Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/106 E. 2021/90 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/106 Esas
KARAR NO: 2021/90 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/10/2020 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2020/499 Esas
DAVA: Menfi Tespit – İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin vermiş olduğu avans çekleri nedeniyle icra takibi riski altında olduğunu, aynı zamanda müvekkilinin birçok bankadan milyonlarca TL’lik uzun vadeli krediler kullandığını, bununla birlikte çeklerin yazılması durumunda müvekkilinin kredibilitesi ortadan kalkacağı ve telafi edilemez zararı doğacağını, müvekkilinin kredibilitesinin ortadan kalkmaması ve olası bir çekin karşılıksız kalması durumunda tüm bankaların kredilerini geri çağırmaması için bu zamana kadar teslim almadığı mallara ilişkin 435.000.TL ödemek zorunda kaldığı, çeklerin yazılması halinde bankalar ve finans kurumları müvekkilin taksitli olarak geri ödemesi planlanan kredilerini peşin ödemek üzere geri çağıracak ve bu durum müvekkilin iflasına neden olacağını, zira ülkedeki mevcut ekonomik durum içerisinde 3 ya da 5 yıla kadar yayılmış olan kredi borçlarının peşin olarak ödenmesi müvekkilden beklenemeyeceğini, yine müvekkilleri hakkında icra takibi başlatılması durumunda da aynı risk söz konusu olduğu, dosyaya sunulu belgelerden müvekkilinin borçlu olmadığı ve davada haklı olduğu belli olduğundan İ.İ.K. 72 uyarınca % 15 teminat mukabilinde ; müvekkili yönünden anılan çeklerin avans çeki olması ve ticari ilişkiye konu malın teslim edilmemiş olması nedeniyle, davanın tarafıyla sınırlı olmak üzere; dava konusu çeklere ödeme yasağı konulmasını, çeklerin ibrazı halinde ödenmemesi muhatap banka tarafından karşılıksız/bedelsiz kalan çek bedelinin lehtara ödenmesini önleme hususunda ve iş bu dava sonuçlanıncaya kadar icra takibi açılmaması ve açılacak takibin durdurulması yönünden %15 teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının lehtarı bulunduğu toplam 215.000 TL bedelindeki çeklerin karşılıksız/bedelsiz kaldığının bu çekten dolayı davalıya müvekkilinin borcu bulunmadığının tespitine ve çekin iadesine, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle dava dilekçesine açıklık getirmesini, 2019/2020 yılları içinde müvekkili şirkete hangi siparişlerini geçtiğini, bu siparişlerin hangilerinin karşılandığını ve hangilerinin karşılanmadığının izah ettirilmesini, yapılacak yargılama sonucunda haksız davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/10/2020 tarih ve 2020/499 Esas sayılı ara kararında; “….Yukarıda bahse konu hukuki ilke ve yasal düzenlemelere göre somut olay değerlendirildiğinde; -Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığı, -Davalının sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirip getirmediği, -Davacının sözleşme kapsamında davalıya çeki teslim edip etmediği, -Çeklerin bedelsiz kalıp kalmadığı, -Bu çekten dolayı davacının davalıya karşı borcunun bulunup bulunmadığı, -Çekin davacıya iade koşullarının veya bedelinin davacıya ödenmesi koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında yaklaşık ispat şartını sağlayacak herhangi bir delile talebin değerlendirilmesi tarihi itibari ile rastlanmadığı ve ihtiyati tedbir talep eden vekilinin iddialarının bu haliyle yargılamayı gerektirir nitelikte olduğu anlaşılmakla, ihtiyati tedbir talebinin reddine…”gerekçesi ile, Davacı vekili iddiaları kapsamında uyuşmazlık konusu çeklerin avans için verildiği hususunun ve malların teslimi yönlerinin yargılama gerektirmesi anlaşılmakla davacı vekilinin ödemeden men kararı verilmesi ve icra takiplerinin girişilmemesine yönelik ihtiyati tedbir talebinin değerlendirme tarihi itibari ile REDDİNE karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Md. 389’da ihtiyati tedbir müessesi düzenlendiğini, İlgili maddeye göre; ‘’Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.’’ şeklinde belirtilmekte olduğunu, Somut olay bakımından müvekkili lehine ihtiyati tedbire karar verilmesi son derece önem arz etmekte olduğunu, zira müvekkili vermiş olduğu avans çekleri nedeni ile icra takibi riski altında olduğu ve müvekkili birçok bankadan milyonlarca TL’lik uzun vadeli krediler kullandığını, aynı zamanda çeklerin yazılması durumunda müvekkilinin kredibilitesi ortadan kalkacağı ve telafi edilemez zararı meydana geleceğini, Müvekkilinin, kredibilitesinin zarar görmemesi ve bir çekin karşılıksız kalması durumunda tüm bankaların kredilerini geri çağırmaması için bu zamana kadar hiçbir şekilde davalı taraftan teslim almadığı mallara ilişkin 435.000.TL ödemek zorunda kaldığını, Çeklerin yazılması halinde bankalar ve finans kurumları müvekkilinin taksitli olarak geri ödemesi planlanan kredilerini peşin ödemek üzere geri çağıracağı ve bu durum müvekkilinin iflasına neden olacağını, İşbu izah edilen sebepler dolayısıyla, ihtiyati tedbir müessesinin de var olma amacı kapsamında, yargılamanın ilerleyen aşamalarında müvekkili bakımından doğması muhtemel ve telafisi imkansız zararları önlemek üzere ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Müvekkilinin borçlu olmadığı dosyaya sunulan belgelerden açıkça ortada olduğunu, müvekkili ile davalı firma arasında sözleşme yapılmamasının sebebi, tarafların yıllardır süregelen ticari faaliyet içerisinde olmaları, bunun sonucunda da bir güven ilişkisinin kurulmuş olması olduğunu, uzun yıllardır ticari faaliyet içerisinde olan tacirler arasında sözleşme yapılmaması ticari hayat bakımından oldukça alışılmış bir durum olduğunu, ancak davalı taraf, taraflarınca avans olarak teslim edilen çeklere karşılık, kendi yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçındığı ve bu durum müvekkili oldukça zarara uğrattığını, bu nedenle müvekkili hakkında doğması muhtemel ve telafisi imkansız zararların ortaya çıkmasını önlemek amacıyla, davaya konu çeklerin ibrazı halinde ödenmemesi ve aynı zamanda davaya konu çeklerin icra takibine konu edilmemesi yönünden ihtiyati tedbire karar verilmesi gerektiğini, Nitekim, İİK Mad. 72’de icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında icra takibi bakımından ihtiyati tedbir kararının verilebileceği hüküm altına alındığını, İİK Md. 72’de; ‘’ Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.’’ şeklinde düzenlendiğini, İlgili maddeden de anlaşılacağı üzere, alacağın %15 i tutarında teminat yatırılması üzerine ihtiyati tedbir kararının verilebilmesine olanak sağlandığını, ancak yerel Mahkemece dava konusu uyuşmazlık hakkında yaklaşık ispat koşulunu sağlayacak herhangi bir delile rastlanmadığı ve ihtiyati tedbir talep eden taraflarının iddialarının bu haliyle yargılamayı gerektirir nitelikte olduğunun anlaşıldığı gerekçesi ile ihtiyati talebini reddettiğini, Ancak Yerel Mahkemece belirtilen ihtiyati tedbir talebinin reddi gerekçeleri yerinde olmadığını, zira dava dilekçesinde sunulan bilgi ve belgelerden, çek aslı ve çekin davalıya teslim edildiğine dair davalı tarafından düzenlenen tahsilat makbuzundan, ticari defter, yazışmalar ve sair delillerden de müvekkili ile davalı tarafın bir ticari faaliyet içerisinde olduğu ve müvekkilince davalıya avans olarak verilen çeklerin davalının edimini ifa etmemesi sebebi ile bedelsiz kaldığını, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için de kanunun aradığı şart kesin ispat olmayıp yaklaşık ispat olduğunu, Yerel Mahkemece verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının diğer gerekçesi olan, ileri sürülen iddiaların bu haliyle yargılamayı gerektirir nitelikte olduğu sebebi Yargıtay’ın da görüşleri doğrultusunda geçerli bir gerekçe olmadığını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2013/12464, K. 2013/17238, 05.11.2013 T.) Yargıtay kararında da açıkça görüleceği üzere yerel Mahkemenin yargılamayı gerektirdiği şeklindeki gerekçesinin ihtiyati tedbir isteminin reddi sebebi olarak kabul edilmesi kanuna aykırılık oluşturmakta olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin 21/10/2020 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davalı ile davacı arasındaki ticari ilişki nedeniyle avans olarak verilen ve karşılığında mal alınmadığı iddia edilen dava dilekçesinde özellikleri belirtilen çeklerden kaynaklı İİK. 72 maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasında davaya konu çeklerin bankaya ibrazı halinde ödenmemesi ve aynı zamanda davaya konu çeklerin icra takibine konu edilmemesi yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece, İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’ nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. İİK’ nun 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir,” hükmünü içermektedir. HMK’ nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. Tedbir talepli menfi tespit davasının icra takibinden önce açıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, dava konusu dava dilekçesinde özellikleri belirtilen çeklerin davalıya avans olarak verilip verilmediği, verilen çek karşılığında davalının mal tesliminde bulunup bulunmadığı, bu çeklerden kaynaklı davacının davalıya borçlu olup olmadığı, talep ve dava konusu çeklerin bedelsiz olup olmadığının tespiti yargılamayı gerektirdiği, dosyaya ibraz edilen delillerden talep ve karar tarihi itibariyle yaklaşık ispatın gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, dava dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözetildiğinde; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin verilen kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.