Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/115 E. 2023/218 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/115 Esas
KARAR NO: 2023/218 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/183 Esas – 2020/338 Karar
TARİHİ: 10/09/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı borçlu şirket ile mobilya dekorasyon işlerine ilişkin ticari ilişkisi bulundu, bu ticari ilişkiye istinaden davalıya kapı ve mutfak dolabı ürünleri teslimatı karşılığı 415.017,80 TL’lik fatura ibraz ettiği, davalının bu faturaya karşılık 248.000,00 TL’lik bakiye ödemeyi gerçekleştirmediğini, davacının bu miktar için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı dosya ile icra takibi yaptığını, bu uyuşmazlıkla ilgili uyuşmazlık görüşmelerinden de sonuç alınamaması ve davalının bu icra takibinin durdurulmasına ilişkin itirazı nedeni ile davacı, itirazın iptali ile icra takibinin kaldığı yerden devamına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 10/09/2020 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapıldığı, süresinde cevap dilekçesi sunmadığı tespit edilmiştir. Davalı vekili 10/09/2020 tarihli duruşmada/esas hakkındaki beyanında; önceki beyanlarını tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/09/2020 tarih 2019/183 Esas – 2020/338 Karar sayılı kararında;”Taraflar arasındaki ihtilaf, temelde davalıya satıldığı beyan olunan bir kısım kapı ve mutfak dolabı ürünleri teslimatı karşılığı faturalara ilişkin cari hesaptan kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.Dava,icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır. Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılamayı gerektiren davalarda hazırlık işlemlerine ilişkin hükümleriyle senetlerin ibrazı zorunluluğuna dair olan hükümleri ticari işlerde de uygulanır. (TTK m. 83) Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir. (HMK m. 199) Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir. Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir. (HMK m. 219) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir. (HMK m. 220/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. (HMK m. 222/2-3-5) Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, fatura, BA formu, takip dosyası, bilirkişi raporu, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalıya 106 adet dolu kapı, 216 adet cam kapı ve 450 mtül mutfak dolabı teslim edildiği bu ürünler nedeniyle 17/08/2018 tarihli ve … numaralı 415.017,85 TL bedelli faturanın kesildiği, fatura bedelinin 248.000,00 TL’sinin ödenmediği iddiasıyla icra takibi başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine takibin durduğu, dosya içerisine celp edilen BA formlarında takibe konu faturanın kayıtlı olduğu, dolayısıyla davacının faturaya konu 106 adet dolu kapı, 216 adet cam kapı ve 450 mtül mutfak dolabını davalıya teslim ettiğinin ispat edildiği, bu aşamadan sonra ispat yükünün davalıya geçtiği, davalı tarafından fatura bedelinin ödendiğine dair bir iddiada bulunulmadığı ve ödemeye ilişkin bir belge sunulmadığı anlaşıldığından bakiye fatura bedeli olan 248.000,00 TL yönünden itirazın iptaline, davacı tarafça takip tarihinden önce davalının temerrüte düşürüldüğüne ilişkin bir belge sunulmadığından takip tarihine kadar işlemiş faiz alacağı kalemi yönünden itirazın iptali isteminin reddine, aradaki hukuki ilişkinin her iki taraf içinde ticari iş olması nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına ve alacağın likit olması nedeniyle alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.”gerekçesi ile, -Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, -Davalı/takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 248.000,00 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, -Kabulüne karar verilen alacağın %20 ‘si olan 49.600,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE , karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ve kararın kaldırılarak davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının gerektiğini, İlk derece mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde sadece davacı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinden inceleme yapıldığını ve hüküm tesis edildiğini; bu durumun başlı başına bir bozma nedeni olduğunu, Müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının Kartal Sosyal Güvenlik Müdürlüğünde bulunduğu için mahkemeye sunulamadığını ve bu durumun mahkemece bir tutanakla da tespit edildiğini; müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının bilirkişilerce incelenmesi için defterlerin iadesinin beklenmesi gerektiğini veya kurumdan celbi gerekiyorken mahkemece sadece davacı tarafından sunulan ticari defter ve belgeleri inceleyip değerlendiren bilirkişi raporunu hükme esas aldığını; bu durumun Yargıtay kararlarından da anlaşılacağını, başlı başlına bir bozma sebebi olduğunu, TC. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/13758, K. 2017/8100, T. 20.12.2017 sayılı kararında “…Mahkemece davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiye davalı defterlerinin yerinde inceleme yapılması yetkisi verildiği halde bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılmadan, davalı tarafça defter sunulmadığından bahisle davalı defterleri incelenememiş, mahkemece de davacı defterlerindeki alacak kaydı ve ödemeler gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Davacı defterlerinin tek başına iddianın kanıtı olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Davacının teslime dair yazılı belgeleri varsa değerlendirilip,bu hususta yeterli araştırma ve inceleme yapılmak ve davalı defterleri üzerinde yerinde inceleme yaptırılması suretiyle deliller eksiksiz olarak toplandıktan sonra hep birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını; ispat yükünün davacı tarafta olup iddasını ispat edemediğini,Taraflar arasındaki ilişkide davacı tarafından sadece faturanın davalı müvekkile tebliğ edilmesi ve itiraz edilmemesinin taraflar arasındaki akdi ilişkinin kurulmuş olmasını ve iş bedelinin istenebilir olduğunu kanıtlamayacağını; T.C.Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2015/8902K., 2016/211,T. 18.1.2016 sayılı kararında ;”Dava, faturadan kaynaklanan satış nedeni ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkindir. Davacı satıcı, mal teslimini kanıtlamak zorundadır. Davada münhasıran karşı tarafın defterlerine dayanılmamıştır. Davacının kendi defterlerindeki kayıtlar dayanak belge ile doğrulanmadığı sürece mal teslimi hususunda tek başına delil olarak kabul edilemez. Mahkemece, ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek, davacının teslime ilişkin kanıtları toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.” belirtildiğini, Somut olayda dava dosyasına sunulan tek taraflı ve hukuka aykırı şekilde hazırlanan bilirkişi raporundan da görüleceği üzere; mahkemenin müvekkili şirketin ticari defter ve belgelerini incelemeden vermiş olduğu gerekçeli kararın hukuka aykırı şekilde tanzim edildiğinden bozulması gerektiğini; müvekkili şirketin, ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılacak inceleme sonucu davacı tarafa karşı herhangi bir borcu olmadığının ispatlanacağını,Bilirkişi raporunda sadece davacı tarafın ticari defter ve belgeri üzerinde inceleme yaparak tek taraflı ve hakimin görev alanına giren hukuki değerlendirmede bulnunarak hukuka aykırı bir rapor hazırladığını, bunun HMK’nun 279/4 fıkrasına aykırı olduğunu, Bilirkişi tarafından müvekkili şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde hiçbir inceleme yapılmamışken davacı tarafın haklı olduğuna yönelik rapor beyan etmesinin hukuka aykırı olduğunu ve hükme esas alınmaması gerektiğini, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003/9-12E , 2003/55K,05.02.2003 Tarihli kararında”… bilirkişinin delilleri takdir yetkisinin bulunmadığı, delillerin takdir yetkisinin yalnız hakime ait olduğu, bilirkişinin sadece mahkemece tespit edilmiş olan maddi vakalar hakkında görüş bildirebileceği açıktır…Ne var ki, delillerin takdiri mahkemeye ait olup, bilirkişinin kendisine verilen görevi aşarak delilleri değerlendirmesi ve buna göre rapor düzenlemesi yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi, hukuki bir sonuç da doğurmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin, davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi nedeniyle davalı yararına, usulü. kazanılmış hak oluştuğu yönündeki direnmesi isabetsizdir.” denildiğini, Bilirkişi raporuna karşı 11/03/2020 tarihinde itiraz ve davaya ilişkin beyanlarını içerir dilekçe sunduklarını; bu beyanlarında, müvekkili şirketin ticari defter ve belgelerinin Kartal Sosyal Güvenlik Kurumunda bulunduğunu ve bilirkişice incelenmesi için defterlerin iadesi beklenilmesinin ya da kurumdan celbinin gerektiğini belirttiklerini, buna rağmen mahkemece bilirkişi raporuna itirazları ve dosyaya sunulan beyanları dikkate alınmadan eksik inceleme ve değerlendirmelerde bulunarak davanın kısmen reddine kısmen kabulüne karar verildiğini; oysaki, T.C. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin E. 2019/5678, K.2019/20807, T. 11.11.2019 sayılı kararında ” bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişi tarafından dava konusu olayın yanlış değerlendirildiğini, yapılan tespitlere dosya kapsamındaki veriler değerlendirilmeden ulaşıldığını , yapılan itirazların değerlendirilerek yeniden bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir. Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında da davacı vekili yeni bir bilirkişi raporu alınmasını talep etmiştir. Davacının bilirkişi raporuna itirazlarını karşılar mahiyette inceleme yapılmaksızın, itiraza uğramış bilirkişi raporuna değer verilerek sonuca gidilmesi isabetli değildir. Bu durumda, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler ile birlikte davacının bilirkişi raporuna karşı yaptığı itirazları da gözetilmek suretiyle konusunda uzman olan bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtildiğini, itiraza uğramış bilirkişi raporuna değer verilerek sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğundan ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın ortadan kaldırılmasının gerekli olduğunu, Tebligatın vekile yapılması gerekirken müvekkile yapıldığını, davacı şirket tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili şirketin aleyhine icra takibi başlatıldığını ve taraflarınca işbu dosyaya vekâletname sunularak itiraz edildiğini; davacı şirketin, bu itirazları üzerine arabuluculuğa başvurduğunu ve İstanbul Anadolu Arabuluculuk Bürosu … Büro dosya numaralı, 2019/10 arabuluculuk numaralı dosyada taraflarınca arabuluculuk görüşmesinde bulunulduğunu ve vekâletnamenin işbu dosyaya da sunulduğunu; hem icra dosyasında hem de arabuluculuk dosyasında vekâletnameleri bulunuyorken işbu dava dosyasında tebligatın müvekkile çıkartıldığını, Avukatlık Kanunu ve Tebligat Kanununun ilgili maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapıldığını; bu nedenle, işbu davada da tebligatların müvekkile değil taraflarına yapılması gerekiyorken borçlu asile tebligat yapılmasının taraf teşkilinin sağlandığı sonucunu doğurmayacağını; izah edilen sebeplerden ötürü müvekkillerinin adil yargılanma hakkı ihlal edildiği için yerel mahkemenin hukuka aykırı kararının kaldırılmasının gerektiğini, İleri sürerek, istinaf başvurularının kabulü ile, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 2019/183E, 2020/338K sayılı 10/09/2020 tarihli kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama sonucu davanın reddine; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava satış faturasına dayalı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İcra dosyası kapsamından, davacının davalı aleyhine 17/08/2018 tarihli … sıra nolu 415.017,80-TL bedelli satış faturasına dayalı olarak, bu faturanın ödenmeyen 248.000,00-TL lik kısmının tahsili amacıyla ilamsız takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 07/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince 10/12/2018 tarihli dilekçe ile borca itiraz edildiği ve takibin durduğu, takibe itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilince dava dosyasına, 22/11/2019 tarihinde vekaletname sunulduğu, icra dosyasına borçlu adına vekalet sunulmuş olmasının, itirazın iptali davasında davalının aynı vekil aracılığı ile temsil edildiğini göstermeyeceği, dava dilekçesinin davalı asile tebliğinin usul ve yasaya uygun olduğu, taraf teşkilinin sağlandığı, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece taraf delilleri toplanmış, takip ve dava konusunun taraflarca vergi dairesine beyan edilip edilmediklerinin tespiti amacıyla BA-BS formları celbedilmiş, tarafların 2018 yılı ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, inceleme gün ve saatinde defter ve kayıtların hazır edilmesine dair HMK’nun 219,220,222 maddelerindeki düzenlemeler ve sonuçlarına ilişkin ihtarları içeren ara kararın davalı yana usulüne uygun tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından 17/01/2020 tarihli dilekçe ile davalının 2018 yılına ait ticari defter ve belgelerinin inceleme nedeniyle Kartal SGK İlçe Müdürlüğü’nde olması nedeniyle incelemeye sunulamadığının, defterler iade edildikten sonra inceleme yapılmasının beyan ve talep edildiği, mahkemece davalı defterlerinin incelemediğine dair tutanak tutularak, davacı yanın 2018 yılı ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde mali bilirkişi incelemesi yaptırıldığı anlaşılmıştır. Bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda; takip dayanağı faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, ayrıca davalı tarafından vergi dairesine beyan edildiği, davalının ödemeye ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, davacının kendi defterlerine göre takip tarihi itibariyle faturadan bakiye 248.000,00-TL alacağı ile birlikte dava konusu olmayan faturalardan doğan bakiye açık hesap alacağının da bulunduğu sonuç ve kanaati bildirilmiş, davalı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davalı defterleri incelenmeden tanzim edilen rapora itiraz edilerek, davalı defterlerinin iadesinin beklenilmesinin, yahut Kartal SGK’dan celbedilmesinin ve ek rapor tanzim edilmesinin istenildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından tanzim edilen takip ve dava konusu 17/08/2018 tarihli … sıra nolu 415.017,80-TL bedelli satış faturasının davalı tarafından 2018/08 döneminde alış olarak bağlı bulunduğu Tuzla Vergi Dairesi’ne beyan edildiği, davalının ödeme savunmasında bulunmayıp fatura konusu ürünlerin teslim edildiğini ispat yükünün davacı üzerinde olduğu savunmasında bulunduğu, davacının teslim olgusunu, davalının BA kaydı ile ispat ettiği, böylece ispat yükünün yer değiştirdiği, davalının fatura konusu satış ilişkisini hiç kabul etmemesi ve bu nedenle borcunun bulunmadığını ileri sürmesi, herhangi bir ödeme itirazında bulunmaması, ayrıca süresinde cevap dilekçesi sunmayıp defterlerine delil olarak da dayanmaması, yine davalı defterlerinin SGK’da bulunduğuna dair beyan dışında, bu mazerete ilişkin HMK’nun 220/3 fıkrası uyarınca somut delil sunulmaması karşısında, HMK’nun 198 maddesinde ifadesinin bulan hakimin delilleri serbestçe değerlendireceği ilkesi de nazara alınarak, mevcut delillerle davanın aydınlatılmış olması ve davalı defterlerinin incelenmesinin sonuca etkili olmaması nedeniyle, davalı vekilinin, davalı defterleri incelenmeksizin karar verilmesine yönelik istinaf sebebi de yerinde bulunmamıştır. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 16.940,88.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 4.180,82 TL=) 4.235,22‬.TL harcın mahsubu ile bakiye 12.705,66.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 09/02/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.