Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1108 E. 2023/1584 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1108 Esas
KARAR NO: 2023/1584 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/610 Esas – 2020/180 Karar
TARİHİ: 20/02/2020
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket nezdinde … poliçe numarasıyla Nakliyat Sigorta Poliçesi Emtia-Kamyon poliçesiyle sigortalı … A.Ş. tarafından üretimi yapılan 16.778 adet -7.524 kg erkek pantolonunun, sigortalının aynı holding bünyesinde bulunduğu ihracatçı firması …. A.Ş. tarafından İspanya’da yerleşik … isimli firmaya satıldığını, 11.528 adet-net 4.789 kg- brüt 5.041 kg emtianın ambalajlanmış ve … plakalı araca yükleyenerek davalının sorumluluğunda taşınmaktayken sürücüsünün aracı benzi istasyonuna park ettiğini ve park esnasında emtiaların araç içinden çalınması sonucu maddi hasarın oluştuğunu, hırsızlık olayıyla ilgili Catulunya İç İşleri Departmanı Polis Genel Müdürlüğü yetkililerince tutanak tutulduğunu, taşıyıcının eşyayı varma yerine götürme ve gönderilene teslim etmekle yükümlü olduğunu, eşyanın zıyanından, hasarından ve teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumlu olduğunu, davalı tarafın hırsızlık olayı doyayısıyla oluşan hasardan sorumlu olduğunu, emtialar taşınması sırasında çalındığından TTK madde 875 gereğince sorumlu olduğunu, müvekkilinin hasar ihbarına istinaden yapılan ekspertiz raporuna binaen toplam 105.989,61-TL hasar bedelini sigortalısına ödeyerek TTK madde 1472 uyarınca sigortasının haklarına halef olduğunu, davalıdan rücu yazısıyla meydana gelen hasarı karşılaması talep edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını beyanla rücuen tazminat alacağı olan 105.989,61-TL’nin ödeme tarihi olan 31/01/2018’den itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taşımaya konu zararın muhatabının müvekkili şirket olmadığını, taşıma senedi incelendiğinde müvekkili şirketin gönderici, dava dışı … A.Ş.’nin taşıyıcı olduğunu, taşımaya uygulanacak CMR madde 17 gereğince kusur sorumluluğu prensibinin esas alındığını ve müvekkili şirketin zararın oluşmasında herhangi bir kusurunun bulunmadığını, biran için davacının iddiaları kabul edilse bile planlı ve çete olarak çalışan hırsızlara karşı gerekli önlemler alınsa da engel olunamayacağını, sürücünün olayı fark etmesi ile müdahelede bulunduğunu ve polise haber verdiğini, dolayısıyla TTK madde 876 kapsamında müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, CMR madde 17/2 gereğince de hırsızlık olayının engellenmesinin mümkün olmadığını ve bu durumda taşıyıcının sorumlu tutulamayacağını, sigorta şirketinin taşıma belgelerine göre olayda taraf sıfatı olmayan … A.Ş.’nin lehdarı olduğu sigorta poliçesinde göre ödeme yapmış olduğundan müvekkilinden ödeme talep edemeyeceğini, dosyaya davacının sunduğu mal faturası, dolaşım belgesi, refaket belgesi, gümrük beyannamesi ise sabit olduğu üzere ihracatçı- gönderenin …. A.Ş. olduğunu, …. A.Ş.’nin taşımayla ilgisi olmadığını, doyasıyla poliçe ve geçersiz ödemenin rücuen tahsilinin mümkün olmadığını, yasal hükümlere göre olayda taraf sıfatı olmayan şirket lehine yapılan ödemenin tahsilini kabul etmediklerini, tazminat miktarının fahiş olduğunu, dosyada sigortalının bildirim ve talepleri esas alındığını kabul edilemeyeceğini, TTK m. 882 ve CMR m. 23 gereğince kg başına 8,33 SDR’ lik sınırlı sorumluluk ilkesinin mevcut olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi’nin 20/02/2020 tarih ve 2018/610 Esas – 2020/180 Karar sayılı kararında;”Dava, nakliyat emtia sigorta poliçesine dayalı olarak davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısına ödediği hasar bedelinin davalı taşıyıcılardan rücuen tazmini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; davacının sigortalısına ait emtianın çalındığı iddia edilen olayda, davacının aktif husumetinin bulunup bulunmadığı, davacının sigortalısına yaptığı hasar ödemesi nedeniyle taşıyıcıya rücu edip edemeyeceği, hasarın taşıyıcıya yüklenebilir bir sebeple meydana gelip gelmediği, gerçek hasar tutarının ne olduğu, taşımanın tam ve gereği gibi yerin getirilip getirilmediği, CMR Konvansiyonu çerçevsinde sınırlı sorumluluk hükümlerinin somut olayda uygulanma yerinin bulunup bulunmadığı, davalının taşıyıcı sıfatının dolayısıyla pasif husumetinin bulunup bulunmadığı, noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, dava dışı … A.Ş. İle … A.Ş.’ nin İTO kayıtları dosya içine alınmış, hasar dosyası, dava dışı …. A.Ş. Tarafından davalıya ginderilen ihtarme tebliğ şerhi dosyaya alınmıştır.Dosya tekstil sektöründe ve taşıma ile lojistik konularında uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava dışı sigortalı … A.ş.’nin ihracatçısı olduğu 16778 adet/7524 kg ağırlığındaki dokuma erkek pantolonlarından oluşan emtianın Türkiye’den İspanya’ya taşınması için davalı … A.Ş. ile anlaşıldığı, davalının da bu taşımaya ilişkin dava dışı … A.Ş ile alt taşıma sözleşmesi yaptığı, yükün fiili taşıyıcı tarafından … plakalı kamyon ile taşındığı, taşıma konusu yükün 25/11/2017 tarihinde sürücünün uyuduğu sırada kamyondan çalındığı, dava konusu taşıma uluslararası karayolu taşımacılığına ilişkin olduğundan olayda CMR Konvansiyonu hükümlerinin uygulanacağı, dava konusu taşıma işinde davalı şirketin dava konusu taşımaya ilişkin yükleme ve fiili taşıma işlerini tek fatura karşılığı temin ve organize eden akdi taşıyıcı/taşıma işleri organizatörü olduğu ve bu haliyle TTK’nun 917/3 fıkrası uyarınca pasif husumetinin bulunduğu, dava dışı … A.Ş firmasının ise ifa yardımcısı olduğu, davalının sorumluluğu belirlenirken CMR’nin taşımacının sorumluluğuna ilişkin 17 maddesinin uygulanacağı, hasar dosyası kapsamından taşıma sırasında kamyon sürücüsünün uyuduğu esnada emtianın kısmının çalındığının anlaşıldığı, bu konuda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, somut olayda meydana gelen hasarın CMR’nin 17/2 fıkrasında düzenlenen ve taşıyıcının sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerden ileri gelmediği, taşıyıcının bu hususu ispat edemediği, taşıma ve lojistik uzmanı bilirkişi ile uzman sektör bilirkişisi tarafından tanzim edilen bilirkişi heyet raporundan çalınan 2226 adet pantolon yçnünden gerçek hasar tutarının 105.989,61-TL olduğunun tespit edildiği, davacı şirketin, dosyada mevcut … numaralı nakliyat abonman sigorta poliçesi ile … numaralı nakliyat sigorta poliçesi(emtia-kamyon) kapsamında dava dışı sigortalıya 105.989,61-TL ödeme yaptığı, dava dışı sigortalı şirketin alacağını davacı sigorta şirketine temlik ettiği, öte yandan TTK’nun 1472/1 fıkrasında sigorta tazminatını ödeyen sigortacının sigortalının kanuni halefi olacağı hususunun düzenlendiği, şu haliyle ödeme ile sigortalısının kanuni halefi olan davacının rücuen tazminat davası açısından aktif husumetinin bulunduğu, yaptığı ödeme ve sigortalının hakları ile sınırlı olmak üzere hasar sorumlularına başvurabileceği, davalı tarafça somut olayda taşımacının sınırlı sorumluluğuna ilişkin CMR hükümlerinin uygulanması gerektiğinin savunulduğu; taşımacının sınırlı sorumluluğuna ilişkin düzenlelerin CMR’nin 23 ve 25 maddelerinde yer aldığı, aynı Konvansiyonun 29 maddesinde ise “Hasar, taşımacının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmiş ise taşımacı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut da kanıt yükünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz. Bilerek kötü hareket veya kusur taşımacının vekil veya çalışanları tarafından görevleri sırasında işlenmiş ise, aynı hüküm uygulanır. Bundan başka, böyle bir durumda adı geçen vekiller, çalışanlar ve diger kişiler kişisel sorumlulukları yönünden 1 inci paragrafta belirtilen bu bölüm hükümlerinden yararlanamazlar.” düzenlemesinin yer aldığı, somut olayda kamyon şoförünün aracı bir benzin istasyonuna parkettiği ve çekici içerisinde uyuduğu, bu esnada römork mührünün kırıldığı, gürültü üzerine uyanan şoförün kamyonetle üç kişinin gittiğini gördüğü, şoförün uyanarak müdahale etmesi sonucu 16778 adet pantolondan sadece 2226 tanesinin çalındığı, kalan emtianın kurtarıldığı, somut olayda araç sürücüsünün hırsızlığın meydana gelmesinde CMR 29 maddesi kapsamında ağır kusurlu kabul edilmeyeceği ve CMR’nin sınırlı sorumluluğa ilişkin 23 ve 25 maddelerinin somut olayda uygulanmasının gerektiği, CMR’nin 23/3’e maddesine göre taşıyıcının zayi olan eşyanın brüt ağırlığının kilogramı başına 8,33 SDR ile sınırlı sorumlu olduğu, davalının sınırlı sorumluluk tutarının bilkirkişi heyet raporunda da hesaplandığı üzere ( [zayi olan yükün brüt ağrılığı (2310 kg / 5250 adet = 0,44 kg) X 2226 adet = 979,44kg X 8,33 SDR =] 8.158,7352 SDR [rapor tarihi olan 17/01/2020 tarihi itibariyle 1 SDR 8,0979TL olup (https://www…gov.tr), 8.158,7352 SDR X 8,0979TL =] ) 66.068,623 TL olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile; 66.068,63-TL ‘ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. Davacı tarafından dava tarihinden önce davalıya rücu için başvuru yapılmadığı, davalının dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü anlaşılmakla, hükmedilen tutara dava tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmiştir.” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; ilgili bilirkişi raporu ve mahkemece verilen kararda sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması açıkca hukuka aykırılık oluşturmakta olup kararın kaldırılması gerektiğini, dava konusunu oluşturan olayda araç sürücüsünün aracı şehir merkezinden oldukça uzak bir bölgede, güvenliksiz, bekçisiz bir park alanına park ettiğini, araç sürücüsü tarafından üretici firmanın menfaatlerinin gözetilerek, çalınma dahil, her türlü rizikodan kaçınarak araç giriş çıkışını denetleyen, kameralı, güvenlikli bir alanda dinlenmesi gerektiğini, sürücü araçta uyuduğu sırada aracın kilidi kırılarak aracın içerisinden 2226 adet pantolon çalındığını, aracın kilidinin kırılması esnasında dahi araç sürücüsünün gürültü sebebiyle fark etmesi gerekirken malların 1/7’sinin çalındığı esnada fark ettiğini;Türk Ticaret Kanunu madde 886 sorumluluğu sınırlama hakkının kaybı başlığı altında; “Zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879 uncu maddede belirtilen kişiler, bu Kısımda öngörülen sorumluluktan kurtulma hüllerinden ve sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz.” denildiğini, ilgili maddede belirtildiği şekilde araç sürücüsünün böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilincinde olduğunun aracın park edildiği alanın ürünlerin güvenliğini dikkate almadan şehir merkezinden uzak, güvenliksiz, bekçisiz olarak seçilmesi nedeniyle kabulü gerektiğini;CMR Konvansiyonu madde 29’da; “1. Hasar, taşımacının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmiş ise taşımacı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut da kanıt yükünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz.Bilerek kötü hareket veya kusur taşımacının vekil veya çalışanları tarafından görevleri sırasında işlenmiş ise, aynı hüküm uygulanır, Bundan başka, böyle bir durumda adı geçen vekiller, çalışanlar ve diğer kişiler kişisel sorumlulukları yönünden 1 inci paragrafta belirtilen bu bölüm hükümlerinden yararlanamazlar.” denildiğini;İlgili CMR Konvansiyonu maddesinde belirtildiği şekilde araç sürücüsünün pervasızca, kötü hareketi sonucu olayın gerçekleştiğinin kabulüyle sınırlı sorumlululuk hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, araç sürücüsünün pervasızca, kötü hareket etmeyerek bekçisi, uygun güvenlik önlemleri bulunan bölgede gerekli tedbir ve önlemleri alarak park ederek dinlenmesi halinde dava konusuna sebebiyet veren hadisenin yaşanmayacağının açık olduğunu, araç sürücüsünün rizikoya kastıyla sebebiyet verdiğini, davalı şirketin basiretli bir tacirden beklenen özen ve dikkat yükümlülüğünü ihlal ettiğini; TTK ve CMR Konvasiyonu’nun açık hükümleri gereğince sorumluluktan kurtulma ve sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygunlanmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin meydana gelen zarar dolayısıyla hesaplanan toplam 23.261,70 EURO/105.898,61 TL tazminatın tamamından hiçbir sınırlılık bulunmadan sorumlu olduğunu, Yargıtay içtihatlarında ağır kusur değerlendirmesi yapılması gerektiğinin açıkça belirtildiğini, (T.C.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E.2018/4570 K. 2019/6098 T, 2.10.2019 sayılı ilamı) (T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E.2005/11096 K. 2007/1431 sayılı ilamı) (T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1998/430 E. Ve 1998/1942 K. sayılı ilamı) davalının ağır kusurlu olduğuna ilişkin beyanları saklı kalmak ve kabul anlamına gelmemek kaydı ile karara esas alınan bilirkişi raporunda sınırlı sorumluluk için yapılan hesaplamada kullanılan SDR kurunun hatalı olduğunu, bu konuda Yargıtay içtihatları açık olup kabul anlamına gelmemek kaydı ile karar tarihindeki SDR kurunun esas alınması gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/14365 E. ve 2018/7683 K.);Bunun yanında karara esas alınan bilirkişi raporunda faiz başlangıç tarihine ilişkin tespitlerinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu talep edilen zarara müvekkili şirketin ödeme tarihinden itibaren işletilecek olan avans faizine hükmedilmesi gerektiğini, işbu kararın gerekçesinde davacı tarafından davalıya rücu için dava tarihinden önce hiçbir başvuru yapılmadığı, davalının bu sebeple dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü belirtilerek dava tarihi itibariyle avans faizi işletildiğini, ilgili kararda faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olması gerektiğini, kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, huzurdaki dava sigortalıya ödenen bedelin rücuen tazmini olup, rücu hakkı başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olduğunu, müvekkili şirketin malvarlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiği için söz konusu bedele ödeme gününden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2004/1464 K. 2004/2062 T. 4.3.2004), Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu beyanla Yerel Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; dava konusu zararın muhatabının müvekkili şirket olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, müvekkili şirketin taşıma işleri komisyoncusu olduğu sonucuna varılarak, taşıma konusu emtianın taşıma sırasında çalınması sonucunda oluşan zıyadan sorumlu olduğunun belirtildiğini, taşıma senedine göre taşıyıcının … A.Ş. olup, davanın taşıyıcıya açılması gerekirken göndericiye açılmış olması nedeniyle husumet itirazının kabulüyle davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu;Müvekkili şirketin hırsızlık olayı dolayısıyla oluşan hasardan sorumlu olmadığını, bir an için müvekkili şirketin taşıma işleri komisyoncusu olarak kabul edildiği durumda kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin taşıma konusu eşyaların zıyaından sorumlu olmadığını, TTK madde 876’nın; “kayıp ve hasar (ve de gecikme), taşıyanın en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyan sorumluluktan kurtulacaktır.” CMR m.17/f.2’nin; “Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değilde, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahutta taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri geliyorsa, taşımacı sorumlu tutulamaz.” şeklinde olduğunu;Her iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, taşıma konusu emtianın zıyaı hırsızlık olayından vuku bulmakta olup müvekkili şirket ve araç sürücüsü elinden gelen tüm gayret ve ihtimamı göstermiş olup söz konusu hadisede müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, söz konusu hadisenin müvekkilinin kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana geldiğini ve müvekkili tarafından önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri geldiğini;Hüküm ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre zararın kaynağının malların çalınması olduğunu, TTK madde 876 hükmüne göre; taşıyıcının hırsızlara karşı gerekli önlemleri almasına rağmen planlı ve çete şeklinde çalışan kişilere karşı alınabilecek hiçbir önlem olmadığını, sürücü araç içerisinde olup, olayı farketmesi ile birlikte derhal müdahele ettiğini, bilirkişi raporunda “araç sürücüsü tarafından vakit geçirilmeksizin hırsızlık olayı polise bildirilmiş ve tutanak da tutulmuştur. Araç sürücüsünün söz konusu davranışları göz önünde bulundurulduğunda, ağır kusurlu olduğunu söylemek oldukça zordur.” şeklinde belirtilerek araç sürücüsünün üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğinin vurgulandığını, CMR Konvansiyonu’nun ve TTK’nın taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, müvekkili şirketin taşıma işleri komisyoncusu olarak kabul edildiği bir durumda dahi, taşıma konusu eşyaların zıyaından sorumlu tutulamayacağının açık olduğunu, bu sebeple müvekkili şirketin kusurunun belirlenmesi amacıyla yeni bir rapor tanzimi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasının yerinde olmadığını;… şirketine yapılan ödemenin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından alınan ibranamede … Şirketinin ödenecek 105.989,61 TL’yi davacı şirkete devir ve temlik ettiği ve bu sebeple … Şirketinin haklarına halef olarak rücu davasını açabileceğinin belirtildiğini ancak bu değerlendirmenin hatalı olduğunu, taşımada, mal bedeline ilişkin faturayı kesen şirket .. olup, … Şirketinin olayla hiçbir ilgisinin tespit edilemediğini, dolayısıyla, poliçe ve geçersiz ödemenin rücuen tahsilinin de mümkün olmadığını, TTK 1454 maddesine göre, sigorta ettirenin 3 .kişi lehine sigorta yaptırabileceğini;Dosyaya sunulan poliçede, ihracatçı/mal sahibi … lehine yapılmış bir poliçenin bulunmadığını, bu kapsamda, bu poliçeden … A.Ş.’nin zararının ödenemeyeceğini, dosyaya sunulan eksper raporunda dahi gönderen … olarak tespit edilmiş olup, … adının geçmediğini, davacı şirketin … haklarına halef olduğundan bahisle rücu davasını açma hakkına sahip olduğuna ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğunu, sigorta şirketi tarafından … Şirketine ödeme yapılmasının sigortaya ilişkin hükümler kapsamında hukuken geçerli bir ödeme olmadığını, bu sebeple söz konusu rücu bedelinin, davalı sigorta şirketi tarafından müvekkili şirketten talep edilmesinin hatalı olduğunu;Gerçek zarar belirlenmeden rapor düzenlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının daava dilekçesinde belirtmiş olduğu beyanları ve iddiaları esas alınarak zararın hesaplandığını ve bu doğrultuda müddeabihe kıymet verilerek rapor oluşturulduğunu, 29/04/2019 tarihli celse’nin 1 no’lu ara kararı uyarınca: “gerçek hasar tutarının ne olduğu” konusunun da bilirkişi incelemesi kapsamında değerlendirilmesine yönelik ara karar verildiğini, bilirkişi raporunda hesap yapılırken dosyada mevcut Ekspertiz raporuna atıfta bulunularak 2226 adet pantolonun eksik olduğu belirtilerek hesaplama yapıldığını, somut olay bakımından önem arz eden hususun, sigorta şirketinin dava dışı şirkete ne kadar ödediği değil gerçek zararı olduğunu, Yargıtay 11. HD’ nin 03.03.1987 tarih ve 1987/7576-1252 sayılı ilamında: “Sigortanın sigortalısına ödediği tutar gerçek zarar olarak kabul edilemez. Gerçek zararı davacının ispat etmesi ve buna göre karar verilmesi gerekir.” denildiğini;Yargıtay kararlarında da davacının ispat edeceği gerçek zararın belirlenerek bir sonuca varılması gerektiğinin vurgulandığını, önemi nedeni ile eksperlerin olay yeri incelemelerinde; riziko neticesinde tespit olunacak zarar niteliğine göre eksiksiz inceleme yapması gerektiğini, örneğin nakliyat emtia ekspertiz raporunda; malın hasar/ kayıp /ziya halinden evvelki halinin(sayı/ ambalaj şekli.v.s) tam ve tereddüte yer vermeyecek şekilde belgeleri ile açıklanması, akabinde zararın giderimi hususunda piyasa araştırması yapılması ve bunun belgelenmesi, tespit edilen zararın total olarak değil ayrı ayrı ve ayrıntıları ile belirtilmesi, rizikonun meydana geliş şekli ve sorumlusunun tespitinin yapılması, tespiti yapılan hususların fotoğraflanması, rizikoya sebebiyet verene rücu koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesinin önemli olduğunu;, bu sebeple ekspertiz raporunun usulüne uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği inceleme konusu yapılmaksızın doğrudan ekspertiz raporuna itimat edilmesinin hatalı olduğunu, bu sebeple ekspertiz raporunun usulüne uygun olarak oluşturulup oluşturulmadığının da incelenmesi için yeniden bilirkişi raporu alınarak sonuca varılması gerekmekte olup bu haliyle hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu beyanla Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, uluslararası kara yolu ile taşınan emtianın, taşıma sırasında zayi edildiği iddiası ile sigortalıya ödenen tazminatın taşıyıcıdan rücuan tahsili talebine ilişkindir.Davacı taraf, dava dışı sigortalısı tarafından İspanya’ya ihraç edilen emtianın taşıma sırasında meydana gelen hırsızlık nedeniyle kısmen zayi olduğunu, zayi olan ürün bedelinin dava dışı sigortalıya ödenerek sigortalının haklarına halef olunduğunu, davalının taşıyıcı olarak meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu beyanla 105.989,61 TL tazminatın davalıdan rücuan tahsilini talep etmiş, davalı taraf kendisinin taşıyıcı olmadığını, pasif husumetinin bulunmadığını, taşıma konusu emtiaya ilişkin faturayı düzenleyen şirketin davacının ödeme yaptığı şirket olmadığını ve bu şirket adına bir sigorta poliçesinin de bulunmadığını, meydana gelen olayın önlenemez bir olay olması sebebiyle sorumluluğunun olmadığını, aksi halde de sınırlı sorumluluğunun söz konusu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Dava karayolu ile uluslararası eşya taşımacılığından kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünde CMR hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. CMR madde 17 ile; taşıyıcının, yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan sorumlu olduğu, eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşıyıcının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşıyıcının önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşıyıcının sorumluluğunun söz konusu olmayacağı kabul edilmiştir. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bilirkişi raporu alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK’nın 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davalı tarafça ileri sürülen; kendisinin taşıyıcı olmadığı, bu nedenle sorumluluğunun bulunmadığı, zıyanın, önlemesine olanak bulunmayan bir durumdan ileri gelmesi sebebiyle kendisine sorumluluk yüklenemeyeceğine yönelik istinaf sebepleri yargılama aşamasında sunulan cevap, itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda bu savunmalar değerlendirilmiş, gerekçeli kararda her bir savunma sebebi hakkında ne şekilde değerlendirme yapıldığı açıklanmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince, açıklanan bu istinaf sebepleri yönünden kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşılmıştır. Davalı taraf bunlar dışında, davacı sigorta şirketinin ödeme yaptığı şirketin emtia sahibi olmadığına ve alınan bilirkişi raporunda gerçek zararın hesaplanmadığına ilişkin istinaf sebeplerini ileri sürmüş ise de; davacı nezdinde düzenlenmiş … nolu nakliyat sigorta poliçesi (emtea-kamyon)’nde sigortalının … A.Ş. olduğu, sigortalı emtia açıklamasında fatura düzenleyenin … olarak gösterildiği, 17.11.2017 başlangıç tarihli bu ferdi poliçenin taraflar arasındaki nakliyat abonman sözleşmesine dayandığı, … numaralı nakliyat abonman sözleşmesinde dava dışı …A.Ş. ile dava dışı … A.Ş.’nin sigortalı olarak yer aldığı, sigorta konusu emtianın dava dışı … A.Ş. tarafından üretildiği ancak adı geçen diğer şirket aracılığıyla ihraç edildiği, ihracat belgeleri ile emtia faturasının … A.Ş. adına olmasının … A.Ş.’nin sigortalı vasfını değiştirmeyeceği, zayi olan emtianın cinsi ve miktarı konusunda bir ihtilaf bulunmadığı, dosyada mübrez bilirkişi raporunda, emtianın mevcut satış faturasındaki bedeli, ağırlığı ve miktarına göre düzenlenen ekspertiz raporunun ve Mahkemece de bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafın istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır.Davacı tarafça, olayda sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanamayacağı, hırsızlık olayının davalı tarafın ağır kusuru neticesinde meydana geldiğine yönelik istinaf sebebi yönünden yapılan değerlendirmede; CMR Konvansiyonu madde 23/3. uyarınca taşıyıcının sorumluluğu kural olarak sınırlı sorumluluktur. Ancak Konvansiyon’un 29. maddesinde; “Hasar, taşımacının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmiş ise taşımacı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut da kanıt yükünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz. Bilerek kötü hareket veya kusur taşımacının vekil veya çalışanları tarafından görevleri sırasında işlenmiş ise, aynı hüküm uygulanır. Bundan başka, böyle bir durumda adı geçen vekiller, çalışanlar ve diğer kişiler kişisel sorumlulukları yönünden 1 inci paragrafta belirtilen bu bölüm hükümlerinden yararlanamazlar.” düzenlemesi yer almaktadır. Taşıyıcı taşıma işini yaparken özenli davranmalıdır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, aracın bir benzin istasyonunda park halinde olduğu ve hırsızlık olayının araç sürücüsünün uyuduğu gece 03:00 ila 05.00 saatleri arasında meydana geldiği, araç sürücüsünün uyanması ve hırsızlara müdahalesi ile hırsızların yükün tamamını değil, bir kısmını çaldıkları ve araç sürücüsünün gecikmeksizin hırsızlık olayını polise bildirdiği nazara alındığında ağır kusurlu kabul edilemeyeceği mütalaa edilmiş ve Mahkemece bu kabule göre karar verilmiş ise de, aracın park halinde olduğu benzin istasyonunda güvenlik kamerasının bulunup bulunmadığının belirlenemediği, güvenlik görevlisinin ise olmadığı, buna göre araç sürücüsünün aracı güvenli bir park alanı yerine, korunaksız bir yere park ederek uyuduğu ve hırsızlık olayının bu sırada gerçekleştiği, böyle bir durumda sürücüden (ve taşıma şirketinden) yüke özen borcu kapsamında basiretli bir tacire yakışacak azami tavrı sergilemesi, öncelikle yükün güvenliğini sağlayacak tedbirleri alması, en basitinden aracı güvenlikli bir otoparka bırakması yahut uyumayarak veya durum ve şartlara göre gece saatlerinde karşılaşılma ihtimali yüksek olan hırsızlık gibi bir duruma karşı önlem alması beklenmelidir. Davalı şirketin araç sürücüsünün, pervasızca bir davranışla ve zararın meydana gelme ihtimalinin bilinci ile aracı benzin istasyonuna gerekli tedbirleri almadan park etmesi nedeniyle davalı sorumluluktan kurtulma hallerinden ve sınırlandırmadan yararlanamayacaktır. Bu nedenle Mahkemece, zararın tamamına hükmedilmesi gerekirken sınırlı sorumluluk ilkesi gereği yapılan hesaplama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Davacı vekilinin bu istinaf sebebi haklı bulunmuştur. Davacı tarafça faiz başlangıcının yanlış belirlendiğine yönelik istinaf sebebinin incelemesinde ise; CMR Konvansiyonu’nun 27/1. maddesi uyarınca faiz, ödeme isteğinin yazılı olarak, taşımacıya gönderildiği tarihten başlar. Böyle bir istekte bulunulmamış ise, faize dava tarihinden itibaren hükmedilir. Dosyada her ne kadar sigortalı ile davacı tarafından davadan önce davalıya hitaben düzenlenmiş ihtarnameler yer almakta ise de, ihtarnamelerin davalıya tebliğine dair tebliğ evrakları bulunmadığından Mahkemece faize dava tarihinden itibaren hükmedilmesi doğrudur. Davacı vekilinin faize yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2020 tarih ve 2018/610 Esas – 2020/180 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 3-Davanın KABULÜNE; 105.989,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Karar ve ilam harcı 7.240,10 TL’den davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.810,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.430,10 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafça dava açılırken yatırılan 1.810,04 TL peşin harç, 35,90 başvurma harcı olmak üzere toplam; 1.845,94‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından ilk derecedeki yargılama sırasında sarf edildiği anlaşılan 1.600,00 TL bilirkişi ücreti ve 165,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.765,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 8-Davacı taraf vekille temsil edildiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan 2023/2024 AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,10- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 11-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 4.513,14 TL nispi harçtan davalı tarafından yatırılan 1.128,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.384,64‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,12-Davacı tarafından sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 193,6‬0 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 13-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediği anlaşıldığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,14-Artan gider avansı bulunması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 15-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/10/2023 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.