Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1101 E. 2021/1006 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1101
KARAR NO: 2021/1006
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2021 ( İhtiyati Tedbir Talebinin Reddine İlişkin Karar )
DOSYA NUMARASI: 2020/442 D. İş – 2021/134 Karar
TALEP: İhtiyati Tedbir (TTK 541 madde uyarınca)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: İhtiyati tedbir talep eden talep dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından 2.000.000,00-₺ bedelli bonoya dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile, 7.000.000,00-₺ bedelli bonoya dayalı olarak da İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile borçlu Tasfiye Halinde An … Ltd.Şti. ve müteveffa şirket yetkilisi olan …’ün mirasçıları … ve … hakkında icra takibi başlatıldığını, karşı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/486 esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sırasında alınan 27/05/2019 tarihli bilirkişi heyet raporu ve Adli Tıp Kurumu heyet raporunda belirtildiği üzere söz konusu bonolardaki imzaların borçlu eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, borçlu şirket yetkilisinin mirasçılarının asıl alacağın %20 oranında tazminat ile %10 para cezasına mahkum edildiğini, 2.000.000,00-₺ bedelli bonoya dayanan icra dosyasına ilişkin ise borçlu şirketçe İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/465 esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını ve yargılamanın halen devam ettiğini, belirttikleri dosyalarda yargılamalar devam etmekte iken karşı taraf şirketçe 02/01/2020 tarihinde tasfiye kararı verildiğini ve ticaret sicil gazetesinde yapılan ilanlarla TTK’Nın 541. Maddesi uyarınca alacaklılara çağrı yapıldığını, bunun üzerine müvekkilince noterden gönderilen ihtarname ile alacağın bildirilerek, notere depo edilmesinin istenildiğini, ancak karşı taraf tasfiye memurunun vekili aracılığı ile verdiği cevapta müvekkilinin alacağı olmadığını bildirdiğini, bu iddianın gerçek dışı olup, usul ve yasaya aykırı işlemlerle tasfiyenin gerçekleştirilmeye çalışıldığını belirterek, ihtiyati tedbir talep eden tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla takip edilen alacak ve fer’ileriyle birlikte toplam 3.534.911,51-₺’nin ve İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla takip edilen alacak ve fer’iyleriyle 10.419.276,17-₺’nin tamamının notere depo edilmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İtiraz eden vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili An … Ltd. Şti. aleyhine tedbir talep eden tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bu takibe itiraz edildiğini, itirazın İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/486 E. sayılı dosyasında görülüp karara bağlandığını, anılan karar için istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, dosyanın istinaf incelemesinin devam ettiğini, ayrıca müvekkili şirketin bu takibe ilişkin olarak İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/465 dosyası ile menfi tespit davası açtığını, açılan bu menfi tespit davasında davalı müvekkillerince teminat yatırılmasına rağmen ihtiyati tedbir talep eden tarafından müvekkillerini daha fazla zarara uğratmak için hukuka aykırı şekilde tedbir talebinde bulunduğunu, yine tedbir talep eden tarafından haksız ve kötü niyetli olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, bu icra takibine de itiraz edildiğini, imzaya itiraz için İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/1384 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve açılan bu davanın derdest olup yargılamanın devam ettiğini, gerçekte olmayan bir borca ilişkin depo kararı verilmesinin müvekkillerini zarara uğratacağını, imzaya itiraz ve menfi tespit davasına konu senetlerin müvekkili şirketle hiçbir ilgisi olmadığını, icra dosyalarına ilişkin olarak ödeme emrinin kapalı olan adrese gönderildiğini, senet üzerindeki imzanın ve senet üzerinde yer alan şirket kaşesinin de sahte olduğunu, müteveffanın uzun bir süredir babası ve tüm diğer aile bireyleri ile görüşmemesi sebebiyle senedin düzenlenmesinin mümkün olmadığını, takip alacaklısının oğlu ve takip borçlusu müteveffa …’ün ve kardeşi olan …’ün “ödeme emrinin yakılarak imha edilmesi” hususunda …’ya talimatlar verdiğini, hastahane kayıtlarıyla da sabit olduğu üzere müteveffa …’ün 07.04.2017- 14.04.2017 tarihleri arasında İstanbul … hastanesinde açık kalp ameliyatı olarak bir hafta boyunca yoğun bakımda kaldığını belirterek, ihtiyati tedbir talep eden tarafın müvekkili şirket nezdinde hiçbir hak ve alacağının bulunmadığı dikkate alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/02/2021 tarih ve 2020/442 D. İş – 2021/134 Karar sayılı kararı ile; “… TTK 541/3 maddesi uyarınca ortaklık ve alacaklı arasında ihtilaf çıkması halinde bu durumda söz konusu uyuşmazlığın çözülmesi bakımından ortaklığın bulunduğu yer mahkemesinde genel hükümlere göre esas numarası üzerinden dava açılması, taraf delillerinin toplanarak neticeten “Notere Tevdii” hususunda karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Diğer yandan “Notere Tevdii” hususunda ihtiyati tedbir talebi ancak hakkında uyuşmazlık bulunan borca ilişkin olarak açılmış derdest dava bulunması halinde anılan davada ileri sürülebilir. Somut olayda ise “Notere Tevdii” hususunun değişik iş numarası üzerinden ihtiyati tedbir talebi şeklinde incelenmesi mahkememizden talep edilmiş olup, talep usul ve yasaya uygun görülmediğinden talebin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme gerekçenin hatalı olduğunu, mahkemenin bu ret gerekçesine herhangi bir mevzuat hükmü, herhangi bir dayanak da göstermediğini, TTK’nın 541/3. maddesinin uygulanmasının ihtiyati tedbir yoluyla talep edilemeyeceği veya tedbirin yalnızca uyuşmazlığa ilişkin açılmış olan derdest bir davada ileri sürülebileceği yönünde bir sınırlama bulunmadığını, söz konusu maddenin uygulaması için esasa kayıt edilmesi gereken bir dava türünün de belirlenmediğini, TTK 541/3 maddesine göre ihtiyati tedbir talep edilebilmesi için öncelikle ortaklığın bulunduğu yer mahkemesinde genel hükümlere göre dava açılması sonrasında notere tevdi hususunda karar verilmesi gerektiği yaklaşımının HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbir kurumu ile bağdaşmadığını, HMK’nın 389. Maddesinde ihtiyati tedbire başvurabilecek hallerin genel olarak belirlendiğini, herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmadığını, ayrıca HMK’nın 390/1. maddesinde ihtiyati tedbirin dava açılmadan önce de talep edilebileceğinin düzenlendiğini, dolayısıyla TTK’nın 541/3. maddesi gereğince paranın notere tevdii hususunda ihtiyati tedbir talep edilebilmesinin önünde hukuki bir engel bulunmadığını (Emsal İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2019 tarihli, 2018/2581 E., 2019/631 K. sayılı kararı), belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğuu, Borçlu şirket adına yapılan çağrı ve Türk Ticaret Kanunu’nun 541. maddesi gereğince kendilerince 13.07.2020 tarihinde Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye no.lu ihtarnamesi keşide edilerek, müvekkilinin alacaklı olduğu icra takiplerinin, dosyaların güncel kapak hesapları ile birlikte bildirildiğini, yine söz konusu ihtarnamede TTK m.541 hükmü uyarınca paranın notere depo edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu ihtarnameye karşılık borçlu şirket vekili tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 20.07.2020 tarihli yazısıyla Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. Tasfiye Memuru … vekili sıfatıyla cevap verilerek; müvekkilinin bir alacağı olmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yapılan imza itirazına ilişkin olarak İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesince verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulduğunu, istinaf incelemesinin devam ettiğini, menfi tespit davasının da devam ettiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapılan imza itirazına ilişkin olarak İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1384 E. sayılı yargılamasının devam ettiğini, TTK m.541 uyarınca notere paranın depo edilmesi gerektiği taraflarına bildirilmişse de; mahkeme dosyalarına yeterli teminatın yatırılması sebebiyle buna gerek olmadığının iddia edildiğini, bu iddiaların tamamen gerçek dışı ve kötü niyetli olduğunu, usule ve yasaya aykırı işlemlerle tasfiyenin gerçekleştirilmeye çalışıldığını, karşı taraf vekilinin bu cevabı ve resmi icra ve dava dosyalarının, ihtiyati tedbir talebindeki haklılıklarını da ortaya koyduğunu,
Karşı taraf şirket her ne kadar yeterli miktarda teminat yatırıldığını iddia etmişse de bu iddianın gerçek dışı olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibine konu bononun bedelinin 2.000.000,00-TL, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibine konu edilen bononun bedelinin ise 7.000.000,00-TL olduğunu, ayrıca bu miktarların asıl alacak miktarı olup fer’ilerinin işbu miktarlara dahil olmadığını, Karşı taraf şirket tarafından yalnızca müvekkilince evvelce başlatılan 2.000.000,00-TL’lik senedin konu edildiği icra takibine karşı İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/465 E. sayılı dosyasına 400.000,00-TL tutarında teminat yatırıldığını, yatırılan bu teminatın borcu karşılamaya yetmediğini, yalnızca mevcut takipler yönünden dahi toplam borç miktarının 14.000.000,00-TL civarında olduğunu, TTK’nın 541. maddesinin 3. fıkrasında da açıkça borçları karşılayacak tutarda paranın notere tevdi edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, TK m. 541/3 hükmünde belirtilen ‘yeterli teminat’ ifadesiyle, teminatın güvence sağladığı alacağı tamamıyla karşılayacak nitelikte olmasının anlaşılması gerektiğini, Karşı taraf şirketin, borçları ödemeden alelacele tasfiye edilmek istendiğini, …’in şirkete hissedar yapılması ve tasfiye memuru olarak atanmasına dair işlemlerde de usul ve yasaya aykırılıklar bulunduğunu, – Kadıköy … Noterliğinin 18.10.2018 tarihli … yevmiye no’lu Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinden görüleceği üzere …’e ait 200 pay 5.000,00- TL karşılığında …’e devredildiğini; – Kadıköy … Noterliğinin 18.10.2018 tarihli … yevmiye no’lu Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinden görüleceği üzere …’e ait 200 pay 5.000,00- TL karşılığında …’e devredildiğini; – Aleyhine tedbir talep edilen şirketin 18.10.2018 tarihli 2018/3 karar no’lu genel kurul kararı ile … şirket müdürlüğüne atanmış ve şirketi her hususta şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığını; – Aleyhine tedbir talep edilen şirketin 03.01.2020 2019/2 karar no’lu genel kurul kararı ile şirketin tasfiyesine, halihazırda müdür sıfatına sahip olan …’in tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiğini ve …’in tasfiyeye kadar olan müdürlüğüne ilişkin döneme ilişkin ibrasına karar verildiğini, Yapılan tüm bu işlemlere bakıldığında, aleyhine tedbir talep edilen şirketin tüm malvarlığının elden çıkarılarak alacaklı müvekkilinin alacağını ödemeden şirketin kişiliğinin sonlandırılmaya çalışıldığının açıkça ortada olduğunu, karşı taraf vekilinin tedbir taleplerine karşı cevap dilekçesinde açıkça …’in emekli öğretmen olduğunu ticari işler yönünden hiçbir bilgisinin ve deneyiminin olmadığını ikrar ettiğini, …’in kötü niyetli şekilde müdür ve tasfiye memuru yapıldığının açık ve net olduğunu, …’i müdür yapanın, kızı … olduğunu, ancak Yerel Mahkemece, haklılıklarını ispatlar nitelikteki Ticaret Sicil Kayıtlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ve değişik iş numarası üzerinden ihtiyati tedbir talep edilemeyeceği gerekçesi ile haksız bir şekilde taleplerinin reddine karar verildiğini, Usulsüz bir şekilde şirket müdürü yapılan ve aynı zamanda tasfiye memuru olan …’in, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasından başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin tebliğinden 3 gün sonra şirkete ait 5 taşınmazdan 4’ünü kızı olan …’e devrettiğini, salt bu durumun dahi tasfiyenin kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, 25.12.2019 tarihinde, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibi başlatıldığını, 27.12.2019 tarihinde, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini, 31.12.2019 tarihinde borçlu şirket adına kayıtlı 5 adet taşınmazı, -aynı gün- …’e ve 1 adet taşınmazı başka bir kişiye gerçek değerinden çok daha düşük bir bedelle devrettiğini, usulsüz bir şekilde şirket yetkilisi yapılan …’in, borçlu şirketin mallarını kızı …’e takip başladıktan itibaren toplam 5 gün ve ödeme emri tebliğinden itibaren toplam 3 gün içinde devretmiş olduğunu, bu eylem nedeniyle 08.01.2020 tarihinde taşınmazlara haciz konulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin telafisi imkansız ve çok büyük bir zararla karşı karşıya kaldığını, Devrin yapıldığı tarihte şirketin ortakları ve yetkililerinin; … Şirket Ortağı (reşit olmadığından malvarlığını velisi … yönetmektedir), …. şirket ortağı (reşit olmadığından malvarlığını velisi …yönetmektedir), … şirket ortağı, şirket müdürü ve tasfiye memuru (Borçlular … Ve …’nun anneannesi, …’in annesi) olduğunu, …’in, … ve …’ün velisi olarak şirkete ait malları şirket müdürü olan annesi … ile birlikte hareket ederek kötü niyetli bir işbirliği ile üzerine geçirdiğini, taşınmazların bu şekilde devredilmiş olmasının tedbir taleplerindeki haklılıklarını bir kez daha gözler önüne serdiğini, şirketin mal varlığının neredeyse tamamını oluşturan taşınmazların genel kurul kararı olmaksızın devredildiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2012/15771 E. 2014/5558 K. sayılı 21.03.2014 tarihli kararında) Tasfiye memuru …’in, usule aykırı şekilde notere borçları depo etmeden yapılan tasfiye nedeniyle sorumluluğu mevcut ise de tasfiye memuru adına kayıtlı bir malvarlığı olmadığını, şirketi kanuna aykırı şekilde tasfiyeye sokma sebeplerinin de bu olduğunu, mal varlığı olmayan şahsın tasfiye memuru yapıldığını ve icra takiplerinin semeresiz kalmasının amaçlandığını, ayrıca borçlu şirket adına kayıtlı malların (taşınmazlar ve araç); müteveffa şirket yetkilisinin boşanmış olduğu eşinin, mirasçılar/ borçluların annesi olan …’e muvazaalı olarak devredildiğini, somut olayda aleyhine tedbir talep olunanların ve kızının davranışlarının tamamen mal kaçırmak ve şirketin kişiliğini sonlandırarak borçtan kurtulmak olduğunun ortada olduğunu, Tasfiye sonucunda müvekkilinin ortaya çıkabilecek zararının güvence altına alınmadığını, aleyhine tedbir talep edilen şirketin tüm mal varlığının elden çıkarılarak alacaklı müvekkilinin alacağını ödemeden şirketin kişiliğinin sonlandırılmaya çalışıldığını, ancak yerel mahkemece bu hususların dikkate alınmadığını, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin 25.02.2021 tarihli kararının kaldırılmasına ve gerekli tahkikat yapılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK’nın 541/3 maddesi uyarınca davalı şirketin hakkında uyuşmazlık bulunduğu iddia edilen borcunu karşılayacak tutarda paranın notere depo edilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı talep eden tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Talepte bulunan tarafça 2.000.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile, 7.000.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak da İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile borçlu Tasfiye Halinde … Ltd.Şti. ve müteveffa şirket yetkilisi olan …’ün mirasçıları … ve … hakkında icra takibi başlatıldığı, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına itiraz edildiği ve İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/486 esas sayılı dosyası ile imza itirazında bulunulduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucunda; takibe dayanak bonodaki imzanın borçlu eli ürünü olduğu tespit edilerek itirazın reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 2020/545 Esas 2020/1788 karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair oy çokluğu ile karar verildiği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’da bulunduğu ve borçlu şirketçe İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/465 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığının beyan edildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasına dayanak 7.000.000,00 TL bedelli bonodaki imzanın …’e ait olmadığı hususunda İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1384 esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda imzanın …’ün eli mahsulü olmadığı sonucuna varılarak davanın kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğunun belirtildiği görülmektedir. TTK’nın 541/3. maddesinde; “(3) Şirketin, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçlarını karşılayacak tutarda para notere depo edilir; meğerki, bu gibi borçlar yeterli bir şekilde teminat altına alınmış veya şirket varlığının pay sahipleri arasında paylaşımı bu borçların ödenmesi şartına bağlanmış olsun.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Buna göre tasfiyesi devam eden şirketin tasfiyenin sonlandırılabilmesi için ihtilaflı alacakları notere tevdii gerekmektedir. Davaya konu alacaklar tasfiye memurluğuna bildirilmiştir. Tasfiye memuru alacağı gözetmek zorunda olup üçüncü şahısları ve ortakları zararlandırıcı hareketlerinden kusursuz olduğunu ispat etmedikçe sorumludurlar. Şirket tasfiyesi ile ilgili olan TTK’nın 541. maddesine ilişkin ihtiyati tedbir hususunda özel bir düzenleme bulunmadığından, uyuşmazlığın ihtiyati tedbirin genel olarak düzenlendiği HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” 6100 Sayılı HMK.’nın 390-(3) maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Somut uyuşmazlıkta; talepte bulunulan tarafın alacaklı olduğunu belirttiği bonolardaki imzaların borçlu şirketin müteveffa yetkilisine ait olmadığı yönünde borçlular tarafından itiraz edildiği, imza itirazlarının henüz kesinleşmediği, ayrıca TTK 541/3 maddesinde gösterilen istisnai hallerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de ancak bir yargılama ile tespit edilebileceği, dolayısıyla taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirdiği gibi mevcut delil durumuna göre yaklaşık ispatın sağlandığının da kabul edilemeyeceği, dosyada mevcut delil durumuna göre mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, istinaf sebepleri yerinde olmadığından, talepte bulunan vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati tedbir talep edenin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ihtiyati tedbir talep edenden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.