Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1137 E. 2023/1832 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1137
KARAR NO : 2023/1832
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/12/2020
DOSYA NUMARAS : 2019/1076 Esas – 2020/517 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 23/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan şirketçe 07/06/2017 tarihli ve … sıra numaralı irsaliyeli fatura ile 54 ton Küptaş’ın 10.513-TL bedel ile davalı firmaya teslim edildiğini, davalı şirket tarafından teslim edilen küptaş bedeli için 17/10/2017 tarihinde 5.513-TL ödeme yapıldığını, borcun geri kalanının ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında icra takibine başlandığını, itiraz edilmesi nedeni ile takibin durduğunu ileri sürmüş itirazın iptali ile takibin devamına, davalının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiği takip konusu alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının haksız ve dayanaksız davasının reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/12/2020 tarih ve 2019/1076 Esas – 2020/517 Karar sayılı kararı ile; ” Huzurdaki dava, icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. 19/06/2020 tarihli davacı ve davalı vekillerinin hazır bulunduğu ön inceleme duruşmasında, davacı ve davalı tarafa ait 2017-2018 yıllarına ilişkin ticari defter ve kayıtlarının ibrazına karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu / Ticari Defterlerin İbrazı ve Delil olması – Madde 222 – (1): “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” (2): “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” (3): “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.” (4): “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” (5): “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” Türk Ticaret Kanunu madde 64- (1): “(Değişik fıkra: 26/06/2012-6335 S.K./8.md.) Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.” (2): “Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.” Madde 83- (1): “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.” Ticari defterler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir. Ticari defterlere anılan Kanun’larda delil olarak hüküm ve sonuç bağlanmıştır. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK. m. 222/1). Yine Türk Ticaret Kanunu madde 83/1’de ticari uyuşmazlıklarda Mahkemenin ticari defterlerin re’sen ibrazına karar verebileceği, Mahkeme re’sen ticari defterlerin ibrazına karar vermese dahi taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına Mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.Ticari defterler, bazı şartların varlığı durumunda sahibi lehine delil olarak kullanılabilir. Şöyle ki: Uyuşmazlık ticari bir işten kaynaklanmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmelidir. Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan uyuşmazlıklarda, arada sözleşme olsa bile defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir sıfatını haiz olmalıdır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin tacir olmaması halinde ticari defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Öte yandan ticari defterler Kanun’a uygun tutulmuş olmalıdır. Tutulması zorunlu defterler eksiksiz, usulüne uygun tutulmalı, açılış kapanış onayları yapılmış olmalıdır. (TTK. m. 64) Ayrıca, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (HMK. m. 222/3)Davacı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Davalı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Uyuşmazlık tarafların ticari işletmesinden ve ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Tacirler arasındaki huzurdaki ticari davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir. Öte yandan, davacı ve davalı tacirler arasındaki uyuşmazlıkta; tarafların ticari defter içerikleri yargılamaya esas alınacaktır.Bu açıklamalar ekseninde değerlendirme yapıldığında; davacı ile davalı tarafın birer ticaret şirketi olduğu, tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır. Her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter içerikleri yargılamaya esas olacaktır.Ara karar uyarınca, davacı taraf ticari defterlerini bilirkişi incelemesi için ibraz etmiş olup davalı taraf ticari defterlerini ibraz etmemiştir.Taraflar arasındaki ticari ilişkiyi gösterir BA-BS formları ilgili vergi dairesinden celp edilmiştir. Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğünden celp olunan belgelere göre; 2017 yılında davalı şirket BA formunda davacı şirketten yaptığı mal alımını (bir adet fatura- 10.513,80-TL bedelli) vergi dairesine bildirmiştir.Mahkememizce tarafların (tacir olan davacı ve tacir olan davalının) 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterleri üzerinde Serbest Muhasebeci Mali Müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmasına karar verilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) bilirkişi … tarafından düzenlenmiş bilirkişi raporu Mahkememize ibraz edilmiştir. Mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı ve davalı arasında yazılı sözleşmenin bulunmadığı ve tarafların cari hesaba dayalı olarak çalıştıkları, davacı şirketin 2017 yılına ait yasal defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında yapıldığını, kapanış tasdikinin yapılmadığı, 2017 yılı sonunda yazdırılan yevmiye defteri ile Defteri Kebir de tasdik yaptırılan sayfa sayısından fazla muhasebe kaydı olması sebebi ile tasdiksiz arka sayfalara da muhasebe kayıtlarının işlenmiş olduğu, 2017 yılına ait kapanış maddesine rastlanmadığı, davacı yasal defterlerinde ihtilafa konu 07/06/2017 tarihli 1 adet fatura bedeli olan KDV dahil 10.513,80-TL’nin kayda girdiği, davalı yanca söz konusu fatura karşılığı 17/10/2017 tarihinde YKB aracılığı ile 5.513,30-TL ödeme gerçekleştirildiği, davalı yana fatura içeriği mal tesliminin yapılmış olduğu, bu durumun davalıya ait BA formlarından da anlaşıldığı, davacı yanca yasal süresinde ya da sonrasında söz konusu faturaya itirazda bulunulmadığı, 07/06/2017 tarihli faturanın 8 gün sonra tebliği ile kesinleştiği düşünüldüğünde 5.000,80-TL asıl alacak için toplamda 1.529,10-TL faiz istenebileceği…’ belirtilmiştir.Ticari defter içeriği, dosyaya sunulu bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği kül halinde düşünülüp değerlendirildiğinde; Davalı taraf vekille temsil edildiği ön inceleme duruşmasında verilen ara karara rağmen ticari defterlerini bilirkişi incelemesine sunmamıştır. Bilirkişi incelemesi için defter sunmayan davalı taraf, davacı tarafın ticari defter içeriğini kabul etmiş sayılmalıdır. Öte yandan davalı, davacının gönderdiği faturayı ve aldığı malı BA formuyla vergi dairesine bildirmiştir. Herhangi bir mal veya ürün satın almayan tacirin, satın almadığı mal veya ürünü vergi dairesine bildirmesi hayatın olağan akışına aykırı kabul edilmelidir. Buradan hareketle; taraflar arasında bir ticari ilişki olduğu, davalının davacıdan 10.513,80-TL bedelli mal satın aldığı, davacının bu hususu ticari defterine kaydettiği, bilirkişi raporuyla anılan durumun tespit edildiği, icra takibinde faiziyle birlikte davacının 6.520,41-TL talep ettiği, taleple bağlılık ilkesi uyarınca her ne kadar alacak 10.513,80-TL olsa da faiziyle birlikte 6.520,41-TL üzerinden davanın kabulü gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.İcra takibinde davacı, faturadan kalan asıl alacak olarak 5.000,80-TL talep etmiştir. Davacının alacağı olduğu, işbu alacağın ticari defter ve BA-BS formların kapsamında likit (bilinebilir) -muayyen- mahiyette bulunduğu gözetilerek; İcra İflas Kanunu madde 67/2 uyarınca asıl alacak (5.000,80-TL) üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi kararlaştırılmış olup davanın tarafı olan tacirler arasındaki ticari ilişkinin ticari iş niteliğinde olduğu gerçeği karşısında takibin ticari faiziyle devamına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-)Davanın KABULÜNE, 2-)İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasında takibe yapılan itirazın İPTALİNE, duran takibin 6.520,41-TL üzerinden ticari faiziyle DEVAMINA, 3-)Asıl alacak olan 5.000,80-TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı yanın iddiasını ispat amacıyla sunmuş olduğu irsaliyeli fatura üzerinde müvekkil şirketin imzası ve kaşesinin yer almadığını, Davacı yanın iddialarına dayanak olarak sunmuş olduğu faturada (faturayı kabul anlamını içermediğini) müvekkil şirketin imzası ve kaşesinin yer almadığını, faturada yalnızca müvekkil şirketin adres ve vergi numarasının yazılı olması ile davacının alacak iddiasında bulunmasının açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, – Vergi Usul Kanununu 227. md; ”Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır.” – (Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, Sıra No:211 12.9.1991 tarih ve 20989 sayılı Resmi Gazetee) “İrsaliyeli fatura” da; faturayı düzenleyenin adı, ticari unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası, malın nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı ile nereye ve kime gönderildiği; müşterinin adı, ticari unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, faturanın seri ve müteselsil sıra numarası, düzenleme tarihi ve saati ile anlaşmalı matbaa ile ilgili bilgilere yer verilecektir. Bu bilgilerin eksik olması halinde “irsaliyeli fatura” hiç düzenlenmemiş sayılacaktır. Vergi Usul Kanunu ve genel tebliğden de anlaşılacağı üzere davacı tarafından düzenlenen irsaliyeli faturada saati, fiili sevk tarihi, ödemenin ispatı açısından kaşe ve imza yer almadığını, bu sebeplerle ve kanun çerçevesinde müvekkil şirket ile davacı yanın iddiasında dayanak tuttuğu irsaliyeli faturanın hiç düzenlenmemiş sayılması gerektiğini, şayet iddia edilen faturada satıcı firmanın teslimine dair herhangi bir emare de bulunmadığını, Açıklanan nedenlerle dosyaya sunulan irsaliyeli faturanın davacının iddiasını ispatlar nitelikte olmayıp yerel mahkemece bu yönde karar verilmesi gerekirken haksız ve hukuka aykırı halde verilen kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, Yalnızca fatura düzenlenmiş olmasının müvekkil şirketi borçlu duruma düşürmeyeceğini, Satıcı firma tarafından fatura düzenlenmiş olmasının müvekkil şirketin borçlu olduğu anlamını taşımadığını, şayet işbu fatura kapsamında malın teslim edildiğinin ispatı gerektiğin, bununla birlikte fatura düzenlenebilmesi için taraflar arasında akdi bir ilişkinin var olması gerektiğini, Faturanın düzenlenebilmesi için kanunda bazı kurallara yer verilmiş olduğunu, fatura tanzim edilmesinin öncelikli koşulunun, tacirin ticari işletmesi bağlamında mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olması olduğunu (TTK m. 21/1), bu koşulun faturanın nitelik itibariyle sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belge olmasının da gereği olduğunu, dolayısıyla taraflar arasında bir sözleşme olmadan gönderilen belgenin, faturanın şekil şartlarını taşısa bile, gerçek anlamda bir fatura olmayıp, öneri (teklif) niteliğinde bir yazı olduğunu, şüphesiz taraflar arasındaki sözleşmenin hukuken geçerli olması gerektiğini, ancak huzurdaki uyuşmazlık kapsamında davacı tarafından malın teslim edildiğine ve taraflar arasında sözleşmesel bir ilişkinin varlığına yönelik dosyaya sunulan herhangi bir delil yer almadığını, bu hali ile yalnızca fatura düzenlenmiş olmasının müvekkil şirketin borçlu olduğu anamına gelmediğini, ancak yerel mahkemece salt davacının iddiaları doğrultusunda haksız ve dayanaksız şekilde karar verilmiş olduğunu, işbu haksız kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep ettiklerini, Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı yanın ticari defterlerinin kapanış tasdikinin yapılmamış olduğu tespit edilmesine rağmen davanın kabulüne ilişkin kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Ticari defterlerin davacı lehine delil olarak kabul edilebilmesi için eksiksiz ve usulüne uygun olarak açılış ve kapanış onaylarının yapılması gerektiğini, şayet HMK 222. Md.’de ” ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” hükmünün yer almakta olduğunu, 22.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda; ”ibraz edilen aysal defterlerden ard arda sıra numarası ile birbirini takip eden toplam 200 sayfa yevmiye defteri tasdikinin yasal süresinde açılış tasdiki yapıldığı, 2017 yılı bitimi ardından yazdırılan muhasebe kayıtlarının bu tasdiki yapılan 200 sayfa deftere sığmaması sebebiyle yevmiye defterinin tasdiksiz arka yüzüne de yazdırılmaya devam edildiği, 2017 yılına ait kapanış maddesine rastlanmadığı, kapanış tasdikinin de yapılmamış olduğu görülmektedir. Takdir sayın mahkemenindir” ifadesinin yer almakta olduğunu, ticari defterlerin delil olmasının esas şartının, defterlerin “Kanuna uygun tutulması ve birbirini teyit etmesi” olduğunu, ancak görüldüğü üzere davacı tarafından ticari defterlerin kapanışlarının yapılmamış olup kanuna uyun olmadığının da bu hali ile açık olduğunu, ne var ki yerel mahkemece bu hususun göz ardı edilmiş olup nihayetinde haksız ve hukuka aykırı olarak davanın kabulüne yönelik karar verilmiş olduğunu, Şayet; Yrg. 11. HD.’nin, 11.05.1993 tarih ve E: 1992/3112, K: 1993/3405 sayılı Kararının; “Davalının gerçekten borçlu olup olmadığının tespiti için mahkemece davalının şirketteki hissesini 14.09.1988 tarihinde başkasına devrettiği ve 27.09.1988’de şirketle ilgisini kestiği dikkate alınarak şirket defterindeki borç kaydının hangi tarihte yazılmış olduğu, bu kayıtların yapıldığı yıllar sonu itibariyle defterlerin kapanış tasdikinin yapılıp yapılmadığı, başka bir ifade ile bu kayıtların davalının şirketten ayrılmasından sonra yapılıp yapılmayacağı, kaydın yapıldığı tarihte şirket defterlerinin kim tarafından tutulmakta olduğu, davalının defter tutulmasında rolü olup olmadığı, defterlerdeki borç kaydının dayanağı olan tediye ve tahsil fişlerinin mevcut olmaması karşısında bu kaydın hukuken bağlayıcı olup olmayacağı irdelenmek ve incelenmek ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulü doğru olmamıştır Kanun’a uygun bir surette tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterler sahibi lehine delil olarak kullanılabilmektedir. Ancak kapanış tasdiki yaptırılmayan defterler, tam ve kanuna uygun olarak tutulmuş sayılmamakta, sahipleri tarafından kendi lehlerine delil olarak kullanılamamaktadır.” şeklinde olduğunu, Yargıtay 11. H.D.’nin işbu kararından da anlaşılacağı üzere kapanış tasdiki yapılmamış defterlerin kanuna uygun halde tutulmuş sayılmadığını, kanuna uygun halde tutulmayan defterlerin davacının lehine delil sayılamayacağı hususu da HMK 222. maddesinde sabit olduğundan yerel mahkemece verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; – Fazlaya ilişkin tüm itiraz, talep ve dava vs. yasal hakları saklı kalmak kaydı ile; – İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarih ve 2019/1076 Esas- 2020/517 Karar sayılı davanın kabulüne ilişkin kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına,
– Talepleri doğrultusunda davanın reddine, – Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; dava ve icra takibi dayanağı faturaya konu ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmesine rağmen davalı tarafından bakiye fatura bedelinin ödenmediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, dava ve takip dayanağı olan 07/06/2017 tarih … sıra nolu KDV dahil 10.513,80 TL bedelli faturaya konu ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edilmesine rağmen davalı tarafından 17/10/2017 tarihinde 5.513,00 TL ödeme yapıldığını, ancak bakiye 5.000,80 fatura bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş ve 5.000,80 TL bedel üzerinden dava açılarak bu bedel üzerinden harç yatırılmıştır. Davalı vekili, davacı tarafından dava ve takip dayanağı faturadaki ürünlerin davalıya tesliminin ispat edilmesi gerektiğini, davalı tarafından imzalı ve kaşeli sevk irsaliyesi sunulmadığını, davacı tarafından sunulan irsaliyeli faturada davalının imza ve kaşesinin bulunmadığını, bu sebeple söz konusu sevk irsaliyesinin dikkate alınmaması gerektiğini, davacıya borçlu olmadıklarını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davanın dayanağı olan İstanbul Anadolu 16. İcra Dairesi’nin 2019/24605 esas sayılı icra takip dosyasında; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 07/06/2017 tarih 035974 sıra nolu KDV dahil 10.513,80 TL bedelli faturaya dayalı olarak 5.000,80 TL asıl alacak ve 1.519,61TL işlemiş faiz üzerinden ilamsız icra takibi yoluyla icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun süresinde takibe itiraz etmesi üzerine icra takibinin durduğu, itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği ve itirazın iptali davasının İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür. Tek başına fatura düzenlenmesi alacağın ispatı için yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiğinin/hizmetin verildiğinin, düzenleyen tarafça ispat edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması ile diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi (Ek cümle: 22/7/2020-7251/23 md.) veya defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece tarafların defter ve kayıtlarının mali müşavir bilirkişisi aracılığı ile incelenmesine karar verilmiş, bilirkişi raporunda özetle; davacının 2017 yılı yasal defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süre içerisinde yapıldığı, ancak yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılmadığını, yevmiye defteri ve defteri kebir defterinde tasdik edilen sayfa sayısından fazla muhasebe kaydı olması sebebi ile tasdiksiz arka sayfalarına da muhasebe kayıtlarının işlenmiş olduğunu, 2017 yılına ait kapanış maddesine rastlanmadığını, davacı tarafından düzenlenen 07/06/2017 tarih … sıra nolu KDV dahil 10.513,80 TL faturanın davacı defterlerine kayıtlı olduğunu, davalı tarafından söz konusu faturaya istinaden 5.513,00 TL ödeme yapıldığını, davalının söz konusu faturayı BA formlarında beyan ettiğini, davacının davalıdan 5.000,80 TL alacaklı olduğunu tespit etmiştir. Davalı tarafından defter ve kayıtları verilen ihtaratlı süreye rağmen bilirkişi incelemesine sunulmamıştır. Mahkemece davacı tarafın defter ve kayıtları bilirkişinin tespit ettiği hususlar dikkate alındığında HMK’nın 222. maddesine göre usulüne uygun olarak tutulmamasına rağmen lehine delil olarak kabul edilmesi ve davacı ticari defter ve kayıtların tek başına dikkate alınması yerinde olmamıştır. Ancak davacı tarafından düzenlenen faturaya karşılık davalı tarafından itiraz edilmeksizin kısmi ödeme yapılmış ve davalı tarafından fatura BA formlarında beyan edilmiştir. Davalı davacı tarafından düzenlenen faturayı BA formlarında beyan etmek suretiyle karine olarak faturaya konu ürünleri teslim aldığını kabul etmiştir. Söz konusu karinenin aksi ve faturanın bakiye bedelinin ödendiği hususları davalı tarafından geçerli ve kesin deliller ile ispat edilememiştir. Bu sebeple Mahkemece fatura konusu ürünlerin davalıya teslim edildiğinin kabul edilerek asıl alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak davacı tarafından dava dilekçesinde harca esas değer olarak 5.000,80 TL belirtilmesine ve tevzi formunda da bu bedel üzerinden harç yatırılmasına rağmen Mahkemece talep aşılmak suretiyle ve icra takibinden önce TTK’nın 18/3 maddesine uygun olarak davalı temerrüte düşürülmemesine rağmen işlemiş faiz de dikkate alınarak hüküm kurulması yerinde olmamıştır. HMK’nın 26. maddesine göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır. Söz konusu hüküm kamu düzenine ilişkin olup, resen dikkate alınması gerektiğinden bu husus Dairemizce resen dikkate alınmış ve davalı vekilinin istinaf başvurusu usulen kabul edilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarih ve 2019/1076 Esas – 2020/517 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden; Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın KABULÜ İLE; Davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasındaki icra takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 5.000,80 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren alacağın tahsil tarihine kadar işleyecek %19,50 ticari faizi ile birlikte kaldığı yerden aynen devamına,
Hüküm altına alınan asıl alacak fatura ile likit olduğundan asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanunu gereğince kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 341,60TL nispi karar ve ilam harcından peşin yatırılan 85,41-TL harcın mahsubu ile bakiye 256,19‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 136,21 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 600,00 TL bilirkişi ücreti ile 12,00 TL posta/ tebligat gideri olmak üzere; toplam 612,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar ve tarifenin 13/2 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 5.000,80 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 8-Bakiye gider avansı bulunması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,00 TL posta gideri olmak üzere; toplam 205,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı bulunması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/11/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.