Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1148 E. 2023/1588 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1148 Esas
KARAR NO: 2023/1588 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/1207 Esas – 2020/683 Karar
TARİHİ: 15/12/2020
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 19/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı tarafa, iplik alım avansı olarak … Istoç Şubesinin 05.04.2019 tarih, … numaralı, 150.000- TL bedelli ve yine … Istoç Şubesinin 05.04,2019 tarih, … numaralı, 150.000- TL bedelli çeklerinin verildiğini, ancak vadesinde davalı tarafça iplikler temin edilememiş, davalı taraftan muhtelif zamanlarda talep etmelerine rağmen dava konusu çekler iade edilmemiş, söz konusu çekler bu suretle bedelsiz kalmış olup davalı tarafça iade olunmadığından bu çeklerin bedelsizliğinin ve davalı tarafa bu çeklerden dolayı bir borçları olmadığının tespiti ve çeklerin iadesinin sağlanması için menfi tespit ile çeklerin temlik ve icraya konmasının önlenmesi bakımından tedbir kararı talebinde bulunma zorunluluğu hasıl olduğunu, bu zorunluluk sebebiyle dava şartı olarak arabuluculuk müessesine başvurulduğunu ve İstanbul Arabuluculuk Bürosunun … dosya, … Arabulucu no’lu işleminden 01.11.2019 tarihinde anlaşılmadığına dair Son Tutanak tanzim olduğunu beyanla çeklerin bedelsizliğine, çeklerden dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı ile müvekkili arasında geçmişi uzun yıllara dayanan bir ticaret olduğunu, müvekkilinin davacıya iplik satmış, sattığı ipliklerin tümünü teslim etmiş, karşılığında ödeme olarak çek ve senetler almış olduğunu, davacının verdiği çeklerin karşılıksız çıkması sebebiyle taraflarınca, davacı firma yetkilisi hakkında karşılıksız çek keşide etmekten dolayı davalar açıldığını, açılan bu davaların akabinde, davacının sırf süreci uzatmak gayesiyle, iplikler, taraflarına teslim edilmemiş şeklinde asılsız iddialarda bulunarak bir çok menfi tespit davası açtığını, müvekkilinin elinde farklı tarihlerde teslim alınmış ve vadeleri farklı farklı tarihler olan 36 adet çek ve 15 adet senet olduğunu, davacının, ödenmeyen çek ve senetlerden ve cari hesaptan kaynaklanan borcunun 7.000.000TL’nin üzerinde olduğunu, davacının, dava konusu çeklerle ve menfi tespit davası açtığı diğer çeklerle ilgili bu güne kadar hiçbir başvuru ve talepte bulunmadığını, çeklerin keşide tarihinin üzerinden uzunca bir süre geçtikten sonra menfi tespit davalarını açtığını, müvekkilinin davacı ile olan ticari ilişkisinden kaynaklı tüm edimlerini yerine getirdiğini, satışı yapılan tüm iplikleri teslim ettiğini, yerine getirilmediği iddia edilen edimin ne olduğunu davacının ispat etmesi gerektiğini, yapılacak defter incelemesi sonucunda ortaya çıkacağı üzere müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, alacaklı konumda olan müvekkilinin davacıya karşı yerine getirmediği bir edimi de bulunmadığından, davacının bu çeklere yönelik taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 15/12/2020 tarih ve 2019/1207 Esas – 2020/683 Karar sayılı kararında;”Dava; davacı tarafından davalıya verilen … İstoç Şubesinin 05/04/2019 tarih … numaralı 150.000,00 TL bedelli ve … İstoç Şubesinin 05/04/2019 tarih … numaralı 150.000,00 TL bedelli çeklerden kaynaklı olarak menfi tespit istemine ilişkindir.Kural olarak çek, bir ödeme vasıtası olup, aksi kararlaştırılmadıkça mevcut bir borcun tediyesi amacı ile verildiği yönünde bir karine mevcuttur. Bu karinenin aksini iddia eden davacı, çeklerin avans olarak verildiğini ve karşılığında mal teslim edilmediğini yazılı delille ispatlamakla yükümlüdür. Satış sözleşmesinde tarafların edimlerini aksine anlaşma olmadıkları takdirde, aynı anda ifa etmeleri kural olduğundan, peşin satış karinesi uyarınca davacının çeklerin avans niteliğinde verildiğini ve karşılığında mal teslim edilmediğini kanıtlaması gerekir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 15/05/2017 tarih, 2016/15867 esas ve 2017/3820 karar sayılı ilamı; 18/09/2017 tarih, 2016/10462 esas ve 2017/5933 karar sayılı ilamı; 11/05/2017 tarih, 2016/17472 esas ve 2017/3672 karar sayılı ilamı, 2017/4364 E. 2019/4785 K. Sayılı ilamı) Davacının takip konusu çeklerin avans çeki olarak verildiğini HMK’nın 201. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak yazılı delille kanıtlayamadığı ve bu konuda açıkça yemin deliline de dayanmadığı anlaşılmakla davacı tarafça davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; dosya mündericatı delillerin hatalı değerlendirildiğini, dosyada mübrez cari hesap ekstresinde çeklerin verilme tarihinde davalıya borç bulunmadığının tespit edildiğini, bunun çeklerin avans olarak verildiğine karine olduğunu, gerekçeli kararda yer aldığı üzere peşin olarak verildiği kabul edildiğinde dahi ticari defter kayıtlarında davalı tarafça mal ve ürün teslim edildiğine dair kayıt bulunmadığını, hal böyle iken Mahkemenin maddi meselenin takdirinde ve delillerin değerlendirmesinde hataya düştüğünü, Mahkemece karara dayanak olarak kabul edilen bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, cari hesabın tespiti ve borç ve alacak ilişkisi bambaşka bir husus olup bu davada tartışılan esas konunun davalının aldığı çeklere karşılık ürün teslim edip etmediği olduğunu, tarafların ticari defterlerinden çek kayıt ve teslim tarihlerinde karşılık olarak herhangi bir ürün alımı olamadığının, fatura ve irsaliye olmamasından anlaşıldığını, davada davacının davalıya borçlu olmadığının tespitini değil, kambiyo senedi olarak verdiği çeklerden dolayı kambiyo senedi sebebiyle bir borcu olmadığının tespitini talep etmekte olduklarını, cari hesap borcunun bulunması kambiyo senedinden kaynaklanan borç olduğu anlamına gelmemekte olup bu halin davalıya kambiyo senedine dayalı takip yapmak ve talepte bulunmak hakkını vermeyeceğini, bilirkişi raporu davanın esasından uzaklaşarak sanki davalıya herhangi bir borç olmadığının tespiti talep ediliyormuşçasına bir kanıya vararak hataya düştüğünü, bu suretle maddi ve yazılı delillerin hatalı değerlendirildiğini, dava konusu dışına çıkılarak genel bir menfi tespit davası talebi varmışçasına karar oluşturulmak suretiyle maddi meselenin hatalı değerlendirildiğini, bu hususun bozma sebebi olup kararın bozulmasını talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu beyanla Yerel mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.Davacı taraf, davalıya avans olarak iki adet çek verdiğini, çekler karşılığında mal teslim edilmediğini ve çeklerin bedelsiz kaldığını beyanla davalıya çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf çeklerin ödeme amacıyla verildiğini ve karşılıksız çıktığını, davacıya satılan tüm iplik ürünlerinin teslim edildiğini ve davacıdan alacaklı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TBK’nın 207/2. maddesi uyarınca satış sözleşmesi ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. Bu nedenle alım satım sözleşmesine konu malı teslim almadan satıcıya, kural olarak bir ödeme aracı olan çek verdiğini iddia eden taraf, bu iddiasını HMK’nın 207. maddesi uyarınca senetle ispat yükü altındadır. Somut dosyada dava konusu çeklerin davacı tarafından davalı adına keşide edildikleri ve süresi içerisinde davalı tarafından bankaya ibrazında karşılıksız işlemi gördükleri anlaşılmıştır. Davacı çekin iplik alımı için avans olarak, davalı ise satılan iplik bedellerinin ödemesi olarak verildiğini iddia etmiş olup, taraflar arasında iplik alım satım sözleşmesi olduğu ve çeklerin bu ilişki sebebiyle verildiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere davacının çeklerin avans olarak verildiğini ispat etmesi gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile, davacının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerinde davalı ile olan ticari ilişkisini birden fazla hesapta takip ettiği, davacı tarafından davalı adına, davalı tarafından da davacı adına fatura düzenlendiği gibi taraflarca karşılıklı olarak nakit ve çekle ödemelerin yapıldığı, iade faturaların düzenlendiği, davacı tarafından bir kısım çeklerin iade alındığı, dava konusu çeklerin davacının defterlerinde kayıtlı oldukları ve bu kayıtlardan sonra da taraflar arasındaki ticari ilişkinin çeşitli hesaplarda devam ettiği, davacının verilen sipariş avansları hesabında herhangi bir alacağının bulunmadığı, bu hesap ve tutulan diğer hesapları davalının ana hesabı olarak kullandığı hesaba virman ederek kapattığı, sonuç olarak davacının davalıya 823.031,85 TL borçlu olduğu, davacının ticari defterleri ile dava konusu çeklerin avans çeki olduğunu ve karşılığında mal teslim edilmemesi sebebiyle bedelsiz kaldıklarını ispat edemediği, başka bir delil de sunmadığı, bu minvalde Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 19/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.