Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1062 E. 2023/1736 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1062 Esas
KARAR NO: 2023/1736 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/464 Esas – 2021/204 Karar
TARİHİ: 01/03/2021
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Müvekkilinin davalı şirketin bayisi veyahut yetkilisi olmadığını, köklü bir şirket olup dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yaptıklarını, alanında kendine özgü ürünleriyle farklılığını ispatladığını, öncü bir firma olduklarını, davalı şirket müvekkilinin tescil hakları müvekkili … ait ürünleri internetin ünlü alışveriş siteleri aracılığıyla satışa arz ettiğini, ancak davalı şirketin bu ürünleri satmak veyahut satışa arz etmek yönünden yetkili, bayilik hakkı mevcut veyahut temsil sıfatına haiz bir ticari kişilik olmadığını, işbu haksız rekabetin gerek müvekkiline gerek ticari anlaşma dahilinde olduğu şirketlere ve gerekse müvekkili … bayisi olan şirketlere büyük ticari zararlar verdiğini, şirket politikası gereği belirlenen taban fiyatlarından daha düşük değerlerle ve hukuka aykırı şekilde satışa arz gerçekleştirdiğini, bu nedenlerle haksız rekabet olduğunun tespiti ile tekrarının önlenmesi suretiyle haksız rekabetin men’ine ve bu amaçla ihtiyati tedbire hükmolunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Markanın tüketilmesi ilkesi gereği üretilen malların piyasaya sürülmesi ile birlikte marka hakkının tüketileceğini ve bu kapsamda piyasaya sunulan ürünlerin ticaretinin herkes tarafından yapılmasının mümkün olduğunu, bu durumun marka hakkında tecavüz oluşturmayacağını, piyasaya sürülen malların ticaretinin serbest olarak yapılmasının esas olduğunu, davacı şirketin ürettiği herhangi bir malın alım satımının yapılması için de davacı taraftan izin alınmasına veya sözleşme yapılmasına gerek olmadığını, davacı tarafın şirket içinde belirlediği perakende satış taban fiyatlarının bağlayıcılığının ancak kendilerini ve sözleşmede madde bulunması halinde aralarında sözleşme bulunan bayilerini kapsadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 01/03/2021 tarih 2020/464 Esas – 2021/204 Karar sayılı kararında; “Mahkememiz’in 2018/140 E.2019/560 K sayılı ile Mahkememiz’in görevsizliğine karar verilmiş olup; Mahkememiz ilamının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.H.D.2019/2504 E. 2020/653 K. Sayılı ilamı ile Mahkememiz ‘in görevli olduğu gerekçesi ile kaldırıldığı ve de yukarıdaki esasa kaydedildiği görülmekle; Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İş bu dava , davacı yan tescil hakları kendilerine ait olduğunu iddia ettiği oyuncakların , kendilerinin bayisi yahut temsilcisi olmaksızın davalı tarafça şirket politikalarının aksine taban fiyatın altında satışa sunulduğu gerekçesi ile haksız rekabetten kaynaklı maddi manevi tazminat talepli olup,Davalı yan piyasaya sürülen ürünlerin marka hakkının tüketildiği ,davacı taraf ile aralarında sözleşme akdedilmediği bu sebeple serbest piyasa kuralları gereği malların satışını yaptıklarını savunmakla; 03/04/2019 tarihli mali müşavir ve haksız rekabet uzmanı bilirkişileri tarafından tanzim edilen heyet raporu uyarınca;Davacı ile davalı arasında bayilik ilişkisi bulunmadığı ,dava konusu ürünlerin marka hakkı sahibi davacı veya onun bilgisi ve rızası ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulduğu ,davacının dava konusu oyuncaklar üzerinde fikri mülkiyet haklarının tükendiği ve davacının bu oyuncakları tekrar satması için davacı ile arasında bayilik gibi hukuki ilişkinin bulunmasına gerek olmadığı ,davacının hukuka uygun şekilde lede ettiği oyuncaklar üzerinde mülkiyet hakkı olduğu ,dava konusu oyuncaklar üzerinde davacının fikri mülkiyet haklarının ilk satıştan sonra sona erdiğinden sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca davacının belirlediği taban fiyatlarına davalının uyma yükümlülüğünün bulunmadığı ,davacının serbest ticaret ve rekabet özgürlüğü kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyen eylemlerinin haksız rekabet oluşturmayacağı kanaati ile rapor tanzim edildiği,
T.C.YARGITAY 11. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2018/4373 KARAR NO: 2019/5710 “Somut olayda dosya kapsamından davalı tarafça satışa sunulan ürünlerin, davacının sözleşme imzaladığı İsviçre’deki orjinal üreticiden davacı tarafça temin edilen mallar olduğu ve yasal yollardan satın alınarak piyasaya sunulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalıların eylemleri, ücretini ödemek suretiyle satın aldıkları orijinal ürünleri satmaktan ibaret olup, yukarıda değinilen ilkeler ve açıklamalar ışığında, Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal eder nitelikte olmadığı gibi, iyiniyet kurallarına aykırı hareket olarak da değerlendirilemez. Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların anılan eylemlerinin haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceği hususu göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2017/11-117 KARAR NO: 2018/1883 “… serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanununun 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanunun 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.) Bu anlamda, uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan 55/(1)-a-6. ve 55/(1)-e hükümlerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır….” 6102 sayılı TTK’nın 55. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan 55/(1)-a-6. ve 55/(1)-e maddeleri incelendiğinde,davalının marka hakkı davacıya ait ürünleri(oyuncakları) satın alarak davacı ile aralarında bayilik sözleşmesi olmaksızın serbest piyasada kendi belirlediği fiyat üzerinden satış yaptığı şeklindeki haksız rekabete konu eyleminin ,haksız rekabet kurallarına aykırılık teşkil edecek , rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacına aykırılık teşkil eden davranış olarak nitelendirilemeyeceği kanaati ile anılan davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Açılan davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, … tarafından kurulan ve 1940’lı yıllardan bu yana sektörde faaliyet gösteren müvekkili şirketin, çocuklar için oyuncak üretimine yönelik olarak akülü ve pedallı arabalar, park bahçe oyun grupları, zeka oyuncakları, bebek gereçleri, kamyon ve bisikletler, sallanan oyuncaklar, spor oyuncakları… ile ekipmanlarını ve parçalarını üretmekte olup; oyuncak sektörü denilince akla ilk gelen alanında öncü bir firma olduğunu; müvekkili şirketin, yurt çevresi ile kalmayıp üretiminin %40’ını İngiltere, Irak, Brezilya gibi 57’den fazla ülkeye ihracat yaparak gerçekleştirdiğini; müvekkili şirketin, uzun yıllardan bu yana profesyonelce devam eden çalışmaları ile çocukların ruh ve bedensel gelişimlerine destek olacak nitelikte ve kalitede oyuncaklar üreterek sektöründeki ihtiyaçlara cevap verebildiğini ve alanında tanınan bir şirket olmayı başardığını; müvekkili şirketin, sadece çocuk oyuncakları üretmekle kalmayıp birçok pratik, faydalı ve eğitici modeli bir araya getirerek çocukların kullanımına uygun hale getirdiğini; bütün bu çalışmalarının ve emeklerinin sonucunda alanında öncü olmayı başarmış olan müvekkilinin, TPE bünyesinde onlarca patent ve tasarımların yanı sıra tespite konu olan ürünün de imal ve ticaretini yapmakta olduğunu, Müvekkilinin yukarıda anılan şirket ve arge geçmişi yanında ekonomik anlamda büyük külfetler içeren reklamlar ve sponsorluklar vermekte olduğunu, sektördeki adını bilinir ve güvenilir bir düzeye çekmek için tüm özen ve yükümlülüklerini yerine getirmekte olduğunu; bu denli büyük bir yatırıma konu olan müvekkili firmanın, satış ve pazarlama isteminde bulunan bir çok şirket ile bayilik ve satış sözleşmeleri yaptığnıı; piyasadaki güven ilkesine önem veren müvekkili şirketin MARKA ve TESCİL haklarının kullanımında titiz ve sorumluluk sahibi olduğunu, Davalı şirketin ise, müvekkili şirketin bayisi yada satışa yetkilisi gibi satış ilanları vermekte olduğunu ayrıca müvekkili tarafından piyasaya arz edilen satış fiyatlarının altında değerler vererek müvekkile yönelik güven ilkesini zedelemekte olduğunu, Davalı tarafın şirket kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, Davalı tarafın, satışa arz değerleri ile müvekkilinin ekonomik ve ticari niteliğine zarar verdiğini, Ayrıca davalı şirket bünyesinde müvekkili şirkete ait ürün olup olmadığının dahi meçhul olduğunu; davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmediğini ve kusurlu davrandığını; davalı şirketin amacının müvekkile ekonomik anlamda zarar vermek de olabileceğini; iş bu hususun tespit edilebilmesi gerektiğini ve davalı şirket uhdesinde bulunan … markalı ürünlerin belirlenmesi gerektiğini; davalı tarafın aslında elinde olmayan ürünleri Sanki stoğunda varmışcasına satışa arz ediyor ve müvekkilinin Marka değerini tehdit altına alıyor ihtimalinin de değerlendirilmesi gerektiğini, Yukarıda arz edilen nedenlerle davalı şirket kayıtlarının celp edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep ettiklerini, Önceki beyanlarında da izah edildiğini; Marka ve Tescil hakları müvekkile ait ürünlerin, davalı tarafça fiyat politikası nazarında belirlenen değerlerin altında bakiyelere satışa arz edilmekte olduğunu; Sınai Mülkiyet ve Ticaret Kanunu ile güvence altına alınan tescil ve haksız rekabet yasaklarının davalı tarafça ihlal edilmekte olduğunu; haksız rekabet eylemleri gerek müvekkili gerekse müvekkili nezdinde ticaret yapan tacirleri zarara uğrattığını; herhangi bir denetim mekanizmasının olmaması ve ticari hakların korunmaması; MARKA’laşan ürünlerin zarara uğramasına iş bu durumda gerek firmaların gerekse bu firmalarda çalışan işçilerin özlük haklarında zarara neden olmakta olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinin “ Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü amir olduğunu, Söz konusu haksız rekabet eylemleri davalının kötü niyetini bariz şekilde ortaya koymakta olduğunu, Tescil hakları müvekkile ait olan ürünlerin oluşturulması ve tanıtılması için uzun yıllardır yapılan proje planlamaları, ar-ge çalışmaları, reklam, pazarlama ve diğer yatırımlarından ayrıca müvekkilin tek başına edindiği ticari değerden haksız olarak yararlanılmakta olduğunun açıkça gözükmekte olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı olarak verilen hükmün kaldırılmasına, yeniden bir karar tesis edilmesi suretiyle davanın tümden kabulüne karar verilmesini veyahut eksik inceleme içeren hususların ikmali için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminatın tazmini istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı yan; marka hakkı davacı adına tescilli olan ve davacı şirket tarafından üretilen ürünlerin, yetkili satıcı yahut bayii olmayan davalı tarafından, …com, …com gibi çeşitli internet sitelerinde, davacının kendi bayileri için belirlediği taban fiyatların altında fiyatlarla satışa sunulduğunu, davacı ürünlerini satma hususunda yetkili olmayan davalının, taban fiyat politikalarına aykırı ve düşük fiyat belirlemesinin, gerek davacının gerekse bayiilerin zararına haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davacının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, eylemlerin önlenmesine, bu eylemler nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zarar nedeniyle davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı yan; davacının kendi adına tescilli markaya konu ürünleri satış amacıyla piyasaya sunduktan sonra, marka hakkının tüketilmesi ilkesi gereği, devam eden satışlara müdahale edemeyeceğini, davalının satışa sunduğu … marka ürünlerin, bizzat davacı tarafından bayii ve distribütörleri aracılığıyla piyasa sunulan ürünlerden tedarik edildiğini, davalının davacı ile kendi bayiileri arasındaki sözleşmelerde belirlenen taban fiyatlarla bağlı olmadığını, bu taban fiyatlara uyulmamasının da haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, asıl davacının aksi yöndeki dayatmasının serbest piyasaya müdahale ve haksız rekabet teşkil edeceğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davalının marka hakkı davacıya ait ürünleri(oyuncakları) satın alarak davacı ile aralarında bayilik sözleşmesi olmaksızın serbest piyasada kendi belirlediği fiyat üzerinden satmasının, haksız rekabet kurallarına, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacına aykırılık teşkil eden davranış olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık; davacı adına tescilli … markalı ürünlerin, davacının bayii veya yetkili satıcısı olmayan davalı tarafından piyasadan tedarik edilerek satılmasının, satış fiyatının, davacının bayiileri için belirlediği taban fiyatlardan düşük olarak belirlenmesinin haksız rekabet teşkil edip etmediği, ediyorsa davacının bu nedenle maddi ve manevi zarara uğrayıp uğramadığı hususlarındadır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “tanımlar” başlıklı ikinci maddesinin 1/ı fıkrasında tanımlanan sınai mülkiyet hakkı, marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı modeli ifade eder. Aynı Kanunun “Hakların Tüketilmesi” başlıklı 152 maddesinin birinci fıkrası, “sınai mülkiyet hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kalır.” hükmünü; ikinci fıkrası ise “marka sahibi, birinci fıkra hükmü kapsamına giren ürünlerin üçüncü kişiler tarafından değiştirilerek veya kötüleştirilerek ticari amaçlı kullanılmasını önleme hakkına sahiptir.” hükmünü haizdir. 6769 Sayılı Kanunun 152 maddesinde ifadesini bulan fikri mülkiyet haklarının tükenmesi ilkesi, fikri mülkiyet hakkı sahibine sağlanan tekelci kullanma hakkı karşısında serbest ticaretin sağlanması açısından büyük öneme sahiptir. 6762 Sayılı kanun ile tükenme ilkesi hem ulusal hem uluslararası alanda benimsenmiştir. Ulusal düzeyde hakkın tükenmesi ilkesi uyarınca; bir ülkede markalı ya da patentli bir ürünün, hak sahibi veya onun izniyle üçüncü bir kişi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra, hak sahibi ürünün o ülke içindeki dolaşımına engel olamaz. Davacının … markalı (akülü araç, pedallı araç vb) ürünleri, ticari anlaşmalar yaptığı firmalar ve bayiileri aracılığıyla piyasa sunduğu tartışmasız olup, hakkın tükenmesi ilkesi uyarınca ürünlerin yurt içinde dolaşımına ve üçüncü kişiler tarafından satışına engel olamayacağı açık olup, davalının satış yetkisi olmadıksızın davacı adına tescilli … markalı ürünleri satmasının haksız rekabet teşkil ettiği, davacının markayı oluşturmak için tek başına edindiği ticari değerden haksız olarak yararlanıldığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı, davalının ürünleri tedarik fiyatlarının altında değil, davacının belirlediği taban fiyatlar altında satışa sunduğunu iddia etmiştir. Ürünlerin serbest dolaşımına engel olma hakkı bulunmayan davacının, kendi bayiileri ile yaptığı sözleşmelerde belirlediği taban fiyatlar, sözleşmenin tarafı olmayan davalıyı bağlamaz. Davalı piyasadan tedarik ettiği ürünleri, haksız rekabet teşkil edecek düzeyde ve birden fazla kez tedarik fiyatı altında fiyatlarla satmamak kaydıyla, dilediği kar marjı ile satma hakkına sahiptir. Davacının, kendi fiyat politikalarına aykırı şekilde taban fiyat altında satış yapılmasının haksız rekabet teşkil ettiğine yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacı dava dilekçesinde, davalının ürünleri kötüleştirdiğini, değiştirdiğini veya taklit ürünler sattığını da iddia etmemiştir. Dava dilekçesi ekindeki satış ilanları incelendiğinde, … markalı muhtelif modellerde akülü araba tipi ürünlerin e-ticaret siteleri üzerinden satışa sunulduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı sunduğu beyan dilekçesi ile ilke kez, … marka ürünlerin davalının stoğunda bulunup bulunmadığının dahi belli olmadığını, davalının stoğunda olmayan ürünleri varmış gibi satışa sunarak davacıya ekonomik zarar verme niyetinde de olabileceğini, bu itimalin davalı defterleri üzerinde inceleme yapılarak araştırılması gerektiğini ileri sürmüş ve istinaf dilekçesinde bu iddiayı tekrar etmiş ise de; iddianın genişletilmesi yasağı başladıktan sonra ileri sürülen, ıslaha da konu edilmeyen bu iddianın davanın konusunu teşkil etmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55‬‬-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 08/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.