Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1132 E. 2021/1087 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1132 Esas
KARAR NO: 2021/1087 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/413 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 07/04/2021
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirketin Hollanda’da faaliyet gösteren ve tıbbi teknoloji alanında uzmanlaşmış bir şirket olduğunu, bu kapsamda davalı ile aralarında sözleşme ve ticari ilişki bulunduğunu, davalı tarafın aralarındaki sözleşme ve ticari ilişkinin sona ermesinden sonra, önceki dönemlerden kalan borçlarını ödemediğini, bunun üzerine davacı şirketin alacaklarının tahsilini teminen Lımburg Mahkemesinde dava açtığını, mahkemece 12/06/2019 tarih ve … numaralı dosyasında davacı şirket lehine karar verildiğini, mahkeme kararının taraflarca itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, yabancı mahkeme tarafından verilen kararın Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için gerekli şartların 5718 sayılı MÖHUK’ta düzenlendiğini, bu nedenle Lımburg Mahkemesi tarafından verilen kararın tanıma ve tenfizini talep ettiklerini, yine yabancı mahkeme ilamının 12/06/2019 tarihli olduğunu, söz konusu kararın davalı tarafa tebliğ edildikten sonra davalı tarafın mal kaçırmak amacıyla hemen tasfiye kararı aldığını, yani davalı tarafın borcu ödememek için mallarını kaçırdığını, davacının alacağının kesinleştiğini, anılan nedenle davacı şirketin 1.110.706,00 USD + 14.224,83 Euro vadesi gelmiş alacağına ilişkin takdiren teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 11/09/2020 tarih 2020/413 Esas sayılı ara kararında; 1-Davacı vekilinin İhtiyati Haciz Talebinin dava değeri 8.274.791,83 TL üzerinden %15 teminat karşılığında (1.241.218,77 TL) KABULÜ ile teminatın mahkememiz veznesine yatırılması veya aynı miktarda kesin ve süresiz banka teminat mektubunun ibraz edilmesi halinde; davalının malları ile alacaklarını, İİK’nun 257. Maddesine muayyen tahditler dairesinde İHTİYATEN HACZİNE, karar vermiştir. Davalı vekili vermiş olduğu itiraz dilekçesi ile, Sicil Müdürlüğünden gelen müzekkere cevabı ile ihtiyati haciz kararının verildiği 25.08.2020 tarihi itibarıyla tasfiyesini tamamlayarak tüzel kişiliğini kaybetmiş ve hukuk dünyasında var olmayan davalı hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğinin sabit hale geldiğini, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihte hukuk aleminde var olmadığı gelen belgelerle sabit olan bir şirket hakkında, açılmış icra dosyasında devam eden tüm işlemlerin de hukuka aykırı olduğunun açık olduğundan, söz konusu hukuka aykırılığın derhal giderilmesi ve tüm bu işlemlere esas hukuka aykırı olarak verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/04/2021 tarih 2020/413 Esas sayılı ara kararında; “2004 sayılı İİKnun 265.maddesinde “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir. Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir.” hükmü bulunmakta olup, dosyanın tetkikinde davalı vekilinin itiraz dilekçesi ile, ihtiyati haczin verildiği tarih itibariyle ticaret sicilinden silinmekle tüzel kişiliği sona erdiğinden davalının huzurdaki davada taraf olmadığı belirtilerek ihtiyati haczin kaldırılmasını talep ettiği, dosyanın incelenmesinde davacının, davalı şirketin ihyası için İstanbul 20.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/92 esas sayılı dosyası ile 10/02/2021 tarihinde ihya davası ikame ettiği, mahkememizin 07/04/2021 tarihli celse ara kararı ile ihya davasının sonucunun beklenmesine karar verildiği, davalı vekilinin itiraz sebebi olarak ileri sürdüğü nedenlerin İİKnun 265. maddesinde sınırlı olarak saydığı nedenlerden olmadığı, TTK 547. Maddesi ve yerleşik Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında tasfiye nedeniyle sicilden terkin edilen şirketlerin, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda ek tasfiye ile bağlantılı olarak şirketin yeniden ihyasına karar verilmesi gerektiği, davacı tarafça ihya davası açıldığı ve mahkememizce ihya davasının sonucunun beklendiği, ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi halinde davacı yönünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı anlaşıldığından itirazın reddine dair, aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir….”gerekçesi ile, İhtiyati hacze yapılan itirazın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının somut ve açık nitelikte olmayıp kararda ihtiyati hacze itiraz gerekçelerinin çoğuna yer verilmediğini, bu nedenle müvekkilin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, Müvekkili şirketin ticaret sicilinden terkininden sonra müvekkili şirket lehine veya aleyhine hiçbir usuli işlemin gerçekleştirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, ihtiyati haciz kararı verildiği tarihte açılmış bir ihya davası olmadığı gibi halen kesinleşmiş bir ihya davası bulunmadığını, müvekkili şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı da dahil olmak üzere tüm işlemlerin geçersiz olduğunu, Taraf ehliyeti dava şartlarından olup mahkemelerce davanın her aşamasında re’sen dikkate alınmak zorunda olduğunu, müvekkili şirketin, dava tarihi olan 13.08.2020 tarihinden sonra 14.08.2020 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmekle tüzel kişiliğini ve böylece hukuk dünyasındaki varlığını kaybettiğini, müvekkili şirketin tüzel kişiliği kaybetmesi sonrası aleyhine ihtiyati haciz kararı da dahil olmak üzere herhangi bir usuli işlem tesis edilmesinin mümkün olmadığını, (Yargıtay 23. HD., 12.10.2017 tarih, 2015/8536 E. 2017/2631 K. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. HD. 12.03.2019 tarih, 2018/1385 E. 2019/507 K. ) (Yargıtay 12. HD., 05.05.2015 tarih, 2015/6180 E. 2015/12506 K) Tenfiz yargılamasında ihtiyati hacze veya baka bir geçici hukuki koruma tedbirine karar verilmesinin mümkün olmadığını, (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. HD., 21.11.2018 tarih, 2018/1234 E. 2018/1134 K. ) (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. HD., 28.03.2019 tarih, 2019/547 E. 2019/470 K.) İhtiyati haciz şartları oluşmadan verilen hukuka aykırı ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, Yerel Mahkemece ihtiyati haczin İİK m. 257/1’e göre mi; yoksa İİK m. 257/2’ye göre mi verildiğinin açık olarak belirtilmediğinden aşağıda hem İİK m. 257/1 hem de İİK m. 257/2 bakımından ihtiyati haczin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin inceleneceğini, Tenfiz şartlarını taşıyıp taşımadığı henüz belirli olmayan yabancı mahkeme kararına istinaden, yabancı mahkeme kararına konu alacak muaccel sayılıp tenfiz davasının davalısının malları ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilemeyeceğini, İİK m. 257/1’e göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın muaccel olması ve rehinle teminat altına alınmamış olması gerektiğini, rehinle teminat verme gibi bir durum bulunmadığından bu koşul ayrıca incelenmeyeceğini, İİK m. 257/1’in incelenmesini gerektiren asıl hususun alacağın muaccel olup olmadığı noktasında toplandığını, Doktrinde henüz tenfiz edilmemiş ve tenfiz şartlarını taşıyıp taşımadığı yargılama neticesinde anlaşılacak olan yabancı bir mahkeme veya hakem kararına istinaden tenfiz davasının başında, tenfize konu kararda hükme bağlanan alacağın ‘vadesi gelmiş bir alacak’ olarak nitelendirilemeyeceğinin açıkça ifade edildiğini, (Şanlı, Cemal/ Ataman, Emre/ Figanmeşe Ataman, İnci, Milletlerarası Özel Hukuk, İstanbul, 2016, s.469,470). Yargıtay’ın güncel kararlarındaki konuya yaklaşımının da benzer olduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2014/7100 E. 2015/365 K.) Davacı tarafın ihtiyati haciz talepli dava dilekçesinde Müvekkili Şirket’in yabancı mahkeme kararını tebliğ alması akabinde mal kaçırmak amacıyla hemen tasfiye kararı aldığını ileri sürdüğünü, davacının iddiasının bütünüyle varsayıma dayalı olup davacı taraf mal kaçırma iddiasına yönelik olarak dosyaya hiçbir delil ibraz etmediğini, Bir şirketten mal kaçırmak gayrimenkullerin üçüncü kişilere devri, nakitlerin üçüncü kişilere aktarılması, duran malvarlığının satılması gibi hızlıca sadece bir iki günde gerçekleştirilebilecek işlemlere bağlıyken müvekkili şirketin aylar sürecek tasfiye sürecine girmesinin mal kaçırmanın ispatı gibi gösterilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ihtiyati haciz kararın kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, tanıma ve tenfiz davasında ihtiyati haciz istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında ticari ilişki nedeniyle alacaklarının tahsili için açtıkları dava sonunda Lımburg mahkemesince davanın kabulüne karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini belirterek anılan yabancı mahkeme kararının tenfizini, alacakları teminat altında olmadığından ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş, davalı borçlunun ihtiyati hacze itirazı üzerine duruşmalı yapılan inceleme sonucunda itirazın reddine dair verilen karara karşı davalı borçlu istinaf başvurusunda bulunmuştur. Yabancı mahkeme kararlarına dayalı olarak ihtiyati haciz talep edilmesi mümkündür. İhtiyati haciz kararı verilmesi için yabancı mahkeme kararlarının tenfizinin yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Şartların oluşması halinde yabancı mahkeme kararlarına dayalı olarak da ihtiyati haciz kararı verilebilecektir. Dosya da bulunan belge ve bilgilerden, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihte davalı şirketin tasfiye sonucunda ticaret sicilden kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Ticaret sicilden kaydı silinen şirketlerin tüzel kişilikleri sona erdiğinden, taraf ehliyetleri de kalmadığından esasen bu tür şirketler hakkında dava açılmasına olanak bulunmamaktadır. Ancak bu tür davalar hemen reddedilmeyip, davacı tarafa ticaret sicilden terkin edilen şirketin ihyası için süre verilmektedir. Dosyaya sunulan mahkeme kararına göre de davalı şirket ihya edilmiştir. Buna göre davada taraf teşkili sağlanmıştır. Her ne kadar ihtiyati haciz kararının verildiği tarihte aleyhine karar verilen şirket tüzel kişiliği sona ermiş ise de ihya kararı ile bu eksiklik giderilmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı vekilinin diğer itiraz sebepleri İİK 265/1 maddesinde sınırlı olarak sayılan itiraz sebeplerinden olmadığından ilk derece mahkemesi gerekçesinde belirtildiği üzere ihtiyati hacze itirazın reddine dair mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ek kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.