefon bedeli değerinde tazmin talebi için yeterli olduğuna kanaat getirdiğini, yerel mahkeme kararına göre yorum yapıldığında, herhangi birisinin teslim ettiği kolinin içinde ne olursa olsun “elektronik” yazabilir ve koli alıcıya teslim edildikten sonra hiçbir tutanak tutmadan ve bildirim yapmadan 10 tane bilgisayar, telefon vs. herhangi bir elektronik eşyanın bedelini talep edebilir duruma geleceğini, bu şekildeki bir kabulün TTK hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, Taşıma esnasında hasar veya eksiklik meydana geldiğinin ispat edilemediğini, Örneğin söz konusu kolinin … Avm’ye teslim edildikten sonra, alıcının çalışanlarından birinin kolinin içindekileri aldığı şeklinde bir ihtimal ortaya atılacak olsa bu ihtimalin tamamen gerçek dışı olduğunu ispatlayacak bir belgenin dosyada olmadığını, kanun koyucunun hasar tutanağı veya bildirim gibi kuralları koymasının amacının da bu olduğunu, eğer taşıma esnasında bir hasar, ziya veya eksiklik gerçekleşmişse bu durumun taşıma esnasında gerçekleştiğinin ispatlanabilir olması gerektiğini, kargoyu teslim alan kişinin yasal yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmeyip daha sonra taşıyıcıdan tazminat talebinde bulunamayacağını, Hırsızlık suçu nedeniyle yapılan suç duyurusu neticesinde bu eylemin taşıma esnasında gerçekleşmiş olabileceğine yönelik bir karar da verilmediğini, davacının iddiası dışında taşıma esnasında hasar veya eksilme olduğuna dair hiçbir delil olmadığını, Yerel Mahkemenin ise, alıcının kargoyu teslim aldıktan sonra yasal yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini incelemek yerine, tersine bir yorum yaparak bu koliler kargo şirketine verilirken 5 adet telefonun eksik olmadığını taşıyıcının ispatlaması gerekir şeklinde bir gerekçe yazmış olduğunu, söz konusu kolinin kargo şirketine teslim edildiği şekilde alıcıya ulaştırılmış olduğunu, Eğer bir eksiklik iddiası var ise bunun taşıma esnasında gerçekleştiğinin ispatlanması gerektiğini, zira hasar tutanağı tutulmadığından ve yasal süresi içerisinde herhangi bir bildirim yapılmadığından TTK 889 gereği tam ve eksiksiz teslim edildiğine dair karine olduğunu, bu karinenin aksini ispat yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, yerel mahkemenin uzman bilirkişi raporundaki tespitleri hükme esas almama gerekçesi haksız ve neticeten verdiği karar taşımacılık hukuku hükümlerine açıkça aykırı olduğundan, istinaf incelemesi sonucunda kaldırılması gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle; – İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/473 E- 2021/46 K sayılı kararının kaldırılmasına, – Yeniden inceleme yapılarak asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen dava; yasal dayanağını 6102 Sayılı TTK’nın 856 ve devamı maddelerinden alan yurtiçi eşya taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, asıl ve birleşen davada verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili asıl davada, davacı tarafından dava dışı müşterisi …A.Ş. şirketine 12/04/2017 tarihli satış faturası ile satılan on dört adet cep telefonunun müşterisine gönderilmesi ve teslimi için davalı kargo şirketinin Giyimkent Şubesine 12/04/2017 tarihinde kargoya verildiğini ve kargonun 13/04/2017 tarihinde davalı şirketin Horozlu Şubesine geldiğini ve bu tarihte müşterisine teslim edildiğini, teslimden sonra müşterisi tarafından yapılan kontrolde kolinin köşesinden el girecek şekilde kesik olduğunun ve şeffaf bant ile kapatıldığının, yapılan kontrolde dava konusu edilen beş adet cep telefonunun eksik olduğunun tespit edildiği, alıcı firma tarafından kargo şirketi ile iletişime geçildiği, ancak davalı kargo şirketinin zararı karşılamadığını, kendilerinin de 14/04/2017 tarihinde kargo şirketine zararın karşılanması için mail atıldığını, ancak zararlarının karşılanmadığını, dava konusu cep telefonlarının taşıma sırasında kaybedildiğini ve davalının kusurlu olduğunu iddia ederek zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen davada, davacı tarafından dava dışı müşterisi … AVM …A.Ş. şirketine 17/05/2017 tarihli satış faturası ile satılan on adet cep telefonunun müşterisine gönderilmesi ve teslimi için davalı kargo şirketinin Giyimkent Şubesine 17/05/2017 tarihinde kargoya verildiğini ve kargonun 17/05/2017 tarihinde davalı şirketin Horozlu Şubesine geldiğini ve müşterisine teslim edildiğini, teslimden sonra müşterisi tarafından yapılan kontrolde dava konusu edilen beş adet cep telefonunun eksik olduğunun tespit edildiği, alıcı firma tarafından kargo şirketi ile iletişime geçildiği, ancak davalı kargo şirketinin zararı karşılamadığını, kendilerinin de 13/06/2017 tarihinde kargo şirketine zararın karşılanması için yazılı dilekçe verildiğini, ancak zararlarının karşılanmadığını, dava konusu cep telefonlarının taşıma sırasında kaybedildiğini ve davalının kusurlu olduğunu iddia ederek zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili asıl ve birleşen davada, taşınması için dava konusu kargoların eksiksiz ve sağlam olarak dava dışı alıcısına teslim edildiğini, alıcı tarafından ihtirazi kayıtsız teslim alındığını, davacı tarafından kargoların içeriğinin kendilerine bildirilmediğini, davacı tarafından zayi olduğu iddia edilen emtianın taşıma sırasında zayi olduğunun ve davalının kusurlu olduğunun ispat edilemediğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 858. maddesine göre; İki tarafça imzalanan taşıma senedi, taşıma sözleşmesinin yapıldığına, içeriğine ve eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığına kanıt oluşturur. İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip olmadığı sebebine de dayandırılabilir. Eşyanın net olmayan ağırlığı veya başka şekilde beyan edilen miktarı ya da taşınacak paketlerin içeriği, taşıyıcı tarafından denetlenmiş ve denetlemenin sonucu her iki tarafça imzalanan taşıma senedine yazılmışsa, bu yazı, ağırlığın, miktarın ve içeriğin, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir. Taşıyıcı, gönderen istemde bulunmuşsa ve buna uygun araçları varsa, eşyanın ağırlığını, miktarını veya içeriğini denetlemekle yükümlüdür. Bu hâlde, taşıyıcı denetleme ile ilgili giderleri ister. 6102 Sayılı TTK’nın 875/1. maddesine göre; Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. Yine aynı Kanunun 876/1 maddesine göre; Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.6102 Sayılı TTK’nın 889. maddesine göre; Eşyanın zıyaı veya hasara uğramış olduğu açıkça görülüyorsa, gönderen veya gönderilen en geç teslim anına kadar zıyaı veya hasarı bildirmezlerse, eşyanın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği varsayılır. Bildirimde, zararın gerekli açıklıkla belirtilmesi ve nitelendirilmesi şarttır. Birinci fıkradaki karine, zıya veya hasarın açıkça görünmemesi ve eşyanın tesliminden sonra yedi gün içinde bildirilmemesi hâlinde de geçerlidir. Gönderilen, taşıyıcıya, teslim süresinin aşıldığını, teslimden itibaren yirmibir gün içinde bildirmezse, gecikmeden kaynaklanan hakları sona erer. Teslimden sonra yapılan bildirimin yazılı olması şarttır. Bildirim, telekomünikasyon araçları yardımıyla da yapılabilir. Bildirimde bulunanın kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılıyorsa, imzaya gerek yoktur. Sürenin korunması için bildirimin zamanında gönderilmiş olması yeterlidir. Zıya, hasar veya gecikme teslim sırasında bildirilirse, bu bildirimin yukarıdaki hükümlere uygun olarak eşyayı teslim edene yapılması yeterlidir. Söz konusu maddesinde yer alan ihbar mükellefiyeti dava hakkını düşürmeyip, hasarın taşıma sırasında meydana gelip gelmediğine ilişkin bir karineye işaret etmektedir. Gönderilen mal teslim alınırken ihtirazi kayıt konulması halinde malın taşıma sırasında hasara uğradığı, ihtirazi kayıtsız teslim alınması halinde ise maldaki hasarın taşıma sırasında oluşmadığı yönünde bir karine oluşur. Ancak bu karinenin aksinin ispatı her zaman mümkündür. Somut uyuşmazlıkta; davacı tarafından dava dışı müşterisi ….A.Ş. şirketine 12/04/2017 tarihli satış faturası ile satıldığı ve içerisinde on dört adet cep telefonu olduğu iddia edilen kolinin müşterisine gönderilmesi ve teslimi için davalı kargo şirketinin Giyimkent Şubesine 12/04/2017 tarihinde kargoya verildiği, kargonun 13/04/2017 tarihinde davalı şirketin Horozlu Şubesine geldiği, bu tarihte adreste müşterisine teslim edildiği, kargoya teslim edilen teslim bilgilerinde bir adet ve kg/desi 5 olarak belirtilen koli olup, içeriğinin elektronik olarak belirtildiği, teslim tutanağında da bilgilerin aynı şekilde yazıldığı ve davacının müşterisi tarafından ihtirazi kayıtsız olarak teslim alındığı görülmüştür. Davacı vekili tarafından davacı tarafından dava dışı müşterisi ….A.Ş. şirketine 17/05/2017 tarihli satış faturası ile satıldığı ve içerisinde on adet cep telefonu olduğu iddia edilen kolinin müşterisine gönderilmesi ve teslimi için davalı kargo şirketinin Giyimkent Şubesine 17/05/2017 tarihinde kargoya verildiğini ve kargonun 17/05/2017 tarihinde davalı şirketin Horozlu Şubesine geldiği, 20/05/2017 tarihinde adreste müşterisine teslim edildiği, müşterisi tarafından kargonun incelenmesinde beş adet cep telefonunun eksik çıktığının tespit edildiği beyan edilmiş ise de, bu olaya ilişkin başlatılan ve dosyaya celbedilmemesi sebebiyle Dairemizce talep edilen inceleme sonrası incelemeye izin verilmesi üzerine uyaptan incelenen Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/77192 soruşturma dosyasında davacı şirket yetkilisinin beyanına göre kargonun alıcısı tarafından kolinin kesilerek üzerinin şeffaf bant ile kapatıldığının fark edilmesi üzerine iade edildiğinin beyan edildiği ve kolinin davacı şirkete iade edildiği, davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde de kargonun alıcı tarafından teslim alınmayarak davacı tarafa teslim edildiği, davacı tarafından da 28/06/2017 eksiksiz ve hasarsız teslim alındığına dair teslim tutanağının imzalandığı, alıcısı tarafından kargonun teslim alınmadığı sırada kolinin kesilerek üzerinin şeffaf bant ile kapatıldığına ve beş adet telefonun eksik olduğuna dair şerh düşülmediği ve yazılı bildirim yapılmadığı, davacı tarafından da kargonun iade alındığı sırada kolinin kesilerek üzerinin şeffaf bant ile kapatıldığına ve beş adet telefonun eksik olduğuna dair şerh düşülmediği ve davacı tarafından ihtirazi kayıtsız olarak teslim alındığı, davacı tarafından 13/06/2017 tarihinde zararın karşılanmasının talep edildiği, alıcısına gönderilen kargo teslim bilgilerinde bir adet ve kg/desi 5 olarak belirtilen koli olup, içeriğinin elektronik olarak belirtildiği görülmüştür. Dava konusu kolilerin içeriğinin elektronik olarak belirtildiği, içerisindeki eşyanın cinsinin telefon olduğu ve adedinin belirtilmediği, yargılama süresince de davacı tarafından koli içeriğinde telefon bulunup bulunmadığı, bulunması halinde karşı tarafa gönderilen telefon adedi ve çalınan telefon adedi geçerli ve kesin deliller ile ispat edilememiştir. Bununla birlikte davacı tarafından kolilerin içeriğinin ispat edildiğinin kabul edilmesi halinde dahi, davacı, 12/04/2017 tarihli gönderiye ilişkin müşterisinin yaptığı kontrolde kolinin köşesinden el girecek şekilde kesik olduğunun ve şeffaf bant ile kapatıldığının ve beş adet cep telefonunun eksik olduğunu tespit ettiğini iddia etmiştir. Söz konusu ambalajdaki kesik ve bantlama ve satış faturasına göre eksik telefon olup olmadığı kuryeden teslim alınmasından önce alıcısı tarafından basit bir muayene ile tespit edilecek olan hususlar olup, açıkça görülecek hususlardandır. Yine 17/05/2017 tarihli gönderiye ilişkin olarak kolide kesik ve bantlama olup olmadığı ve satış faturasına göre eksik telefon olup olmadığı kuryeden teslim alınmasından önce basit bir muayene ile tespit edilecek olan hususlar olup, açıkça görülecek hususlardandır. Ancak ilk 12/04/2017 tarihli gönderi yönünden alıcı tarafından kargoların teslimi sırasında kurye önünde söz konusu kontroller yapılmadan, eksik ve hasarlı teslimin söz konusu olması halinde yazılı olarak tutanak altında alınmadan, kuryenin tutanak tutulmasına ve kontrolüne itiraz etmesi halinde kargonun alınmasından kaçınılması gerekirken ihtirazi kayıtsız olarak kargo teslim alınmıştır. Yine ikinci kargo yönünden de alıcısı tarafından teslim alınmayarak iade edilen kolinin kesilerek üzerinin şeffaf bant ile kapatıldığına ve beş adet telefonun eksik olduğuna dair şerh düşülmediği, tutanak tutulmadığı ve yazılı bildirim yapılmadığı, davacı tarafından da kargonun iade alındığı sırada kolinin kesilerek üzerinin şeffaf bant ile kapatıldığına ve beş adet telefonun eksik olduğuna dair şerh düşülmediği, tutanak tutulmadığı, kuryenin tutanak tutulmasına ve kontrolüne itiraz etmesi halinde kargonun alınmasından kaçınılması gerekirken ihtirazi kayıtsız olarak kargo davacı tarafından teslim alınmıştır. Bunun yanında davacı ve dava dışı alıcı davalı kargo şirketi ile aynı olayı daha önce yaşadığını iddia etmesine ve aralarında dava olmasına rağmen yine sonraki kargo da kurye önünde kontrol etmeden ve ihtirazi kayıt ileri sürmeden teslim almışlar ve basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne de aykırı davranmışlardır. Dava konusu ilk kargo alıcı tarafından, sonraki kargo davacı tarafından ihtirazi kayıtsız olarak kabul edilmesi sebebiyle eşyanın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiğinin karine olarak kabulü gerekmektedir. Bu durumda davacı bu karinenin aksini yani dava konusu eşyanın taşıma sırasında zayi olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Davacı tarafından kargoların çalınmasına ilişkin şikayet üzerine başlatılan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/42720 soruşturma sayılı dosyası, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/77192 soruşturma sayılı dosyası ve Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/12665 soruşturma sayılı dosyasında kargo görevlileri ve telefonları kullanan şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına kararları verilmiştir. Davacı tarafından dava konusu eşyanın kesin bir şekilde taşıma sırasında zayi olduğuna ilişkin geçerli ve kesin bir delil dosyaya sunulmamıştır. Mahkemece bu hususlar gözetilmek suretiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi, ayrıca davacı vekili tarafından asıl dava dilekçesinde zayi olan telefonların KDV dahil bedelinin 19.680,00 TL olarak, birleşen dava dilekçesinde zayi olan telefonların KDV dahil bedelinin 20.500,00 TL olarak belirtilmesine rağmen ve Mahkemece bu bedellerin rayice uygun olup olmadığının tespit edilmesi ile yetinilmesi gerekmesine rağmen talepten fazla şekilde rayiç değerlerinin tespit ettirilerek faturalardaki bedellerden daha fazla bedele hükmedilmesi isabetli olmamıştır. Bu sebeplerle davalı vekilinin asıl dava ve birleşen dava yönünden istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, asıl davada ve birleşen davada davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin asıl davada ve birleşen davada verilen kararlarının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; asıl ve birleşen davada açılan davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen davada davalının asıl ve birleşen davada verilen kararlara yönelik istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2021 tarihve 2017/473 Esas – 2021/46 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: ASIL DAVADA; Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85TL karar harcının davacı tarafından yatırılan peşin harç ve ıslah harcı toplamı 397,09 TL’den mahsubu ile bakiye 127,24 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince red edilen miktar ve tarifenin 13/1 maddesi dikkate alınarak takdir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının yatıran ilgili tarafa iadesine, BİRLEŞEN DAVADA; Davanın REDDİNE, 7-Harçlar tarifesi gereğince dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85TL karar harcının davacı tarafından yatırılan peşin harç ve ıslah harcı toplamı 407,21 TL’den mahsubu ile bakiye 137,36 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 8-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince red edilen miktar ve tarifenin 13/1 maddesi dikkate alınarak takdir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 9-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının yatıran ilgili tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 12-Harçlar Kanunu gereğince asıl ve birleşen davada davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 13-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine, 14-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından, asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusu aşamasında yatırılan 162,10 TL + 162,10 TL olmak üzere 324,2 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 34,00 TL posta masrafı olmak üzere; toplam 358,2 TL’nin asıl ve birleşen davada davacıdan tahsili ile asıl ve birleşen davada davalıya verilmesine, 15-Bakiye gider avansı bulunması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 16-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 17-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatın talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/12/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.