Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1040 E. 2023/1512 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1040 Esas
KARAR NO: 2023/1512 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/1119 Esas – 2020/636 Karar
TARİH: 26/11/2020
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil banka ile dava dışı … Şirketi arasında akdedilen kredi sözleşmesine istinaden dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, anılan sözleşmeyi diğer davalı …’ın müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi hesabının 11/01/2019 tarihinde kat edilerek borçlulara Kahramanmaraş… Noterliği’nin 11/01/2019 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini ve alacağın kat tarihi itibariyle muaccel hale getirildiğini, borcun ödenmemesi üzerine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası ile toplam 1.760.716,81-TL alacak üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazlarının dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu belirterek davalıların takibe yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın dayanağı olarak gösterilen kefalet sözleşmesinin hükümsüz olduğunu, yapılan devir ve müvekkili şirketin ortaklığından ayrılmış olduğu hususu 11 mayıs 2017 tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 558. ve 559. numaralı sayfalarında yayımlandığını, dolayısı ile bu ilan 11.05.2017 tarihi itibari ile 3. şahıslara karşı hüküm ifade ettiğini ve müvekkili şirketin borçları dolayısı ile 3. şahıslara karşı sorumluluktan kurtardığını, ilgili banka tarafından taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinden doğan işbu kredi borçlarının vadesinde ödenmemesi üzerine bütün borçların muaccel hale geldiği ve bu durumun Kahramanmaraş …Noterliğinin 11.01.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile borçlulara ihtaren bildirildiğinin söylendiğini, söz konusu ihtarın …’a veya evde yokluğunda bağlı bulunduğu muhtarlığa ulaşmadığından tebliğ edilemediğini, dolaysıyla müvekkilinin bu ihtara herhangi bir itiraz etme şansı olmadığını, davacı bankanın sunmuş olduğu ihtarnameden müvekkilin haberi dahi olmadığını, bankanın müvekkiline tebliğ dahi edilmemiş bir ihtara dayanarak hak talep etmesi hukuken mümkün olmadığını, işbu davaya dayanak olarak gösterilen kefalet usulüne uygun olmadığını beyanla davacının davasının reddine, davacı aleyhine İKK 67/2 gereğince haksız talep edilen meblağın %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesi ve yargılama giderinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/11/2020 tarih 2019/1119 Esas 2020/636 Karar sayılı kararında;”…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, düzenlenen bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında, davacı banka tarafından dava dışı … Şirketi’ne kredi kullandırıldığı, davalı şirketin vadesinde borçlarını ödememesi üzerine hesabın kat edildiği ve alacağın tahsili için dava dışı şirket ile müteselsil kefil olan davalı hakkında icra takibi yapıldığı, dava dışı asıl borçlu şirket tarafından kredi borcunun ödenmediği, kefalet sözleşmesinin yasal şartları taşıması ve geçerli olması nedeniyle diğer davalı olan müteselsil kefil tarafından da borcun ödenmemesi nedeniyle nakdi kredi borcundan ve sözleşmedeki şart gereği gayri nakdi kredi bedelinin depo edilmesinden davalının sorumlu olduğu, davalı tarafça davacı bankaya 11/05/2017 tarihinde dava dışı şirket ortaklığından ayrıldığından bahisle imzaladığı kefalet sözleşmelerinden dolayı sorumluluğun kalmadığına yönelik Karşıyaka … Noterliği’nin 28/03/2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname gönderilmiş ise de davacı bankanın açık rızası olmadan kefaletin geri alınması mümkün olmadığından ve hesabın kat edilmesinden sonra çekilen ihtarnamenin davalının kefil olarak imzasının bulunduğu 21/07/2015 ve 25/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerinden doğan sorumluluğunu etkilemeyeceği açık olup, davacı banka tarafından 14/06/2017 tarihli 480.000,00-TL miktarlı krediden kaynaklanan alacak davalıdan talep edilmiş ise de söz konusu krediye ilişkin davalının geçerli bir kefaleti bulunmadığından davalının bu krediden sorumlu olmadığı, davalının kefil olarak imzasının bulunduğu ve geçerli kefaletin söz konusu olduğu 21/07/2015 ve 25/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerinden doğan borçtan sorumlu olduğu, davacı tarafın ihtarname masraf alacağı talebinin de haklı ve doğru olduğu sabit olduğundan, düzenlenen dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre takip tarihi itibariyle davacı bankanın davalıdan 1.210.799,85-TL asıl alacak(ihtiyaç kredileri), 53.941,13-TL işlemiş faiz, 2.697,06-TL BSMV, 1.496,86-TL masraf olmak üzere toplam 1.268.934,90-TL alacaklı olduğu, takibin borçlu davalı yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla belirtilen miktar yönünden takip tarihinden itibaren 1.210.799,85-TL asıl alacağa uygulanacak yıllık %35,76 oranında faiz ve bu faize %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle kaldığı yerden devamı gerektiği, davacının fazlaya ilişkin isteminin haksız olduğu, ayrıca davalı tarafından gayri nakdi kredi alacağından kaynaklanan 2.030,00-TL çek bedelinin depo edilmesi gerektiği ve gayri nakdi alacağa ilişkin talebin haklı olduğu anlaşılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan asıl alacağın (1.210.799,85-TL’nin) %20’si oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, 1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasındaki;a) Kredi alacağı yönünden borçlu davalı … tarafından 1.210.799,85-TL asıl alacak(ihtiyaç kredileri), 53.941,13-TL işlemiş faiz, 2.697,06-TL BSMV, 1.496,86-TL masraf, 2.030,00-TL çek depo bedeli olmak üzere toplam 1.268.934,90-TL alacağa yönelik yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin borçlu davalı yönünden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla belirtilen miktar yönünden takip tarihinden itibaren asıl alacağa uygulanacak yıllık %35,76 oranında faiz ve bu faize %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle kaldığı yerden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,b) Asıl alacağın (1.210.799,85-TL’nin) %20’si oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme tarafından verilen kararının eksik ve hatalı olduğunu, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde borcun ödenmemesi durumunda hangi faiz oranlarının uygulanacağının açıkça belirtilmiş olup yerel mahkemenin temerrüt ve akdi faiz oranına ilişkin kararının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/18074 Esas, 2014/10977 K. ve 09.06.2014 tarihli kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/10777 Esas, 2013/14096 K. ve 18.09.2013 tarihli kararı)Yerel mahkeme tarafından davalı kefilin temerrüt tarihine ilişkin alınan kararın kabulünün mümkün olmadığını, ( İstanbul BAM, 14. HD., 2017/233 Esas, 2017/290 K. ve 31.05.2017 tarihli kararı, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2018/707 Esas, 2019/825 K. ve 25.10.2019 tarihli kararı)Bu nedenle, her ne kadar davalı kefile yapılan tebligatlar bila dönse de borçluların bankaya bildirdiği adrese yapılan tebligat geçerli sayılacağından bu borçlu yönünden de temerrüt tarihin 16.01.2019 tarihi olarak dikkate alınması gerektiğini, yerel Mahkeme kararı ile temerrüt tarihine 07.06.2019 takip tarihi olarak karar verilmesi ve hükmün esas alınması durumunda, müvekkili banka alacağı olduğundan daha az hesaplanacak ve müvekkili bankanın zarara uğrayacağını, yerel mahkemenin bu kararının esas alınmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceğini,Davanın kısmen reddine dair karar neticesinde davalılar vekili lehine vekâlet ücretine ve arabuluculuk ücretine hükmedildiğini; bu karar nedeniyle müvekkil bankanın haksız ödemelerle karşı karşıya kalma ihtimali bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilerek bir kısım alacak yönünden itirazın iptaline ve müvekkili aleyhine asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedildiğini ancak itirazlarımızın kabulüne karar verilen miktar yönünden davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmediğini, yerel mahkeme kararının bu yönü ile eksik ve hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında işbu davanın dayanağı olarak gösterilen kefalet sözleşmesinin hükümsüz olduğunu,İşbu dava konusu borç nedeniyle asıl borçlu sıfatını haiz olan … Şirketi müvekkilinin ortaklıktan ayrılmasından sonra sermaye artırımı ve unvan değişikliği yaparak çalıştığı bankalara durumu bildirdiğini, çalıştığı bankaların bazıları ile daha yüksek limitli Genel Kredi Sözleşmeleri imzaladığını, müvekkilinin şirket ortaklığından ayrıldığının Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tarihin 11.05.2017 olduğunu, dolaysıyla … firması ile çalışan her banka söz konusu firmanın ortaklarından …’ın ortaklıktan her konuda ibra edilerek ayrıldığından haberdar olunduğunu ve şirketin yeni durumuna göre yeni sözleşmeler yapıldığını, bu ilan 11.05.2017 tarihi itibari ile 3. şahıslara karşı hüküm ifade ettiğini ve müvekkili şirket borçları dolayısı ile 3. şahıslara karşı sorumluluktan kurtardığını, Bu durum Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğinden 11.05.2017 tarihi itibari ile 3. kişileri ve dolayısı ile davacı Bankayı da bağlayacağını, Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda yer aldığı üzere davacı banka müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasından ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesinden çok sonra asıl borçlu … firması ile yeniden yapılandırma yoluna gittiğini ve … A.Ş. ile 14.06.2017 tarihinde ve 17.04.2018 tarihinde 10.000,000,00.TL limitli iki ayrı sözleşme daha imzaladığını ve bu sözleşmelere istinaden şirkete yeniden krediler kullandırıldığını, bu sözleşmelerin müvekkilce imzalanmış olan 21.07.2015 ve 25.08.2015 tarihli sözleşmelerin yeniden yapılandırmasına ilişkin olduğunun açık olduğunu, yerel mahkeme tarafından 14.06.2017 tarihinde ve 17.04.2018 tarihinde 10.000,000,00-TL limitli sözleşmelerin celbini ve bilirkişi marifeti ile incelenmesini talep ettiklerini, 2017 yılında yapılan bu sözleşmeler dahilinde şirkete kullandırılan kredilerin de yeniden yapılandırma kredileri olup müvekkilinin sorumlu tutulduğu sözleşmeler ve borçların yeni imzalanan sözleşmeler dolayısı ile artık hüküm ifade etmediği izahtan vareste olduğunu, bilirkişi raporunda ve yerel mahkemenin gerekçeli kararında; müvekkilinin imzasının bulunduğu işbu 21.07.2015 ve 25.08.2015 tarihli sözleşmeler dolayısı ile 7.000,000,00.TL kefalet limiti dahilinde sorumlu olduğu şeklindeki değerlendirmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda takibe konu alacağın davalı müvekkili …’ın imzasının bulunmadığı 14.06.2017 tarihli sözleşmeden sonra dava dışı asıl borçlu … A.Ş.ye 15.12.2017 tarihinde kullandırdığı 24 ay vadeli 480.000,00.TL lik taksitli krediden kaynaklanan borç olduğunun belirtildiğini,İcra dosyasının celbi ve incelenmesi ile görüleceği üzere davacı banka ödeme emrinde borcun sebebini açıkça; ‘07.06.2019 vade tarihli tüzel kredili mevduat hesabı alacağı ve 07.06.2019 vade tarihli ihtiyaç kredleri’ olarak bildirdiğini, müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasından ve bu durumun ticaret sicil gazetesinde ilan edilmesinden çok sonra davacı banka dava dışı şirket ile imzaladığını ve müvekkilinin imzasının bulunmadığı sözleşmelere dayanarak müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, icra takibine konu borçtan müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, (Yargıtay 19. hukuk dairesince verilmiş olan 2015/15490 E. 2016/5018 K. sayılı kararı)İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı banka tarafından davalı ve dava dışı borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında GKS. kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı borçlunun itiraz etmesi üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; Alacaklı …. tarafından borçlular … A.Ş., … …, … A.Ş. aleyhine toplam 1.760.716,72 TL. Nakit ve 2.030,00 TL. Gayrinakit Alacağın tahsili talebiyle icra takibinde bulunulduğu, davalı borçlunun itirazı üzerine dava değeri 1.762.746,81 TL. Gösterilerek bu miktar üzerinden itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece bankacı bilirkişiye HMK. 218 Madde uyarınca davacı banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle rapor düzenlenmesine karar verildiği halde bankacı bilirkişi 05/08/2020 teslim tarihli raporunda, dünyadaki virüs nedeniyle sokağa çıkılması pek mümkün olmadığından banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılamadığı ve ibraz edilen belgeler doğrultusunda dosya üzerinden rapor düzenlendiğinin belirtildiği, tarafların bilirkişi raporuna itiraz etmesi üzerine mahkemece 26/11/2020 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca bilirkişi raporunun yeterli olduğu gerekçesiyle ek rapor taleplerinin reddine karar verilerek rapor doğrultusunda istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin, ret edilen miktar yönünden %20 oranındaki tazminat talebinin göz önüne alınmadığı ve bir karar verilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Davalı vekili cevap dilekçesi ile, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılmış olan davanın reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiği halde mahkemece bu talep yönünden olumlu/olumsuz bir karar verilmediği tesbit edilmiştir.HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır.Mahkemenin kabulüne yönelik inceleme yapıldığında;Davacı vekilinin temerrüt faiz oranına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde;Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan GKS’nin ”Temerrüt Faizi ve Diğer Mali Yükümlülükler ” başlıklı 22 Maddesinde;” Müşteri, muaccel olan veya muaccel sayılan kredi borcuna temerrüt faizi uygulanacağını, temerrüt faizinin ise sözleşmede farklı bir oran belirtilmediği sürece, kredi borcunun muaccel olduğu tarihte cari olan ” Bankanın TCMB’na uygulanacağını bildirdiği en yüksek kredi faiz oranına bu oranın yüzde yüzünün ilavesiyle bulunacak oran ” üzerinden hesaplanacak oran olduğu…., ”düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki ticari nitelikteki genel kredi sözleşmesinde temerrüt faizinin ne şekilde hesap edileceği açıkça gösterilmiştir. Temerrüt faizi yönünden davacı bankanın T.C. Merkez Bankası’na bildirdiği kredi faizi oranı üzerinden değil, mahkemece bankacılık konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilerek banka kayıtları incelenip dava konusu krediler için bankanın temerrüt tarihindeki emsal kredilerde fiilen uygulanan en yüksek faiz oranı belirlenip taraflar arasındaki sözleşmeye göre uygulanması gereken temerrüt faizi oranı saptanarak buna göre temerrüt faizi uygulanması gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD 2018/2511 Esas 2019/3854 Karar) Somut olayda mahkemece, bilirkişiye bu yönde bir araştırma yaptırılmaksızın doğrudan davacı banka tarafından dava konusu kredilere uygulanan en yüksek akdi faiz oranının %100 fazlasına göre temerrüt faiz oranının belirlenmesi ve mahkemece de bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, bankacı bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılarak, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ve taraf vekillerinin bilirkişi raporuna karşı verdikleri itirazlarını içerir beyan dilekçesindeki itirazlarda değerlendirilmek suretiyle ayrıntılı, gerekçeli ve istinaf denetime elverişli rapor alınıp, varılacak sonuca göre tarafların her bir talebi konusunda karar verilmesi gerekmektedir.HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 297, 353/1-a.6 maddeleri uyarınca kaldırılmasına, Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2020 tarih ve 2019/1119 Esas 2020/636 Karar sayılı kararının HMK’nın 297, 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2- Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği davacı ve davalının sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine,6-Dairemizce verilen kararın mahiyeti gereği İİK’nın 36/5 maddesi uyarınca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatın talep halinde yatıran tarafa iadesine,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.