Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1102 E. 2023/1739 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1102 Esas
KARAR NO : 2023/1739 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/823 Esas – 2021/243 Karar
TARİHİ :15/04/2021
DAVA: Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 19/09/2017
Birleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
2017/986-2018/1124 E.K. sayılı dosyası yönünden;
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili …’in davalı bankaca … San. Tic. A.Ş. ne açılacak kredi için düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını, GKS’ye istinaden bankanın 27.06.2013-27.06.2014 arasında geçerli olacak şekilde … A.Ş. ne hitaben … numaralı 500.000 TL tutarında Teminat Mektubunu vermiş olduğunu, müvekkilinin … San.Tic.A.Ş.deki hisselerini 13.12.2015 tarihinde devir ve temlik ederek ortaklıktan ve yönetim kurulundan istifa ederek ayrıldığını, Şirketle hukuki ve fiili bağının kalmadığını, ayrılmasını müteakip Beşiktaş … Noterliğinden 28.03.2016 tarih ve … y.sayılı ihtarnameyi keşide ederek İmzaladığı GKS de … San. Tic. A.Ş.’ne olan şahsi kefaletlerini ve her ne ad ile verildi ise verdiği senet ve teminatları iptalini, sonlandırılmasını ve kaldırılması bildirdiğini, borçlandırıcı işlemlerden sorumlu olmadığını bildirdiğini, sözkonusu ihtarnamenin 29.03.2016 tarihinde davalı bankaca tebellüğ edilmiş olduğunu, Bu ihtarnameye istinaden bankaca … San. Tic. A.Ş.’nin kredilerinin durdurulduğunu, iptal edildiğini, GKS ye dayanarak verilen kredilerin iptal edildiğini, müvekkilin imzaladığı GKS’ye dayalı kredilerin sıfırlanmış olduğunu, kefaletten istifa talebinin bankaca kabul edildiğinin şifahen bildirildiğini, bundan sonra bankanın Topkapı Şubesi tarafından ortağı olduğu … San. Tic. A.Ş.’ne nakdi ve gayrinakdi krediler tahsis edilmiş olduğunu, davalı Banka Kredi Komitesinin değişen ortaklık yapısına göre kredi ilişkisine devam edilip edilemeyeceğini yeniden belirlediğini, bundan sonra … A.Ş. ye açılacak krediler için GKS imzaladığını, Bankanın … A.Ş. ye olan kefaletini kaldırmış olduğunu, kendisinin kefaletinin kaldırılmasından sonra … A.Ş. ile banka arasında yeni GKS imzalanmış olduğunu, davalı bankanın … A.Ş. ne hitaben verdiği … numaralı 500.000,00-TL tutarında Teminat Mektubunu birer yıl süre ile uzatmış olduğunu, davalı bankanın müvekkil tarafından Beşiktaş … Noterliğinden keşide ettiği 28.03.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameyi 29.03.2016 tarihinde tebellüğ ettikten sonra müvekkilin açık ve net ihtarına rağmen muvafakatini almadan 23.06.2017 tarihine kadar uzatmış olduğunu, keza müvekkilin rıza ve muvafakatini almadan 12.07.2017 tarihine kadar 20 gün süre ile son kez uzatmış olduğunu, işbu 20 günlük sürenin bitmesine 2 gün kala teminat mektubunu tazmin etmiş olduğunu, davalı bankanın tazmini takiben Gebze … Noterliğinde 12.09.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameyi keşide ederek müvekkilin sorumluluğunun sadece … numaralı 500.000 TL’lık teminat mektubu ile sınırlı olduğunu belirterek 523.029,64 TL’nın ödenmesini ihtar etmiş olduğunu, müvekkilinin Beşiktaş Noterliğinden keşide ettiği ve bankaya bildirdiği 28.03.2016/… numaralı kefilliğin sona erdiğine dair ihtarını almış olan bankanın süreli teminat mektubunun uzatılması halinde bu konunun müvekkile bildirilmesi yükümlülüğü altında olan bankanın … A.Ş. kredilerini sıfırlaması, yeni GKS imzalayarak yeni kefalet almış olması ortada İken müvekkilin istifa tarihinden sonra bankacılık uygulamasında emsali olmayacak şekilde 23.06.2016 tarihinde süresi sona eren teminat mektubunu müvekkiline bilgi vermeden muvafakatini almadan biri bir yıl diğeri 20 gün olmak üzere iki kez uzattığı teminat mektubundan müvekkilin sorumlu olmadığını, bankaya hiçbir şekilde teminat mektubunun paraya çevrilmesinden dolayı borçlu bulunmadığını, bankanın talebinin hukuka ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, davalı banka basiretli bir tacir gibi davranmadan süresi dolan teminat mektubunu müvekkilin kefaleti sona erdiği halde müvekkilin bilgisi ve muvafakatini almadan iki kez uzattığını belirterek bankanın ihtarnamesine mesnet gösterdiği … A.Ş.’ne hitaben 23.06.2013 tarihinde verdiği … numaralı teminat mektubu nedeniyle davalı bankaya 523.029,64 TL tutarında borçlu bulunmadığının tespitine, … San. Tic. A.Ş. kredilerinden dolayı davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine, davalı bankanın haksız ve kötü niyetli talebinden dolayı %20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili bankaca asıl borçlu … San. Tic. A.Ş.’ne kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine alacaklar muaccel hale geldiğinden dolayı hesapların Gebze 6. Noterliğinden keşide edilen 31.08.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile kat edilmiş olduğunu,borçlu ve kefilleri tarafından bankaya ödeme yapılmadığını, bu nedenle müteselsil kefil … hakkında 03.07.2012 tarihli GKS deki kefaleti sebebiyle İstanbul 6. ATM de 2017/986 esas sayılı dosyada alacak davası açmış olduklarını, davalının … A.Ş. ye müteselsil kefaleti sebebiyle müvekkili bankaya sorumlu olduğunu, müteselsil …’in 03.07.2012 tarihinde imzaladığı müteselsil kefalet sözleşmesinin iki taraflı sözleşme niteliğinde olduğunu, kefilin tek taraflı irade beyanı ile kefaletini sona erdirmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının iddialarının iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı …’in teminat mektubunun mer’i olduğundan haberdar olduğunu, mektubun bankaya iade edilmemiş olduğunu bildiğini, bu nedenle doğan borçtan sorumlu olduğunu, davacı …’in asıl kredi borçlusu … A.Ş. deki ortaklıktan ayrılmasının kefaletin sona ermesi sonucunu doğurmadığını, teminat mektubunun asıl borçlunun talebi üzerine temdit edilmiş olduğunu, davacının tazminat talep etmesinin yerinde olmadığını, aleyhine açılmış bir icra takibi bulunmadığını, İİK m 72/5’e göre müvekkil banka aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğini, aksine müvekkil banka lehine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, bankanın kanuni defter kayıtlarının kat’i delil teşkil ettiğini ileri sürmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi ,banka lehine %20 tazminata ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/986-2018/1124 E.K. sayılı birleştirme kararı ile birleşen davanın davacısı … Bankası A.Ş vekili tarafından … İle … aleyhine açılan davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından asıl borçlu … San. Ve Tic. AŞ lehine davalılar …, …in müşterek ve müteselsil kefaletleri ile krediler kullandırıldığını, davalıların kredi borçlarını ödememesi üzerine hesabın kat edilerek Gebze … Noterliğinin 12/09/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile detayları Gebze … Noterliğinin 12/09/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde açıklandığı üzere 31/08/2017 hesap kat tarihi itibari ile müvekkili bankanın asıl kredi borçlu şirketten toplam 1.552.917,10-₺ nakit alacağı bulunduğunu, davalı borçlular … ve … imzalamış oldukları 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı asıl kredi borçlusu … A.Ş. ve … ile birlikte … lehine verilen 27/06/2013 tarih … sayılı 500.000,00-₺ bedelli teminat mektubunun tazmininden kaynaklanan ve hesap kat tarihi itibari ile 523.029,64-₺’ye baliğ olan kredi borcundan müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduklarını, hesap kat tarihinden sonra ancak dava tarihinden önce sağlanan toplam 43.642,31-₺ tahsilat, TBK 100. maddesi uyarınca öncelikle işlemiş faiz ve masraf alacakların mahsup edilmek sureti ile müteselsil kefiller … ve …yönünden dava tarihi itibari ile işlemiş faiz ve masraflar dahil nakit alacağın 523.029,64-₺ (hesap kat tarihi itibari ile baliğ olan asıl alacak), 16.951,53-₺ (hesap kat tarihinden dava tarihine kadar işlemiş akdi faiz alacağı), 97,64-₺ (masraf)’nin toplamı olan 540.078,81-₺ toplam alacaktan tahsil edilen tutar olan 43.642,31-₺’nin mahsubu ile dava tarihi itibari ile 496.436,50-₺’ye baliğ olan dava konusu alacağın dava tarihinden tahsiline kadar işleyecek %25,35 temerrüt faizi, faizin % 5 gider vergisi ile birlikte davalılar … ve …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen davanın davalıları vekili cevap dilekçelerinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili … 06/10/2009 tarihinde kurulmuş olan dava dışı …. Ve Tic. A.Ş.’nin %5 payına, müvekkili …’in %46,5 payına, dava dışı …’ın %46,5 payına sahip olduklarını, müvekkillerinin dava dışı …. A.Ş. ile davacı … A.Ş. arasında akdedilen 03/07/2017 tarihli 2.000.000,00-₺ limitli GKS’yi kefil sıfatı ile imzaladıklarını, müvekkili …’in dava dışı …. A.Ş.’deki hisselerini 07/02/2013 tarihinde devir ederek ortaklıktan ayrıldığını, ortaklıktan ayrılmaya ilişkin kararın 20/02/2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini ve bu tarihten sonra dava dışı …. A.Ş. ile hiçbir hukuki/ekonomik/mali ve fiili bağının kalmadığını ve dava konusu ve davanın dayanağı olarak gösterilen … lehine düzenlenen 27/06/2013 tarih ve … numaralı 500.000,00-₺ bedelli 1 yıl süreli teminat mektubundan müvekkili …’in haberi, bilgisi, rızası ve onayının olmadığını, zira belirtilen tarihten çok önce ortaklıktan ayrılmış olduğunu, diğer yandan müvekkili …’in de dava dışı …. A.Ş.’de bulunan bütün hisselerini 03/12/2015 tarihinde devir ve temlik ederek lehine şirket yönetim kurulu üyeliğinden de 03/12/2015 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, 03/12/2015 tarihi itibari ile dava dışı … A.Ş. ile hiçbir hukuki/ekonomik/mali ve fiili bağının kalmadığını, müvekkilinin dava dilekçesinde bahsi geçen ve avukatlıktan ayrılmasından çok sonra dava dışı şirkete kullandırılan krediler nedeni ile herhangi bir borcu ve sorumluluğunun olmadığını, uyuşmazlık konusu teminat mektubunun müvekkilinin dava dışı şirketten 03/12/2015 tarihinde istifa ederek ayrıldıktan sonra müvekkiline bilgi verilmeden müvekkilinin rızası ve onayı olmadan düzenlemiş olduğunu belirterek tüm bu sebeplerden dolayı müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 15/04/2021 tarih 2017/823 Esas – 2021/243 Karar sayılı kararında;”Mahkememizce, taraflarca delil olarak sunulan sözleşme, ihtarname vs. tüm deliller incelenmiş olup, uyuşmazlığın bankacılık işleminden kaynaklanması nedeni ile dosya kapsamı ve banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 13/06/2019 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunda özetle “…Kural olarak, kefil olan ortak, ortaklıktan ayrılsa bile, yine de onun ortak olduğu zamanda yüklendiği kefaletlerden dolayı sorumluluğu aynı şekilde devam eder. Kefaletin sona erme sebepleri Türk Borçlar Kanunu’nun 598 ve devamı maddelerinde yer almakta olup,bu düzenlemeler arasında ortağın ortaklıktan ayrılması, kefaleti sona erdiren bir neden olarak düzenlenmemiş olduğu görülmektedir. Ancak, davacı kefilin, Beşiktaş …Noterliğinden keşide ettiği 28.03.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin davalı bankaya tebliğ edildiği 29.08.2016 tarihinden itibaren kefaletinin sonlandırılmasını bildirmiş olduğu dikkate alındığında, davacının eski krediler ödeninceye kadar sorumluluğunun devam edeceği, kefilin irade beyanının açık olarak alacaklı 29,03.2016 tarihinde bankaya bildirildiği tarihten sonra açılacak yeni kredilerden dolayı sorumluluğuna gidilemeyecektir. İşte, … ye hitaben düzenlenen … numaralı ve 500.000 TL lık teminat mektubu, vadesi sona erdikten sonra sürenin temdit edilmesi mahiyeti itibariyle yeni kredidir. Asıl borçlunun talebi üzerine teminat mektubu temdit edilirken kefilin bilgilendirilmesi ve onayının alınması gereklidir. Hal böyle iken davalı bankaca davacının bilgisi ve onayı alınmadan 10.06.2016 ve 10.07.2017 tarihlerinde iki kez temdit edilmiştir. İşbu temditlerin yeni kredi kullandırımı mahiyetinde olduğu değerlendirildiğinde, davalı bankanın iki temdit sırasında da davacı kefilin onayını almamış olmasından dolayı teminat mektubu tazmini neticesinde oluşan borç sebebiyle davalının sorumlu tutulamayacağı düşünülmektedir. Davacı yanın kefaletinin sona erdirilmesine ilişkin olarak bankaya gönderdiği ihtarnamenin bankaya tebliğ edildiği 29,03.2016 tarihinden sonra borçluya kullandırılacak kredilerden dolayı sorumluluk yüklenemeyeceği, davacı bankanın, bu ihtarnamedeki, kefaletten vazgeçmeye ilişkin söz konusu irade beyanına yönelik herhangi bir cevap vermemiş durumda olduğu, bu suretle davacı kefilin ihtarnamesi sayesinde asıl borçlu şirkete olan kefaletten kurtulduğu yolunda haklı bir kanaat oluşmasına neden olduğu, buna rağmen, asıl borçluya teminat mektubunun iki kez temdidi yolu ile davacının onayı alınmadan yeni kredi kullandırmış olduğu, asıl borçlu … A.Ş. ne açıklanan şekilde yeni bir kredi kullandırmasının iyinİyet kurallarıyla ve bankacılık teamülleri ile bağdaşmadığı ,iyi niyet kuralına aykırı davranışı hukuk düzeninin korumadığı şeklindeki değerlendirmemiz sayın Mahkemenin takdiridir. Davacı …, asıl borçlu … A.Ş. deki hisselerini devrettikten sonra yazılı şekilde ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde bankaya irade beyanında bulunmuş olduğu halde, ihtarname ile bu duruma muttali olan davalı bankanın kefile cevap vermediği ve suskun kalmış olduğu açıktır. Davalı banka, müteselsil kefilin şirketten ayrılmasından sonra 28.03.2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 29.03.2016 tarihinde konu hakkında haberdar olduğu halde, kefile herhangi bir şekilde bildirimde bulunmadan ve onayını almadan 27.06.2013 tarih ve … numaralı 500.000 TL tutarındaki teminat mektubunun vadesini 10.06.2016 ve 10.07.2017 tarihlerinde iki kez temdit ettikten sonra mektubun 10.07.2017 tarihinde tazmin edilmiş olduğu görülmüştür. Davalı bankanın kefile haber vermeden yaptığı temditler yeni kredi kullandırımı mahiyetinde olduğundan davacı …’in davalı bankaya karşı sorumluluğunun bulunmadığı mütalaa olunmaktadır. Davalı banka, asıl borçlu … A.Ş. nin talebi üzerine teminat mektubunun temdit edilmesinden davacı yanın bilgisi ve haberi bulunduğunu ileri sürmekte ise de davacı yanın temditlerden haberi olduğu kanıtlanamamıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı …’in davalı bankaya borçlu bulunmadığı, işbu menfi tespit dava dosyası ile birleşen İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/986 E.sayılı dosyasında davacı bankanın davalı yandan 496.436,50 TL alacaklı bulunmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf itirazlarının değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 20/07/2020 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunun sonuç kısmında “…Davalı karşı davacı bankanın 27.06.2013 tarih ve 68810001625 numaralı 500.000 TL tutarındaki teminat mektubunun vadesini lehtarın talebi üzerine müteaddit tarihlerde temdit ederken kontrgaran durumunda olan …’i haberdar etmediği ve onayım almamış olduğu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun kapsamında gayrinakdi kredi mahiyetinde olan teminat mektubu kredisi temdit edilmesi sırasında kontrgaranın haberdar edilerek onayının alınması gerektiği, Bankanın asıl borçlu şirket ve müteselsil kefil … ile 05.10.2016 tarihinde düzenlediği 05.10.2016 tarihli GKTS nin Ek Maddesinde asıl borçlu … A.Ş: iskonto ve iştira kredileri ile 68810001625 numaralı 500.000 TL lık teminat mektubunun sonradan düzenlenen işbu Sözleşme kapsamına alındığı, Söz konusu sözleşmede davacı-karşı davalı …’in kefalet imzasının bulunmadığı, Davalı banka, teminat mektubu lehtarı … A.Ş: nin talebi üzerine teminat mektubunun temdit edilmesinden davacı yanın bilgisi ve haberi bulunduğunu ileri sürmekte ise de davacı yanın temditlerden haberi olduğunu kanıtlayamadığı, Mahkemenin 2017/823 esas sayılı Dosyası ile birleşen ,İstanbul **.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/986 e.sayılı dosyasında davacı- karşı davalı bankanın davaya konu ettiği alacağın … numaralı 500.000 TL lık teminat mektubunun tazmin bedelinden kaynaklanmış olduğu, ancak gerek …in temditlerden haberdar edilmemiş olması ve hem de Bankanın asıl borçlu şirket ve müteselsil kefil … ile düzenlediği 05.10.2016 tarihli GKTS nin Ek Maddesinde asıl borçlu … A.Ş: iskonto ve iştira kredileri ile … numaralı 500.000 TL lık teminat mektubunun sonradan düzenlenen Sözleşme kapsamına alındığı ,dolayısıyla sözleşmede imzası bulunmayan davalı …’in talep edilen 496.436,50 TL alacaktan sorumlu tutulamayacağı hususunun Mahkemenin takdirleri olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf itirazlarının değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi heyetinden 2. ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 04/01/2021 tarihli bilirkişi heyeti 2. ek raporunda özetle “…i-İstanbul 3.ATM nin 2017/823 E.sayılı Dosyası Hakkında Heyetimizin Değerlendirmesi Davalı Banka ,Davacı …, davalı bankaya keşide ettiği Beşiktaş 28.Noterliği’nin 28.03.2016 tarih ve 02285 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 03.07.2012 tarihli 5.000.000 TL lık GKS ya dayanarak açılan kredilerden oluşan borçlardan dolayı davacı yanın müteselsil kefaletten kaynaklanan sorumluluğunun devam ettiğini ileri sürdüğü halde; bu ihtarnameden 6 ay sonra davalı banka ile asıl borçlu … San.Tic.A.Ş. arasında 05.10.2016 tarihli ve 2.600.000 TL tutarında imzalanmış yeni GKS de …’in imzasının alınmamış olduğu, 05.10.2016 tarihli yeni GKS Ek Maddesinde tadat olunan riskler başlığı altında; MÜŞTERİ ile BANKA ve aşağıda imzası bulunan teminat verenler, Sözleşme’nin imzalandığı tarihten önce MÜŞTERİ’ nin BANKA nezdinde kullanmış olduğu, aşağıda dökümü yapılan kredi risklerinin ve ferilerinin işbu GKTS tahtında takip edilmesi hususunda mutabakata varmış oldukları, Sözleşme’de imzası bulunan teminat verenler, vermiş oldukları teminatların, … sayılı teminat mektubunun tazmininden doğan borç ile … numaralı iskonto iştira kredileri riski açısından teminat teşkil ettiğini kabul ve beyan ederler. Şeklinde olduğu, 05.10.2106 tarihli yeni GKS de … müteselsil kefalet imzası alındığı halde işbu yeni sözleşmeden sonra 500.000 TL lık teminat mektubunun 4 defa temdit edilmesi sırasında davalı bankaca davacının muvafakatının alınması yoluna gidilmediği, yeni GKS de …’e ait müteselsil kefalet imzasının alınmamış olmasının davacının kefaletinin bankaca sonlandırılmış olduğu anlamında değerlendirildiği, sonuç olarak 10.07.2017 tarihinde davalı bankaca tazmin edilen teminat mektubundan kalan 496.436,50 TL tutarındaki banka alacağından dolayı davacı …’in davalı bankaya karşı sorumluluğunun bulunmadığı Mahkemenin takdiridir. ii-İstanbul 6.ATM’nin 2017/986 E. sayılı Dosyası Hakkında Heyetimizin Değerlendirmesi Davacı Bankanın … ile … aleyhine İstanbul 6.ATM nin 2017/986 E.sayılı dava dosyasında açtığı alacak davası Mahkemenin 13.11.2018 tarih ve 2018/1124 K.sayılı Kararı ile alacak dava dosyasının İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/823 e.sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Birleşen dava dosyasında davacı bankanın davalı …’ten talep ettiği … numaralı 500.000-TL’lık teminat mektubunun tazmin bedeli ile işlemiş faizi olarak talep ettiği kalan alacak tutarı aşağıda gösterilmiştir. Kat tarihinde asıl alacak 523.029,64 TL Kat tarihi ile dava tarihi akdi faizi 16.951,53 TL Masraf 97,64 TL Toplam alacak 540.078,81 TL Tahsil edilenin mahsubu -43.642,31 TL Kalan alacak 496.436,50 TL i- Sözkonusu alacak tutarının müstenidatının … numaralı ve 500.000 TL’lık teminat mektubundan kaynaklandığı, ancak 4 kez temdit edilen teminat mektubunun her bir temdit işleminde kefaletini geri çekmiş davalı …’in haberdar edilmemiş olmasından dolayı İstanbul 6.ATM nin 2017/986 E.sayılı Dosyasındaki davada davacı bankaya karşı borçlu bulunmadığı, ii-… A.Ş. nin nakit ve teminat mektubundan kaynaklanan 496.436,50 TL bakiye borcundan dolayı diğer davalı … ’in 03.07.2012 tarihli 2.000.000 TL ve 05.10.2016 tarihli 2.600.000 TL tutarındaki GKTS deki müteselsil kefaletinden dolayı İstanbul 6.ATM nin 2017/986 E.sayılı Dosyasındaki davada davacı bankaya karşı 496.436,50 TL tutarında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla borçlu bulunduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.Yukarıda kronolojik olarak yazıldığı üzere HMK 266 madde gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Hukukî niteleme mahkememize ait olup, düzenlenen raporlarda yer alan ve mahkememizce hükme dayanak yapılan tespitlere ise aşağıda yer verilmiştir.Asıl dava; davacının, davalı bankanın Gebze … Noterliğinin 12/09/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesine konu ettiği 523.029,64-₺ bedelden ve bu bedele dayanak gösterilen … lehine düzenlenen 27/06/2013 tarih ve … numaralı 500.000,00-₺ bedelli teminat mektubu nedeni ile davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti ve davalı banka tarafından dava dışı …. A.Ş.’ye kullandırılan nakdi ve gayri nakdi kredilerden, teminat mektuplarından, kambiyo senetlerinden dolayı (fer’ileri ile birlikte) davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Somut olayda davacı … aleyhine icra takibi açılmamıştır. Davacı …, davalı banka tarafından kendisine ihtarname gönderildiğinden iş bu davayı açtığını belirtmiş olup, davalı banka tarafından davacıya gönderilen 12/09/2017 tarihli ihtarnamede davacının sorumluluğunun sadece … numaralı teminat mektubuna ilişkin olduğunun ve toplam 523.029,64-₺’nin ödenmesinin ihtar edildiği sabit olup, somut olayın bu özelliği karşısında davacının ihtar edildiği … numaralı teminat mektubuna ilişkin olarak 523.029,64-₺ tutar yönünden iş bu davayı açmakta hukukî yararının bulunduğu kabul edilmiş, ihtar edilmediği fazlaya ilişkin talebi yönünden ise hukuki yararının bulunmadığı kabul edilerek fazlaya ilişkin talep yönünden red kararı verilmiştir.Birleşen dava; davacı banka tarafından … lehine verilen 27/06/2013 tarih … sayılı 500.000,00-₺ bedelli teminat mektubunun tazmininden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir.Asıl ve birleşen davada uyuşmazlığın temelini ve muhtevasını … lehine verilen 27/06/2013 tarih … sayılı 500.000,00-₺ bedelli teminat mektubu teşkil etmektedir. Somut olayda davalı-birleşen davanın davacısı banka ile dava dışı …. A.Ş. arasında 03/07/2012 tarihli 5.000.000,00-₺ bedelli genel kredi ve teminat sözleşmesi akdedildiği, anılan sözleşmeyi o dönemde şirket ortağı olan … ve …’in 2.000.000,00-₺ ile sınırlı olarak müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıkları, …. A.Ş.’nin anılan sözleşme tahtında 27/06/2013 tarihli kredi kullandırım talimatı üzerine uyuşmazlık konusu 27/06/2013 tarih … sayılı 500.000,00-₺ bedelli teminat mektubunun düzenlendiği sabittir. Anılan teminat mektubunun “müşterimiz …San. Ve tic. A.Ş. Şirketiniz … A.Ş. İle giriştiği ticari ve hukuki ilişkiler nedeniyle şirketinize karşı borç ve taahhütler altına girmiş ve bu taahhütlerin teminatı olmak üzere bir banka teminat mektubu sunmayı taahhüt etmiştir…taahhütlerden herhangi birisini kısmen ya da tamamen yerine getirmediğini, bankamıza yazılı olarak bildirdiğiniz takdirde, müşterimizin uyarılmasına, onayına başvurulmasına, proteste çekilmesine ve mahkeme kararı alınmasına gerek olmaksızın, … Azami 500.000,00-TL… tutarına kadar olan miktarı, ilk yazılı talebiniz üzerine nakden ve tamamen ve gecikmeksizin, … Yasal faizi ile birlikte ödeyeceğimizi … Taahhüt ederiz. İşbu teminat mektubu 27/06/2014 tarihine kadar yürürlükte olup, yürürlük tarihi mesai saati sonuna kadar elimizde olacak şekilde yazılı tazmin talebinde bulunulmaması halinde mektuptan doğan yükümlülük sona erecektir.” şeklinde düzenlendiği ve kesin teminat mektubu niteliğinde olup 27/06/2014 vadeli olduğu görülmüş olup, bu tür teminat mektubunda bankanın sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için riskin bu vade içerisinde gerçekleşmesi gerekmekte olup, aksi halde banka garanti bedelini ödeme yükümlülüğünden kurtulmaktadır. Somut olayda dava dışı … A.Ş.’nin 12/06/2014 tarihli vade uzatım talebi üzerine anılan teminat mektubunun vadesinin 26/06/2015 tarihine kadar uzatıldığı, …. A.Ş.’nin 26/05/2015 tarihli vade uzatım talebi üzerine 24/06/2016 tarihine kadar uzatıldığı, …. A.Ş.’nin 10/06/2016 tarihli vade uzatım talebi üzerine 23/06/2017 tarihine kadar uzatıldığı, bilahare …. A.Ş.’nin mektubun vadesinin 20 gün süre ile uzatılması talebi üzerine bu kez vadenin 12/07/2017 tarihine kadar uzatıldığı ve anılan teminat mektubunun muhatabı olan … tarafından 10/07/2017 tarihinde tazmin edildiği sabittir. Yukarıda belirtildiği üzere dava konusu teminat mektubunun ilk düzenlenişi 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine dayandırılmıştır. Birleşen davanın davalısı …’in dava dışı asıl borçlu şirket … A.Ş.’deki hisselerini 07/02/2013 tarihinde devir ederek ortaklıktan ayrıldığı, ortaklıktan ayrılmaya ilişkin kararın 20/02/2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, davacı-birleşen davanın davacısı …’in ise dava dışı asıl borçlu …. A.Ş.’deki hisselerini 03/12/2015 tarihinde devir ederek ortaklıktan ayrıldığı ve yine şirket yönetim kurulu üyeliğinden 03/12/2015 tarihinde istifa ederek ayrıldığı sabittir. Yukarıda kronolojik olarak açıklandığı üzere teminat mektubunun vade uzatımları ile ilgili olarak davacı-birleşen davanın davalısı … ile birleşen davanın davalısı …’in asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldıkları tarihlerden sonra onaylarının alınmamış olduğu, diğer yandan uyuşmazlık konusu teminat mektubu asıl borçlu şirket …. A.Ş. ile davalı-birleşen davanın davalısı banka arasında akdedilen ve dava dışı …’ın müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu 05/10/2016 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesine ek madde ile 05/10/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin kapsamına alındığı, … ve …’in 05/10/2016 tarihli GKS’de kefil olarak imzalarının bulunmadığı, yukarıda da belirtildiği üzere 05/10/2016 tarihinden sonra yapılan vade uzatımlarına ilişkin olarak … ile …’in onaylarının alınmamış olduğu, bu durumda teminat mektubunun 10/07/2017 tarihli tazmininden sorumlu tutulamayacakları kanısına varılmakla tüm bu sebeplerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, İİK 72 maddesindeki yasal koşulların mevcut olmaması nedeni ile davacnın kötü niyet tazminat talebinin reddine, birleşen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulüne, davacı …’in davalı … Bankası A.Ş.’nin Gebze … Noterliği’nin 12/09/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine konu ettiği 523.029,64-₺ bedelden, bu bedele mesnet gösterilen … numaralı teminat mektubu nedeni ile davalı … Bankası A.Ş.’ye borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Davacının yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine,Birleşen davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekili tarafından asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı, birleşen davada davacı …Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile, halen geçerli olan 03.07.2012 genel kredi ve teminat sözleşmesine istinaden açılan 27.06.2013 düzenleme tarihli teminat mektubunun süresinin uzatılmasının yeni bir kredi niteliğinde olmadığını; bu itibarla müteselsil kefiller … ve … imzalamış oldukları kredi sözleşmesi gereğince teminat mektubundan kaynaklanan gayrinakdi krediden sorumluluklarının devam ettiğini, Davacı-Birleşen davada davalı …’in aynı zamanda ortağı ve yönetim kurulu üyesi bulunduğu asıl kredi borçlusu … A.Ş. ile müvekkili Banka arasında imzalanmış olan 03.07.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’ni müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış olması nedeniyle asıl kredi borçlusuna kullandırılan nakit ve gayrinakit kredilerden kaynaklanan borçtan müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduğunu ve sorumluluğunun halen devam ettiğini, Birleşen davada davalı … in de 03.07.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’ni müteselsil kefil sıfatı ile olarak imzalamış olması nedeniyle asıl kredi borçlusuna kullandırılan nakit ve gayrinakit kredilerden kaynaklanan borçtan müteselsil kefil sıfatı ile sorumlu olduğu ve sorumluluğunun halen devam ettiğini, … ve …’in müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış oldukları 03.07.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’nin aşağıya alıntılanmış olan 10.9. maddesinde “…kefaletlerine dayalı olarak açılan kredilerin kefalet limitiyle sınırlı olmak üzere, Banka tarafından, ayrıca müteselsil kefillerin rızasını almaya gerek olmaksızın dönüşümlü olarak kullandırılabileceği…” hükmünün yer almakta olup, söz konusu madde hükmü gereğince müvekkili Banka tarafından müteselsil kefillerin rızası alınmaksızın müşteriye yeni kredi kullandırılmasını ve/veya mevcut kredilerini yapılandırmasını, teminat mektuplarının süresinin uzatılmasını olanaklı kıldığının izahtan vareste olduğunu, Bu noktada kefilin, süresinin uzatılıp uzatılmadığına bakılmaksızın henüz nakde dönüşmemiş teminat mektubu bedeli, çek yaprağı yasal sorumluluk bedeli gibi tutarların depo edilmesinden de sorumlu olduğunun izahtan vareste olduğunu, Gayrinakdi krediye kefil olan kefilin, bu kapsamda verilen teminat mektubunun yalnızca vadesinin uzatılmış olmasının yeni bir kredi olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla mektup süresinin uzatılması nedeniyle sorumluluktan kurtulduğunun ileri sürülmesinin hukuken mümkün olmadığını, Kredinin bir aşamada sıfırlanmış olmasının kefilin imzaladığı aynı sözleşme kapsamında kullandırılan kredilere ilişkin borcunu ortadan kaldırmayacağından, kefil kefalet limiti dâhilinde kendi temerrüdünden sorumlu olmaya devam edeceğini, Bu hususa doktrinde yer verildiğini, (Füsun Tuncel Yazoğlu, Banka Kredi Sözleşmeleri ve Kredilerden Doğan Uyuşmazlıklar, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2. Baskı, Sayfa 182)Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatlarında da cari hesap şeklinde kullandırılan kredilerde gerek kredinin belli bir tarihte sıfırlanmış veyahut yani ödenmiş olmasının kefilin aynı sözleşme kapsamında kullandırılan yeni kredilere ilişkin kefalet borcunu ortadan kaldırmayacağı; gerekse de kefil olunan gayrinakdi krediler bakımından bu kapsamda verilen teminat mektuplarının yalnızca vadesinin uzatılmasının kefili sorumluluktan kurtarmayacağı, keza teminat mektubu süresinin uzatılmasının yeni bir kredi olarak değerlendirilemeyeceği, kefilin onayına bağlı olmadığı hususlarının net bir şekilde ortaya konulmuş bulunduğunu, Nitekim, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 25/02/2016 T, 2015/11799 E., 2016/3112 K. Sayılı kararında;“Mahkemece, davalının davacı banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde kefil olduğu, anılan sözleşme kapsamında verilen teminat mektubu vadesinin dava dışı şirket ile teminat mektubu lehtarının talebi üzerine değiştirildiği, sözleşme hükümlerine göre vade tarihinde yapılan değişikliğin kefilin onayına tabi olmadığı, davalının dava dışı şirketteki hissesini devretmiş olmasının kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, alınan bilirkişi raporu ile de davalının teminat mektubunun tazmini nedeniyle ortaya çıkan alacaktan sorumlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” şeklindeki içtihadı ile teminat mektubu vadesinin uzatılmasının yeni bir kredi niteliğinde olmadığı ve kefilin onayına tabi olmadığının net bir şekilde ortaya konulmuş bulunduğunu,
Dava konusu borcun doğumuna sebep olan teminat mektubunun 03/07/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nin Teminat mektubu ve gayrinakit kredi kullandırılmasına dair hükümleri kapsamında kullandırılmış 27/06/2013 olan teminat mektubu kredisi olup mektubun vadesinin kredi borçlusunun talep ve talimatları ile süresinin uzatılmasının kefilin onayına tabi olmadığı, yine teminat mektubunun süresinin uzatılmasının yeni kredi kullandırılması olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığının izahtan vareste olduğunu, Davacı … tarafından 03/07/2012 tarihli Kredi Sözleşmesine olan kefaletinin geçersizliği yönünde herhangi bir itiraz söz konusu olmadığı ve davaya konu teminat mektubu işbu sözleşme kapsamında 27/06/2013 tarihinde tanzim edilerek verildiğine göre; halen mer’i olan ve bedeli gayrinakit risk olarak devam eden söz konusu teminat mektubu bedelinden ve bedelin deposundan kefilin sorumluluğunun devam edeceğinin açıkça ortada olduğunu, Kefilin dava konusu teminat mektubunun varlığından ve teminat mektubu bedelinin deposundan, gerekse de tazmini halinde tazmin edilen tutarın ödenmesinden sorumlu olacağının teminat mektubunun verildiği tarihten itibaren bilincinde olduğunu; yine teminat mektubunun süresinin uzatılmasının kefilin sorumlu olduğu borç miktarını artırmamakta, sorumluluğunu ağırlaştırmamakta olduğunu, 03.07.2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’nin limitinin 2.000.000 TL iken davaya esas olan teminat mektubunun vadelerinin uzatılmasından sonra 11.09.2015 tarihinde 3.000.000 TL artırılarak limiti 5.000.000 TL’ye çıkartılmış olup limit artırım sayfalarında bizzat …’in müteselsil kefil sıfatıyla kabul ve imzasının bulunduğunu; bu durumun kefil …’in teminat mektubunun süresinin uzatıldığından haberdar olduğu, kendi bilgisi ve muvafakatı doğrultusunda mektubun temdit edildiği hususunu ortaya koymakta olduğunu, Açıklanan hususlar uyarınca, Yerel Mahkemenin kararında gerek davaya konu teminat mektubunun süresinin uzatılmasının yeni kredi kullandırımı olduğu, gerekse de mektup süresinin uzatılması hususunda kefilin onayının alınması gerektiği yönündeki gerekçelerin yerinde olmadığını, … ve … ile müvekkili banka arasında akdedilmiş olan kefalet sözleşmesinin iki taraflı bir sözleşme niteliğinde olup kefilin tek taraflı irade beyanı ile kefaletini sona erdirmesinin hukuken mümkün olmadığını,Davacı-birleşen davada davalı …’in kefil olarak yer aldığı 03/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinin halen yürürlükte olduğunu; sözleşmeyi yürürlükten kaldıran herhangi bir olgunun gerçekleşmediğini, Aynı şekilde …’in kefaletini sona erdiren bir olgu veya hukuki durumun da mevcut olmadığını, Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığını; … tarafından kefaletten vazgeçtiğine dair yaptığı 28.03.2016 tarihli bildirimin müvekkili Banka tarafından kabul edildiğini ve kefaletin sona erdirildiğini gösteren herhangi bir beyanı veya irade açıklaması söz konusu olmadığına göre kefilin tek taraflı bildirimi ile kefaletin sona ermeyeceğini, kefaleten sorumluluğunun halen devam ettiğini, Müvekkili Banka tarafından kefaletten vazgeçme talebinin uygun bulunmadığı ve kefaletinin devam ettiği hususunun 06.04.2016 tarihli karşı ihtarname ile kendisine usulünce bildirildiğini, Yüksek Mahkeme’nin yerleşik içtihatlarında da Çerçeve Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin Cari Hesap şeklinde işleyen krediler olduğu ve bu kredilerin bir kere tahsis edilip sözleşme imzalandıktan sonra belirlenen limit dahilinde kalmak şartıyla kredilerin dilimler halinde de kullandırılabileceği, kullandırılan kredilerin bir aşamada kapatılması veya sıfırlanmasının kefilin sorumluluğunu sona erdirmeyeceği, sözleşme kapsamında kullandırılacak yeni krediler bakımından da kefaletin devam edeceğinin net bir şekilde ifade edildiğini, Nitekim, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2012/841 K. 2012/11400 T. 09.07.2012 tarihli kararında;“Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı, kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamıştır. Davalı kefil, sözleşme uyarınca dava dışı şahsa taksitli kredi kullandırıldığını, kredi borcunun ödeme ile sona erdiğini, diğer borçlardan sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. Davalı kefil, genel kredi sözleşmesinin kefili olup bu sözleşme uyarınca müşteriye kullandırılan tüm kredilerden dolayı kefalet limiti dahilinde sorumludur. Sözleşme uyarınca, kullandırılan kredilerden birinin kapatılması, kefilin sorumluluğunu sona erdirmez. Bu nedenle kefilin kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredilerden dolayı takip tarihi itibari ile sorumlu olduğu miktar saptandıktan sonra uyuşmazlık karara bağlanmalıdır.” şeklinde ifade edildiğini, Yargıtay 19. HD. 11.03.2014 T. E: 1863, K: 4704 sayılı kararında;“Bilirkişi raporu ile davalının kefil olduğu sözleşmeye istinaden dava dışı şirkete kullandırılan kredinin ödendiği, daha sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak yeni krediler kullandırıldığı tespit edilmiştir.Takip ve dava konusu yapılan alacak geçmişte kullanılıp geri ödenen kredi borçları olmayıp, hâlen ödenmeyen kredi borçlarıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2002/19-866 E ve 2002/845 K sayılı kararında açıklandığı üzere davalı, dava dışı borçlu ile davacı banka arasındaki süresiz kredi sözleşmesinde müteselsil kefil durumunda olup, ortada cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi bulunduğundan, kredi borcunun bir tarihte tamamen ödenmiş olması, kredi sözleşmesini sona erdirmeyeceği için, bu ödemeden sonra borçluya yeni bir kredi kullandırılması, yeni bir borç ilişkisi niteliğinde değildir. Mahkemece bu yön gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”şeklinde ifade edildiğini, Yargıtay 19. HD. 25.01.2017 T. E: 2016/5079, K: 462 sayılı kararında;“Cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediden doğan borcun herhangi bir dönemde sıfırlanmış olması sözleşmedeki kefaleti kendiliğinden sona erdirmez. Diğer yandan tek bir sözleşme kapsamında değişik isimler altında kredi kullandırılması ayrı bir sözleşmeye bağlı kredi olarak kabul edilemez…” şeklinde ifade edildiğini,
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2015/4619 K. 2016/379 T. 20.1.2016 tarihli kararında;“Bu durumda uyuşmazlığın çözümlenmesi açısından davaya konu kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırılmış olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Zira, kredinin davalıların kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmelerine dayanılarak kullandırıldığının saptanması halinde cari hesap şeklinde işleyen genel kredi sözleşmesinde borcun bir şekilde sıfırlanmış olması kefaletin sona ermesini gerektirmediğinden aynı sözleşme çerçevesinde yeniden kredi kullandırılması halinde kefil ya da kefillerin kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olmak kaydıyla sorumlu olduklarının kabulü gerekecektir. Ancak davaya konu kredinin, davalıların kefaletlerinin bulunmadığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılmış olduğunun saptanması halinde ise davalıların sorumluluğundan söz edilemeyecektir.” şeklinde ifade edildiğini,
Bu itibarla, cari hesap şeklinde kullandırılan kredilerde aynı kredi sözleşmesi ile birçok defalar kredi kullandırılabilmekte olduğundan kredi sözleşmesi ile verilen kredinin ödenerek sıfırlanmasının sözleşmeyi sona erdiren bir olgu olmadığını; aynı sözleşme kapsamında borçluya yeniden kredi kullandırılmasının yeni bir borç ilişkisini oluşturmaylacağını; bu durumda sözleşme kefilinin de sorumluluğunun devam edeceğini; Yargıtay’ın içtihatlarının da bu yönde olduğunu, Bu itibarla, teminat mektubunun süresinin uzatılmasının yeni bir kredi niteliğinde olmadığına ve kefilin onayına tabi olmadığına dair yukarıdaki açıklamaları saklı kalmak kaydıyla, velev ki davaya konu kredi ilişkisi cari hesap şeklinde işleyen kredi olup kredi sözleşmesinin yürürlüğü devam ettiği sürece kullandırılan yeni kredilerden de kefilin sorumluluğunun devam edeceğinin açıkça ortada olduğunu, Davaya konu olan 03/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinin ticari nitelikte ve cari hesap şeklinde işleyen çerçeve kredi sözleşmesi olarak akdedilmiş olduğundan söz konusu sözleşme yürürlükte kaldığı sürece kefilin sorumluluğunun devam edeceğini, sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden birinin veya tamamının bir aşamada sıfırlanmış olmasının söz konusu sözleşme kapsamında kullandırılacak yeni kredilere kefaletin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, Davaya konu kredi borcunun dayanağı olan genel kredi ve teminat sözleşmesinin taraflar ile 03.07.2012 tarihinde akdedildiğini; davacının dava dilekçesinde kredi borçlusu şirketin talebi ile Bankalarınca gayrinakit kredi açılarak asıl kredi borçlusu … şirketi lehine … A.Ş ye verilmek üzere 27.06.2013 tarih 68810001625 nolu 500.000-TL bedelli teminat mektubu düzenlenerek teslim edildiğini ikrar ettiğini; bu kapsamda kefillerin kefaletine istinaden düzenlenmiş olan teminat mektubunun muhatabın veya asıl kredi borçlusunun talebi üzerine yürürlük süresinin uzatılmasının kefillerin muvafakatinin alınmadığı gerekçesi ile kefillerin kefaletini ortadan kaldıracak bir durum olmadığını, Aksi yöndeki kararın kefalet kurumunun hukuki niteliği ile bağdaşmadığını, Kefalet ilişkisinin tek taraflı irade beyanı ile sona ermeyeceğine ilişkin çok sayıdaki Yüksek Mahkeme kararı yanında, Bankaca kullandırılan kredilerinden birinin kapanması halinde dahi çerçeve sözleşmesi olan Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında yeni krediler kullandırılabileceği ve kefilin genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerden sorumluluğunun devam edeceği, sözleşme yürürlükte kaldığı sürece kefaletin sona ermesi sonucunun oluşmayacağının yukarıda 2. madde içerisinde alıntılamış oldukları Yargıtay içtihatlarında da defaatle vurgulandığını, Somut olayda dava konusu sözleşmenin yürürlüğünü sona erdiren bir olgu olmadığına göre kefillerin söz konusu Genel Kredi Sözleşmelerine dayalı olarak kullandırılan ve kullandırılacak olan kredilerden sorumluluklarının devam ettiğini, Genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan bütün kredilerden müteselsil kefillerin sorumluluğunun devam ettiği, zikredilen teminat mektubunun süresinin uzatılmasının yeni bir kredi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı hususlarının delillerle ve emsal yargıtay kararları ile ortaya konulmuş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Teminat Mektubunun 03/07/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılmış olup, yukarıda da izah edildiği üzere süre uzatımı yapılabilmesi için kefil rızasının aranmadığını, Yerel Mahkeme’in Müvekkil Banka ile asıl kredi borçlusu … San. Tic. A.Ş. arasında 05.10.2016 tarihli ve 2.600.000,00 TL bedelli yeni bir Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imza edilmiş olduğu ve bu yeni Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinde … kefaletinin bulunduğu, … ve … imzalarının bulunmadığı gerekçesi ile 05/10/2016 tarihinden sonra yapılan vade uzatımlarına ilişkin olarak … ile … onaylarının alınmamış olduğunu, bu durumda teminat mektubunun 10/07/2017 tarihli tazmininden sorumlu tutulamayacakları şeklinde karar vermesinin haksız ve yersiz olup usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davaya konu Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi uyarınca, müteselsil kefiller … ve …’in imzalamış oldukları GKTS’ye dayalı olarak kullandırılan nakit ve gayrinakit kredilerden, bu kapsamda süresi uzatılan teminat mektubu bedelinden de teminat mektubunun tanzim tarihinden itibaren sorumlu olduklarının açıkça ortada olduğunu, Bu hususta belirtilmesi gereken diğer bir hususun ise kredi müşterisi ile akdedilmiş bir Genel Kredi sözleşmesi/leri mevcut iken yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmasının eski kredi sözleşmelerini geçersiz kılacağını düzenleyen herhangi bir yasal ve hukuksal düzenlemenin bulunmadığını, Yukarıda açıklanan hususlar, konuyla ilgili yerleşik içtihatlar, doktrinel çalışmalar dikkate alındığında dosyada Yerel Mahkeme’nin kararının özetle; -Tarafımızca ileri sürülen kanıtlar hiç değerlendirilmeksizin, subjektif ve eksik ve yetersiz inceleme ve değerlendirmeler sonucunda verilmiş olması,-İki taraflı bir akit olan 03/07/2012 tarihli kredi sözleşmesindeki kefalete istinaden verilen teminat mektubunun süresinin uzatıldığından ve mektubun tazmin edilmesi halinde nakde dönüşen teminat mektup tutarından bankamıza olan borcunun devam ettiğinden haberdar olan kefillerin sorumluluğunun, 05.10.2016 tarihinde yeni bir Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi’nde imzalarının olmamasına bakılmaksızın devam edeceğinin gözden kaçırılmış olması,-Aynı zamanda kredi borçlusu şirketin ortağı olan müteselsil kefillerin ortaklıktan ya da şirket yönetiminden ayrılmış olmalarının kefalete dayalı sorumluluklarını sona erdirmeyeceği hususunun göz ardı edilmiş olması,-Kefillerin sorumluluğunun devam ettiği kredi sözleşmesi kapsamında verilen teminat mektubunun yalnızca vadesinin uzatılmasının yeni bir kredi niteliğinde olmadığı hususunun dikkate alınmamış olması,-Yine kredi sözleşmesi kapsamında verilen teminat mektuplarının sürelerinin uzatılmasının kefillerin onayına tabi olmadığı hususunun göz ardı edilmiş olması,-Davaya konu kredi sözleşmesinin ticari ve süresiz sözleşme olup sözleşme kapsamındaki kredilerin cari hesap şeklinde işlemesi nedeniyle kredinin bir aşamada ödenerek sıfırlanmasının kefillerin sorumluluğunu sona erdirmeyeceği hususunun dikkate alınmamış olması, gibi nedenlerle Yerel Mahkeme’nin kararının eksik ve yetersiz inceleme ve değerlendirme sonucu verilmiş olup somut olayın özellikleri ile bağdaşmadığını, İleri sürerek, yukarıda izah edilen ve re’sen takdir edilecek nedenlerle ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/04/2021 tarihli, 2017/823 Esas – 2021/243 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılarak …’in menfi tespit davasının reddine, birleşen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/986-2018/1124 E.K. Sayılı alacak davalarının kabulüne, davalıların Bankalarına borçlu olduğunun tespitine Tehir-i İcra ve duruşma taleplerinin kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında davacıya gönderilen ihtarnameye konu kalemlerden ötürü davalı bankaya borçlu olunmadığının tespitine, birleşen dava, 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden asıl borçlunun borcunu teminen lehdara verilen teminat mektubunun tazmin edilmiş olması nedeniyle, bu sözleşmeye müteselsil kefil olan davalılardan bakiye teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl davada davalı birleşen davada davacı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Asıl davada davacı birleşen davada davalı …’in 03/12/2015 tarihinde asıl borçlu şirket ortaklığından ve yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı, bu durumu 28/03/2016 tarihli ihtarname ile bankaya tebliğ ederek, tüm genel kredi sözleşmelerine dayalı şahsi kefalet, teminat, şahsi senet ve tüm borçlandırıcı işlemlerin iptali ile, banka nezdinde bulunan senetlerin iadesini talep ettiği, ihtarnamenin 29/03/2016 tarihinde bankaya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. … tarafından, bankanın ihtarnamenin tebliği tarihinden sonra gerçekleştirdiği teminat mektubu vadesinin uzatılması işlemlerinin yeni kredi kullandırımı mahiyetinde oldukları, bu konuda kendisinden onay alınmadığı, oysa kefaletinin sona erdirilmesi yönündeki ihtarına banka yetkilileri aracılığı ile şifahen olumlu cevap verildiği, akabinde asıl borçlu şirketin 03/02/2017 tarihli sözleşmesinden doğan kredi hesabının sıfırlandığı ve yeni genel kredi sözleşmeleri yapıldığı, kefaletin sonra ermesinden sonra yapılan vade uzatımları sonucu tazmin edilen mektup bedelinden kefil sıfatıyla sorumluluğunun bulunmadığı iddia olunmuştur. Birleşen davada davalı … Akten; şirket ortaklığından 07/02/2013 tarihinde hisselerini devir ederek ayrıldığını, ortaklıktan ayrılmaya ilişkin kararın 20/02/2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, bir süre sonra şirketten tamamen ayrıldığını, şirket ile herhangi bir hukuki ve fiili bağının kalmadığını, buna rağmen davacı bankanın rıza ve bilgisi dışında teminat mektubunun süresini müteaddit defalar uzattığını, oysa bankanın daha sonra 05/10/2016 tarihinde asıl borçlu şirket ile tamamen yeni bir genel kredi sözleşmesi imzaladığını, kefaletin sona ermesi nedeniyle tazmin edilen teminat mektubu bedelinden sorumlu olmadığını savunmuştur. Asıl davada davalı birleşen davada davacı banka tarafından; kefalet sözleşmesinin tek taraflı beyan ile sona erdirilemeyeceği, …’in tek taraflı ihtarnamesinin 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine verilen müteselsil kefaleti ortadan kaldırmayacağı, … ortaklıktan ayrılmasının da kefaleti sona erdirmeyeceği, bu sözleşme kapsamında teminat mektubu biçiminde kullandırılan gayrınakdi kredi riski devam ettiği sürece her iki kefilin sorumluluklarının devam edeceği, teminat mektubunun vadesinin uzatılmasının yeni kredi kullandırımı olmadığı, asıl davanın reddi, birleşen davanın kabulü gerektiği belirtilmiştir. İstinaf başvurusunda da aynı sebepler ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesi tarafından; teminat mektubunun vade uzatımları ile ilgili olarak … ile … asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldıkları tarihlerden sonra onaylarının alınmadığı, öte yandan uyuşmazlık konusu teminat mektubunun asıl borçlu şirket ile banka arasında akdedilen ve dava dışı … müteselsil kefil olarak imzaladığı olduğu 05/10/2016 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesine ek madde ile 05/10/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin kapsamına alındığı,… ve …’in 05/10/2016 tarihli GKS’de kefil olarak imzalarının bulunmadığı, asıl davada, davacı …’in ihtarnamede sorumlu tutulduğu teminat mektubu kalemi dışındaki kredi kalemleri bakımından menfi tespit talep etmekte hukuki yararının mevcut olmadığı gerekçesi ile; asıl davanın kısmen kabulüne, davacı …’in davalının Gebze … Noterliği’nin 12/09/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine konu ettiği 523.029,64-TL bedelden, bu bedele mesnet gösterilen … numaralı teminat mektubu nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminat talebinin reddine; birleşen davanın reddine, karar verildiği anlaşılmıştır. Asıl davada davacı birleşen davada davalı … ile birleşen davada davalı …, dava dışı … Şirketi ile … Bankası arasında bağıtlanan 03/07/2012 tarihli, 2.600.000,00-TL limitli genel kredi sözleşmesine, aynı tarihte 2.000.000,00-TL limitle, 10 yıl süre ile müteselsil kefil oldukları, sözleşmeye dava dışı …’ın da aynı koşullarla müteselsil kefil olduğu, birleşen davada davalı … 15/09/2016 tarihli limit arttırım sözleşmesi ile kefalet limitinin 5.000.000,00-TL’ye çıkartılması konusunda sözleşme imzaladığı, eş rızasının alındığı, 03/07/2012 tarihli sözleşme kapsamında banka tarafından 27/06/2013 tarih ve … numaralı 500.000,00-TL tutarlı 27/06/2014 vadeli teminat mektubunun dava dışı … A.Ş.’ye verildiği, teminat mektubunun süresinin sırasıyla 26/05/2015, 24/06/2016, 23/06/2017, 12/07/2017 tarihlerine uzatıldığı, mektubun lehtarın talebi üzerine 10/07/2017 tarihinde tazmin edildiği, banka tarafından, … ve …’in de aralarında bulunduğu asıl borçlu ve müteselsil kefillere 12/09/2017 tarihli ihtarnamenin gönderildiği, asıl borçlunun kredi hesabının 31/08/2017 tarihinde hesabın kat edildiği bildirilerek toplam 1.552.917,10-TL borcun 24 saat içinde ödenmesinin ihtar edildiği, ancak ihtarnamede … ve …’in yalnızca tazmin olan … numaralı teminat mektubu nedeniyle asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı 523.029,64-TL’den sorumlu olduklarının açıkça belirtildiği, ihtarnamenin …’e 15/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, … ise tebliğ edilemediği anlaşılmıştır.05/10/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin, dava dışı asıl borçlu ile … Bankası Topkapı Şubesi arasında 2.600.000,00-TL limitle bağıtlandığı, dava dışı … sözleşmeye müteselsil kefil olduğu, Ek madde ile; … nolu teminat mektubunun da aralarında olduğu, önceki genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılmış 18 kalem nakdi ve gayrınakdi kredi risklerinin işbu kredi sözleşmesi tahtında takip edilmesinin, bu sözleşmede imzası bulunan teminat verenlerin teminatlarının bu kredi riskleri açısından da teminat teşkil ettiğini kabul ettiklerinin kararlaştırıldığı, ek madde altında kredi lehdarı … A.Ş. İle müteselsil kefil … imzasının bulunduğu görülmüştür. 05/10/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde ve bu sözleşmeye ek maddede, 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin ve bu sözleşmeye verilen şahsi teminatların sona erdiğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. Bu ek madde ile sözleşmeye şahsi teminat veren … bu sözleşmeden önce doğmuş kredi risklerine, yeni genel kredi sözleşmesindeki kefalet limiti kapsamında kefil olmaya devam etmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kefalet sözleşmesinin kanun gereği sona erme sebepleri 6098 Sayılı TBK’nun 598 maddesinde düzenlenmiş olup buna göre; hangi sebeple olursa olsun kefil olunan asıl borcun sona ermesi, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalmak kaydıyla, borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmesi, gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefaletin kurulmasından itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi hallerinde kefalet sözleşmesi sona erer. TBK’nun 600/1 maddesinde, kefalet sözleşmesinin kendisinden bir sebep olarak süreli kefalette sürenin sona ermesi ile kefaletin de son bulacağı düzenlenmiştir. Kefilin kefalet sözleşmesinden dönmesi koşulları ise TBK’nun 599/1 maddesinde öngörülmüş olup, gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmuşsa veya mali durumunun, kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç doğmadığı sürece her zaman kefalet sözleşmesinden dönebilir. TBK’nun 601/1 maddesinde düzenlenen belirsiz süreli kefaletlerde kefile belli koşullarla tanında kefaleti sonlandırma imkanı ise, somut olayda dava konu 03/07/2012 tarihli kefalet sözleşmesi belirli süreli olduğundan uygulama alanı bulamayacaktır. Görüldüğü üzere, kefalet sözleşmesinin sona erme sebepleri arasında kefilin lehine kefil olduğu şirketin ortaklığından ayrılması yer almadığı gibi, belirli süreli kefalet sözleşmelerinde sözleşmeden dönme ancak TBK’nun 600/1 fıkrasında düzenlenen koşulların varlığı halinde mümkündür. Şüphesiz anılan sebepler arasında sayılmasa bile kefalet sözleşmesinin taraflarını oluşturan alacaklı ile kefilin anlaşmaları halinde de kefalet sözleşmesi sona erebilecektir. Müteselsil kefiller … ve …, kefili oldukları asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmaları kefalet sözleşmesini sona erdirmez. …’in TBK’nun 600/1 fıkrasındaki sebeplere dayandırmadığı tek taraflı ihtarnamesi de kefaleti sona erdirmeyecektir. Banka tarafından müteselsil kefillerin sorumlu tutulduğu teminat mektubunun 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullanıldırılmış bir gayrınakdi kredi olduğu, kefillerin kefaleti sona ermediğinden, mektubun vadesi uzatılmış olsa dahi, gayrınakdi riskin devam ettiği sürece kefalet teminatı altında olduğu, genel kredi ve kefalet sözleşmesi devam ettiği sürece, aynı sözleşmeye dayalı olarak yeni krediler kullandırılabileceği gibi, teminat mektubunun vadesinin de uzatılabileceği, nitekim genel kredi sözleşmesinin kefillerin sorumluluğunu düzenleyen 10.9 maddesinde, müteselsil kefillerin sözleşme kapsamında kredi lehdarına kullandırılan her türlü kredi nedeniyle doğmuş ve doğacak tüm borçlarını şahsi teminat altına aldıklarının kararlaştırılmış olduğu, vade uzatımı için kefillerin onayının alınmasına gerek olmadığı açıktır. Mahkemenin, kefillerin asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldıkları tarihlerden sonra vade uzatımı için onaylarının alınmadığına yönelik gerekçesi isabetsizdir. Asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekilince bu gerekçeye yönelik ileri sürülen istinaf sebebi yerindedir. Somut olayda kefalet sözleşmesinin sona erip ermediğinin tespiti için koşullarının varlığı araştırılabilecek tek durum; TBK’nun 598/1 maddesinde düzenlenen; kefil olunan asıl borcun sona ermesi halidir. İlk derece mahkemesinin, uyuşmazlık konusu teminat mektubundan doğan riskin, asıl borçlu şirket ile banka arasında akdedilen ve dava dışı … müteselsil kefil olarak imzaladığı olduğu 05/10/2016 tarihli genel kredi ve teminat sözleşmesine ek madde ile 05/10/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin kapsamına alındığı yönündeki gerekçesi, açıkça olmamakla birlikte, asıl borcun yani 03/07/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinin sona erdiğine işaret ediyor görünse de; toplanan deliller ve bankacı bilirkişinin de aralarında bulunduğu bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilmiş kök ve ek raporlarda bu sonuca ulaşmaya elverişli herhangi bir inceleme yapılmamış, banka ticari defter ve kayıtları dahi incelenmemiştir. Mahkemece yapılacak iş, davacı bankanın ticari defter ve kayıtları üzerinde bankacı bilirkişi marifetiyle mahkeme ve kanun yolu denetimine açık şekilde inceleme yaptırılarak, 03/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin, dolayısıyla bu sözleşmeden doğan risklere … ve … tarafından verilen şahsi kefaletlerin TBK’nun 598/1 fıkrası uyarınca sona erip ermediğinin tespiti; genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmeleri devam ediyor ise asıl dava bakımından kat tarihi itibariyle bankanın teminat mektubu için kat ihtarında talep ettiği alacak tutarının, asıl alacak ve işlemiş faiz bakımından yerinde olup olmadığının, birleşen dava bakımından; müteselsil kefillerin temerrüt tarihleri de dikkate alınarak, birleşen dava tarihi itibariyle bankanın teminat mektubundan doğan alacak miktarının, işletilen akdi ve talep edilen temerrüt faizi oranının sözleşmeye uygun olup olmadığının tespiti, elde edilecek sonuca göre karar verilmesidir. Yukarıda izah edilen sebeplerle; asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun kabulü, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılması, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda mahkemesine iadesi, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşılarak, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekilinin, asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurularının KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2017/823 Esas – 2021/243 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.