Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1123 E. 2023/1585 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1123 Esas
KARAR NO: 2023/1585 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/439 Esas – 2020/740 Karar
TARİHİ: 12/11/2020
DAVA: Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin 31/05/2019 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 3, 4 ve 5 nolu maddelerine ayrı ayrı muhalefet şerhi sunmalarına rağmen zapta geçirilmeyerek kısaca yazıldığını, genel kurula sunulan faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığını, şirketin sermayesinin önceki yıllarda zarar edilmesine bağlı olarak 2/3’ünden fazlasının yitirilmesi sonucu iflasın eşiğine gelmesi nedeni ile 3. maddenin iptalinin gerektiğini, bilanço ve gelir tablolarının hesap verme ve dürüstlük ilkesine uygun olmadığından mali durum hakkında TTK’nın 420. maddesi gereğince görüşmelerin ertelenmesi taleplerinin kabul edilmeyerek bilanço kar ve zarar hesaplarının tasdik edildiğini, dolayısıyla 4. maddenin de iptale mahkum olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullandıklarından 5. maddenin de iptalinin gerektiğini beyanla davalı şirketin 31/05/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 3, 4 ve 5. maddelerin iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı hissedarlar tarafından tanzim olunarak verilen vekaletnameler uyarınca usulüne uygun olarak oy kullanımı gerçekleşmediğini, muhalefet şerhleri usulüne uygun olmadığından, özel dava şartı yokluğunun söz konusu olduğunu, zira peşinin muhalefet yapılamayacağını, davacıların genel kurul tutanağından haberi olmadıkları ve muhalefet şerhlerinin zapta geçirilmediği yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, bilançoların şirketin gerçek durumunu yansıttığını, bilanço kar ve zarar hesaplarının oy çokluğuyla onaylanmasına bağlı olarak ibranın da zımnen gerçekleştiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 12/11/2020 tarih ve 2019/439 Esas – 2020/740 Karar sayılı kararında;”Dava hukuksal niteliği itibari ile anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. TTK’nın 420. maddesi gereğince azınlık, pay sahipleri, finansal hesaplara ilişkin görüşmelerin ertelenmesini talep ettiği takdirde buna ilişkin gündem maddesinin görüşülmesi kanunen mümkün olmadığı gibi divan başkanlığınca erteleme kararı verilmesi gerekir. TTK’nın 420. Maddesin de yer alan bu hakkını kullanırsa, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konularda genel kurul artık karar alamaz, bu istemin gerekçeleri bildirilerek genel kurul toplantı tutanağına geçirilmesi gerekir, ancak genel kurul bu gerekçelerin haklı olup olmadığı hususunda herhangi bir karar alamaz. Diğer yandan azınlık pay sahiplerine tanınan bu hak doğrudan doğruya TTK’nın 424. maddesi ile de bağlantılıdır. Ortaklık finansal tablolarına dayanılarak çıkartılan bilançonun onaylanması aynı zaman yönetim kurulu üyelerinin ibrası yönünde kullanılacak oyda da etkilidir. Çünkü henüz daha genel kurul tabloları hakkında müzakere de bulunmamıştır. Bunlara dayalı olarak hazırlanan yıllık rapor, hem yıllık rapora ve hem de finansal tablolara dayanılarak verilecek ibra kararı da, henüz yeterli derecede aydınlanmamış, genel kurul tarafından görüşülemez (TEOMAN, Ömer: “Yargıtay’ın Bilanço Görüşmelerinin Ertelenmesine İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi”, V. THYKS, Ankara 1988, s. 88) Dolayısıyla finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesi azınlık pay sahiplerince talep edilmesine rağmen, genel kurul yönetim kurul üyelerinin ibrası yönünde karar verirse, bu karar da iptali mümkün bir karar niteliğine sahip olur. Somut olayda, davacıların azınlık pay sahipleri sıfatını taşıdıkları anlaşılmakla gündemin 4 nolu maddesinde faaliyet raporlarının ve mali tabloların aydınlatıcı olmadığından bahisle ertelenmesinin talep edildiği ancak oy çokluğu ile ertelemeye gerek bulunmadığı belirtilerek bilanço ve kar – zarar hesaplarının tasdik edildiği, 5. madde de ise buna bağlı olarak ilgili faaliyet dönemine ilişkin ibra kararı verildiği görülmektedir. Azınlık pay sahiplerinin talebine ve görüşmelerde belirtilmesine rağmen divan başkanlığının bu konuda takdir hakkı olmaksızın bilanço görüşmeleri ile buna bağlı yönetim kurulu üyelerinin ibrasının görüşülmesinin TTK’nın 420/1 maddesi gereğince 1 ay sonraya bırakılması gerekirken, oy çokluğu ile tasdik edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Dolayısıyla 4 ve 5. maddelerin iptal edilmesi gerekir. Diğer yandan TTK’nın 436. maddesi gereğince yapılan incelemede, yönetim kurulu başkan yardımcısı …’nun hem kendisinin hem de eşi …’nun ibrasında oy kullanması nedeniyle ve oy hakkından yoksunluk kuralına aykırı olarak kullanılan oylara bağlı olarak karar nisabının etkilendiği anlaşılmakla ibraya ilişkin 5 numaralı madde bu yönden de iptale mahkumdur. Faaliyet raporunun tasdikine ilişkin 3 nolu madde yönünden yapılan incelemede ise davalı şirketin 2017-2018 yıllarında borca batık olduğu ve teknik iflas konumunda bulunduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen kabul edilen faaliyet raporunda şirketin mali bünyesine yönelik olarak sermayenin karşılıksız kalmadığı ve borca batıklık söz konusu olmamış gibi beyanlarda bulunulduğu, faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Zaten bilanço görüşmelerinin ertelenmesine ilişkin azınlık pay sahiplerinin talebi bu gündem maddesi ile de yukarıda açıklandığı üzere bağlantılıdır. Dolayısıyla 3 nolu madde de iptal edilmiştir. Davalı vekilince muhalefet şerhlerinin usulüne uygun olarak zapta geçirilmediği ve davacılar tarafından düzenlenen vekaletnamelerin bakanlığın genel kurullara ilişkin yönetmelik hükümlerine aykırı olması sebebiyle iptali istedikleri toplantıya katılmaları ve oy kullanmalarının geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Anonim şirketlerin genel kurul toplantılarının usul ve esaslarına ilişkin yönetmeliğin 21. maddesine uygun olmayan vekaletnamelerin geçersiz olduğu, düzenlenmiş ise de TTK’nın 427/2 maddesi gereğince yetki belgesinin yazılı olması yeterlidir. Yönetmelik hükümleri de normlar hiyerarşisi gereğince kanuna aykırı olamayacağından bu yöne ilişkin savunmalar yerinde görülmemiştir. Öte yandan vekaletnamede temsilcinin genel kurulda sahip bulunduğu payları temsile yetkilidir ibaresinin yazılması yeterli olup vekaletnamede pay adedinin belirtilmemesi ve somut özel yetkilerin ayrı ayrı zikredilmemesi temsil yetkisini geçersiz kılmaz. Muhalefet şerhi yönünden yapılan savunmaya dair incelemede de, kararın altına olmasa da toplantı tutanağının ekine ya da arkasına yazılı dilekçe ile alınan kararlara muhalif olunduğunun belirtilmesi yeterlidir. Somut olayda toplantı tutanağında karar alınmadan önce muhalif görüş zikredildiği gibi, karar alındıktan sonra da divan başkanlığına hitaben yazılan dilekçelerde de ayrı ayrı ve tereddüte yer olmayacak şekilde muhalefet şerhinin karara eklenildiği anlaşılmıştır. Sonuç olarak usule ilişkin itirazlar da yerinde görülmemiş olup yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile ilgili toplantı maddelerinin ayrı ayrı iptali gerekmiştir.”gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkemenin davacılar tarafından düzenlenen vekâletnamelerin usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varmış olması nedeniyle davacıların iptalini istedikleri genel kurula katılımlarının ve oy kullanımlarının geçersiz olduğunu, davacıların istinafa konu olan iş bu dava ile iptali talep edilen genel kurulda vekilleri aracılığı ile temsil edildiklerini, vekâletname içerikleri incelendiğinde vekâletlerin Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmediğinin görüldüğünü, halka açık olmayan şirketlerde gerek nama, gerek hamiline yazılı pay senetleri sahiplerinin vekilleri vasıtasıyla toplantıda temsil edilebilmeleri için vekâletnamenin yönetmeliğin Ek-3teki örneğe uygun olarak noter onaylı şekilde düzenlenmesi veya noter onaylı olmayan vekâletnamelerde noter huzurunda düzenlenmiş imza beyanının eklenmesi gerektiğini;Davacılar tarafından düzenlenen vekâletnameler incelendiğinde öncelikle vekâletlerin Ek 3 teki formata uygun olmadığının, vekâlet verenlerin pay değerlerinin vekâletlerde TL bazında gösterilmediğinin ve ayrıca … ile … tarafından verilen vekâletnamenin düzenleme şeklinde olmadığının ve noterde düzenlenmiş imza sirkülerlerinin bulunmadığının sabit olduğunu, bilirkişilerin vekaletnamelerin kanuna uygun olduğunu beyan etmiş olmalarına rağmen açık bir şekilde yönetmeliğe aykırılık teşkil ettiğini de ortaya koyduklarını, Yerel mahkemenin yönetmeliğin kanuna aykırı olamayacağını ortaya koyarak haksız bir karar verdiğini;Bilirkişilerin düzenlemiş oldukları raporda bahsi geçen vekâletnamelerin Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmediğini ortaya koyduklarını fakat geçerli olabileceği durumunu beyan ettiklerini, Yerel Mahkemenin de bu şekilde bir hüküm kurduğunu, Yönetmeliğin, bakanlıkların ve kamu tüzel kişilerin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanması için çıkardıkları hukuk kuralları olduğunu, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, fakat yönetmeliklerin hepsinin Resmî Gazete’de yayımlanmadığını, hangi yönetmeliklerin Resmî Gazete’de yayımlanacağının kanunlarla belirlendiğini, ülke çapında uygulanacak olan yönetmeliklerin yargısal denetimi Danıştay tarafından yapılırken, diğer yönetmeliklerin yargısal denetiminin genel görevli idari mahkemeler tarafından yapıldığını, Yerel Mahkemenin yürürlükte olan bir yönetmeliği uygulamaktan çekindiğini; Mahkemenin kurmuş olduğu kararda yönetmeliği hiçe saymasının kanuna ve hukuka aykırılık teşkil edeceğini, bu itibarla usulen bir geçerli bir vekâlet olmadığından bahisle huzurdaki davanın ikamesi için dava şartı olan davacıların genel kurula katılımı ve olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhi vermiş olmaları koşulları işbu davada gerçekleşmiş olmadığından bahisle davanın usul yönünden reddi gerekmekteyken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu;Genel kurul toplantısına katılan ortağın iptal davası açabilmesi için, karara olumsuz oy vermesi ve muhalefetini toplantı tutanağına geçirtmesinin zorunlu olmasının, ortak tarafından açılan iptal davasında özel kanuni dava şartı niteliğinde olduğunu, bu kapsamda yani dava açan ortak genel kurul toplantısına katılmış ancak muhalefet şerhini genel kurul toplantı tutanağına gereği gibi geçirtmemişse, bu durumun iptal davasının esasının incelenmesine engel olduğunu, Mahkemece bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğini davanın her aşamasında dikkate alıp incelemesi gerektiğini ve bu şart gerçekleşmemişse, mahkemece açılan davanın esasa girilmeden usulden reddedilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemenin bu incelemeyi yapmadan bir hüküm kurduğunu, Yargıtay’ın yerleşik kararlarının da aynı doğrultuda olduğunu, (Yargıtay 11.HD, , E. 2016/7360, K. 2017/6347 20.11.2017 tarihli kararı) (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2018/357 K. 2019/4999 T. 1.7.2019 tarihli kararı), bu nedenle yukarıda sunulan Yüksek Mahkeme kararları dikkate alındığında huzurdaki davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekmekteyken Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar verildiğini, usule ilişkin incelemeler yapılmadan esas incelemeleri yapılarak hüküm kurulmasının bozma nedeni yapılması gerektiğini;Faaliyet raporu yeterli kapsamda olup herhangi bir yanlış veya eksik bilgi içermemesine rağmen Yerel mahkemenin faaliyet raporunun asılsız olduğuna karar verdiğini, davacıların davaya konu genel kurulda gündemin 3. maddesi olarak görüşülen 2018 yılına ait faaliyet raporuna henüz herhangi bir oylama yapılmaksızın muhalefet ettiklerini, davacıların muhalefet şerhinde 2018 yılına ait faaliyet raporunun aydınlatıcı olmadığını ve yanıltıcı bilgiler içerdiğini, şirket hakkında açılan kira tespit davasından bahsedilmediğini, davaların vekili bulunduğu ortaklar tarafından açıldığını, şirketin borca batık olduğunun belirtilmediğini ve şirketin iflas durumunda olduğunu gerekçe gösterdiklerini, Mahkemenin de davacıların iddialarını gerekçeli karara olduğu gibi işlediğini;Yerel Mahkemece şirket aleyhine açılmış olan fesih davasının faaliyet raporunda dile getirilmediği hükme geçmişse de davacı … vekilinin …ya mail yoluyla gönderilmiş olan faaliyet raporunun 4 numaralı Şirket Faaliyetleri ve Faaliyetlere İlişkin Önemli Gelişmeler başlığının f bölümünde açılmış olan fesih davasından bahsedildiğini, buna dair mail çıktısının Yerel Mahkeme dosyasına sunulduğunu, bahsi geçen dava ret ile sonuçlanmış olup müvekkili şirket lehine karar verildiğini, bu durumun açık bir şekilde şirketin faaliyetlerinin etkilenmediğini gösterdiğini, yine şirket ortaklarının müvekkili şirkete karşı açmış oldukları kira tespit davaları bulunmakta birlikte bu davaların iş bu davanın davacıları tarafından ikame edildiğini, yani açılan davaların saklı tutulması veya ortakların yanıltılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, açılmış olan davaların zaten şirket ortakları tarafından bilindiğini, müvekkili şirket halka açık bir şirket olmadığı için de ortaklar haricinde herhangi birinin bahsi geçen davalardan haberdar olmasına da gerek duyulmadığının kanun koyucu tarafından ortaya konulduğunu, Mahkemenin bu durumu da gözden kaçırdığını;Açıklanan nedenler ve deliller incelendiğinde faaliyet raporunun eksik ve yanıltıcı bilgiler içermediğinin, şirket sermayesinin 2/3’sinden fazlasının yitirilmediğinin yani teknik iflastan söz edilemeyeceğinin ortada olduğunu, davacıların muhalefet şerhlerinde faaliyet raporuna hangi yönü ile itiraz ettiklerine dair detaylı, açıklayıcı ve somut bir beyan dahi bulunmadığını, davacıların iddiaları gerçek dışı olup art niyetli olarak hareket ettikleri görülmekteyken genel kurul toplantı tutanağının 3. maddesinin iptalinin hukuka, kanuna ve genel ahlaka aykırılık teşkil ettiğini, hükmün bu yönden bozulması gerektiğini;Davacıların bilanço ve gelir tablolarının hesap verme ve dürüstlük ilkesine uygun olmadığını iddia etmiş olmasına ve bu iddia gerçek dışı olmasına rağmen Yerel mahkemenin davacıların iddialarını hukuka uygun bulduğunu, müvekkili şirketin muhasebe kayıtları ortaklara sürekli olarak açık olmakla birlikte incelemek isteyen herhangi bir şirket ortağının şirket binasına gelerek kayıtları istediğinde dahi direkt olarak istediği belge ve bilgilerin verildiğini, davacılar tarafından şirket defter ve kayıtlarının inceleme talebinde bulunulduğu ancak bu yöndeki taleplerinin reddedilği gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi davacılar tarafından bu yönde bir delil de sunulmadığını, Yerel Mahkemenin sanki bilgi ve belgelerin saklandığına ilişkin kurmuş olduğu hükmün hukuka aykırı olduğunu;Ayrıca davacılar finansal tabloları incelemek üzere erteleme talep ettiklerini ve erteleme taleplerinin kabul edilmediğini ileri sürmüş iseler de, davacıların usulüne uygun bir erteleme talepleri bulunmadığını, davacıların divanın oluşturulmasını takiben bu yöndeki taleplerini toplantı başkanına iletmediklerini ve gündem maddelerin görülmesine geçilmesine muvafakat ettiklerini, bu durumun taraflarınca birden çok kez beyan edilmesine rağmen Yerel Mahkemenin talepleri sürekli olarak reddettiğini;Gündemin 3. maddesinde yönetim kurulu faaliyet raporunun okunarak müzakere edildiğini, davacıların yönetim kurulu faaliyet raporuna karşı finansal mahiyette itirazlar ileri sürdüklerini, oysa TTK 420. maddesi hükmü dikkate alındığında erteleme talebinin, finansal tablolar ve buna bağlı konulara ilişkin olabileceğinden bahisle genel kurulda finansal tablolar ile de ilişkili bulunan yönetim kurulu faaliyet raporuna dair 3. gündem maddesinde erteleme talep etmeksizin görüşen davacıların, sonradan 4. maddede finansal tablolara ilişkin erteleme talebinde bulunmasının usul ve yasaya uygun olmadığı gibi, kötüniyetli olduğunu, dolayısıyla davacılar tarafından usulüne uygun bir erteleme talebinde bulunulmadığından bahisle davacıların bu yöndeki iptal taleplerinin reddedilmesi gerekirken talebin kabulünün kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini;Bunun yanı sıra Yerel Mahkemenin mali tabloların yeterli açıklık içermediğini hükme bağlamasına rağmen bu durumun gerçeğe aykırı olduğunu, dosyaya daha önceden sundukları 31.12.2018 tarihli ayrıntılı bilanço başlıklı bilanço, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’nün yine daha önceden sunulmuş olan Mali Tablo Hazırlama Rehberi Doğrultusunda hazırlanmış olup karşılaştırıldığında herhangi bir farklılık olmadığının görüleceğini, ayrıca bilonçoların şirketin gerçek durumunu yansıttığından bahisle davacıların iptal talepleri MK 2. ve devamı maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine aykırı olup, hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, davanın bu yönü ile de reddedilmesi gerekirken davanın kabulüne ilişkin karar verilmesinin müvekkili şirketin hakkına yapılan bir tecavüzü ortaya koyduğunu;Yerel Mahkemenin kararında bulunan durumun aksine müvekkili şirketin teknik iflas halinde olmadığını, faaliyet raporunun yeterli kapsamda olup herhangi bir yanlış veya eksik bilgi içermediğini, Yerel Mahkeme şirketin sermayesinin 2/3’sinden daha fazlasını kaybettiğini hükme bağlamış olmasına rağmen bu durumun gerçeği yansıtmadığını, dosyaya sunulmuş olan bilgi ve belgeler bilirkişiler tarafından eksik incelenmiş olup 2019 yılının Nisan ayından itibaren şirket sermayesinin yüzde 64’ünün korunmakta olup bilirkişilerin incelemesinin hatalı olduğunu, bu durumun taraflarınca beyan edilmesine rağmen Yerel Mahkemenin yeniden bilirkişi raporu düzenlenmesine ilişkin taleplerini haksız olarak reddettiğini;İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2015/894 Esas sayılı dosyasında görülmekte ve işbu davanın davacıların … ve … tarafından ikame edilmiş olan şirketin feshine ilişkin davada alınmış olan bilirkişi raporunun ekte sunulduğunu, bahsi geçen ayrıntılı rapor incelendiğinde müvekkili şirketin teknik iflas halinde olmadığının görüleceğini, bahsi geçen davanın reddedildiğini, müvekkili şirketin lehine bir hüküm kurulduğunu, dosyaya daha önceden sundukları 21.05.2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde şirketin zarar etmeye başladığının ve bu zararların ortaklar tarafından giderilmesi adına sermayenin tamamlanmasına dair kararın görüleceğini, bu karar uyarınca art niyetli davacılar hariç tüm ortakların paylarına düşen meblağları yatırdıklarını, şirketin daha iyi bir durumda olmamasının müsebbibinin huzurdaki davanın davacıları olduğunu, açıklanan nedenler ve deliller incelendiğinde faaliyet raporunun eksik ve yanıltıcı bilgiler içermediğinin, şirket sermayesinin 2/3’sinden fazlasının yitirilmediğinin yani teknik iflastan söz edilemeyeceğinin ortada olduğunu beyanla İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/439 E. 2020/740 K. sayılı 12.11.2020 tarihli açılan davanın kabulü kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali talebine ilişkindir.Davacılar, davalı şirketin 31.05.2019 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan faaliyet raporunun tasdikine dair 3 nolu kararın; faaliyet raporunda şirketin teknik olarak iflas etmiş olduğunun açıklanmaması ve şirkete karşı açılmış davalara yer verilmemesi sebebiyle, finansal tabloların görüşülmesi ve tasdikine dair 4 nolu kararın; TTK’nın 420. maddesi uyarınca erteleme talep edilmiş olmasına rağmen bu taleplerinin reddedilmiş olması sebebiyle ve yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair 5 nolu kararın; ibrada yönetim kurulu üyesi olan eşlerin birbirleri için oy kullanmış olmaları sebebiyle iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf, davacıların genel kurul toplantısında vekaleten temsil edildiklerini ancak vekaletlerinin ve muhalefet şerhlerinin usulüne uygun olmadığını, faaliyet raporunun ve finansal tabloların gerçeği yansıttığını, ibranın da yasaya uygun yapıldığını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri; davacılar adına genel kurul toplantısına katılan vekilin vekaletnamelerinin usulüne uygun şekilde düzenlenmediği ve geçersiz olduğu, davacıların muhalefet şerhlerinin usul ve yasaya uygun olmadığı, faaliyet raporunda herhangi bir eksik ya da yanlış bilgi bulunmadığı, şirketin borca batık olmadığı, davacıların finansal tabloların ertelenmesi taleplerinin usulüne uygun olmadığı, bilançonun gerçeği yansıttığı ve davalı şirketin teknik iflas halinde olmadığı, faaliyet raporunda herhangi bir eksik veya yanlış bilgi bulunmadığına yöneliktir. Davalı şirketin 31.05.2019 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısına davacıları vekaleten Av. … katılmış olup, davacılar … ve … tarafından düzenlenen Noter tasdikli vekaletnamelerde şirketin unvanı, genel kurul toplantısının tarihi, vekilin adı ve soyadı, pay sahibinin pay adedi ile adı ve soyadı ve imzasının bulunması sebebiyle vekaletnamelerin Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul Ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in 21. maddesine uygun oldukları, vekaletnamelerde pay değerinin TL bazında gösterilmemesinin geçersizliğe sebep olmayacağı, davacı … tarafından düzenlenen vekaletnamede ise sayılan unsurlardan yalnızca pay adedinin yazılı olmadığı, bununla birlikte davalı şirket tarafından genel kurul toplantısında vekaletnamenin geçersiz olduğu iddia edilmediği gibi hazirun cetvelinde adı geçen davacının toplantıya vekaleten katıldığı beyan edilerek pay değerinin gösterildiği, hazirun cetvelinde gösterilen ortaklık ve sermaye yapısının şirket pay defterine ve kayıtlarına uygun olduğunun belirtildiği ve hazirun cetvelinin toplantı başkanı, YK başkanı ve YK Başkan Yardımcısı tarafından imzalandığı, davacının toplantıda vekaleten temsil edilen pay adedi konusunda tarafların mutabık oldukları, buna rağmen açılmış olan iptal davasında davalı şirketin vekaletnamenin usulüne uygun olmadığını iddia etmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup bu iddianın dinlenemeyeceği, Mahkemece davalı tarafın bu yöndeki usuli itirazlarının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığu, aksi yöndeki istinaf sebebinin haksız olduğu anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 446/1-a maddesi uyarınca genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahipleri alınan kararların iptali talebi ile dava açabilirler. Somut dosyada davacılar adına vekaleten toplantıya katılan Av. … tarafından Divan Başkanlığı’na gündem maddelerinin her birine yönelik yazılı muhalefet dilekçeleri sunulmuş, ayrıca dava konusu gündem maddelerinde davacıların muhalefet ettikleri konulara cevap verilmiş, muhalefet şerhlerinin tutanağa ekli olduğu belirtilmiş ve sonuç olarak yasada öngörülen muhalefetin tutanağa geçirilmiş olması şartı gerçekleşmiş olup davalı tarafın aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.6102 sayılı TTK’nın 420. maddesinde, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılacağı hüküm altına alınmıştır. Madde hükmü gereğince erteleme talep edildiğinde, genel kurul başkanının başkaca hiçbir işlem yapmaksızın bu konuların görüşmesini bir ay sonraya bırakması gerekir. Söz konusu hüküm emredici nitelikte olup, genel kurulun erteleme konusunda takdir hakkı bulunmamaktadır. Somut olayda %18 pay oranı ile şirket azlık hakkına sahip ortak sıfatı ile davacılar adına Av. … tarafından finansal tabloların müzakeresine dair gündemin dördüncü maddesine karşı, davalının da kabul ettiği üzere, toplantının başında sunulan yazılı muhalefet şerhinde finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesi talep edilmiş olup emredici yasal düzenleme uyarınca, finansal tabloların müzakeresine bağlı olan konuların görüşülmesi de erteleneceğinden davacılar tarafından bir önceki gündem maddesi olan faaliyet raporunun okunması ve müzakeresinde ayrıca erteleme talebinin ileri sürülmüş olması gerekmemektedir. Usulüne uygun erteleme talebine rağmen genel kurul tarafından ertelemeye gerek olmadığına karar verilmesi TTK’nın emredici nitelikteki 420. maddesine aykırıdır. Bu nedenle genel kurulun finansal tabloların müzakeresi ve tasdikine dair 4 nolu kararı ile bununla bağlantılı konu niteliğinde bulunan faaliyet raporunun müzakeresi ve tasdikine dair 3 nolu kararı geçersizdir. Açıklanan nedenlerle Mahkemece verilen iptal kararları usul ve yasaya uygun olup davalı tarafın aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 19/10/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.