Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1051 E. 2023/1708 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1051
KARAR NO: 2023/1708
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/03/2021
DOSYA NUMARASI: 2019/251 Esas – 2021/225 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu adına İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından borca itiraz edildiğini, davacı müvekkili şirketin davalı ile taşıma hizmeti konusunda 20/03/2019 tarihli Yurt Dışı Taşıma anlaşması imzalandığı, sözleşme gereği malları 5 adet tır ile taşıyarak adresine teslim ettiği ve bu hizmet karşılığı doğan alacağına ilişkin 27/03/2019, 28/03/2019, 29/03/2019, 04/04/2019 ve 04/04/2019 tarihli her bir 2.950,00-Euro üzerinden toplamda 14.750,00-Euro bedelli faturaların düzenlendiğini, davalı yanın borcunu ödemediği, yüklerin taşınmasında gecikme olduğundan bahisle 4.000,00-Euro bedelli 12/04/2019 tarihli … numaralı cezai şart faturasını düzenleyerek e- fatura olarak davacı müvekkiline gönderdiğini, davacı müvekkilinin yüklerin taşınmasında kendi kusurundan kaynaklı bir gecikme olmadığını bu sebeple faturayı kabul etmeyeceklerini şifahi olarak belirttiğini ve 24/04/2019 tarih … numaralı iade faturası keserek davalı yana gönderildiğini, noterlikçe ihtarnamede yolladığını, davalı yanın buna karşılık olarak noterlikçe ihtar göndererek sözleşmeye aykırı olarak kesip yolladığı cezai şart faturasının kabul edilmesini ve ödenmesini istediği, davalının çekmiş olduğu ihtarlarda yolladığı fatura ile yapılan işi ve kesilen faturalar ile borçlu olduğunu açıkça ikrar etmesine rağmen borcun tamamına itiraz ettiğini, kötü niyetli olarak borcunu ödemekten haksız olarak imtina ettiğini, icra dairesine yapılan itirazın iptali ile icra takibinin takibin devamına asıl alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görüldü. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, takip konusu faturaların hukuki dayanaklarının bulunmadığını bu sebeple başlatılan icra takibinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın temin etmesi gereken araçları geç temin ettiğini ve teslimatı geciktirdiğini, davacı yanın bu kusurlu eylemi sebebiyle davalı müvekkil şirketin 4000 Euro ceza bedeli ödediğini, davalı müvekkil şirketin bu ceza bedelini davacı şirkete rücu ettiğini, ayrıca davalı müvekkil şirketin Bakırköy …. Noterliği 30 Nisan 2019 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davacıya bildirdiği itiraz ve takas mahsup beyanının davacı tarafça kötü niyetli olarak dikkate alınmadığını, davacı tarafın davalı müvekkil şirketin takas mahsup beyanını ve kesinleşen faturasını ticari kayıtlara işlemediğini, davacı tarafın kötü niyetli olarak davalı müvekkili aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibi başlattığını, davacının davasının reddine karar verilmesini, kötü niyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/03/2021 tarih ve 2019/251 Esas – 2021/225 Karar sayılı kararı ile; ” Dava hukuki niteliği itibariyle, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir. Davacının, Taraflar arasında düzenlenen 20.03.2019 tarihli taşıma sözleşmesinden kaynaklı takip ve davaya konu ettiği taşıma ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı, davacının taşıma sözleşmesinden doğan edimini gereği gibi yerine getirip getirmediği, davacı tarafın edimini gereği gibi yerine getirmemiş ise bu sebepten dolayı davalının dava dışı 3. Kişiye ceza bedeli ödeyip ödemediği, davalının ödemiş olduğu ceza bedeli varsa ceza bedelinin taşıma ücret alacağından mahsup edilip edilmeyeceği, davalının itirazlarının kısmen ya da tamamen iptali gerekip gerekmediği, icra inkar tazminatına ilişkin yasal koşulların oluşup oluşmadığı hususlarında toplandığı görüldü.İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır. Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez..İtirazın iptali istemine konu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 31.05.2019 tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya 20.06.2019 tarihinde tebliğ edildiği; borçlu vekili tarafından 20.06.2019 tarihli itiraz dilekçesinde Borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın 26.09.2019 tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davaya Konu Alacakların Tesbiti Yönünden İnceleme; Somut olayda ;Davacı taraf davaya konu hizmeti yerine getirdiğini, Davalı taraf fatura içeriğindeki mal ve hizmetin davacı tarafından geç teslim edildiği, geç teslimden kaynaklı davadışı müşterisine gecikme cezası ödediği, davadışı üçüncü kişiye ödenen gecikme cezasının mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Faturanın içeriğindeki mal ve hizmet tesliminin ispat yükü davacı üzerinde olduğu görülmektedir. Geç teslim olgusunun ve davadışı üçüncü kişilere ödenen gecikme ceza bedelinin ispat yükü davalı üzerindedir.Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve belirlenen inceleme gününde defterlerin incelenmek üzere hazır edilmesi istenmiş ve taraflara ihtaratlı kesin süre verilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Taraf şirketlerin defterlerini süresi içinde sunmuştur. Taraf şirketlere ait vergi dairesi kayıtları FORM BA-FORM BS celp edilerek bilirkişi heyetince inceleme yapılmıştır.Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, karayoluyla gerçekleşen uluslararası eşya taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlığa ilişkin değerlendirmeler yapılırken 20.03.2019 tarihli taşıma sözleşmesindeki kuralların yanı sıra Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı için mukavele sözleşmesi (CMR) hükümleri (RG,14.12.1993/21788) de dikkate alınmaktadır.Taşıma sözleşmesi ve bu sözleşmede kararlaştırılan navlun ücreti konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık temelde davacının navlun ücretini tam olarak hak edip etmediği noktasında düğümlenmektedir. Davalı , sunmuş olduğu bilgi ve belgeler doğrultusunda , davacının malları yükleme noktasında teslim alma ve alıcıya teslim etmede geciktiğini ileri sürmüş ve dava dışı firmaya ödemek durumun da kaldığı cezai şartı davacıya fatura etmiştir.Davacının navlun ücretinin tamamını hak edip etmediğini anlayabilmek için bu iddiaların tahlil edilmesi gerekmektedir. Davacının ve delil listesinde atıf yaptığı ve dosyada bulunan gümrük evrakları incelendiğinde, davacı taşıyıcı , üç aracını zamanında yükleme noktasında hazır edememiş, dolayısı ile malları gecikmeli teslim almış ve bu gecikmede kusurunun bulunmadığını iddia ve ispat etmemiştir. Ancak davacı malları geç almasına rağmen teslim süresi içinde teslim yükümlülüğünü yerine getirmişse, gecikmeden dolayı kendisinin sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle teslim süresine riayet edip etmediğini incelemek gerekir. 20.03.2019 tarihli ”taşıma sözleşmesi” m. 5 uyarınca ” yükleme ve gümrüklemesi tamamlanan araç yukarıda belirtilen transit süre içinde varış yerinde olmalıdır… Transit süreye uymayan veya yazılı belge ibraz edemeyen taşıyıcı geç kalınan her gün için …’e EUR 200 gecikme cezası ödemekle yükümlüdür.” Sözleşmedeki iç atfa rağmen , sözleşme metninin transit süre kısmı boş bırakılmış , bir diğer deyişle taraflar yazılı sözleşmeyle teslim süresini belirlememişlerdir. Bu nedenle CMR m.19 kapsamında teslim süresini belirlemek ve gecikme olup olmadığını tespit etmek gerekir. Buna göre ; ” Yük kararlaştırılan zaman limiti içinde teslim edilmemiş ise veya kararlaştırılmış zaman limiti olmadığı hallerde, taşımanın normal süresi ve özellikle parçalı yüklerde tüm yükü bir araya getirmek için gerekli zaman , gayretli bir taşımacıya gerekli zamanı geçiyor ise teslimde gecikme var demektir.” Konvansiyon hükmü gayretli bir taşımacıyı baz almış ve bu meziyetteki bir taşımacı için gereken süreyi aşan haller gecikme olarak değerlendirilmemiştir.Dava konusu olayda , sözleşmede belirtilen tarihte gecikmeksizin yola çıkan araçların en geç 7 gün için varma noktasına ulaştığı dikkate alındığında ve CMR uyarınca gayretli bir taşıyıcı baz alındığında , 13 ve 10 günde tamamlanan iki sevkiyatın gecikmeli olarak tamamlandığı sonucu çıkarılabilir.3 gün gecikmeli teslim alınan malların 4 günde içinde toplam 7 gün içinde teslim edildiği … plakalı sevkiyatın ise en geç teslim almaya rağmen süresinde teslim edildiği kanaatine varılmaktadır.Belirtilen durumda gecikme süreleri bir sevkiyat için 6, diğer sevkiyat için 3 gün olup , toplam gecikme süresi 9 gündür. Taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının belirtilen 9 gün sebebiyle 9* 200 =1.800 EURO cezai şart talep etmesi mümkünken, bunun talep edilmediği, davalının , dava dışı hukuki ilişki kapsamında sorumlu olduğunu öne sürdüğü cezai şartı davacıya fatura etmek istediği görülmektedir.Davalı taraf bu noktada yalnızca müşterisi ile aralarındaki e-posta yazışmasını ve tek taraflı kestiği cezai şart faturasını dayanak göstermekle birlikte, söz konusu bedeli müşterisine ödeyip ödemediği hususu dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Yani , davalı davacı ile aralarında yer alan sözleşme gereğince cezai şart istemek yerine davadışı ilişkiden kaynaklı ödemekle yükümlü olduğu cezai şartı mahsup etmek istemekte ve davacıya kesmiş olduğu fatura da dava dışı ilişkiden kaynaklanan cezai şarta ilişkindir . 6100 sayılı Türk Ticaret Kanunu 21. Maddesinde sekiz gün içerisinde itirazda bulunulmadığında kabul edilmiş sayılan fatura içeriğini şu şekilde açıklamaktadır ;” ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş , bir iş görmüş veya menfaat sağlamış olan tacirden diğer taraf kendisine fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise….” . Madde hükmüne göre davacıya kesilen faturanın içeriği belirtilen içeriklerden değil cezai şartın ödenmesi hatta davadışı ilişki nedeniyle yükümlü olduğu cezai şartın ödenmesine ilişkin olduğu anlaşıldığından davacının 8 gün içerisinde itiraz etmediği fatura nedeni ile davacının faturadan sorumlu olmadığı kanaatine varılmış, davalının mahsup savunması bu açıklamalar ışığı altında yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ; Davalının takibe itiraz etmekte haksız olduğunu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten 14.750,00-Euro tutarında alacaklı olduğu ve bu tarihten sonra da davalı tarafından davacıya yapılmış bir ödeme kaydının bulunmadığını, davacının davalıya söz konusu faturalarla ilgili temerrüde düşürdüğüne yönelik bir bilgi ve belgeye rastlanmadığından, temerrüdün icra takibi ile oluştuğu ve birikmiş faiz alacağının bulunmadığını, davalı şirketin takip konusu faturalar muhteviyatı hizmeti alamadıkları veya bahsi geçen faturaların kendilerine tebliğ edilmediği şeklinde bir itizarın bulunmadığı kanaati ile davanın kabulüne takibin asıl alacak üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir.İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ İLE,-Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin asıl alacak olan toplam 14.750- EURO ve işleyecek faiz yönünden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar TC. Merkez bankasının uyguladığı değişen oranlarda avans faizi ile hesaplanmak suretiyle DEVAMINA,2-Hükmedilen asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı … Tic, Ltd. Şti.’nin ikame ettiği dava ile İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı haksız icra takibine müvekkili tarafından yapılan 20.06.2019 tarihli itirazın iptalinin talep edilmiş olduğunu, Davacı tarafından başlatılan hukuka aykırı icra takibine yapmış oldukları itirazın hukuk uygunluğunu ortaya koyan beyanları, delilleri ve itirazları dikkate alınmaksızın yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne ve müvekkili aleyhinde % 20 icra inkar tazminatına hükmedildiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, yerel mahkemenin verdiği kararın eksik incelemeye dayalı ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili ile davacı arasında imzalanmış bulunan 20.03.2019 tarihli taşıma sözleşmesi ile müvekkili tarafından davacıdan taşıma hizmeti satın alındığını, ne var ki davacı tarafından sözleşmeye aykırı şekilde sevkiyatın geç tamamlandığını ve müvekkiline 3. kişi … Ltd. Şti. tarafından davacının yaşattığı gecikme sebebiyle cezai işlem uygulanmış olduğunu, dosyada mübrez 09.04.2019 tarihli … No’lu fatura ve e-mail yazışmalarından görüleceği üzere, …Ltd. Şti. tarafından müvekkiline, davacı yanın neden olduğu gecikme sebebi ile 2.750 Euro ceza bedeli fatura edildiğini, Müvekkilinin gerek 3. kişi … Ltd. Şti.’ nin uyguladığı 2.750-Buro’luk ceza bedeli gerekse de hatırı sayılı müşterisinin kenisi ile bir daha çalışmayacak olması nedenleri ile 4.000 Euro’luk ceza bedeli için rücu ederek 12.04.2019 tarihinde … No’lu e-Faturayı keşide edip davacıya göndermiş olduğunu, davacının ise 8 günlük yasal itiraz süresinden sonra hukuka aykırı şekilde bu e-faturayı iade ettiğini, Yasal süresinden sonra yapılan iade işleminin hiçbir hukukiliği bulunmadığı hususunun davacıya Bakırköy … Noterliği 30 Nisan 2019 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle bildirilerek davacının düzenlemiş olduğu iade faturasının kendisine iade edilmiş olduğunu, Tüm bunlara rağmen müvekkilinin usulüne uygun yapmış olduğu takas mahsup beyanının davacı tarafından dikkate alınmayarak müvekkil alacakları mahsup edilmeksizin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibine girişildiğini, müvekkilinin uğradığı zararların mahsup edilmediği hususunun işbu takibe haklı şekilde itiraz etse de davacı tarafından haklı itirazlarının iptali için haksız şekilde dava ikame edildiğini, yerel mahkeme tarafından da eksik incelemeye dayalı şekilde itirazın iptali ve müvekkilinin % 20 oranında icra inkar tazminatı ödemesine hükmedilmiş olduğunu, Gerek yerel mahkeme gerek bilirkişi tarafından müvekkilinin davacının yaşattığı gecikme nedeniyle ceza bedeli fatura edebileceğinin tespit edildiğini, ancak her nedense tespit edilen tutarın mahsup edilmesi yönünde karar verilmeyerek davacının itirazının kabul edilmiş olduğunu, Hiçbir şekilde tespit edilen tutarı kabul anlamına gelmemekle birlikte yerel mahkeme tarafından gerekçeli kararda ” … sözleşmede belirtilen tarihte gecikmeksizin yola çıkan araçların en geç 7 gün için varma noktasına ulaştığı dikkate alındığında ve CMR uyarınca gayretli bir taşıyıcı baz alındığında, 13 ve 10 günde tamamlanan iki sevkiyatın gecikmeli olarak tamamlandığı sonucu çıkarılabilir. 3 gün gecikmeli teslim alınan malların 4 günde içinde toplam 7 gün içinde teslim edildiği GB 801 plakalı sevkiyatın ise en geç teslim almaya rağmen süresinde teslim edildiği kanaatine varılmaktadır.Belirtilen durumda gecikme süreleri bir sevkiyat için 6, diğer sevkiyat için 3 gün olup , toplam gecikme süresi 9 gündür. Taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının belirtilen 9 gün sebebiyle 9*200=1.800 EURO cezai şart talep etmesi mümkünken…” denmek suretiyle müvekkilinin cezai şart talep etmesinin hukuka uygun olduğu tespit edilmişken bu tespitle son derece çelişkili olacak şekilde davanın kabulüne ve müvekkilinin % 20 icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmiş olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından yapılan “…Davalı taraf bu noktada yalnızca müşterisi ile aralarındaki e-posta yazışmasını ve tek taraflı kestiği cezai şart faturasını dayanak göstermekle birlikte, söz konusu bedeli müşterisine ödeyip ödemediği hususu dosya kapsamından anlaşılamamaktadır…” şeklindeki tespitin ise baştan aşağı hatalı olduğunu, Müvekkilinin Yerel Mahkeme tarafından iddia olunduğu gibi yalnızca e-posta yazışmasını ve tek taraflı kestiği cezai şart faturasını dayanak göstermediğini, dava dışı müşterisi tarafından yansıtılan cezaya ilişkin faturanın da dayanak olarak dosyaya sunulduğunu, 3. kişi … Ltd. Şti. tarafından müvekkiline iade faturası düzenlendiği ve bu iade faturasının da e-mail yazışmalarından görüldüğü üzere yaşanan gecikme nedeniyle düzenlendiği ortadayken Yerel Mahkeme tarafından bu husus dikkate alınmayarak hukuka aykırı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olduğunu, Ayrıca, e-mail yazışmalarının delil niteliği taşıdığı hususunun Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/1014 E., 2020/4488 K. sayılı dosyası ile de ortaya konulmuş olduğunu: – “…HMK’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vaktaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elekironik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle tarafların birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.898,32 TL. kalan harcın temyiz eden davalıdan, 25,20 TL. kalan harcın temyiz eden davacıdan alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi. ” Müvekkilinin 3. kişi … Ltd. Şti.’nden hak ettiği bedeli davacının yaşattığı gecikme nedeniyle eksik almış olması esasen müvekkilinin müşterisine ceza bedeli ödemesi ile aynı mahiyette olsa da yerel mahkeme tarafından bu hususun tespit edilemediğini ve % 20 icra inkar tazminatına hükmetmek suretiyle tabiri caizse davacının yaşattığı gecikme nedeniyle müvekkilinin bir kez daha ceza maruz kalmasına neden olunduğunu, Tüm bu sebeplerle yerel mahkeme tarafından verilen çelişkili ve hukuka aykırı kararın onarılmasının hukuken zorunlu olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle; – İstinaf başvurularının kabulü ile İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2021 tarih ve 2019/251 Esas- 2021/225 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, – Davanın reddine, – Tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesi kapsamında davacının dava ve icra takibine konu faturalara konu taşıma hizmetini yerine getirmesine rağmen davalının fatura bedellerini ödemediği iddiası ile alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmişi karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 20/03/2019 tarihli taşıma sözleşmesi kapsamında davacının dava ve icra takibine konu faturalara konu taşıma hizmetini yerine getirdiğini, ancak davalının fatura bedellerini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline karar verilmesini ve davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının üzerine düşen taşıma hizmetini gecikmeli ifa ettiğini, bu sebeple dava dışı müşterisi tarafından taraflarına gecikme cezası bedeli yansıtıldığını, bunun üzerine kendilerinin davacıya aralarındaki sözleşme kapsamında gecikme cezası yansıttıklarını, gecikme cezasının davacının alacağından takas ve mahsup edilmesi gerektiğini, ancak davacının gecikme cezasını mahsup etmeden icra takibine geçtiğini, takibin haksız olduğunu, davanın reddine ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında 20/03/2019 tarihli taşıma sözleşmesi akdedildiğine, bu taşıma sözleşmesi kapsamında davacının dava ve icra takibine konu faturalara konu üzerine düşen taşıma hizmetini ifa ettiğine, fatura bedellerine ve davalı tarafından fatura bedellerinin ödenmediğine ilişkin ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf; davacının taşıma hizmetini gecikmeli olarak ifa edip etmediği, gecikmeli olarak ifa etmiş ise kusurun hangi taraftan kaynaklandığı, gecikmeli ifa halinde davalının davacıya gecikme cezası yansıtıp yansıtamayacağı ve davacının alacaklı olduğu miktar hususlarındadır. Taraflar arasında akdedilen 20/03/2019 tarihli taşıma sözleşmesinin 5. maddesinde; ”yükleme ve gümrüklemesi tamamlanan araç yukarıda belirtilen transit süre içinde varış yerinde olmalıdır… Transit süreye uymayan veya yazılı belge ibraz edemeyen taşıyıcı geç kalınan her gün için …’e EUR 200 gecikme cezası ödemekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda; davalının yükleme talimatı, taraflar arasındaki sözleşme ve CMR 19. maddesine göre gayretli bir taşıyıcı referans noktası olarak dikkate alındığında davacının 13 ve 10 günde tamamlanan sevkiyatların gecikmeli olduğunu ve toplam gecikme süresinin 9 gün olduğunu, ve davalının bu süre için 1.800 EURO gecikme cezası talep edebileceği tespit edilmiştir. Davacı vekili tarafından söz konusu gecikmede davacının kusurunun bulunmadığı ve davalı tarafın kusurlu olduğu iddia edilmiş, ancak iddiasını ispatlar geçerli ve kesin bir delil dosyaya sunulmamıştır. Mahkemece de geç teslim olgusu ve dava dışı üçüncü kişilere ödenen gecikme ceza bedelini ispat yükünün davalı üzerinde olduğu ve davalı tarafından ispat edilemediği gerekçesi ile gecikme cezası bedeli davacı alacağından takas ve mahsup edilmemiştir. Taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesinde taşımaya konu emtianın yükleme yeri İtalya’dan teslim yeri Türkiye’ye taşınması hususunda anlaşılmış ve söz konusu ülkelerin CMR Konvansiyonu’na taraf olmaları sebebiyle somut uyuşmazlıkta adı geçen Konvansiyon hükümleri dikkate alınacağı açıktır. CMR Konvansiyonun 17/2 maddesine göre; eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşımacının önlenmesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşımacı sorumlu tutulmaz. CMK Konvansiyonu’nun 18/1 maddesine göre ise; kayıp, hasar ve gecikmenin 17/2 maddesinde öngörülen nedenlerden birinden doğduğunu kanıtlamak taşımacıya aittir. Somut uyuşmazlıkta gecikmeli taşımanın CMR Konvansiyonun 17/2 maddesinde belirtilen nedenlerden kaynaklandığını ispat yükü davacı taşıyıcı üzerinde olmasına rağmen Mahkemece ispat yükünün tersine çevrilerek davalıya yükletilmesi isabetli olmamıştır. Davacı tarafından gecikmeli taşımanın CMR Konvansiyonun 17/2 maddesinde belirtilen nedenlerden kaynaklandığını ispatlar geçerli ve kesin bir delil dosyaya sunulmamıştır. CMR 30/3 maddesine göre yük alıcının kullanımına verildiği tarihten sonraki 21 gün içinde durum yazılı olarak taşımacıya bildirilmemiş ise, teslimdeki gecikmeler için tazminat ödenmez. Davalı bilirkişi tarafından gecikme yaşandığı tespit edilen ve 04/04/2019 tarihinde teslimat yapılan teslimatlar için mail yolu ile aynı tarihte davalıya ihbar yapılmış ve iade faturası düzenleneceği bildirilmiştir. Akabinde 12/04/2019 tarihli iade faturası düzenlenmiş ve söz konusu fatura davacı tarafından davalıya iade edilmiştir. Bunun üzerine davalı tarafından 29/04/2019 tarihli ihtarname ile tekrar ihbar yapılmıştır ve davalı ihbar yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Ancak CMR 23/5 maddesine göre gecikme halinde, eğer hak sahibi zarar ve ziyanın bundan ileri geldiğini kanıtlarsa, taşımacı bu zarar ve ziyan için taşıma ücretini geçmemek üzere  tazminat öder. CMR 40 maddesine göre; taşımacılar 37 ve 38 maddelerinde yazılanlar dışında kendi aralarında bağıtlayıcı hükümler üzerine anlaşmakta serbesttir. CMR 41/1 maddesine göre; madde 40 hükümleri saklı kalmak koşuluyla bu sözleşmenin hükümlerini doğrudan doğruya veya dolayısıyla ihlal eden her türlü koşul hükümsüzdür. (emsal Yargıtay 11. HD’nin 06/05/2013 tarih, 2012/6808 esas ve 2013/9134 karar sayılı ilamı) Davalı tarafından dava konusu gecikmeli taşımadan dolayı dava dışı müşterisi tarafından kendilerine 2.750 Euro gecikme ceza bedelli fatura düzenlendiğini, gecikmeden dolayı müşterilerini kaybettiklerini, bu sebeple davacıya zararlarına karşılık gelen 4.000,00 Euro fatura düzenlediklerini savunmuş, ancak yurtdışı müşterisi tarafından düzenlenen fatura bedelini ödediklerine veya cari hesaptan düştüklerine ve diğer zararlarına ilişkin geçerli ve kesin bir delil dosyaya sunamamıştır. Davalı tarafından gecikmeden dolayı zarara uğradıkları somut bir şekilde ispat edilememiştir. Bu sebeple Mahkemece gecikmeden dolayı zarar savunmasına itibar edilmeyerek davanın kabulüne ve davacı navlun alacağının likit olması ve davalı tarafından zararının ispat edilememesi sebebiyle davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetli olmuştur. Böylelikle davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 6.147,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 2.282,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.865,75 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/11/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.