Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1118 E. 2021/1212 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1118 Esas
KARAR NO: 2021/1212 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2016
NUMARASI: 2014/1067 Esas – 2016/775 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesinde iken yine davacılar vekili tarafından davadan feragat edilmiş olmakla; dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … AŞ nin “…” Markası ile 2007 yılından beri ödemeli yayıncılık pazarında faaliyet gösterdiğini, … AŞ nin de bu markanın sahibi olduğunu, … Gazetesinde yer alan 19.12.2013 tarihli ilanda müvekkilinin kişilik hakları ve ticari itibarının saldırıya uğradığını, 10.06.2014 tarihli ilanın da aynı şekilde olduğunu, 10.06.2014 tarihli ilanda kurul kararının çarpıtıldığının RTÜK’ün 11.06.2014 tarihli tekzip metninde de belirtildiğini, 6102 sayılı TTK’nun 58. maddesi uyarınca davalıların sorumlu oldukları ve eylemlerinin TTK’nun 55. Maddede düzenlenen şekilde gereksiz yere incitici açıklamalarda bulunmak yoluyla haksız rekabet oluşturduğunu belirterek haksız rekabetin tespitine, men’ine oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, yanıltıcı beyanların düzeltilmesine, tecavüzün önlenmesine, 19.10.2013 tarihli yayın için 50.000,00 -TL maddi, 500.000,00 -TL manevi, 10.06.2014 tarihli yayın için 50.000,00 -TL maddi, 500.000,00 -TL manevi tazminatın her bir yayın tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, hükmün tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde gideri davalıdan alınarak yayınlanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın muhatabının … AŞ olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu ilanları yayınlayan yazılı mecra olduğunu, söz konusu yayınlarla ilgili sorumluluğunun bulunmadığını, ilanda resmi bir kurum açıklamasının yapıldığını, herhangi bir karardan bahsedilmediğini, 10.06.2014 tarihli ilanda ise RTÜK’ün … Mevzuat Hükümlerine uymaya davet edildiğini, RTÜK tarafından gönderilmiş herhangi bir tekzip metni bulunmadığını, dava konusu ilanlar açısından haksız rekabet koşullarının gerçekleşmediğini, ilanı yayınlayan şirketin gerekli dikkat ve özeni göstermek zorunda olduğunu, müvekkilinin de bu sorumluluğu yerine getirdiğini, resmi bir kurum tarafından yapılan açıklamaya dayalı olarak ilanın yapıldığını, yetkililere çağrıda bulunulduğunu, yayıncının mecra olarak içerikten sorumlu olmadığını, ilan verene husumet yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1067 Esas – 2016/775 Karar sayılı ve 25/10/2016 tarihli gerekçeli kararı ile; “… idia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre davacılardan … İşl. A.Ş.’ nin “…” Markası ile Uydu yayın platformunun olduğu, diğer davacı … Hizm. A.Ş.’ nin ise, söz konusu markanın sahibi olduğunun anlaşıldığı, 19.12.2013 tarihli … Gazetesinde “…” …’ın “…” …” şeklinde ilan yayınlandığı, aynı gazetenin 10.06.2014 tarihli nüshasında ise, “… Kanallarının …’tan çıkarılması ve taşıma hizmeti verilmemesi sebebiyle yaptığımız başvuru üzerine RTÜK 19.03.2014 tarihli kararı ile …’ı; “… gibi şifreli kanallar için tarife belirlemesi ve bu kanallara hizmet verirken ayrımcılık yapmaması” konusunda uyarmıştır. ” şeklinde ilanların verildiğinin görüldüğü, davalının bu ilanlarla TTK’ nun 55 ve 58 maddesi hükümlerine aykırı davrandığı, kurumsal anlamda davacı şirketlerin itibar kaybına uğratıldığı, maddi ve manevi zarar gördüklerinin iddia edildiği, ilanların bütün olarak incelenmesi halinde davacı yanın aboneleri nezdinde firmanın kendilerini aldattığını düşündürecek anlamlar içerdiği şeklinde yorumlanabileceği, bu ifadelerin aynı zamanda yetkilileri göreve çağırmak ve uyarı nitelikli olarak değerlendirileceği, tüm dosya kapsamı deliller dikkate alındığında dava konusu ilanların bir tür uyarı olarak değerlendirilmesinin uygun bulunduğu, davacı yanın bu ilanlardan dolayı haksız rekabetten kaynaklı zarara uğradığını belirtmiş ise de, bu nedenle zarara uğratıldığının kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığı, saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davanın reddi gerektiği..” gerekçesi ile; Davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin kararı değerlendirilmeksizin hüküm tesis edildiğini, 10 Haziran 2014 yayınına ilişkin olarak Radyo Televizyon Üst Kurulu’ nun açıkça ilanda yer alan iddiaların gerçeğe aykırı olduğuna ilişkin yazısı mevcut olduğunu, farzı muhal söz konusu ilanlarla görevlilerin, yetkililer göreve çağrılmak istenmişse bile bunun usulünün ilgili kanunda açıklandığını, Mahkemece mevcut delillerin yanlış değerlendirilmesinin yanı sıra mevzuatta yer almamış bir yöntemle yani ticari ilanla, yetkililerin uyarılabileceğinin, göreve çağrılabileceğinin kabul edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 24/05/2017 tarih 2017/241 Esas 2017/254 sayılı ilk kararında; “…6102 sayılı TTK’nın 58/1 maddesi hükmüyle, haksız rekabetin basın vasıtasıyla işlenmesi halinde sorumluluğun hangi koşullarda kimlere ait olduğunun düzenlendiği, zikredilen madde uyarınca, aynı Kanun’un 56/1. maddesinde düzenlenen davaların ancak yazı sahibi veya ilan veren aleyhine açılabileceği, dosya içeriğine göre, davalı şirkete ait gazetede yayınlanan ilanlarla ilgili olarak ilan sahibi olan … A.Ş hakkında İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/397 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı dolayısıyla ilan verenin kim olduğunun davacılar tarafından bilindiği, bu itibarla TTK’nın 56/1 maddesinde sayılan davalardan olan işbu davanın söz konusu ilanların yayıncısı olan davalı şirkete yöneltilemeyeceği, TTK’nın 56/d bendine göre, haksız rekabet halinde maddi tazminata hükmedilebilmesi için kusurun varlığı şart olduğu, Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in “Yükümlülük” başlıklı 21. maddesinin “Reklamı yayımlayan, nakleden veya dağıtan veya sunan mecra kuruluşları veya aracıları reklamın kabulünde ve kamuoyuna sunulmasında gereken dikkat ve özeni göstermek zorundadır.” hükmünü havi olduğu, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyeti raporunda ilanlar nedeniyle davacıların zarara uğradıklarının tespit edilemediği, dava konusu yapılan 19.12.2013 tarihli ilanın, ilan veren tarafından …’ın yapacağı yeniliğin haksız bir uygulama olduğu konusunda yetkilileri konu ile ilgilenmeleri konusunda uyarmak olarak değerlendirildiği, buna göre davalının reklamın kabulünde ve kamuoyuna sunulmasında gereken dikkat ve özeni göstermediği kabul edilemeyeceği gibi kusurundan da söz edilemeyeceği, 10.06.2014 tarihli ilanın ise; … A.Ş. unvan ve … logolu platform işletmecisi kuruluştan şifreli kanallar için tarife istenmesine, kuruluşun söz konusu hizmetin verilmesinde hiç kimseye ayrımcılık yapılmamasına ilişkin RTÜK’ün 42 numaralı kararının ilanından ibaret olduğu, RTÜK tarafından verilen bir karar ilişkin ilanın yayınlanmasından dolayı davalıya kusur izafe edilmesi ve davacıların maddi ve manevi zarara uğradıklarının kabul edilmesinin mümkün olmadığı…” gerekçesi ile; Davacılar vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 04/03/2019 tarih 2017/5188 Esas 2019/1739 Karar sayılı ilamında; “Dava, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihbar olunan şirket tarafından davalı şirkete ait gazetede yayınlanan dava konusu ilanlarda haksız rekabet teşkil edecek her hangi bir ifade bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu ise, bölge adliye mahkemesi tarafından, 6102 sayılı TTK’nın 58/1 maddesi hükmüne göre, işbu davanın yazı veya ilan sahibine açılması gerektiği, ilanın yayıncısı olan davalı şirkete karşı açılmayacağı, mahkemenin söz konusu ilanlarda yer alan ifadelerin haksız rekabet teşkil etmediği şeklindeki görüşünün de isabetli olduğu gerekçesiyle esastan reddedilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa’nın 353/1-b-2 maddesiyle ise, bölge adliye mahkemesince, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, ilk derece mahkemesi kararının eksik ya da hatalı bulan veyahut davanın esası hakkında farklı gerekçelerle bir karar verilmesi gerektiğine hükmeden bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp, esas hakkında yeniden hüküm kurması gerekmektedir. Aksi hal 6100 sayılı HMK ile benimsenen istinaf sistemine aykırılık oluşturacağı gibi, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi gerekçeleri arasında çelişki oluşmasına da sebebiyet verebilecektir. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, ilk derece mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesince, husumete ilişkin değerlendirmeler yapılarak, işbu davada husumetin davalı şirkete yöneltilemeyeceği tespitine yer verildiği ve akabinde de başvurunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, bölge adliye mahkemesinin kabul şekli göz önüne alındığında, bu durumda, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Belirtilen nedenlerle, bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesinden farklı gerekçeye yer verilmesine karşın kararın gerekçesi ile hüküm arasında çelişki oluşturacak şekilde başvurunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş…” gerekçesi ile; Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiş, dairemizce duruşma yapılarak bozma ilamına uyulmuştur.
DAİREMİZİN BOZMA SONRASI VERİLEN İKİNCİ KARARI: Dairemizin 27/06/2019 tarih ve 2019/1215 Esas – 2019/921 Karar sayılı ikinci kararı ile; ” Dava konusu somut olayda, davalı şirkete ait 19.12.2013 tarihli … Gazetesinde “tek kelimeyle ayıp” …’ın “…” …” şeklinde ilan yayınlandığı, aynı gazetenin 10.06.2014 tarihli nüshasında ise, “… Kanallarının …’tan çıkarılması ve taşıma hizmeti verilmemesi sebebiyle yaptığımız başvuru üzerine RTÜK 19.03.2014 tarihli kararı ile …’ı; “… gibi şifreli kanallar için tarife belirlemesi ve bu kanallara hizmet verirken ayrımcılık yapmaması” konusunda uyarmıştır. ” şeklinde dava konusu ilanların yayınlandığı anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine göre davalı şirkete ait gazetede yayınlanan ilanlarla ilgili olarak ilan sahibi olan … A.Ş hakkında İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/397 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı dolayısıyla ilan verenin kim olduğunun davacılar tarafından bilindiği anlaşılmaktadır. TTK’nun 58. maddesi ”Haksız rekabet basın vasıtasıyla işlenmiş ise, 56 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar, ancak yazı sahibi veya ilan veren aleyhine açılabileceğinden ve dava konusu ilanlar ile ilgili olarakta davacı tarafından ilan veren aleyhine İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/397 Esas sayılı dosyasında dava açıldığından, davacının TTK’nın 56 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları davalı aleyhine açması TTK.nun 58/1ve 4/1md.sine göre zaten mümkün değildir. Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in “Yükümlülük” başlıklı 21. “Reklamı yayımlayan, nakleden veya dağıtan veya sunan mecra kuruluşları veya aracıları reklamın kabulünde ve kamuoyuna sunulmasında gereken dikkat ve özeni göstermek zorundadır.”hükmünü içermektedir. Ancak somut olayda, davacılar tarafından davalının belirtilen yönetmelik hükümlerine aykırı davrandığı ve TTK.nun 58/1-a,b,c, 2.ve 4. maddesindeki koşulların varlığı iddiası ileri sürülüp kanıtlanmamıştır. Sonuç itibari ile; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacıların, dava konusunu yasal sorumluluğu bulunmayan davalıdan talep hakkı olmadığı tespit edildiğinden, İlk Derece Mahkemesince davanın, pasif husumet yokluğundan reddi gerekirken esastan reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. İlk derece mahkemesi kararının, HMK 353/1-b2 maddesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma kararı uyarınca kaldırılmasına, yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 25/10/2016 tarihli 2014/1067 Esas 2016/775 Karar sayılı ilamının HMK ‘nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, yeniden hüküm kurmak suretiyle; Davanın pasif husumet yokluğundan REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 17/03/2021 tarih ve 2019/3589 Esas – 2021/2517 Karar sayılı ilamı ile; “1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen husus dışında dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, 10.06.2014 tarihli ilan metninin haksız rekabet yaratmadığının anlaşılmasına göre davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava, 19.12.2013 tarihli ilan ile basın yoluyla gerçekleştirildiği iddia edilen haksız rekabetin tespiti, meni ve tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçelerle davanın esastan reddine dair verilen karar, davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6102 sayılı TTK’nın 56. madde uyarınca işbu davanın yazı sahibi veya ilan veren aleyhine açılabileceği, davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de; 19.03.2014 tarihli 42 nolu RTÜK kararından önce davalıya ait … Gazetesi’nde yayınlanan 19.12.2013 tarihli ilk ilanda, ilan olduğu dahi açıkça belirtilmeksizin, kullanılan “…” ibaresinin veriliş şekli ve metin içerisindeki (…’ın “…” …) ibarelerinin olduğu gibi yayınlanması nedeniyle, davalı kuruluşun Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 21/5. maddesinde ifade edilen hususlarda gereken dikkat ve özeni göstermediği ve bu sebeple kusurlu bulunduğu gözetildiğinde TTK’nın 58/2. madde hükmü uyarınca davalı yana da husumet düşeceğinin kabulü ile yargılamaya devam olunup varsa davacının zararı da tespit edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Yukarıda (1)numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, … ” karar verilmiş ve dairemizce duruşma yapılarak bozma ilamına uyulmuş ve 24/06/2021 tarihli duruşmada taraf vekillerine yazılı beyanda bulunmaları için talepleri doğrultusunda birer ay süre verildiği, Davacılar vekili tarafından celse arasında 02/09/2021 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği, feragat beyanları doğrultusunda karar verilmesinin talep edildiği belirtilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dosyanın incelenmesinde, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/10/2016 tarih ve 2014/1067 Esas – 2016/775 Karar sayılı kararına karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. Davacılar vekili, dosya Yargıtay bozma ilamı sonrası istinaf incelemesi aşamasında iken celse arasında 02/09/2021 günü sunulan dilekçe ile davadan feragat ettiklerini beyan ederek, beyanları doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. Dosyanın incelenmesinde davadan feragat eden davacılar vekili Av. …’in dosyada bulunan ve davacılar tarafından kendisine verilen Beşiktaş … Noterliği’nin 28/02/2020 tarih ve …79 yevmiye nolu vekaletnamede ” davadan feragate yetkili olduğu görülmüştür. Davalı vekili Av. … imzalı, 15/09/2021 günü UYAP sistemi üzerinden dairemize sunulan dilekçe ile davacı feragati doğrultusunda karar verilmesi talep edilerek, herhangi bir vekalet ücreti talepleri olmadığı bildirilmiştir. Davadan ve kanun yolundan feragat edilmesi halinde, öncelikle davadan feragatin dikkate alınması gerekir. HMK’nın 307. maddesi ile feragat düzenlenmiş olup feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat davayı sona erdiren taraf işlemlerinden olup hüküm ifade etmesi karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine de bağlı değildir. Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu nedenle istinaf aşamasında davadan feragat edilmesi mümkündür. Davacılar vekilinin istinaf incelemesi aşamasında davadan feragat etmiş olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 310/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın feragat nedeniyle reddine, davadan feragat edilmekle, davacıların konusu kalmayan istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı vekilinin yazılı beyanı doğrultusunda davalı lehine yargılama gideri/ vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/10/2016 tarih 2014/1067 Esas – 2016/775 Karar sayılı kararının davadan feragat edilmesi nedeniyle HMK’nın 310/2.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; Davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 2-Davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmekle; davacıların konusu kalmayan istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Harçlar Kanunu gereğince, dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcının, davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 18.785,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18.725,95 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 4-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı vekilinin talebi doğrultusunda İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına ve davalı lehine maddi/ manevi tazminat yönünden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Kullanılmayan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Davacılar tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,9 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 9-Davacılar tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı vekilinin talebi doğrultusunda, davalı lehine Bölge Adliye Mahkemesi’nde yapılan duruşmalar yönünden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11-Kullanılmayan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/09/2021