Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1107 E. 2023/1827 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1107
KARAR NO : 2023/1827
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2021
DOSYA NUMARASI : 2019/654 Esas – 2021/303 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde özetle; davalı … Ltd. Şti. ile 15.01.2018 tarihinde bayilik sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşmeye dayalı olarak davalı şirketten doğmuş alacaklı bulunduğunu, alacaklarının tahsili için İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibe davalı tarafın itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir. Davalı … Ltd. Şti.’nin davaya cevap dilekçesi vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/04/2021 tarih ve 2019/654 Esas – 2021/303 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 102 ve davamı maddelerine göre acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67′ ye göre itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, 15.01.2018 tarihli bayilik sözleşmesini, İstanbul … İcra Dairesinin …sayılı dosyasını, ticari defterlerini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur. Davalı taraf, 6100 sayılı HMK m. 126’ya göre cevap ve delil dilekçesi sunmamış, HMK m. 139’a göre ön inceleme ve HMK m. 144’e göre tahkikat duruşmasına usulüne uygun şekilde çağrıldığı halde katılmamıştır.Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 102 ve davamı maddelerine göre acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesine göre; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Mahkememizde açılmış olan dava bu yasa kapsamında arabuluculuk dava şartına bağlı olup arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu anlaşılmakla davanın esasının incelenmesine geçilmiştir. 6102 sayılı TTK m. 102’ye göre; “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” Taraflar arasında yapılan 15.01.2018 tarihli bayilik sözleşmesinin “Lisans, İzin ve Ruhsatlar” başlıklı 2’nci ve “Bayilik Faaliyeti” başlıklı 3’üncü maddeleri incelendiğinde taraflar arasındaki hukuki ilişkinin acentelik ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında alacak konusu cari alacak olarak belirtilmişse de dava dosyasına her birinde “istasyon otomasyon ve işletim bedeli” açıklaması yazılı on tane faturayı delil olarak sunmuştur. 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre; dosyanın bilgisayar uzmanı, mali müşavir ve EPDK uzmanı bilirkişiye verilerek, davacının talep ettiği otomasyon ve işletim bedelinin ne olduğu konusunda teknik açıklama yapmalarının istenilmesine, otomasyon ve işletim bedelinin piyasa koşullarında ne kadar olabileceğinin tespiti, tarafların ticari defterleri incelenmek suretiyle otomasyon ve işletim bedeli adı altında bir ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti, otomasyon ve işletim bedeli adı altında bir ödeme yapıldıysa miktarının aylık ne kadar olduğunun tespiti istenilmiştir. Hazırlanan 14.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihine göre 10.454,80 TL alacaklı gözüktüğü, bu miktarın tamamının istasyon otomasyon ve işletim bedeli alacağı olduğu, istasyon otomasyon ve işletimi için belli bir ücret alınmasının normal olduğu ve düzenlenen faturalardaki aylık 850,00 TL ve 890,00 TL bedelin güncel olduğu tespit edilmiştir. Hazırlanan raporda EPDK uzmanının belirttiği mevzuat hükümlerinin istasyon otomasyon ve işletim bedelleri ile ilgisinin olmaması, istenen bedellerin güncelliğinin hangi piyasa koşullarına göre tespit edildiğinin raporda yazılı olmaması nedeniyle rapor hükme esas alınmamıştır. EPDK’nın 26.09.2019 tarih ve 8851 sayılı Dağıtıcı ve Bayi Marjlarının Paylaşımına İlişkin Kararının “Bayilik Lisansı Sahiplerine Yansıtılamayacak Maliyetler” başlıklı 5’inci maddesinde “Ulusal stok maliyeti, ulusal marker ve dağıtıcı marker maliyeti, ithalat veya dağıtıcılar arası ticaret yoluyla temin gibi kaynaklardan alım ile rafineri çıkış fiyatları arasındaki farklılıklardan kaynaklanabilecek ilave maliyetler, farklılaştırılmış ürünlere ilişkin katkı maliyeti, harmanlama maliyeti, otomasyon kurulum ve işletim maliyeti gibi ilgili mevzuata göre dağıtıcı sorumluluğunda olan veya bayiye teslimden önceki aşamalarda gerçekleştirilen iş ve işlemlere ilişkin maliyetler herhangi bir ad altında bayilere ayrıca yansıtılamaz.” düzenlemesi getirilmiştir. Buna göre akaryakıt şirketlerinin kendi bayilerinden 26.09.2019 tarihinden sonra istasyon otomasyon ve işletim bedeli almaları hukuken mümkün değildir. Davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme 15.01.2018 başlangıç tarihli olması sebebiyle davacı ancak sözleşmede hüküm bulunması durumunda 26.09.2019 tarihine kadar istasyon otomasyon ve işletim bedeli talep edebilecektir. Davacının dosyaya sunduğu faturalar incelendiğinde talep ettiği istasyon otomasyon ve işletim bedellerinin 31.01.2018 ile 31.10.2018 tarihleri arasında olduğu görülmektedir. Dolayısıyla davacı sözleşmede hüküm bulunması durumunda davalıdan istasyon otomasyon ve işletim bedeli talep edebilecektir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 11.11.2 maddesinde “Bayi PO tarafından belirlenecek aylık bakım, onarım ve uydu kullanım ücretini her bir ilgili ayın son günü tarihli olarak PO’nun düzenleyeceği fatura karşılığında KDV dahil tatarı, en geç takip eden ayın onuncu gününde ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt etmiştir.” düzenlemesi getirilmiştir. Dolayısıyla sözleşmede istasyon otomasyon ve işletim bedeli ödeneceği kararlaştırılmış ancak miktar belirlenmemiştir. Ücretin davacı tarafından belirleneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmede yazılı olan bu madde davacının bütün bayileriyle yaptığı tip sözleşme olması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 20’de yer alan “Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir.” hükmüne göre genel işlem koşulu niteliğindedir. Bu nedenle sözleşmenin bu maddesinde yer alan “PO tarafından belirlenecek” ifadesinin genel işlem koşulu olarak kabul edilerek yorumlanması gerekmektedir. Davacının başka bayilerle yaptığı sözleşme metinlerinin birbiriyle tamamının aynı olmaması da sözleşmedeki bu hükmün genel işlem koşulu olmasını etkilememektedir. Çünkü TBK m. 20/II’ye göre; “Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez.” Bu madde hükmüne göre sözleşmelerdeki küçük farklılıklar sözleşme hükmündeki genel işlem koşullarını etkilemeyecektir. Davalının sözleşmeyi imzalamış olması ve hatta sözleşmenin bütün maddelerini davacı ile müzakere ederek imzalamış olması da sözleşmedeki bu hükmün genel işlem koşulu olmasına bir etki etmeyecektir. Çünkü TBK m. 20/III’e göre; “Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.” Genel işlem koşullarını dava konusu olayla ilgili en önemli ilkesi ise genel işlem koşullarının kanunla verilen izinle yapılan işlerde de uygulanacak olmasıdır. TBK m. 20/IV’e göre; “Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır.” Davacı … A.Ş.’nin kanunla verilen izinle akaryakıt alanında çalışıyor olması yaptığı sözlemeye koyduğu hükümlerin genel işlem koşulu olmasını engellemeyecektir. 6098 sayılı TBK m. 21’e göre; Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.” Davaya konu sözleşmenin 11.11.2 maddesinin içeriğinin davacının menfaatine aykırı olduğu açıktır. Çünkü istasyon otomasyon ve işletim bedelinin tek taraflı olarak davacı tarafından belirlenmesi davalının menfaatine aykırıdır. Ayrıca bu maddenin uygulanmasının sonuçları hakkında açıkça davalı tarafın bilgilendirildiği konusunda bir belge dosya içerisinde bulunmamaktadır. Bu durumda davacının davalı ile yaptığı sözleşmenin 11.11.2 maddesinde yer alan istasyon otomasyon ve işletim bedeli ödeneceğine ilişkin hükmün geçerli olduğu ancak sözleşmede yer alan “PO tarafından belirlenecek” ifadesinin 6098 sayılı TBK m. 20 ve devamı maddelerine göre genel işlem koşulu niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı yasanın 21’inci maddesine göre “PO tarafından belirlenecek” ifadesinin yazılmamış sayılmasına karar verilmesi ve istasyon otomasyon ve işletim bedelinin piyasa koşullarına göre belirlenerek taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkememizin 01.02.2021 tarihli duruşmasında alınan kararla Türkiye’de faaliyet gösteren bütün akaryakıt şirketlerine yazı yazılarak akaryakıt istasyonlarından “İstasyon Otomasyon ve İşletim Bedeli” olarak aldıkları ücretin sorulmasına karar verilmiştir. Akaryakıt şirketlerinden gelen yazı cevaplarında dava dışı … A.Ş. otomasyon bedeli olarak 350,00 TL + KDV aldıklarını belirtmiş, diğer akaryakıt şirketleri ise yukarıda açıkladığımız EPDK’nın 26.09.2019 tarih ve 8851 sayılı Dağıtıcı ve Bayi Marjlarının Paylaşımına İlişkin Kararı uyarınca otomasyon maliyetini bayilere yansıtmadıklarını, bu nedenle de istasyon otomasyon ve işletim bedeli almadıklarını bildirmişlerdir. Dolayısıyla piyasada istasyon otomasyon ve işletim bedeli alan iki akaryakıt firması bulunmakta olup bunlardan biri davacı olup aylık 850,00 TL + KDV ücret almakta diğeri ise dosyamıza cevap veren dava dışı … A.Ş. olup 350,00 TL + KDV almaktadır. Gelen yazı cevaplarından davacının talep ettiği istasyon otomasyon ve işletim bedelinin piyasa koşullarının çok üzerinde olduğu anlaşılmakla davacının aylık 350,00 TL + KDV miktarı üzerinden talepte bulunabileceği, bunun miktarının da on aylık istasyon otomasyon ve işletim bedeli karşılığı olarak 4.130,00 TL olduğu anlaşılmaktadır. (istasyon otomasyon ve işletim bedeli 350,00 TL x % 18 KDV = 63,00 TL KDV bedeli) ; (istasyon otomasyon ve işletim bedeli 350,00 TL + KDV bedeli 63,00 TL = 413,00 TL KDV dahil istasyon otomasyon ve işletim bedeli) ; (KDV dahil istasyon otomasyon ve işletim bedeli 413,00 TL x 10 ay = 4.130,00 TL Toplam KDV dahil istasyon otomasyon ve işletim bedeli) Bu hesaplama basit matematik işlemini gerektirdiğinden ve yapılan hesaplama tarafların 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre bedel artırımında bulunmalarını ya da HMK m. 176’ya göre ıslah da bulunmalarını gerektirmeyeceğinden 6100 sayılı HMK m. 30 usul ekonomisi uyarınca ikinci kez bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Bu gerekçelerle davanın kısmen kabulüne ve itirazın 4.130,00 TL üzerinden iptaline yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Taraflar arasında yapılan sözleşmede istasyon otomasyon ve işletim bedelinin düzenlenmemiş olması ve bedelin yargılama sonucunda tespit edilmiş olması nedeniyle alacağın likit olmadığı anlaşılmakla davacı tarafın icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 4.130,00-TL üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren aynı koşullarda devamına, 2-Fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Mahkemece usul ve yasaya aykırı surette müvekkilin haklı alacağının eksik hesaplanarak hüküm kurulmuş olduğunu,
Davalının, bayilikten kaynaklanan borçlarını müvekkile ödemekte gecikmeye ve dahi ödememeye başladığını, müvekkil şirket yetkilileri tarafından defalarca kere ihtar edilmesine rağmen, davalının bayilikten kaynaklanan ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu sebeple de bakiye alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi ikame edilmiş olduğunu, davalının da icra takibinde mündemiç borca ve borcun tüm fer’ilerine ve icra takibinin yetkisine haksız ve mesnetsiz itiraz ederek takibi durdurmuş olduklarını, Davalının itirazının iptali için de huzurdaki davanın ikame edildiğini, davada müvekkil alacağının tespit edilebilmesi için her iki tarafın da ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesine karar verilmiş olduğunu, davalının davanın ikamesinin ardından davaya herhangi bir cevap vermediği gibi bilirkişi incelemesi için ticari defter ve kayıtlarını da ibraz etmediğini, 07.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda, müvekkilin ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulduğu ve lehine kesin delil olduğu, davalının herhangi bir defter ibraz etmediği, müvekkilin “istasyon otomasyon ve işletim bedeli” kaynaklı 10.454,80 TL alacağının bulunduğu, fatura edilen tutarın fatura tarihi itibariyle güncel ve makul olduğu hususlarının belirtildiğini, Bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiğini, davalı şirketin davaya herhangi bir cevap vermediği, duruşmalara iştirak etmediği gibi bilirkişi raporuna da herhangi bir beyan ve itirazda bulunmadığını, buna rağmen yerel mahkemenin bilirkişi raporundaki tespiti kabul etmeyerek otomasyon ve işletim bedelinin güncel ve makul olup olmadığı hususunda re’sen delil toplama cihetine gittiğini ve istinafa konu usul ve yasaya aykırı kararı verdiğini, Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğ edilmesine rağmen davalının, yasal süresinde davaya cevap vermediğini, herhangi bir savunma ileri sürmediğini, duruşmalara iştirak etmediğini, yerel mahkemede görülen davanın basit usule tabi olduğunu, davalının davaya cevap verme süresinin dava dilekçesinin kendisine tebliği tarihinden itibaren 6100 sayılı HMK’nun 127. maddesinde de yine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta olarak düzenlenmiş olduğunu, ayrıca hmk’nun 128. maddesine göre de işbu kanunî sürede ilk itirazları ile esas dava hakkındaki ve varsa karşı delillerini dermeyan etmeyen davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaları inkâr etmiş sayılacağını, izah edilen tüm bu kanun hükümlerinin usul hukukunda cari olan teksif ilkesini açıklayacağını, hatta mezkur teksif ilkesi gereğince de davalının, yasal süreleri içerisinde dermeyan ettiği cevap, cevaba cevap ve karşı delillerini bildirdikten sonra davacının rızası olmaksızın savunmasını değiştiremeyeceğini ve genişletemeyeceğini (HUMK. md. 202, HMK. md. 141), istinafa konu davada da davalı yasal süresi içerisinde davaya cevap dahi vermediğinden sadece ve sadece münkir durumunda olduğunu, yerel mahkemenin davayı kısmen reddine dair kararının gerekçesi olan bilirkişi raporunda EPDK uzmanının belirttiği mevzuat hükümlerinin istasyon otomasyon ve işletim bedelleri ile ilgisinin olmaması, istenen bedellerin güncelliğinin hangi piyasa koşullarına göre tespit edildiğinin raporda yazılı olmaması hususunun bir vakıa olduğunu ve davalı tarafından ileri sürülmemiş ise mahkeme tarafından bu durumun hükme esas teşkil edilemeyeceğini,
İstinafa konu davanın, bir itirazın iptali davası olduğunu, davanın açılmasına sebep olan itirazında davalının, yalnızca borcunun olmadığını beyan ederek müvekkilin alacağına nail olmasını geciktirme kastıyla hareket ettiğini göstermiş olduğunu, yerel mahkemenin ise sanki davalı davaya cevaplarında, olmadı duruşmalarda davalı böyle bir izahat-itirazda bulunmuş gibi “otomasyon işletim bedelinin genel işlem şartı olduğu” şeklinde bir gerekçe ile davanın 6.325,00 TL.’lik kısmını reddetmiş olduğunu, Yukarıda Hukuk Usulü Muhakemeleri Hukukunun olmazsa olmaz ilkelerinden teksif ilkesine aykırılığı serdettiklerini, bu kere de istinafa konu yerel mahkeme kararının hukuk usulünü ceza usulünden ayıran diğer olmazsa olmaz bir ilke olan dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesine aykırılığını izah etmek gerektiğini, dava malzemesinin taraflara getirilmesi ilkesinin, –ki Almancasının Verhandlungsmaxime olduğunu, vakıaların ve delillerin toplanması açısından tarafların yetkili olduğunu, hakimin dava malzemesini teşkil eden vakıaları ve delilleri kendiliğinden toplayamamasını gerektirdiğini, hukuk usulünün ceza usulünün aksine maddi gerçekliği değil, şekli gerçekliği ortaya çıkarmayı amaçladığını ve şekli ceza usulünün ortaya çıkarılmasının da sadece ve sadece tarafların inhisarında olduğunu, olayda da süreleri kaçıran davalının ortaya koyduğu vakıa ve delil mevcut değil iken, yerel mahkemenin kendisini davalı yerine koyarak otomasyon işletim bedeli uygulamasının genel işlem şartı olduğu, bu haliyle davalı aleyhine olduğu, bilirkişi raporunda bu uygulamanın güncel ve yerinde olup olmadığı hususunda tespit olmadığı şeklinde bir gerekçe ile davanın kısmen reddine dair karar oluşturduğunu, Ayrıca, 6100 sayılı HMK.’nun 25. maddesine tekabül eden 1086 sayılı HUMK.’nun 75. maddesini Kanun Koyucunun “Kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hallerde hâkim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re’sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz. Ancak müphem ve mütenakız gördüğü iddia veya sebepler hakkında izahat isteyebilir. ” şeklinde zikretmekte olduğunu, yani madem ki talep edilen alacak tutarının 6.325,00 TL.’lik kısmının varlığı yerel mahkemece hak ve nesafete aykırı ve dahi müphem görünmekteydi; o halde bu teşevvüşü gidermek için taraflara bu hususu açıklattırması gerekmekte olduğunu, böylelikle böyle bir sürpriz karar ortaya çıkmamış olacağını, Alacak sebebi faturaların sebebi otomasyon işletim bedelinin, taraflar arasındaki sözleşmede belirlenmiş olduğunu, dava konusu olayda davalının tüketici olmadığını, alacak sebebinin er iki tarafının da tacir olduğunu ve TTK 18. maddeye göre basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne tabi olduğunu, ahde vefa ilkesinin cari olduğu durumda da genel işlem şartından bahisle davalı lehine re’sen delil toplama ve hüküm kurmanın uslu ve yasaya açıkça aykırılık teşkil etmekte olduğunu, Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İlk derece mahkemesinin 05.04.2021 tarih ve 2019/654 Esas – 2021/303 Karar sayılı kararının istinaf yoluyla incelenmesi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Öncelikle dosyanın HMK 353/1-6 gereği ilk derece mahkemesine gönderilmesine, gönderilmeyecekse bu defa yeniden yargılama yapılmasına ve davanın kabulüne, Takibe itirazın iptaline, Davalının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİNİN UYAP SİSTEMİ ÜZERİNDEN 21/04/2021 GÜNÜ SUNDUĞU ANLAŞILAN, BİLA TARİHLİ EK DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; İstinaf başvuru dilekçelerinde, yerel mahkemece verilen kararın istinaf incelemesine tabi tutularak bozulmasını talep ettiklerini, bu kez yerel mahkemenin genel işlem şartı olduğu gerekçesi ile tenziline gittiği müvekkilin 850 TL + KDV olarak uyguladığı istasyon otomasyon ve işletim bedelinin sebebini izah etmek gerektiğini, Müvekkilin bayilerinden talep ettiği istasyon otomasyon ve işletim bedeli uygulamasına tabi 5 ana hizmet bulunmakta olduğunu, Pompa otomasyonu Tank otomasyonu İletişim altyapısı Anti-virüs hizmeti E-posta hizmeti sistemlerine dair, Bu sistemlere dair, – 7x24x365 çalışırlığının sağlanması ve ilgili sistemlerde 10 gün içinde meydana gelen arızaların tespit edilmesi, arızaya müdahale edilmesi ve çözüm sağlanması, – Gerekli ekip ve yedek parça temininin bölgesel olarak sağlanması, – 7x24x365 çağrı merkezi ve saha personelinin sağlanması ve sürekliliği, – Yazılımsal desteğin sağlanması, – Merkezi yazılım, donanım ve iş gücü desteğinin sağlanması, – Petrol Ofisi lisansı altında olduğu sürece aşağıdaki bu sistemlerde yaşanan ekipman arızalarının “parça garantisi” altında olması hususlarının, müvekkil teknik biriminin tabiri ile ” parça dahil ” kapsamı olduğunu, bu unsurun sektörde yalnızca Petrol Ofisi’nde olan bir hizmet olduğunu,
– Yedekli iletişim altyapı hizmeti sağlanması durumunun, istemin kesintisiz raporlanabilirliğinin sağlanması amaçlı olduğunu, yalnızca bazı dağıtım firmalarında olan bir hizmet olduğunu, – İlişik sistemlere (pompa, yazar kasa, elektronik sistem vb.) yönelik entegrasyon sağlanması, – EPDK’nın 1240 sayılı Kurul Kararı uyarınca oluşan hem merkezi hem bayiler tarafındaki yazılımsal ve donanımsal desteğin sağlanması,
Mahkeme tarafından görevlendirilen heyet azası mühendis bilirkişilerin de otomasyon sisteminin zorunluluğu ve işlevini izah ettikten sonra
“Akaryakıt otomasyon sistemi, yasal gerekliliklerin haricinde akaryakıt istasyonundaki işletme ve personelin işini kolaylaştırdığından bayii konumundaki şirket tarafından kullanımı ve kabulü zorunlu bir ihtiyaçtır. Otomasyon ile ilgili iş ve işlemlerin her iki tarafa da bir bedeli olması ise kaçınılmazdır. Dosya üzerinde yapılan incelemelerde davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme gereği, akaryakıt otomasyon ücreti olarak 850 TL ve 890 TL’lik faturalar tanzim edildiği görülmüştür. Bu ücret, akaryakıt firmalarına göre, sunulan hizmete göre ve taraflar arasında yapılan sözleşmelere göre değişiklik göstermektedir. Yukarıda açıklanan tüm bu iş ve işlemler ile ilgili yazılım, iletişim altyapısı, arıza, yedek parça ve teknik bakım hizmetlerinin de verildiği göz önüne alındığında, yukarıda anılan bu ücretin fatura tarihi itibariyle MAKUL ve GÜNCEL olduğu değerlendirilmiştir.” buyurduğunu beyanla; Yerel mahkeme tarafından teknik bilgi gerektiren dava konusu olaya dair görevlendirilen teknik bilirkişiler tarafından makul ve güncel olarak tespit edilen müvekkil alacağının, yerel mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı olarak tenzil edilmiş olup, izah ettikleri gerekçe ile istinaf incelemesine tabi tutulan kararın bozulmasını talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİNİN UYAP SİSTEMİ ÜZERİNDEN 22/04/2021 GÜNÜ SUNDUĞU ANLAŞILAN, BİLA TARİHLİ İKİNCİ EK DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; İstinaf başvuru dilekçelerinde, mahkemece verilen kararın istinaf incelemesine tabi tutularak bozulmasını talep ettiğini, ek dilekçelerinde ise istasyon otomasyon ve işletim bedeli uygulamasının sebebi hikmetini izah ettiklerini, bu kez müvekkilin uygulamasından uygulamanın nasıl yapılacağından ve uygulamaya tabi ücretin ne olduğundan, tüm bayiler gibi davalının da haberdar olduğuna dair 16.02.2017 ve 26.02.2018 tarihli genelgeleri işbu dilekçeleri ekinde sunduklarını beyan ederek dilekçeleri ekinde bir takım evraklar sunduğu anlaşılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasında akdedilen 15/01/2018 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi kapsamında icra takibinin dayanağı istasyon otomasyon ve işletim bedeli faturalarına konu hizmetin davacı tarafından davalıya verilmesine rağmen davalı tarafından fatura bedellerinin ve cari hesap alacağının ödenmediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 15/01/2018 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi kapsamında icra takibinin dayanağı istasyon otomasyon ve işletim bedeli faturalarına konu hizmetin davacı tarafından davalıya verilmesine rağmen davalı tarafından fatura bedellerinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, haksız itirazın iptaline ve lehlerine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemek suretiyle davacının iddialarını inkar etmiştir. İstanbul …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasında; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 10.455,00 TL asıl alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçlunun takibe süresinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, itirazın alacaklı davacıya tebliğ edilmediği ve davacı tarafından İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca hak düşürücü süre içerisinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasında davalı borçlu tarafından icra takibinin yetkisine itiraz edilmiştir. HMK’nın 17/1 maddesine göre; Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin 39.1 maddesine göre iş bu sözleşmenin uygulanmasından ve yorumlanmasından kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların çözümü hususunda münhasıran İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılınarak yetki sözleşmesi akdedilmiş ve tarafların tacir olduğu dikkate alındığında yetki sözleşmenin geçerli olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple davacı alacaklı tarafından icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatıldığı ve geçerli bir icra takibinin bulunduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında 15/01/2018 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi akdedildiğine ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf bu sözleşme kapsamında davacının davalıdan istasyon otomasyon ve işletim bedeli talep edip edemeyeceğidir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 11.11.2 maddesinde “Bayi PO tarafından belirlenecek aylık bakım, onarım ve uydu kullanım ücretini her bir ilgili ayın son günü tarihli olarak PO’nun düzenleyeceği fatura karşılığında KDV dahil tatarı, en geç takip eden ayın onuncu gününde ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt etmiştir.” düzenlemesi getirilmiştir. Dolayısıyla Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere sözleşmede istasyon otomasyon ve işletim bedeli ödeneceği kararlaştırılmış ve davacının söz konusu bedelleri talep etme hakkı bulunmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda akaryakıt otomasyonu; akaryakıt istasyonunun genel iş akışının kontrol ve idaresini sağlayan entegre bir sistem olduğu, pompadan yapılan satışları ile bu satışı yapan personeli takip ve kontrol etmeyi sağladığı, tüm bu süreçlerin raporlamasını da yapan akaryakıt otomasyonları gerçekleşen satışları anlık olarak sisteme kaydettiği şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme ve bayilik ilişkisi devam ettiği sürece davacının davalıya bu hizmeti verdiği ve karşılığında EPDK’nın 26.09.2019 tarih ve 8851 sayılı Dağıtıcı ve Bayi Marjlarının Paylaşımına İlişkin Kararı tarihine kadar söz konusu bedelleri talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu tarihten sonra ise anılan karar ile söz konusu bedellerin bayilere yansıtılmayacağı kabul edildiğinden istasyon otomasyon ve işletim bedeli talep edemeyecektir. Taraflar arasındaki sözleşmede söz konusu ücretlerin davacı tarafından belirleneceği kararlaştırılmıştır. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmede anılan maddenin genel işlem koşullarına aykırı olduğu kabul edilmiş ve emsal araştırması yapılmak suretiyle davacının belirlediği fatura bedellerinin emsallerinin üzerinde olduğu gerekçesi ile emsal bedeller dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak davalı tarafından icra takibine itiraz dilekçesinde fatura bedellerinin emsallerine uygun olmadığı ve fahiş olduğu ileri sürülmediği gibi, davaya cevap verilmemiş ve yargılama aşamasında da bu husus ileri sürülmemiştir. TTK’nın 21/2 maddesine göre bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Davacı tarafından düzenlenen faturalara davalı tarafından fatura bedellerinin fahiş olduğu iddiası ile itiraz edildiğine ilişkin bir delil de dosyaya sunulmamıştır. HMK’nın 25. maddesine göre; Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. Somut uyuşmazlıkta tacir olan davalı tarafından fatura bedellerine fahiş olduğu gerekçesi ile itiraz edilmemesine, davacının düzenlediği faturaların bilirkişi raporu ile rayicine uygun olduğunun belirtilmesine ve talep olmamasına rağmen Mahkemece resen emsal araştırması yapılarak resen fatura bedellerinin emsal bedellere indirilerek hüküm kurulması isabetli olmamıştır. Bu sebeple davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2021 tarih ve 2019/654 Esas – 2021/303 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden; Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalı borçlunun İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasındaki icra takibine yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 10.454,80 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %19,50 oranında avans faizi ile birlikte kaldığı yerden aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Hüküm altına alınan asıl alacak faturalar ile likit olduğundan hüküm altına alınan asıl alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanunu gereğince kabul edilen miktar üzerinden alınması gereken 714,17TL nispi karar ve ilam harcından peşin yatırılan 126,27TL harcın mahsubu ile bakiye 587,9‬0 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 177,07TL ( 44,40TL BH, 126,27TL PH, 6,40TL VH ) harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-11 ve 118/A-13’e göre 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti’nin tamamının davalı arabuluculuk görüşmelerine mazeretsiz olarak katılmadığından davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 2.250,00 TL bilirkişi ücreti ile 580,5 TL tebligat/ posta gideri olmak üzere; toplam 2.830,50 TL yargılama giderinin tamamının davalı arabuluculuk görüşmelerine mazeretsiz olarak katılmadığından davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,6-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar ve tarifenin 13/2 maddesi dikkate alınarak takdir edilen 14.454,80 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 8-Bakiye gider avansı bulunması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,00 TL posta gideri olmak üzere; toplam 194,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 11-Bakiye gider avansı bulunması halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/11/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.